2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Özgüven Derken Ne Anlıyorum? Çocuğum İçin Aslında Ne İstiyorum?
MAKALE #19337 © Yazan Psk.Işıl UĞUR GÜNAK | Yayın Şubat 2018 | 2,475 Okuyucu
Bu yazı, genel olarak çocuklarımız için istediğimiz özgüvenin temelinde ne olduğunun, onun için gerçekte neyi istediğimizin tanımlanmasına dair bir sorgulama ve sorgulatma girişimidir.

Özgüven eksikliği var mı? Neden var? Yanlış giden ne? Özgüvenini nasıl arttırabiliriz? Bu ve benzeri sorulara cevap vermeden veya bir şeyin eksikliğinden bahsetmeden önce o şeyin, yani o istenen özgüvenin tam olarak ne olduğunu kavramamız gerekmektedir.

Elbette ki, herkes çocuğunun özgüven sahibi bir birey olmasını ister. Ama ne kadar özgüvenli olmalı? Az mı çok mu? Hangi durumda özgüven sahibi olmalı? “Ben yüzmeyi beceremem, hiç öğrenemeyeceğim” veya “Matematikte yetersizim işte, artık uğraşmayacağım.” dediğinde özgüven sahibi bir birey olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu düşünceler ve bu düşüncelerle bağdaşan kaçınma davranışları, sahip olmasını istediğimiz becerilerden veya başarılardan (yüzme becerisi, okul başarısı, akran ilişkileri vb.) onu mahrum bırakacaktır. “Yüzme öğrenmeyi deneyebilirim” veya “Hatalarıma takılıp kalmadan çalışmayı öğrenebilirim” gibi düşünceler de özgüven sahibi olmasını istediğimiz bir çocuğun düşünceleridir.

Madalyonun bir de diğer yüzünü inceleyelim: “Kimsede olmayan şunlara sahibim, diğerlerinden daha farklıyım” veya “Ben nasıl olsa bunları biliyorum, çalışmama gerek yok” dediğinde çocuğumuzun duyduğu özgüvenden yine
memnun kalacak mıyız? Veya “İçki bana bir şey yapmaz, ben gayet iyi bir sürücüyüm”; “Benim iradem güçlü, bir kere denesem de bir şey olmaz” diyen bir ergen bize neyi çağrıştırıyor? Bu durumlarda da “Çocuğum özgüven sahibi ve onun bu yönü beni mutlu ediyor”, diyebilecek miyiz?

Özgüven kavramı yerli ve yabancı literatürde çoğunlukla “benlik saygısı”nın (self-esteem) eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır. Fakat kişisel düşüncem; benlik saygısı kavramının nasıl anlaşılması gerektiğinin ortaya konması gerektiğidir. Bir şeyin “saygıdeğer” olarak ifade edilmesi çoğunlukla sosyal kabul ile bağlantılıdır. Özgüven ise sosyal kabulden uzak, hatta sosyal kabulü içermemesi gereken bir kavramdır. Çünkü sosyal değerler çoğunlukla sağlıklı bir referans kaynağı olmayabilir; sosyal kabulü destekleyen özellikler dinamiktir, dönemin karakteristiğine göre değişkenlik arz edebilir. Başarı, dış görünüş, bir şeyi diğerlerinden iyi yapma gibi dışsal referanslardan ziyade içsel referanslara doğru olan yönelimdir özgüven. Dolayısıyla bir kişinin özgüveninin var olduğunu söylüyorsak, o kişinin yüksek bir benlik saygısı olduğunu söylemek, sözcüklerin yaptığı çağrışımlar nedeniyle tam olarak açıklayıcı olmayabilir. Özgüvenin, kişinin benliğini beğenme düzeyi olduğunu göz önüne alırsak, beğeni dediğimiz duygunun temelindeki bilişsel mekanizmanın benlik algısı olduğunu görürüz. Algı mekanizmasının ürünü –ve aynı zamanda algıyı etkileyen bir süreç- olan özfarkındalığın (self-awareness) özgüven kavramıyla daha çok örtüşen bir durum olduğu fikrine daha yakınım. Yüksek benlik saygısı bana, Dunning-Kruger etkisini hatırlatmakta ve gerçek dışı bir değerlendirişi düşündürtmektedir.

Dunning-Kruger etkisi Cornell Üniversitesi’nden iki psikoloğun yetkin olmayan bireylerin kendi becerilerine fazla değer biçmesi varsayımından yola çıkmışlardır. Bu kişiler yüksek (gerçekçi olmayan) özgüven sahibi olup, hayalî bir üstünlük yaşamaktadır. Yani bu kişiler herhangi bir konuda ne kadar bilgisiz olduklarının da farkında değildir. İddialı bir tutumları vardır, neyi bilmediğinin veya neyi öğrenmeye çalışması gerektiğinin farkında değildirler. Bunun tersi yönde de; bir konuda ortalamanın üstünde bir bilgi ve deneyime sahip olan bireylerin, mütevazı olma, emin olamama veya bilgi düzeylerini önemsememe gibi bir eğilimi vardır. Nobel ödülü almış olan bu psikologların vardığı sonuç kısaca: “Bilgisizlerin/yetkin olmayanların ölçüsüzlükleri, kendileriyle ilgili algılarındaki hatalardan; yüksek bilgi düzeyine sahip, yetkin olanların ölçüsüzlüğü ise diğer insanlarla ilgili algılarındaki hatalardan kaynaklanmaktadır." şeklinde özetlenebilir. Bu görüşü ortaya koyarken, çocukluk ve ergenlik dönemlerini cehalet dönemi olarak varsaymadığımın altını çizmek isterim. Aksine, çocuklar ve ergenler, biz yetişkinlere göre daha plastik bir zihin yapısına sahiptir, yani öğrenme hızları ve zihinsel esneklik kat sayıları daha yüksek olup, karşılaştıkları durumları yargısız bir şekilde ele alma konusunda yetişkine kıyasla daha iyilerdir. Daha da ileriye gidersek, aslında çocukluk döneminin potansiyeli bir yetişkine göre daha fazla olmasından hareketle, çoğu yetişkinin, yaşamının ilk dönemlerindeki haline göre daha cahil olduğunu düşünebiliriz. Bu satırları yazarken anîden zihnimde yankılanan, heykeltıraş Ekrem Öztürk’ün -nam-ı diğer Köylü Ekrem’in- “40 yaşındayım, çocukluğuma doğru büyüyorum” sözü bu bağlamda beni derinden etkilemiştir.

Tüm bunların yanı sıra, çocukların geçmiş deneyimleri, yaşayacakları deneyimlerden sayıca daha az olmasına karşın daha etkilidir. Yaşantılarını ve yaşantı sahnesinde başrolde yer alan kendilerini algılayışları, belli bir kalibrasyon süreci gerektirir. Bu kalibrasyon esnasında, benlik algısında dalgalanmaların var olması doğal ve gereklidir. Bu noktada, ebeveynlerin bu “ince ayar” için hangi noktaları vurgulayıp vurgulamamaları gerektiği sorusu ortaya çıkmaktadır. Bu konuyu başka bir yazıda ele alacağım.

İşte, gerçekçi benlik algısı -yüksek veya düşük özgüven kavramlarının çağrışım yaptığı durumlardan farklı olarak -öz farkındalıkla ilintili olup, olumlu ve olumsuz yönlerimizi objektif bir şekilde bilme ve bu bilgiyi kullanma becerimizdir. Bu beceri eğer bir lokomotif ise; geçmiş ve şimdiki zamana dair değerlendirişlerimiz, yakın veya uzak vade gelecek deneyimlere yönelik öngörümüz ve beklentilerimiz, sonrasında bu öngörüye bağlı olarak yaptığımız yatırımlarımız ve hamlelerimiz, bu lokomotifi takip eden vagonlardır.

Özetlemek gerekirse, şu zamana kadar kullanmış olduğum ve bundan sonra da kullanacağım özgüven kavramını, fark etme ve kabul etme süreciyle ilişkilendirdiğimi vurgulamak istiyorum. Yaygın olarak kullanılan yüksek özgüven/yüksek benlik saygısı duygusal bir yan-ürün iken; farkındalık, bizim hem kendimize için hem de çocuklara aşılamamız gereken objektif bir kendilik değerlendiriştir. Hem çocuklar hem de yetişkinler için; bu tür bir değerlendiriş, hayat boyu bitmeyen ama kıymetli bir yolculuğa çıkmak anlamına gelmektedir. Bireyin kendisini kabul ve takdir etme yolunda adım atmasını sağlayacak olan da, hayat boyu sürecek mutlulukları ve acıları yaşamaya değer kılacak olan da işte bu özfarkındalıktır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Özgüven Derken Ne Anlıyorum? Çocuğum İçin Aslında Ne İstiyorum?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Işıl UĞUR GÜNAK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Işıl UĞUR GÜNAK'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Işıl UĞUR GÜNAK'ın Yazıları
► Çocuğum İçin Hangisi Doğru ? Psk.Hülya SOĞUCAK DENİZ
► Okul Seçelim Derken... Başak KARATEKE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Özgüven Derken Ne Anlıyorum? Çocuğum İçin Aslında Ne İstiyorum?' başlığıyla benzeşen toplam 22 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


04:17
Top