2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aile ve Çocukta İletişim
MAKALE #19157 © Yazan Uzm.Psk.Fatih KİRİŞCİ | Yayın Aralık 2017 | 2,746 Okuyucu
AİLE VE ÇOCUKTA İLETİŞİM

Bir ailede mutlu çocuklar görmek istiyorsak öncelikle doğru iletişimin bilinmesi gerekiyor. İletişim, birini dinleme ve karşılıklı konuşma sanatıdır. Çocuğun hayatında ilk iletişime girdiği kişiler kendi anne-babasıdır. Çocuğun kişiliğinin oluşumunda anne-baba modelleri çok önemlidir. Çocuklar en çok taklit ederek öğrenir. Bu yoğun süreçte çocuğun ihtiyaç duyacağı sevgi ve güven gibi temel ihtiyaçları vardır. Bu iki temel duygu çocuğun ömür boyu sürecek yaşamsal değerlerini ve kişilik özelliklerini belirleyecektir. Her anne-baba çocuğuyla iyi iletişim kurması gerektiğini bilir ancak uygulamada yetersizdir. Çocuk ilk ve temel ilişkilerini ailesiyle kurar ve kişilik temellerini iletişim kurarak öğrenir buda ileriki yaşamında diğer insanlarla nasıl iletişim kurması gerektiğini şekillendirir. Sadece bu neden bile çocuğunuzla iletişimin ne kadar önemli olduğunu gösterir.

İletişimin ilk kuralı dinlemektir. Ailesi tarafından dinlenildiğini, anlaşıldım duygusunu hisseden, duygularını rahatlıkla ifade edebildiğini gören çocuklar önem verildiğini, sevildiğini hisseder ve güven duygusu gelişir böylelikle de sağlıklı iletişimin ilk adımı atılmış olur. Aile yapısına dikkat ettiğimizde içe kapanık çocukların aile içi iletişiminin zayıf olduğunu da görürüz çünkü çocuk kendini ifade edememiş, duygularını paylaşma imkanı bulamamıştır bu da çocuğun kendine yönelmesine sebep olmaktadır. Çocuklarda görülen davranım bozukluklarının en önemli nedenlerinden birisi de dinlenilmemesidir. Çalma, saldırgan davranışlar, kendine zarar verme davranışlarını sergileyebilirler çocuklar bu davranışları ile "beni dinle, duygusal sorunlar yaşıyorum" mesajını vermek isterler.

Çocuk eğitiminde öyle bir denge kurun ki çocuğunuz hem her an sizi yanında hissetsin hem de sizi hiç görmeden kendini özgür hissetsin. Bağımlı kişilik yapılarının en büyük özellikleri ailelerinin bu dengeyi kuramamasından kaynaklanır. Çocuğun başarısını övmek ve onu yüreklendirmek gerekir "aferin!, Çok güzel oluyor!, Bu kez olmamış olabilir istersen bir kez daha dene" gibi sözler çocuğu cesaretlendirmek önemlidir buda öğrenme arzusunu pekiştirir.

Çocuk eğitiminde etkili olabilmek ve çocukla sağlıklı iletişim kurabilmek için çocuğu anlamak ve ne istediğini bilmek gerekir. Çocuk eğitiminde takdir ve teşvik ödülden daha önemlidir. Zamanla ödülün etkisi kaybolur ancak çocuk sizin takdirinizi duymak için o davranışı tekrarlayacaktır. Ceza verilerek çocuğun olumsuz davranışlarıyla yüzleşmesine, davranışın neticelerini düşünmesine engel olursunuz. Dayakla, tehditle cezayla ya da bağırıp çağırarak çocuğunuzun olumsuz davranışına o an engel olabilirsiniz ama davranışı ortadan kaldıramazsınız. Bu gibi durumlarda çocuğa davranışı yapmadan önce beklentilerinizi açıklayın ve açıklayıcı bir dil kullanarak konuşun. Çocuğa "yapma" demek yerine o davranışı neden yapmaması gerektiğini anlatmalı ve hangi davranışını yapmasını istiyorsanız "ben" dili ile konuşarak anlatmaya çalışmalısınız. Ben dili her kiminle olursa olsun doğru iletişimin ilk adımıdr. "Bu davranışından rahatsız oluyorum" gibi cümleler kullanarak uyarı, tehdit, aşağılama ve eleştiri gibi söylemlerden kaçınmış olursunuz. Ayrıca ben dili ile sadece kendi duygularımızdan söz etmekle kalmayıp kişi kendi hakkında yaptığı değerlendirmeyi karşısındaki kişiyle paylaşması ve sorumluluk yüklemesi de amaçlanır böylelikle karşımızdaki kişinin davranışını değiştirme olasılığımız artmış olur.
Unutmayın ki mutlu çocuklar bilinçli ailelerle sağlanır.

OKUL KAYGISI YAŞAYAN ÇOCUKLARDA NE YAPILMALIDIR ?

Çocuklarımızın okul zamanında kaygılı olması gergin ve huzursuz olmalarına neden olur bu da okul başarılarını önemli düzeyde etkiler. Bazı çocuklar okula yeni başlayacağı zaman kaygı düzeyleri artar, somatik belirtiler dediğimiz bedensel rahatsızlıklar başlar; karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı, huzursuzluk gibi belirtiler görülür ancak ne zaman okula gitme denildiğinde bu şikayetler aniden kaybolur. Bu durum genellikle okula veya yuvaya yeni başlayan çocuklarda görülür.

Belli bir yaşa kadar ebeveynlerine bağımlı büyüyen çocuklar, okul döneminin başlamasıyla aileden kısa süreli de olsa ayrılması çocukta kaygı düzeyinin yüksek olmasına neden olmaktadır ve aileden kopmak istememektedirler. Anne-baba tutumları bu noktada çok önemlidir. Öncelikle olumsuz tutumlar değiştirilmelidir. Çocuğunuz okula yeni başlayacaksa onu korkutmadan bu duruma alıştırın. Çocuğun seviyesinde anlayacağı bir dilden konuşma yapın, suçlayıcı tavırlardan kaçınarak bu süreçte çocuğunuzun yanında olduğunuzu hissettirin ancak kendinize bağımlı hale getirmeden bu süreci sağlıklı geçirmeye dikkat edin.

Çocuğunuza aitlik duygusu kazandırın çocuk kendini okula ait hissederse okuldan kopmaların da önüne geçilmiş olur. Çocuğunuz kıyameti koparıp kendini yerden yere atması gibi çok ileri durumlarda anne bir müddet çocuğunun yanında olabilir ona güven duygusu aşılamalıdır. Sadece okula yeni başlayan öğrenciler değil ilköğretim ve ortaöğretim düzeylerinde de çocuklar okulla ilgili problemler yaşayabilir. Okula gitmek istememe, derslerinde başarısızlık, öğretmeninden korkma, akran ilişkilerinde birtakım sorunlar, ergenlik döneminde karşılaşılan problemler gibi okulun her döneminde sorunlar yaşanabileceğini söyleyebiliriz. Bu gibi durumlarda öncelikle çocuğunuzu yargılamadan dinleyin, asıl sorunun ne olduğunu anlamaya ve neden okula gitmesi gerektiğini güzel bir dille anlatmaya çalışın. Sabırlı, tutarlı ve kararlı bir tavır içinde olunuz. Sorunu görmezden gelmek nasılsa geçer gibi söylemlerde bulunmak ilerde bir başka sorun olarak karşınıza çıkacağını unutmayınız. Sorun odaklı değil çözüm odaklı yaklaşın. Unutmayın ki bir öğrencinin okula gitme amacı net değilse okuluyla ilgili sorunların çıkması kaçınılmazdır.

Bilimsel bir araştırmaya göre 5-12 yaş arasındaki çocukları kaygılandıran konuların başında okulun geldiğini gösteriyor. Ailelerin yaptığı en büyük yanlış tutumlardan birisi de çocuğa onur kırıcı cezalar vermeleridir. Özellikle bilinmelidir ki birçok ruhsal rahatsızlığın altında yatan nedenlerin başında çocukluk çağında karşılaşılan problemlerin sağlıklı atlatılamaması ve yaşanılan travmalar gelmektedir. Çocukluk dönemi ne kadar sağlıklı geçerse yetişkinlik döneminin de bir o kadar sağlıklı geçeceğini söylemek mümkündür.

ÖFKELİ ÇOCUK ÖFKELİ BİREYE DÖNÜŞÜR

Öfke, doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere verilen duygusal bir tepkidir. Öfkeyi bedensel olarak, şiddet veya bir şeylere zarar verme olarak dışsallaştırmak aslında sözel ve duygusal olarak yeterince iyi ifade edememekten kaynaklanır. Kişi duygularını, düşüncelerini yeterince açık ifade edemediğinde, karşısında otorite figürlerinin olması veya karşısında kendini ifade etmesine engel olan biri bulunduğunda veya öfkeyi kendine yönlendirdiğinde içe atılan öfke bir süre sonra kişinin kendine veya başkasına yönlendirdiği öfke olarak da dışsallaştırılabilir. Bastırılan öfke dışarıya çıkarken daha güçlü ve yıkıcı olarak kendini gösterebilir, yön değiştirip aslında öfkelenilen kişiye değil başka bir durum veya kişiye yönlendirilebilir.

Öfke kontrolü çocukluk çağında başlar ve beyin ön bölgesinin bir işlevidir. Kötü çocukluk çağı yaşantıları ve yanlış tutumlar çocuklarda öfke kontrolünü bozar. Öfke Kontrol Bozukluğu yaşayan bireylerde mutluluk hormonu adı verilen serotonin hormonunun çalışmasında da bir sıkıntı olduğu bilinmektedir.

Öfke, bir taraftan bizi bir problem olduğu konusunda uyarırken, diğer taraftan da kendini koruma adına saldırganlık eğilimini harekete geçirir. Vücut stres ve öfke altında kaldığında, “adrenalin” salgılar ve tehlikeye karşı bireyi hazırlar, alarm durumuna geçer.
Bu durumda ;
- Kan basıncı artar
- Kalp atışları hızlanır
- Kanın büyük kas gruplarına akışı artar
- Sindirim yavaşlar
- Solunum sıklaşır

Öfke anında birtakım duygular oluşur; üzüntü, hayal kırıklığı, kaygı, korku, utanç, suçluluk, sinirlilik, değersizlik, yetersizlik, anlaşılamamak gibi öfkenin ardında duygular saklıdır." Öfke rüzgar gibidir, bir süre sonra diner; ama birçok dal kırılmıştır bile." Mevlana'nın bu sözünden yola çıkarak öfkenin insanlarla iletişimde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmekteyiz.
Öfkeyi tetikleyen ya da artıran çoğunlukla iç konuşmalarımızdır. Yani burada yapılması gereken şey iç konuşmalarımızdaki duygu ve otomatik gelişen olumsuz düşünceleri yakalayarak bunları olumluya çevirebilirsek öfkemizi de kontrol altına almayı başarabiliriz. Yani düşüncelerimiz duygularımızı, duygularımız da davranışlarımızı etkiler. Öfke yaratan düşüncelerimizi değiştirdiğimizde öfkemizin şiddetinin azaldığını görürüz.

Öfkeyle baş etmede kullanılan yanlış yollar ;
- Öfkeyi Yok Sayma
- Öfkeyi Başkasına Aktarmak
- Öfkeyi Saldırganca Ortaya Koymak
- Öfkeyi Pasif Davranışlarla Ortaya Koymak
- Öfkeyi Kendine Yöneltmek
- Öfkeyi alkol ve madde kullanımı ile bastırmak

HANGİ YÖNTEMLER ÖFKEMİZİN TAŞMASINI ÖNLER ?

Öfke kontrolünü sağlamak ile ilgili yaklaşımlar psikoterapide en çok kullanılan yöntemlerdir. Bu yaklaşımlarda kişinin var olan öfkesini kontrol etmeyi öğrenmesi amaçlanır. Bu tür çalışmalar oldukça yarar sağlar.
- Gevşeme Egzersizleri
- İç konuşmalarımızı değiştirme yöntemi
- Dikkati Kaydırma
- Gevşeme Egzersizleri
- Duyguları Özgür Bırakma Yöntemi
- Düşünme Tarzını Değiştirme
- Ortamdan Uzaklaşma gibi yöntemler öfke kontrolünde oldukça etkilidir.

Uzm. Klinik Psikolog Fatih KİRİŞCİ
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aile ve Çocukta İletişim" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Fatih KİRİŞCİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Fatih KİRİŞCİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Fatih KİRİŞCİ Fotoğraf
Uzm.Psk.Fatih KİRİŞCİ
Kahramanmaraş
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Fatih KİRİŞCİ'nin Makaleleri
► Aile İçi İletişim Psk.Ayşe YILMAZ
► Aile İçi İletişim Psk.Dnş.Özgür TÖNBÜL
► Aile İçi İletişim Psk.Günay BAYDAROĞULLARI
► Aile İçi İletişim Psk.Dnş.Muharrem KÖSE
► Aile İçi İletişim Psk.Ali BIÇAK
► Aile İçi İletişim Psk.Bahattin GÖKTAN
► Aile İçi İletişim Elif IPEK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Aile ve Çocukta İletişim' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:32
Top