Çocuğuyla Mutlu Olmak İsteyen Anne
Her ne kadar öyküsel bir başlık olsa da bu yazımda size, günlerinde çözümü ve huzuru yakalamak isteyen anne babalar için iletişimsel ipuçları sunmak istiyorum. Eğer aile çocuklarının gelişim dönemlerini bilirse, çocuk neyi ne zaman nasıl yapar öğrenmişse, daha anlayışlı ve kontrollü olur inancındayım.
İlk olarak dün yaşadığım bir olayla ne demek istediğimi örneklendirmek isterim; danışan anne, 9 yaşındaki kızının sabah okula hazırlanırken saç tokasını seçemediği için yakınmalarından ve oyalanmadan bahsediyordu. Burada annenin zaman kavramı ve gelecek hakkındaki (yani okula geç kalma ihtimali, trafiği hesaba katması gibi) düşünceleri çocukta yoktur. Çocuk sadece anda yaşar ve o an onu ilgilendirir. Çocuk için gelecek düşüncesi ancak o andaki görüntüsünün nasıl karşılanacağı ile ilgili olabilir. Çocuk BEN MERKEZCİDİR ve SESLİ DÜŞÜNÜR. Sesli düşünen çocuk tokasını ararken ve hareketleri aceleciyken annesini yorabilir fakat bunun farkında değildir. Asıl bu durumun farkında olması gereken anne olmalı, ve çocuğun içinde bulunduğu dönem özelliklerini bilerek, UYUMLU ve İŞBİRLİKÇİ bir tavır sergilemelidir.
Peki durumu anladık fakat çözümü nasıl gerçekleştireceğiz ?
Çocuğunuza KESİN komutlar vermelisiniz ; ‘Geç kalıyoruz! Tokanı seç, seni kapıda bekliyorum’ diyerek ortamdan uzaklaşabilirsiniz. Çocuk kendi başına kaldığında sorununu daha aktif çözme imkanı bulabilir. Tabii bu sonuç sizin, hayatınızın diğer alanlarında da çoğunlukla seçimleri konusunda kararı ona bırakmanızla ilişkilidir. Bu da sizin TUTARLI oluşunuzu gösterir.
6-12 yaş çocuğunun genel özellikleri :
Bu dönemde çocuk, anne babanın ne dediği ve ne istediğinden çok, öğretmeni ve arkadaşının ne dediğine ve ne istediğine daha çok önem verir. Bunu bilen anne baba çocuğun arkadaşlarının ve diğer rol modellerin dünyasından ve beklentilerinden de gündemler yaratabilir. ‘Teneffüste çok sıkılıyorum’ diyen bir çocuğa akılcı yaklaşmak yerine ; ‘arkadaşların neler yapıyor’ , ‘öğretmen teneffüslerde neler yapmanızı bekliyor ’ gibi sorular yöneltilerek hem çocukla bu sorununun çözümü için işbirliği yapmış olacak, böylelikle çocuğun dünyasına ulaşmanız daha kolay olacaktır. Böylece ELEŞTİRMEYEN, AKIL VERMEYEN, soruna ÇÖZÜM ODAKLI yaklaşacak, daha sonraki sorunlarda da çocuğun size danışma ihtimalini arttırmış olacaksınız. Daha önceki yazılarımda iletişim engellerinden bahsetmiştim. Akıl ve öğüt vermek bir iletişim engelidir. Araya mesafe koyar. Çocuğun size problemini anlatmaya başlarkenki isteği, hem farkında olmadan çocuğun kendi zihninde durumu sesli tartışması, hem de çözüm aramaktır. Burada sorun onun sorunu, ortamda neler olduğu bilgisi de ona aittir. Bilgi almak için yapılan sorular da çocuğu duygusal olarak rahatsız etmekten başka bir işe yaramayabilir. ‘Ahmet seninle oynamıyor mu artık’ , ‘yoksa yine mi kavga ettin’ gibi duygusal yükü olan sorular sormak yerine çözüm üreten sorular sormayı tercih etmelisiniz. İçinde bulunduğu meseleyi çocuk çözecek biz çözmeyeceğiz. Biz sadece ona, bunca yıla dayanan tecrübelerimizle yol gösterici olabiliriz.
Çocuk bu dönemde henüz iyi bir dinleyici değildir. Bunu bilen anne baba çocuğundan bir durumu uzun uzun açıklayışlarını, özellikle olay anında, anne babanın kendi eski yaşantısından bahsettiğinde çocuğun bunu dinlemeyeceğini bilmelidir. Açıklamalar kısa ve net olmalıdır. Çocuktan beklentiler ilkeler ve kurallar kısa ve öz bir biçimde netleştirilmelidir. Akşam yemeği saat 7 de’ ‘Saat 10 da yatakta olmanı istiyorum’ . Eğer sizin kendi tecrübelerinizden bahsetmek ve aktarımda bulunmak istiyorsanız belli zamanlarda hikaye anlatma saatleri, sohbet ortamları oluşturmalısınız. Olayın üzerinden bir süre geçtikten ve herkes sakinleştikten sonra ; ‘gelin bakın ben küçükken bu olayla ilgili yaşadığım bir anıyı anlatayım size’ gibi. Özellikle bu konularda en çok başarılı olan aileler kendileri de düzenli ve planlı olabilen, kuralları olan ve kurallara kendileri de uyan ailelerdir. Hepimiz KURALLI ve DÜZENLİ olmaktan, sınırlandırılmaktan verim alırız. Bizler bunu yaşantımıza aktarabilirsek çocuklarımız da mutlaka uyum sağlayacaklardır. Çocuklardan, bizim olmadığımız bir şeyi beklemek gerçekçi bir beklenti değildir.
Çocuk bu dönemde kişisel bağımsızlık kazanma sürecinin başka bir evresindedir. Zihinsel ve fiziksel özellikleri sürekli değişmekte olan çocuk, özellikle etkileşim içinde bulunduğu okul ortamında gelişimsel olarak kendine benzer arkadaşlarıyla özdeşim kurması ve bu gelişim gücünün farkında olması nedeniyle onu aileye karşı asi bir tutum içindeymiş gibi gösterebilir. Bu asi tutumların bağımsızlık kazanma sürecinin bir parçası olduğunu öğrenen anne baba çocuğuna anlayışla ve sevgiyle yaklaşarak gelişimine katkıda bulunur. Anne baba kendi değer yargıları, tutum, ve davranışlarıyla çocuk için yol göstericidir. Olaylara yaklaşımı çocuğu önce ÖVMEK sonra da SİVRİ YANINI TÖRPÜLEMEK şeklinde olmalıdır. ‘Hakkını savunman hoşuma gitti ama arkadaşına bağırman, onu küçük düşürmen doğru bir davranış değil’ .
Bu dönemde çocuk iki uçlu duygu durumu içerisinde olabilir. Kendini bazen her şeye güç yetirebilen biri gibi görebilir bazen de kendini küçümseme eğiliminde olabilir. Bir gün eve çok güçlü hislerle gelen çocuğunuz ikinci gün duygusal olarak çökmüş bir şekilde gelebilir. Aynı durum gün içerisinde bile değişkenlik gösterebilir. 0-6 yaş çocuğu duygularını kelimelere dökmek konusunda yetersizdir. Çok zorlayıcı olmadan nasıl göründüğü ile ilgili bir yansıtma yaparak çocuğunuzla ilgilendiğinizi göstermek aktif bir ilgilenme şeklidir. ‘Üzgün görünüyorsun’ ‘Bugün okulda baya yorulmuşsun gibi görünüyor’ . Bu şekilde yaklaşımlar çocuğunuzun da kendi kendini ifade etme yeteneğini geliştirecektir. Gerisi çocuğunuz kendini duygularını uygun sözcüklere dökebildiğini hissettiğinde gelecektir.
Örnekler ve iletişim yolları çoğaltılabilir. Fakat asıl mesele çocuğun davranışlarının çocuğa ait genetik özelliklerden ve gelişimsel süreçlerden kaynaklandığını araştıran, okuyan, düşünen anne baba, çocuğu ile daha kaliteli ve keyifli bir ilişki sürebilir. ÇOCUK YETİŞTİRMEK CİDDİ BİR İŞTİR. En iyi çocuk yetiştiren anne babalar kendi eksiklikleri hakkında da içgörüleri ve farkındalıkları olan anne babalardır. Çoğu kez farkında olmadan kendi yaşantımızdaki eksiklikleri ve yetersizlikleri çocuklarımıza yansıtırız. Duygusal davranırız. Kendimizin farkında olmamız ve kabul etmemiz en büyük erdemdir. Bilmek ve anlamak hem sizi hemde ilişkinizin düzeyini mutlaka değiştirir. Şimdilik, en azından bu yazımda örneklendirdiğim cümleleri kullanmaya başlamayı alışkanlık haline getirmek ilişkinize çok büyük katkılar sağlayacağını düşünüyorum.
Sevgiyle kalın…
İlk olarak dün yaşadığım bir olayla ne demek istediğimi örneklendirmek isterim; danışan anne, 9 yaşındaki kızının sabah okula hazırlanırken saç tokasını seçemediği için yakınmalarından ve oyalanmadan bahsediyordu. Burada annenin zaman kavramı ve gelecek hakkındaki (yani okula geç kalma ihtimali, trafiği hesaba katması gibi) düşünceleri çocukta yoktur. Çocuk sadece anda yaşar ve o an onu ilgilendirir. Çocuk için gelecek düşüncesi ancak o andaki görüntüsünün nasıl karşılanacağı ile ilgili olabilir. Çocuk BEN MERKEZCİDİR ve SESLİ DÜŞÜNÜR. Sesli düşünen çocuk tokasını ararken ve hareketleri aceleciyken annesini yorabilir fakat bunun farkında değildir. Asıl bu durumun farkında olması gereken anne olmalı, ve çocuğun içinde bulunduğu dönem özelliklerini bilerek, UYUMLU ve İŞBİRLİKÇİ bir tavır sergilemelidir.
Peki durumu anladık fakat çözümü nasıl gerçekleştireceğiz ?
Çocuğunuza KESİN komutlar vermelisiniz ; ‘Geç kalıyoruz! Tokanı seç, seni kapıda bekliyorum’ diyerek ortamdan uzaklaşabilirsiniz. Çocuk kendi başına kaldığında sorununu daha aktif çözme imkanı bulabilir. Tabii bu sonuç sizin, hayatınızın diğer alanlarında da çoğunlukla seçimleri konusunda kararı ona bırakmanızla ilişkilidir. Bu da sizin TUTARLI oluşunuzu gösterir.
6-12 yaş çocuğunun genel özellikleri :
Bu dönemde çocuk, anne babanın ne dediği ve ne istediğinden çok, öğretmeni ve arkadaşının ne dediğine ve ne istediğine daha çok önem verir. Bunu bilen anne baba çocuğun arkadaşlarının ve diğer rol modellerin dünyasından ve beklentilerinden de gündemler yaratabilir. ‘Teneffüste çok sıkılıyorum’ diyen bir çocuğa akılcı yaklaşmak yerine ; ‘arkadaşların neler yapıyor’ , ‘öğretmen teneffüslerde neler yapmanızı bekliyor ’ gibi sorular yöneltilerek hem çocukla bu sorununun çözümü için işbirliği yapmış olacak, böylelikle çocuğun dünyasına ulaşmanız daha kolay olacaktır. Böylece ELEŞTİRMEYEN, AKIL VERMEYEN, soruna ÇÖZÜM ODAKLI yaklaşacak, daha sonraki sorunlarda da çocuğun size danışma ihtimalini arttırmış olacaksınız. Daha önceki yazılarımda iletişim engellerinden bahsetmiştim. Akıl ve öğüt vermek bir iletişim engelidir. Araya mesafe koyar. Çocuğun size problemini anlatmaya başlarkenki isteği, hem farkında olmadan çocuğun kendi zihninde durumu sesli tartışması, hem de çözüm aramaktır. Burada sorun onun sorunu, ortamda neler olduğu bilgisi de ona aittir. Bilgi almak için yapılan sorular da çocuğu duygusal olarak rahatsız etmekten başka bir işe yaramayabilir. ‘Ahmet seninle oynamıyor mu artık’ , ‘yoksa yine mi kavga ettin’ gibi duygusal yükü olan sorular sormak yerine çözüm üreten sorular sormayı tercih etmelisiniz. İçinde bulunduğu meseleyi çocuk çözecek biz çözmeyeceğiz. Biz sadece ona, bunca yıla dayanan tecrübelerimizle yol gösterici olabiliriz.
Çocuk bu dönemde henüz iyi bir dinleyici değildir. Bunu bilen anne baba çocuğundan bir durumu uzun uzun açıklayışlarını, özellikle olay anında, anne babanın kendi eski yaşantısından bahsettiğinde çocuğun bunu dinlemeyeceğini bilmelidir. Açıklamalar kısa ve net olmalıdır. Çocuktan beklentiler ilkeler ve kurallar kısa ve öz bir biçimde netleştirilmelidir. Akşam yemeği saat 7 de’ ‘Saat 10 da yatakta olmanı istiyorum’ . Eğer sizin kendi tecrübelerinizden bahsetmek ve aktarımda bulunmak istiyorsanız belli zamanlarda hikaye anlatma saatleri, sohbet ortamları oluşturmalısınız. Olayın üzerinden bir süre geçtikten ve herkes sakinleştikten sonra ; ‘gelin bakın ben küçükken bu olayla ilgili yaşadığım bir anıyı anlatayım size’ gibi. Özellikle bu konularda en çok başarılı olan aileler kendileri de düzenli ve planlı olabilen, kuralları olan ve kurallara kendileri de uyan ailelerdir. Hepimiz KURALLI ve DÜZENLİ olmaktan, sınırlandırılmaktan verim alırız. Bizler bunu yaşantımıza aktarabilirsek çocuklarımız da mutlaka uyum sağlayacaklardır. Çocuklardan, bizim olmadığımız bir şeyi beklemek gerçekçi bir beklenti değildir.
Çocuk bu dönemde kişisel bağımsızlık kazanma sürecinin başka bir evresindedir. Zihinsel ve fiziksel özellikleri sürekli değişmekte olan çocuk, özellikle etkileşim içinde bulunduğu okul ortamında gelişimsel olarak kendine benzer arkadaşlarıyla özdeşim kurması ve bu gelişim gücünün farkında olması nedeniyle onu aileye karşı asi bir tutum içindeymiş gibi gösterebilir. Bu asi tutumların bağımsızlık kazanma sürecinin bir parçası olduğunu öğrenen anne baba çocuğuna anlayışla ve sevgiyle yaklaşarak gelişimine katkıda bulunur. Anne baba kendi değer yargıları, tutum, ve davranışlarıyla çocuk için yol göstericidir. Olaylara yaklaşımı çocuğu önce ÖVMEK sonra da SİVRİ YANINI TÖRPÜLEMEK şeklinde olmalıdır. ‘Hakkını savunman hoşuma gitti ama arkadaşına bağırman, onu küçük düşürmen doğru bir davranış değil’ .
Bu dönemde çocuk iki uçlu duygu durumu içerisinde olabilir. Kendini bazen her şeye güç yetirebilen biri gibi görebilir bazen de kendini küçümseme eğiliminde olabilir. Bir gün eve çok güçlü hislerle gelen çocuğunuz ikinci gün duygusal olarak çökmüş bir şekilde gelebilir. Aynı durum gün içerisinde bile değişkenlik gösterebilir. 0-6 yaş çocuğu duygularını kelimelere dökmek konusunda yetersizdir. Çok zorlayıcı olmadan nasıl göründüğü ile ilgili bir yansıtma yaparak çocuğunuzla ilgilendiğinizi göstermek aktif bir ilgilenme şeklidir. ‘Üzgün görünüyorsun’ ‘Bugün okulda baya yorulmuşsun gibi görünüyor’ . Bu şekilde yaklaşımlar çocuğunuzun da kendi kendini ifade etme yeteneğini geliştirecektir. Gerisi çocuğunuz kendini duygularını uygun sözcüklere dökebildiğini hissettiğinde gelecektir.
Örnekler ve iletişim yolları çoğaltılabilir. Fakat asıl mesele çocuğun davranışlarının çocuğa ait genetik özelliklerden ve gelişimsel süreçlerden kaynaklandığını araştıran, okuyan, düşünen anne baba, çocuğu ile daha kaliteli ve keyifli bir ilişki sürebilir. ÇOCUK YETİŞTİRMEK CİDDİ BİR İŞTİR. En iyi çocuk yetiştiren anne babalar kendi eksiklikleri hakkında da içgörüleri ve farkındalıkları olan anne babalardır. Çoğu kez farkında olmadan kendi yaşantımızdaki eksiklikleri ve yetersizlikleri çocuklarımıza yansıtırız. Duygusal davranırız. Kendimizin farkında olmamız ve kabul etmemiz en büyük erdemdir. Bilmek ve anlamak hem sizi hemde ilişkinizin düzeyini mutlaka değiştirir. Şimdilik, en azından bu yazımda örneklendirdiğim cümleleri kullanmaya başlamayı alışkanlık haline getirmek ilişkinize çok büyük katkılar sağlayacağını düşünüyorum.
Sevgiyle kalın…
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Çocuğuyla Mutlu Olmak İsteyen Anne" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Gülçin DÖNMEZ FİDAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Gülçin DÖNMEZ FİDAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden |
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.