2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ebeveyn Narsisizmi: İyi Niyet ve "aa Aynı Ben, Aynı Babası, Aynı Annesi..."
MAKALE #20723 © Yazan Psk.Dnş.Mustafa Burak ARABACI | Yayın Ağustos 2019 | 1,845 Okuyucu
Ebeveynler çocuklarının problem teşkil eden davranışlarını, tutumlarını ya da kaygılarını kendi yansımaları, yani “aynı ben” olarak gördüklerinde, bu çocuklarının kendiliklerine bir darbe vurmaya başladıkları anlamına gelir. Bilhassa da kendilerine dair olumlu duyguları olan ebeveynler; çocuklarında kendilerinde olanı görmediklerinde bu beklentilerinin karşılanmamasına dair öfke, acı ya da hayal kırıklığı hissedeceklerdir. “Çocuğum aynı benim gibi olmalı” “Çocuğum niye benim gibi değil.” vb. Kendilerine dair olumlu hisler beslemeyen ebeveynler için ise çocuklarını “aa aynı ben” diyecek şekilde görmemeleri daha da yıkıcı olabilir. Kendilik saygısı düzeyi düşük olan ebeveynler çocuklarının problemlerinin kendi hataları olarak görürler ve orada esasında olan kendilerine olan saygılarını çocuk üzerinden onarmaya çalışmaya girişmeleridir; bu algılarının onları çıkardığı yer burasıdır. Çocuklarının kendilerinden ayrı olduğunu algılamaya dair yetersizlikleri; çoğunlukla yersiz ve aşırı sorumluluk duygularını, dolayısıyla acı verici duyguları ve suçluluk hislerini tetikleyecektir. İyi anlamda olsun, kötü anlamda olsun, çocuklarını kendilerinin bir yansıması olarak gören birçok ebeveyn; esasen tam olarak çocuğundan ayrışabilmiş değildir. Bu ebeveynler çocuklarının yaşadığı herhangi bir duruma karşı kendilerini sorumlu hissederler. Hatta çoklukla, aynı zamanda çocuklarının erken çocukluk döneminde onlara davranışlarında ya da biyolojik yapılarındaki özelliklerin kendi tutumlarının bir sonucu olduğunu düşünürler; onlara göre çocuklarının yaşamını ve karakterini neredeyse tamamıyla onlar şekillendirmiş gibidirler.
Bahsedilen ebeveynlerin çoğu tabii ki bunları “iyi niyetli” oldukları için yapmaktadır. Çocukların hayatına aşırı müdahil olmaları tipik olarak çocuğu kırılmaktan korumak ya da çocuğun davranışları ve seçimlerinin “doğru” olmasını sağlamaktır. Sonuç olarak, bu tutumlara maruz kalarak büyüyen çocuklar sadece ebeveynlerinin onların ne hissedeceği ya da nasıl davranacğı, nasıl kararlar vereceğine bağlı olarak değil; tamamıyla kimliklerini belirledikleri bir şekilde büyürler, bahsedilen türde ebeveynleri olan çocuklar içi kimlikleri dahi anne-babaları tarafından belirlenmektedir. Büyüdüklerinde ise, bu çocuklar zamanlarının çoğunu neye nasıl karar verecekleri üzerine düşünerek, çevresindekiler tarafından nasıl göründüklerine/görüneceklerine dair aşırı dikkat ederek, ya yanlış bir şey yaparsam korkusuyla ve anne-babaları ile ters düşecekleri bir şey yapma ya da hatta düşünme endişesi ile geçirirler. Kendilik algıları ve kendilerine dair düşündükleri şeylere dair daima kafaları karışıktır; çünkü sürekli anne-babalarının inandıkları ve/veya düşündükleri gibi olmak/olamamak ya da doğrusunun hangisi olduğuna dair kafaları karışıktır. “Benim için doğru ve gerçek olan nedir?” sorusu neredeyse sürekli düşünmek ve cevabını bulmak zorunda oldukları bir sorudur.
Çocuklarının başarılarında oynadıkları role dair ebeveynlerin hissettikleri gurur duygusu epey yaygın ve neredeyse herkes için tanıdıktır. Ama eğer ebeveynler çocuklarının başarılarını ya da başarısızlıklarını abartıyorsa, bunun haklı bir ebeveyn gururundan öte; onların narsisistik yaklaşımları olduğuna karar verilebilir.

“Narsisizm” kelimesinin klasik sanat döneminden antik Yunan dönemine uzanan uzun bir tarihi vardır. Ovidius’un yazdığı Narcissus’un hikayesinden bu yana hikaye resimden şiire çeşitli biçimlerde işlenmiştir: Caravaggio’nun Rönesans tablolarında, Charles Dickens’ın Büyük Umutlar hikayesindeki Bayan haversham’da ya da Oscar Wilde’in Dorian Gray’in portresinde. Narsisizm kavramı, Ovidius’un yazdığı ilk metinden, Narcissus mitinden gelmektedir, bu mitte Narcissus sudaki kendi yansımasına aşık olur.
Ovidius tarafından yazılan ilk şiirde, Narcissus güzel ve bir o kadar gururlu bir tiyatrocu olarak resmedilir, güzelliği, mükemmelliği ile o kadar meşgüldür ki; başkalarının ihtiyaçlarını ve beklentilerini göremez, duyamaz veya onlara karşılık veremez. Hikayede, bir su perisi olan Echo, Narcissus’a aşık olur ve ümitsiz bir biçimde onun ilgisini üzerine çekmek için uğraşır durur. Ne yazık ki, Narcissus kendi güzelliğinden o kadar büyülenmiştir ki Echo’nun aşkından ağlayıp yakarmalarını küçümser, dikkate almaz ve Echo kırık bir kalple, aşkının karşılık bulmamasına dair kahrından ölür. Karşılıksız bıraktığı aşkın bu sonucundan ötürü, Tanrılar Narcissus’un kendinin sudaki yansımasına aşık olmasına yol açarak onu cezalandırırlar, Narcissus sudaki yansımasına her erişmeye çalıştığında başarısız olur çünkü suya dokunduğunda yansıması kaybolmaktadır; böyle böyle, o da Echo gibi aşkına kavuşamaz ve kahrından ölür.

Bir ebeveyn için narsisist olmak aynı anda hem açık olmak hem de davranışlarının çocuğuna etkilerinden bihaber olmaktır. Bu tür davranış biçimi daha çok dışadönük kişilik örüntüsüne sahip kişilerde görülür; ki bu bireyler genellikle kendi istek ve ihtiyaçlarının karşılanması konusunda agresif olurlar. Bahsedilen ebeveyn, ebeveynlik için normalleştirilmiş kapsayıcılık ve koruyuculuk rollerinin de arkasına sığınarak sürekli çocuğunun hayatının her alanına müdahil olacaktır, ne giydiğinden ne söylediğine, hatta ne düşüneceğine kadar. Ya da başka bir ihtimal olarak çocuğunun duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarına tamamen kör kalacak, sadece onda kendi “güzel” yansımasını görmeye odaklanacaktır.

Her iki ebeveynin, ya da aynı evin içinde bulunan diğer aile bireylerinin de narsisist olması, çocuk için ebeveynlerinden birinin ya da ikisinin birden narsisistik ebeveynler olmasından daha farklı sonuçlara yol açacaktır. Narsisistik kişilik örüntüsü ve davranışlarının hakim olduğu bir ailede, narsisistik olmak hem her bir aile bireyinin bireysel olarak ince ve kırılgan, dışavurduğu davranışlarında ise diğerlerine karşı bu kırılganlıktan ötürü tetikte, kendine bir zarar gelecekmiş hezeyanını içeren bir tutum sergilemesine yol açacaktır. Bu tür davranış örüntüleri daha çok içedönük kişilik örüntüleri olan bireylerle ilişkilendirilir ve bu bireyler –konu ile bağlantılandırmak gerekirse ebeveynler- daha engelleyici, yasak koyucu olurlar ve dikkatin doğrudan kendilerine çekildiği durumlara dair utangaçtırlar. Eleştirileceğine dair sürekli tetiktedirler ve konuşmaları eleştirilecekleri ihtimalini gözeterek dinlerler, çünkü çok kolay kırılabilirler ve utanç ve aşağılanma duygularını hissetmeye her an hazır gibidirler.
Bahsedilen ve literatürde gizli narsisist aile sistemi olarak isimlendirilmiş bu aile sisteminde çocuğun ayrışma ve bireyselleşme çabaları korkutularak ve ebeveynlerin narsisistik ihtiyaçlarına zarar verme ihtimaline karşı bastırılmıştır; bunun ikamesi olarak çocuk daha gizli ve sönük yöntemlerle bireyselleşmeyi ve ebeveynlerinden ayrışmayı başarabilmiştir. Aynı Ovidius’un anlatımındaki Echo gibi, bu çocuklar dikkati ve onaylanmayı anne babalarının duygusal ihtiyaçlarına karşı “duyarlı ve yansıtıcı” olarak elde ederler. Bu çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarını sekteye uğratır, kendi duygularına ve düşüncelerine güvenmesini zorlaştırır, çünkü sürekli içsel değil dışsal taleplere cevap vermeye alışmışlardır. Ebeveyn “ayna”sından ya da bir başka deyişle imajından alınan temel mesaj bu çocuk için: “benim ihtiyaçlarımı ve beklentilerimi karşılamıyorsun; yetersizsin ve daha fazlası için uğraşmalısın”dır. Bu mesaj çeşitli şekillerde karşılık bulabilir ancak gizli narsisist ailede mesajı tespit etmek dahi mesajın dolayımlı olmasından ötürü epey güçtür.

Bu aileler dış dünyaya normal görünürler, ancak biraz eşelenirse, işlerin tam tersine işlediği ve ebeveynlerin narsisistik ihtiyaçlarının ön planda olduğu açığa çıkacaktır. Bu ailede ebeveynler çocukları ile dolaylı yollarla ve mesajlarla iletişim kurmayı tercih ederler. Örneğin; ebeveyn çocuğa yatağını düzeltmesini söylemek yerine, “benim çocuğum yatağını ara sıra düzeltse ne güzel olur!” der. Mesaj dolayımlı ve pasif agresiftir.

Sıkı bağlar veya bağların sıkı olmaması narsisistik ailelerde ayrıca bir problem teşkil eder. Mahremiyet ihtiyacı adeta çocuk için hayat memat meselesi haline gelir. Evdeki bu “yasakçı” hava çocuğun yetişkinliğinde dahi başkaları ile bağ kurma kabiliyetini köreltir.

Çocuğun ihtiyaçları ebeveyn tarafından belirlendiği ve deneyimlendiği için, çocuğun davranışlarına ve duygularına bir anlamda “standart” yaklaşım çocuğun bastırılması, sindirilmesi ve küçümsenmesi şeklinde olur; ki kaçınılmaz olarak çocuğun yetişkinliğindeki ilişkilerindeki rolü de bu şekilde olacaktır.

Zihin okuma, narsisistin bir başka iletişim/etkileşim kurma biçimidir. Bu çocuk için oldukça çıldırtıcı olabilir zira çocuktan beklenilen ebeveyni sözel olarak bunu açıklamasa bile, ebeveyninin ondan ne istediğini ve beklentisinin ne olduğunu bilmesidir. Bazen ebeveyn bir şeyler söyleyebilir ancak kastettiği ve çocuğun anlamasını istediği tamamıyla farklı bir şeydir; buna rağmen çocuktan beklenilen yine de iki mesaj arasındaki boşluğu doldurması ve asıl mesajı deşifre etmektir.

Yansıma/yansıtma fikri ebeveynlerin kendi çocuklarına dair deneyimledikleri bahsedilen duygularla örtüşmektedir. Narsisistik hazlarını yaşayamayan ebeveynler, narsisistik kırılganlıklar yaşayan ebeveynlere dönüşürler çocukları onlar gururlandıracak biçimde davranmadığında; bu da çocuklarının kendilerinden ayrışma, bireyleşme sürecine etki eder; çünkü bu yoğun yansıtmalar içerisinde çocuk kendi duygularını bir kenara bırakıp –hatta hiç hissedemeyip- anne babayı memnun etmeye ya da onların yaşadığı narsisistik kırılganlıkları onarmakla uğraşırken bulacaktır. Sözkonusu anne babalar suya baktıklarında onlara geri yansıyan şeyin “güzel” olmamasına tahammül edemezler ve bunun acısını yaşarlar, yani çocuklarına baktıklarında sadece kendi “güzel” yansımalarını görmek isterler ve aksi hiçbir ihtimale dayanamazlar. Çünkü narsisist bir ebeveyne göre çocuk onun güzelliğini, “mükemmelliğini” temsil etmek “zorundadır.” O yansımada bir başarısızlık, bir hata görmek, “güzel” olmayan bir şey görmek için ebeveyn için tahammül edilemezdir.

Bahsedilen ebeveynler narsisistik tepkiler vermektedir, ve kendi varlıklarını çocuklarınınkinden ayırt edememektedirler. Ebeveynler çocuklarının kendileri gibi olmadığını, yani “aa aynı ben” olmadıklarını idrak ettikçe; sonuç olarak hem ebeveyn çocuğunun yaşadığı olumsuz durumlara karşı daha az kırılacak, hem de çocuğunun ondan ayrışarak gelişebilmesine, ayrı bir birey olabilmesine katkıda bulunacaktır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ebeveyn Narsisizmi: İyi Niyet ve "aa Aynı Ben, Aynı Babası, Aynı Annesi..."" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Mustafa Burak ARABACI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Mustafa Burak ARABACI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Mustafa Burak ARABACI Fotoğraf
Psk.Dnş.Mustafa Burak ARABACI
İzmir (Online hizmet de veriyor)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Mustafa Burak ARABACI'nın Makaleleri
► Biz Erkekler, Hepimiz Aynı Mıyız? Psk.Dnş.İsa Özgür ÖZER
► Bağımlılık ve Bağlılık Aynı Şey Değildir Dr.Psk.Dnş.Ayavar Cem KEÇE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Ebeveyn Narsisizmi: İyi Niyet ve "aa Aynı Ben, Aynı Babası, Aynı Annesi..."' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:56
Top