2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Depresyon ve Baş Etme
MAKALE #20353 © Yazan Psk.Ayşegül KUŞKU | Yayın Şubat 2019 | 1,574 Okuyucu
DEPRESYON VE BAŞA ÇIKMA

Depresyon bugün yaşadığımız dünyada hemen hemen en çok karşılaşılan ruhsal bozukluklar arasında yer almaktadır. Sık karşılaşılan bir durum olması zaman zaman depresyonun anlamının hafif algılanmasına sebep olabileceği gibi yaşanan kısa süreli mutsuzluklarında depresyon olarak algılanmasına sebep olabilmektedir. Oysaki depresyon ciddiye alınması gereken bir tablodur ve en önemlisi tedavi edilebilen bir hastalıktır.

Depresyon kişinin kendisine yönelik hislerini, algısını ve davranışlarını etkileyen, kişinin dış dünyaya, geçmişine ve geleceğine yönelik düşünceleri üzerinde olumsuz etki edebilen, beden sağlığını bozabilen bir ruh sağlığı problemidir (Köroğlu, 2006). Kişinin düşünceleri, davranışları, duyguları ve bedeni üzerinde birtakım değişikler oluşturmaktadır. Kişinin düşüncelerinde kendisine acı veren olayların sık hatırlandığı, suçluluk, değersizlik, karamsarlık ile ilişkili düşüncelerin yoğun olduğu görülmektedir. İntihar düşünceleri oluşabilmektedir. Bir konu üzerinde dikkatini toparlamakta zorlandığı görülmektedir. Bedensel değişimler genellikle enerji azlığı ve öz bakımda azalma ile kendisini göstermektedir. Kişinin gerek kendisine karşı gerekse birlikte yaşadığı insanlara karşı olan sorumlulukları aksattığı görülmekte, çok fazla uyuma ya da uyuyamama gibi sorunlar yaşadığı, eskiden keyif aldığı etkinliklerden uzaklaştığı ve istek ve ilgisinin azaldığı, iş ve sosyal yaşamdan kaçmaya başladığı görülmektedir. Çökkün bir ruh hali ile belirgindir. Çaresizlik ve umutsuzluk duyguları çok baskın olabilmektedir.

Depresyon bu saydığımız özellikleri ile birlikte kişinin ailesi ve sosyal çevresi ile ilişkisini olumsuz etkileyebilmektedir. Kişi yaşadığı ruhsal çökkünlük sebebiyle yardımlara kapalı olabilmekte, hatta öfke duyabilmektedir. Zaman içinde bu tutumlar yardımcı olmak isteyen insanlarda tükenmişliğe sebep olmaktadır. Nitekim ağır depresyonlarda sosyal desteğin çok önemli olmasına karşın bir uzman desteği mutlaka gereklidir.

Depresyonun Belirtileri Öztürk (2002)’ ye göre;

Genel Görünümü: Genel olarak durgun bir haldedirler, ağır depresyonlarda durgunluk hali yataktan çıkmamaya kadar varabilmektedir. Yüz çizgileri belirgin, alın çizgileri derinleşmiş, omuzlar çökük, yüz üzüntülü ve az bakımlı bir görünümleri bulunmaktadır.
Konuşma ve İlişki Kurma: Konuşmaya karşı isteksizlik, alçak sesli konuşma mevcuttur. Hafif ve orta derecede depresyon yaşayan hastalarla konuşmak ve ilişki kurmak daha mümkünken, ağır depresyonu olan hastalarda bu çok zor olabilmektedir.
Duygulanım: Genel bir keyifsizlikten derin üzüntü, iç acısı duyma derecesine varan bir artma olmaktadır. Sık ağlama, derin üzüntü, tedirginlik, öfkelilik olabilmektedir.
Bilişsel Yetiler: Hastaların bilinci açıktır. Bazen ağır depresyonda olan kişilerde bilinç bulanıklığı görülebilmektedir. Hastalar en çok unutkanlıktan yakınmaktadırlar. Fakat gerçek bir bellek bozukluğundan ziyade bu unutkanlığın sebepleri, üzüntü, sıkıntı ve dikkatin azalmasına bağlıdır.

Düşünce Akımı ve İçeriği

Düşünce yavaşlamıştır. Hastalar düşüncelerini, yavaş bir ses tonu ile zorlukla söyleyebilmektedir. Düşünce içeriği, geçmiş pişmanlıklar, acı veren olumsuz anılar ve gelecek korkuları ile doludur. Geleceğe yönelik düşünceleri karamsarlık ve umutsuzluk içermektedir. Çaresizlik ve umutsuzluk kişinin ruhsal yaşamına egemen olmuştur. Öz saygı çok azalmıştır ve kişi kendisini işe yaramaz ve değersiz görmeye başlamıştır.

Peki depresyon niçin oluşmaktadır?

Depresyonun oluşmasında birçok faktörün etkili olduğu düşünülmektedir. Genetik faktörler, biyolojik faktörleri, psikolojik faktörler gibi. Genel olarak bilgiler, ailesinde depresyon olan kişilerin olmayanlara kıyasla depresyona yakalanma ihtimallerinin iki kat daha fazla olduğu yönündedir. Fakat genetik yatkınlık olsa bile depresyonun genellikle olumsuz yaşam stresörleri ile oluştuğu da bilinmektedir. Yapılan birçok genetik çalışmanın da söylediği, depresyona sebep olan bir genin tespit edilemediği fakat ilişkili olan genlerin çevresel stres faktörleri ile birleştiğinde depresyonu oluşturduğu yönündedir. Neticede insan biyopsikosoyal bir varlıktır. Biyolojik yapısı ve psiko-sosyal yaşamı ile birlikte düşünülmesi gerekmektedir.

Depresyona yol açabilen yaşam stresörleri aslında çok çeşitli ve her insan için farklı olabilmektedir. Ama genel olarak özetlersek, iş hayatı stresi( işten atılma, vs., iflas), ciddi bir hastalık, travmatik bir yaşam olayına maruz kalmak ( kazalar, taciz, tecavüz vs), sevilen bir kişinin ani kaybı gibi . Özellikle erken çocukluk döneminde maruz kalınan stres faktörlerinin ki bu genellikle ebeveyn kaybı, ebeveynlerinden ayrılma şeklinde görülmektedir, etkili olduğu düşünülmektedir. Erken çocukluk döneminde yaşan stresler çocuğun duygusal ve bilişsel gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu dönemdeki çocukların temel ihtiyaçları ve sosyal-duygusal ihtiyaçlarının karşılanması ileride karşılaşacakları stres faktörleri ile daha iyi başa çıkmalarını sağlayacaktır.

Her insanın biyolojik yapısının farklı oluşu, benzer yaşam stresleri yaşamış insanların olaylara farklı ruhsal tepkiler vermesine de neden olmaktadır. Bu nedenle önemli yaşam olayları bazı insanları depresyona sokabilmekte iken bazıları başa çıkma yolları ile depresyona girmeden süreci atlatabilmektedir. Bu yetişkinlerde daha kolay anlaşılmaktadır. Çocuklukta ise beyin gelişimi devam etmekte olduğundan temel ihtiyaçlarda aksamalar ( ilgi, sevgi, fiziksel ve duygusal bakım) her çocuk için çok risklidir.

Depresyonlu Çiftler

Eşlerde birisinde depresyon görüldüğü durumda, sorunların sadece kişi tarafından yaşanmadığı, ailede yavaş yavaş her bireyin sorun yaşayacağını söylemek mümkündür. Olumsuz eş ilişkilerinin depresyona sebep olabileceği gibi, depresyonunda sağlıklı bir ilişki üzerinde olumsuz etki edeceği söylenebilir. Elbette her çiftin ilişkisi farklıdır ve farklı baş etme yolları bulunmaktadır. İlişkilerinde temel ilgi, sevgi ile birlikte duygusal desteği birbirlerine karşılıklı verebilen çiftler bir depresyon karşısında çok daha iyi birbirlerine destek sağlayabilmektelerdir. İlişkilerin temeli, çiftlerin başa çıkma yolları, problem çözme becerileri, empati becerileri, duygusal kapasiteleri stresle başa çıkma durumlarında önemli olmaktadır. Bu nedenle çiftlerin bu konularda kendilerini geliştirmeleri, farkındalık kazanmaları önemli olmaktadır.

Depresyonla Baş Etme Yolları

Depresyon ile birçok baş etme yolu bulunmaktadır. Fakat eğer kişinin baş etme yolları yetersiz kalıyor, yukarıda bahsedilen belirtiler yaşamaya devam ediyor ise mutlaka uzman desteği almalıdır. Depresyondan korunmak için günlük yaşamımıza sokabileceğimiz bazı yollar bulunmaktadır. Köroğlu (2006) i bunları şu şekilde özetlemiştir;
- Zor günlerin geçeceğine yönelik umutlu olmak
- Sağlıklı bir yaşam sürmek ( spor yapmak, sağlıklı beslenmek, dinlendirici bir uyku)
- Öfkeyi denetim altında almak ( gerekirse destek almak)
- Bağışlamak
- Yasla başa çıkabilmek
- İyimser bir bakış açısı
- Sosyal yönleri güçlendirmek
- Doktor( Psikiyatrist, Psikolog) iş birliği yapmak
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Depresyon ve Baş Etme' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:09
Top