2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Yakın Olmak mı Zor Uzak Olmak mı? Hangisi Güvenli Mesafede?; Şizoid Kendilik Bozukluğu
MAKALE #21112 © Yazan Psk.Necdet DÖNMEZ | Yayın Şubat 2020 | 2,316 Okuyucu
Gitmek istemiyorum ağabeyimin evine çünkü gittiğimde sürekli iş yapmak zorunda hissediyorum. Gitmemek de beni bir süre rahatlatıyor ancak süre uzadığında sanki kendimi çok uzaklaşmış, kopmuş hissediyorum.” diyerek kendini tarif etmişti Bayan C. Seanslardan bir tanesinde. Bu kendilik tarifinin altında kocaman bir dünya, travmalarla dolu bir yaşam var diye geçti aklımdan. Zira bunları dile getirebilecek gücü kendinde bulması için 6 aylık bir süre geçmesi gerekmişti seanslara ilk başladığımız günün üzerinden. Buna benzer bir ikilemi seans esnasında benimle yaşadığını da hissediyordum; bir taraftan seansa geliyordu ve anlattıklarıyla iç dünyasını bana açarak yakınlaşıyordu diğer yandan bu yakınlaşma ona çok tehlikeli geldiği noktalarda (çünkü bilinir olmak, benim onun içindekileri bilmem tabiri caizse ona el koymam, onu kullanmam anlamına gelebilirdi) geri çekilmek gibi bir savunma ortaya koyuyordu. Bu bir yakın bir uzak olmanın dansı gibiydi.


İnsanlardan uzak olma duygusu; “Bu, aynı burnunu cama dayayıp hayatı dışardan izlemek gibi. Sen soğukta dışarıdasın ve herkes mutludur. Sen içeride olan biteni dışarıdan izlersin ve içeriye girmeye korkarsın ya da harekete geçemezsin. İçeride olmanın ve onlara katılmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum.” O, dışarıda bir gözlemcidir ve asla hayatın bir parçası olamaz. O dışarıda soğuktadır ve içerideki herkes oldukça iyi vakit geçirmektedir. Bu betimleme şizoid kendilik için tipik bir betimlemedir. Yakın ya da uzak olmak, güvenlik hissini sağlamak, güvenli mesafede durabilmek birçok “savunma” ortaya koyulabilmektedir şizoid kendilik bozukluğunda. Bunlar;
• Soğuk bir görünümle uzak durma ve insanları uzak tutma eğilimi. (Bu eğilim dışarıdan bakıldığında bize “ne kadar da burnu havada” hissi verebilir. Zaten burada kişinin istediği de budur. Gerçek ise böyle değildir; asıl mesele duygusal yakınlıktan uzaklaşmak ve güvenli mesafede kalabilmektir. Burnu havada izlenimi bir maske, bir savunma, bir illüzyondur, sahtedir. Gerçekte olan ise duygusal yakınlıktan ürkme ve uzak durma ihtiyacıdır. )
• İçe dönük olma eğilimi ( Yaşama dair enerjinin neredeyse tamamını içerisinde kurduğu dünyaya yöneltmektedir. Çünkü bu hem duygusal açıdan risksizdir hem de güvenli olarak ilişki kurabilmeyi sağlamaktadır. Bu fantezi ve hayal dünyası şaşırtıcı biçimde zengindir. Ancak çoğunlukla bu dünya sır gibi gizli tutulur.)
• Kendi kendine yetme (Gerçek bir ilişki içinde bulunmanın getirdiği, yakınlığın getirdiği kaygıya karşı bir koruyucudur kendi kendine yetmek. Kişi kendine yetince en az seviyede insani ilişki kuracak ve en az seviyede anksiyete hissedecektir.)
• Duygu yitimi (burada kastedilen bir şey hissetmemek değildir; burada kastedilen “bir şey hissediyorum ama ne hissettiğimi bilmiyorum.” ya da “hissettiğim şeye bir anlam veremiyorum.” gibi bir durumdur. Zira yoğun gelişimsel travmaya maruz kalan kişilerin bedenlerinin ve duyularının kendilerine ne söylediğiyle ilgili bir fikri olmama ihtimali çok yüksektir.)
• Yalnızlık ( Şizoid kendiliğin içe dönüklüğünün ve kendisini insan ilişkilerinden soyutlamasının kaçınılmaz bir sonucudur. Yine burada bir ikilem ortaya çıkmaktadır; bir taraftan insanlardan uzak durup yalnız kalmaya ihtiyaç duyarken diğer taraftan arkadaşlığa ve sevgiye duyulan sürekli ve yoğun arzudur bu ikilemi ortayaçıkaran.)
• Benlik yitimi (tehlike olarak hissedilen travmatik durumlarda kendine ve yaşama yabancılaşma gibi ortaya çıkabilen bir durumdur.)
Şizoid hastanın içsel dünyası bölünmüş nesne ilişkileri birimlerinden oluşur. Buradaki bölme ile gelişimsel bölme savunma mekanizmasından ziyade yaygın klinik bir fenomen olarak bölme kastedilmektedir.


Şizoid kendilik bozukluğu tanımlayan birincil ilişkisel birim, sadistik nesne/sürgündeki kendilik birimidir. Bu noktada narsisistik ya da borderline kendilik bozukluğu ile şizoid kendilik bozukluğu arasında çarpıcı bir farklılık vardır. (Şizoid kendilik bozukluğunda kişi aslında her iki birimde de kendini rahat ve güvende hissetmez. Her iki birim de güvenliğinin tehlikede olduğu birimlerdir. Libidinal ünitte el konulabilir agresyon ünitte bağlantı tamamen kopup yabancılaşabilir, elian olabilir.)


Şizoid kendilik bozukluğunda kişi sığınağı agresyon birimdir. Çoğu hasta genel olarak sadistik nesne/sürgündeki kendilik biriminde “yaşar”. Ünlü şair Robert Frost’un dediği gibi “Asıl yuvan, gitmek zorunda kaldığında kabul edildiğin yerdir.” Şizoid hastalar için sürgündeki kendilik gitmek zorunda kaldıkları ve kendilerini güvende hissettikleri yerdir. (Aslında nispeten güvende hissettikleri denilebilir. Çünkü burada da yabancılaşma, elian olma, insanlıktan çıkma riski vardır.) Diğer kendilik bozukluklarında kişi sürekli olarak bağlanma biriminde yaşamaya çalışır.


Saldırgan nesne, şizoid kendilik bozukluğu olan kişilerin mahrum edici, yıkıcı ve değersizleştirici bireyler ile olan deneyimleri sayesinde gelişmektedir. Nesnenin bu sadizmi, şizoid hastanın aşağılanmış ve kişiliksiz gibi hissetmesi ile oldukça orantılıdır. Şizoid kendilik bozukluğunda kişilerin çoğunun kişisel geçmişinde ihmal, terk edilme ve fiziksel ya da cinsel istismar örnekleri vardır. Sadizmin boyutu ne kadar büyük olursa, agresyon birimin oranı daha yüksek ve uyumlu sosyal ilişki düzeyi de daha düşük olur.
Saldırgan nesnenin bu yaygın kötü niyeti şizoid bireyin bağlanma girişimlerine yönelik cesaretini kırar.


Agresyon birimde nesne temsili saldırgan nesne olursa, nesne temsili ile ilişkili kendilik temsili de sürgündeki kendilik olacaktır. Burası birçok şizoid hasta için “yuvada” hissettikleri , bu şizoid hastalar asla terapiye gelmezler, ve kalıcı olarak konakladıkları yerdir. Şizoid danışanlar için burası bir sığınaktır ve ne zaman ihtiyaç duysalar burayı girilmesi imkansız kaleleri olarak kullanırlar. (Süpermen’in North Pole’deki buzdan kalesi)


Güvenlik burada şizoid kendilik bozukluğu olan kişiler için anahtar kelimedir. Bu, diğerlerinden yeterli derecede uzakta olmak, bu sayede sadizme, işgale ve el konulmaya maruz kalmamak anlamına gelir. Ancak bu durum aynı zamanda bireyi bütünüyle bir izolasyon ve yabancılaşma içerisine sokar.

Bu saydıklarımızın dışında da belki söylenebilecek, yazılabilecek başka şeyler de elbette olabilir. Çünkü çok farklı durumları ve farklı gelişimsel hikayeleri barındıran bir kendilik bozukluğudur şizoid kendilik bozukluğu. “Gelişimsel Hikaye”den kastım kişinin etrafındaki insanlarla doğum anından, hatta doğum öncesinden, başlayarak kurduğu ilişki, yaşadığı anılar, hissettiği bedensel duyumları kapsamaktadır. Özellikle doğuran kişi olarak yaşamın il 3 senesinde anne ile kurulan ilişki, gelişimsel öykünün tutarlı ve sağlıklı gidişatında çok önemli bir faktördür. Tabii burada J.F. Masterson’un vurgukadığı genetik faktörler ve kader de etkili olabilmektedir (doğum esnasında annenin vefatı gibi).
Şizoid kendilik bozukluğunda nasıl bir gelişimsel öykü bu “gelişimsel duraklama”ya sebep olabilir diye baktığımızda mekanik olarak bakım veren bir anne ile karşı karşıya kalabiliriz. Yani görünüşte her şey iyi olabilir; mamasını verir bebeğin, altını temizler, uyutur… ancak bunların hiçbiri içinde bir duygu bir sıcaklık, “gerçek bir ilişki” barındırmamaktadır. Her şey bir makine düzeninde devam etmektedir; ancak eksik olan bir şey vardır ki o da duygudur. Duygusal anlamda annenin (burada anne kavramını “bakım veren kişi” manasında kullanıyorum) verebilecek çok fazla bir şeyi yoktur. Hatta bazen bebeğin varlığı dahi anneye yük olarak gelebilmektedir (yaşamın ilerleyen yıllarında bebek büyüyüp bir yetişkin olduğunda bu “yük olma” duygusunu ilişkilerinde, “kimseye yük olmama, kendi kendine yetme” duygusu ile yaşayabilir.). Hatta ve hatta bebeği ile yakın olma duygusu o kadar korkutabilir ki anneyi hep bebeğini belirli bir mesafede tutabilir. Bir süre sonra bebek de ilgisizleşir ve annesine “uyum” sağlayarak “beklentisiz” bir yaşam sürmeyi öğrenebilir.


Son söz olarak mekanik olarak görünen bir yaşamın arkasında aslında kocaman bir duygusal özlem yatmaktadır. Bu ikilemle baş edebilmek de gerçekten istemeyi ve gerçek bir mücadeleyi gerektirmektedir. Uzun soluklu bir psikoterapi yolculuğu şizoid kendilik bozukluğunun olmazsa olmazıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Yakın Olmak mı Zor Uzak Olmak mı? Hangisi Güvenli Mesafede?; Şizoid Kendilik Bozukluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Necdet DÖNMEZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Necdet DÖNMEZ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Necdet DÖNMEZ Fotoğraf
Psk.Necdet DÖNMEZ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi41 kez tavsiye edildiTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Necdet DÖNMEZ'in Yazıları
► Şizoid Kendilik Bozukluğu Psk.Zeynep BALKIZ
► Olmak, Sahip Olmak ve Anlam Sistemi Psk.Emir Emre DOĞAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Yakın Olmak mı Zor Uzak Olmak mı? Hangisi Güvenli Mesafede?; Şizoid Kendilik Bozukluğu' başlığıyla benzeşen toplam 21 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Dini Takıntılar Nisan 2019
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:56
Top