2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Antisosyal kişilik bozukluğu ve Toplumdaki Etkileri
MAKALE #19017 © Yazan Psk.Erhan GÜVEN | Yayın Kasım 2017 | 3,135 Okuyucu
Antisosyal kişilik bozukluğu toplumda en fazla görülen özellikle kriminal haberlerle kendini sürekli hatırlatan, şiddet ve saldırganlıkla en fazla ilişkilendirilen kişilik bozukluğudur. Antisosyal kişilik bozukluğu 15 yaşından önce başlayan insanların haklarını ihlal eden ve sergilediği bu davranışlardan pişmanlık duymayan bir bozukluktur. Antisosyal kişilik bozuklukları toplumda önemli sosyal problemlere sebebiyet verebilmeleri nedeniyle en fazla önem arzeden kişilik bozukluklarından biri olarak değerlendirilmektedir. Antisosyal kişilik bozukluğu sadece bu alanda çalışan ve çözüm üretmeye çalışan psikyatrist yada psikologlarının ilgi alanı içerisinde kalmamış birçok meslek grubunun da dikkatini cezbetmiştir. Asosyal, disosyal, psikopat veya sosyopat, gibi terimler bir çok farklı dönemde içerisinde kullanılmış terimlerdir. Her ne kadar Türkçe de yaygın olarak kontrolsüz olarak kullanılan kavramlar olsa da sosyal ortamlarda kullanılmamasına özen gösterilmesi gereken terimlerdir. Antisosyal, toplumlarda konulmuş doğru kabul edilen ve düzenin korunmasını sağlayan hukuki,etik yada manevi değerleri önemsemeyen ve bunların sürekli ihlal edilmesine meyilli anlamını taşır. Burada diğer kişilik bozukluklarından farklı olarak önemli olan nokta ise kişinin antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alması için davranım bozukluğu tablosunu 15 yaşından önce göstermiş olma koşulu mevcuttur. Antisosyal kişilik bozukluğu tanısı almış kişi her türlü kuralı ihlal edebileceği gibi her türlü suçu da işleyebilme potansiyeli taşımaktadır. Bu anlamda antisosyallerde en fazla görülen suç türleri ise çalma, başkasının eşyasını alıkoyma, cinsel istismar ve diğer suçlar şeklinde sıralanabilir. Fakat mutlaka çok ağır suçlar işlemesi gerekmemektedir.Bu davranılar bazen sadece okulda, evde yada sosyal ortamlarda bazı kuralları ihlal şeklinde de vuku bulabilir. Antisosyaller suç işlerken sonuçlarını düşünmez, vicdan azabı duymaz ve dürtülerinin kontrolünde hareket ederler bu sebeple suç geçmişleri oldukça kabarık ve tekrar tekrar işlemiş oldukları suçlarla doludur. Beraber yaşadıkları insanlara karşı herhangi bir sağlıklı bağlılıkları yoktur. Sorumsuz, aldatıcı, yalancı ve menfaatçidirler. İnsanları kullanma, iyi niyetlerini suistimal etme, dolandırıcılık eğilimindedirler. Partnerlerine karşı da sadık değillerdir ve sık eş değiştirme eğilimi vardır. Bu kişiler, sahip oldukları ailelerine karşı duyarsız, sorumsuz ve ilgisizdirler. Antisosyaller asla yaptıkları hatanın farkına vararak bunu değiştirme eylemine girmezler. Ruh Sağlığı ve Bozuklukları II Kitabında (11. Baskı sayfa 569) verilen bir örnek antisosyallerin işledikleri suça yaklaşımları ve pişmanlık derecelerini ortaya koymaktadır. Bu örnekte günlerce polisten kaçan ve gazetelerde uzun süre yer bulan bir yankesicinin gazetecilere ‘Asıl suçlu ben değilim, ben sadece toplumun bir eseriyim’ sözleriyle açıklıyordu. Bu sözler pişmanlık duyma sorumluluğu olmadığına örnek olarak gösterilebilir. Pişmanlık hareketleri sergilediklerinde bu duyguları aslında doğru değildir ve burda olaydan sıyrılma ya da yeniden dolandırma eylemlerinin kılıfı niteliğindedir. En yakınılan özelliklerinden biri de çok çabuk öfkelenmeleri ve kavga çıkararak özellikle eşlerine ve çocuklarına verdikleri fiziksel ve psikolojik zarar vermeleridir. Antisosyallerde alkol veya maddenin kötüye kullanmaları çok sayıda görülür. Burada madde kullanımı sahip olduğu olumsuz özelliklerini kontrolsüzce kullanmasına neden olmaktadır. Kişi kuralları ihlal eden bir çok davranışını alkol yada madde etkisindeyken daha kolay gerçekleştirmekte ve bu da bir çok olumsuz sonuca neden olmaktadır. Yaşın ilermesi ile beraber düşme eğilimi gösteren grafiğe ve sönme durumuna rağmen ağır vakalar genelde ömrünü cezaevlerinde geçirirler. İşledikleri suçlardan girdikleri cezainfaz kurumlarında yeniden ve tekrarlayarak suç işlemektedirler. Buda cezaevlerinden çıkış sürekli arttırmaktadır.

Anti-sosyallerde aile içi problemler, ailesiz kalmış ve devletin sunduğu sosyal imkanlar dahilinde yurtlarda kalan çocuklar, çocukluk döneminde cinsel istismara uğramış olanların daha yatkın olduğu görülmektedir. Bununla beraber genetik yatkınlığında etken olduğu görülmektedir. Yapılan araştırmalarda Kuzey Amerika ülkelerinde büyük artış olduğu ve bunda sosyal ve kültürel bozulmasının etkisinin olduğu belirtilmektedir. Doğu Asya ülkelerinde ise bu düzeyin düşük olduğu bununda bozulmamış aile kavramından kaynakladığı anlatılmaktadır. Kuzey Amerika ülkelerinde yetersiz ilgi ve bakım ile bireysel özgürlüğün aşırı derecede kısıtlanmasının bu sonuçları doğurduğu düşünülmektedir. Yine yapılan bir araştırmada duygusal zeka düzeyinin problem çözme becerileriyle doğru orantılı olduğu ve stres yönetimini de kolaylaştırdığı bununla birlikte aile içi ilişkilerde ve sosyal ilişkilerde daha yapıcı ve olumlu tepkiler verebilecekleri belirtilmektedir. Kişilere verilecek eğitimlerle duygusal zeka düzeyleri artırılabilecek ve bu da onlara problem çözmeleri konusunda katkı sağlayacaktır. Ve araştırmacılar bu duygusal zeka düzeyinin artırılmasına yönelik eğitimlerle duygusal ve sosyal alanda daha sağlıklı iletişim kurabileceklerini raporlamışlardır. Yapılan aynı çalışmada duygularının farkında olma konusunda, antisosyal kişilik bozukluğu tanısı almış grubun antisosyal kişilik bozukluğu tanısı almamış gruba göre daha düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çocukluk çağında davranım bozukluğu tanısı alan bu bireylerde antisosyal kişilik bozukluğu tanısı 18 yaşından sonra koyulmakta olup, 30-35 yaşlarında belirtilerde bir duraklama ve genellikle 40-50 yaşlarında da belirtilerde göreceli olarak azalma gözlenmektedir (Öztürk, 2002). Antisosyal kişilik bozukluğunun erkek çocuklarında çok daha fazla görüldüğü yapılan çalışmalarda görünmektedir. Metropollerde ve nispeten gelir düzeyi alt olan popülasyonda daha fazla görülmektedir. Antisosyal kişilik bozukluğunu bir hastalık olarak kabul edilse de hukuksal açıdan ihlal edilen kurallara verilen cezalarda kişilere herhangi bir ceza indirimi uygulanacak bir özür olarak kabul edilmemektedir. Bu açıdan da tabloya baktığımızda yapılan araştırmalara göre ceza infaz kurumlarında adi suçlardan barındırılan mahkumların yarısının antisosyal olduğu sonuçları ortaya konulmuştur. Antisosyal kişilik bozukluğunu incelediğimizde özellikle öfke ve saldırganlık boyutunun ön plana çıktığını gözlemliyoruz. Bu alanda öfke ve saldırganlığın patolojik boyutu üzerine çok sayıda çalışma yapılmış ve bu yönüyle çok sayıda tartışmaya konu olmuştur. Yapılan çalışmalarda, özellikle ruhsal rahatsızlık çeşitlerinden en çok antisosyal kişilik bozukluğu ve depresif bozukluğun öfke ve saldırganlıkla olan ilişkisi üzerinde durulmuştur. Antisosyal kişilik bozukluğunda fiziğe dayalı şiddet olayları olarak meydana gelebilen bununla beraber öfke, sinirlilik ve saldırganlık olarak uzun süre kendini gösterebilen bir kişilik örüntüsü olarak karşımıza çıkmaktadır. DSM V’de B kümesi bozukluk grubunda yer verilmiş ve toplumdışı (Antisosyal) Kişilik Bozukluğu olarak geçen bir kişilik bozukluğudur. Burada tanı konulurken çizilen çerçevede tekrarlayıcı davranışlarda bulunarak tutuklanma eylemi, fazla sayıda yalan söyleme, dürtü kontrolü eksikliği, çok sık fiziksel kavgalara tevessül etme, kendi güvenliğini yada başkasının güvenliğini düşünmeme, özellikle parasal konularda ve aile ilişkilerde sorumsuzluk, yaptığı hatalar konusunda veya yapmış olduğu kötülükler karşısında vicdan azabı duymama gibi kriterlerden üçü yada daha fazlasının olması şart koşulmuştur. Bununla beraber antisosyal kişilik bozukluğu tanısı koyabilmek için kişinin en az 18 yaşında olması gerekmektedir. En önemli şartların başında ise 15 yaşından önce davranım bozukluğu olduğuna dair kanıtlar içermesi gerektiği şeklinde yer almıştır. Bununla beraber yine DSM V’te toplum dışı davranışların yalnızca şizofreni yada iki uçlu bozukluğun gidişi esnasında ortaya çıkmadığına da atıfta bulunulmuştur.Yaygınlığına, toplum içinde yol açtığı sorunlara ve üzerinde en fazla çalışılan kişilik bozukluğu olmasına rağmen tedavisi konusunda çok önemli sonuçlar alınamadığı görülmektedir. Antisosyal kişilik bozukluğu tedavi oranı en düşük olan kişilik bozukluklarındandır. Bu alanda ciddi çalışmalara rağmen ciddi anlamda sonuçlar alınamadığı görülmektedir. Bazı araştırmacılar psikiyatri kliniklerinde tedavi yöntemiyle ilgili olarak kimi hastaların psikiyatri servislerine yatırılmasının faydadan çok zarar getireceğini yayınlarında belirtmişlerdir. Kimyasal dengelerin sağlanması, öfke ve saldırganlık düzeyinin düşürülmesi adına çeşitli psikyatrik ilaçlar verilmektedir. Bazı davranışcı terapi yöntemleri özellikle avrupa cezaevlerinde uygulanmaktadır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Antisosyal kişilik bozukluğu ve Toplumdaki Etkileri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Erhan GÜVEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Erhan GÜVEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Erhan GÜVEN'in Makaleleri
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.Bahar ERDEN
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu ÇOK OKUNUYOR Psk.Yağmur Erişen YALDIZ
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.Mehmet ARAS
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.Beyza TAKAN
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.Damla ARAZ
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.M.Enes İMERT
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.Beniz YILMAZ
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.Erkan KURT
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.H. Fatih DANE
► Antisosyal Kişilik Bozukluğu Psk.Dnş.Çiğdem SESLİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Antisosyal kişilik bozukluğu ve Toplumdaki Etkileri' başlığıyla benzeşen toplam 23 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:17
Top