2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Varoluşçu Terapi
MAKALE #19577 © Yazan Psk.Doğancan GÖKÇE | Yayın Mayıs 2018 | 4,066 Okuyucu
Varoluşçu terapi; danışmanın terapi uygulamasını etkileyen felsefi bir yaklaşımdır. Bu açıklama bu terapiyi, terapi ekolünden veya belirli tekniklerle açıkça saptanmış modellerden ayırmamaktadır. Varoluşçu yaklaşım, psikanalizin ortaya attığı insan doğasına yönelik determinist bakışı ve radikal davranışçı görüşü reddetmektedir. Psikanaliz özgürlüğün, bilinçaltı güçlerle, akılcı olmayan güdülerle ve geçmiş olaylarla sınırlandırıldığını savunurken; davranışçılar özgürlüğün, sosyokültürel koşullar tarafından sınırlandırıldığını ileri sürmektedirler. Varoluş terapistleri, insanların bulunduğu koşullarla ilgili bu gerçeklerin bir kısmını kabullenseler de özgürlüğün kendi koşullarını seçmek olduğunu ileri sürmektedirler. Bu yaklaşım; özgür ve buna göre seçeneklerimizden ve eylemlerimizden sorumlu olduğumuz varsayımına dayanmaktadır. Yaşamımızı biz planlamalı ve yönetmeliyiz.
Varoluşçu ilke temelde büyük ölçüde ne yapacağımızı kendimiz belirlediğimiz için koşulların kurbanı değiliz düşüncesindedir. Terapinin temel hedefi, yaşam üzerinde düşünmeleri, çeşitli alternatiflerin farkına varmaları ve bunların arasından birine karar vermeleri için danışanların cesaretlendirilme sürecidir. Danışanlar koşulları ve çevrenin kontrolünü hiç bir tepki göstermeden kabullendiklerini fark ettiklerinde, yaşamlarını bilinçli olarak şekillendirmeye başlarlar.
Varoluşçu Terapistler danışanlara yaşamdan sıkılmış ve uyum güçlüğü olan kişiler olarak bakmaktadırlar. Danışanların , ait olduğu yeri araştırmak,izlenecek en iyi yola karar vermek ve sonuçta kendi yolarını keşfetmeleri için yardıma ihtiyaçları vardır. Varoluşçu yaklaşım yaşamda bir değer ve anlam arama sürecidir. Varoluşçu yaklaşımda amaç danışanın içinde bulunduğu zaman üzerinde yoğunlaşılarak, danışanların yaşamlarında anlam ve amaç arama sürecinde daha çok varlık göstermelerine destek olmaktır. Terapistin buradaki temel görevi; anlamlı bir varoluşsal anlam yaratmak için seçenekleri araştırmak konusunda danışanları yüreklendirmektir. İçinde yaşadığımız koşulların kurbanı olarak kalmak yerine, sürekli yaşamımızın mimarı olmamız gerektiğini bilmek ile işe başlanabilir.
Varoluşçu yaklaşım insan olmanın ne demek olduğu anlayışı üzerine kurulmuştur. Varoluşçu yaklaşım bireylere duyulan saygıyı, insan davranışlarının yeni yönlerini araştırmayı ve insanları anlamak için farklı yöntemler kullanmayı desteklemektedir. İnsan doğası ile ilgili varsayımlara dayanarak, terapiye getirilen sayısız yaklaşımları kullanmaktadır. Varoluşçu yaklaşımın günümüzde ilgi odağı, dünyada kendini yalnız hisseden ve bu yalnızlıktan dolayı kaygı yaşayan danışanlardır. Terapi ile ilgili kurallar oluşturmak yerine varoluşçu terapistler bu derin insani deneyimleri anlamaya çalışırlar. İnsanlar geçiş yapma, kendini şekillendirme, evrimleşme ve olma konumlarında bir süreklilik içindedir. Birey olmak, sürekli varlığımızı keşfettiğimizi ve anlamlı hale getirdiğimizi göstermekir. Sürekli kendimizi, diğerlerini ve dünyayı sorgularız. Belirli sorular, yaşamdaki gelişimsel aşamamıza göre çeşitlilik gösterse de ana konu hiçbir zaman değişmez. Sürekli ben kimim, kimdim, nereye gidiyorum gibi sorulara cevap ararız. Varoluşçu yaklaşıma göre insanın içinde bulunduğu koşulların temel boyutları; kendi farkındalığına varma kapasitesi, özgürlük ve sorumluluk, bireyin kendi kimliğini oluşturup anlamlı ilişkiler kurması, değerler ve hedeflerin araştırılması, kaygıyı anlama, ölümün ve yok olmanın farkına varılmasıdır.
İnsan olarak kendi farkındalığımıza varma kapasitemiz olduğundan dolayı kendimizi ifade edebilir ve tercihler yapabiliriz. Kendi kendimizin farkına ne kadar çok varırsak o kadar özgürlük kazanma olanağı bulabiliriz. Alternatiflerin, kişiyi etkileyen faktörlerin ve kişisel hedeflerin farkına varılması da dahil olmak üzere bireyin kendi farkındalığının artırılması, tüm psikolojik danışma hizmetlerinin hedefidir. Danışana farkındalığının artmasıyla ilgili ödeyeceği bir bedel olduğunu hatırlatmak terapistin görevidir.
Varoluşçuluğun kendine özgü özelliği kişilerin seçenekler arasından kendine uygun olanı seçme özgürlüğüne sahip olması ve buna göre, kaderlerini belirlemede büyük role sahip olmasıdır. Dünyada yaşarken güven içinde olmak konusunda hiçbir seçeneğimiz bulunmasa da, yaşam tarzımız ve geldiğimiz konum, seçimlerimizin bir sonucudur. Gerçekten seçme özgürlüğümüz bulunduğu için yaşamımızı yönlendirme sorumluluğunu kabullenmemiz gerekmektedir. Varoluşçulara göre özgür olmak ve insan olmak birbirleriyle eş anlamlıdır. Özgürlük ve sorumluluk el ele gitmektedir. Kaderimizi , yaşam koşullarını ve sorunlarımızı yaratarak yaşamlarımızın mimarları olmaktayız.
Terapist , özgürlüklerini nasıl engellediklerini keşfetmelerinde danışanlara yardımcı olmakta ve özgürlüğü kullanma riskini öğrenmeleri için onları yüreklendirmektedir. Kişiler kendilerine özgü olma ve ilgi odaklarını koruma konusunda kaygı duyarken aynı zamanda, diğer varlıklarla ve doğayla ilişki kurmak için dış dünyaya açılma isteği içindedirler. Her birimiz kişisel kimliğimizi bulmak veya yaratmak için bir ben ararız. Bu otomatik gelişen bir süreç değildir ve cesaret ister. Ayrıca düşünün varlık olarak biz insanlar diğerleriyle bağlantı kurmak için de çaba gösteririz. Birçoğumuzun sorunu dünyada önem verdiğimiz kişilerin izledikleri yolları, verdikleri yanıtları, sahip oldukları değerleri ve inançları aramamızdır. Yaşamımızdaki çelişkileri derinlemesine araştırmak ve kendi yanıtlarımızı bulmak için kendimize güvenmek yerine, diğerlerinin bizden beklediği davranışlar sergileriz. Varlığımızı onların beklentilerinde yok eder kendimize yabancılaşırız.
Varlığımızın derinlerini keşfetmek , yaratmak ve yarattığımızı sürdürmek için mücadele veririz. Danışanların büyük korkularından biri varlığının olmadığını ve tamamen diğerlerinin kendilerinden beklediklerini yansıttıklarını keşfetmeleridir. Varoluşçu terapistler danışanların kendilerini, diğerlerine ait beklentilerinden toplamından başka bir şey olmadığını ve anne babalarını taklit ederek kendilerini onların yerine koyduklarını yoğun olarak hissetmelerini sağlamak için bu konuda sorular sorarlar. Şimdi nasıl hissediyorlar? Ömür boyu kendilerini bu halde kalmaya mı mahkum edecekler? Bundan kurtuluş yolu yok mu? Kimsesiz kaldıklarında kendilerine yol çizebilecekler mi ? Nereden başlayacaklar? Danışan bir kez bu korkuyu kabullenmek cesaretini göstermek cesaretini gösterdikten sonra kelimeler yerlerine konur ve bu korku paylaşılır. Bu korku bundan sonra üstesinden gelinemeyecek gibi görünmez. Varoluşçu yaklaşımın etkisinde danışanlarla çalışmaya, kendileri dışındaki yaşam koşullarını kabul etmek ve kendileriyle bağlantısı olmayan yolları araştırmak için danışanlara çağrıda bulunmakla başlamak doğru bir yöntemdir.
Varoluşçular insana ait koşulların bir bölümünün de yalnızlığın yaşanması olduğunu varsaymaktadırlar. Bununla birlikte kendimize yönelerek ve ayrılık duygusunu yaşayarak güç elde edebileceğimizi de eklemişlerdir. Yalnızlık duygusu, onay almamız için hiç kimseye bağımlı olamayacağımızı fark ettiğimiz anda oluşmaktadır. Bu yaşama anlam kazandırma olgusunu yalnız başımıza oluşturmamızın ve nasıl yaşayacağımıza yalnız başımıza karar vermemizin gerekli olması demektir. Yalnızken kendimize katlanamıyorsak, başka birinin birlikteliğimizden yarar sağlayacağını nasıl bekleyebiliriz? Başkalarıyla somut ilişkiler kurmadan önce kendi kendimizle iletişim kurmamız gerekmektedir. Kendimizi dinlemeyi öğrenmeliyiz. Gerçekten başkalarıyla birlikte olmadan önce kendi başımıza kalabilmekten hoşlanmalıyız. Varoluş olarak insanlar hem yalnız hem de bağımlıdır diye bir paradoks bulunmaktadır. Ancak bu paradoks insanın içinde bulunduğu konumu açıklamaktadır. Bunun düzeltilebileceğini ya da düzeltilmesi gerektiğini düşünmek hatadır. Sonuç olarak aslında hepimiz yalnızız.
İnsanlar diğerleriyle olan ilişkilerinde bağımlıdırlar. Diğerlerinin dünyasında belirgin olmayı dileriz ve diğerlerinin varlığının dünyada önemli olduğunu hissetmek isteriz. Yalnız başımıza kalabildiğimizde ve gücümüzü içimizde hissettiğimizde, diğerleriyle kurduğumuz ilişkiler yoksunluk içinde olduğumuzdan değil, olması gerektiği içindir. Terapötik yolculuğun bir bölümünde terapistin özellikle diğerlerine onlar için yaşamlarını tasarlamasına izin vererek, kimliğiyle bağlantıyı kopardığı yönleri incelemesi için danışanların teşvik edilmesinden oluşmaktadır. Özgürlüklerini diğerlerine teslim ettiklerinin farkına vardıkları ve terapötik ilişkide özgürlüklerini tekrar kazanacağı varsayımından dolayı danışanlar için terapi kendi başına korkutucudur. Varoluşçu terapistler kolay çözüm ve yanıtları kabul etmeyip danışanların kendi yanıtlarını tek başlarına bularak gerçekle yüzleşmelerini sağlamaktadırlar.
Kaygı da, insan olmanın kaçınılmaz bir parçası olarak yüzleşmemiz gereken hayatta kalmak, korunmak ve varlığını savunmak için bireyin kişisel olarak verdiği çabalardan doğmaktadır. Varoluş kaygısı yaşamda karşılaşabileceğimiz ölüm, özgürlük, anlamsızlık gibi olgularla yüzleştirilmenin kaçınılmaz sonucu olarak tanımlanabilir. Varoluşçu terapistler normal kaygı ile nörotik kaygıyı birbirinden ayırmaktadırlar ve kaygıyı aslında gelişimin bir parçası olarak görürler. Normal kaygı karşılaşan olaya karşı uygun tepkiyi vermektir. Yine bu tür kaygı kişi üzerinde baskı yapmaz değişim için motivasyon olarak kullanılabilir.
Sonuç olarak varoluşçu terapi de amaç; danışanların belirsizliğe , kararsızlığa nasıl katlanacakları ve bağımlılıktan kendini kontrol etmeye yapılan yolculuk aşamasında onlara destek olarak , nasıl yaşayacaklarını öğrenmeleri konusunda yol göstererek bunun farkına varmaları için danışanlara yardımcı olmaktır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Varoluşçu Terapi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Doğancan GÖKÇE'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Doğancan GÖKÇE'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Doğancan GÖKÇE Fotoğraf
Psk.Doğancan GÖKÇE
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi6 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Doğancan GÖKÇE'nin Makaleleri
► Varoluşçu Psikoterapi Psk.Erol AKDAĞ
► Varoluşçu Analiz Nedir? Abdullah ÖZER
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Varoluşçu Terapi' başlığıyla benzeşen toplam 28 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Freud ve Psikanaliz Ocak 2019
► Birey Merkezli Yaklaşım Aralık 2018
► Duyguları Tanımlamak Mayıs 2018
► Psikoterapi Nedir Nisan 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:48
Top