Anne Baba Tutumları
Tutum; bireyin bir durum, nesne veya kişi ile ilişki kurma, davranışa geçme anında ve öncesinde ortaya koyduğu duruş, aldığı tavır halidir. Bireye atfedilen ve onun bir psikolojik objeye dair duygu, düşünce ve davranışlarını etkileyen bir eğilim olarak tanımlanabilir. İstenen ya da istenmeyen bir olaya, bir görüşe ya da bir insana yönelik tepkide bulunmak için öğrenilmiş bir durumdur. Doğrudan gözlemlenemez fakat bireylerin davranışları göz önünde bulundurularak tutumları konusunda fikir sahibi olunabilir. Tutumlar bireyin sevgi ve nefret duygularını, dolayısıyla davranışlarını etkilemektedir. Aslında tutumlarımız yaklaşma- kaçınma, isteme-istememe gibi anlamlar taşımaktadır.
Türk Dil Kurumu, aileyi: ‘‘Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik.’’ olarak tanımlamıştır. Satir’e göre ise aile dünyanın bir minyatürüdür. Dünyayı anlamak için işe aileyi anlayarak başlamak gerekir. Aile içerisinde kazanılan yakınlık, güç, güven, iletişim becerileri, özerklik gibi kavramlar yaşam biçimimizin temelini oluşturur. Dünyayı değiştirmek aileyi değiştirmekle mümkündür. Bu nedenle ebeveynlik sorumluluğunu taşıyan yetişkinler aynı zaman da birer insan şekillendiricisi görevindedirler. Çocuklarının en iyi biçimde yetişmesi konusunda özenli davranmak ebeveynlerin en büyük sorumluluklarından biridir. Ebeveynler tarafından bu sorumluluğun yerine getirilebilmesindeki en önemli koşul çocuk yetiştirmeye yönelik olumlu tutumlar geliştirmeleridir. Sağlıklı ebeveyn ve çocuk ilişkisi çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesi için önemlidir. Anne baba çocuk ilişkisi bireyin gelecekteki kararlarına dahi etki edecek derecede önemlidir. Bu ilişki de en temelde anne ve babanın çocuğa yönelik tutumuna bağlıdır.
Bu bölümde anne baba tutumlarının sınıflandırılması, anne baba tutumları ile ilgili kuramsal açıklamalar, anne baba tutumlarının önemi, anne baba tutumlarını etkileyen faktörler ve anne baba tutumları ile ilgili yapılan çalışmalar ele alınmıştır.
Anne Baba Tutumlarının Sınıflandırılması
Çocuğa karşı gösterilen davranışlar aileden aileye değişkenlik göstermektedir. Dolayısıyla anne baba sayısı kadar anne baba tutumu olduğu söylenebilir. Her ailede, anne babanın inanç ve değerlerine göre farklı ebeveyn tutumları ile karşılaşılabilir. Literatürde yer alan çalışmalar incelendiğinde anne baba tutumlarının farklı sınıflandırmalarla ele alındığı görülmüştür. Örneğin bazı çalışmalarda anne baba tutumları ‘‘çok yakın’’, ‘‘sıcak ve arkadaşça’’, ‘‘tahammül edici’’, ‘‘gergin ve soğuk’’ olarak tanımlanmıştır. Sak ve arkadaşlarının bildirdiğine göre; Maccoby ve Martin anne baba tutumlarını ‘‘tutarsız’’, ‘‘ilgisiz’’, ‘‘etnik azınlık’’, ‘‘izin verici’’, ‘‘otoriter’’ ve ‘‘demokratik’’ şeklinde sınıflandırmışken; Baumrind, Larzelere ve Owens’e göre bu sınıflandırma ‘‘güvenilir’’, ‘‘ilgisiz’’, ‘‘yeterince iyi’’, ‘‘demokratik’’, ‘‘izin verici’’, ‘‘yönlendirici’’, ‘‘otoriter’’ şeklindedir.
Aşağıda anne baba tutumları ‘‘demokratik’’, ‘‘ilgisiz’’, ‘‘baskıcı’’, ‘‘aşırı korumacı’’, ‘‘aşırı hoşgörülü’’, ‘‘tutarsız ve kararsız’’, ‘‘mükemmeliyetçi’’, ‘‘reddedici’’ olmak üzere sekiz başlık altında incelenmiştir.
1. Demokratik Anne Baba Tutumu
Bu tutumdaki anne babalar çocuklarının bireyselleşmesine önem verdikleri için onlara yaşlarına uygun sorumluluklar verirler. Demokratik anne babaların ortak özellikleri özgüvenleri yüksek ve anlayışlı ebeveynler olmalarıdır. Bu tür anne babaların çocuklarının benlik saygıları, öz güvenleri ve kendilerinden memnuniyet düzeyleri yüksektir. Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarına yapmaları gereken şeyleri kibarca söylerken, çocuklarında yapılmaması gereken bir davranışla karşılaştıklarında sebepleriyle birlikte o davranışın yanlışlığını çocuklarına anlatırlar. Çocuklarına asla şiddet uygulamazlar. Bu anne babaların en önemli özellikleri ise her zaman tutarlı olmalarıdır.
Bu tutumdaki anne babalar çocuklarına gösterdikleri sevgi, hoşgörü ve saygıyı herhangi bir koşula bağlamazlar ve çocuklarının ihtiyaçlarına cevap verirler. Belirli kural ve sınırları vardır, fakat bu sınırların içerisinde çocuk özgürdür. Her çocuğun ayrı bir birey olduğunun bilincindedirler ve davranışlarını buna göre düzenlerler. Demokratik tutuma sahip ebeveynlerle büyüyen bireyler kendilerini daha iyi ifade edebilirler. Çünkü düşüncelerini serbest bir şekilde, korkmadan söyleyebilirler. Aynı zamanda insanlara saygılı, yaratıcılıkları yüksek ve sorumluluk duyguları gelişmiş bireyler olarak yetiştirilirler.
Demokratik ailelerde çocuklardan da olgun davranışlar beklenir. Örneğin, aile içerisinde verilecek olan kararlarda çocuklarında fikirleri alınır. Bu ailelerde ebeveynlerin olduğu gibi çocukların da hakları vardır. Ebeveynler çocuk yetiştirirken akılcı bir tutumla hareket eder. Sabırlı, sıcak ve duyarlı davranırlar. Çocukların kişilik gelişimi için en doğru tutum demokratik anne baba tutumudur.
2. İlgisiz Anne Baba Tutumu
Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarına ilgi, sevgi, şefkat göstermedikleri gibi onlara kuralları öğretmeye, disiplin kazandırmaya da çalışmazlar. Çocukla ilgilenilmesi gereken durumlarda sabırsız, aceleci, sinirli ve aşırı tepkilidirler. Çocuklarına ayıracakları vakitleri kendi ilgi ve zevkleri için harcamayı tercih ederler. Genellikle bu tutuma sahip ebeveynlerin yoğunlukları sebebiyle çocukları bakıcılar tarafından büyütülür. Böyle bir ailede büyüyen çocuklar sonucunda isyankâr, iyi ve üstün olmak için hiç çaba harcamayan bireyler olurlar.
Bu gruptaki anne babalar çocuklarının varlıklarını ya da yokluklarını çok da önemsemezler. Öncelik her zaman kendi ihtiyaçlarıdır. Bu tavırları bazen ihmalkârlık derecesine bile gelebilir. Çocuk anne babasından her hangi bir şey istediğinde düşmanca bir tavırla karşılaşır.
Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarının fizyolojik ve duygusal ihtiyaçlarının farkında değilmiş gibi davranırlar. Bu nedenle çocuk hayatın zorluklarıyla anne babası yokmuşçasına tek başına mücadele etmek zorunda kalır. Anne babanın ilgisi yüzeyseldir. Anne babaların bu şekildeki ilgisiz tutumu çocuklarının fizyolojik ve duygusal gelişimi için son derece zararlıdır.
Anne babaların çocukları konusunda sorumluluk almak istememelerinin belirli sebepleri vardır. Çocuk sahibi olmak istememe, erken yaşta çocuk sahibi olma, çocuk yetiştirme konusunda bilgisiz olma, kişisel ya da eş ile yaşanan sorunlar bu sebeplerden bazılarıdır.
Bu tutuma sahip ailelerde hoşgörü ile boş verme karıştırılmaktadır. İlgisiz aile yapısında bütünlük yoktur ve çocuklara karşı duyarlılık ve denetim düşüktür. Çocuk çok fazla kendi başına bırakılır. Çocuğun zaruri ihtiyaçları dışındaki hiçbir ihtiyacı çok fazla önemsenmez. Fakat aslında bir çocuğun en temel ihtiyacı anne ve babasıyla yakın ilişki kurmasıdır. Bu tip ailelerde davranışları takip edilmediği için çocuk, hatalı olan davranışlarını ve bunları nasıl düzeltebileceğini öğrenemez.
İlgisiz anne baba tutumlarının çocuk üzerindeki olumsuz etkileri çok fazladır. Bu şekilde yetişen çocuklar benlik ve kişilik gelişimlerini olumsuz biçimde etkileyecek ihmal ve kötü muamele gibi tavırlara maruz kalmaktadırlar. Böyle bir ailede büyüyen çocuklarda bağımlılık, kendini değersiz hissetme, suçluluk, depresif tutumlar, saldırganlık ve problemli davranışlar görülmektedir.
3. Baskıcı Otoriter Anne Baba Tutumu
Bu tutuma sahip ebeveynlerin en önemli özellikleri çocuklarına hem sözel hem de fiziksel cezalar vermeleridir. Eleştirileri direk çocuğa yönelik olmakla beraber, bu tutuma sahip ailelerdeki çocuklar konulan yasakların nedenini kavrayamazlar. Çocuk anne babasının ani öfke patlamalarından korkması sebebiyle sürekli onların istediği şekilde davranmaya çalışır. Bu durum nedeniyle iç disiplin geliştiremez ve otoriteden uzak kaldığı durumlarda nasıl davranması gerektiğini bilemez.
Otoriter ebeveynlerle büyüyen çocuklarda; kendine güvensizlik, pasif kişilik yapısı, çekingenlik, olumsuz benlik algısı, isteksizlik, saldırganlık, korku, yalnızlık, aşağılık duygusu, kaygı gibi özelliklere rastlanmaktadır. Sevginin esirgenmesi ve sıkça verilen cezalar nedeniyle anne babaları tarafından sevilmediklerine dair bir inanç geliştirebilirler.
Baskıcı otoriter tutuma sahip anne babalar çocuklarının hâkimi oldukları düşüncesine sahiptirler, çocuklarına yoğun bir baskı uygularlar ve onlardan itaat beklerler. Bu ailelerde çocuğun anne babasıyla olan ilişkisi korkuya dayalıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda anne babaların otoriter olma düzeyleri ile çocuklarda problem görülme sıklığı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur.
Otoriter anne babalar çocuklarını kendi istedikleri kalıba sokmak isterler. Çocuğun ailenin koyduğu tüm kurallara uyması beklenirken, en küçük yanlışlarının dahi üzerinde durularak hemen düzeltmesi istenir. Çocuk sürekli bu şekilde bir denetim altında tutulur. Çocuğun anne babasıyla tartışmak, onlara karşı gelmek ya da sözlerinden dışarı çıkmak gibi bir hakkı asla yoktur. Davranışlarındaki özgürlük ve esneklik sınırları oldukça dardır. Her ne olursa olsun anne ve babalarının isteklerine boyun eğmeleri beklenir. Her hareketinde anne babalarının yoğun eleştirileriyle karşılaşan bu bireyler ciddi bir yanlış yapma korkusu yaşarlar.
4. Aşırı Korumacı Anne Baba Tutumu
Aşırı korumacı tutuma sahip anne babalar çocuklarına devamlı bir himayeye muhtaçmış gibi davranırlar. Aşırı müdahalecidirler. Çocuklarına neyi nasıl yapmalarının doğru olduğunu ve nasıl davranmaları gerektiğini dikte ederler. Bu ailede yetişen çocuklar, anne babadan duygusal olarak ayrılmayı, onların desteğine ve sevgisine daha az ihtiyaç duymayı, daha bağımsız ve yeterli hale gelmek için bir hazırlık yapmayı gerektiren ergenlik dönemini dahi geçtiklerinde kendi kararlarını veremezler. Anne baba çocuğun isteklerini dinlemeden kendi kendilerine çocuk adına bazı kararlar alır ve buna hakları olduğunu savunurlar. Aynı zamanda çocuğa çok az sorumluluk verilmektedir ve yaşına uygun kuralları öğrenmesi için gerekli olan eğitim verilmemektedir. Bu tutuma sahip anne babalar bu durumu çocukları için yaptıkları bir fedakârlık olarak görürler ve çocuklarının bu fedakârlık karşısında onlara şükran duymasını beklerler.
Anne babanın aşırı korumacı tutumu çocuklarda esnek düşüncenin ve kas becerilerinin gelişmesini engeller. Çünkü bu tutuma sahip anne babalar çocuklarını koruma ve kollama adına onların kendi başlarına gerçekleştirebilecekleri faaliyetleri dahi kendileri yapmaktadır. Bu aşırı koruma ve müdahale etme davranışları bebeklik döneminden itibaren başlar ve ileri yaşlara kadar devam eder. Aşırı korumacı anne babalar çocuklarının bireyselleşmesine izin vermedikleri gibi onların bir birey olma adına gösterdikleri tüm çabaları da engellerler. Özellikle ergenlik döneminde çocuklarının girdiği bireyselleşme çabalarına karşın onları eve bağlayabilmek için dış dünyada karşılaşabilecekleri tehlikeli durumları abartma gibi yöntemler izlerler. Çocuk sürekli anne babasından ayrılması durumunda onların çok üzüleceği telkini ile büyütülür, bu şekilde de gencin eve bağlanması kolaylaştırılır ve ayrılıp gitmesi engellenir.
Çocuğun anne babaya bağımlı olması bu tarz aileler içerisinde bir görev olarak kabul edilir. Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarının kendilerinin bir uzantısı olduğuna inanırlar ve çocukları üzerinden duygusal yoksunluklarını gidermeye çalışırlar. Aşırı korumacı tutuma sahip anne babalar özellikle kız çocuklarını daha çok kontrolleri altında tutmaya ve onların bağımsız bir birey olma yolunda gösterdikleri çabalarını daha çok engellemeye çalışırlar.
Sürekli kol kanat gerilerek yetiştirilen bu çocuklar yetişkinliğe oldukça zor bir şekilde adım atarlar. Bağımsız davranamayan, yeterince girişimde bulunamayan, yetişkin olmalarına rağmen hala bir himayeci arayan, öz güvenleri zayıf, sorumluluk almaktan çekinen, kendilerinin yapması gereken işleri başkalarının yapmasını bekleyen, sosyal ilişkilerinde pasif, zayıf- silik kişiliklere sahip bireyler haline gelirler.
5. Aşırı Hoşgörülü Anne Baba Tutumu
Aşırı hoşgörülü tutuma sahip anne babalar neredeyse çocuklarının her istediklerine olumlu cevaplar verirler. Çok küçük kısıtlamalar dışında çocuğun her dileği gerçekleştirilir. Anne ve babanın hoşgörü derecesinin aşırılığı, çocukta herkes bana hizmet etmeli şeklinde bir bakış açısı oluşturur ve çocuğu bencilleştirir.
Bu tutuma sahip ailelerin aşırı korumacı aileler ile ortak özelliği her iki aile dinamiğinde de hoşgörülü bir tutum sergilenmesidir. Fakat aşırı hoşgörülü ailelerde yetişen çocuklar anne ve babalarından hiç çekinmedikleri için onlar için sorun teşkil edebilecek şeylere dahi cesaret edebilirler.
Elbette hoşgörülü olmak olumsuz değildir, fakat çocuğa aşırı hoşgörülü davranmak zarar vericidir. Bu tutuma sahip anne babalar genellikle çocuk sahibi olmayı çok beklemiş, çocuk sahibi olabilmek için çok çaba göstermiş orta yaş üzeri bireylerdir. Ailede tamamen çocuk merkezli bir yaşantı söz konusudur. Çocuğun davranışları konusunda hiçbir sınır yoktur. Ailede tüm öncelikler çocuğa aittir ve bu tutuma sahip ailelerde anne baba çocuğun her istediğini gerçekleştirmek için adeta bir köle gibi beklemektedir. Çocuk anne ve babasını yönetir konumdadır, asla ceza almaz. Çünkü bu cezalar ya unutulur ya da başka bir zamana ertelenir. Bu nedenle evinde hiçbir kısıtlama ve ceza ile karşılaşmayan çocuk, toplumdaki diğer bireylerin de ona aynı şekilde davranmasını beklediği için büyük hayal kırıklıkları yaşar ve genellikle aile dışı ilişkilerde başarılı olamaz.
Bu tutuma sahip ailelerde yetişen bireyler genellikle ailelerine bağımlıdır ve her şeyi ailelerinden bekleme eğilimine sahiptirler. Tek başlarına hiçbir şey yapmayan bu bireylerin yaratıcılıkları düşüktür, doğru ve yanlışı algılayamazlar ve her ortamda içlerinden geldiği gibi hareket etmek isterler, kurallara uymakta zorluk çekerler.
Genel anlamda bu gruptaki anne babalar için çocuklarını şımarttıkları söylenebilir. Bağımsız, talepkar ve itaatsiz bir şekilde yetişen bu çocuklar ileride antisosyal davranışlar sergileyebilirler. Bu gruptaki anne babaların çocukları üzerindeki kontrol düzeyleri çok düşüktür. Aşırı kaygılı ve aşırı duygusallardır. Çocuğa karşı oldukça içten ve aşırı destekleyici bir tutumları vardır.
6. Tutarsız ve Kararsız Anne Baba Tutumu
Tutarsız ve kararsız tutuma sahip anne babalar disiplinlidir fakat disiplini nerede ve ne zaman uygulayacakları belirli değildir. Bu ailelerin tutumu sert cezalandırma ile aşırı hoşgörü arasında gidip gelmektedir. Hangi davranışın istenip istenmediğine karar veremeyen çocuk, hayatını anne babasının sinirli ya da keyifli olduğu anlara göre düzenlemeye çalışır. Yani çocuk davranışın doğru ya da yanlış olduğunu değil, ne zaman yaparsa ceza almayacağını öğrenmiştir.
Tutarsız tutum sadece anne ya da sadece babadan kaynaklanabileceği gibi, anne ve babanın birbirlerinden çok ayrı eğitim ve ceza anlayışları olmasından da kaynaklanabilir. Bu durum da çocuk davranışını hangi ebeveynine uydurması gerektiğini bilemez ve bazen öyle beklenmedik bir anda ceza gelir ki çocuk bu duruma baş kaldırır. Genellikle tutarsızlık dinamiğine sahip olan ailelerde babanın kararını anne, annenin kararını ise baba bozmaktadır. Çocuğun davranışları bir gün görmezden gelinirken, diğer gün çocuk aynı davranışı için ağır bir şekilde cezalandırılır. Tam anlamıyla tutarlılığın sağlandığı bir eğitim elbette ki mümkün değildir. Fakat tutarsız ve kararsız tutuma sahip anne babalar için bu durum sürekli hale gelmiştir.
Tutarsız ve kararsız tutuma sahip ailelerde, anne ve babalar çocuğun yanında birbirlerini eleştirir. Annenin olumlu yaklaşım gösterdiği bir davranış baba için olumsuz bir tutum sergilemeyi gerektirirken, babanın olumlu yaklaştığı durumlarda anne olumsuz bir tavır içerisinde olabilir. Genellikle ebeveynlerden biri sürekli çocuğu korur, onun tarafını tutar. Bu durum da çocuğun kendi bildiğini yapan, kimseyi dinlemeyen bir tavır sergilemesine sebep olur. Çocuğun anne ve baba arasındaki tutarsızlıklar nedeniyle bocalaması, saldırganlaşmasına da neden olur.
Tutarsız ve kararsız ailelerde, çocuğun yaptığı bir davranıştan cezalandırılması sonucu pişmanlık yaşayan anne ya da baba çocuktan özür diler. İstediğini yaptırmak isteyen ebeveyn yumuşak bir tonla bunu rica ederken, çocuğun yapmaması durumunda aniden öfkelenerek sesini yükseltir. Yerinde ve zamanında uygulanmayan ceza sistemi, çocuk için bir rahatlık sebebidir. Bu tutum çocuğun hem gelişimini hem de eğitimini negatif bir şekilde etkilemektedir.
7. Mükemmeliyetçi Anne Baba Tutumu
Mükemmeliyetçi tutuma sahip anne babaların en bilindik özelliği başaramadıkları hayallerinin çocukları tarafından gerçekleştirilmesini beklemeleridir. Çocuğun kapasitesi onlar için önemsizdir. Çocuğun üzerinde çok ağır bir yük vardır, çünkü bu tutuma sahip olan anne ve baba onun her alanda başarılı olmasını bekler. Sürekli büyük sorumlulukların altından kalkması gereken çocuk hiçbir zaman çocukluğunu yaşayamaz.
Kişiliğinin sağlıklı gelişmesine izin verilmeyen bu çocuklar ailelerine karşı sevgi ve nefret duygularını aynı anda yaşarlar. Anne babanın hayata ve çocuktan beklentilerine karşı doyumsuz olması çocuklarına da yansır ve sonucunda çocuk da doyumsuz bir birey haline gelir. Çocuğun kararlarına son noktayı koyan genellikle anne babadır, bu konuda çocuğun istekleri ve hayalleri önemsizdir. Karşılaştığı yoğun baskı nedeniyle en iyi olmayı isteyen çocuk, başarısız olduğu durumlarda büyük hayal kırıklıkları yaşar.
Mükemmeliyetçi tutuma sahip ebeveynler için çocukları bir yarış atı gibidir. Her zaman her şeyin en iyisini yapmak zorundadır. Bu ebeveynlere göre çocukları çok iyi yüzmeli, çok iyi şarkı söylemeli, çok iyi resim yapmalı, liderlik özellikleri taşımalı, herkesin parmakla göstereceği örnek bir birey olmalıdır. Çocuğa yanlış yapma hakkı asla tanınmaz, arkadaşları dahi anne baba tarafından seçilir. Çocuklar hem anne babalarının hem de toplumun kurallarına uymak zorunda bırakılır. Çocuktan her konuda bir büyük gibi davranması beklenir.
Mükemmeliyetçi dinamiğe sahip ailelerde çocukların çocuk olmasına asla izin verilmez. Bu ailelerde çocuklar hem fiziksel hem zihinsel yönden gelişmeleri hem de bilgili ve donanımlı olmaları için sürekli özel bir eğitim altında tutulurlar. Aynı zamanda çocuklardan çok temiz ve titiz olmaları beklenir. Mükemmeliyetçi anne babalar için çocuklarının sınıf birincisi olması yeterli değildir. Onlar çocuklarını okul birincisi olarak görmek isterler. Çocuklarına adeta bir proje gibi yaklaşan bu anne babalar, onların her zaman dört dörtlük olmaları için uğraşırlar ve bunu çocuklarının iyiliği için yaptıklarını iddia ederler. Aile içerisinde çocuğa mükemmeliyetçi davranılması, kendini ifade etmesine izin verilmemesi, sürekli eleştirilmesi çekingen, utangaç, içe dönük bir birey olmasına sebep olacaktır.
8. Reddedici Anne Baba Tutumu
Çocuklarının fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamayı aksatan hatta çocuklarına karşı düşmanca duygular besleyen anne babalar reddedici tutuma sahiplerdir. Böyle bir ailede büyüyen çocuk, sinirli, korkak, yardım duygusundan uzak, duygusal kırıklıklara sahip ve genellikle kendilerinden yaşça küçük olanlara karşı düşmanca davranan bireyler haline gelirler.
Ailenin reddedici tutumu benimsemesinde eşler arası çatışma yaşanması, çocuğun istenmemesi ya da cinsiyetinin istenildiği gibi olmaması, anne babanın ayrı yaşaması ya da çocuğunun bakımının tek ebeveyn tarafından üstlenilmesi gibi nedenler etkili olabilir.
Reddedici tutuma sahip ailelerde yetişen çocuklar sevgiye en çok ihtiyaç duydukları anlarda aileleri tarafından reddedildikleri için ruhları derin yaralar almıştır. Dolayısıyla bu bireyler intihara ve çeşitli psikolojik bozukluklara daha yatkındırlar. Bu ailelerde kötü muameleye maruz kalmak istemeyen çocuk, ailelerine karşı uysal ve edilgen bir tavır içerisindedir. Fakat içten içe ebeveynlerine karşı düşmanlık duyguları besleyebilirler. Sürekli aileleri tarafından hayal kırıklığına uğratılan bu bireylerin özgüvenleri gelişmemiştir. Bu bireyler aileye en ihtiyaç duyulan dönem olan erken çocukluk dönemi boyunca anne babaları tarafından yalnız bırakılmışlardır.
Anne Baba Tutumlarıyla İlgili Kuramsal Açıklamalar
Gelişim psikologları 1920 yılından beri ailenin, çocuğun zihinsel ve sosyal gelişimi üzerine etkisini incelemişlerdir. Alan çalışmalarının büyük bir kısmını anne baba tutumları oluşturmuştur. Bu yıllarda yapılan çalışmaların odak noktası ailelerin çocuk yetiştirmede benimsediği farklı yaklaşımlar ve bu yaklaşımların gelişimsel sonuçları olmuştur. Pek çok araştırmacı tarafından çocuğun ailesiyle kurduğu özdeşimin, gelişimi üzerine etkisi konu alınmıştır. Çocuk gelişimi üzerinde aile davranışlarının etkisi pek çok kuramın önemli bir parçasını oluşturmuştur.
Ebeveynlerin düşünce sistemlerini, uygulama ve davranışlarını, çocukla arasındaki duygusal ilişkiyi içeren anne baba tutumları ile ilgili yapılan çalışmalara farklı kuramsal bakış açıları hâkimdir. Her bir model ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiyi farklı öğelere göre açıklamaktadır. Bu bölümde anne baba tutumları ile ilgili farklı kuramsal yaklaşımlar ele alınmıştır.
1. Psikodinamik Model
Psikodinamik bakış açıcına sahip araştırmacılar çalışmalarını ebeveynler ve çocuk arasındaki duygusal ilişkinin çocuğun kişilik, psikoseksüel ve psikososyal gelişimine etkisi üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Bu teorisyenlere göre çocuklar ve ebeveynler arasındaki duygusal ilişki farklılıkları ebeveyn tutumlarından kaynaklanmaktadır.
Köksal’ın aktardığı üzere; Freud’a göre çocuğun kişilik gelişimi üzerinde anne baba tutumlarının etkisi bulunmaktadır. Özellikle ilk beş yaş bu açıdan çok önemlidir. Freud’a göre kız ve erkek çocukları 5 yaşlarına kadar olan dönemde anne figürü ile kendini özdeşleştirmektedir. Dolayısıyla Freud bu dönemde babanın çok da önemli olmadığını ileri sürmüştür.
Gençtan’ın aktardığı üzere; Adler çevrenin birey üzerindeki etkilerini tartışırken ailenin öneminin üzerinde özellikle durmuştur. Freud’la paralel olacak şekilde, yaşamın ilk beş yılının ve bu dönemde aile ile kurulan ilişkilerin kişilik özelliklerinin belirlenmesindeki etkisini vurgulamıştır. Freud’ a göre çocuğun sorunları biyolojik dürtüleri ile ailesinin karşısına çıkardığı gerçeklerin çatışması ve cinsel gelişim sürecinde karşı cinsten ebeveynine karşı bir tutku geliştirmesi sebepleriyle yaşanmaktadır. Adler ise kuramında özellikle ebeveyn tutumlarına ve kardeşler arası ilişkinin niteliğine değinmiştir. Ebeveyn çocuk ilişkisinde özellikle ‘‘sevilmeyen çocuk’’ ve ‘‘şımartılmış çocuk’’ kavramları üzerinde durmuştur.
Şımartılmış çocuklar yaşamlarının ilk günlerinden itibaren her ihtiyaçlarının karşılanacağına ve isteklerinin buyruk niteliği taşıdığına inanırlar. Adler’e göre suç işleyen insanların çoğu çocukluklarında şımartılmışlardır. Bu çocuklar yetişkin bir birey olduklarında kendileri bir katkıda bulunmasa dahi toplumun onlara bir yaşam sağlamak zorunda olduğuna inanırlar. Bu nedenle toplumun vermediği hakları kendilerine tanımaya çalışırlar. Çocukluk dönemleri boyunca anne babalarından hayranlık gördükleri için kendilerini büyük görürler. Çevrelerine sürekli bir kralmışçasına emirler verirler fakat temelde bağımlıdırlar. Sevilmeyen çocuklar ise çevrelerinde düşmanca davranan kişiler görmeye alıştıkları için yetişkin bir birey olduklarında insanların kendilerine hep karşı olacağına inanırlar. Haklarını savaşarak elde edebileceklerini düşünürler. Bu bireylerin geçimsiz tavırları ve düşmanca davranışları amaçlarına ulaşmaları konusunda engeldir. Her iki çocuk türü de hatalı bir eğitim görmüştür.
Adler’e göre sağlıklı bir eğitim ise şu şekilde olmalıdır: anne baba çocuğa sevgi vermeli, girişimcilik yeteneği ve özgüven kazanabilmesi için çocuğu desteklemelidir. Çocuğa ne az ne de çok yardım etmelidir. Çocuğun yanlış davranışları yumuşak bir yaklaşımla düzeltilmelidir. Ancak bu şekilde sağlanan disiplinin olumlu etkileri olur. Böyle bir ortamda yetişen çocuk da yürekli ve topluma yönelik bir birey olur.
2. Davranışçı Model
Davranışçı kurama göre insan fizyolojik tepkilerinden ve davranışlarından ibarettir. Birey dünyaya geldiğinde zihni üzerine yazı yazılmayı bekleyen boş bir kâğıt gibidir, öğrenme deneyimlerimiz ise bu kâğıda yazılan yazılardır. Davranışçı model tüm insanların özünün aynı olduğunu, insanların çevrelerinin etkileriyle şekillendiğini ve iyi bir şekilde yön verilmesi durumunda insanın sorunsuz ve kusursuz olabileceğini savunur.
Türkçapar’ın aktardığı üzere; Skinner’a göre davranışlar daima başka etkenler tarafından kontrol edilmektedirler. Bu etkenlerin en önemlisi ise ailedir. Örneğin kişinin bir mesleği seçmesi özgür bir seçim gibi görülebilir ama bu bireyin ailesindeki koşullanmaların bir sonucu olabilir. Watson’da aynı şekilde insan davranışlarını etkileyen en önemli faktörün aile olduğunu vurgulamıştır. Ailemizin bizi şekillendirdiğini savunmuştur. Bu düşüncesini ‘‘Bana bir düzine sağlıklı bebek verin, kendi özel davranışçı yöntemlerimle onları yetiştirerek, başka bir şeye gereksinim duymaksızın, onları doktor, avukat, sanatçı, esnaf hatta dilenci veya hırsız yapabilirim.’’ şeklinde ifade etmiştir. Watson’ın bu ifadesi anne baba tutumlarının ve ebeveynlerin uyguladıkları disiplin yöntemlerinin çocukların kişilik gelişimlerinde ve hayatlarında ne kadar büyük bir etkisi olduğunu kanıtlar niteliktedir.
3. Aile Sistemleri Modeli
Murdock’un aktardığı üzere; Satir’e göre aile kişinin yoğrulduğu hamur tahtasıdır. Anne baba ve çocuk temel üçgeni oluştururlar. Bu ilişki kişinin yaşam işlevleri üzerinde etkilidir. Çocuklar dünyayla nasıl baş edeceklerini, başkalarına güvenilip güvenilmeyeceğini, iletişimi nasıl sağlayacaklarını temel üçgen üzerinden öğrenirler. Çocuğun kişisel gücüne dair düşünceleri temel üçgende yaşadığı ilişkilere göre şekillenir. Üçgen ilişkisinde doğal olarak bazen kişilerden biri kendisini diğer iki kişinin ilişkisinin dışında hisseder. Çocuk da arada sırada ebeveynlerinin ilişkisinin dışında kalabilir. Eğer çocuk bu durumu bir reddetme olarak algılarsa benlik saygısı düşer.
Yine Murdock’un aktardığı üzere; Satir’e göre düşük benlik saygısı bulaşıcıdır. Düşük benlik saygısına sahip kişiler genellikle evlenmek için düşük benlik saygısına sahip bireyleri seçer. Bu insanlar evliliklerinde duygularını göz ardı ederler ve stres durumlarında benlik saygıları daha da düşer. Böyle bir ortamda yetişen çocuklar da düşük benlik saygısına sahip olmaktadır. İyi bir benlik saygısına sahip olan ebeveynler ise bunu çocuklarına da öğretirler.
4. Baumrind’in Sınıflandırması
Yılmaz’ın aktardığına göre; Baumrind okul öncesi çocuklarla laboratuar çalışmalarında ve ev ortamlarında yaptığı gözlemler sonucu anne baba ve çocuk etkileşimini incelemiştir. Baumrind’e göre anne baba tutum kavramı bir ebeveyn olarak anne babanın sahip olduğu inançlar ve değerlere dayanarak göstermiş olduğu davranışlardır. Baumrind çocuk yetiştirme konusunda ebeveyn tutumları ile ilgili dört boyut belirlemiştir. Bunlar ebeveyn çocuk ilişkisinde açıklık, ebeveynin kontrolü, bakım-destek ve olgunluk beklentisidir. Ebeveyn çocuk iletişiminde açıklık ebeveynlerin alınacak kararlarda çocuklarının görüşlerine ne derece değer verdiği, bu konuda çocuklarını ne derece cesaretlendirdiği, ebeveynlerin çocuklarına getirdikleri sınırların nedenleri konusunda onları ne derece bilgilendirdiğini içerir. Ebeveyn kontrolü boyutu anne babanın koyduğu kurallara çocukların ne oranda uymak zorunda olduklarını ifade eder. Bakım-destek boyutu ebeveynlerin çocuklarına bakım ve destek sağlarken onlara ne derece sıcak, sevecen, yakın ve ilgili davrandıklarını içermektedir. Olguluk beklentisi boyutu ise anne babaların çocuklarını duygusal, sosyal ve zihinsel boyutta başarılı olmaları için ne oranda teşvik ettiklerini içermektedir. Olgunluk beklentisi yüksek anne babalar çocuklarını kendi çaba ve yetenekleriyle yaşamayı öğrenme konusunda teşvik ederler.
Bu dört temel boyutun kombinasyonu sonucunda üç temel anne baba tutumuna ulaşılmıştır. Bunlar izin verici, otoriter ve demokratik ebeveyn tutumlarıdır. Bu sınıflamaya göre açık iletişim ve bakım boyutlarında düşük, kontrol ve olgunluk beklentisi boyutlarında yüksek olan anne babalar otoriter, tüm boyutlarda yüksek özelliklere sahip anne babalar ise demokratik ebeveyn tutumuna sahiptir. Kontrol ve olgunluk beklentisi düşük, açık iletişim ve bakım boyutlarında yüksek anne babalar ise izin verici ebeveyn tutumundadırlar.
Demokratik tutumu benimseyen ebeveynlerin çocukları kendini iyi ifade eden, bağımsız, sosyal ve akademik yönden başarılı çocuklardır. Otoriter ve izin verici ailelerde yetişen çocukların benlik saygısı, ruh sağlığı, sosyal gelişim ve akademik başarı anlamında yapılan ölçümlerde demokratik ailelerde yetişen çocuklara oranla puanları düşüktür.
5. Maccoby ve Martin’in İki Boyutlu Bakış Açısı Modeli
Anne baba tutumlarına ilişkin farklı bir bakış açısını ise Dokuzlu’nun bildirdiğine göre; Baumrind’in çalışmalarından yola çıkan Maccoby ve Martin geliştirmiştir. Duyarlılık/kabul-ilgi ve talepkarlık/kontrol olarak ayrılmış iki farklı kategorinin kesişiminden dört farklı ebeveyn tutumu ortaya çıkmıştır. Dokuzlu’nun aktardığı üzere; Maccoby ve Martin Baumrind’in izin verici tutum adını verdiği anne baba tutumdan yola çıkarak ihmalkâr tutum adını verdikleri, düşük düzeyde kontrol ve kabul içeren yeni bir tutum ortaya çıkarmışlardır.
İzin verici ebeveyn tutumuna sahip anne babalar çocuklarının fikirlerine açıktır ve kendi başlarına karar almaları konusunda onları desteklerler. Çocuklarına karşı ilgili ve destekleyicidirler. Aynı zamanda olgunluk beklentileri çok yüksek değildir. İhmalkâr ebeveynler ise çocuklarıyla sıcak bir iletişim kurma konusunda hiçbir çaba göstermezler. Onlara göre çocuğun temel ihtiyaçlarının yerine getirilmesi ebeveynlik görevlerinin tamamlanması için yeterlidir. Çocuklarıyla hiçbir fikir alışverişleri ve güçlü bir iletişimleri yoktur.
6. Sosyal Öğrenme Modeli
Bandura insanların davranışlarını incelerken o insanın yaşadığı ortam içinde değerlendirilmesinin önemini vurgular. Sosyal ortam içerisinde gözlemleyerek öğrenme, öğrenme sürecinde ilk önceliktir. Çocuk çevresindeki insanların davranışlarını gözlemler ve bir süre sonra onları taklit etmeye başlar. Bu duruma model alarak öğrenme adı verilmiştir. Gözlem çocuğun o davranışı öğrenmesi için yeterlidir, fakat çocuğun taklit etmeye başlaması için gözlemlediği kişi belirli özelliklere sahip olmalıdır. Bu özellikler şunlardır:
Model almada dikkatle ilgi boyutu: çocuğun gözlemle öğrenebilmesi için model aldığı kişiye dikkat etmesi gerekir. Güçlü, saygınlık sahibi ve başarılı kişilerin taklit edilme oranı daha yüksektir.
Model almada sıcaklık boyutu: kişinin dostça, sıcak ve destek verici davranması model alınma olasılığını arttırır.
Modelin inisiyatif sahibi olma boyutu: model alınan kişinin davranış sonrasında ceza ya da ödül gibi bir inisiyatifi varsa, çocuk tarafından taklit edilir.
Modelle gözlemci arasındaki benzerlik boyutu: model ile gözleyen kişi arasında yaş, cinsiyet, ırk, sosyal sınıf gibi ortak özelliklerin olması taklit edilme olasılığını arttırır. Bu nedenle çocuklar aynı cins ebeveynlerini daha çok taklit etmektedir.
Ebeveyn tutumlarında sosyal öğrenme kuramını temel alan araştırmacılar anne baba tutumları yerine anne baba davranışları ve uygulamalarıyla ilgilenmişlerdir. Dolayısıyla anne baba tutumlarını ebeveynlik davranışlarına göre sınıflandırmaya çalışmışlardır. Çocukların öğrenme ortamındaki farklılıklar gelişimlerine yansımaktadır. Bu nedenle anne baba tutum ölçekleri hazırlanırken bu ortamı tanımlayan davranışların üzerinde durulması hedeflenmiştir. Ailelerin çocuklarının sosyalleşmesine yönelik hedefleri, ebeveynlik davranışları üzerinde son derece etkilidir.
7. Bilişsel Gelişim Modeli
Bilişsel gelişim kuramında organizmanın çevreye aktif adaptasyonundan bahsedilmektedir. Gelişim organizmanın doğuştan getirdiği potansiyele bağlı olarak gerçekleşmektedir. Sosyal çevrenin etkisi çocukta var olan potansiyelin gerçekleşmesinde yavaşlatıcı, hatta inhibe edici bir rol oynayabilir. Gelişim basamaklar halinde oluşmaktadır ve her çocuk belirli gelişim düzeylerinde belirli yeteneklere ve sınırlılıklara sahiptir. Bu görüş doğrultusunda araştırmacılar anne baba davranışları, beklentileri ve tutumlarıyla çocuğun mevcut gelişim düzeyi arasında bir ilişki olup olmadığı konusunda incelemeler yapmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre ailelerin uyguladıkları ceza yöntemlerinin şekli ve sıklığıyla çocuklarına yönelik beklenti düzeyleri ilişkilidir. Aileler çocuklarından yaşlarına uygun olmayan taleplerde bulunabilmektedir. Hem aşırı beklentiler hem de çocuğa yaşına uygun uyaranların verilmemesi çocuk gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Her iki durumun da aşırısı çocuk ihmali hatta istismarına yol açmaktadır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda anne babaların çocuk gelişim basamakları konusundaki bilgi düzeylerinin ebeveynlik tutumunu etkilediği söylenebilir.
8. Sistem Modeli
Sistem modeline göre sistem dengeyi bulmak ve korumak amacıyla fonksiyon göstermektedir. Bu modele göre insan gelişimi sosyal ve psikolojik sistemlerin kaynaşmasıyla oluşur. İnsan ve çevre karşılıklı ilişki sırasında yaşam boyu sürecek bir denge arayışı içerisindedirler.
Sistem modeli çocuğun sahip olduğu mizacın anne baba ve çocuk ilişkisi açısından son derece önemli olduğunu savunur. Anne baba ve çocuk arasında sürekli denge sağlanmalıdır. Anne babanın standartları ile çocuğun davranışları arasında denge olmalıdır. Standardın altındaki çocukların istenilen düzeye getirilmesi için desteklenmesi gerekmektedir.
Ekolojik kuram, dialektik kuram ve etkileşim kuramı sistem kuramı içerisinde yer almaktadır. Ekolojik kuram değişen çevre ile gelişen insanın etkileşimini ele alır. İlk etkileşim anne baba ve yakın çevre ile başlar. Sosyokültürel çevrenin katılımı ile daha geniş çevrelerle etkileşim kurulur. Dialektik kurama göre kişi çevresel şartlardan bir kısmını seçme konusunda özgürdür ve sonuçta bu çevre tarafından şekillendirilir. Bu nedenle anne baba çocuk arasındaki ilişki yalnızca ikili ilişki düzeyinde incelenmemelidir. Çocuk ve aileyle ilişkili olduğu düşünülen tüm çevre etkenleri araştırılmalıdır. Etkileşim kuramına göre ise anne babalar çocuğun davranışını şekillendirmeye çalışırken, kendi davranışlarını da çocuğa göre şekillendirmektedir. Bu nedenle anne babanın çocuğa karşı davranışları incelenirken çocuğun kişilik özelliklerinin ebeveynlerine yansıması da göz önünde bulundurulmalıdır.
9. Schaefer’in Sınıflandırması
Yücel’in bildirdiğine göre; Schaefer ebeveyn tutumlarına ilişkin kontrol boyutlarını iki boyutlu bir eksen üzerinde açıklamıştır. Bu boyutlar ‘kontrole karşılık özerklik’ ve ‘sevgiye karşılık düşmanlık’tır. Bu eksen kapsamında sevgi-kontrol, sevgi-özerklik, düşmanlık-kontrol, düşmanlık-özerklik olmak üzere dört ayrı kontrol biçimi tanımlanmıştır. Anne baba tutumuna ilişkin kontrolsüz düşmanlık saldırganlığa, kontrolsüz özerklik ise izin verici tutuma neden olur. Aşırı kontrollü düşmanlık ise öfke patlamalarına neden olmaktadır.
10. Lamborn ve Arkadaşlarının Sınıflandırması
Yücel’in bildirdiğine göre; Lamborn ve arkadaşları Anne Baba Tutum Ölçeği’ni geliştirirken Maccoby ile Martin’in ve Steinberg ve arkadaşlarının çalışmalarından yararlanmışlardır. Anne baba tutumlarını hem boyutlar hem de kategorik şekilde incelemişlerdir. Boyutlar temelinde ‘psikolojik özerklik’, ‘kontrol-denetleme’, ‘kabul-ilgi’, kategorik temelde ise otoriter, demokratik, izin verici ve ihmalkâr anne baba tutumları ele alınmıştır.
Psikolojik özerklik; demokratik anne baba tutumunun çocuğa ne düzeyde yansıtıldığını ve ebeveynlerin çocuklarının bireyselliğini ifade etmelerine ne düzeyde olanak sağladığını ölçer. Kontrol-denetleme; çocukların anne babalarını ne düzeyde denetleyici ve kontrollü algıladıklarını ölçer. Kabul-ilgi; çocukların anne babalarını kendilerine ne derece yakın, sevecen, ilgili, içten olarak algıladıklarını ölçer.
Anne baba tutumlarıyla ilgili modeller farklı konulara temas etseler de birleştikleri temel bir nokta vardır: Ebeveynlerin sergiledikleri davranış ve tutumlar çocukların kişiliklerini önemli derecede etkilemektedir. Farklı aile yapılarına ve kültürlere göre bu etkiler değişiklik gösterebilir.
Anne Baba Tutumlarının Önemi
Bireylerin dünyaya geldikleri andan itibaren etkileşimde bulundukları ilk kişiler anne ve babalarıdır ve bu durum bireyin hayatı boyunca devam etmektedir. Anne baba ile etkileşimi bireyin kişilik yapısının oluşması için çok önemlidir. Anne babası ile sağlıklı ve tutarlı bir etkileşimi olan çocuk, hayatına bağımsız bir birey olarak devam edecektir. Bireyler alışkanlıklarını, kültürel değerlerini ve gelişim görevlerini aile içerisinde öğrenmektedirler.
Anne babalarıyla sağlıklı etkileşimleri sonucunda bireyler yeterlilik duygusu kazanmakta ve olumlu benlik tasarımları oluşturmaktadırlar. Olumsuz anne baba tutumları etkisinde yetişen bireyler ise daha kaygılı, tükenmiş, problem çözme becerisi, özerklik gelişimi, atılganlık seviyesi, benlik saygısı hatta okul başarıları dahi daha düşük olan bireylerdir.
Doğum anından itibaren anne ve babanın çocuğa yönelik tüm davranışları çocuk tarafından kaydedilmektedir. Kişilik gelişimi yaşam boyunca devam etmektedir. Fakat kişiliğin gelişmesine ve yapılanmasına dair temel çocukluk döneminde atılmaktadır. Anne babaları ile sağlıklı ilişkiler kurabilen çocuklar kendilerini daha olumlu algılarlar ve aileleri ile kurdukları bağ daha güçlüdür. Çocuklarını dinleyen ve onlarla olumlu ilişkiler kuran ebeveynlerle yetişen bireyler kendilerini değerli hissetmeyi ve özgüvenli olmayı daha çocukluk yıllarında öğrenmişlerdir. Aile içerisinde değersiz hissettirilen çocuklar için ise başkaları tarafından da değersiz görülmek olağandır. Bu bireyler sürekli en kötü senaryoyu bekledikleri için, kendini doğrulayan kehanet şeklinde tüm sorunları kendilerine çekerler. Gerçekçi olmayan duygulara sahiptirler.
İnsanın hayatta en çok değer verdiği iki birey anne ve babasıdır. Dolayısıyla bireyin benlik saygısı ile anne babası tarafından bireye verilen değer birbirine bağlıdır. Benlik saygısı ile anne baba tutumları arasındaki ilişkinin araştırıldığı bir çalışmanın sonucuna göre; anne baba tutumlarını katı olarak algılayan bireylerin benlik saygısı düzeyleri, anne baba tutumlarını hoşgörülü olarak algılayanların benlik saygısı düzeylerine göre düşüktür.
Anne baba tutumlarının çocuğun kişilik gelişimine etkisi olumlu ve olumsuz olabilmektedir. Yanlış tutumlardan birini sergileyen anne babalarla büyüyen bireylerin hem kendilerine has bir kişilik geliştirmeleri engellenmiş hem de sağlıksız bir kişilik geliştirmelerine neden olunmuştur. İletişimin yüksek, hem eşler hem de çocuklar arasında karşılıklı sevgi ve saygının olduğu ailelerde ise çocukların duygu ve düşüncelerine önem verildiği için kendilerini bağımsız bir birey olarak değerlendirebilmelerinin önü açılmıştır. Bebekliklerinden itibaren anne ve babalarından yeterli ilgi ve sevgiyi alabilen, girişimcilikleri desteklenen bireylerin öz güvenleri gelişmiştir. Aile içi kararların alınmasında söz sahibi olarak yetişen bu çocuklar, tek başlarına karar alma cesaretini gösterebilecek bireyler haline gelmiştir. Bu tip ailelerde yetişen bireyler kendilerini gerçekleştirmiş insan tipi içine girmektedirler.
Çocuklarını kendilerinden ayrı bir birey olarak kabul edebilen aileler, çocuklarının kendilerine has kimliklerini geliştirebilmesine fırsat sağlarlar. Böyle ailelerde yetişen bireyler kendi başlarının çaresine bakabilecek olgunluğa erişmiştir. Psikolojik sağlıkları yerinde olan ve çağdaş insan özelliklerine sahip bireylerdir. Yeterli bir kişilik geliştirebilme, gerçekçi benlik kavramına sahip olma, insani değerlere saygılı olma, zamanı iyi kullanabilme, yaratıcı olma, kendine saygı duyma, kendini olduğu gibi kabul etme, duygularını açıklayabilme, değişime açık olma gibi özelliklerin gelişmesinde anne baba tutumları etkilidir.
Çocuğun benlik kavramı yetişkinlerin en başta da anne babasının ona yönelik tutumlarının bir yansıması olarak gelişmektedir. Anne babası tarafından itici bir tutumla karşılaşan çocuk kendini değersiz hissetmeye başlar. Çocuk onaylanan ve onaylanmayan davranışların ayrımını anne babasından gelen tepkiler sonucunda öğrenmektedir. Bu nedenle istenilen davranışları sergilediğinde ailesinden onay bekler. Bu davranışları sonucunda desteklenmeyen çocuk doğru ve yanlış davranışların ayrımını yapmakta zorlanır. Fakat istenen davranışları sergilediğinde ailesi tarafından desteklenen çocuk, hangi davranışların onaylandığını öğrenir. Ancak bu şekilde kendi kendini yönetebilen, özgüven sahibi bir çocuk yetiştirilebilir.
Anne baba tutumları bireyin sadece çocukluk döneminde etkili değildir. Bireylerin çocuklukları boyunca deneyimledikleri yaşantı sonucunda hafızalarında annelik, babalık ve çocukluk rollerine dair kalıntılar yer etmeye başlar. Bu kalıntılar gelecek yıllardaki tutumlarımıza etki etmektedir.
Kendi çocukluk yıllarında anne babaları tarafından engellenmiş bireyler çocuklarına karşı bilinçdışı bir kıskançlık geliştirebilirler. Kendilerine anne babaları tarafından tanınmamış olan özgürlüklere çocuklarının da sahip olmasını istemezler. Bu nedenle anne babalarından gördükleri yöntemleri kullanarak çocuklarını aşağılar ve suçlarlar. Ya da tam tersi bir şekilde, anne babasının aşırı baskısıyla yetişen bireyler, çocuklarına karşı aşırı yumuşak ve hoşgörülü bir tutum sergileyebilirler. Bu da çocuğun ihtiyacı olan rehberliği ailesinden alamamasına neden olur. Bu şekilde yetişen çocuklar saldırgan ve isyankâr davranışlar göstermeye başlarlar.
Anne baba tutumları gelişmekte olan çocuklara örnek bir model oluşturur. Bu nedenle çocuğun kişiliğini etkilerler. Çocuk özdeşim modellerinden edindiği benzer davranışları sergilemeye başlar. Anne ve babaların çocuklarına sağlıklı bir tutum yöneltebilmesi, onların birbirlerine karşı duydukları sevgiye, dengeli, saygılı ve kendileriyle barışık olmalarına bağlıdır. Yapılan araştırmalarda çocuklarına sağlıklı bir tutumla yaklaşan anne babaların, ikna yoluyla denetim kurmalarının olumlu etkileri olduğu görülmüştür. Araştırmalara göre destekleyici, demokratik bir tutuma sahip anne babaların ikna yolunu kullanmaları sebebiyle, çocukları daha sağlıklı bir şekilde psikososyal gelişimlerini tamamlamakta, anne babalarını özdeşim modeli olarak benimsemekte, dolayısıyla anne babalarının ahlaki görüşlerini daha kolay benimseyip onların beklentilerine cevap verebilmektedirler.
Araştırma sonuçlarına göre demokratik anne baba tutumları ve kaygı, saldırganlık, olumsuz değerlendirilmekten korkma, sosyal kaçınma ve huzursuzluk arasında olumsuz bir ilişki varken; demokratik anne baba tutumları ile bireylerin kendini gerçekleştirme, psikolojik uyum, benlik saygısı ve atılganlık düzeyleri arasında olumlu bir ilişki vardır.
Anne babaların çocukların içlerinde bulunan dürtüleri bastırması sonucunda çocuklarda farklı korkular, psikolojik problemler, utanç ve suçluluk hissi meydana gelmektedir. Anne baba ve çocuk arasındaki duygu eksikliği çocukta saldırganlık, çekingenlik, nevrotiklik gibi istenmeyen kişilik özelliklerinin oluşmasına neden olabilir. Anne babalarının davranışları sonucunda kendisine haksızlık yapıldığını düşünen birey depresyon yaşayabilmektedir. Eğitimde cezaya ve sıkı disiplin kurallarına başvurulan ailelerde yetişen bireylerin depresyona ve madde kullanımına daha yatkın olduğu belirtilmiştir. Yapılan araştırmalar sosyal fobik kişilerin anne babalarını çocuklarını mahcup eden, ilgisiz ve reddedici bulduğuna işaret etmektedir. Anne babaların aşırı kuralcı, denetleyici ve koruyucu olmaları, kısıtlı duygusal destek vermeleri, çocuklarının özgürlüklerini kısıtlamaları sosyal fobiye yol açabilmektedir.
Kısaca; anne baba tutumları çocukların, gençlerin hatta yetişkinlerin akademik başarı düzeylerini, ruh sağlıklarını, psikososyal gelişim düzeylerini ve kişilik özelliklerini etkilemektedir. Tüm bu nedenlerden ötürü anne baba tutumlarının hem çocukluk döneminde hem de bireyselleşmenin tamamlandığı andan itibaren verilen kararlar ve sergilenen davranışlar üzerindeki etkisi değerli ve önemlidir.
Anne Baba Tutumlarını Etkileyen Faktörler
Gündelik hayatımızda birbirinden çok farklı olan anne baba tutumlarıyla karşılaşırız. Bazı aileler çocuklarına sevgi ve saygı ile rehberlik eder, bazı anne babalar ise sıkı kurallar koyarak çocuklarına disiplin vermeye çalışırlar. Ebeveyn tutumlarının belirleyicileri çocuğa gösterilen sevgi ve ilgi, çocuğun bir birey olarak kabul edilmesi, çocuğun eğitiminde kullanılan disiplin yaklaşımlarıdır.
Aşağıda anne baba tutumlarını etkileyen faktörler ‘‘anne baba ile ilgili faktörler’’ ve ‘‘çocuk ile ilgili faktörler’’ olmak üzere iki başlıkta ele alınmıştır.
Anne Baba ile İlgili Faktörler
Anne babaların çocuk yetiştirme tutumları pek çok faktöre bağlı olarak değişebilir. Ebeveynlerin yaşı, meslekleri, en uzun süre yaşadıkları yerler, aile tipleri, ailenin bir arada ya da parçalanmış olması, anne babanın doğumdan önce oluşturdukları çocuk beklentileri, anne baba ilişkisi, anne babanın sahip olduğu sosyal destek, anne babanın stresörleri, anne babanın çocuğu isteyerek dünyaya getirip getirmedikleri, anne babanın çocuk yetiştirirken karşılaştıkları problemleri danıştıkları kişi, anne babanın çocuk yetiştirme konusunda kendilerini yeterli hissedip hissetmemeleri, anne babanın çocukları ile istedikleri düzeyde ilgilenip ilgilenememeleri gibi etmenler ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusunda hangi tutumu benimseyeceklerini belirler.
Bu bölümde sosyoekonomik faktörlerin, anne babanın eğitim durumunun, anne babanın ruh sağlığının, kültürel değerlerin, annenin çalışma durumunun, anne babanın yetiştiriliş tarzının, anne babalığa ilişkin bilgi düzeylerinin ebeveyn tutumlarına etkisi açıklanmıştır.
1. Sosyoekonomik Faktörler
Anne babanın sosyoekonomik durumları çocuklarına yönelik davranış ve tutumlarını etkilemektedir. Sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ebeveynler çocuk eğitimiyle ilgili seminerleri, panelleri, yayınları daha rahat bir şekilde takip edebilmektedir. İhtiyaç hissettikleri anda uzman kişilere danışabilmekte, onlardan yardım alabilmektedirler. Sosyoekonomik düzeyi yüksek olan aileler çocuklarına daha tahammüllü davranmakta, daha olumlu yaklaşmaktadırlar. Aynı zamanda sosyoekonomik açıdan üst düzeyde olan aileler çocuklarıyla daha sık iletişim kurmakta, çocuklarının doğuştan iyi olduklarına inanmakta, merakı, yaratıcılığı, eşitliği, sorun çözücü olmayı ve başarıyı önemsemektedirler.
Ekonomik sıkıntılar ebeveynlerin çocuklarına yönelik tutumlarını olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Sosyoekonomik olanakları kısıtlı olan ailelerde ailelerin zor ve stresli bir yaşam altında olmaları nedeniyle çocuk istismarı daha fazladır. Düşük sosyoekonomik düzeydeki anne babalar çocuklarından daha az başarı beklemekte, çocuklarına otoriteye saygı konusunda ve itaat etmeye yönelik baskı uygulamaktadırlar. Düşük sosyoekonomik düzeydeki ebeveynler, yüksek sosyoekonomik düzeye sahip ailelere oranla çocuklarına daha sert davranmaktadırlar. Demiriz ve Öğretir’in araştırmasına göre sosyoekonomik düzeyleri incelenen ailelerden, alt sosyoekonomik düzeydeki ebeveynlerin, ebeveynlik rollerini daha fazla reddettikleri, aile içinde daha geçimsiz ve daha koruyucu oldukları, daha sıkı disiplin uyguladıkları görülmüştür.
2. Anne Babanın Eğitim Durumu
Araştırmalara göre yüksek derecede eğitim alan anne babalar daha demokratik bir ebeveyn tutumunu benimsemektedirler. Aynı zamanda çocuğun çevreye uyumu ile annenin eğitim düzeyi arasında anlamlı bir ilişki vardır.
Babaların eğitim düzeyi arttıkça annelerin aşırı koruyucu tutumlarında, ev geçimsizliğinde, baskıyla disiplin sağlama oranlarında ve ev kadınlığını reddetme isteklerinde azalma olmaktadır. Eşlerin eğitim düzeyi arttıkça çocuklarına karşı tutumları olumlu yönde artmaktadır. Fakat anne ve babanın eğitim düzeyinin düşüklüğü çocuklarına karşı sergiledikleri tutumları olumsuz yönde etkilemektedir. Coşkun ve Baş’ın araştırmasına göre ilkokul mezunu ebeveynler çocuk yetiştirme konusunda otoriter bir tutum benimsemişlerdir.
3. Anne Babanın Ruh Sağlığı
Kötü bir çocukluk geçiren anne babalar çocuklarının ihtiyaçlarına daha az duyarlı olabilmekte, daha kolay öfkelenip, daha tepkisel davranabilmektedirler. Aynı zamanda kötü bir çocukluk yaşayan ebeveynlerin sorunlarla başa çıkma becerileri tam olarak gelişmemiştir. Mutsuz bir çocukluk yaşantısının bireyler için ilerleyen dönemlerde kendi evliliklerinde boşanmalara, ciddi aile problemlerine, çocukları hırpalama davranışlarına neden olduğu bulunmuştur.
Ebeveynler bilinçdışlarında çocuklarına karşı kendi içlerindeki olumsuz bir duyguyla çatışmaları ve bu duyguyu bastırmaya çalışmaları sebebiyle aşırı hoşgörülü, şımartan bir tutum geliştirebilmektedirler. Aşırı düşkün bu davranışları çocuklarını aslında ne kadar sevdiklerini kendilerine kanıtlamak için sergilerler.
Endişeli ve depresif anne babalar incelendiğinde kendi ebeveynlerinin de anksiyete ve depresyon gibi ruhsal bozukluklara sahip oldukları görülmüştür. Aşırı şüpheleri ile düşünce ve ruhsal fonksiyonlarındaki bozulma nedeniyle şizofren bir anne çocuğuna aşırı şekilde düşebilmektedir. Aşırı koruyucu tutum doğrudan ebeveynlerdeki ruhsal bozukluktan kaynaklanabilir.
4. Kültürel Değerler
Farklı kültürlerdeki aileler farklı ebeveynlik tutumlarına sahip olabilmektedirler. Anne babaların çocuklarına dair beklentileri ve toplum gelenekleri ailelerin farklı çocuk yetiştirme tutumlarına sahip olmasının nedenidir. Örneğin Amerikan toplumunda çocuktan eğitim yaşamını tamamladığı andan itibaren kendi ayakları üzerinde durması beklenir. O ana kadar çocuğa gerekli ilgi ve sevgi gösterilirken, kendi ayakları üzerinde duran çocuktan ailenin neredeyse hiç beklentisi kalmaz.
Japon toplumunda ise durum neredeyse tam tersidir. Anne ve baba yaşamları boyunca çocuklarından sorumludur. İlerleyen dönemlerde de çocuktan ailesine saygılı ve bağlı olması, ailesiyle iş birliği içerisinde yaşaması beklenir.
Ülkemizde de genellikle kırsal kesimlerdeki anne babalar tarafından çocuklar yaşlılığın sigortası olarak nitelendirilmektedir. Büyük şehirlerde ise anne babalar çocuklarının bağımsızlıklarına daha fazla önem vermektedirler.
5. Annenin Çalışma Durumu
Annenin bir mesleği olması onun için sosyal bir destektir. Bu sosyal destek annenin benlik saygısını arttırmakta ve annenin kendini daha iyi hissetmesini sağlamaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı anne çocuğa karşı daha olumlu bir tutum sergilemektedir. Araştırma sonuçları bu görüşü destekler niteliktedir. Çalışmayan anneler çalışan annelerden daha çok aşırı koruyucu tutum sergilemektedirler. Çalışan anneler çalışmayan annelere oranla daha fazla demokratik ebeveynlik tutumunu benimsemişlerdir. Aynı zamanda çalışan annelerin geçimsizlik düzeyinin çalışmayan annelerin geçimsizlik düzeyinden daha az olduğu bulunmuştur. Sıkı disiplin tutumlarının annenin çalışmasıyla birlikte azaldığı belirtilmiştir.
Annelerin aylık gelir durumlarına göre de çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Ömeroğlu aylık geliri yüksek olan annelerin aşırı koruyuculuk düzeylerinin aylık geliri düşük olan annelerin aşırı koruyuculuk düzeylerinden daha düşük olduğunu ve annelerin demokratik tutumlarının aylık gelir artışına paralel şekilde arttığını bulmuştur. Bir diğer araştırmaya göre aylık geliri fazla olan anneler çocuklarının bağımsızlıklarını ve kendi kendilerini yönetmelerini daha çok desteklemektedir. Geliri giderden fazla olan annelerin geçimsizlik düzeyleri geliri giderden az olan annelere oranla düşüktür. Aylık geliri düşük anneler çocuklarını kontrol etme ve disiplin konusunda daha katılardır. Annenin ekonomik durumun iyi olması istediği sosyal aktivitelere katılabilmesine olanak sağladığından annenin çocuk bakımından bıkmasını engellemektedir. Aynı zamanda ailede ekonomik sıkıntının olmaması eşler arasında bu konuda bir çatışma yaşanmamasını sağlar.
6. Anne Babanın Yetiştirilme Tarzı
Genellikle ebeveynler çocuklarına kendi anne babalarının onlara davrandığı şekilde davranır. Çünkü anne babaların çocuklarına dair tutumları kendi ebeveynleriyle kurdukları identifikasyondan etkilenir. Öğrenme kuramcıları bu durumu çocuğun anneyle yakınlığından dolayı onun davranışlarını içselleştirmesine bağlamaktadırlar. Örneğin; suçlu ve nevrotik ailelerden gelen bireylerin kendi kurdukları ailelerde aynı ebeveynlik tutumlarını gösterdikleri gözlemlenmiştir.
Araştırma sonuçları istismar edilen, sevgi ve ilginin az olduğu ailelerde yetişen bireylerin yetişkin olduklarında kendi çocuklarına da aynı şekilde davranma eğilimi içinde olduklarına işaret etmektedir. Annenin yumuşak davranışları, ilgisi, sevgisi, çocuğa dair tepkileri çocukların sağlıklı bilişsel ve duygusal gelişimleri üzerinde etkilidir. İstismara uğrayan bireylerin yetişkinliklerinde aynı davranışları sergilemesinin nedeni anne babayla olan identifikasyonlarının yanı sıra bireylerin sağlıklı bir kişilik geliştirememelerinden de kaynaklanır.
7. Anne Babalığa İlişkin Bilgi Düzeyleri
Anne babaların çocuklarını yetiştirme sürecinde çocuklarının içinde bulundukları gelişim döneminin özelliklerini bilmeleri son derece önemlidir. Ancak bu şekilde anne ve baba çocuklarının yaş ve becerilerine uygun beklentilere sahip olabilir. Anne ve babanın çocuklarının yaşının üzerinde beklentide bulunmaları çocuğu olumsuz etkiler.
Anne babaların çocuk yetiştirme konusunda bilgi sahibi olmaları önemli ve gereklidir. Anne babalar çocuk gelişimine dair yeterli derecede bilgi sahibi olmadığında çocuklarına karşı yanlış tutum ve davranışlar sergilemektedir. Bu yanlış tutumlar sonucunda çocuklar en temel olan öz bakım becerilerini dahi edinemeyebilirler. Anne babalar çocuk eğitimi hakkında yeterli derecede bilgi sahibi olmadıklarında çocukları için gerekli ve önemli olan uyarılarda bulunamamaktır.
Çocuk ile İlgili Faktörler
Çocukların cinsiyetleri, mizaç özellikleri, doğum sıraları, ailedeki çocuk sayısı gibi etkenler anne babaların çocuk yetiştirme tutumlarının belirlenmesinde etkilidir. Anne ve babalar genellikle doğum öncesinde çocuklarının cinsiyetine dair beklentiler geliştirirler. Eğer çocuk bu beklentiye uygun cinsiyete sahipse anne ve baba çocuklarına yönelik daha olumlu bir tutum sergilemektedir. Anneler kızlarıyla daha çok duygularını konuşmayı tercih ederken, oğullarıyla daha çok fiziksel temas kurmaktadırlar. Bu durum kız çocuklarının başkalarının duygularına göre hareket etmeyi öğrenmesini sağlar. Annelerin duygularını kızlarıyla olduğu kadar rahat bir şekilde oğullarına ifade edememesinden dolayı erkek çocuklar duygularını kontrol etme konusunda zorlanırlar.
Çocuğun mizacının anne babanın çocuğa yönelik tutumu konusunda etkisi olduğu düşünülmektedir. Çocuğun mizacı ile ebeveynlerin çocuğa yönelik tepkileri, çocuk yetiştirme çabaları, fedakârlıkları ve anne çocuk ilişkisi arasında bir ilişki vardır. Çocukların doğum sırasının da ebeveyn tutumları üzerinde etkisi vardır. Anne ve babanın ilk çocuklarından beklentileri yüksektir. Çocuklarına bir yetişkin gibi davranırlar. Dolayısıyla ilk çocuklarını daha erken olgunlaştırırlar. Anneler daha küçük yaştaki çocuklarına karşı daha hoşgörülü bir tutum sergilerler. Büyük çocuklarına karşı ise daha kontrollüdürler. Aynı zamanda ailede çocuk sayısı arttıkça her çocuğa birebir ayrılan zaman kısalmaktadır. Fazla çocuğu bulunan ailelerde çocukla geçirilen zamanın azalmasından dolayı çocukların okul başarılarının düşük olduğu tespit edilmiştir. Dört ve daha fazla çocuğu olan annelerin, bir ya da iki çocuğu olan annelere oranla daha baskıcı davranışlar sergiledikleri görülmüştür.
Anne Baba Tutumları ile İlgili Yapılan Araştırmalar
Anne baba ve çocuk arasındaki iletişim çocuğun kişilik gelişimini önemli ölçüde etkiler. Ebeveyn tutumları çocukların kişilik özellikleri üzerinde doğrudan etkilidir. Çocukların ilk öğrenmeleri aile içerisinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle anne baba tutumları son derece önemlidir. Aşağıda anne baba tutumlarıyla ve anne baba tutumlarının çocuk davranışlarına etkisi ile ilgili yapılan çalışmalar açıklanmıştır.
Balat, İstanbul Kadıköy ilçesindeki 78 ilköğretim okulundan 89 kız,94 erkek olmak üzere 183 çocuk ve ailesiyle bir araştırma yapmıştır. Çalışmanın amacı ilköğretime başlayan çocukların anne babalarının çocuk yetiştirme tutumlarının okul öncesi eğitimden yararlanma düzeylerine göre incelenmesidir. Araştırma sonucunda okul öncesi eğitimden yararlanma süresi arttıkça ebeveynlerin demokratik tutum puanlarında artış olduğu görülmüştür. Çocukların cinsiyetleri ile anne baba tutumları arasında bir fark gözlenmemiştir.
Özben ve Argun 2002 yılında İzmir ili Buca İlçe merkezindeki toplam 68 okul öncesi öğrencinin anne babalarıyla bir çalışma yapmıştır. Yaptıkları çalışma sonucunda anne babaların öğrenim düzeyi arttıkça çocuklarına karşı daha eşitlikçi, paylaşımcı ve demokratik davrandıkları bulgusuna ulaşmışlardır.
Bir diğer çalışmada çocukların sosyal ve psikolojik uyumu ile ebeveynlerin fonksiyonelliğinin ilişkisi incelenmiştir. İçinde bulunduğu duruma uyum gösterme konusunda başarılı olan anne babalar çocuklarının sosyal ve psikolojik uyum geliştirmesinde etkilidir. Aksi tutumda olan ebeveynlerin çocuklarında ise uyum problemlerine rastlanmıştır.
Sümer ve Güngör tarafından 1999 yılında yapılan çalışmaya Ankara’da farklı iki üniversitede okuyan 301 öğrenci katılmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin annelerini babalarından hem daha kabul edici/ilgi gösterici hem de daha denetleyici ve kontrol edici olarak algıladıkları bulunmuştur. Anneden ve babadan alınan kabul/ilgi boyutu ile bağlanma stillerinden güvenli bağlanma arasında olumlu bir ilişki, güvensiz bağlanma türleriyle ise olumsuz bir ilişki olduğu gözlenmiştir. Anne babadan alınan kabul/ilgi boyutu ile benlik saygısı arasında yüksek düzeyde olumlu ilişki bulunmuştur.
Sümer ve arkadaşlarının Türkiye’de yapılan pek çok araştırmayı derleyerek ulaştığı bulgulara göre anne babadan algılanan sevgi, şefkat, ilgi ve sıcaklık genellikle olumlu özelliklerle ilişkilidir ve baskıcı ailelerden gelen çocuklar olumsuz davranışlar ve psikolojik özellikler geliştirme konusunda risk taşımaktadır. Ailelerini demokratik algılayan bireyler ailelerini baskıcı ve otoriter algılayanlara oranla daha özerk olarak tanımlamaktadır ve bu bireylerin benlik değeri ile ilgili değişkenlerden aldıkları puanlar daha yüksektir. Ailelerini demokratik olarak algılayan bireylerin çevreyle genel uyumları da yüksektir ve güvenli bağlanma, bilişsel yetenek, olumlu sosyal davranış ve akademik başarıları daha yüksektir. Bu bireyler depresyon, madde kullanımı, kaygı, saldırganlık gibi psikopatolojik belirtileri daha az göstermektedirler.
Laible ve arkadaşları tarafından 2004 yılında yapılan çalışma ebeveynlik stilleri, okul öncesi dönemdeki çocukların aile ilişkileri algısı ve sosyal davranışları arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Araştırma bulgularına göre şu sonuçlara ulaşılmıştır: sıcak ebeveynlik tarzını benimseyen anne babaların çocuklarının olumlu sosyal davranış puanları, katı ebeveynlik tarzını benimseyen anne babaların çocuklarının puanlarından yüksektir. Kızların sosyal davranış puanları erkeklerden yüksektir. Aynı zamanda katı ebeveynlik tarzını benimseyen anne babaların çocuklarının daha saldırgan davranışlar sergilediği gözlenmiştir.
Hart ve arkadaşları 1998 yılında yaptıkları çalışmada çocukların saldırganlık davranışları ile anne babanın ebeveyn tutumları ve evlilik etkileşimleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırmanın örneklemini okul öncesi dönemde çocuğu olan 374 Rus anne ve baba oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda elde edilen bulguya göre anne babaların zorlayıcı davranışları çocuklarının arkadaşlarına daha saldırgan davranış göstermelerine yol açmıştır.
Türk Dil Kurumu, aileyi: ‘‘Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik.’’ olarak tanımlamıştır. Satir’e göre ise aile dünyanın bir minyatürüdür. Dünyayı anlamak için işe aileyi anlayarak başlamak gerekir. Aile içerisinde kazanılan yakınlık, güç, güven, iletişim becerileri, özerklik gibi kavramlar yaşam biçimimizin temelini oluşturur. Dünyayı değiştirmek aileyi değiştirmekle mümkündür. Bu nedenle ebeveynlik sorumluluğunu taşıyan yetişkinler aynı zaman da birer insan şekillendiricisi görevindedirler. Çocuklarının en iyi biçimde yetişmesi konusunda özenli davranmak ebeveynlerin en büyük sorumluluklarından biridir. Ebeveynler tarafından bu sorumluluğun yerine getirilebilmesindeki en önemli koşul çocuk yetiştirmeye yönelik olumlu tutumlar geliştirmeleridir. Sağlıklı ebeveyn ve çocuk ilişkisi çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesi için önemlidir. Anne baba çocuk ilişkisi bireyin gelecekteki kararlarına dahi etki edecek derecede önemlidir. Bu ilişki de en temelde anne ve babanın çocuğa yönelik tutumuna bağlıdır.
Bu bölümde anne baba tutumlarının sınıflandırılması, anne baba tutumları ile ilgili kuramsal açıklamalar, anne baba tutumlarının önemi, anne baba tutumlarını etkileyen faktörler ve anne baba tutumları ile ilgili yapılan çalışmalar ele alınmıştır.
Anne Baba Tutumlarının Sınıflandırılması
Çocuğa karşı gösterilen davranışlar aileden aileye değişkenlik göstermektedir. Dolayısıyla anne baba sayısı kadar anne baba tutumu olduğu söylenebilir. Her ailede, anne babanın inanç ve değerlerine göre farklı ebeveyn tutumları ile karşılaşılabilir. Literatürde yer alan çalışmalar incelendiğinde anne baba tutumlarının farklı sınıflandırmalarla ele alındığı görülmüştür. Örneğin bazı çalışmalarda anne baba tutumları ‘‘çok yakın’’, ‘‘sıcak ve arkadaşça’’, ‘‘tahammül edici’’, ‘‘gergin ve soğuk’’ olarak tanımlanmıştır. Sak ve arkadaşlarının bildirdiğine göre; Maccoby ve Martin anne baba tutumlarını ‘‘tutarsız’’, ‘‘ilgisiz’’, ‘‘etnik azınlık’’, ‘‘izin verici’’, ‘‘otoriter’’ ve ‘‘demokratik’’ şeklinde sınıflandırmışken; Baumrind, Larzelere ve Owens’e göre bu sınıflandırma ‘‘güvenilir’’, ‘‘ilgisiz’’, ‘‘yeterince iyi’’, ‘‘demokratik’’, ‘‘izin verici’’, ‘‘yönlendirici’’, ‘‘otoriter’’ şeklindedir.
Aşağıda anne baba tutumları ‘‘demokratik’’, ‘‘ilgisiz’’, ‘‘baskıcı’’, ‘‘aşırı korumacı’’, ‘‘aşırı hoşgörülü’’, ‘‘tutarsız ve kararsız’’, ‘‘mükemmeliyetçi’’, ‘‘reddedici’’ olmak üzere sekiz başlık altında incelenmiştir.
1. Demokratik Anne Baba Tutumu
Bu tutumdaki anne babalar çocuklarının bireyselleşmesine önem verdikleri için onlara yaşlarına uygun sorumluluklar verirler. Demokratik anne babaların ortak özellikleri özgüvenleri yüksek ve anlayışlı ebeveynler olmalarıdır. Bu tür anne babaların çocuklarının benlik saygıları, öz güvenleri ve kendilerinden memnuniyet düzeyleri yüksektir. Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarına yapmaları gereken şeyleri kibarca söylerken, çocuklarında yapılmaması gereken bir davranışla karşılaştıklarında sebepleriyle birlikte o davranışın yanlışlığını çocuklarına anlatırlar. Çocuklarına asla şiddet uygulamazlar. Bu anne babaların en önemli özellikleri ise her zaman tutarlı olmalarıdır.
Bu tutumdaki anne babalar çocuklarına gösterdikleri sevgi, hoşgörü ve saygıyı herhangi bir koşula bağlamazlar ve çocuklarının ihtiyaçlarına cevap verirler. Belirli kural ve sınırları vardır, fakat bu sınırların içerisinde çocuk özgürdür. Her çocuğun ayrı bir birey olduğunun bilincindedirler ve davranışlarını buna göre düzenlerler. Demokratik tutuma sahip ebeveynlerle büyüyen bireyler kendilerini daha iyi ifade edebilirler. Çünkü düşüncelerini serbest bir şekilde, korkmadan söyleyebilirler. Aynı zamanda insanlara saygılı, yaratıcılıkları yüksek ve sorumluluk duyguları gelişmiş bireyler olarak yetiştirilirler.
Demokratik ailelerde çocuklardan da olgun davranışlar beklenir. Örneğin, aile içerisinde verilecek olan kararlarda çocuklarında fikirleri alınır. Bu ailelerde ebeveynlerin olduğu gibi çocukların da hakları vardır. Ebeveynler çocuk yetiştirirken akılcı bir tutumla hareket eder. Sabırlı, sıcak ve duyarlı davranırlar. Çocukların kişilik gelişimi için en doğru tutum demokratik anne baba tutumudur.
2. İlgisiz Anne Baba Tutumu
Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarına ilgi, sevgi, şefkat göstermedikleri gibi onlara kuralları öğretmeye, disiplin kazandırmaya da çalışmazlar. Çocukla ilgilenilmesi gereken durumlarda sabırsız, aceleci, sinirli ve aşırı tepkilidirler. Çocuklarına ayıracakları vakitleri kendi ilgi ve zevkleri için harcamayı tercih ederler. Genellikle bu tutuma sahip ebeveynlerin yoğunlukları sebebiyle çocukları bakıcılar tarafından büyütülür. Böyle bir ailede büyüyen çocuklar sonucunda isyankâr, iyi ve üstün olmak için hiç çaba harcamayan bireyler olurlar.
Bu gruptaki anne babalar çocuklarının varlıklarını ya da yokluklarını çok da önemsemezler. Öncelik her zaman kendi ihtiyaçlarıdır. Bu tavırları bazen ihmalkârlık derecesine bile gelebilir. Çocuk anne babasından her hangi bir şey istediğinde düşmanca bir tavırla karşılaşır.
Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarının fizyolojik ve duygusal ihtiyaçlarının farkında değilmiş gibi davranırlar. Bu nedenle çocuk hayatın zorluklarıyla anne babası yokmuşçasına tek başına mücadele etmek zorunda kalır. Anne babanın ilgisi yüzeyseldir. Anne babaların bu şekildeki ilgisiz tutumu çocuklarının fizyolojik ve duygusal gelişimi için son derece zararlıdır.
Anne babaların çocukları konusunda sorumluluk almak istememelerinin belirli sebepleri vardır. Çocuk sahibi olmak istememe, erken yaşta çocuk sahibi olma, çocuk yetiştirme konusunda bilgisiz olma, kişisel ya da eş ile yaşanan sorunlar bu sebeplerden bazılarıdır.
Bu tutuma sahip ailelerde hoşgörü ile boş verme karıştırılmaktadır. İlgisiz aile yapısında bütünlük yoktur ve çocuklara karşı duyarlılık ve denetim düşüktür. Çocuk çok fazla kendi başına bırakılır. Çocuğun zaruri ihtiyaçları dışındaki hiçbir ihtiyacı çok fazla önemsenmez. Fakat aslında bir çocuğun en temel ihtiyacı anne ve babasıyla yakın ilişki kurmasıdır. Bu tip ailelerde davranışları takip edilmediği için çocuk, hatalı olan davranışlarını ve bunları nasıl düzeltebileceğini öğrenemez.
İlgisiz anne baba tutumlarının çocuk üzerindeki olumsuz etkileri çok fazladır. Bu şekilde yetişen çocuklar benlik ve kişilik gelişimlerini olumsuz biçimde etkileyecek ihmal ve kötü muamele gibi tavırlara maruz kalmaktadırlar. Böyle bir ailede büyüyen çocuklarda bağımlılık, kendini değersiz hissetme, suçluluk, depresif tutumlar, saldırganlık ve problemli davranışlar görülmektedir.
3. Baskıcı Otoriter Anne Baba Tutumu
Bu tutuma sahip ebeveynlerin en önemli özellikleri çocuklarına hem sözel hem de fiziksel cezalar vermeleridir. Eleştirileri direk çocuğa yönelik olmakla beraber, bu tutuma sahip ailelerdeki çocuklar konulan yasakların nedenini kavrayamazlar. Çocuk anne babasının ani öfke patlamalarından korkması sebebiyle sürekli onların istediği şekilde davranmaya çalışır. Bu durum nedeniyle iç disiplin geliştiremez ve otoriteden uzak kaldığı durumlarda nasıl davranması gerektiğini bilemez.
Otoriter ebeveynlerle büyüyen çocuklarda; kendine güvensizlik, pasif kişilik yapısı, çekingenlik, olumsuz benlik algısı, isteksizlik, saldırganlık, korku, yalnızlık, aşağılık duygusu, kaygı gibi özelliklere rastlanmaktadır. Sevginin esirgenmesi ve sıkça verilen cezalar nedeniyle anne babaları tarafından sevilmediklerine dair bir inanç geliştirebilirler.
Baskıcı otoriter tutuma sahip anne babalar çocuklarının hâkimi oldukları düşüncesine sahiptirler, çocuklarına yoğun bir baskı uygularlar ve onlardan itaat beklerler. Bu ailelerde çocuğun anne babasıyla olan ilişkisi korkuya dayalıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda anne babaların otoriter olma düzeyleri ile çocuklarda problem görülme sıklığı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur.
Otoriter anne babalar çocuklarını kendi istedikleri kalıba sokmak isterler. Çocuğun ailenin koyduğu tüm kurallara uyması beklenirken, en küçük yanlışlarının dahi üzerinde durularak hemen düzeltmesi istenir. Çocuk sürekli bu şekilde bir denetim altında tutulur. Çocuğun anne babasıyla tartışmak, onlara karşı gelmek ya da sözlerinden dışarı çıkmak gibi bir hakkı asla yoktur. Davranışlarındaki özgürlük ve esneklik sınırları oldukça dardır. Her ne olursa olsun anne ve babalarının isteklerine boyun eğmeleri beklenir. Her hareketinde anne babalarının yoğun eleştirileriyle karşılaşan bu bireyler ciddi bir yanlış yapma korkusu yaşarlar.
4. Aşırı Korumacı Anne Baba Tutumu
Aşırı korumacı tutuma sahip anne babalar çocuklarına devamlı bir himayeye muhtaçmış gibi davranırlar. Aşırı müdahalecidirler. Çocuklarına neyi nasıl yapmalarının doğru olduğunu ve nasıl davranmaları gerektiğini dikte ederler. Bu ailede yetişen çocuklar, anne babadan duygusal olarak ayrılmayı, onların desteğine ve sevgisine daha az ihtiyaç duymayı, daha bağımsız ve yeterli hale gelmek için bir hazırlık yapmayı gerektiren ergenlik dönemini dahi geçtiklerinde kendi kararlarını veremezler. Anne baba çocuğun isteklerini dinlemeden kendi kendilerine çocuk adına bazı kararlar alır ve buna hakları olduğunu savunurlar. Aynı zamanda çocuğa çok az sorumluluk verilmektedir ve yaşına uygun kuralları öğrenmesi için gerekli olan eğitim verilmemektedir. Bu tutuma sahip anne babalar bu durumu çocukları için yaptıkları bir fedakârlık olarak görürler ve çocuklarının bu fedakârlık karşısında onlara şükran duymasını beklerler.
Anne babanın aşırı korumacı tutumu çocuklarda esnek düşüncenin ve kas becerilerinin gelişmesini engeller. Çünkü bu tutuma sahip anne babalar çocuklarını koruma ve kollama adına onların kendi başlarına gerçekleştirebilecekleri faaliyetleri dahi kendileri yapmaktadır. Bu aşırı koruma ve müdahale etme davranışları bebeklik döneminden itibaren başlar ve ileri yaşlara kadar devam eder. Aşırı korumacı anne babalar çocuklarının bireyselleşmesine izin vermedikleri gibi onların bir birey olma adına gösterdikleri tüm çabaları da engellerler. Özellikle ergenlik döneminde çocuklarının girdiği bireyselleşme çabalarına karşın onları eve bağlayabilmek için dış dünyada karşılaşabilecekleri tehlikeli durumları abartma gibi yöntemler izlerler. Çocuk sürekli anne babasından ayrılması durumunda onların çok üzüleceği telkini ile büyütülür, bu şekilde de gencin eve bağlanması kolaylaştırılır ve ayrılıp gitmesi engellenir.
Çocuğun anne babaya bağımlı olması bu tarz aileler içerisinde bir görev olarak kabul edilir. Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarının kendilerinin bir uzantısı olduğuna inanırlar ve çocukları üzerinden duygusal yoksunluklarını gidermeye çalışırlar. Aşırı korumacı tutuma sahip anne babalar özellikle kız çocuklarını daha çok kontrolleri altında tutmaya ve onların bağımsız bir birey olma yolunda gösterdikleri çabalarını daha çok engellemeye çalışırlar.
Sürekli kol kanat gerilerek yetiştirilen bu çocuklar yetişkinliğe oldukça zor bir şekilde adım atarlar. Bağımsız davranamayan, yeterince girişimde bulunamayan, yetişkin olmalarına rağmen hala bir himayeci arayan, öz güvenleri zayıf, sorumluluk almaktan çekinen, kendilerinin yapması gereken işleri başkalarının yapmasını bekleyen, sosyal ilişkilerinde pasif, zayıf- silik kişiliklere sahip bireyler haline gelirler.
5. Aşırı Hoşgörülü Anne Baba Tutumu
Aşırı hoşgörülü tutuma sahip anne babalar neredeyse çocuklarının her istediklerine olumlu cevaplar verirler. Çok küçük kısıtlamalar dışında çocuğun her dileği gerçekleştirilir. Anne ve babanın hoşgörü derecesinin aşırılığı, çocukta herkes bana hizmet etmeli şeklinde bir bakış açısı oluşturur ve çocuğu bencilleştirir.
Bu tutuma sahip ailelerin aşırı korumacı aileler ile ortak özelliği her iki aile dinamiğinde de hoşgörülü bir tutum sergilenmesidir. Fakat aşırı hoşgörülü ailelerde yetişen çocuklar anne ve babalarından hiç çekinmedikleri için onlar için sorun teşkil edebilecek şeylere dahi cesaret edebilirler.
Elbette hoşgörülü olmak olumsuz değildir, fakat çocuğa aşırı hoşgörülü davranmak zarar vericidir. Bu tutuma sahip anne babalar genellikle çocuk sahibi olmayı çok beklemiş, çocuk sahibi olabilmek için çok çaba göstermiş orta yaş üzeri bireylerdir. Ailede tamamen çocuk merkezli bir yaşantı söz konusudur. Çocuğun davranışları konusunda hiçbir sınır yoktur. Ailede tüm öncelikler çocuğa aittir ve bu tutuma sahip ailelerde anne baba çocuğun her istediğini gerçekleştirmek için adeta bir köle gibi beklemektedir. Çocuk anne ve babasını yönetir konumdadır, asla ceza almaz. Çünkü bu cezalar ya unutulur ya da başka bir zamana ertelenir. Bu nedenle evinde hiçbir kısıtlama ve ceza ile karşılaşmayan çocuk, toplumdaki diğer bireylerin de ona aynı şekilde davranmasını beklediği için büyük hayal kırıklıkları yaşar ve genellikle aile dışı ilişkilerde başarılı olamaz.
Bu tutuma sahip ailelerde yetişen bireyler genellikle ailelerine bağımlıdır ve her şeyi ailelerinden bekleme eğilimine sahiptirler. Tek başlarına hiçbir şey yapmayan bu bireylerin yaratıcılıkları düşüktür, doğru ve yanlışı algılayamazlar ve her ortamda içlerinden geldiği gibi hareket etmek isterler, kurallara uymakta zorluk çekerler.
Genel anlamda bu gruptaki anne babalar için çocuklarını şımarttıkları söylenebilir. Bağımsız, talepkar ve itaatsiz bir şekilde yetişen bu çocuklar ileride antisosyal davranışlar sergileyebilirler. Bu gruptaki anne babaların çocukları üzerindeki kontrol düzeyleri çok düşüktür. Aşırı kaygılı ve aşırı duygusallardır. Çocuğa karşı oldukça içten ve aşırı destekleyici bir tutumları vardır.
6. Tutarsız ve Kararsız Anne Baba Tutumu
Tutarsız ve kararsız tutuma sahip anne babalar disiplinlidir fakat disiplini nerede ve ne zaman uygulayacakları belirli değildir. Bu ailelerin tutumu sert cezalandırma ile aşırı hoşgörü arasında gidip gelmektedir. Hangi davranışın istenip istenmediğine karar veremeyen çocuk, hayatını anne babasının sinirli ya da keyifli olduğu anlara göre düzenlemeye çalışır. Yani çocuk davranışın doğru ya da yanlış olduğunu değil, ne zaman yaparsa ceza almayacağını öğrenmiştir.
Tutarsız tutum sadece anne ya da sadece babadan kaynaklanabileceği gibi, anne ve babanın birbirlerinden çok ayrı eğitim ve ceza anlayışları olmasından da kaynaklanabilir. Bu durum da çocuk davranışını hangi ebeveynine uydurması gerektiğini bilemez ve bazen öyle beklenmedik bir anda ceza gelir ki çocuk bu duruma baş kaldırır. Genellikle tutarsızlık dinamiğine sahip olan ailelerde babanın kararını anne, annenin kararını ise baba bozmaktadır. Çocuğun davranışları bir gün görmezden gelinirken, diğer gün çocuk aynı davranışı için ağır bir şekilde cezalandırılır. Tam anlamıyla tutarlılığın sağlandığı bir eğitim elbette ki mümkün değildir. Fakat tutarsız ve kararsız tutuma sahip anne babalar için bu durum sürekli hale gelmiştir.
Tutarsız ve kararsız tutuma sahip ailelerde, anne ve babalar çocuğun yanında birbirlerini eleştirir. Annenin olumlu yaklaşım gösterdiği bir davranış baba için olumsuz bir tutum sergilemeyi gerektirirken, babanın olumlu yaklaştığı durumlarda anne olumsuz bir tavır içerisinde olabilir. Genellikle ebeveynlerden biri sürekli çocuğu korur, onun tarafını tutar. Bu durum da çocuğun kendi bildiğini yapan, kimseyi dinlemeyen bir tavır sergilemesine sebep olur. Çocuğun anne ve baba arasındaki tutarsızlıklar nedeniyle bocalaması, saldırganlaşmasına da neden olur.
Tutarsız ve kararsız ailelerde, çocuğun yaptığı bir davranıştan cezalandırılması sonucu pişmanlık yaşayan anne ya da baba çocuktan özür diler. İstediğini yaptırmak isteyen ebeveyn yumuşak bir tonla bunu rica ederken, çocuğun yapmaması durumunda aniden öfkelenerek sesini yükseltir. Yerinde ve zamanında uygulanmayan ceza sistemi, çocuk için bir rahatlık sebebidir. Bu tutum çocuğun hem gelişimini hem de eğitimini negatif bir şekilde etkilemektedir.
7. Mükemmeliyetçi Anne Baba Tutumu
Mükemmeliyetçi tutuma sahip anne babaların en bilindik özelliği başaramadıkları hayallerinin çocukları tarafından gerçekleştirilmesini beklemeleridir. Çocuğun kapasitesi onlar için önemsizdir. Çocuğun üzerinde çok ağır bir yük vardır, çünkü bu tutuma sahip olan anne ve baba onun her alanda başarılı olmasını bekler. Sürekli büyük sorumlulukların altından kalkması gereken çocuk hiçbir zaman çocukluğunu yaşayamaz.
Kişiliğinin sağlıklı gelişmesine izin verilmeyen bu çocuklar ailelerine karşı sevgi ve nefret duygularını aynı anda yaşarlar. Anne babanın hayata ve çocuktan beklentilerine karşı doyumsuz olması çocuklarına da yansır ve sonucunda çocuk da doyumsuz bir birey haline gelir. Çocuğun kararlarına son noktayı koyan genellikle anne babadır, bu konuda çocuğun istekleri ve hayalleri önemsizdir. Karşılaştığı yoğun baskı nedeniyle en iyi olmayı isteyen çocuk, başarısız olduğu durumlarda büyük hayal kırıklıkları yaşar.
Mükemmeliyetçi tutuma sahip ebeveynler için çocukları bir yarış atı gibidir. Her zaman her şeyin en iyisini yapmak zorundadır. Bu ebeveynlere göre çocukları çok iyi yüzmeli, çok iyi şarkı söylemeli, çok iyi resim yapmalı, liderlik özellikleri taşımalı, herkesin parmakla göstereceği örnek bir birey olmalıdır. Çocuğa yanlış yapma hakkı asla tanınmaz, arkadaşları dahi anne baba tarafından seçilir. Çocuklar hem anne babalarının hem de toplumun kurallarına uymak zorunda bırakılır. Çocuktan her konuda bir büyük gibi davranması beklenir.
Mükemmeliyetçi dinamiğe sahip ailelerde çocukların çocuk olmasına asla izin verilmez. Bu ailelerde çocuklar hem fiziksel hem zihinsel yönden gelişmeleri hem de bilgili ve donanımlı olmaları için sürekli özel bir eğitim altında tutulurlar. Aynı zamanda çocuklardan çok temiz ve titiz olmaları beklenir. Mükemmeliyetçi anne babalar için çocuklarının sınıf birincisi olması yeterli değildir. Onlar çocuklarını okul birincisi olarak görmek isterler. Çocuklarına adeta bir proje gibi yaklaşan bu anne babalar, onların her zaman dört dörtlük olmaları için uğraşırlar ve bunu çocuklarının iyiliği için yaptıklarını iddia ederler. Aile içerisinde çocuğa mükemmeliyetçi davranılması, kendini ifade etmesine izin verilmemesi, sürekli eleştirilmesi çekingen, utangaç, içe dönük bir birey olmasına sebep olacaktır.
8. Reddedici Anne Baba Tutumu
Çocuklarının fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamayı aksatan hatta çocuklarına karşı düşmanca duygular besleyen anne babalar reddedici tutuma sahiplerdir. Böyle bir ailede büyüyen çocuk, sinirli, korkak, yardım duygusundan uzak, duygusal kırıklıklara sahip ve genellikle kendilerinden yaşça küçük olanlara karşı düşmanca davranan bireyler haline gelirler.
Ailenin reddedici tutumu benimsemesinde eşler arası çatışma yaşanması, çocuğun istenmemesi ya da cinsiyetinin istenildiği gibi olmaması, anne babanın ayrı yaşaması ya da çocuğunun bakımının tek ebeveyn tarafından üstlenilmesi gibi nedenler etkili olabilir.
Reddedici tutuma sahip ailelerde yetişen çocuklar sevgiye en çok ihtiyaç duydukları anlarda aileleri tarafından reddedildikleri için ruhları derin yaralar almıştır. Dolayısıyla bu bireyler intihara ve çeşitli psikolojik bozukluklara daha yatkındırlar. Bu ailelerde kötü muameleye maruz kalmak istemeyen çocuk, ailelerine karşı uysal ve edilgen bir tavır içerisindedir. Fakat içten içe ebeveynlerine karşı düşmanlık duyguları besleyebilirler. Sürekli aileleri tarafından hayal kırıklığına uğratılan bu bireylerin özgüvenleri gelişmemiştir. Bu bireyler aileye en ihtiyaç duyulan dönem olan erken çocukluk dönemi boyunca anne babaları tarafından yalnız bırakılmışlardır.
Anne Baba Tutumlarıyla İlgili Kuramsal Açıklamalar
Gelişim psikologları 1920 yılından beri ailenin, çocuğun zihinsel ve sosyal gelişimi üzerine etkisini incelemişlerdir. Alan çalışmalarının büyük bir kısmını anne baba tutumları oluşturmuştur. Bu yıllarda yapılan çalışmaların odak noktası ailelerin çocuk yetiştirmede benimsediği farklı yaklaşımlar ve bu yaklaşımların gelişimsel sonuçları olmuştur. Pek çok araştırmacı tarafından çocuğun ailesiyle kurduğu özdeşimin, gelişimi üzerine etkisi konu alınmıştır. Çocuk gelişimi üzerinde aile davranışlarının etkisi pek çok kuramın önemli bir parçasını oluşturmuştur.
Ebeveynlerin düşünce sistemlerini, uygulama ve davranışlarını, çocukla arasındaki duygusal ilişkiyi içeren anne baba tutumları ile ilgili yapılan çalışmalara farklı kuramsal bakış açıları hâkimdir. Her bir model ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiyi farklı öğelere göre açıklamaktadır. Bu bölümde anne baba tutumları ile ilgili farklı kuramsal yaklaşımlar ele alınmıştır.
1. Psikodinamik Model
Psikodinamik bakış açıcına sahip araştırmacılar çalışmalarını ebeveynler ve çocuk arasındaki duygusal ilişkinin çocuğun kişilik, psikoseksüel ve psikososyal gelişimine etkisi üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Bu teorisyenlere göre çocuklar ve ebeveynler arasındaki duygusal ilişki farklılıkları ebeveyn tutumlarından kaynaklanmaktadır.
Köksal’ın aktardığı üzere; Freud’a göre çocuğun kişilik gelişimi üzerinde anne baba tutumlarının etkisi bulunmaktadır. Özellikle ilk beş yaş bu açıdan çok önemlidir. Freud’a göre kız ve erkek çocukları 5 yaşlarına kadar olan dönemde anne figürü ile kendini özdeşleştirmektedir. Dolayısıyla Freud bu dönemde babanın çok da önemli olmadığını ileri sürmüştür.
Gençtan’ın aktardığı üzere; Adler çevrenin birey üzerindeki etkilerini tartışırken ailenin öneminin üzerinde özellikle durmuştur. Freud’la paralel olacak şekilde, yaşamın ilk beş yılının ve bu dönemde aile ile kurulan ilişkilerin kişilik özelliklerinin belirlenmesindeki etkisini vurgulamıştır. Freud’ a göre çocuğun sorunları biyolojik dürtüleri ile ailesinin karşısına çıkardığı gerçeklerin çatışması ve cinsel gelişim sürecinde karşı cinsten ebeveynine karşı bir tutku geliştirmesi sebepleriyle yaşanmaktadır. Adler ise kuramında özellikle ebeveyn tutumlarına ve kardeşler arası ilişkinin niteliğine değinmiştir. Ebeveyn çocuk ilişkisinde özellikle ‘‘sevilmeyen çocuk’’ ve ‘‘şımartılmış çocuk’’ kavramları üzerinde durmuştur.
Şımartılmış çocuklar yaşamlarının ilk günlerinden itibaren her ihtiyaçlarının karşılanacağına ve isteklerinin buyruk niteliği taşıdığına inanırlar. Adler’e göre suç işleyen insanların çoğu çocukluklarında şımartılmışlardır. Bu çocuklar yetişkin bir birey olduklarında kendileri bir katkıda bulunmasa dahi toplumun onlara bir yaşam sağlamak zorunda olduğuna inanırlar. Bu nedenle toplumun vermediği hakları kendilerine tanımaya çalışırlar. Çocukluk dönemleri boyunca anne babalarından hayranlık gördükleri için kendilerini büyük görürler. Çevrelerine sürekli bir kralmışçasına emirler verirler fakat temelde bağımlıdırlar. Sevilmeyen çocuklar ise çevrelerinde düşmanca davranan kişiler görmeye alıştıkları için yetişkin bir birey olduklarında insanların kendilerine hep karşı olacağına inanırlar. Haklarını savaşarak elde edebileceklerini düşünürler. Bu bireylerin geçimsiz tavırları ve düşmanca davranışları amaçlarına ulaşmaları konusunda engeldir. Her iki çocuk türü de hatalı bir eğitim görmüştür.
Adler’e göre sağlıklı bir eğitim ise şu şekilde olmalıdır: anne baba çocuğa sevgi vermeli, girişimcilik yeteneği ve özgüven kazanabilmesi için çocuğu desteklemelidir. Çocuğa ne az ne de çok yardım etmelidir. Çocuğun yanlış davranışları yumuşak bir yaklaşımla düzeltilmelidir. Ancak bu şekilde sağlanan disiplinin olumlu etkileri olur. Böyle bir ortamda yetişen çocuk da yürekli ve topluma yönelik bir birey olur.
2. Davranışçı Model
Davranışçı kurama göre insan fizyolojik tepkilerinden ve davranışlarından ibarettir. Birey dünyaya geldiğinde zihni üzerine yazı yazılmayı bekleyen boş bir kâğıt gibidir, öğrenme deneyimlerimiz ise bu kâğıda yazılan yazılardır. Davranışçı model tüm insanların özünün aynı olduğunu, insanların çevrelerinin etkileriyle şekillendiğini ve iyi bir şekilde yön verilmesi durumunda insanın sorunsuz ve kusursuz olabileceğini savunur.
Türkçapar’ın aktardığı üzere; Skinner’a göre davranışlar daima başka etkenler tarafından kontrol edilmektedirler. Bu etkenlerin en önemlisi ise ailedir. Örneğin kişinin bir mesleği seçmesi özgür bir seçim gibi görülebilir ama bu bireyin ailesindeki koşullanmaların bir sonucu olabilir. Watson’da aynı şekilde insan davranışlarını etkileyen en önemli faktörün aile olduğunu vurgulamıştır. Ailemizin bizi şekillendirdiğini savunmuştur. Bu düşüncesini ‘‘Bana bir düzine sağlıklı bebek verin, kendi özel davranışçı yöntemlerimle onları yetiştirerek, başka bir şeye gereksinim duymaksızın, onları doktor, avukat, sanatçı, esnaf hatta dilenci veya hırsız yapabilirim.’’ şeklinde ifade etmiştir. Watson’ın bu ifadesi anne baba tutumlarının ve ebeveynlerin uyguladıkları disiplin yöntemlerinin çocukların kişilik gelişimlerinde ve hayatlarında ne kadar büyük bir etkisi olduğunu kanıtlar niteliktedir.
3. Aile Sistemleri Modeli
Murdock’un aktardığı üzere; Satir’e göre aile kişinin yoğrulduğu hamur tahtasıdır. Anne baba ve çocuk temel üçgeni oluştururlar. Bu ilişki kişinin yaşam işlevleri üzerinde etkilidir. Çocuklar dünyayla nasıl baş edeceklerini, başkalarına güvenilip güvenilmeyeceğini, iletişimi nasıl sağlayacaklarını temel üçgen üzerinden öğrenirler. Çocuğun kişisel gücüne dair düşünceleri temel üçgende yaşadığı ilişkilere göre şekillenir. Üçgen ilişkisinde doğal olarak bazen kişilerden biri kendisini diğer iki kişinin ilişkisinin dışında hisseder. Çocuk da arada sırada ebeveynlerinin ilişkisinin dışında kalabilir. Eğer çocuk bu durumu bir reddetme olarak algılarsa benlik saygısı düşer.
Yine Murdock’un aktardığı üzere; Satir’e göre düşük benlik saygısı bulaşıcıdır. Düşük benlik saygısına sahip kişiler genellikle evlenmek için düşük benlik saygısına sahip bireyleri seçer. Bu insanlar evliliklerinde duygularını göz ardı ederler ve stres durumlarında benlik saygıları daha da düşer. Böyle bir ortamda yetişen çocuklar da düşük benlik saygısına sahip olmaktadır. İyi bir benlik saygısına sahip olan ebeveynler ise bunu çocuklarına da öğretirler.
4. Baumrind’in Sınıflandırması
Yılmaz’ın aktardığına göre; Baumrind okul öncesi çocuklarla laboratuar çalışmalarında ve ev ortamlarında yaptığı gözlemler sonucu anne baba ve çocuk etkileşimini incelemiştir. Baumrind’e göre anne baba tutum kavramı bir ebeveyn olarak anne babanın sahip olduğu inançlar ve değerlere dayanarak göstermiş olduğu davranışlardır. Baumrind çocuk yetiştirme konusunda ebeveyn tutumları ile ilgili dört boyut belirlemiştir. Bunlar ebeveyn çocuk ilişkisinde açıklık, ebeveynin kontrolü, bakım-destek ve olgunluk beklentisidir. Ebeveyn çocuk iletişiminde açıklık ebeveynlerin alınacak kararlarda çocuklarının görüşlerine ne derece değer verdiği, bu konuda çocuklarını ne derece cesaretlendirdiği, ebeveynlerin çocuklarına getirdikleri sınırların nedenleri konusunda onları ne derece bilgilendirdiğini içerir. Ebeveyn kontrolü boyutu anne babanın koyduğu kurallara çocukların ne oranda uymak zorunda olduklarını ifade eder. Bakım-destek boyutu ebeveynlerin çocuklarına bakım ve destek sağlarken onlara ne derece sıcak, sevecen, yakın ve ilgili davrandıklarını içermektedir. Olguluk beklentisi boyutu ise anne babaların çocuklarını duygusal, sosyal ve zihinsel boyutta başarılı olmaları için ne oranda teşvik ettiklerini içermektedir. Olgunluk beklentisi yüksek anne babalar çocuklarını kendi çaba ve yetenekleriyle yaşamayı öğrenme konusunda teşvik ederler.
Bu dört temel boyutun kombinasyonu sonucunda üç temel anne baba tutumuna ulaşılmıştır. Bunlar izin verici, otoriter ve demokratik ebeveyn tutumlarıdır. Bu sınıflamaya göre açık iletişim ve bakım boyutlarında düşük, kontrol ve olgunluk beklentisi boyutlarında yüksek olan anne babalar otoriter, tüm boyutlarda yüksek özelliklere sahip anne babalar ise demokratik ebeveyn tutumuna sahiptir. Kontrol ve olgunluk beklentisi düşük, açık iletişim ve bakım boyutlarında yüksek anne babalar ise izin verici ebeveyn tutumundadırlar.
Demokratik tutumu benimseyen ebeveynlerin çocukları kendini iyi ifade eden, bağımsız, sosyal ve akademik yönden başarılı çocuklardır. Otoriter ve izin verici ailelerde yetişen çocukların benlik saygısı, ruh sağlığı, sosyal gelişim ve akademik başarı anlamında yapılan ölçümlerde demokratik ailelerde yetişen çocuklara oranla puanları düşüktür.
5. Maccoby ve Martin’in İki Boyutlu Bakış Açısı Modeli
Anne baba tutumlarına ilişkin farklı bir bakış açısını ise Dokuzlu’nun bildirdiğine göre; Baumrind’in çalışmalarından yola çıkan Maccoby ve Martin geliştirmiştir. Duyarlılık/kabul-ilgi ve talepkarlık/kontrol olarak ayrılmış iki farklı kategorinin kesişiminden dört farklı ebeveyn tutumu ortaya çıkmıştır. Dokuzlu’nun aktardığı üzere; Maccoby ve Martin Baumrind’in izin verici tutum adını verdiği anne baba tutumdan yola çıkarak ihmalkâr tutum adını verdikleri, düşük düzeyde kontrol ve kabul içeren yeni bir tutum ortaya çıkarmışlardır.
İzin verici ebeveyn tutumuna sahip anne babalar çocuklarının fikirlerine açıktır ve kendi başlarına karar almaları konusunda onları desteklerler. Çocuklarına karşı ilgili ve destekleyicidirler. Aynı zamanda olgunluk beklentileri çok yüksek değildir. İhmalkâr ebeveynler ise çocuklarıyla sıcak bir iletişim kurma konusunda hiçbir çaba göstermezler. Onlara göre çocuğun temel ihtiyaçlarının yerine getirilmesi ebeveynlik görevlerinin tamamlanması için yeterlidir. Çocuklarıyla hiçbir fikir alışverişleri ve güçlü bir iletişimleri yoktur.
6. Sosyal Öğrenme Modeli
Bandura insanların davranışlarını incelerken o insanın yaşadığı ortam içinde değerlendirilmesinin önemini vurgular. Sosyal ortam içerisinde gözlemleyerek öğrenme, öğrenme sürecinde ilk önceliktir. Çocuk çevresindeki insanların davranışlarını gözlemler ve bir süre sonra onları taklit etmeye başlar. Bu duruma model alarak öğrenme adı verilmiştir. Gözlem çocuğun o davranışı öğrenmesi için yeterlidir, fakat çocuğun taklit etmeye başlaması için gözlemlediği kişi belirli özelliklere sahip olmalıdır. Bu özellikler şunlardır:
Model almada dikkatle ilgi boyutu: çocuğun gözlemle öğrenebilmesi için model aldığı kişiye dikkat etmesi gerekir. Güçlü, saygınlık sahibi ve başarılı kişilerin taklit edilme oranı daha yüksektir.
Model almada sıcaklık boyutu: kişinin dostça, sıcak ve destek verici davranması model alınma olasılığını arttırır.
Modelin inisiyatif sahibi olma boyutu: model alınan kişinin davranış sonrasında ceza ya da ödül gibi bir inisiyatifi varsa, çocuk tarafından taklit edilir.
Modelle gözlemci arasındaki benzerlik boyutu: model ile gözleyen kişi arasında yaş, cinsiyet, ırk, sosyal sınıf gibi ortak özelliklerin olması taklit edilme olasılığını arttırır. Bu nedenle çocuklar aynı cins ebeveynlerini daha çok taklit etmektedir.
Ebeveyn tutumlarında sosyal öğrenme kuramını temel alan araştırmacılar anne baba tutumları yerine anne baba davranışları ve uygulamalarıyla ilgilenmişlerdir. Dolayısıyla anne baba tutumlarını ebeveynlik davranışlarına göre sınıflandırmaya çalışmışlardır. Çocukların öğrenme ortamındaki farklılıklar gelişimlerine yansımaktadır. Bu nedenle anne baba tutum ölçekleri hazırlanırken bu ortamı tanımlayan davranışların üzerinde durulması hedeflenmiştir. Ailelerin çocuklarının sosyalleşmesine yönelik hedefleri, ebeveynlik davranışları üzerinde son derece etkilidir.
7. Bilişsel Gelişim Modeli
Bilişsel gelişim kuramında organizmanın çevreye aktif adaptasyonundan bahsedilmektedir. Gelişim organizmanın doğuştan getirdiği potansiyele bağlı olarak gerçekleşmektedir. Sosyal çevrenin etkisi çocukta var olan potansiyelin gerçekleşmesinde yavaşlatıcı, hatta inhibe edici bir rol oynayabilir. Gelişim basamaklar halinde oluşmaktadır ve her çocuk belirli gelişim düzeylerinde belirli yeteneklere ve sınırlılıklara sahiptir. Bu görüş doğrultusunda araştırmacılar anne baba davranışları, beklentileri ve tutumlarıyla çocuğun mevcut gelişim düzeyi arasında bir ilişki olup olmadığı konusunda incelemeler yapmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre ailelerin uyguladıkları ceza yöntemlerinin şekli ve sıklığıyla çocuklarına yönelik beklenti düzeyleri ilişkilidir. Aileler çocuklarından yaşlarına uygun olmayan taleplerde bulunabilmektedir. Hem aşırı beklentiler hem de çocuğa yaşına uygun uyaranların verilmemesi çocuk gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Her iki durumun da aşırısı çocuk ihmali hatta istismarına yol açmaktadır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda anne babaların çocuk gelişim basamakları konusundaki bilgi düzeylerinin ebeveynlik tutumunu etkilediği söylenebilir.
8. Sistem Modeli
Sistem modeline göre sistem dengeyi bulmak ve korumak amacıyla fonksiyon göstermektedir. Bu modele göre insan gelişimi sosyal ve psikolojik sistemlerin kaynaşmasıyla oluşur. İnsan ve çevre karşılıklı ilişki sırasında yaşam boyu sürecek bir denge arayışı içerisindedirler.
Sistem modeli çocuğun sahip olduğu mizacın anne baba ve çocuk ilişkisi açısından son derece önemli olduğunu savunur. Anne baba ve çocuk arasında sürekli denge sağlanmalıdır. Anne babanın standartları ile çocuğun davranışları arasında denge olmalıdır. Standardın altındaki çocukların istenilen düzeye getirilmesi için desteklenmesi gerekmektedir.
Ekolojik kuram, dialektik kuram ve etkileşim kuramı sistem kuramı içerisinde yer almaktadır. Ekolojik kuram değişen çevre ile gelişen insanın etkileşimini ele alır. İlk etkileşim anne baba ve yakın çevre ile başlar. Sosyokültürel çevrenin katılımı ile daha geniş çevrelerle etkileşim kurulur. Dialektik kurama göre kişi çevresel şartlardan bir kısmını seçme konusunda özgürdür ve sonuçta bu çevre tarafından şekillendirilir. Bu nedenle anne baba çocuk arasındaki ilişki yalnızca ikili ilişki düzeyinde incelenmemelidir. Çocuk ve aileyle ilişkili olduğu düşünülen tüm çevre etkenleri araştırılmalıdır. Etkileşim kuramına göre ise anne babalar çocuğun davranışını şekillendirmeye çalışırken, kendi davranışlarını da çocuğa göre şekillendirmektedir. Bu nedenle anne babanın çocuğa karşı davranışları incelenirken çocuğun kişilik özelliklerinin ebeveynlerine yansıması da göz önünde bulundurulmalıdır.
9. Schaefer’in Sınıflandırması
Yücel’in bildirdiğine göre; Schaefer ebeveyn tutumlarına ilişkin kontrol boyutlarını iki boyutlu bir eksen üzerinde açıklamıştır. Bu boyutlar ‘kontrole karşılık özerklik’ ve ‘sevgiye karşılık düşmanlık’tır. Bu eksen kapsamında sevgi-kontrol, sevgi-özerklik, düşmanlık-kontrol, düşmanlık-özerklik olmak üzere dört ayrı kontrol biçimi tanımlanmıştır. Anne baba tutumuna ilişkin kontrolsüz düşmanlık saldırganlığa, kontrolsüz özerklik ise izin verici tutuma neden olur. Aşırı kontrollü düşmanlık ise öfke patlamalarına neden olmaktadır.
10. Lamborn ve Arkadaşlarının Sınıflandırması
Yücel’in bildirdiğine göre; Lamborn ve arkadaşları Anne Baba Tutum Ölçeği’ni geliştirirken Maccoby ile Martin’in ve Steinberg ve arkadaşlarının çalışmalarından yararlanmışlardır. Anne baba tutumlarını hem boyutlar hem de kategorik şekilde incelemişlerdir. Boyutlar temelinde ‘psikolojik özerklik’, ‘kontrol-denetleme’, ‘kabul-ilgi’, kategorik temelde ise otoriter, demokratik, izin verici ve ihmalkâr anne baba tutumları ele alınmıştır.
Psikolojik özerklik; demokratik anne baba tutumunun çocuğa ne düzeyde yansıtıldığını ve ebeveynlerin çocuklarının bireyselliğini ifade etmelerine ne düzeyde olanak sağladığını ölçer. Kontrol-denetleme; çocukların anne babalarını ne düzeyde denetleyici ve kontrollü algıladıklarını ölçer. Kabul-ilgi; çocukların anne babalarını kendilerine ne derece yakın, sevecen, ilgili, içten olarak algıladıklarını ölçer.
Anne baba tutumlarıyla ilgili modeller farklı konulara temas etseler de birleştikleri temel bir nokta vardır: Ebeveynlerin sergiledikleri davranış ve tutumlar çocukların kişiliklerini önemli derecede etkilemektedir. Farklı aile yapılarına ve kültürlere göre bu etkiler değişiklik gösterebilir.
Anne Baba Tutumlarının Önemi
Bireylerin dünyaya geldikleri andan itibaren etkileşimde bulundukları ilk kişiler anne ve babalarıdır ve bu durum bireyin hayatı boyunca devam etmektedir. Anne baba ile etkileşimi bireyin kişilik yapısının oluşması için çok önemlidir. Anne babası ile sağlıklı ve tutarlı bir etkileşimi olan çocuk, hayatına bağımsız bir birey olarak devam edecektir. Bireyler alışkanlıklarını, kültürel değerlerini ve gelişim görevlerini aile içerisinde öğrenmektedirler.
Anne babalarıyla sağlıklı etkileşimleri sonucunda bireyler yeterlilik duygusu kazanmakta ve olumlu benlik tasarımları oluşturmaktadırlar. Olumsuz anne baba tutumları etkisinde yetişen bireyler ise daha kaygılı, tükenmiş, problem çözme becerisi, özerklik gelişimi, atılganlık seviyesi, benlik saygısı hatta okul başarıları dahi daha düşük olan bireylerdir.
Doğum anından itibaren anne ve babanın çocuğa yönelik tüm davranışları çocuk tarafından kaydedilmektedir. Kişilik gelişimi yaşam boyunca devam etmektedir. Fakat kişiliğin gelişmesine ve yapılanmasına dair temel çocukluk döneminde atılmaktadır. Anne babaları ile sağlıklı ilişkiler kurabilen çocuklar kendilerini daha olumlu algılarlar ve aileleri ile kurdukları bağ daha güçlüdür. Çocuklarını dinleyen ve onlarla olumlu ilişkiler kuran ebeveynlerle yetişen bireyler kendilerini değerli hissetmeyi ve özgüvenli olmayı daha çocukluk yıllarında öğrenmişlerdir. Aile içerisinde değersiz hissettirilen çocuklar için ise başkaları tarafından da değersiz görülmek olağandır. Bu bireyler sürekli en kötü senaryoyu bekledikleri için, kendini doğrulayan kehanet şeklinde tüm sorunları kendilerine çekerler. Gerçekçi olmayan duygulara sahiptirler.
İnsanın hayatta en çok değer verdiği iki birey anne ve babasıdır. Dolayısıyla bireyin benlik saygısı ile anne babası tarafından bireye verilen değer birbirine bağlıdır. Benlik saygısı ile anne baba tutumları arasındaki ilişkinin araştırıldığı bir çalışmanın sonucuna göre; anne baba tutumlarını katı olarak algılayan bireylerin benlik saygısı düzeyleri, anne baba tutumlarını hoşgörülü olarak algılayanların benlik saygısı düzeylerine göre düşüktür.
Anne baba tutumlarının çocuğun kişilik gelişimine etkisi olumlu ve olumsuz olabilmektedir. Yanlış tutumlardan birini sergileyen anne babalarla büyüyen bireylerin hem kendilerine has bir kişilik geliştirmeleri engellenmiş hem de sağlıksız bir kişilik geliştirmelerine neden olunmuştur. İletişimin yüksek, hem eşler hem de çocuklar arasında karşılıklı sevgi ve saygının olduğu ailelerde ise çocukların duygu ve düşüncelerine önem verildiği için kendilerini bağımsız bir birey olarak değerlendirebilmelerinin önü açılmıştır. Bebekliklerinden itibaren anne ve babalarından yeterli ilgi ve sevgiyi alabilen, girişimcilikleri desteklenen bireylerin öz güvenleri gelişmiştir. Aile içi kararların alınmasında söz sahibi olarak yetişen bu çocuklar, tek başlarına karar alma cesaretini gösterebilecek bireyler haline gelmiştir. Bu tip ailelerde yetişen bireyler kendilerini gerçekleştirmiş insan tipi içine girmektedirler.
Çocuklarını kendilerinden ayrı bir birey olarak kabul edebilen aileler, çocuklarının kendilerine has kimliklerini geliştirebilmesine fırsat sağlarlar. Böyle ailelerde yetişen bireyler kendi başlarının çaresine bakabilecek olgunluğa erişmiştir. Psikolojik sağlıkları yerinde olan ve çağdaş insan özelliklerine sahip bireylerdir. Yeterli bir kişilik geliştirebilme, gerçekçi benlik kavramına sahip olma, insani değerlere saygılı olma, zamanı iyi kullanabilme, yaratıcı olma, kendine saygı duyma, kendini olduğu gibi kabul etme, duygularını açıklayabilme, değişime açık olma gibi özelliklerin gelişmesinde anne baba tutumları etkilidir.
Çocuğun benlik kavramı yetişkinlerin en başta da anne babasının ona yönelik tutumlarının bir yansıması olarak gelişmektedir. Anne babası tarafından itici bir tutumla karşılaşan çocuk kendini değersiz hissetmeye başlar. Çocuk onaylanan ve onaylanmayan davranışların ayrımını anne babasından gelen tepkiler sonucunda öğrenmektedir. Bu nedenle istenilen davranışları sergilediğinde ailesinden onay bekler. Bu davranışları sonucunda desteklenmeyen çocuk doğru ve yanlış davranışların ayrımını yapmakta zorlanır. Fakat istenen davranışları sergilediğinde ailesi tarafından desteklenen çocuk, hangi davranışların onaylandığını öğrenir. Ancak bu şekilde kendi kendini yönetebilen, özgüven sahibi bir çocuk yetiştirilebilir.
Anne baba tutumları bireyin sadece çocukluk döneminde etkili değildir. Bireylerin çocuklukları boyunca deneyimledikleri yaşantı sonucunda hafızalarında annelik, babalık ve çocukluk rollerine dair kalıntılar yer etmeye başlar. Bu kalıntılar gelecek yıllardaki tutumlarımıza etki etmektedir.
Kendi çocukluk yıllarında anne babaları tarafından engellenmiş bireyler çocuklarına karşı bilinçdışı bir kıskançlık geliştirebilirler. Kendilerine anne babaları tarafından tanınmamış olan özgürlüklere çocuklarının da sahip olmasını istemezler. Bu nedenle anne babalarından gördükleri yöntemleri kullanarak çocuklarını aşağılar ve suçlarlar. Ya da tam tersi bir şekilde, anne babasının aşırı baskısıyla yetişen bireyler, çocuklarına karşı aşırı yumuşak ve hoşgörülü bir tutum sergileyebilirler. Bu da çocuğun ihtiyacı olan rehberliği ailesinden alamamasına neden olur. Bu şekilde yetişen çocuklar saldırgan ve isyankâr davranışlar göstermeye başlarlar.
Anne baba tutumları gelişmekte olan çocuklara örnek bir model oluşturur. Bu nedenle çocuğun kişiliğini etkilerler. Çocuk özdeşim modellerinden edindiği benzer davranışları sergilemeye başlar. Anne ve babaların çocuklarına sağlıklı bir tutum yöneltebilmesi, onların birbirlerine karşı duydukları sevgiye, dengeli, saygılı ve kendileriyle barışık olmalarına bağlıdır. Yapılan araştırmalarda çocuklarına sağlıklı bir tutumla yaklaşan anne babaların, ikna yoluyla denetim kurmalarının olumlu etkileri olduğu görülmüştür. Araştırmalara göre destekleyici, demokratik bir tutuma sahip anne babaların ikna yolunu kullanmaları sebebiyle, çocukları daha sağlıklı bir şekilde psikososyal gelişimlerini tamamlamakta, anne babalarını özdeşim modeli olarak benimsemekte, dolayısıyla anne babalarının ahlaki görüşlerini daha kolay benimseyip onların beklentilerine cevap verebilmektedirler.
Araştırma sonuçlarına göre demokratik anne baba tutumları ve kaygı, saldırganlık, olumsuz değerlendirilmekten korkma, sosyal kaçınma ve huzursuzluk arasında olumsuz bir ilişki varken; demokratik anne baba tutumları ile bireylerin kendini gerçekleştirme, psikolojik uyum, benlik saygısı ve atılganlık düzeyleri arasında olumlu bir ilişki vardır.
Anne babaların çocukların içlerinde bulunan dürtüleri bastırması sonucunda çocuklarda farklı korkular, psikolojik problemler, utanç ve suçluluk hissi meydana gelmektedir. Anne baba ve çocuk arasındaki duygu eksikliği çocukta saldırganlık, çekingenlik, nevrotiklik gibi istenmeyen kişilik özelliklerinin oluşmasına neden olabilir. Anne babalarının davranışları sonucunda kendisine haksızlık yapıldığını düşünen birey depresyon yaşayabilmektedir. Eğitimde cezaya ve sıkı disiplin kurallarına başvurulan ailelerde yetişen bireylerin depresyona ve madde kullanımına daha yatkın olduğu belirtilmiştir. Yapılan araştırmalar sosyal fobik kişilerin anne babalarını çocuklarını mahcup eden, ilgisiz ve reddedici bulduğuna işaret etmektedir. Anne babaların aşırı kuralcı, denetleyici ve koruyucu olmaları, kısıtlı duygusal destek vermeleri, çocuklarının özgürlüklerini kısıtlamaları sosyal fobiye yol açabilmektedir.
Kısaca; anne baba tutumları çocukların, gençlerin hatta yetişkinlerin akademik başarı düzeylerini, ruh sağlıklarını, psikososyal gelişim düzeylerini ve kişilik özelliklerini etkilemektedir. Tüm bu nedenlerden ötürü anne baba tutumlarının hem çocukluk döneminde hem de bireyselleşmenin tamamlandığı andan itibaren verilen kararlar ve sergilenen davranışlar üzerindeki etkisi değerli ve önemlidir.
Anne Baba Tutumlarını Etkileyen Faktörler
Gündelik hayatımızda birbirinden çok farklı olan anne baba tutumlarıyla karşılaşırız. Bazı aileler çocuklarına sevgi ve saygı ile rehberlik eder, bazı anne babalar ise sıkı kurallar koyarak çocuklarına disiplin vermeye çalışırlar. Ebeveyn tutumlarının belirleyicileri çocuğa gösterilen sevgi ve ilgi, çocuğun bir birey olarak kabul edilmesi, çocuğun eğitiminde kullanılan disiplin yaklaşımlarıdır.
Aşağıda anne baba tutumlarını etkileyen faktörler ‘‘anne baba ile ilgili faktörler’’ ve ‘‘çocuk ile ilgili faktörler’’ olmak üzere iki başlıkta ele alınmıştır.
Anne Baba ile İlgili Faktörler
Anne babaların çocuk yetiştirme tutumları pek çok faktöre bağlı olarak değişebilir. Ebeveynlerin yaşı, meslekleri, en uzun süre yaşadıkları yerler, aile tipleri, ailenin bir arada ya da parçalanmış olması, anne babanın doğumdan önce oluşturdukları çocuk beklentileri, anne baba ilişkisi, anne babanın sahip olduğu sosyal destek, anne babanın stresörleri, anne babanın çocuğu isteyerek dünyaya getirip getirmedikleri, anne babanın çocuk yetiştirirken karşılaştıkları problemleri danıştıkları kişi, anne babanın çocuk yetiştirme konusunda kendilerini yeterli hissedip hissetmemeleri, anne babanın çocukları ile istedikleri düzeyde ilgilenip ilgilenememeleri gibi etmenler ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusunda hangi tutumu benimseyeceklerini belirler.
Bu bölümde sosyoekonomik faktörlerin, anne babanın eğitim durumunun, anne babanın ruh sağlığının, kültürel değerlerin, annenin çalışma durumunun, anne babanın yetiştiriliş tarzının, anne babalığa ilişkin bilgi düzeylerinin ebeveyn tutumlarına etkisi açıklanmıştır.
1. Sosyoekonomik Faktörler
Anne babanın sosyoekonomik durumları çocuklarına yönelik davranış ve tutumlarını etkilemektedir. Sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ebeveynler çocuk eğitimiyle ilgili seminerleri, panelleri, yayınları daha rahat bir şekilde takip edebilmektedir. İhtiyaç hissettikleri anda uzman kişilere danışabilmekte, onlardan yardım alabilmektedirler. Sosyoekonomik düzeyi yüksek olan aileler çocuklarına daha tahammüllü davranmakta, daha olumlu yaklaşmaktadırlar. Aynı zamanda sosyoekonomik açıdan üst düzeyde olan aileler çocuklarıyla daha sık iletişim kurmakta, çocuklarının doğuştan iyi olduklarına inanmakta, merakı, yaratıcılığı, eşitliği, sorun çözücü olmayı ve başarıyı önemsemektedirler.
Ekonomik sıkıntılar ebeveynlerin çocuklarına yönelik tutumlarını olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Sosyoekonomik olanakları kısıtlı olan ailelerde ailelerin zor ve stresli bir yaşam altında olmaları nedeniyle çocuk istismarı daha fazladır. Düşük sosyoekonomik düzeydeki anne babalar çocuklarından daha az başarı beklemekte, çocuklarına otoriteye saygı konusunda ve itaat etmeye yönelik baskı uygulamaktadırlar. Düşük sosyoekonomik düzeydeki ebeveynler, yüksek sosyoekonomik düzeye sahip ailelere oranla çocuklarına daha sert davranmaktadırlar. Demiriz ve Öğretir’in araştırmasına göre sosyoekonomik düzeyleri incelenen ailelerden, alt sosyoekonomik düzeydeki ebeveynlerin, ebeveynlik rollerini daha fazla reddettikleri, aile içinde daha geçimsiz ve daha koruyucu oldukları, daha sıkı disiplin uyguladıkları görülmüştür.
2. Anne Babanın Eğitim Durumu
Araştırmalara göre yüksek derecede eğitim alan anne babalar daha demokratik bir ebeveyn tutumunu benimsemektedirler. Aynı zamanda çocuğun çevreye uyumu ile annenin eğitim düzeyi arasında anlamlı bir ilişki vardır.
Babaların eğitim düzeyi arttıkça annelerin aşırı koruyucu tutumlarında, ev geçimsizliğinde, baskıyla disiplin sağlama oranlarında ve ev kadınlığını reddetme isteklerinde azalma olmaktadır. Eşlerin eğitim düzeyi arttıkça çocuklarına karşı tutumları olumlu yönde artmaktadır. Fakat anne ve babanın eğitim düzeyinin düşüklüğü çocuklarına karşı sergiledikleri tutumları olumsuz yönde etkilemektedir. Coşkun ve Baş’ın araştırmasına göre ilkokul mezunu ebeveynler çocuk yetiştirme konusunda otoriter bir tutum benimsemişlerdir.
3. Anne Babanın Ruh Sağlığı
Kötü bir çocukluk geçiren anne babalar çocuklarının ihtiyaçlarına daha az duyarlı olabilmekte, daha kolay öfkelenip, daha tepkisel davranabilmektedirler. Aynı zamanda kötü bir çocukluk yaşayan ebeveynlerin sorunlarla başa çıkma becerileri tam olarak gelişmemiştir. Mutsuz bir çocukluk yaşantısının bireyler için ilerleyen dönemlerde kendi evliliklerinde boşanmalara, ciddi aile problemlerine, çocukları hırpalama davranışlarına neden olduğu bulunmuştur.
Ebeveynler bilinçdışlarında çocuklarına karşı kendi içlerindeki olumsuz bir duyguyla çatışmaları ve bu duyguyu bastırmaya çalışmaları sebebiyle aşırı hoşgörülü, şımartan bir tutum geliştirebilmektedirler. Aşırı düşkün bu davranışları çocuklarını aslında ne kadar sevdiklerini kendilerine kanıtlamak için sergilerler.
Endişeli ve depresif anne babalar incelendiğinde kendi ebeveynlerinin de anksiyete ve depresyon gibi ruhsal bozukluklara sahip oldukları görülmüştür. Aşırı şüpheleri ile düşünce ve ruhsal fonksiyonlarındaki bozulma nedeniyle şizofren bir anne çocuğuna aşırı şekilde düşebilmektedir. Aşırı koruyucu tutum doğrudan ebeveynlerdeki ruhsal bozukluktan kaynaklanabilir.
4. Kültürel Değerler
Farklı kültürlerdeki aileler farklı ebeveynlik tutumlarına sahip olabilmektedirler. Anne babaların çocuklarına dair beklentileri ve toplum gelenekleri ailelerin farklı çocuk yetiştirme tutumlarına sahip olmasının nedenidir. Örneğin Amerikan toplumunda çocuktan eğitim yaşamını tamamladığı andan itibaren kendi ayakları üzerinde durması beklenir. O ana kadar çocuğa gerekli ilgi ve sevgi gösterilirken, kendi ayakları üzerinde duran çocuktan ailenin neredeyse hiç beklentisi kalmaz.
Japon toplumunda ise durum neredeyse tam tersidir. Anne ve baba yaşamları boyunca çocuklarından sorumludur. İlerleyen dönemlerde de çocuktan ailesine saygılı ve bağlı olması, ailesiyle iş birliği içerisinde yaşaması beklenir.
Ülkemizde de genellikle kırsal kesimlerdeki anne babalar tarafından çocuklar yaşlılığın sigortası olarak nitelendirilmektedir. Büyük şehirlerde ise anne babalar çocuklarının bağımsızlıklarına daha fazla önem vermektedirler.
5. Annenin Çalışma Durumu
Annenin bir mesleği olması onun için sosyal bir destektir. Bu sosyal destek annenin benlik saygısını arttırmakta ve annenin kendini daha iyi hissetmesini sağlamaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı anne çocuğa karşı daha olumlu bir tutum sergilemektedir. Araştırma sonuçları bu görüşü destekler niteliktedir. Çalışmayan anneler çalışan annelerden daha çok aşırı koruyucu tutum sergilemektedirler. Çalışan anneler çalışmayan annelere oranla daha fazla demokratik ebeveynlik tutumunu benimsemişlerdir. Aynı zamanda çalışan annelerin geçimsizlik düzeyinin çalışmayan annelerin geçimsizlik düzeyinden daha az olduğu bulunmuştur. Sıkı disiplin tutumlarının annenin çalışmasıyla birlikte azaldığı belirtilmiştir.
Annelerin aylık gelir durumlarına göre de çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Ömeroğlu aylık geliri yüksek olan annelerin aşırı koruyuculuk düzeylerinin aylık geliri düşük olan annelerin aşırı koruyuculuk düzeylerinden daha düşük olduğunu ve annelerin demokratik tutumlarının aylık gelir artışına paralel şekilde arttığını bulmuştur. Bir diğer araştırmaya göre aylık geliri fazla olan anneler çocuklarının bağımsızlıklarını ve kendi kendilerini yönetmelerini daha çok desteklemektedir. Geliri giderden fazla olan annelerin geçimsizlik düzeyleri geliri giderden az olan annelere oranla düşüktür. Aylık geliri düşük anneler çocuklarını kontrol etme ve disiplin konusunda daha katılardır. Annenin ekonomik durumun iyi olması istediği sosyal aktivitelere katılabilmesine olanak sağladığından annenin çocuk bakımından bıkmasını engellemektedir. Aynı zamanda ailede ekonomik sıkıntının olmaması eşler arasında bu konuda bir çatışma yaşanmamasını sağlar.
6. Anne Babanın Yetiştirilme Tarzı
Genellikle ebeveynler çocuklarına kendi anne babalarının onlara davrandığı şekilde davranır. Çünkü anne babaların çocuklarına dair tutumları kendi ebeveynleriyle kurdukları identifikasyondan etkilenir. Öğrenme kuramcıları bu durumu çocuğun anneyle yakınlığından dolayı onun davranışlarını içselleştirmesine bağlamaktadırlar. Örneğin; suçlu ve nevrotik ailelerden gelen bireylerin kendi kurdukları ailelerde aynı ebeveynlik tutumlarını gösterdikleri gözlemlenmiştir.
Araştırma sonuçları istismar edilen, sevgi ve ilginin az olduğu ailelerde yetişen bireylerin yetişkin olduklarında kendi çocuklarına da aynı şekilde davranma eğilimi içinde olduklarına işaret etmektedir. Annenin yumuşak davranışları, ilgisi, sevgisi, çocuğa dair tepkileri çocukların sağlıklı bilişsel ve duygusal gelişimleri üzerinde etkilidir. İstismara uğrayan bireylerin yetişkinliklerinde aynı davranışları sergilemesinin nedeni anne babayla olan identifikasyonlarının yanı sıra bireylerin sağlıklı bir kişilik geliştirememelerinden de kaynaklanır.
7. Anne Babalığa İlişkin Bilgi Düzeyleri
Anne babaların çocuklarını yetiştirme sürecinde çocuklarının içinde bulundukları gelişim döneminin özelliklerini bilmeleri son derece önemlidir. Ancak bu şekilde anne ve baba çocuklarının yaş ve becerilerine uygun beklentilere sahip olabilir. Anne ve babanın çocuklarının yaşının üzerinde beklentide bulunmaları çocuğu olumsuz etkiler.
Anne babaların çocuk yetiştirme konusunda bilgi sahibi olmaları önemli ve gereklidir. Anne babalar çocuk gelişimine dair yeterli derecede bilgi sahibi olmadığında çocuklarına karşı yanlış tutum ve davranışlar sergilemektedir. Bu yanlış tutumlar sonucunda çocuklar en temel olan öz bakım becerilerini dahi edinemeyebilirler. Anne babalar çocuk eğitimi hakkında yeterli derecede bilgi sahibi olmadıklarında çocukları için gerekli ve önemli olan uyarılarda bulunamamaktır.
Çocuk ile İlgili Faktörler
Çocukların cinsiyetleri, mizaç özellikleri, doğum sıraları, ailedeki çocuk sayısı gibi etkenler anne babaların çocuk yetiştirme tutumlarının belirlenmesinde etkilidir. Anne ve babalar genellikle doğum öncesinde çocuklarının cinsiyetine dair beklentiler geliştirirler. Eğer çocuk bu beklentiye uygun cinsiyete sahipse anne ve baba çocuklarına yönelik daha olumlu bir tutum sergilemektedir. Anneler kızlarıyla daha çok duygularını konuşmayı tercih ederken, oğullarıyla daha çok fiziksel temas kurmaktadırlar. Bu durum kız çocuklarının başkalarının duygularına göre hareket etmeyi öğrenmesini sağlar. Annelerin duygularını kızlarıyla olduğu kadar rahat bir şekilde oğullarına ifade edememesinden dolayı erkek çocuklar duygularını kontrol etme konusunda zorlanırlar.
Çocuğun mizacının anne babanın çocuğa yönelik tutumu konusunda etkisi olduğu düşünülmektedir. Çocuğun mizacı ile ebeveynlerin çocuğa yönelik tepkileri, çocuk yetiştirme çabaları, fedakârlıkları ve anne çocuk ilişkisi arasında bir ilişki vardır. Çocukların doğum sırasının da ebeveyn tutumları üzerinde etkisi vardır. Anne ve babanın ilk çocuklarından beklentileri yüksektir. Çocuklarına bir yetişkin gibi davranırlar. Dolayısıyla ilk çocuklarını daha erken olgunlaştırırlar. Anneler daha küçük yaştaki çocuklarına karşı daha hoşgörülü bir tutum sergilerler. Büyük çocuklarına karşı ise daha kontrollüdürler. Aynı zamanda ailede çocuk sayısı arttıkça her çocuğa birebir ayrılan zaman kısalmaktadır. Fazla çocuğu bulunan ailelerde çocukla geçirilen zamanın azalmasından dolayı çocukların okul başarılarının düşük olduğu tespit edilmiştir. Dört ve daha fazla çocuğu olan annelerin, bir ya da iki çocuğu olan annelere oranla daha baskıcı davranışlar sergiledikleri görülmüştür.
Anne Baba Tutumları ile İlgili Yapılan Araştırmalar
Anne baba ve çocuk arasındaki iletişim çocuğun kişilik gelişimini önemli ölçüde etkiler. Ebeveyn tutumları çocukların kişilik özellikleri üzerinde doğrudan etkilidir. Çocukların ilk öğrenmeleri aile içerisinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle anne baba tutumları son derece önemlidir. Aşağıda anne baba tutumlarıyla ve anne baba tutumlarının çocuk davranışlarına etkisi ile ilgili yapılan çalışmalar açıklanmıştır.
Balat, İstanbul Kadıköy ilçesindeki 78 ilköğretim okulundan 89 kız,94 erkek olmak üzere 183 çocuk ve ailesiyle bir araştırma yapmıştır. Çalışmanın amacı ilköğretime başlayan çocukların anne babalarının çocuk yetiştirme tutumlarının okul öncesi eğitimden yararlanma düzeylerine göre incelenmesidir. Araştırma sonucunda okul öncesi eğitimden yararlanma süresi arttıkça ebeveynlerin demokratik tutum puanlarında artış olduğu görülmüştür. Çocukların cinsiyetleri ile anne baba tutumları arasında bir fark gözlenmemiştir.
Özben ve Argun 2002 yılında İzmir ili Buca İlçe merkezindeki toplam 68 okul öncesi öğrencinin anne babalarıyla bir çalışma yapmıştır. Yaptıkları çalışma sonucunda anne babaların öğrenim düzeyi arttıkça çocuklarına karşı daha eşitlikçi, paylaşımcı ve demokratik davrandıkları bulgusuna ulaşmışlardır.
Bir diğer çalışmada çocukların sosyal ve psikolojik uyumu ile ebeveynlerin fonksiyonelliğinin ilişkisi incelenmiştir. İçinde bulunduğu duruma uyum gösterme konusunda başarılı olan anne babalar çocuklarının sosyal ve psikolojik uyum geliştirmesinde etkilidir. Aksi tutumda olan ebeveynlerin çocuklarında ise uyum problemlerine rastlanmıştır.
Sümer ve Güngör tarafından 1999 yılında yapılan çalışmaya Ankara’da farklı iki üniversitede okuyan 301 öğrenci katılmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin annelerini babalarından hem daha kabul edici/ilgi gösterici hem de daha denetleyici ve kontrol edici olarak algıladıkları bulunmuştur. Anneden ve babadan alınan kabul/ilgi boyutu ile bağlanma stillerinden güvenli bağlanma arasında olumlu bir ilişki, güvensiz bağlanma türleriyle ise olumsuz bir ilişki olduğu gözlenmiştir. Anne babadan alınan kabul/ilgi boyutu ile benlik saygısı arasında yüksek düzeyde olumlu ilişki bulunmuştur.
Sümer ve arkadaşlarının Türkiye’de yapılan pek çok araştırmayı derleyerek ulaştığı bulgulara göre anne babadan algılanan sevgi, şefkat, ilgi ve sıcaklık genellikle olumlu özelliklerle ilişkilidir ve baskıcı ailelerden gelen çocuklar olumsuz davranışlar ve psikolojik özellikler geliştirme konusunda risk taşımaktadır. Ailelerini demokratik algılayan bireyler ailelerini baskıcı ve otoriter algılayanlara oranla daha özerk olarak tanımlamaktadır ve bu bireylerin benlik değeri ile ilgili değişkenlerden aldıkları puanlar daha yüksektir. Ailelerini demokratik olarak algılayan bireylerin çevreyle genel uyumları da yüksektir ve güvenli bağlanma, bilişsel yetenek, olumlu sosyal davranış ve akademik başarıları daha yüksektir. Bu bireyler depresyon, madde kullanımı, kaygı, saldırganlık gibi psikopatolojik belirtileri daha az göstermektedirler.
Laible ve arkadaşları tarafından 2004 yılında yapılan çalışma ebeveynlik stilleri, okul öncesi dönemdeki çocukların aile ilişkileri algısı ve sosyal davranışları arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Araştırma bulgularına göre şu sonuçlara ulaşılmıştır: sıcak ebeveynlik tarzını benimseyen anne babaların çocuklarının olumlu sosyal davranış puanları, katı ebeveynlik tarzını benimseyen anne babaların çocuklarının puanlarından yüksektir. Kızların sosyal davranış puanları erkeklerden yüksektir. Aynı zamanda katı ebeveynlik tarzını benimseyen anne babaların çocuklarının daha saldırgan davranışlar sergilediği gözlenmiştir.
Hart ve arkadaşları 1998 yılında yaptıkları çalışmada çocukların saldırganlık davranışları ile anne babanın ebeveyn tutumları ve evlilik etkileşimleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırmanın örneklemini okul öncesi dönemde çocuğu olan 374 Rus anne ve baba oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda elde edilen bulguya göre anne babaların zorlayıcı davranışları çocuklarının arkadaşlarına daha saldırgan davranış göstermelerine yol açmıştır.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Anne Baba Tutumları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Damla DOĞRU GÜLÇİÇEK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Damla DOĞRU GÜLÇİÇEK'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
anne baba tutum, anne baba tutunlarında sınıflandırma, demokratik tutum, baskıcı tutum, korumacı tutum, ilgisiz tutum
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.