2007'den Bugüne 92,885 Tavsiye, 28,331 Uzman ve 20,042 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kişilik Dinamikleri ve Kendilik Psikolojisi
MAKALE #19291 © Yazan Psk.Mehmet BAKAY | Yayın Ocak 2018 | 6,646 Okuyucu
ÖZET
Bu makale Kendilik Psikolojisi kuramına göre, Heinz Kohut’un hayatı, narsistik kişilik bozukluğu ve aile yapısını vaka örneği ile aktarmayı amaçlamıştır. Yapılan araştırma neticesinde birçok bakış açısı sunmayı amaçlamaktayız.

Kişilik dinamiklerinin birçok kuramsal yaklaşımıyla harmanlandığı bu sürece Aile tutumları ve çevresel faktörün önemli etkisinin olduğunu bilimsel literatürde araştırmayı amaç edinmiş bulunmaktayız. Makalenin temelinde büyüklenmeci süreçte takılı kalan çocukların ilerleyen sürece etkisi araştırılmaktadır. Aynı zamanda bu makalede ideal ebeveyn imgesinin dinamikleri üzerinde araştırma yapılmıştır. Erken çocukluk döneminde ki gelişimsel bozukluklar araştırma konumuzda geniş bir yer tutmaktadır.

Aynı zamanda bu makalede amacımız çocuğun erken çocukluk döneminde aile, çevre ve sosyal ortamını araştırmaktadır. Araştırma geçmiş ve gelecek arasında bir köprü görevi sağlamaya çalışmaktadır.

ABSTRACT

This article aims to convey the life, narcissistic personality disorder and family structure of Heinz Kohut by case study, according to the theory of Self Psychology. We aim to present many perspectives on the basis of research. We have aimed to investigate in the scientific literature that this process, which is blended with many theoretical approaches of personality dynamics, is a significant effect of family attitudes and environmental factors.

The effect of the children who have been admitted to the enlargement process on the basis of the makalene is being investigated. At the same time, this article investigated the dynamics of the ideal parental image. Developmental disorders in early childhood have an extensive place in research. At the same time, our aim in this article is to investigate the family, environment and social environment of the child during early childhood. The research is trying to bridge the gap between the past and the future.

GİRİŞ
HEİNZ KOHUT HAYATI VE KURAMI

1.1.HEİNZ KOHUT HAYATI

Heinz Kohut, 1913 yılında zengin bir ailenin çocuğu olarak Viyana’da doğdu. Gençliğinde sanata düşkün biri olarak felsefe ve müziğe ilgisi büyüktü. Viyana kafelerinde felsefe ve sanat tartışmalarının düzenli katılımcılarından biriydi.

1938’de yılında Viyana Tıp Fakültesini bitirdikten sonra, Nazi işgalinin başlamasıyla birlikte Amerika’ya göç etti. Chicago üniversitesinde nöropsikiyatri alanında uzmanlık yaptı. 1949 yılında Chicago Psikanaliz Enstitüsünde çalışmalarına işe başladı ve burada psikanaliz eğitimini tamamladı. O sıralarda ‘‘bay psikanaliz” olarak anılmaya başlandı ve en çok ilgi çeken çalışmalarından biri “içe bakış” ve “eş duyumun önemi” konuları oldu. Ayrıca ‘‘Kendilik psikolojisi” diye adını koyduğu özgün bir teori ve psikanaliz yöntemi geliştirdi. 1964-65 yılları arasında Amerikan Psikanaliz Birliğinin başkanlığını yaptığı sıralarda ünü parladı ve 1965’ten itibaren Uluslararası Psikanaliz Birliğinin (IPA) başkan yardımcılığını yaptı.

1968 yılında IPA seçimi için ismi başkanlık için dillendirildi. O dönemde Anna Freud’un önderliğini yaptığı Freud’çu ortodoks psikanalitik akım ile Melanie Klein’in öncülüğünde İngiliz psikanaliz okulu arasında seçimler için bir yarış vardır. O sıralarda Kohut iki kez hayal kırıklığı yaşar. Birincisi onu destekleyen Anna Freud’un desteğini çektiğini görecek ve ikincisi ağır bir hastalık (kanser) taşıdığını öğrenir.
Heinz, 1968 yılında kanser olduğunu öğrendiği andan itibaren ölümüne (1981) kadar geçen on üç yıl boyunca alacağı tüm tepkilere rağmen kendi ekolünü ortaya koyacak cesareti gösterir. Daha sonra bunun bedelini ise camiadan dışlanarak öder. Kendisi açısından Psikanaliz Topluluğunda en çok ses getiren yapıtları 1971 yılındaki ‘‘Kendiliğin Çözümlenmesi’’ ve 1977 yılında ‘‘Kendiliğin Yapılanması’’ adlı eserleri oldu. Daha sonra 1971 yılındaki “Kendiliğin Çözümlenmesi” adlı eserinden sonra Freud’çu psikanaliz çevrelerince tepki çeker ve üç kişilik eğitim komitesinden atılır.

Kohut’un ortaya attığı teoriyi anlamak için en önemlileri olan üç tane eserini okumak gerekir. Kohut’un bu önemli üç eseri şöyledir: Kendiliğin Analizi, (1971) ; Kendiliğin Yeniden Yapılandırılması (1977) ve bu dünyadan göç ettikten sonra basılan ‘Analiz Nasıl Tedavi Eder?’ (1984) Ancak bu üç eserdeki görüşlerin tarihsel gelişimi ve evrimini görmek ve izlemek için bu kitapların öncesine gitmek makalelerini iyi incelemek gerekir.

Kohut en çok ‘içe bakış’ ve ‘eş duyumun rolü’ üzerine yaptığı çalışmalarla ün saldı ve psikanaliz kuramına büyük ölçüde yenilikler getirdi; "Kendilik Psikolojisi" kuramı ile yeni bir kuramsal bakış ve psikanaliz yöntemi ortaya koydu; bununla birlikte yeni bulgularını edebiyat ve müzikle de ilişkilendirdi.

1.2.KURAMA GİRİŞ

Kohut, Psikanalizin iki önemli kavramı olan cinselliği ve saldırganlığı tamamen dışta bırakmaz ama psikopatolojide en önemli şeyin “narsist güdülenme’’ olduğunu iddia eder. Klasik psikanalizcilerden farklı olarak Kohut, bilinçdışının içeriği ile ilgili de farklı bir bakış açısına sahiptir. Bilinçdışının varlığına belli bir ölçüde inanıyor ve analitik ortamda bilinçdışının ortaya çıkarılabileceğine inanıyordu. Ayrıca ‘büyüklenmecilik’, ‘çözülme’ ve ‘kibir’ Kohut’un ele aldığı temel yapılardır.

Kohut, Kendilik Psikolojisi ekolünü kurmasıyla büyük ün yapmış ve psikanaliz tarihinde en büyük değişim ve dönüşümü yaratan birisi olarak karizmatik bir üne sahip olmuştur. Epistemolojik kopuş olarak anılan bu değişimle psikanalizi mekanik yapısından çıkarıp postmodern bir yöne doğru evrimleştirmiştir.

Freud’un ortaya koyduğu kuramsal yapıya ve epistemolojiye muhalefet etmek o kadar kolay değildi, bu nedenle ana çatıya muhalefet edenler tümden bir alternatif geliştiremediler. Melani Klein da bu kategori içinde yer alır. Klein yeni kavramlar geliştirdiyse de epistemolojik ve kavramsal çatıda Freud’la pek de çatışan önemli yenilikler getirmedi. Zaten Freud yaşarken ve ölümünden uzun yıllar sonra da O’dan ‘‘farklı’’ ya da ‘‘alternatif’’ kuram ve teknik geliştirenler ya dışlandı ya da kabul görmediler. Bunlardan bazıları Jung, Adler, Ferenzci yollarını ayırıp psikanaliz camiasının dışında yollarına devam ettiler ya da küçümsenip alayla anılan kişiler oldular. Ancak Kohut bu yönden farklı bir yere sahiptir. Çünkü Kohut ve onu izleyenler, tüm olumsuz tepkilere rağmen psikanalitik topluluğun içinde kalarak yeni bir yöntem geliştirdiler. Onlar ‘farklılaşıp’ kopmaktansa, farklılıkları ile bir ‘bütün’ün içinde kalarak, onda ‘değişim’ yarattılar.

Kohut geliştirdiği kuramla ve ortaya koyduğu tekniklerle, psikanaliz başlığı altında yer almaya devam etti ancak klasik psikanalizin kavramsal çatısına ve teorisine yeni bir bakış açısı üretti. Söz konusu dönüşüm sadece Kohut’la sınırlı kalmayıp, Kohut’un birçok müdavimi kurama yeni katkılar sunarak kuramı zenginleştirdiler.

Psikanalizde gerçekleşen bu değişim psikanalizin hem daha iyi algılanmasında işe yaradı hem de çağın ihtiyaçları ile de örtüştü. Ayrıca bu dönüşüm hem işin içinde olan meslektaşlarla hem dışında olanların işini kolaylaştırdı. Çünkü daha öncekiler bu denli büyük etkiler yaratamamışlardı. Daha kapsamlı ve daha elle tutulur yenilikler getiren Kendilik Psikolojisi ekolü oldu. Özetle Kendilik Psikolojisi hem çağı yakalamak açısından hem de psikanalizdeki yansıması açısından önemli bir ilerleme kaydetti.

Kohut ‘‘narsistik kişilik bozukluklarının tedavisinde sistematik bir yaklaşım’’ isimli kitabında ‘kendilik psikolojisi’ ile ilgili fikirlerini yayınladı. Kohut’a göre kendilik-nesne ilişkisi çocuklukta sona ermiyor bilakis hayat boyu sürüyordu. Kohut’un öne sürdüğü bu yaklaşım modern psikanalize ve dinamik psikoterapilere gözle görülür katkılar getirmiştir.

Bu açıdan ben psikolojisi ve nesne ilişkileri ekollerinin metodolojik ve teknik yönden kazandırdıklarına haksızlık yaptığımız düşünülebilir ancak bu ekollerin her ne kadar yenilikçi getirilerini yok sayamasak da yukarıda söylemeye çalıştığımız, bu ekollerin tüm yenilikçi iddialarına karşın Freud’un geliştirdiği kavramsal çatı ve epistemolojiye aykırı ve yeni bir bakış açısı getirmedikleridir. Bu Kohut ve onun ardılları için söylenemez.

Ama yine de Kohut da öncekiler gibi gerçek anlamda hiçbir zaman Freud’a tamamıyla karşı çıkma cüretinde bulunmamıştır. Bu nedenle, Kohut’un açık olmayan bir şekilde olan muhalefetinden dolayı bir tarafı klasik kuramda, diğer tarafı dışarıda olan bir kişi olduğu söylenir. Bu açıdan bakıldığında Psikanalizin dönüşümünde hep bir ‘köprü’ vazifesi gördüğü bilinir. Bu nedenle, O ve ardılları arasında bir farklılık vardır.
Bazı kuramcılar, onun klasik kurama daha çok yakın olduğunu iddia ederek diğer tarafını görmeyip ikinci plana atmışlar ve Kendilik Psikolojisini klasik kuramla örtüştürmüşlerdir. Öteki grup ise Kohut’un içeride kalan ayağına odaklanmış ve bu açıdan cesaretsizlikle suçlamışlardır. Bu durum yeni oluşumların ve daha radikal çıkışların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Aslında Kohut’un geliştirdiği kuram uzun bir sürecin sonunda ortaya çıkmıştır. Bu durumda en can alıcı sorulardan biri psikanalizin doruk noktasına yükselmiş, teorik ve pratik açıdan en iyi kuramcılardan biri olarak görülen ‘Bay Psikanaliz’ klasik kurama en büyük muhalefeti göstererek Kendilik Psikolojisi nasıl kuramını yarattı? İkinci can alıcı sorulardan ve kendi ifadesiyle Kohut nasıl oldu da ‘sandalı devirdi’? Çevresinde bir grup genç analistten başka kimsenin kalmadığı ve psikanaliz çevresinde neredeyse artık kimsenin selam vermediği nasıl bir adam oldu? Büyük olasılıkla bu üstün bir zekânın, yıllar süren emeğin teorik ve pratik tecrübesiyle gerçekleşti.

Bu kuramı ortaya koyma cesaretini sorgulayan pek çok düşünür onu psikanalizin kurumsal, teorik ve pratikte uygulama bilgisine sahip olduğunu ve yaşantılara ‘farklı açılardan’ bakabildiğini belirtmişlerdir. Bunlara ek olarak yaşamının son yıllarında bu kadar üretken ve korkusuz olmasının altında yatan temel sebeplerden biri çevresinde çok az insanla birlikte kalmasının yanı sıra ölümcül hastalığı olarak gösterilmiştir.

Psikanaliz tarihinde bir milat olarak görülen Kohut’un 1959’ da yayınlanan makalesi ‘içe Bakış, eş duyum ve psikanaliz: gözlem tarzı ile kuram arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Kohut bu makalesinde önemli bir iddia ortaya atar ve analitik ortamdaki bilgi toplama yöntemin ancak analistin kendi iç dünyasına yoğunlaşmasından ve hastanın dile getirdiklerini eş duyumla anlamaya çalışmasıyla mümkündür, diye belirtir.

O’na göre, ‘tecrübe edilen’ ancak ve ancak yine tecrübe edilme yardımı ile anlaşılabilir. Tecrübe edilen, önce tecrübeye uzak bilgilerle ‘açıklanıp’ daha sonra ‘anlaşılmaya’ çalışılırsa psikolojik bilginin homojenliğine zeval getirir.

Kohut’un kuramına göre, fizik bilimlerinde maddesel dünyayı duyu organlarımızla ve laboratuvardaki uzantısı olan bazı araç ve gereçlerle inceleriz. Oysa Psikanalizde durum farklı olmakla birlikte araştırma nesnemiz olan düşünce, duygu, arzu, fantezi fiziksel dünyada elle tutulup gözle görünmezler ve fiziksel nesneler gibi incelenmezler.
Kohut, insanlarla çalışırken Psikolojik bilgi sadece kişinin iç dünyasında tecrübe ettiklerinin başka bir iç-dünya olan analistin iç-dünyasıyla anlaşılmasıyla mümkündür tezini savunmaktadır, Kohut, ister meslek elemanları olan psikolog veya psikiyatr olsun ister diğer alandan olsun tüm insanların ‘psişe’ üzerine duracakları tek bilgi ‘kişisel tecrübe’dir. Bunu anlamanın tek yolu olarak da ‘gıyabında içe bakış’ olarak nitelendirdiği ‘eş duyum’ olduğunu iddia eder. Kohut her türlü yaşantı ve davranışın psikolojiyle ilgili olduğunu ve ancak ve sadece içe bakış ve eş duyum yani empati ile anlaşılabileceğini iddia eder. Aksi halde bunu içermeyen bir yaklaşım fiziksel alanda yer alır, diye belirtmiştir

Mesleğinin başında klasik psikanaliz uygulamalarına ağırlık veren Kohut, ilerleyen zamanda psikanalizde eksik gördüğü kısımları tamamlamak için yeni bir bakış açısı ortaya koyması gerektiğini fark etti. Kohut da psikanalizin ana unsurları olan “id, ego ve süper ego” üçlüsünü kabul eder. Ancak bu üçlünün ortaya koyduğu tezde sağlıklı ve dengeli bir benlik anlayışına ulaşabilmek için öncelikle benliğin kendi varlığını bir bütünlük içinde ve değerli hissettiği bir aşamadan geçmesi gerektiğini kanaatine varır. Bir insanda bütünlüklü bir kendiliğin oluşabilmesi için narsisistik bir gelişim aşamasından geçmesi gerektiğini iddia eder ve ancak bu aşamadan sonra bütünlüklü bir kendiliğin oluşabileceğini savunur.

Narsisistik kişilik problemini ilk açıklayan kişi Kohut’tur ve bunu nesne ilişkileri kuramından farklı olarak açıklamıştır. Freud kişinin kendi kendine yaptığı libidinal yatırımı narsistik libido olarak açıklar ve bunun belli bir süreç içinde söneceğini belirtir. Oysa Kohut ilkel narsizmin zamanla ahlak, erdem, empati, mizah ve yeni fikirler geliştirebilme gibi olumlu özelliklere evrildiğini iddia eder.

Kohut, narsisistik kişilik bozuklukları üzerinde çalışmıştır. Onlarla ilgili olarak da şu açıklamayı yapar. Alıngan oldukları için çabuk kırılırlar, eleştiriye karşı hassastırlar, özsaygıları duruma göre ve çabucak değişkenlik gösterir, hayal kırıklıklarına ve eleştirilmeye karşı çok hassas olduklarını belirtmiştir.

Kohut, narsisistik kişilik bozukluğu olan kişilerin patolojisinin asıl nedeninin çatışmadan değil, temelde var olan veya sonradan gelişen yetersizlik ve zayıflık hislerinden kaynaklandığını belirtmiştir.
‘Kendilik Objeleri’ adını verdiği kavramla benliğin ilk nüvelerini oluşturan ve bebeğin etrafında bulunan yakın çevresiyle ilgili ilk temasını ifade eder. Henüz benlik ortada yokken kendilik objeleri ilkel bir durumdayken kendiliği oluşturmak üzere en yakın olan ebeveynle temas başlar. Ebeveynler ilk kendilik objeleridir ve bu ebeveynler iyi olmalıdırlar. Her ne kadar zaman zaman bebeğin gelişimi açısından rahatsız edici olabileceğini söylese de kendilik objeleri kendiliğin olmadığı bir süreçte çocuğu rahatlatmak ve ona güven vermek için varlar. Ayrıca Kohut kendilik objelerine olan ihtiyaç ömür boyu devam eder. Bebeğin anne ve babasıyla olan ilişkileri iyi bir şekilde olursa bebek sağlıklı bir benlik geliştirecektir.
Kohut, psikanalitik kurana bir de ‘çözülemeyen kaygı’ kavramını kazandırmıştır. Bununla da her insanın yaşayabileceği en temek kaygı olarak ölüm korkusu olduğunu belirtmiştir. En sağlıklı ve normal diye tabir edebileceğimiz insanların bile ölüm korkusunu bir miktar yaşayabileceklerini iddia eder. Birçok savunma mekanizmasının da içimizin derinliklerinden gelmesinin sebebinin bu ilkel ölüm korkusu ile baş etmek için ortaya çıktığı iddia eder.
Kohut, Freudiyan yaklaşımın tersine sağlıklı bir insan olmanın en önemli kriteri olarak gösterilen heteroseksüel bir insan olma yaklaşımına da karşı çıkar. O’na göre, tarihe baktığımız zaman ve birçok kişide heteroseksüel olmamalarına rağmen gayet iyi bir yaşantı sürmüşler ve temel sevgi objeleri açısından da kararlı değildir.
Kohut, sağlıklı bireyi sağlıksız kişiden ayıran en önemli şeyin aslında kendilik objeleriyle olan ilişkileriyle ilgili olduğunu ve insanın kendilik objelerine ömür boyu ihtiyaç duyacağını belirtir. O’na göre sağlıksızlığın ana sebebi kendilik geliştirememekle alakalıdır ve bu da bebeklik yıllarında çocuğa bakan kişi veya kişilerle ilgilidir. Eğer buradaki ilişki sağlıklı ve doyurucu bir ilişkiyse çocuk sağlıklı bir benlik geliştirir. Aksi takdirde sağlıklı bir benlik geliştiremeyecektir.

İKİNCİ BÖLÜM

KİŞİLİĞİN GELİŞİMİ VE HEİNZ KOHUT VE BENLİK KAVRAMI

2.1.KİŞİLİK GELİŞİMİ

Kişilik, bireyi diğer bireylerden ayırt eder ve bireyin kişilik gelişimi çocukluğun temeline dayanmaktadır. Bireyi doğuştan diğerlerinden ayıran özelliklerinin ve yaşantılar sonucu sonradan kazanılan özelliklerin bütününü oluşturur. Aynı zamanda kişilik gelişimi, bireyin zihinsel anlamda, duygusal anlamda ve fiziksel, sosyal çevresi içinde tutarlı olarak gösterdiği yönlerini de kapsamaktadır. Birçok kuramcı kişilik gelişim süreçlerini açıklamak için çok sayıda kuram geliştirmişlerdir.

Kişiliğin gelişim süreçlerini açıklamak için çok sayıda kuram geliştirilmiştir. Birçok kuramcı bu karmaşık süreci farklı bakış açılarıyla açıklamaya çalışmışlardır. Her bir kuramcı faklı bir bakış açısı ile geliştirmiş olduğu kuramında insan gelişiminin bir alanına odaklanarak var olan gelişimi genel olarak diğer alanlarla da birleştirerek ortaya koymuşlardır.

Birçok kuramcının geliştirmiş oldukları kuramlarında yer alan kişilikle ilgili ortak görüşlerinde bireyin yaşam süreçlerinin, çocukluğun ilk 6 yılın bireyin kişilik gelişiminde çok önemli bir unsur teşkil ettiği görülmektedir. Aynı zamanda bireyin, büyüme ve gelişim süreçlerinde genetik özelliklerinin ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu bireyin kendine özgü bir kişilik ortaya koyduğu görülmektedir. Bu süreçte temel ihtiyaçlar ortaya çıkmaktadır. Temel ihtiyaçlarında kişiliğe etki noktası önem arz etmektedir. Bireylerin, toplum içinde çatışma haline girmeden temel ihtiyaçlarını karşılaması insanların psikolojik ve kişilik anlamda sağlıklı bireyler olduğunu tanımlanmaktadır.

2.2.KİŞİLİK GELİŞİMİNDE ANNE BABA ETKİSİ

Anne baba etkisinin kişilik gelişiminde çocuk yetiştirme tutumları çocukların ilerde sahip olacağı kişiliği belirlemede önemli bir unsurdur. Araştırmalarda bireyin, yaşamında önemli yer tutan anne ve babasıyla iyi ilişkiler içinde olması bireyin, genç ve erişkin dönemlerindeki ruh sağlığı açıcından önemli rol oynamaktadır. Sağlıklı ve doyurucu anne baba ilişkilerinde birey aile dışındaki çevreye ve arkadaş ortamında iyi ilişkiler geliştirebilmektedir. Bu nedenle anne babaların çocukları ile olan ilişkileri, davranış ve tutumları önem arz etmektedir.

Çocuklar, anne babalarını gözlemleyerek birçok davranış ve tutumları öğrenirler yani bir kız çocuğu anneyi rol model alarak kadın gibi davranmayı, erkek çocuğu ise babasını rol model alarak erkek gibi davranmayı öğrenir. Aynı zamanda çocuklar anne ve babalarının kişilik özelliklerini taklit ederken, ahlaki ve kültürel değerleri de benimsemektedirler. Belirli aile tutumları dışında, anne babanın benzer tutumlar sergilememesi, yetiştirme tarzlarında ki tutarsızlıklar, ödül ve ceza dengesinin bozuk olması, aile içi iletişim ve eş ilişkilerinin bozuk olması gibi olumsuz davranış örnekleri de yine çocuklardaki kişilik gelişimini olumsuz etkileyen faktörler içinde sayılabilir.








2.3.HEİNZ KOHUT

Kohut, narsistik kişilik bozukluğuna ilk değinen ve tanımlayan kişidir. Nesne ilişkileri ve narsizmi bağımsız bir şekilde tanımlamıştır. Sigmund Freud’a göre; bireyin kendisine yaptığı libidinal yatırımın narsisistik libido olduğunu tanımlamaktadır bu narsistik libidonun zamanla gerileyip ve söndüğünü ifade eder. Libidinal yatırım ise; cinsel isteği olan şeklinde tanımlanmaktadır. Heinz Kohut ise bu sürece farklı bir boyutta bakmaktadır. Kohut göre; ilkel narsisizmin erdem, empati, mizah, yaratıcılık gibi ikincil işlevsel niteliklere evirildiğini varsayar.

Kohut narsistik hasta gruplarıyla çalışmaktaydı. Kohut’un tanımına göre bu hasta grupları özsaygıları değişken, kolay incinir, başarısızlığa, eleştiriye ve düş kırıklığına karşı çok duyarlıydılar. Bu hastalarda psikopatolojinin temelini kendilikte var olan yetersizlik veya zayıflık neden olmaktadır.

Buna ek olarak bir başka tanım ise; kendilik nesnesidir. Kendilik nesnesi bir parçamız olan hayatta yaşantıladığımız nesnelerdir. Burada anlatılan denetim bir yetişkinin kendisine olan denetimine yakın başka bireylerin denetimlerine uzak olduğumuz süreciyle bağdaştırılmaktadır.

Kohut’un “kendilik nesnesi” çocuk ve erişkinlerin narsistik libido yatırımı yaptıkları zamanda ve kişilerin gözlerinde kendi teşhirci-büyüklenmeci kendiliklerini fark ederler bu durumda kişiye, çocuk için her zaman anne veya anne temsilcisi denilmektedir. Çocuk başlangıçta kendi benliğini ayırt edemez ve ilksel kendilik nesnesi çocuğu gözleyen olarak adlandırılır. Nesneye yatırılan libido narsistik libidodur ve nesneye çocuğun kendisine davrandığı gibi davranmaya eğilimlidir.

Narsistik bozukluklarında yapılan aktarımın etkisinin narsistik libidonun baskısından ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda narsistik libido aktarımı sırasında bu durum terapiste yansıtılmaktadır. Özellikle dikkat edilmesi gereken konu ise yapılan aktarım nevrozunda ödipal dönemde ensest yönelimli dürtülerin terapiste yansıtılması ile karıştırılmaması gereken önemli bir husustur. Arkaik kendilik nesnesinden dönüştürmeli içselleştirme ile oluşan benlik dokusu ruhsal yapı ve nesne libidosunun kullanıldığı olgun nesne yatırımları ve ilişkileri sayesinde nesnelerin kendilikten bağımsız hareket ve tepkileri olarak kabul edilir.

Narsistik yatırım yapılarak idealleştirilen nesne ödipal veya gizil dönemde hayal kırıklığı yaratırsa dönüştürmeli içselleştirme süreci o noktada durur. Sağlıklı bir üst benin içerisinde var olması gereken gururun benlik saygısı için önemli olduğu unutulmamalıdır. Aynı zamanda benlik saygısı düşük ve idealleştirilmeye çalışılan nesnelerin onayına bağlı olacaktır. Ayrıca nesneye yönelik doğru şekilde yapılan libidinal ve saldırgan yatırımların bireyin ebeveynlerinden kaynaklanan kendi değer yargıları, standartları, hedefleri yerli yerinde olacaktır. Demek ki narsistik idealleştirici sürecin kesintiye uğraması esasen “benlik saygısını” ve yaşantıdan alınan “ doyumu” engellemektedir. Ek olarak; aynı zamanda kendilik nesnesinde ayna görevi gören kendilik nesnesi ve idealize edilmiş ebeveyn imgesi vardır.

Ayna görevi gören kendilik nesnesi: Kişide doğuştan gelen güç, büyüklük duyguları ve mükemmelliği desteklemektedir.

İdealize edilmiş ebeveyn imgesi: Güçlüyüm motifinden, yanılmaz olduğu hissiyatını içeren duyguları sakinleştiren bir imgedir.
Aynı zamanda; kendilik-kendilik nesnesi etkileşiminde ortaya sağlam bir kendilik çıkmaktadır. Bu süreci 3 bileşenle tanımlamaktayız.
1. Güç ve başarının hedef aldığı kutup
2. Ulaşılmak istenen temel hedefleri barındıran kutup
3. İstekler ve ulaşılmak istenen temel hedeflerin arasında gerilim yoluyla tetiklenen yetenek ve becerilerin geliştiği kutup.


2.4.HEİNZ HARTMAN VE HEİNZ KOHUT BENLİK KAVRAMI

Hartman ‘benlik’ kelimesini ‘’ruhsal anlamdaki çatışmalar’’ diye ifade ederken ‘kendiliği’ ise kişinin iç yaşantısını ifade etmek için kullanılmasını önerdi. Kohut’un kendilik kavramına baktığımız zaman Hartman’ın yaptığı tanımlamalarla aynı olduğunu görebiliriz.

Bebek dünya geldiğinde idealize ettiği ebeveyniyle ve aynalama yaptığı ebeveyniyle kendinse yönelik içselleştirdiği ana hatlarla birlikte kendilik oluşur. Bebeğin ruhsal gelişimini sağlıklı bir şekilde geliştirebilmesi için kendilik nesnesine (ikinci kişiye) ihtiyaç duyar. Bebek dünyaya geldiğinde kendilik yapısı zayıftır ve şekillenmemiştir.

Bu yapıyı ortaya çıkartmak için yani şekillendirmek için tümlük, süreklilik ve esneklik kazana bilmesi için nesnelere ( anne ve babaya ) ihtiyacı vardır. Kendiliğin gelişmesi bebeğin ruhsal gelişimi için önemlidir.



2.5.PSİKOTERAPİDE NARSİSTİK AKTARIMI

Kaynaşma, ikizlik ve ayna aktarımları narsistik aktarımın özgül tipleridir. Narsistik aktarım da öncelikle “birincil ayna aktarımı” diye bahsedilebilir. Ancak bazı durumlarda “idealleştirme aktarımın öncelediği “ikincil ayna aktarımıdır”. Bu durum söz konusu olduğu zaman; birey ideal ebeveyn imagosunu analiste yansıtır. Bu şekilde başlaması durumun terapide ilerledikçe ortaya çıkan hayal kırıklıkları büyüklenmeci kendiliğin etkinleşmesini ve “ikincil ayna “ aktarımının gelişimini sağlar. Narsistik aktarım da ayırt edilebilir üç özgül tipi bulunmaktadır. Birincisi büyüklenmeci benin genişlemesi yoluyla “kaynaşma” bir diğeri ise öteki ben aktarımı veya ikizlik sonuncusu ise ayna aktarımı olarak bilinmektedir. Kaynaşma aktarımı, büyüklenmeci kendiliğin ve terapistide içerecek şekilde psikoterapi sınırlarını geliştirdiği aktarım şeklidir.

Psikoterapistle özdeşleşir ve terapistin üzerinde tıpkı kendinde olduğu gibi tam bir hâkimiyet kurduğunu düşünür. Terapist, danışan tarafından kontrol edildiğini hissetmektedir. Bu aktarım çoğunlukla ilkel-arkaik narsistik öğelerin çoğunlukla karşılaşıldığı bir aktarım şeklidir. Aynı zamanda bu aktarım Öteki ben aktarımı veya ikizlik aktarımında, büyüklenmeci kendiliğin benzeri gibi algılanır. Ve bu durum ikizlik rüya ve fantezilerin analizde çoğunlukla rastlanılmaktadır.


Ayna aktarımında büyüklenmeci kendilik en üst düzeyde harekete geçer. Çocuğun narsistik gelişimi esnasında çocuk teşhirci büyüklenmeci gösterilerine onay veren bir ayna arar. Anne bu dönemde çocuğa oral ve dokunsal yollarla olduğu gibi ve belki de en etkili biçimiyle “bakışlarıyla” ayna tutma görevini üstlenir. Annenin gözlerinin ışıldaması-bakışlarıyla çocuğun “narsizmini/teşhirciliğini” yerli yerinde ve seçici biçimlerde onaylaması ve hazzına katılması “çocuğun otoerotizm dönemindeki narsistik kendilik çekirdeklerinin birleşerek bütünleşmiş narsisizm-kendilik aşamasına geçişinde” ve kendilik saygısının kurulmasında anahtar rol oynar.

2.6.KENDİLİK NESNESİ AKTARIMI

Narsistik bozuklukların psikanalitik bir ortamda narsistik aktarımın gelişmesi patognomonik olarak adlandırılır. Bu tür hastaların geliştirmiş olduğu aktarıma:
Ayna aktarımı: Bireyin, bebekken duygusal ve bedensel etkinliklerine birincil ve ikincil ebeveynden yetersiz ya da hatalı karşılık görmemesi terapi sırasında kabullenici ve onaylayıcı olarak, bu eksiklikleri karşılayacak ya da ayna görevi görecek birini sağlamaktır.

2.7.NARSİSTİK PSİKOPATOLOJİNİN BELİRTİLERİ

2.7.1.Benlik bütünlüğünün kaybolması ve gerçeklik duygusunda azalma:

Benlik bütünlüğü kaybolmuş hastanın “narsizmi hemen zedelenebilecek durumdadır’’, hassas olduğu için incinebilecek bir hastadır. Hasta beklenen onayı almadığı zaman zedelenir ve preödipal döneme gerileme gösterir ve bu dönemdeki var olan psikolojik tepkileri gösterir. Bu dönem ‘’ arkaik narsistik kendilik parçalarının’’ hâkim olduğu bir dönemdir.

Predödipal dönem narsistik dönemde zihinsel ve bütünsel bütünlükten uzak olduğu ve otoerotik uğraşların fazla görüldüğü saptanmaktadır. Ben kendi içinde bölünmüştür ve ben ile sınırların henüz ayrılmıştır. Nesneler kendilikten ayrı bir varlığa sahip değildir. Bu yüzden hastanın gerilemiş olduğu dönem izlendiğinde hastanın vermiş olduğu tepkilerin şiddetine bakılarak nesnenin kendiliğin bir parçası üstünde bir hâkimiyet kurduğunu görürüz. Bu durumda gerçeklik algısının bozulmasına yol açmaktadır.

2.7.2.Müdahaleci ve kontrolsüz “büyüklenmeci kendilik” tehlikesi karşısında gelişen yerleşik kaygı hali ve derin utanç duygusu:

İdeal ebeveyn imagosuna yapılan yatırım hastayı düş kırklığına uğrattığında, büyüklenmeci kendiliğe aşırı yatırım yapılmaya başlanır. Bu durum gerçeklik beninden yalıtılmış büyüklenmeci kendiliğin müdahalelerini ve bu esnada yaşanan utanç duygusunu ve tecrit edilme korkularını uyandırır.

Gerçeklik beninden yalıtılmış büyüklenmeci kendiliğe yapılan yatırım yani hastanın ruhsal enerjisindeki bölünme günlük yaşam için gereken temin edilebilir ruhsal enerjide düşüşe ve etkinliklerden alınan hazzın azalmasına yol açar.

2.7.3.Sapkın cinsel edimler ile narsistik kaygının giderilme çabaları:

Kendilik aktarımında hasara uğramış hastanın arkaik kümelerde çoğunlukla görülen cinselleştirme eğilimleridir. Birçok eşcinsel kişilerin sapkın fantezileri aslında narsistik bozukluğun cinselliğe yansıtılmış bir anlatım şeklidir. İdealleştirilmiş ebeveyn imagosu, kendi gücüyle aynı gücü taşıyan kişiye sahip olma arzusu şeklinde; büyüklenmeci kendilik ise; kedisinin sahip olduğu güçten daha zayıf olan kişiyi elde etmeye yönelik fanteziler şeklinde kendisini gösterir.

Kendilik yapısındaki eksikliğin eşcinsel olarak içe alınması(oral ve anal yollarla), enjeksiyonu ya da sağılması sık görülen bir fantezidir. Bu tür fanteziler gerilimi savmaya yarayan bağımlılığa benzer bir düzeneğe işaret eder. Terapi sırasında açığa çıkan “büyüklenmeci fanteziler” nelerdir?

Dünyayı ele geçirme, herkesin kendisinin kölesi olduğuna dair hayaller kurma, eşsizlik-tüm güçlülük fantezileri uçma rüyaları düşünce gücüyle nesnelere ve insanlara hâkim olma hayalleri kusursuz, güzel, eşsiz olma şeklinde ki hayaller sık rastlanan narsistik büyüklenmeci fantezilerdendir.

2.8.KENDİLİK KURAMINA GÖRE NARSİSİSTİK KİŞİLİK TİPLERİ

2.8.1.Ayna açlığı çeken kişiler:

Anneden libidinal gücü almayan bebek arayış içindedir. Çevresindeki kişilerden sürekli onay almak ister. İlgi görmek için hayranlık uyandırmaya çalışır ve kendisine hayran olunmasını ister.

2.8.2.Ülküleştirme açlığı çeken kişiler:

İkincil aynalamada sıkıntı yaşamıştır bebek yeterli tepkiyi ikincil ebeveynden göremeyince ileride ilişki kurdukları kişilerde güç ve kendi duygusal boşluğunu kapatacak desteği ararlar ve bu kişilerle duygusal bağ kurmaya çalışırlar.

2.8.3.Diğer-ben-kişilikler:

Uzun süre ilişki yaşadığı kişilerle kendi duygusal boşluklarını doldurmaya çalışırlar fakat bu mümkün olmayacağı için bunu fark ettiklerinde diğer kişilerle iletişimi keserler.

2.8.4.Kaynaşma açlığı çeken kişiler:

Kendilik nesnesinin gelişimi yarım kaldığı için kendilik nesnelerine yoğun gereksinim duyarlar. İletişime geçtiği kişilerin duygu ve düşüncelerini kendi duygu ve düşünceleri arasında ayırım yapamazlar. İletişimi koparmaya duyarlıdır.

2.8.5. İlişkiden kaçınan kişiler:

Bu bireyler en az dikkat çeken kişilerdir diyebiliriz. Sosyalleşmekten uzak durmak istemelerine rağmen bir yandan da başka bir kişiye de ihtiyaç duyarlar. Reddilmekten korkarlar. Son iki madde patolojiktir.

Aynı kişide birden fazla kişilik tipinin özellikleri görülebilir. Belirtileri aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

1. Az Uyarılmış Benlik (Under-Stimulated Self)
2. Parçalanmış Benlik (Fragmenting Self)
3. Aşırı Uyarılmış Benlik (Over-Stimulated Self)
4. Aşırı Yüklenilmiş Benlik (Over-Burdened Self)


Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kişilik Dinamikleri ve Kendilik Psikolojisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Mehmet BAKAY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Mehmet BAKAY'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Mehmet BAKAY Fotoğraf
Psk.Mehmet BAKAY
İçel (Mersin)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Mehmet BAKAY'ın Yazıları
► Kendilik Psikolojisi Psk.Mehmet BAKAY
► İletişim ve Ekip Dinamikleri Psk.Özge SOYSAL
► Evliliğin Psikolojik Dinamikleri Psk.Ali Rıza TUNUR
► Mutlu ve Huzurlu Evliliğin Psikolojik Dinamikleri Psk.Yasemin UÇAL SALİHOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,042 uzman makalesi arasında 'Kişilik Dinamikleri ve Kendilik Psikolojisi' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Otizm ve Aile Aralık 2018
► Kendilik Psikolojisi Mart 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:35
Top