2007'den Bugüne 92,258 Tavsiye, 28,211 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bilişsel Davranışçı Terapi Yaklaşımıyla Sosyal Fobinin Psikoterapisi
MAKALE #19601 © Yazan Uzm.Psk.Enes ULU | Yayın Mayıs 2018 | 6,650 Okuyucu
GİRİŞ

Maalesef ülkemizde korku kültürünün hâkim olduğu geleneksel değerlerle yetişiyoruz. Evlatlarımız ilk yıllardan beri kendilerini ifade etmekte güçlük yaşıyorlar. Günlük hayattta bunun ifadesini bulmaz zor değil.”Su büyüğün, sus küçüğün” sözünü yaşam felsefesi haline getirmiş ebeveynler var. Yapılan çalışmalar, batı toplumlarında girişimcilik ve özgüvenin, doğu kültüründe ise itaat ve sadakatın ön plana çıktığını gösteriyor. Dünya bireyselleşmiş özgürlükçüğün, çoğulculuğun yaşandığı bir dünya olduğuna göre aile ve toplum bağlarını zayıflatmadan atılganlık, girişimcilik ve özgüven artışını sağlamaya ihtiyaç vardır.

Çekingenlik, kaçınganlık ve sosyal fobi bireyin kendini ifade etmesinde ve kendini gerçekleştirmesinde zorluğa yol açan bir olgudur. Bir insanın korkularını yenebilmesi, girişimci ve atılgan olabilmesi için farkındalığının yüksek olması gerekir. Hangi davranışının korku uyandırdığını, hangi düşünce şekillerinin korkularını hafiflettiğinin farkında olması mühimdir. Ayrıca güvenimiz arttığında, korkularımızı yendiğimizde bunun getireceği sonuçları da bilmek lazım. Belli yollar ile girişkenlik ve atılganlık sürecinde sonuç almak muhtemeldir.

İnsanın; kaba, baskıcı, saygısız, saldırgan, aşağılayıcı, kibirli bir izlenim bırakmadan kendini karşı tarafa kabul ettirebilmesi zor değildir. Bir mecliste ayağa kalkıp sorular sormak, birisi sözünüzü böldüğünde, tepkimizi ortaya koyabilmek, görüşlerinizi açıklayabilmek tartışmak normal davranışlardır. Başkalarının yapmamız gerektiğini düşündüğü şeyleri uygulamak yerine kendi aklımızı kullanarak karar vermemiz gerekli. Bunun bazı yolları vardır. Birisi ile görüşürken göz teması sağlamak, dik durabilmek, reddedilmeyi kabullenmek, eleştiriye açık olmak, hayır demeyi başarabilmek, sizi eleştiren kişi ile bunu tartışabilmek, haklı olduğunuz durumlarda, sizden özür dilemeniz beklendiğinde özür dilememek, kendinizi kötü hissetseniz bile doğru ve mantıklı savunmalarda bulunabilmek, sahte güven ve atılganlıklara girmeden sosyal ortamdaki korkuları yenmek mümkündür. Bir sosyal fobiğin düşünce zinciri olumsuz düşüncelerle harekete geçer. Kişi kendisini büyük bir zincirle bağlar ve o zincirin gidebildiği yere kadar gider. Yani durmadan kendi içinde döner, hareket edemez, yanlızca endişe duyar tedirgin olur ve “buradan uzaklaşmalıyım” düşüncesi kişiye hücum eder. Bilişsel davranışçı terapi yaklaşımının işlevselliği bu noktada fayda sağlamaktadır. Bilişsel terapinin temel düsturu eğer duygularımızı değiştirmek istiyorsak, her şeyden önce onları oluşturan düşünceyi değiştirmektir. Bu bağlamda korkularımızın kaynağındaki düşünceyi değiştirmeye odaklanılarak “fobi” dediğimiz bir nevi “korku”’nun değişmesi ve sağaltımın gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Davranışçı yaklaşım ise, hastayı kendisine ve gerçek dünyaya karşı bakışını değiştiren özel davranış formlarını geliştirme yönünde cesaretlendirir. Bilişsel Davranışçı Yaklaşım etkinliği kabul edilmiştir. Bu sağaltım modelinin incelenmesi sosyal fobinin tedavisinde bize değerli veriler sunacaktır.


BİRİNCİ BÖLÜM

1.1. Projenin Amacı

Bu projenin amacı; Sosyal Fobinin Bilişsel Davranışçı yaklaşım yoluyla sağaltımı ve Bilişsel Davranışçı Terapinin bu tanıyı almış kişiler üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi şeklinde planlanmıştır. Sosyal Fobinin yapısı tüm yönleriyle ele alınarak, bu bozukluğun Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemiyle psikoterapisinin somut bir vaka üzerinden sunulması hedeflenmektedir.

1.2. Projenin Önemi

Bir sosyal fobik olumsuz düşünce sarmalından kurtulamadığında vücudu, kalp çarpıntısı, kaslarda gerginlik, titreme, ateş basması sonucu açığa çıkan terleme ya da buz kesme gibi tepkiler verir. Büyük ihtimalle bu bedensel tepkileri, baş ağrısı ya da vücudun en hassas bölgesi neresiyse o bölgeye vuran ağrılar ya da bozulmalar izler. Yaşanılan bu duruma stresin çeşitli şekillerde açığa çıkması da denilebilir. Bu durum kişinin çevresi için de zor bir durumdur. Dünya da sıklıkla kullanılan tedavi metotları ülkemizde henüz fark edilmemiştir. Bilişsel Davranışçı yaklaşım ile sosyal fobinin tedavisi mümkün olabilmektedir. Bu bağlamda Sosyal fobi tanısı almış bireylerin Bilişsel Davranışçı Psikoterapi yaklaşımıyla sağaltım sürecinin tanımlanması psikiyatristlere çalışmalarında yeni bir bakış açısı sunacaktır

1.3. Projenin Sınırlılıkları

Bu çalışmada, Sosyal Fobiye Bilişsel Davranışçı Terapi yaklaşımıyla tedavisini gerçekleştiren alan çalışanlarının çalışmaları incelenmiştir.
Proje kapsamında Sosyal fobi tanısı alan somut bir vaka örneği sunulmuş olup ilgili vaka üzerinden çalışmanın konusu tartışılmak istenmiştir. Vaka sunumu üzerinden genel geçer saptamalara ulaşmak mümkün olmayabilir.
Sosyal fobi tanısı üzerinden sunulan vaka örneği psikoterapistlerin ve psikiyatristlerin nesnel olmayan değerlendirmelerine göre anlatılmıştır.

İKİNCİ BÖLÜM

2.1. Bilişsel Davranışçı Tedavi Modeli

Davranışçı ve bilişsel davranışçı yaklaşımlar birbirlerinden farklı olmakla beraber aşağıdaki özellikleri paylaşırlar.
1-Danışan ve terapist arasında işbirliğine dayalı bir anlayış vardır.
2-Psikolojik sorunların çoğunlukla bilişsel süreçlerdeki güçlüklerden kaynaklandığı düşünülmektedir.
3-Duygulanım ve davranışta bir değişikliğin meydana gelmesi için danışanın düşünce süreçleri üzerine odaklanılması gerektiği.
4-Genellikle özel ve yapılandırılmış bir hedef problem üzerine odaklanılarak zaman sınırlı ve eğitsel özellikler taşıyan müdahale yöntemi uygulanır.
Bilişsel davranışçı yaklaşımların tümü yapılandırılmış psiko eğitimsel bir modele dayanmaktadır. Hepsi ev ödevlerinin önemli olduğunu söyler ve terapi oturumları sırasında ve oturumlar dışında etkin bir rol üstlenmesi, sorumluluğu danışana bırakır ve değişim için bir takım stratejiler kullanır.
Bilişsel davranışçı terapi, büyük ölçüde, bir kişinin kendi düşünme şeklinin, iç konuşmaların da kullandığı cümlelerin yeniden yapılandırılması üzerine kuruludur.
Akılcı Duygusal Davranışçı Terapinin; düşünmeyi, eleştirmeyi, karar vermeyi, sentez yapmayı ve uygulamayı vurgulaması açısından bazı terapilerle aynı felsefeye sahiptir. ADDT’nin temel hipotezi; insanların olayları ve yaşadıklarını yorumlama şekillerinin yaşadıkları sıkıntıların temeli olduğudur. ADDT; düşüncelerin, duyguların ve davranışların birbirlerini etkilediklerini, karşılıklı bir neden-sonuç ilişkisine sahip olduğu felsefesine göre planlama yapar. Bilişsel davranışçı sağaltım bu üç alanı ve aralarındaki ilişkiyi vurgulamış ve kapsayıcı bir anlayışa sahip olmuştur.
Ellis, psikanalitik yaklaşımın bazen etkisiz olduğunu çünkü insanların genelde daha iyi yerine daha kötü olduklarını belirtir. Bilişsel Davranışçı ekol danışanlarına felsefi ve davranışçı tarzlarını yeniden yapılandırabilmeleri için gerekli olan malzemeleri sağlamaya yönelik genel bir anlayışa sahiptir.Bu anlamda Sosyal fobiyi anlamak(Bilişsel davranışçı model ile) daha kolay olacaktır.Adler ,duygusal tepkilerimizin ve yaşam biçimimizin temel inançlarımızla bağlantılı olduğunu ve dolayısıyla bilişsel olarak gerçekleştiğini ifade etmektedirler.Adlerci yaklaşım gibi Bilişsel davranışçı yaklaşım da psikolojik sağlıklılığın belirlenmesinde sosyal isteklerin rolünü vurgulamaktadır.Temel varsayımı duygulanımın esas olarak inançlarımızdan,değerlendirmelerimizden ,yorumlarımızdan ve yaşam durumlarına tepkilerimizden kaynaklandığı üzerine kuruludur.Bu düzlemde danışanlar bazen topluluk önünde konuşma yapma ihtimalinden inanılmaz bir endişe duyarlar ve sosyal fobiye yakalanırlar.Topluluk önünde kendisini hedef tahtasında gibi hissederler ve sanki izleyicilerin kendisine ok fırlatacakları şeklinde bir düşünceye sahip olurlar.Bilişsel davranışçı model bu etkisiz düşünme yollarını etkili ve akılcı düşünme biçimleri ile değiştirmeyi öğrenirler.

2.2. Bilişsel terapi ile Akılcı duygusal davranışçı terapi benzerlikler-farklar

Aaron Beck der ki, hastaların bir çoğu yaşadıkları ile ilgili olumsuz bir yanlılık içindedirler.Ve bu durum onlarda bilişsel bozukluklara sebep olmaktadır.Bu bağlamda değerlendirecek olursak iki yaklaşımın birbiri ile benzerlikleri ve yaklaşımları vardır.Bu benzerlik ve farklılıkları anlamak bu ekol ile sosyal fobinin tedavi stratejilerine ışık tutulmuş olacaktır.Öncelikle her iki yaklaşımda aktif,yönlendirici,zaman sınırlı,içinde bulunulan anın önemini vurgulayan ,işbirliğine dayalı,yapılandırılmış sistemlerdir.
Akılcı Duygusal Davranışçı yaklaşım da Bilişsel Terapide olumsuz düşünceleri ve uyumsuz inançları tanımayı ve değiştirmeyi vurgulayan iç görü odaklı anlayışlardır.Beck’in yaklaşımı insanların duygulanım ve davranış şekillerinin deneyimlerini nasıl algıladıklarını ve yapılandırdıklarına göre belirlendiğini savunan bir yapıya dayanır.Bt’nin temel kuramı,bir duygusal olayın veya korkunun nedenini anlamak için bireyin korkuya iten düşünceyi irdelemek gerektiğidir.Bu yaklaşım şemaları kontrol etmek ve korkuların temelinde bunların olduğunu gösterme hedefindedir.Bilişsel terapi,bir çok açıdan Wolpe’ün davranışçı terapi fikrine uyarlanabilir.Wolpe’ün davranışçı terapinin temelde öğrenme teorisine dayandığı fikrine rağmen ,psikoterapinin bu iki yaklaşımı daha fazla anlam içerir.Bilişsel ve davranışçı terapistler,sitematik ve fazlasıyla detaylı tanımın bulunduğu ilk görüşmeden sonra hastada var olanları planlar ve çalışma düzenlerler.Çalışmanın nasıl olacağı planlandıktan sonra ,bu terapi için faydalı davranış ve tepkiler danışana öğretilir.( Corey,2005)
Aaron Beck (bilişsel terapi ve duygusal bozukluklar) Bilişsel ve davranışçı terapiler,doğrudan danışanın yakınmalarını ve davranış sorunlarını azaltmaya odaklanır.Fakat odak noktaları değişebilir.Bilişsel yön hastanın düşünce içeriği ile mantık dışı yorumlarını değiştirmeyi ilke edinir.Davranışçı terapi ise danışanın belli olan davranışlarını değiştirmeye odaklanır.Sergilediği uyumsuz kaçınma davranışı gibi.
Bu iki terapi ekolü dinamik yaklaşım gibi danışanın bebeklik anılarıyla uğraşmaz. Danışanın şuan yaşadığı semptomlara bakar. İlkesi burada ve şimdidir.
İki ekol arasındaki bariz farklardan biri ise ,örnek verilecek olursa sitematik duyarsızlaştırma da ,davranışçı yaklaşım danışanı dinlenme aralarında önceden planlı olarak bir dizi resim imgesine teşvik ediyorken,bilişsel terapist danışanı kendiliğinden meydana gelen sözlü ve resimli bilişler konusunda bilgilendirir.Bu iki ekolün ayrıldığı en önemli nokta ise hastayı açıklarken kullanılan terimlerin farklılığıdır.Davranışçılar karşı şartlandırma ,karşılıklı ketlenme gibi terimler kullanırken,bilişselciler ise danışanın kavran sistemindeki ,yani düşünme şeklindeki ,inanç ve davranışlarındaki değişikliklere dayanarak gelişim sürecini izler.Davranışçı ekol daha çok klasik koşullanma ve edimsel koşullanma dan faydalanır.Davranışçı ekolün kavramları ,tutumluluk,güvenilirlik,ölçülebilirlik ve test edilebilirlik.Bilişsel ekole yakın terapistler iç tecrübelerini veri olarak alır.Şemalara odaklanarak yorum ve algılar ile çözüm ararlar.
Bilişsel süreçlerin kullanımı,yalnızca davranışçı terapi teknikleri için gerekli değildir.Tedavinin başarısı için ,danışanın bilişsel yapısında verimli değişiklikler olması gerektiği tartışma konusudur.Davranışçı terapinin kavramlarının kullanımında ,ortaya çıkacak tereddütten korunabilmek için özel yol ve fiil şeklinin ayrılması gereklidir.Davranışçı ekolün tarzı ile hasta daha aktif ve katılımcıdır ve hastayı daha girişken olmaya davet eder.Bu bakımdan sosyal fobinin tedavisinde bu formülasyon mühimdir.(Özen.Y 2015)

2.3. Bilişsel-Davranışçı Psikoterapi Tedavi Stratejileri

Davranışçı terapi,gerçekte her biri birbirinden farklı tekniklerden oluşur.Bu teknikleri sınıflayacak olursak a)danışanın düşünce süreciyle doğrudan ilgili olan aktiviteler içinde ağırlıklı olarak bilişsel olanlar b)girişkenlik eğitimi gibi doğrudan hastanın açık davranışlarını değiştirmeye yönelik olanlar.Bu farklı teknikler incelendiğinde şu sonuca varılabilir.Terapötik değişimin temelinde ,hastanın kavramlarında meydana gelen değişiklikler yatmaktadır.Bilişsel değişimler ,sistematik duyarsızlaştırma tekniği incelenerek anlaşılabilir.Kısaca bu teknik,önce danışanda var olan korkuları ile ilgili bir sıralama oluşturma hedefindedir.Bu sıralama kaygı oluşturan durumun zayıftan güçlüye doğru sıralanması ile oluşur.Sonra danışana bunları hayal etmesi istenir.Yüksek kaygıdan az kaygı uyandıran duruma doğru hayal etmesi sağlanır.Hastaya bu sırada rahatlama teknikleri öğretilir.Wolpe bu aşamalar ile ilerleme kat edildiğini anlatmıştır.İşin özü şöyledir.Danışan ister fobik durumun içinde gerçekten bulunsun ,isterse sadece hayalinde o durumu yaşasın kendisini her türlü tehlike altındaymış gibi görür.Tehlike anına ne kadar çok inanırsa duyduğu anksiyete artar.Bazen hasta alevlenir ve öyle bir fantezi kurar ki,gerçekten sosyal bir fobi durumunda olmadığı gerçeğini bile unutabilmektedir.Fobik hastanın herhangi bir kaygı verici durum olmadığını bilip bilmemesi tartışma konusudur.Fakat korkularının mantıksız olduğu inancı ,yalnızca hasta fobik durumdan uzakta ve güvenlikte olduğu zaman ortaya çıkmaktadır.Duyarsızlaştırmanın etkili olmasının nedeni,hastanın korktuğu duruma karşı nasıl bir reaksiyon sergilediğini görme ,onları uygunsuz olarak belirtme ve duyulan korkunun mantık dışı olduğuna dair iç görü.

Davranışçı ekolün en önemli yöntemlerinden biride “girişkenlik eğitimi” dir.Bu tekniğin esası ,danışanı korktuğu ve çekindiği kişiler arası ilişkilerde daha kendine güvenilir hale getirme çabasıdır.Bu çaba rol oynamaya benzer.Terapist ,tipik bir insanın veya bir sınıfa ait kimselerin rolğnü oynadığını varsaymasını terapistten ister;aynı şekilde ,hastanın da böyle bir rol seçerek pasif olmaktan çok güçlü ve aktif olarak oynadığını farz etmesini bekler.

Davranışçı terapist ,kendine güven eğitiminden çıkan pozitif sonucu karşı şartlandırma olarak formülüze eder ve girişkenlik eğitimi,tehdit edici kişi tarafında uyarılan kaygıyı yani koşullu tepkiyi yüksüz duruma getirir;böylece uyaran ve koşullu kaygı arasındaki bağ çözülür.

Terapötik eylemin bilişsel yorumu oldukça farklıdır.Danışanın ,topluluğa karşı konuşma korkusu vardır bütün gün evinden çıkamaz.Bu korkuyu terapist ile görümlerinde ona güvenerek korkusunun geçerliğini test eder ve mantıksızlığını anlar.Karşısındaki insanlara yüklerdiği güç ve gerginlik verici özelliklerini abarttığını fark eder.Sadece diğer insanlarla ilgili fikirleri değil kendi ile ilgili düşünceleri de değişir.Kendisini daha olumlu görmeye başlar.Kendisini zayıf,kırılgan, diğer insanlarla uğraşmaktan aciz bir kişi olarak görmekten çok kapasiteli yeterli ve güvenli birisi olarak göremeye başlar.Yani kişinin kendine güveni gelir.

Kişinin kendine bakışını değiştiren tekniklerden biri de model alma dır.Danışan ,bu yol ile kişi korktuğu durum veya kişi ile tam olarak uğraşabilen birini örnek alır.Bu teknikler uygulandıkça kendine güven eğitiminde olduğu gibi kademeli olarak kendiyle ilgili düşünceleri evrilir.

Özetle ,davranışçı tekniklerin etkili olma nedeni ,meydana gelen bilişsel değişimdir.Kaygısı ,nevrozu veya sosyal fobisi olan hasta korkusunun aşırı veya mantıksız olduğunu bilir.Obsesif hasta kendisinden uzak olan korku için kendini korumak durumunda değildir.Depresif hasta ise ,kendiyle ,dış dünya ile gelecek ile ilgili işlevsel bir bakış yakalar.Histerik hasta ise uzuvlarını gerçekten oynatabildiğini fark eder.

2.4. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi Tedavi Taktikleri ve Teknikleri

Beck;teknik ve yöntemlere ilişkin olarak en geniş anlamada danışanın ,yanlış düşüncelerinin ve varsayımlarının düzeltilmesi yoluyla,psikolojik bozukluğun tedavisinin mümkün olduğunu söyler.Terapötik süreçte kullanılan tekniklerin çoğunu davranışçı teknikler oluşturur.

*Bilişsel Teknikler
İşlevsel olmayan düşüncelerin yazılması:Danışanın farkındalığını arttırmak için bir tablo kullanılır.Tablonun ilk kısmına olay ya da olaylar özetlenir.İkinci kısma da bu olaya karşı geliştirilen duygular yazılır.Duyguların şiddetine göre puan verilir.(1-100 arasında)Sonra otomatik düşünceler yazılır ve aynı şekilde puanlanır.Bunlara alternatif tepkiler yazılır.Alternatif yollara da puan verilir.Son sütuna ise sonuç kısmı denir.Buraya da daha sonra,önceki otomatik düşüncelere inanma oranı yazılarak puanlanır.Danışan tabloyu net olarak nasıl kullanacağını bilmeli.Daha sonra danışman ile danışan tabloyu değerlendirir.Bilişsel davranışçı terapide şu üç sorunun cevabının aranması stratejiyi belirlerken danışmana yardımcı olur.
1-Danışanın sahip olduğu inancı onaylayacak ya da reddedecek kanıt var mı?
2-olay ya da duruma ilişkin alternatif yorumlar neler?
3-eğer inanç doğru ise bunun gerçekte anlamı var mı?
*Aşağı doğru oklar:bu yaklaşım bir dizi sorudan oluşur.Her sorunun amacı danışanın çıkarımlarını ona ne anlam ifade ettiğini saptamaktır.Kayda değer bir farkındalık oluşana kadar sorular devam eder.Sorular eğer böyleyse …böyle olsaydı ..şeklindedir.
*Yeniden bilişsel yapılanma:Danışanın çarpıtmalarının yeniden yapılandırılması gerekir.Bu yapılandırma 7 basamaktan oluşur.
1-Oryantasyon
2-Çarpıtılmış inançların belirlenmesi
3-Sorun çözmeye dayalı yardımcı ifadeler bulma
4-Bilişsel örnek olma
5-Bilişsel denemeler yapma.
6-Feedbeck
7-Ev ödevleri
*Diğer teknikler:negatif düşüncelerin değiştirilmesi önemlidir.Danışman danışana bu konuda yardımcı olursa danışanın motivasyonu artar.Negatif düşünceyi değiştirmenin; 1-sözel,2-hayalleme, 3-davranışsal olarak 3 yolu vardır.
1-Sözel yollar soru sorma,bilgi verme,benzetmeler kullanma,nükte yapma,diğer insanları model alma,prova,kendini eğitmedir.Danışana cevabını kolay verebileceği sorulardan kaçınmalı.Çünkü danışan bilmiyorum deyip işin içinden çıkabilir.Ne nasıl gibi sorular tercih edilmeli.Olabilecek en kötü şey ne olabilir.Böyle düşünmenin delilleri nelerdir.Eğer sorular ile ilgisiz yanıtlar alınırsa sorular yenilenir.Eğer danışan yanlış anlar ise bilgi verilmeli ve açıklama yapılmalı.Benzetmeler yolu ile amaç danışanın düşüncelerini farklı açıdan değerlendirmeyi sağlar.Danışan diğer insanların kendisine onun istediği gibi davranması gerektiğini düşünüyorsa yaralı olabilir.O zaman danışman danışana benim zengin biri olmak istediğimi kabul edelim.Çok param olsun istiyorum.bunun kesinlikle gerektiğini düşünüyorum diyebilir.Danışan bunu hemen istemesinin saçma olduğu fark edebilir.Nükte danışanın sözlerini abartma yoluyla yapılır.Diğer insanları model alarak ise insanların kendisinin verdiği tepkilerinin aynını veremeyeceğini bilir.Prova ise bunu pekiştirir.Kendini eğitme ise önemlidir.Konuşma düşünme kalıpları danışana öğretilir.
2- 3 amaçtan söz etmek mümkündür.
a)danışanın negatif düşüncelerine alternatif
b)negatif düşünce ile mücadelenin etkisine bakma.
c)alternatif düşünceleri prova etme amacıyla.

3-Negatif düşünceyi değiştirmenin en etkili yolu negatif düşünceye ters bir şekilde davranmaktır.Danışanlar ödevler yaparak ,değerlendirerek düşüncelerini test ederler.Örneğin sosyal fobik bir danışana eczaneden et istemesi,kasaptan ilaç istemesi beklenebilir.Kendilik değerini,performansına bağlayan danışana bilerek hatalar yapması söylenir.Reddedilmekten korkan danışana özellikle reddedileceği şeyler yapması istenir.
Davranışsal ödevler:Bazı inançlar için uygun ödev geliştirmek zordur.Kötü biri olduğuna inanan depresif bir danışana verilecek ödevin zorluğu gibi.Bunu test etmek zordur.Bu notada ise daha çok kişinin kendini yenilgiye uğratan inançları ile özel mücadelesi üzerinde durulur.Danışana verilecek ödevlerden biri de risk alma alıştırmasıdır.Bu ödevler genelde sosyal riskleri olan ödevlerdir.Danışan istenmeyen sonuçları olan ödevi yapar ve hissettikleri üzerine konuşulur.Burada danışanın işini kaybetmesine sebep olacak ödevler verilmez.Utancın üzerine gitme alıştırması,bir kişinin kendilik değerinin onun davranışlarına ya da performansına bağlı olmadığının farkına varması amacıyla yapılır.Danışanın bunları yaşayarak öğrenmesi için tuhaf giysiler giyerek yolda dolaşması,kalabalık bir yerde bağırma yolları ile azalan benlik saygısını arttırması sağlanır.Danışan ödev yapmazsa incelenmelidir.
Bilişsel davranışçı terapide yani kullanılan tekniklerden biri de İmgelemdir.İmgelem;çoğu danışan otomatik düşüncelerini yalnızca zihinsel olarak söylenmiş sözcükler olarak yaşamaz,aynı zamanda hafıza resimleri ile de yaşarlar.Bunlara görsel ya da sözel olamayan negatif düşünceler denir.Örneğin selin derslerinde başarısız olacağına inanan kaygıları olan lise öğrencisidir.Bu kaygılarından dolayı öğretmeninden yardım isteyemez.”Derslerine hiç çalışmayan bir öğrenci olduğumu düşünecek” şeklinde düşünür. Selin’in bu sözel otomatik düşüncelerinin yanında ,öğretmeninin ona yukardan asık bir surat ile baktığını kafasında canlandırıyordu.Bu imgeye sözel otomatik düşüncede eşlik ediyordu.Öncelik bu imgenin tanınmasını kolaylaştırmaktır.
Danışana imgeler ile mücadelede;
-birbirini izleyen hayalleri tamamlama
-zamanda ileriye sıçramak(gelecekte olabilecek yaşantıyı hayal etmesini önerme)
-imge ile başa çıkma
-hayali değiştirme
-imgenin gerçeklik testi
-imgeyi tekrarlama
-ikame nesne bulma,imgeyi saptırma
Richardson,Spiegel, ve Moore ‘nin kanserli danışanlar üzerinde yaptığı çalışmalarda oluşturdukları gruplara yönlendirilmiş imgelerin tıbbı danışmanın etkisini attırıp artırmadığını incelemişlerdir.İki gruptan birinde imgelerin danışmanın etkisini arttırdığı,danışan danışman ilişkisini şeffaflaştırdığı ve danışanların daha açık oldukları belirlenmiş.
Yeni tekniklerden bir ise EMRD’dir.3 yönlü bir yaklaşımdır.
Danışman;
1-Bilişsel çatıyı kuran orijinal olaya yönelmeli
2-uyarlanmamaış davranışı teşvik eden iç ve içsel başlatıcı unsurları göstermeli.
3-danışanın kendi etkinlik duygusunu arttırarak hedeflenen bilişsel davranışsa tepkiyi kurmasıdır.EMRD modelinde 3 başlık vardır.Birincisi fizyoloji.Bu da 5 alt başlıktan oluşur.Denge,sinirsel blokaj,Ram,bilgi işleme,hafıza ağ örüntüsü.İkinci ana başlık ise şikayetlerin anlatılmasıdır.Bu da 7 alt başlıktan oluşur.İşlevsizlik,travma,çocukluk dizi dosyaları,bir araya gelişler,temsili,genellenebilir,paylaşılan ip uçları.Üçüncü olarak danışmanın 8 safhasıdır.Bu da 7 alt başlıktan oluşur.Danışan geçmişi,hazırlık değerlendirme,duyarsızlaştırma,kurma,vücutdinleme,tamamlama,yenidendeğ erlendirme.(Özen, 2015)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.1. Sosyal Fobinin Yapısı

Sosyal fobi ile ilgili yapılan araştırmalarda Amerika da görülen en yaygın zihinsel bozukluk olarak tespit edilmiştir.Popülasyonun yüze 5-10’luk kısmı hayatlarında zaman zaman bu hastalığa yakalanmaktadır.Fobileri tanımanın altında özellikle başarısızlık ve çaresizlik vardır.Son zamanlarda fobilerin tedaviye cevap verdiği görülmektedir.Sosyal fobi aynı zamanda sosyal anksiyete bozukluğu olarak da adlandırılır.Sosyal anksiyete bozukluğu,çeşitli sosyal ortamlardaki sıkıntı duyma ve utanılacak durumdan korkmadır.Sosyal fobide kronik duygu yetersizlik hissidir.(Özakkaş,2014)
Öncelikle Dsm5’e göre sosyal fobi psikiyatrik bir bozukluktur.Temel duygu tanınmayan insanlar karşısında hata yapma ve aciz görünme küçük düşme endişesidir.Genelde sosyal çevrede açığa çıkan bir korkudur.Fobi ise belli durumlar karşısında ortaya çıkan mantık dışı korkudur.Bunlardan hareketle korkunun karşısında gerçek bir korku varken,fobinin ise belirsiz bir baskı duyma hissinin olduğu ortaya çıkmıştır.İnsanı en çok zorlayan durum ise duygular ve duygulara gösterilen tepkilerdir.Sosyal fobik verilen tepkinin izlendiğinden duyduğu rahatsızlığı dile getirir çokça.
Bir sosyal fobi vakasında başlangıç olumsuz düşünce zinciridir.Kişi kendini adeta o zincire bağlar ve zincirin boyu ne kadar ise o kadar ileri geri gidebilir.Danışanlar genelde kısır bir döngü içindedirler.Hareket edemezler endişe duyarlar ve tedirgin olurlar.Bu kişi kendisinden bir şeyler beklendiğinde ise daha büyük bir kaygı duyar.Ve bu kaygı ile “buradan uzaklaşmalıyım” mesajı hemen beyne iletilir.Bu süreçte kas gerginliği,kalp çarpıntısı,titreme,ateş basması,buz kesme vb. daha bir çok semptom ortaya çıkar.Bu stres oluşturan durumlardan kurtulmak için savunma düzeneklerinin kullanılması yetersiz kalırsa endişe artar.Bu endişeyi kuruntu,vehim olarak da nitelemek mümkün.
Eğer bir insanda her durumda hemen kaçma düşüncesi öne çıkıyorsa bu üzerinde çalışılması gereken bir duygudur.İnsan savaş vb. tehdit anlarında nasıl güvenli bir liman ararsa sosyal fobi durumunda da beyin hemen “güvenli bir yere gitmelisin” mesajı verir.Bu emri alan kişi bir yere kapanır ve oradan çıkmaz.Kişinin burada fark etmesi gereken en önemli şey tehditin gerçekten bir tehdit olup olmadığıdır.BDT kişiye bunu belirli teknikler ile göstermesi bakımından önemlidir.Bir sosyal fobiğin kaygı duyması için durumu gerçek bir tehlike olarak algılaması yeterlidir.Kaçma düşüncesi geldiğinde beynin yeniden hareket ederek yeni bir düşünceyi yerleştirmesi gerekir.Böyle durumlarda beynimize kaçmalı değil savaşmalıyım mesajını kabul ettiğimizi bildirmeliyiz.Ancak bu korku ile yüzleşmek savaşmak korkutucu ve zordur.

3.2. Sosyal Fobiyi Oluşturan Öğeler

Sosyal Fobi gösteren danışanlar genellikle şu alanlarda problem yaşamaktadırlar:
1. Öğrenilmiş çaresizlik: Sosyal fobiyi körükleyen bir duygu öğrenilmiş çaresizlik duygusudur.Daha önce yaşadığı kötü tecrübeleri zihnine yazan kişi benzer durumlarda da aynı şeyi yaşayacağına inanarak tedirgin olur ve sorunun üstesinden gelmek için uğraşmaz.Bu durum tekrar tekrar başarısız olma sonucu vazgeçmedir.Bu duruma en açık örnek cam bölme ile ayrılmış balık ve köpekbalığın durumudur.Bir süre sonra aradaki engel kalkmış bile olsa köpekbalığı balığı yememiştir.Geri çekilmek bazen daha temkinli olarak yeniden harekete geçmeyi sağlarken bazen de yeniden denememeye sebep olur.Bazı insanlar bunu belli etmez ve hayatın içinde aktif olarak bulunmaktan kaçınabilirler.
2. Fizyonomik tepkiler:Bir sosyal fobiğin yüz yüze kalabileceği çok sayıda fizyonomik tepki vardır.Bunlar huzursuzluk sonucu kalp çarpıntısı sıcak soğuk basma olarak sınırlandırılabilir.Yapılan araştırmaya göre sosyal fobi tanısı alan hastaların sinir sistemlerinin seratonin ve dopamin ile ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır.
3. Beyindeki imkansızlıklar zinciri: Beynimizde farklı düşünceler mevcuttur.Zaman zaman her biri birbirinden ayrılır,zaman zaman ise birbirinin içinde yer alır.Düşünceler kimi zaman olumlu kimi zaman olumlu bazen sağlıklı bazen sağlıksızdır.Sosyal fobi korku ve kaygının birleşip içi içe geçmesinden kaynaklı bir durumdur.Bu sebeple olumsuz duygular olumlulardan daha çok görülür.Sosyal fobide öne çıkan durum “ben bunu yapamam” düşüncesidir.Bu olumsuz düşünceler katlanarak devam eder.Kişi bunların arasına bir tane olumlu düşünce katabilirse tedavide mesafe alınmış olur.Hatalı uyum hatalı düşünce ile başlar.Olumlu ve sağlıklı bir düşünce ile başlanırsa bu düzenekle devam edebilir danışan.
Bu üç madde dışında yapılan araştırmalar sosyal fobinin anne karnından başladığını ortaya koymaktadır.Bebek dünyaya geldiği ,güvenli anne karnından çıktığı anda anne karnında hissettiği güvenli alanı dışarıda hissedemez ve tedirginlik yaşar.Ciğerlere hava dolmasıyla oluşan ilk çığlık bir anlamada belirsizlik kaynaklı bir çığlıktır. (Burkovik,Y 2006)
Sosyal Fobinin başlangıç yaşı çok erkendir.10 yaşın altında başlar.Temeli genel olarak çocukluk yıllarında atılır.Erikson’a göre temel güvene karşı güvensizlik evresinde bakım veren kişi ile güvenli bağlanamayan kişi ileride sosyal fobiye yakalanma riski fazladır.Bu çocukların girişimcilik ve bağımsızlık duyguları zedelenmiştir.Çok çocuklu ailelerde de ihmal edilen çocuklar aileleri tarafından aynalanmadıkları için ileriki dönemlerde bazı problemler yaşarlar.Ayrıca anne babaların yanlış tutumları da etiyoloji arasında sayılabilir.Bu yanlış tutumlar genelde kıyaslamadır.Çocuklardan birinin çok fazla öne çıkması ile diğeri geri planda kalabilir.Diğer çocuğun öne çıkan çocuk ile kıyası çocuğun benliğinde ciddi yaralar açar.
Sosyal Fobi çocukluk döneminde fark edilmemişse bile ergenlikte kendini belli eder.Olumsuz bir ortamda yetişmek durumunda kalan bir çocuk elbette ki pozitif,sağlıklı anlayışlın,ve iletişimin hakim olduğu bir çevrede büyüyen sevgi ile yetişen bir çocuktan daha farklı olacaktır.
Yetiştirilme farklarına göre de her çocuk farklı olacaktır.Bu çocuklar kazandıkları alışkanlıklara göre davranış sergileyeceklerdir.Olumlu alışkanlıklar olumlu sonuçlar oluştururken ,olumsuzlar ise olumsuz sonuçlara neden olur.Sosyal Fobi ise kazanılamayan ya da şekillenip açığa çıkmayan bazı özelliklerin farklı biçimde ortaya çıkmasıdır.Yani sosyal fobiye sebep olan etmenler erken dönemde iz bırakan yaşantılardan oluşur.
Her ne kadar sosyal fobinin temeli çocuklukta atılsa da bu kişiler rahatsızlandıktan 15 20 yıl sonra tedavi olurlar.Çünkü bu durumu kişiliklerinin bir parçası olarak görürler.
Sosyal fobikler’in kullandıkları savunma mekanizmaları ise ;bastırma,somutlaştırma,döndürmedir.Bastırma savunma mekanizması dürtü deneyim ve anıların bilinçdışına itilmesi ve orada tutulmasıdır.Bu bastırma eğer fazla olursa davranış bozukluğuna yol açabilir.Somutlaştırma ise ruhsal bir rahatsızlığın fiziksel bir hastalığa bağlanması gibi kaynağı belli olmayan sıkıntıları gidermek için durumu somut bir nedene bağlamaktır.Döndürme savunma mekanizması ise uzun süre dayanılamayan çeşitli sıkıntılardan fiziksel bir tepki ile uzak durmak anlamındadır.Kavgaya dayanamayan ,sürekli anlaşılmadığını düşünen ,tepki vererek sonuç alamayan kişiler tartışma anın da aniden bayılarak bu mekanizmayı devreye sokarlar.
Sosyal fobi ile birlikte görülen diğer bozukluklar ise Depresif bozukluk,panik bozukluk,obsesif kompülsif bozukluk,alkol madde kullanımı,somataform bozukluk gibi psikiyatrik hastalıklardır.(Burkovik,2006)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4.1. Tedavinin Planlanması

Scott,Strandling ve Dryden (1995)’ e göre Sosyal fobinin danışmasında danışmanın ilk adımı tutarlı bir mantığı danışana sağlamak olmalıdır.Bu, işlem odasında bir vücut dışı deneyim metaforudur.Danışanlar topluluk içinde ,insanların pür dikkat onunla ilgilendiğini düşündükleri için başkalarıyla iletişimden çekinirler.
İkinci adım ise danışanın “diğer ben” i bırakıp insanlarla iletişim kurmasına odaklanmak olmalıdır.Danışanlar bu adımda başkalarının söyledikleri ile ilgilenmek ,söylediklerini özetlemek ,iletişime konsantre olmak için cesaretlendirilirler.
Danışma da bilişsel yeniden yapılandırma ,maruz bırakma ve sosyal beceri eğitimine odaklanmak işlevsellik açısından kıymetlidir.
*Bilişsel yeniden yapılandırma;Bu programın ilk basamağı,sosyal fobinin ne olduğunu bilişsel davranışçı çizgide izah etmekle başlar.Bilgilendirmede ,konferans,video kaset ve yardımcı okuma kaynaklarından faydalanılabilir.Yanlış kavramsallaştırma ve çaresizliği artıran kısır döngülere dayana bireysel anlamlandırma sitemini revize etmek hedeflenir.Hatalı düşünme düzeneğini,anlaşılır bir şemaya oturtmak bilişsel davranışçı yaklaşımda önemlidir.Bireysel örneklerin bu genel şema ile tanımlanması kişinin terapi sürecinde isteğini attırır.Sosyal fobik davranışa yol açan hatalı şemaların tanımlanması ikinci aşamayı oluşturur.Bunları 3 aşamada toplamak mümkündür.
a)sosyal etkileşimde diğer kişilerin kaygıyı fark etmesi ve sosyal fobi yaşaya kişi hakkında olumsuz düşünmesi
b)küçük düşme rezil olma düşünceleri
c)kendini değerlendirme de sosyal ilişkilerini olumsuz yargılama
Danışma oturumlarında ısrarla sorulması gereken sorular vardır.”Şayet…olursa,bu senin için ne anlama gelir? Sorusu hastanın temel korkularını konuşma fırsatı verir.”Kendinizi …durumda rahat hissetmeniz için neleri yapabilmeyi istersiniz? Sorusu ise kişinin mükemmeliyetçi anlayışını ortaya çıkarır ve fark etmesini sağlar.”…. ‘nın ne gibi kanıtları var?.... başka yorumu olabilir mi?bu sorular ise gerçek ve olmayanı ayırt etmede etkili sorulardır.Bilişlerin elde edilmesi ,kişinin kaygı duyduğu iletişimlere girerek haftalık kayıt tutması ile sağlanır.
Sorgulama yöntemi ,bu kişiler için kaygı vericidir.Bu durum danışanın direncini attırabilir.Sosyal fobik bir vaka ile bu noktada samimi bir güven ilişkisi önemlidir.Bir sonraki aşamada ,açık bir kişilik analizi ve ortam analizi yapılarak kişinin iç düşüncelerinin eğitimine geçilir.Gerçeğe uygun olmayanlar diğer olumlu düşünceler ile değiştirilir.Bu karşılıklı güven ilişkisi ile mümkündür.Sosyal fobiklerin bilişsel alanda sık rastlanan rasyonel olamayan savunmalarından biride “nasıl her şeyi berbat ediyorum” şeklindeki düşünceleridir.Bu durumu ise benlik saygısını arttırarak çözmeye çalışmak fayda sağlar.Danışanlar genelde kendilerinden yüksek talepleri olur ve bunun altında ezilirler.”Sıkıntım olursa konuşmayı yapamam” şeklindeki bir düşünce ile mücadele şarttır.

Tedavinin planlanması aşamasında maruz bırakma önemli bir yer alır.Bu daha çok davranışsal yollar ile mümkündür.Bu davranışın provasını yapmak anlamına gelir.Maruz bırakma ,kişi için kaygı oluşturan durumlar ile kişiyi baş başa bırakma mecbur bırakma olarak anlatılabilir.Sosyal fobide kaygı oluşturan durumların süreklilik yerine süreksizlik göstermesi nedeniyle aşama oluşturmak zordur.Maruz kalma süresi ile ilgilide bazı sorunlar vardır.Dikkat edilecek durumlardan biri de sosyal fobi vakalarında sık yaşanan içsel kçınma davranışıdır.Burada danışanın kendisini ayrıştırmasına fırsat tanımamalı.
Stratejilerden biri de sosyal beceri eğitimidir.Sosyal fobisinin nasıl oluştuğunu anlamış şemalarını değiştirmiş ve iletişim kurmaya istekli bir danışanın bu becerileri sürdürme konusu da eksik olması tedavi sürecini baltalayabilir.Bu eğitim ile danışana iyi bir dinleyici olma,göz teması ,sözlü iletişim becerileri gibi alanlarda uygulamalı eğitim verilmesi değerlidir.Uygulama ,kişinin davranışlarını ayrıntılı analiz ile yapılır.Bu noktada hastanın günlük kayıtlarından faydalanılır.Sosyal beceri eğitimi temelde rol oynama tekniğine dayanır.Örnek davranışlar üzerine konuşularak kişiye ödev verilir.Böylede danışanın aktif katılımı da sağlanmış olur.Sosyal beceri eğitiminde görüş belirtmeye,eleştirilere tepki vermeye,beğendiğini söylemeye,kendinden söz etmeye de ayrıca yer verilir.

4.2. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi Yaklaşımıyla Sosyal Fobinin Klinik Değerlendirmesi

Bilişsel davranışçı yaklaşımında genellikle tedavi planı belirlenmeden önce, birinci ile dördüncü seanslar arasında yapılan klinik değerlendirmenin temel hedefi, terapiste danışanın semptomları, kişilik örgütlenmesi düzeyi ve işlevselliğinin bozulduğu alanları hakkında bilgi sağlamaktır. Bu alanlarla ilgili gerekli bilgi edinildiğinde danışman danışan birliktelik halinde tedavi planı üzerine konuşmaya başlar. Bu noktada terapistin, danışanın önceki terapistlerle geliştirdiği ilişkilerin kalitesi ve tedavilerin nasıl sona erdiği ile ilgili bilgi edinmesi verimli bir yaklaşım olacaktır. Danışan izin verirse geçmişteki psikologları aranarak bilgi alınabilir, özellikle de tedavinin nasıl bozulduğuna ya da devam etmediğine ve eğer başka bir fırsatı olsaydı terapistin neyi farklı yapacağına dair bilgi edinmek için görüşleri sorulabilir.

Gelen sosyal fobik danışanın kişiliğini ve patolojik karakter özelliğini 3 ana alanda nasıl işlev gösterdiğini sorarak öğreniriz:
1. İş ve Meslek ,
2. Kaygı ve korkuları,
3. Sosyal hayatı.

4.3. Terapi Süreci

Bilişsel Davranışçı terapi yaklaşımında terapi sürecini üç temel dönem şeklinde inceleyebiliriz. Bu evreler: Başlangıç aşaması, gelişme ve sonuç aşamasıdır. Bu süreci detaylandırarak açıklamak tedavinin sürecini netleştirmek adına faydalı olacaktır.
• Başlangıç Aşaması: Bilişsel davranışçı terapinin ilk oturumlarında genellikle danışman danışanın halihazırdaki durumuna dair bilgi toplayarak başlar. Genellikle bilişsel davranışçı terapi, terapistin kurmuş olduğu şu açılış cümlesiyle başlar: " Sizi bu görüşmeye getiren şey nedir? Yaşadığınız güçlüklerin nasıl tanımlarsınız? Tedaviden ne bekliyorsunuz?" Bu şekilde yapılan bir başlangıç danışana semptomlarını, tedaviye gelme gelmesindeki baş sebepleri ve günlük yaşamında karşılaştığı diğer zorlukları anlatma imkanı tanır. Böylelikle de danışanın olumsuz akıl yürütmeleri hakkında gerekli veriler alınmış olur. Ayrıca ilk seansta şöyle yararlı bir soru da danışana yöneltilebilir: ". Terapist danışanın cevaplarını dinlerken, danışanın patolojisinin farkındalığını, tedavi ihtiyacını ve tedaviden gerçekçi ve gerçek dışı beklentilerini değerlendirebilir. Sosyal fobi davranışı gösteren danışanlarda, madde kullanımının, panik atağın ,takıntılı davranışların ve depresyonun kapsamı ve doğasının belirlenmesinin zor olduğunu ve tedavi seçiminde doğrudan etkileri olduğu saptanmıştır. Bilişsel davranışı ekole sahip danışmanlar sosyal fobi problemi olan danışanlarına seansın başında şu şekilde bir açıklamada bulunmayı uygun bulur: "topluluk karşısında kendinizi kurşuna dizilmiş gibi hissederseniz, bu duygunuza hakim olabiliyorsanız bu davranışınızı kontrol etmek ve bunu seansta gündeme getirmek sizin sorumluluğunuzda olabilir. Eğer bunu kontrol edebileceğinize dair şüpheleriniz bulunmakta bunu irdeleyebiliriz. Belki doktora da gidebilirsiniz ama bu konuda bizi de bilgilendirebilirsiniz.Sonuçta seanslara devam etmemiz ne zaman mümkün olursa o zaman başlarız."

• Gelişme Evresi: Bu aşamada danışanla ilgili mevcut durum ve işlevsellik durumuna dair kapsamlı ve derinlemesine bir görüş edinilmesi önemlidir. Çünkü bilişsel davranışçı terapide tanılar genellikle semptomlar üzerinden konulur ve bu semptomlar DSM tanı kriterleriyle oldukça uyumludur. DSM tanı kriterlerinin en önem verdiği noktaların başında danışanın işlevselliğinin bozulup bozulmadığı gelmektedir. Terapist danışana mesleki, sosyal ve kişiler arası işlevselliği ve eğer varsa duygularının bu alanlardaki etkisi hakkında irdeleme yapar. Bu şekildeki sorular danışanın patoloji derecesini ölçmemizde bize yarar sağlar. Örnek olarak danışanın sürekli kaygılı olması, ilişkilerinde düzeni sağlayamayarak ayrılıklar yaşaması ve sürekli insanlardan kaçması,sosyal fobinin günlük hayata yönelik görebileceğimiz en tipik davranışlarından biridir.Danışanın kimliğini daha derinlemesine değerlendirmesi için danışan şöyle sorabilir: "Bana semptomlarınızdan ve güçlüklerinizden bahsettiniz ve şimdi ben bir kişi olarak sizin hakkınızda bir şeyler duymak istiyorum. Kendinizi, benliğinizi ve bir birey olarak sizi tanımam için bilmemin bize yarar sağlayacağını düşündüğünüz şeyleri anlatın." Danışanın kendini ortaya koymasına fırsat veren bu soru aynı zamanda danışan adına gerginlik verici bir durumdur çünkü danışmanı tanımamaktadır. Danışanın kendisini endişelendiren durumları tanımlayabiliyor oluşu yaşadığı kısır döngünün farkına vardığı yolunda bize bir gösterge olur. Terapistin bu evrede zaman zaman gerçeklik testi yapması önemli olacaktır. Bununla ilgili bir örnek verirsek danışman ile danışan arasında geçen şu başarılı diyalog konuyu çok güzel bir biçimde özetlemektedir: Terapist: "Sınıfa girdiğinizde herkesin size gözlerini dikip incelediğini ve sizinle ilgili bir şeyler konuştuğunu söylediniz. Bundan emin misiniz yoksa bu karşılaştığınız durum, olabilecek ya da olmayacak bir şeye dair sadece küçük bir ihtimal midir?" Danışan:"Onlar benim hakkımda konuşuyorlar sanki, ama ben bunu nasıl bilebilirim ki? Bu diyalog danışanın olumsuz düşüncelerini bize göstermekte ve danışanın nasıl kısır bir düşünce evresine bağlandığını bize gösterir.

• Sonuç Evresi: Bu aşamada danışman,danışana o ana değin konuşulmayan, bilgi vermek ya da ortaya koymak istediği bir konu olup olmadığını sorarak, görüşme sürecinin sonuç kısmına geçilir. Elde edilen veriler netleştirme, yüzleştirme ve yorumlama teknikleri ile değerlendirilerek bir bakış elde edilmeye çalışılır. Bu şekilde tanı belirlenir ve tedavinin süreci üzerine bir saptamalarda bulunulur. Seansların sonuna doğru sorulabilecek yararlı bir soru veya tema şudur: "Size neyi sormam gerektiğini düşünürdünüz ve ben henüz sormadım?" Bu soru da danışanın terapistten beklentileri üzerine kıymetli bilgiler kazandırabilecek değerli bir bilgi toplama yöntemidir. Sosyal fobik bir danışanın ilerleme kat ettiğinin en büyük göstergesi insanlara iletişim kurmaktan kaçınma davranışının son bulmasıdır.Danışanlar bu ilişkilerde kendilerinden bahsetmeye,karşıdaki iletişimi takip etmeye başlarlar. Tedavi ilerledikçe ve gelişme gösterdikçe bu kişiler daha normal, kaygısız ve takıntısız bir ilişkiye başlarlar. Bu durumun gözlemlenmesi danışman açısından terapiyi sonlandırma adına bir veri olacaktır.

4.4. S. Vakası

T Ben terapistiniz E.. tedavinizde sana en iyi şekilde yardımcı olabilmek için sorunlarını ortaya çıkarmak amacıyla bir terapi sürecine başlayacağız.
S Evet.
T Seninle ilgili bildiğim tek şey şuanda ismin, Bayan S. ve 33 veya 34 yaşında olduğun.
M 33 yaşındayım.
T Pekala, elimdeki sorulardan biraz bahsedeyim. Öncelikle, seni buraya getiren şeyi bilmek isterim daha sonra ise, yaşadığın sorunların en önemlisini öğrenmek faydalı olurdu.Semptomlar, problemler, yardımcı olacak tedavi konusu olduğunu düşündüğün aklına gelebilecek her şey olabilir. Sonra da, terapi sürecinden ne bekliyorsun, kısaca şu anda hangi noktada olduğunu düşünüyorsun.
S Evet. Niçin buradayım? Bunun cevabını tam olarak bende bilmiyorum çünkü her şeyden önce buraya gelmek benim için baya düşündüm. 5 ay önce, terapiye arkadaşımın zoru ile gitmiştim daha sonra bıraktım.sonra tekrar ailemin zoru ile buradayım. Benim için birine güvenmek zor, bu benim için bir sorun çünkü insanların benim hakkımda konuştukları hissine kapılıyorum. Kız arkadaşım olsun isterdim ama bu hiç olmadı .1 ay önce hoşlandığımı söylemek istedim çok zorlandım.Kalbim çarptı ellerim buz kesti.Karşımdaki kız bu halimden bir şeyler söylemek istediğimi anladı. O biliyordu bende biliyordum ama söyleyemedim.Tek sorun bu değildi.İş yerinde kimseyle konuşmak istemiyorum.Yanlız kalmak bana daha iyi hissettiriyor.Şuan bile burada olmak istemiyorum .zorla buradayım anlıyormusun.
[Sessizlik]
T Bahsettiklerin dışında herhangi bir sorun veya rahatsızlığın var mı?
S Galiba var. Problemlerimden biri de insanlarla ne yaptığımı asla anlamamam. Bazen insanlar bana tepki veriyorlar ve onların bu tepkilerini anlamıyorum. İnsanlar konuşurken onları dinlemiyorum.Hep yere veya havaya bakıyorum göz teması kurmak bana bir yük gibi geliyor. Ve şu an, ilişkilerimdeki bunca başarısızlığın ardından tüm bunların sebebi ne diye düşünüyorum. Kendimi bir ot gibi hissediyorum .Robot gibi .çevremde kimse yok ve sanırım bazen bundan rahatsız oluyorum.
[Sessizlik]
T Bana verdiğin bilgiler başka insanların senin hakkında konuştukları, seni yanlış anlamıyorsam, yalnız kalmak istiyorsun ve ailenin zoru ile buradasın.Ancak yine de zaman zaman kendin Kendinde bir sorun görüyor musun? Anladığım kadarıyla buraya geldin çünkü sana buraya gelmen gerektiğini söyleyen kişileri dinliyi sorgulamıyor değilsin.
S Hıhı.
T Bunlara ilaveten, bahsettiğin kişiler seni kendin hakkında düşündürüyor mu ve kendinde sorun olarak gördüğün başka bir şey var mı, kendin ile ilgili bu şekilde düşünürken çevrenden nasıl tepki alıyorsun?
S Sanırım bir şey var, ben neyi yanlış yapıyorum? Bu merak ettiğim bir şey, çünkü görünen o ki birçok şeyi doğru yapmıyorum. Birçok kişi bana yardım almam gerektiğini söylüyor .Ben neden böyleyim bilemiyorum.
T O zaman kendinde bir şeylerin yanlış gittiğinin farkındasın ama kafanda oturmayan bazı şeyler var.Söylediğin bu mu?
S Doğru.
T fiziksel olarak problem veya sıkıntı gibi bir şey yaşıyor musun? Kısaca, diğer kişiler seni yönlendirmese sence terapiye gelme nedeni olabilecek herhangi bir şey olabilir mi?
S Sanırım olurdu. Bazen art niyetli olmadan karşımdakilere yaptıklarım beni tedirgin ediyor. İnsanlar konuşurlarken .toplantı esnasında bir anda kalkıp gidiyorum.Bazen ihtiyacım olmadığı halde tuvalete giriyorum ve orada bir süre bekliyorum. Toplantıya bilerek geç kalıyorum.Erken çıkıyorum.Bu işe nasıl girdim bunu hatırlamıyorum ama bu insanlarla ilişkimi de olumsuz etkilemeye başladı.
T Ne iş ile meşgulsün?
S Özel şirkette muhasebe.
T İşe girme sürecinde yaşadıklarını paylaşır mısın?
S Olur.Aslında ben çalışmak istemiyordum.Üniversitede iktisadi idari bilimler fakültesi mezunuyum.Aslında işletme mezunuyum.Aktif yerinde duramayan bir arkadaşım (aslında onu sevmiyorum çünkü beni çok fazla sosyal ortamlara maruz bırakıyor) vasıtası ile şirkete gittik beni tanıttı.Derslerim üniversitede çok iyiydi.İşi yapardım inanıyordum .Konuşurken saçmalamaktan çok korkuyorum.Bilgisayarın başında işimi yalnız yapıyorum.Ancak bir şeyi izah etmem istendiğinde benim için kabus başlıyor.İnsanların sürekli görünüşü,konuşması ile ilgi konuşabilecekleri düşüncesi hep beni meşgul ederdi.Şirket bilgimi yeterli buldu ve beni işe aldı.
T Anlıyorum.Senden tek başına bir iş istendiğinde herhangi bir kaygı yaşamıyorsun.Ancak iş arkadaşlarının toplu olarak bilgilendirilmeleri gerektiği anlarda zorlandığını hissediyorsun.
S evet.
T Bunların haricinde toplu taşıma araçlarında ne hissediyorsun?
S Tam üstüne batınız.Tam bir facia.Sıkış tepiş binemiyorum!
T Neler oluyor.Biraz açar mısın ne hissediyorsun?
S Evim iş yerine 4 km.Sabah erkenden kalkıp yürüyerek gitmeyi seçiyorum.Bir kaç kere arkadaşımın zorlaması ile otobüse binmek zorunda kaldım.Öyle bir terledim ki yanımda yedek gömlek getirseydim diye düşündüm.
T oldukça zorlanmışsın.Otobüse bindiğin anı hatırlayalım.O anı gözünde canlandırabilir misin?
S Bunu neden yapıyoruz?
T O anı canlandırarak kaygılarını konuşmak faydalı olabilir.
S Anlıyorum.Kaygılarım var evet.
T Peki başlayalım mı?
S Evet hazırım.
T Peki, otobüse binmeden önce den başlayalım.
S Evet .O gün evden zaten kaygılı çıkmıştım.Sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his vardı içimde.Evden çıktım.Arkadaşım yanıma yaklaştı ve dolmuşa bineceğini beraber binmemizin güzel olacağını söylüyor.Ben istemiyorum yürümek bana iyi geliyor dedim.Israr etti.Çok ısrar etti.Bindim.Otobüs biraz kalabalık.Hafiften terlemeye başladım.Herkes sanki bana bakıyor.O an sanki kurşuna dizilmiş gibi hissediyorum.
T İnsanlar sana ne söylüyorlar?
S Şu kıza bak.Ne kadar da çirkin.Beni aptalca buluyorlar.
T Sen nasıl cevap veriyorsun?
S Söylediklerine katılıyorum.O anda kendimi yargılamaya başlıyorum.Utanmış ve aşağılık biri gibi hissediyorum.
T Anlıyorum.
Sessizlik.
T Canlandırmaya devam edin lütfen.
S sonrasında bir erkeğin gözüne yanlışlıkla baktım.İçimden sürekli buradan uzaklaşmalıyım,Otobüse binmemeliydim.Bu aptalcaydı.şeklinde düşünüyordum
T Peki, İnsanların seni yargıladıklarını düşünüyorsun.Buna kanıtın var mı?
S Elbette var!arka koltukta oturan sürekli bana bakıyordu ve yüzünde alaycı bir tavır vardı.
T Ama sen az önce kimsenin gözlerine bakamadığını ve bakmak istemediğini söylemiştin.Sence böyle düşünen biri arka koltukta oturan birinin kendisine bakışını nasıl fark edebilir.?
Sessizlik.
S Bilemiyorum. Sanırım haklısınız.Böyle düşünmemiştim.
T Bunu fark etmek sana ne düşündürdü?
S Ama hissediyorum.
T Niyetlerini okuyabildiğini mi söylemek istiyorsun.
S Evet okuyorum!
T Tekrar bakalım mı ne dersin?
S Henüz niyet okuyabildiğimi düşünmüyorum!
T Bunu iş yerinde de yaşıyorsun.Sürekli senin ne kadar aptal ve çirkin biri olduğunu söylüyorlar?
S Evet böyle düşünüyordum..
T Sanırım çalıştığın şirket uluslar arası bir şirket.Ve işlerin bir kısmı eve kalacak kadar yoğun.Bu insanlar vakitlerinin çoğunu senin hakkında düşünerek mi geçiriyorlar?
S Sanırım hayır.Çoğu kere bana bakıyorlar gibi hissediyordum ama ..
T Öyleyse bir gün bir iş arkadaşına git ve anlık olarak onun senin hakkında düşündüğünü düşündüğün şeyi sor.Teyit et.Delil toplayalım.
S Bunu yapamam.
T Neden ,Senden herkese toplu sormanı istemiyorum.Önce tek bir kişiye soracaksın.Bir süre sonra toplu olarak sormanı isteyeceğim.
S Bunu yapamam.
T Karar sana ait.
S Biraz düşünmek istiyorum.
T Peki .
S Sanırım bunu denemek istiyorum.Ancak şuan boğazımda düğümlenen şeyler var.Yutkunmakta zorlanıyorum.
T Sanki o anı yaşıyorsun.
S Evet, öyle.Şuan biraz terledim.
T Bunu denemen tedavi aşamaları için kritik.
S Anlıyorum.
T Öyleyse bunu yapacaksın Doğru mu?
S Evet, zor olacak ama .
T Anlıyorum.İlk denemen de biraz zorlanman normal.Sadece söylemek istediklerine odaklanmanı istiyorum.Önce biraz kalbin çarpacak söyledikten sonra daha iyi hissedeceksin.Haftaya bunu konuşarak başlamanın faydalı olacağını düşünüyorum.
S İnşallah.
1 hafta sonra
T Nasılsın iyi görünüyorsun.
S Emin değilim?
T Bu ne demek?
S Geçen haftaya göre sanırım daha iyi hissediyorum.
T Bu güzel. önce geçen hafta neler konuştuk özetlemek ister misin?
S geçen hafta ,arkadaşımın zoruyla otobüse bindiğimi söylemiştim. Çalıştığım yerde otobüste insanların sürekli bana baktıkları ve ne kadar aptal biri olduğumu düşündüklerini (gülüyor)söylemiştim. Sanırım bu kadar
T aslında başarılı olduğunu ancak başarısız olacağına dair inançlarının olduğunu ,insanlardan sürekli kaçtığını,yalnız kalmak istediğini, senden bireysel olarak bilgisayarın başında bir şey istendiğinde başardığını ancak topluluk önünde ,bir şey açıklaman istendiğinde bunu başaramadığını ifade etmiştin.
S Evet.
T Peki .Ayrıca otobüse binmeden önce yaşadıklarını ,yolculuk anını ve sonrasını hayal etme yolu ile anlamaya çalışmıştık.
S Aklıma geldikçe pek iyi duygular hissetmiyorum.
T Nasıl biraz açar mısın.?
S yani diyorum ki o anı hayal etmek bile benim için zor bir deneyimdi.
T Anlıyorum.Burada seni biraz bilgilendirmem yerin olacaktır.Toplu taşıma araçlarına binme vb.kaygılarda hayal etme yöntemi seni yavaş yavaş o ortama maruz bırakma suretiyle semptomlarını azaltma amacı güder.
S Hmm.Ama kaygımı daha da artırdı.
T Bu da sürecin bir parçası. Öncelikle duygular zirve yapar. Daha sonra stabil hale gelecektir.
S Anlıyorum.Ama sanırım bu biraz zaman alacak.
T Bu sana bağlı bir süreç. Ev ödevlerini yerine getirmen senin için önemli.Geçen hafta bir ödev vermiştim.
S Hıhı, evet.
T Denedin mi?
S Evet .
T Pekala paylaşmak ister misin.Önce ne düşündün, arkadaşına ne söyledin. Ve sonrasın da ne cevap aldın.Ve en son ne hissettin?
S Şöyle başlayayım. Hafta içi yoğunluğun az olduğu bir anda bilgisayar da işlerimi bitirmiş öyle duruyordum. Geçen hafta seansta konuştuklarımız aklıma geldi.Size anlattığım şeyi..
T Neydi tekrarlayabilir misin?
S Kendimin ne kadar aptal biri olduğunu düşündüğünü hissetmiştim. Bu da benim olumsuz otomatik düşüncelerimdi(Gülüyor)Bunu o arkadaşıma söylemeye karar verdim. Önce bir kaygı hissettim. Genelde terlerim ama bu sefer soğuk bastı. Oda da kaloriferler gayet iyi yanıyordu. Ama ben üşüyordum.
T Bunu neye bağlıyorsun?
S Sanırım duygum vücudumu etkiliyor.
T Evet. Burada oturumları yapılandırdığımız bir ekol var.Duygu+düşünce=Davranış.
S Bu ne demek?
T Görüşmelerimiz sırasında olabildiğinde duygularına odaklanmanı istiyorum. Kendinle ilgili olumsuz düşüncelerin olumsuz duygulara sebep oluyor. Bu da ortamdan kaçma eylemini tetikliyor.
S Anlıyorum. Yani duygu ve düşünce değişimini burada başarabilirsem davranışlarım da bir farklılık olacaktır.
T Tam olarak bunu anlattım .İyi gidiyorsun. Peki arkadaşına söyleme aşamasına gelelim. Devam et lütfen.
S Yerimden kalktım ve arkadaşıma doğru yürümeye başladım. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi hızlı çarpıyordu.
T Devam et.
S Sonra yanına oturdum ama gözlerine bakamıyordum. Sonra nasıl olduğumu sordu gayet sevecen bir şekilde. İyi olduğumu bir şey sormak istediğimi söyledim.
T Nasıl yaklaştı? S T Öyleyse, onun sorunları olduğunu düşündün ve bu yüzden ikinizin birlikte acil merkezine gitmenizi istedi.
S Gayet olumluydu. O esnada kendi düşüncelerimin yersiz olduğunu hissettim. Çünkü karşımdaki güler yüzlü ve pozitif tavır takına birinin benim hakkımda olumsuz düşünme ihtimali var mıydı?
T Evet. Arkadaşına sordun ?
S Evet bu benim için ızdırap verici bir an idi. Ama sordum. Benimle ilgili hiç aptal olduğum ,çirkin olduğum, başarısız olduğum yolunca bir şeyler aklından geçti mi hiç?
T Ne dedi. Nasıl bir tepki verdi.
S O an çok farklıydı. Çalışma arkadaşım böyle bir şeyi aklından geçirmesi için sebep olmadığını böyle düşünmesine üzüldüğünü belirtti. Tam tersi olumlu düşüncelerim var dedi.
T Sen ne dedin. Ne hissettin?
S Buna sevindiğimi bunu düşünmekten kendimi alamadığımı söyledim.Bunu duymak iyi hissettirdi.
T Seninle ilgili hangi olumlu yönünü dile getirdi?
S Saçlarını beğendiğini,temiz kalpli bir insan olduğumu düşündüğünü söyledi.
T Arkadaşının söylediği ile senin düşüncen arasında epey fark var görünüyor.Bu fark hakkında ne düşünüyorsun?
S Sanırım düşündüğümde, yanlış bir şey yapmış olmalıydım. İlişkide farkında olmadığım şeyler vardı sanırım.
T Bunu neden ifade ediyorsunuz?
S Çünkü, sonra, o zaman yalnız kalmak istiyordum. İnsanlara dikkat etmiyordum; hiç anlamıyordum ve şimdi de tamamen anlamıyorum ama bu konuda düşündüğümden farklıymış.
T Bu farkın ne ile ilgili olduğunu düşünüyorsun.
S Evet, bu durumun benimle ilgisi olmalı.
T Açıkla lütfen.
S benim düşünme şeklim hep olumsuz.Sanırım ya hep ya hiç şeklinde düşünüyorum.
T Ya hep ya hiç?
Sessizlik
S Yani benim için insanların düşünceleri önemli .Onların benim ile ilgili ya sadece kötü düşündüklerini düşünüyorum.Ya da nadiren çok iyi.
T Bu düşünce kontrolünün kimin elinde olduğunu düşünüyorsun?
Sessizlik.
S Evet. Benim elimde sanırım.
T Şimdi toparlayacak olursak. Sen karşıdaki muhatabının senin hakkında genellikle olumsuz düşüncelere sahip olduğunu düşünüyordun. Bunu teyit ettik ve gördük ki aslında otomatikleşmiş kalıplaşmış bir düşünme eğilimi. Biz buna şema diyoruz. Şemaları değiştirmeye çalışıyoruz.
S Evet böyle oluyor. Bunu fark etmek sanırım bana iyi geldi. Bu düşünce sarmalından kurtulmak için alternatif bazı düşünceler bulmam gerekli.
T Farkındalığın gittikçe artıyor. Bu konudaki değişim hızın beni etkiliyor.
S Evet. Ancak çalışma ortamındaki toplu sunum yapmam gerektiğinde kalbimin atışını engelleyemiyorum.
T Anlıyorum. Ancak sunum yaparken sana bakan gözlerin sende bu kadar kurşun etkisi yapmasını nasıl açıklarsın?
S orada kendimi ifade edemeyecekmiş gibi hissediyorum. Başarısız olma kaygısı diyebilirim
T Başarının ölçütü ne herkes çıtayı farklı bir yere koyuyor. Ne düşünüyorsun?
S Ben başarılı olmak zorundayım.Üniversitede başarılıydım .Çalışma hayatına atıldıysam bu başarım dolayısı ile .Şirkette lider pozisyondan olmayı istiyorum.
T Fark ediyor musun? Ya hep ya hiç düşüncesine benziyor.
S Evet, ama bu benim hedefim.
T Olmazsa olmaz bir düşünce mi. Bu işe başlarken zorla olduğunu söylemiştin. Bu çok başarılı olma düşüncen ile çelişmiyor mu?
S Sanırım haklısınız.Olmazsa olmaz bir düşünce değil.Şuan ki pozisyonu ile de almak istediğim arabayı alabilirim.
T Bunu fark etmen seansların verimliliği konusunda beni cesaretlendirdi.
S Ben de zor olacağını düşünürken daha kolay olacağına inanmaya başladım.
T Peki topluluk karşısında konuşurken mutlaka başarılı olmak zorunda olmadığını gördüysek eğer başka bir düşünce hücum ediyor mu.
S Evet, onların da beni çirkin ve pasif bulduklarını düşünüyorum.
T Bu doğru mu?
S Evet, sanırım öyle.
T Öyleyse, bunu gruba sorma fikrine ne dersin. Alternatif düşünce olarak sakin olduğunu düşündüklerini düşüneceksin. Ayrıca en sevdiğin arkadaşın ile göz teması kurmaya çalışmaya devam et. Sadece anlattığın konuya odaklanarak karşı tarafı bilgilendirdiğini düşün.
S Olabilir. Oldukça zor bir hafta olacak.
T Haftaya bunu deneyerek gelmen bu haftaki ödevin olsun o halde.
S İnşallah. Bunu başarabileceğime inanmak istiyorum.
T Başaracağına inanman güzel .Seansı toparlayacak olursak,bugün sistematik duyarsızlaştırma,şema,olumsuz otomatik düşünceler,Alternatif düşünceler üretme gibi kavramları öğrendin.Düşünceleri kontrol etmenin ve düşünceleri teyit etmenin sağlıklı olduğunu gördük.
S Evet oldukça yersiz bir düşünce hakim.Bu yönümü aşarsam işte o zaman geröek potansiyelimin çıkacağı kanısındayım.
T Güzel haftaya görüşmek üzere.
Bir hafta sonra(3.seans)
T Hoş geldin. Nasılsın.
S Hoş bulduk.teşekkür ederim siz nasılsınız?
T Teşekkür ederim.Nasıl geçti haftan?
S Zor ama sonuç aldığımızı düşünüyorum.Ama nereden başlasam bilemiyorum.
T Güzel .senin için en önemli olan noktadan başlayabilirsin.
S Peki.Geçen seans da konuştuğumuz gibi bu hafta müdür benden çalışma arkadaşlarıma sunum yapmamı istedi.
T Nasıl geçti?
[Sessizlik]
S Kendime inancım arttı .Bu kadar pozitif geçeceğini beklemiyordum.Sanki zihnimdeki engelleri bir bir aşıyorum.
T Bu çok olumlu.Terapi sürecinde oldukça aktif ve gayretli bir tavrın vardı.
S Teşekkür ederim.Süreç boyu fakındalığımın artmasında katkınız büyük.Çok iyi bir dinleyici olduğunuzu düşünüyorum.
T Teşekkürler.Seni konuşmayı tercih ederim.
S Pekala.Sunuma başlamadan önce arkadaşlara bir açıklama yaptım.Biraz heyecanlı olduğumu bunu aşmam konusunda kendisine yardımcı olmalarını ifade ettim.Biraz gülüşmeler oldu.Ben biraz bozuldum ancak devam ettim.Sırtımdan aşağıya inen teri fark ediyordum.
T Devam ettin mi?
S Evet.Sonra şöyle düşündüm.Evet heyecanlıydım.Kelimeleri karıştırabilirdim.Ve bu komik olurdu.Böyle olursa herkes ile birlikte gülmek belki bana iyi gelebilirdi.
T Alternatif düşünce?
S Evet tam isabet. Kendimi sakinleştirmenin de bir yolu aslında.
T Bunu nasıl yaptın peki?
S Karşımdaki insanlar benim mesai arkadaşlarım.Ellerinde silah yok.Hem müdür de çalışmamdan memnun.Burada başarısız olma hakkım var diye düşündüm.
T Arkadaşlarından yardım istemiştin.
S Evet, doğru.
T Sunum anı nasıl geçti?
S Sadece konuya odaklandım.Göz teması ise kuramadım.Sözlerimi bitirdikten sonra kendimi en yakın hissettiğim kişiye doğru 5 saniye baktım.
Gülüyor.
T Bu nasıl bir deneyimdi senin için.?
S Kesinlikle bir insanın gözüne bakmak ve sunum yapmak o kadar zor değilmiş.
T Sunumu yapman için müdürün seni zorladı mı?
S Biraz zorladı.
T O halde sunuma tabiri caizse maruz kaldın.
S Evet bir anda suya itilmiş birisi gibi hissettim.Bu yüzden boğulacakmış gibi hissettim.
T İlk başta duygu yükselmesinin olması normal.Sonra nasıl gitti?
S Sonrası işkence olmaktan çıkmış gibiydi.Sunumu tamamladım.Arkadaşlar ise sanırım beni rahatlatmak için soru sormadılar.
Gülüyor.
T Bu diğer ilişkilerini de etkiledi mi?
S Evet. Onlara olan saygım arttı. Bana yardımcı oldular. En sonunda alkışladılar.
T Nasıl hissettin?
S Daha önce kimse beni alkışlamamıştı.Coşkulu hissettim.
T Güzel .Oturumların sonuna geldiğimizi hissediyorum.
S Pekâlâ
T İyi şanslar diliyorum.
M Teşekkürler.

SONUÇ

Bilişsel Davranışçı Terapi yaklaşımı, sosyal fobinin tedavisinde klinik bulgularla desteklenmiş bir ekoldür. Ülkemizde ise henüz bu terapi ekolü üzerine ciddi bir araştırma bulunmamaktadır. Bu kuram üzerine geliştirilerek yapılacak çalışmalar sosyal fobinin tedavisinde farklı bakış açıları sunacaktır. Bu sayede klinisyenler, terapide kullandıkları yeniliklere bir yenilik daha eklemiş olacaklar.

KAYNAKÇA

Burkovik, Y. (2006). Sosyal Fobi. İstanbul: Timaş Yayınları.
Özen, Y,(2015). Çocuklarda Bilişsel Davranış Psikolojisi. Ankara: Yason Yayınları.
Beck, A., (2015) .Bilişsel Terapi ve Duygusal Bozukluklar. İstanbul: Litera Yayıncılık
Özakkaş, T.(2014). Anksiyete Bozuklukları ve Tedavisi. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Yayınları.
Beck,A, Emery G.,(2011). Anksiyete Bozuklukları ve Fobiler. İstanbul : Litera Yayıncılık
Eells,T.D.(2009) .Psikoterapi Vaka Formülasyonu .İstanbul: Litera Yayıncılık
Leahy,R.(2015) .Bilişsel Terapi ve Uygulamaları.İstanbul:Litera Yayıncılık
Corey,G.(2006).Psikolojik Danışma ve Psikoterapi Kuram ve Uygulamaları.Ankara:Mentis Yayınları

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bilişsel Davranışçı Terapi Yaklaşımıyla Sosyal Fobinin Psikoterapisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Enes ULU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Enes ULU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Uzm.Psk.Enes ULU
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Enes ULU'nun Makaleleri
► Bilişsel Davranışçı Terapi Psk.Arzu BEYRİBEY
► Bilişsel Davranışçı Terapi (Bdt) Psk.Benan ŞAHİNBAŞ
► Bilişsel Davranışçı Terapi Psk.Dnş.İnci AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Bilişsel Davranışçı Terapi Yaklaşımıyla Sosyal Fobinin Psikoterapisi' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:15
Top