2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Dostlarımızın Kalbinden Ne Geçiyor?
MAKALE #20336 © Yazan Vet.Hek.Nadide MERAL | Yayın Ocak 2019 | 1,653 Okuyucu
Veteriner kardiyoloji, dünyada 40 yıldır, ülkemizde ise son 25 yıldır üzerinde durulan bir konu olmuştur. Kalp, tüm canlılarda otonom adını verdiğimiz kendine ait bir iletim mekanizması ile kedi ve köpeklerde ortalama yılda 50 milyon ile 75 milyon defa atım yapan vücudun tek hareket eden organıdır. Kendine ait bir ileti sisteminin olması ve tüm vücudun ihtiyacı olan gıda, oksijen ihtiyacının sağlanması ve zararlı atıkların eliminasyonu için, kanın tüm vücutta sirkülasyonu gibi önemli bir yükün bu organa ait olması, kalbin hak vermek gerekir ki belli bir yaştan sonra aralıklı olarak muayenesini gerektirir. Kalp tek başına bu kadar önemli bir işi üstlenmiş olmasına rağmen aslında çok büyük bir sistemin bir parçasıdır. Bu sistem ise dolaşım sistemidir. Dolaşım sistemi sadece kan damarlarından oluşan bir sistem değildir. Dolaşım sistemi içerisinde lenf dolaşımını sağlayan lenf damarları da yer alır. Bu haliyle bakıldığında dolaşım sistemi iç basıncı arada sırada çeşitli mekanizmalar ile ayarlanabilen ve bu sistem içerisinde kan ve lenf sıvısının hareket ettirildiği kapalı bir sistemdir. Bu sistemin ucunun kısmen açık olduğu organlar vardır. Bu organlar arasında en önemlisi akciğerdir. Her ne kadar böbrek, karaciğer ve diğer organların kılcallarındaki geri dönüş noktalarında bu sistemin ucu açılsa da, açıldığı alan da, sistemin içinde yer alan kapalı alana dâhildir. Akciğer ve kalbin bu yakın münasebetleri birbirilerinin hastalıklarından etkilenmelerine neden olur. O yüzden kalp hastalıkları kardiyo-pulmoner hastalıklar olarak birçok kere bir arada değerlendirilir. Bu büyük ve komplike sistemde kardiyoloji denilince sadece kalp hastalıklarının algılanması bu kapalı sistem içerisinde bir pompa vazifesi gören kalbin en çok rahatsızlanması nedeniyledir. Aslında kardiyologlar da bu sistemin hastalıkları ile ilgili bir durumdan şüphelendikleri zaman ilk odaklandıkları yer kalptir. Bir kardiyolog kalple ilgisi olsun ya da olmasın bir dolaşım sistemi hastalığını teşhis ve özellikle tedavi aşamasını birlikte bir bütün olarak değerlendirmelidir. Öyle ki bazen kalpten kaynaklandığı düşünülen bir dolaşım sistemi bozukluğu basit bir tansiyon ilacı ile düzeltilebilir. O yüzden kedi veya köpeğimizi bir kardiyoloğa götürdüğümüzde detaylı bir check-up’ın ardından bir tansiyon ilacının verilmesini küçümsememek gerekir. Bazen bu şekilde basit bir ilaç bile tüm sistemin eski ayarlarına dönmesini sağlayabilir.

Peki biz kedi veya köpeğimizin dolaşım probleminin olup olmadığını en kolay nasıl anlayabiliriz? Her şeyden önce kedi ve köpeğimizin geriatrik döneme (7 yaş üzeri) ulaşmış olması önemli bir kriterdir. Yani 6 ve 7 yaşından sonra hiçbir problemi olmasa bile dostumuzu rutin olarak yılda en az 1 kez mutlaka yetkin bir kardiyoloğa muayene ettirmeliyiz. Her ne kadar geriatrik dönem kalp hastalıkları açısından çok dikkat çekici olsa da yeni doğan yavrular da bu açıdan değerlendirilmelidir. Yeni doğan yavrularda bazen kalp odacıkları arasındaki deliklerin ya da embriyonik damar yapılarının doğum sonrası kapanmamasından dolayı, daha bebeklikten itibaren ilk 6 aylık dönemde de “doğmasal kalp patolojisi” adını verdiğimiz hastalıklar ile karşılaşılabilir. Bu gibi hastalara en kısa zamanda müdahale edilmezse, ne yazık ki dostlarımızı kaybedebiliriz. Muayenede hekimler bu koca sistemi daha iyi anlayabilmek ve en ufak bir aksaklığı bile gözden kaçırmamak için belirli bir muayene sırasını takip ederler. Bu sıranın en başında da siz hayvan sahiplerinin onunla geçirdiğiniz zamanlarda gözünüze çarpan ya da hekimin sorularıyla ortaya çıkan anormalliklerin belirlenmesidir. Biz buna anamnez (hastalığın öyküsü) diyoruz. Doktorunuza dostunuzla ilgili vereceğiniz güzel ipuçları aksaklığın nereden kaynaklandığı ile ilgili çok değerli bilgiler verir. Her ne kadar hekiminiz bu bilinen muayene sırasını bozmasa da, bu muayene sırasında en çok yoğunlaşacağı noktayı en iyi sizden öğrenebilir. O yüzden hekime vereceğiniz doğru anamnez çok önemlidir. Kardiyo-pulmoner hastalıklar küçük dostlarımızda ne gibi belirtiler ile ortaya çıkar? Eğer dostumuzda aşağıda yer alan belirtilerden en az iki tanesi varsa mutlaka hekiminize danışın. Bunlar;
• Öksürük (kuru ya da kraşeli)
• Solunum değişikliği (hızlı, yavaş ve derin, hırıltılı)
• Merdiven ya da kanepeden inip çıkmada zorlanmalar
• Çabuk yorulma ve soluk soluğa kalma (egzersiz intoleransı)
• Oyun isteğinde azalma
• Depresyon
• Huzursuzluk (özellikle akşamları)
• Kilo kaybı veya kilo artışı
• Abdominal distensiyon (Karın şişkinliği)
• Gece horlamaları (Basık burunlu köpeklerde çoğu kez ırk özelliğidir)
• Dilin ve diş etinin beyazlaması veya morarması
• Bayılma ve Nöbetler

Bazı köpek ve kedi ırkları genetik sebeplerden dolayı birtakım kalp hastalıklarına daha çok meyillidirler ve gerçekten bu köpek ve kedi ırklarında bu hastalıklar azımsanmayacak kadar fazladır. Eğer dostunuz aşağıdaki ırklardan biri ise veteriner kardiyolog’lar ile bol bol karşılaşabilirsiniz. Nedir bu ırklar ve hastalıkları;

Mitral Kapak hastalığına yatkın olan köpekler:Saf ve küçük ırk köpekler örneğin; Terrier, Cavalier King Charles Spaniel, Chihuahua, Miniature Pinscher, Poodle, Pekingese ve Pomeranian
Dilate kardiyomiyopati hastalığına yatkın olan köpekler:Orta yaş büyük ırk köpekler örneğin; Doberman Pinscher, Boxer, Great Dane, Dalmatian, St. Bernard, Afghan Hound, Newfoundland ve Cocker Spaniel
Triküspit kapak yetmezliğine yatkın olan köpekler:Labrador Retriever, Great Dane, Weimaraner ve German Shepherd (Alman Kurdu)
Hipertrofi kardiyomiyopatiye yatkın olan kediler:American Short Hair, Persian, British Short Hair, Scottish Fold

Az önce de bahsettiğimiz gibi hekiminiz sizden anamnez aldıktan sonra rutin sıralı muayenelerini yapar. Sizin şikâyetçi olduğunuz durumla ilgili ya da daha uzak organlardaki ilgili ya da ilgisiz durumları tespit etmeye çalışır. Bulduğu anormallikler ile ilgili tekrar sorular sorarak mevcut durumla ilişkilendirmeye çalışır. Eğer bir bağlantı kuramazsa bunu ayrı bir problem olarak değerlendirir. Hekim genel muayeneler içerisinde mukoza ve refill-time denilen tekrar dolum zamanını dostunuzun diş etlerini parmakla bastırarak belirler. Bu bize dolaşım yetmezliğinin belirlenmesi ile ilgili fikirler verir. Hekim mevcut genel muayenesini (nabız, solunum, ateş, tansiyon, kalp ve akciğerin stesteskopla dinlenmesi) tamamladıktan sonra özel muayene yöntemleri dediğimiz muayene yöntemlerini yapmaya başlar. Özel muayene yöntemleri diğer tüm hastalıklarda farklı sırada olabilse de kardiyo-pulmoner hastalıkların belirlenmesinde genelde aynı sırada yapılır. Her şeyden evvel hemogram adını verdiğimiz kan sayımı ile başlanır. Kan biyokimyası her zaman gerekli değildir ancak hekiminiz kalp kası hasarlarını belirlemek için kalp kası hasarlarında ortaya çıkan enzimler olan kardiyak troponinler ve CK-MB gibi enzimlere bakabilir. Göğüs kafesindeki genel durumun kontrolü için radyolojik muayene (röntgen) yapar. Röntgen ile akciğer ve kalbin durumunu inceler. Bronşların dolgunluğu, akciğerde sıvı-tümör-kan gibi anormal oluşumların varlığını belirlemeye çalışır. Kalpte ise kalbin situsunu ve deviasyonu ile boyutlarını vertebral kalp skorlaması (VKS) adı verilen bir ölçüm yöntemi ile belirlemeye çalışır. Birkaç poz alınan röntgen ile kalbin hangi odacığında genişleme ya da kalınlaşma olduğunu bu şekilde kabaca belirler. Radyolojik muayene aslında daha sonraki özel muayenelerden hangisinde nereye odaklanacağı ile ilgili hekime bilgi verir. Kardiyoloji denilince en çok akla gelen muayene yöntemi elektrokardiyografidir (EKG). Elektrokardiyografi gerçekten de kalp hastalıkları ile ilgili en detaylı bilgileri veren çok önemli bir muayene yöntemidir. Günümüzde her ne kadar ekokardiyografi (EkoKG) görsellik açısından daha önemli bir muayene yöntemi ve olmazsa olmaz gibi gösterilse de EKG ve EkoKG aslında birbirini tamamlayan iki ayrı muayene ve teşhis yöntemidir. EKG Eko’nun, Eko da EKG’nin yerini tutmaz. Aslında EKG bu işin DOS’u ise, EkoKG ise Windows’udur. O yüzden daha güzel muayene olsun diye “-ben EkoKG yaptırmak istiyorum, orada her şey ortaya çıkacak” demek ancak bilgisizliktir. Öyle ki günümüzde EkoKG’de bile bazen teşhis yeterli gelmeyip EkoKG’nin de ilerisi teknikler kullanılmaya başlanmıştır.

Elektrokardiyografi, kalbin az önce bahsettiğimiz otonom (kendi kendine) hareketini sağlayan ileti sistemi ile ilgili bozuklukları belirleyen bir tanı yöntemidir. Öyle ki çok övülen EkoKG bu işi tek başına belirleyemez ve bu iş için mutlaka EKG’ye ihtiyaç vardır. Hekimler EKG ile bu ileti sistemi içerisinde gecikmiş (uzamış), kısalmış, artmış veya azalmış iletimleri belirleyerek kalbin pek çok morfolojik ve ritmik bozukluklarını belirlerler. Kalbin ritminin belirlenmesi kalbin otonom sisteminin sağlığının belirlenmesi ve kalbin morfolojik (yapısal) bozukluklarının belirlenmesi için çok önemlidir. Normalde kalp atım sayısı köpeklerde 80-140, kedilerde ise 100-160 arası normal olarak bilinir. Steteskopla ya da dıştan kalp bölgesinin veya femoral arterin palpasyonu ile alınan kalp atımı aralıklı olarak köpek ve kedilerde artıp azalabilir. Bu gayet normaldir. Bu durum soluma bağlı olarak gelişir. Anormal kalp ritimleri (patolojik) ancak EKG ile saptanabilir ve bu ritim bozukluklarının da kendine özgü tedavileri vardır. EKG çekimi bir takım elektrotların dostumuza bağlandıktan sonra EKG cihazı ile yapılır. İnsanlarda kullanılan EKG’ler hayvanlarda pek tercih edilmez. Hayvanlarda titreme, heyecanlanma vs nedeniyle çok fazla artefakt adını verdiğimiz gürültüler vardır. Hayvanlarda kullanılan EKG’ler, özel filtre sistemleri ile güçlendirilmiş ve bu gürültülerden arındırılmış daha özel cihazlardır. EKG çekilecek hayvanlar ayakta ya da yatar vaziyette alkol ve jel kullanılarak elektrodlar bağlanarak alınır. Birkaç farklı kağıt hızında alınan EKG trasesi hekim tarafından değerlendirilir.

Ekokardiyografi (EkoKG) kalbin ultrasonografisinin çekilmesidir. Kalp diğer organlardan farklı olarak hareketli bir organ olduğu için buna farklı bir isim verilerek ekokardiyografi denmiştir. EkoKG dostlarımızın kalbinde bulunan yapısal anormallikleri belirlemede kullanılır. Biyoloji derslerinden bildiğimiz üzere kalbin atriyum dediğimiz kulakçıkları ve ventrikül dediğimiz karıncıkları vardır. Kulakçıklar kanın toplanmasından, karıncıklar ise pompalanmasından sorumludurlar. Pompalama işi daha fazla efor gerektirdiği için karıncıklar kulakçıklara göre daha kalındır. Bu karıncık ve kulakçıkların dışında kalbin sağ ve sol tarafı vardır. Sağ taraf küçük dolaşım dediğimiz akciğer dolaşımına kanı pompalar, sol taraf ise büyük dolaşım dediğimiz büyük dolaşıma kanı pompalar. Kulakçıklar ve karıncıklar arasında kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar kanın pompalanması ya da toplanması esnasında kapalı bulunurlar ve bu esnada bölümler arası geçişi engellerler. Bunun dışında kalpten çıkan ve kalbe giren pulmoner arter, pulmoner ven ve aort gibi damarlar vardır ki bu damarlar kalbe doğru ya da kalpten tüm vücuda kanın pompalanmasını sağlayan damarlardır. Ayrıca kalbin kendi kendini beslediği koroner damarlar adı verilen damarlar vardır. Bu damarların tıkanmasına bağlı kalbin beslenememesi sonucu myokart enfarktüsü (kalp krizi, MI) adını verdiğimiz durum oluşur. MI daha çok insanlarda (alkol, sigara ve stres nedeniyle) gözükse de hayvanlarda da sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. İşte EkoKG bize kalbin bu yapısal durumu ile ilgili bilgileri verir. EkoKG 1970’lerde ilk olarak iki boyutlu (2-D) ekokardiyografi ve hareket modu (Motion mod, M-Mod) şeklinde, tekniğin ilerlemesi ile Doppler tekniği kullanılmaya başlanmıştır. Doppler Ekokardiyografi, Spektral, Renkli ve Doku Doppleri gibi farklı teknikler kullanılarak yapılan bir ekokardiyografi tekniğidir. Ve bu tekniklerin her biri farklı amaçlara hizmet eder. Birinin eksiğini diğeri tamamlayarak hepsi toplamda kalbin morfolojisi ve basınç gradientleri hakkında detaylı bilgi verir. Günümüzde ise “speckle tracking ekokardiyografi” tekniğinin ise insanlarda rutinleri oturtulmaya çalışılmaktadır. Hayvanlarda bu konuda yeni yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Görüldüğü üzere zaman ve teknoloji bu konuda da insanoğlunu ilerleme ve geliştirmeye itmektedir.

Detaylı muayene sonucu elde edilen veriler ışığında hekiminiz hayvanınızın durumu hakkında bilgi verir ve hastalığa uygun tedavisini belirler. Bu tedaviler genelde ömür boyu devam eden tedavilerdir. Size reçete edilen ilaçların bir kısmı zaman içinde eksiltilebilir ancak hiçbir zaman tamamen tedavi bitirilmez. Aralıklı olarak, ilk başlarda daha sık, daha sonraları daha uzun sürelerde kardiyolojik kontroller tavsiye edilerek tedavi yönlendirilir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Dostlarımızın Kalbinden Ne Geçiyor?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Vet.Hek.Nadide MERAL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Vet.Hek.Nadide MERAL'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Nadide MERAL Fotoğraf
Vet.Hek.Nadide MERAL
Samsun
Veteriner Hekim
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi9 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Vet.Hek.Nadide MERAL'ın Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Dostlarımızın Kalbinden Ne Geçiyor?' başlığıyla eşleşen başka makale bulunamadı.
► Atlarda Ekokardiyografi PDF Haziran 2011
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


21:13
Top