2 Yaş Sendromu Gerçek mi?
Ne Zaman Başlar 2 Yaş Sendromu?
Ortalama 18 ay civarında başladığını ve bitişini belirlemenin daha zor olduğunu söyleyebiliriz. Yine de kabaca 36 ay civarına kadar devam ediyor bu dönem.
Bu Dönemde Çocukların Hayatında Neler Değişiyor?
2 yaş çocuk için dönüm noktalarından birisidir. Öncesinde biraz daha pasif ve alıcı konumundayken 2 yaş civarı çocuk çok daha aktif, kendi başına karar veren, kendi başına hareket eden, hem de hızlı hareket eden üstüne üstlük izin verilse kendi işlerini yapan, giyinen, soyunan, eşyalarını dolabına karmakarışık da olsa koyabilen, ayakkabılarını giyip çıkaran bir hale geliyor. Gösterilen bu gelişim ciddi bir büyüme adımı.
Bu Dönemin Özellikleri Neler?
Bu dönemde çocukların favori kelimeleri arasında “Hayır” ve “I-ıh” yer alır. Yani bir itiraz etme hali söz konusudur. Çünkü bu dönemde çocuk ayrı bir birey olduğunu fark eder. Onun “Ben varım” deme şeklidir kendi fikirlerini ortaya sürmek ve dolayısı ile “hayır” demek. Bu durum aile için zorlayıcı anlar içerebilir. Ağlama krizleri, bitmeyen ısrarlar, sürekli “Neden?” diye sormalar… Yine de çocuklarımızın özgür ve özdenetimli bireyler olmasını istiyorsak bu dönemde onları anlamak ve uygun davranışlarda bulunmak önemlidir.
18-24 ay arasında çocuk artık çözümlerini zihinsel olarak üretebilir. Farklı şekilde belirtecek olursam, çocuk özgür olduğunu fark eder. Bu büyük bir gelişmedir ve böylesi bir gelişme bazen acı yollardan geçmeyi gerektirir. Kendisine sunulanı yiyebilir ama yemeyebilir de. Bu önemli bir bilgidir. Bu bilgi ile ne yapar? Sınar. Her zaman sınırları dener çocuk ama bu bizim kulağımıza gelen olumsuz tınıyla anlayacağımız bir şey değildir. Çocuk kendini konumlandırmak için dener sınırları. Sınırlar iyi gelir çocuğa. Hayatta nerede durduğunu bilmek için de şefkatle konulmuş sınırlara ihtiyacı vardır. Özellikle anne ve babanın sınırları net değilse çocuk zorlanır. O yüzden sakince, güven veren bir şekilde konan sınırlar çocuğa iyi gelir.
Sınır Neden Konulur?
Sınırlar genellikle güvenlik amaçlıdır. Mesela “Kaldırımda koşabilirsin ama araba yolunda koşamazsın.” gibi. Çocuğa açıklayarak ve şefkatle sınır koymak hem ebeveyne hem çocuğa iyi gelir. Az sayıda ama mantıklı sınırlar çocuğun bunlara uyma ihtimalini arttırır. Özellikle çocuk bu sınırların sebebinin kendi güvenliği olduğunu bildiğinde daha iyi hisseder.
Ayrıca en önemlisi çocuk hareket alanının sınırlarını bildiğinda kaybolmaz. Bu hareket alanı fiziksel değil psikolojik bir alandır. Mesela bir çocuk ebeveynine vurduğunda, ebeveynin küsmek ya da çok acıdığını söyleyerek çocuğa suçlu hissettirmek yerine “Bana vuramazsın, ama yastığa vurabilirsin” gibi bir sınır koyması çocuğa iyi gelir. Tekrar deneyebilir ebeveyninin sınırlarını. Bu durumda da sinirlenmek yerine tekrar aynı yönlendirmede bulunmak işlevsel olur. Küsmek ve öfkeyle verilen tepkiler öğretici değil, suçlu hissettiren türden davranışlar olabilir çocuğun dünyasında.
Sınırların Net Olmaması Ne Demek?
Sınırlar diyince kaşlarını çatarak çocuğuna işaret parmağını sallayan bir anne resmi gelmiyordur aklınıza herhalde yazının bu noktasında. Sınırın olumsuz bir anlamı olmadığını, koruma ve kollama amaçlı, öğretici bir yanı olduğundan bahsettim yukarıda.
Sınırlar aileden aileye göre değişir ve bir amacı olduğunda daha işlevseldir. Mesela kimi ailelerde cep telefonu ve tablet kullanımı sınırların dışındadır, yani çocuklarına ekran göstermeyi tercih etmeyebilir aileler. Bunu çocuğa net şekilde açıkladığında ve ebeveynler de aynı sınırlar içerisinde davrandığında ekrandan uzak kalmak uyulması gereken bir kural değil hayatın doğal akışında bir durum olur çocuk için. Mesele olarak konuşulmaz. Ancak aile çocuk ağladığında cep telefonunu sakinleştirmek için çocuğa verirken diğer zamanlarda çocuğun istemesine rağmen vermiyorsa bu sınır çocuğun zihninde netleşmeyebilir. Netleşmeyeni netleştirmeye çalışır çocuk. Yani ağlar, bağırır, ısrar eder. Bu gibi bir durum varsa ebeveynlerin ve/veya bakım verenin ilgili durum ile ilgili sınırlarını gözden geçirmesinde fayda var. Her ağlama, bağırma ve ısrar elbette bu demek değildir. Sadece durum değerlendirmesi yaparken çocuğun zihninin net olup olmadığını gözden geçirmek kaçırılmaması gereken bir noktadır.
2 Yaş Sendormu Gerçekten Var mı?
2 yaş civarında çocukların ağlama ve öfkeli davranışlar içeren kriz anlarının sayısı genellikle belirgin biçimde artar. Bu durumların sık tekrarı “2 yaş sendormu” ya da “Terrible 2” yani “Korkunç 2” gibi isimler verilmesinin sebebidir. Gerçekte bu durumlar gelişimde beklenen şeylerdir ve korkutucu olmaları gerekmez. Çocuk çok normal bir gelişimsel evrededir. Yani çocuğun amacı ailesine zorluk çıkartmak değildir. Kendi zorlandığı yerlerde elindeki iletişim becerilerini kullanmasıdır.
Onun sınırlı sosyal ve duygusal becerileri ile kurduğu iletişimin içinde ağlamalar baş roldedir. Önemli olan ebeveynin o ağlamalara yüklediği anlamlardır. Çocuk ağlayarak derdini anlatır. Derdini anlatan birini dinlediğimiz gibi onun ağlamasını da dinleyebiliriz. Çoğunlukla dikkati dağıtılıp ağlaması engellenmeyen çocuk ağlaması bitince sakin ve uyumlu olur. Ağlamadan rahatsız olup hemen durdurmaya çalışmak ebeveynin bakış açısı ile ilgili bir durumdur bu açıdan bakınca. Ebeveyn çocuğun olumsuz duygularını kucaklayabilen bir noktada durduğunda ağlama krizleri de rahatsız ediciliğini bir miktar kaybeder.
Kriz Anlarında Ne Yapılabilir?
2 yaş civarı çocuk derdini konuşarak anlatacak seviyede değildir. Duygular yoğunlaştığında bunu gösterir. Mesela çocuklar bazen küçük oldukları için kendilerini güçsüz hissedebilirler. Bir oyuncağın kapağını açamadığında ya da yukarıya konulmuş bir oyuncağa ulaşamadığında kendini güçsüz hisseder ve o oyuncağı ağlayarak ister hatta bu ağlama bazen krize dönüşebilir. Bu durumlarda ailenin iyi gözlem yapması değerli. Çünkü aile “Tatlım, o oyuncağa ulaşamamak seni hayal kırıklığına uğrattı sanırım” gibi bir yansıtma yaptığında çocuk anlaşılmanın verdiği rahatlığı sonuna kadar hisseder.
Ağlama krizleri olduğunda gerçekleşirken olabildiğince çocuğun yanında olmak, izin veriyorsa sarılmak, ona sakin kalarak eşlik etmek çok değerli. Yetişkinlikte de sakinliği birbirimizden ödünç alabiliriz. Kriz anlarında yanımızda sakin kalan bir yetişkinin bizi sakinleştirmesine benzer bu durum. Anahtar noktalardan birisi susturmaya çalışmamaktır. Sakin kalarak biraz ağlamasına izin vermek, çocuğun derdini anlatmasına izin vermektir. Ağlayarak derdini anlatır ya da öfkelenerek duygusunu gösterir çocuk. Ebeveyn bu durumlarda paniklerse, çocuğun duygusu karşısında paniklemiş olur. Bu panikleme hali krizleri daha da uzatır. Ağlamak, tepinmek normaldir çocuk için. Sadece kendisine ve diğerlerine zarar vermesini engellemek önemli. Mesela kendisine vuruyorsa nazikçe ellerini tutmak ve yanında olduğunuzu söylemek iyi bir seçenektir.
Uzun konuşmalar yapmadan, varlığı ile eşlik eden ebeveyn çocuğa kendiliğinden sakinleşmek için ortam yaratabilir. Ağlayan birini gördüğümüzde içimizden onun ağlamasını bitirmek isteyebiliriz, ancak ağlamasını asıl bitirecek şey yeterince ağlamasına izin vermektir çoğunlukla. Dikkat dağıtarak sonlandırılan ağlamalar sadece ertelenmiş olur.
Mesela oyuncakçıda bir oyuncak için ısrar eden çocuğunuzla “Onun aynısından evde var” demenin işe yaradığı örnekler çok azdır. Onun yerine “Bu kırmızı ambulansla nasıl oynamak istersin?” ya da “Bu bebeğin en çok nesini beğendin?” gibi sohbetler işe yarayabilir. Sonuçta küçük çocuklar için oyuncak çoğu zaman bir ilişki kurma aracıdır. Çocukla o oyuncakla ilgili konuşmak hatta mağazada biraz oynamak oyuncak almak için ısrar etmemesi demektir çoğu zaman. Zaten orada oyuncaklar aracılığı ile sizinle ilişki kurmuştur. Yani kriz meydana gelmemiştir. Çocuğu anlamak dediğim şey tam da bu. İstediği şey her zaman görünen şey değildir. Çocuğun ihtiyacını fark etmek en kıymetli şeydir.
Ortalama 18 ay civarında başladığını ve bitişini belirlemenin daha zor olduğunu söyleyebiliriz. Yine de kabaca 36 ay civarına kadar devam ediyor bu dönem.
Bu Dönemde Çocukların Hayatında Neler Değişiyor?
2 yaş çocuk için dönüm noktalarından birisidir. Öncesinde biraz daha pasif ve alıcı konumundayken 2 yaş civarı çocuk çok daha aktif, kendi başına karar veren, kendi başına hareket eden, hem de hızlı hareket eden üstüne üstlük izin verilse kendi işlerini yapan, giyinen, soyunan, eşyalarını dolabına karmakarışık da olsa koyabilen, ayakkabılarını giyip çıkaran bir hale geliyor. Gösterilen bu gelişim ciddi bir büyüme adımı.
Bu Dönemin Özellikleri Neler?
Bu dönemde çocukların favori kelimeleri arasında “Hayır” ve “I-ıh” yer alır. Yani bir itiraz etme hali söz konusudur. Çünkü bu dönemde çocuk ayrı bir birey olduğunu fark eder. Onun “Ben varım” deme şeklidir kendi fikirlerini ortaya sürmek ve dolayısı ile “hayır” demek. Bu durum aile için zorlayıcı anlar içerebilir. Ağlama krizleri, bitmeyen ısrarlar, sürekli “Neden?” diye sormalar… Yine de çocuklarımızın özgür ve özdenetimli bireyler olmasını istiyorsak bu dönemde onları anlamak ve uygun davranışlarda bulunmak önemlidir.
18-24 ay arasında çocuk artık çözümlerini zihinsel olarak üretebilir. Farklı şekilde belirtecek olursam, çocuk özgür olduğunu fark eder. Bu büyük bir gelişmedir ve böylesi bir gelişme bazen acı yollardan geçmeyi gerektirir. Kendisine sunulanı yiyebilir ama yemeyebilir de. Bu önemli bir bilgidir. Bu bilgi ile ne yapar? Sınar. Her zaman sınırları dener çocuk ama bu bizim kulağımıza gelen olumsuz tınıyla anlayacağımız bir şey değildir. Çocuk kendini konumlandırmak için dener sınırları. Sınırlar iyi gelir çocuğa. Hayatta nerede durduğunu bilmek için de şefkatle konulmuş sınırlara ihtiyacı vardır. Özellikle anne ve babanın sınırları net değilse çocuk zorlanır. O yüzden sakince, güven veren bir şekilde konan sınırlar çocuğa iyi gelir.
Sınır Neden Konulur?
Sınırlar genellikle güvenlik amaçlıdır. Mesela “Kaldırımda koşabilirsin ama araba yolunda koşamazsın.” gibi. Çocuğa açıklayarak ve şefkatle sınır koymak hem ebeveyne hem çocuğa iyi gelir. Az sayıda ama mantıklı sınırlar çocuğun bunlara uyma ihtimalini arttırır. Özellikle çocuk bu sınırların sebebinin kendi güvenliği olduğunu bildiğinde daha iyi hisseder.
Ayrıca en önemlisi çocuk hareket alanının sınırlarını bildiğinda kaybolmaz. Bu hareket alanı fiziksel değil psikolojik bir alandır. Mesela bir çocuk ebeveynine vurduğunda, ebeveynin küsmek ya da çok acıdığını söyleyerek çocuğa suçlu hissettirmek yerine “Bana vuramazsın, ama yastığa vurabilirsin” gibi bir sınır koyması çocuğa iyi gelir. Tekrar deneyebilir ebeveyninin sınırlarını. Bu durumda da sinirlenmek yerine tekrar aynı yönlendirmede bulunmak işlevsel olur. Küsmek ve öfkeyle verilen tepkiler öğretici değil, suçlu hissettiren türden davranışlar olabilir çocuğun dünyasında.
Sınırların Net Olmaması Ne Demek?
Sınırlar diyince kaşlarını çatarak çocuğuna işaret parmağını sallayan bir anne resmi gelmiyordur aklınıza herhalde yazının bu noktasında. Sınırın olumsuz bir anlamı olmadığını, koruma ve kollama amaçlı, öğretici bir yanı olduğundan bahsettim yukarıda.
Sınırlar aileden aileye göre değişir ve bir amacı olduğunda daha işlevseldir. Mesela kimi ailelerde cep telefonu ve tablet kullanımı sınırların dışındadır, yani çocuklarına ekran göstermeyi tercih etmeyebilir aileler. Bunu çocuğa net şekilde açıkladığında ve ebeveynler de aynı sınırlar içerisinde davrandığında ekrandan uzak kalmak uyulması gereken bir kural değil hayatın doğal akışında bir durum olur çocuk için. Mesele olarak konuşulmaz. Ancak aile çocuk ağladığında cep telefonunu sakinleştirmek için çocuğa verirken diğer zamanlarda çocuğun istemesine rağmen vermiyorsa bu sınır çocuğun zihninde netleşmeyebilir. Netleşmeyeni netleştirmeye çalışır çocuk. Yani ağlar, bağırır, ısrar eder. Bu gibi bir durum varsa ebeveynlerin ve/veya bakım verenin ilgili durum ile ilgili sınırlarını gözden geçirmesinde fayda var. Her ağlama, bağırma ve ısrar elbette bu demek değildir. Sadece durum değerlendirmesi yaparken çocuğun zihninin net olup olmadığını gözden geçirmek kaçırılmaması gereken bir noktadır.
2 Yaş Sendormu Gerçekten Var mı?
2 yaş civarında çocukların ağlama ve öfkeli davranışlar içeren kriz anlarının sayısı genellikle belirgin biçimde artar. Bu durumların sık tekrarı “2 yaş sendormu” ya da “Terrible 2” yani “Korkunç 2” gibi isimler verilmesinin sebebidir. Gerçekte bu durumlar gelişimde beklenen şeylerdir ve korkutucu olmaları gerekmez. Çocuk çok normal bir gelişimsel evrededir. Yani çocuğun amacı ailesine zorluk çıkartmak değildir. Kendi zorlandığı yerlerde elindeki iletişim becerilerini kullanmasıdır.
Onun sınırlı sosyal ve duygusal becerileri ile kurduğu iletişimin içinde ağlamalar baş roldedir. Önemli olan ebeveynin o ağlamalara yüklediği anlamlardır. Çocuk ağlayarak derdini anlatır. Derdini anlatan birini dinlediğimiz gibi onun ağlamasını da dinleyebiliriz. Çoğunlukla dikkati dağıtılıp ağlaması engellenmeyen çocuk ağlaması bitince sakin ve uyumlu olur. Ağlamadan rahatsız olup hemen durdurmaya çalışmak ebeveynin bakış açısı ile ilgili bir durumdur bu açıdan bakınca. Ebeveyn çocuğun olumsuz duygularını kucaklayabilen bir noktada durduğunda ağlama krizleri de rahatsız ediciliğini bir miktar kaybeder.
Kriz Anlarında Ne Yapılabilir?
2 yaş civarı çocuk derdini konuşarak anlatacak seviyede değildir. Duygular yoğunlaştığında bunu gösterir. Mesela çocuklar bazen küçük oldukları için kendilerini güçsüz hissedebilirler. Bir oyuncağın kapağını açamadığında ya da yukarıya konulmuş bir oyuncağa ulaşamadığında kendini güçsüz hisseder ve o oyuncağı ağlayarak ister hatta bu ağlama bazen krize dönüşebilir. Bu durumlarda ailenin iyi gözlem yapması değerli. Çünkü aile “Tatlım, o oyuncağa ulaşamamak seni hayal kırıklığına uğrattı sanırım” gibi bir yansıtma yaptığında çocuk anlaşılmanın verdiği rahatlığı sonuna kadar hisseder.
Ağlama krizleri olduğunda gerçekleşirken olabildiğince çocuğun yanında olmak, izin veriyorsa sarılmak, ona sakin kalarak eşlik etmek çok değerli. Yetişkinlikte de sakinliği birbirimizden ödünç alabiliriz. Kriz anlarında yanımızda sakin kalan bir yetişkinin bizi sakinleştirmesine benzer bu durum. Anahtar noktalardan birisi susturmaya çalışmamaktır. Sakin kalarak biraz ağlamasına izin vermek, çocuğun derdini anlatmasına izin vermektir. Ağlayarak derdini anlatır ya da öfkelenerek duygusunu gösterir çocuk. Ebeveyn bu durumlarda paniklerse, çocuğun duygusu karşısında paniklemiş olur. Bu panikleme hali krizleri daha da uzatır. Ağlamak, tepinmek normaldir çocuk için. Sadece kendisine ve diğerlerine zarar vermesini engellemek önemli. Mesela kendisine vuruyorsa nazikçe ellerini tutmak ve yanında olduğunuzu söylemek iyi bir seçenektir.
Uzun konuşmalar yapmadan, varlığı ile eşlik eden ebeveyn çocuğa kendiliğinden sakinleşmek için ortam yaratabilir. Ağlayan birini gördüğümüzde içimizden onun ağlamasını bitirmek isteyebiliriz, ancak ağlamasını asıl bitirecek şey yeterince ağlamasına izin vermektir çoğunlukla. Dikkat dağıtarak sonlandırılan ağlamalar sadece ertelenmiş olur.
Mesela oyuncakçıda bir oyuncak için ısrar eden çocuğunuzla “Onun aynısından evde var” demenin işe yaradığı örnekler çok azdır. Onun yerine “Bu kırmızı ambulansla nasıl oynamak istersin?” ya da “Bu bebeğin en çok nesini beğendin?” gibi sohbetler işe yarayabilir. Sonuçta küçük çocuklar için oyuncak çoğu zaman bir ilişki kurma aracıdır. Çocukla o oyuncakla ilgili konuşmak hatta mağazada biraz oynamak oyuncak almak için ısrar etmemesi demektir çoğu zaman. Zaten orada oyuncaklar aracılığı ile sizinle ilişki kurmuştur. Yani kriz meydana gelmemiştir. Çocuğu anlamak dediğim şey tam da bu. İstediği şey her zaman görünen şey değildir. Çocuğun ihtiyacını fark etmek en kıymetli şeydir.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "2 Yaş Sendromu Gerçek mi?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Seda BOYACIOĞLU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Seda BOYACIOĞLU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.