Nesne İlişkileri ve Kişilik
Melanie Klein – Nesne İlişkileri Kuramının kurucusu Klein, Freud'dan sonra psikanaliz tarihinde etkili olmuş kuramcıların başında yer alır.Kendini sadık bir Freud yorumcusu olarak sunmakla beraber klasik kuramdan önemli ölçüde uzaklaşmıştır.Klein'ın çalışmaları çocuk psikanalizlerine dayanır.Aslında psikanalizi çocuklarda gözlenen ruhsal bozukluklarda kullanmaya girişen ilk analistlerden biridir. Bu alandaki diğer öncü isim olan Freud'un kızı Anna Freud ile tüm yaşamları boyunca ciddi bir kuramsal tartışma sürdürmüşlerdir. Günümüzün önde gelen psikanaliz kuramcılarından olan Kernberg'e kadar uzanan yolda pek çok psikanalisti etkilemiştir .
Freud’dan ayrıldığı noktalar .
Freud psikanalitik kuramı, temel güdüleyici eksen olarak ele aldığı dürtüler üzerine inşa etmişti Freud'a göre dürtüler kökende "haz ilkesi"ne tabiydi ve dürtü tatminini sağlayan nesne kökensel olarak bir önem taşımıyordu.Dürtü ile nesnesi arasında hiçbir içsel veya özsel bağ yoktu .Dürtü nesnesi ancak bireyin tarihinde tekrarlayan deneyimler sayesinde önem kazanmaya başlıyor, kişi için özel ve simgesel bir anlam elde ediyordu
Klein'a göre içgüdü daha doğumdan itibaren türün evriminden ortaya çıkan fantazmatik içsel nesnelere bağlıydı.Bir başka ifadeyle çocuk daha baştan içgüdü tatminine yönelik nesne ve ilişki arayışlarıyla donatılmıştı
Çocuk nesneden sadece dürtünün tatmini değil; sevgi ve anlayış da bekler.Freud’un psikoseksüel gelişim evrelerine az referans vermiştir.Freud’dan ayrıldığı noktalar .Klein'ın nesne ilişkilerinin gelişimi ile bağlantılı olarak ele aldığı üstben oluşumunda bazı farklılıklar olduğunu görmek mümkündür
Freud'a göre geniş ölçüde dışsal, toplumsal yasaklara, ebeveynin yasak koyucu tutumlarına bağlanan bu süreci, Klein nesne ilişkilerinin gelişiminin bir sonucu olarak önümüze koymaktadır. Klein bu gelişimi klasik kuramdan çok erken bir düzeye, oral döneme çekmekte, hatta bazı Oidipal çatışmaları bu dönemde değerlendirmektedir
Freud gibi dürtü doyumu ve kastrasyon korkusu arasındaki çatışmadan faklı olarak ;Klein bu çatışmayı çocuğun babaya duyduğu sevgi ve ilişki kurma arzusu ile ona duyduğu ‘haset ‘ arasında değerlendirir.*Haset: ‘bende yok onda da olmasın’Freud’dan ayrıldığı noktalar
Klein'ın bir başka önemli özelliği psikolojik gelişmede saldırganlığın oynadığı rolü önemsemesi ve ön plana çıkartmasıdır.Melanie Klein biliçdışı fantazmatik işleyişe büyük önem vermiş, bir anlamda statik anılar ve dürtülerin deposu olarak da görülebilen bilinçdışında sürekli bir dinamizm ve devamlı bir fantazmatik üretim tespit etmiştir
Nesne ilişkileri kuramı, dinamik bir analize dayanır. Diğer ego psikologlarının yaklaşımları ise statiktir; ego’nun nasıl biçimlendiğinden çok psikoseksüel gelişme şemasının oral, anal, fallik, latans vs. aşamalarında ego ile idin ilişkilerini inceler
Zihinsel yapının; çocuk büyüdükçe değişen bilinçdışı fantezilerle karakterize olan içsel nesnelerden oluştuğunu öne sürmüştür.*Fantezi: türe özgü filogenetik nesneler ve imgeleri
Bu genel taslaktan hareketle Klein'ın bazı kuramına yakından bakalım:
Nesne ilişkileri kuramı, ilişkilerin temel yapılarının yaşamın erken yıllarında başkalarıyla ilk ilişkiler ile oluşturulduğunu belirtmektedir.Nesne ilişkileri kuramı bebeğin ilk olarak dahil olduğu iki kişilik etkileşim ya da iki öğeli ilişkiye, gelişiminin ilk yıllarına odaklanır
Doğuştan getirilen içsel imgelerin (fanteziler) değişiminde dış dünyadaki gerçek nesnelerin önemini vurgulamıştır
Klein kuramını; bebeklerin içsel çatışmaları, saldırgan dürtüleri ve ilkel yok edilme-zarar görme kaygıları ile baş etmek için ortaya çıkardıkları ilkel savunmalar üzerine inşa etmiştir
Klein, kuramını, “bebek içgüdüsel olarak kendisini bekleyen anneden haberdar olarak dünyaya gelir” varsayımı üzerine kurmuştur.Doğuştan gelen içgüdülerin insan ilişkilerini biçimlendirme ve sürdürme temel ihtiyacı olduğu ve diğer içgüdülerin bu ihtiyaçtan kaynaklandığı ilişkisel yapısal modelden bahsetmektedir
Klein, nesne ilişkilerinin niteliğinin insanların dünyayı görebilmeleri ve diğerleriyle ya da kendi benlikleriyle etkileşimde bulunabilmeleri için bir mercek özelliği taşıdığını öne sürmektedir .Bebek, nesneleri kısmi nesneler olarak yaşar. İlk kısmi nesne anne memesidir. Bebeğin yaşam alanının en büyük bölümünü dolduran anne memesi aslında onun saldırganlığı ve diğer dürtüleri için kendi düşlem dünyasını dolduran imgelerin depolandığı bir mekanı da oluşturmaktadır.Klein’a göre, çocuğun ilk nesne olarak anne ve anne memesiyle ilişkisi oldukça önemlidir.Anne memesi yalnızca fiziksel olarak anlamlandırılmaz; besin kaynağı olan meme, daha derinde yaşam kaynağıdır
İlk nesne ile olumlu ilişki kurabilmek, anne sevgisinden her an emin olma gereksiniminin kaynağı olarak kaygıdan kurtulmak anlamına gelir
Klein, anneyle kurulan erken bağın daha sonraki bütün sevgi ve aşk ilişkilerinin de temeli olduğunu söyler
Klein'ın kuramını anlamak için onun, çocuğun (ve erişkinin) iç dünyasını sürekli olarak içselleştirilmiş nesne ilişkileri çerçevesinde düşündüğünü kaydetmek gerekir
İçe yansıtılmış(atım,alma) nesneler, özdeşimler ve erken fantezi oluşumları onun klinik uygulamanın temeline koyduğu kuramsal kavramlardır
İçe yansıtma-atım (introjection), ilk kez 1909 yılında Ferenczi tarafından kullanıldı
Freud içe yansıtmayı çeşitli şekillerde kullandıktan sonra ilk kez 1923 yılında kaleme aldığı Ben ve İd (Freud, 1923) adlı çalışmasında bu kavrama netlik kazandırdı
Freud bu yazısında içe yansıtmayı üstben oluşumu açısından ele alıyordu. Oidipal sevgi nesnelerinden vazgeçme bunların üstbeni oluşturacak şekilde içselleştirilmelerine, içe yansıtılmalarına sebep oluyordu
Böylece bu nesneler gerçek içsel nesneler halini alıyordu. Dolayısıyla bu içsel nesnelerin işlevleri, çocuğu o aşamaya kadar dışarıda gerçek birer nesne olarak ebeveynin yaptıklarını artık dışarıda bu nesnelere ihtiyaç duymadan yapabileceği bir olgunluk düzeyine getirmekti. Bir başka deyişle çocuk, üstben işlevleri açısından dışsal bir nesneye ihtiyaç duymayacağı bir konuma geliyordu
Klein'a göre içe yansıtma oral dönemdeki içgüdüsel faaliyetin ruhsal bir temsili olmaktan öte bir savunma mekanizmasıdır da
Freud da içe yansıtmayı nesne kaybı karşısında yaşanan bir savunma olarak düşünmüştü (iğdişlik-ödipal çatışma, babaya duyulan sevgi ?)
Ama Klein'a göre bu savunma çok daha temel bir kaygıya karşı çalışır; korkutucu iç dünya karşısındaki kaygıya karşı
Çünkü çocuk kendini doğuştan kötü, saldırgan, zulmedici nesnelerle dolu olarak algılar ve bunlara karşı dışsal iyi nesneyi içselleştirmeye girişir.
KAYNAKLAR:
Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm Otto F. Kernberg
Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluklarında Saldırganlık (Kenberg)
Borderline Kişiliğin Psikoterapisi Nesne İlişkilerine Odaklanmak . (Kernberg)
Borderline Kişilik Bozukluğu için Aktarım Odaklı Psikoterapi ( Kernberg)
İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu
Margaret S. Mahler
Abdurahman çavdar
Freud’dan ayrıldığı noktalar .
Freud psikanalitik kuramı, temel güdüleyici eksen olarak ele aldığı dürtüler üzerine inşa etmişti Freud'a göre dürtüler kökende "haz ilkesi"ne tabiydi ve dürtü tatminini sağlayan nesne kökensel olarak bir önem taşımıyordu.Dürtü ile nesnesi arasında hiçbir içsel veya özsel bağ yoktu .Dürtü nesnesi ancak bireyin tarihinde tekrarlayan deneyimler sayesinde önem kazanmaya başlıyor, kişi için özel ve simgesel bir anlam elde ediyordu
Klein'a göre içgüdü daha doğumdan itibaren türün evriminden ortaya çıkan fantazmatik içsel nesnelere bağlıydı.Bir başka ifadeyle çocuk daha baştan içgüdü tatminine yönelik nesne ve ilişki arayışlarıyla donatılmıştı
Çocuk nesneden sadece dürtünün tatmini değil; sevgi ve anlayış da bekler.Freud’un psikoseksüel gelişim evrelerine az referans vermiştir.Freud’dan ayrıldığı noktalar .Klein'ın nesne ilişkilerinin gelişimi ile bağlantılı olarak ele aldığı üstben oluşumunda bazı farklılıklar olduğunu görmek mümkündür
Freud'a göre geniş ölçüde dışsal, toplumsal yasaklara, ebeveynin yasak koyucu tutumlarına bağlanan bu süreci, Klein nesne ilişkilerinin gelişiminin bir sonucu olarak önümüze koymaktadır. Klein bu gelişimi klasik kuramdan çok erken bir düzeye, oral döneme çekmekte, hatta bazı Oidipal çatışmaları bu dönemde değerlendirmektedir
Freud gibi dürtü doyumu ve kastrasyon korkusu arasındaki çatışmadan faklı olarak ;Klein bu çatışmayı çocuğun babaya duyduğu sevgi ve ilişki kurma arzusu ile ona duyduğu ‘haset ‘ arasında değerlendirir.*Haset: ‘bende yok onda da olmasın’Freud’dan ayrıldığı noktalar
Klein'ın bir başka önemli özelliği psikolojik gelişmede saldırganlığın oynadığı rolü önemsemesi ve ön plana çıkartmasıdır.Melanie Klein biliçdışı fantazmatik işleyişe büyük önem vermiş, bir anlamda statik anılar ve dürtülerin deposu olarak da görülebilen bilinçdışında sürekli bir dinamizm ve devamlı bir fantazmatik üretim tespit etmiştir
Nesne ilişkileri kuramı, dinamik bir analize dayanır. Diğer ego psikologlarının yaklaşımları ise statiktir; ego’nun nasıl biçimlendiğinden çok psikoseksüel gelişme şemasının oral, anal, fallik, latans vs. aşamalarında ego ile idin ilişkilerini inceler
Zihinsel yapının; çocuk büyüdükçe değişen bilinçdışı fantezilerle karakterize olan içsel nesnelerden oluştuğunu öne sürmüştür.*Fantezi: türe özgü filogenetik nesneler ve imgeleri
Bu genel taslaktan hareketle Klein'ın bazı kuramına yakından bakalım:
Nesne ilişkileri kuramı, ilişkilerin temel yapılarının yaşamın erken yıllarında başkalarıyla ilk ilişkiler ile oluşturulduğunu belirtmektedir.Nesne ilişkileri kuramı bebeğin ilk olarak dahil olduğu iki kişilik etkileşim ya da iki öğeli ilişkiye, gelişiminin ilk yıllarına odaklanır
Doğuştan getirilen içsel imgelerin (fanteziler) değişiminde dış dünyadaki gerçek nesnelerin önemini vurgulamıştır
Klein kuramını; bebeklerin içsel çatışmaları, saldırgan dürtüleri ve ilkel yok edilme-zarar görme kaygıları ile baş etmek için ortaya çıkardıkları ilkel savunmalar üzerine inşa etmiştir
Klein, kuramını, “bebek içgüdüsel olarak kendisini bekleyen anneden haberdar olarak dünyaya gelir” varsayımı üzerine kurmuştur.Doğuştan gelen içgüdülerin insan ilişkilerini biçimlendirme ve sürdürme temel ihtiyacı olduğu ve diğer içgüdülerin bu ihtiyaçtan kaynaklandığı ilişkisel yapısal modelden bahsetmektedir
Klein, nesne ilişkilerinin niteliğinin insanların dünyayı görebilmeleri ve diğerleriyle ya da kendi benlikleriyle etkileşimde bulunabilmeleri için bir mercek özelliği taşıdığını öne sürmektedir .Bebek, nesneleri kısmi nesneler olarak yaşar. İlk kısmi nesne anne memesidir. Bebeğin yaşam alanının en büyük bölümünü dolduran anne memesi aslında onun saldırganlığı ve diğer dürtüleri için kendi düşlem dünyasını dolduran imgelerin depolandığı bir mekanı da oluşturmaktadır.Klein’a göre, çocuğun ilk nesne olarak anne ve anne memesiyle ilişkisi oldukça önemlidir.Anne memesi yalnızca fiziksel olarak anlamlandırılmaz; besin kaynağı olan meme, daha derinde yaşam kaynağıdır
İlk nesne ile olumlu ilişki kurabilmek, anne sevgisinden her an emin olma gereksiniminin kaynağı olarak kaygıdan kurtulmak anlamına gelir
Klein, anneyle kurulan erken bağın daha sonraki bütün sevgi ve aşk ilişkilerinin de temeli olduğunu söyler
Klein'ın kuramını anlamak için onun, çocuğun (ve erişkinin) iç dünyasını sürekli olarak içselleştirilmiş nesne ilişkileri çerçevesinde düşündüğünü kaydetmek gerekir
İçe yansıtılmış(atım,alma) nesneler, özdeşimler ve erken fantezi oluşumları onun klinik uygulamanın temeline koyduğu kuramsal kavramlardır
İçe yansıtma-atım (introjection), ilk kez 1909 yılında Ferenczi tarafından kullanıldı
Freud içe yansıtmayı çeşitli şekillerde kullandıktan sonra ilk kez 1923 yılında kaleme aldığı Ben ve İd (Freud, 1923) adlı çalışmasında bu kavrama netlik kazandırdı
Freud bu yazısında içe yansıtmayı üstben oluşumu açısından ele alıyordu. Oidipal sevgi nesnelerinden vazgeçme bunların üstbeni oluşturacak şekilde içselleştirilmelerine, içe yansıtılmalarına sebep oluyordu
Böylece bu nesneler gerçek içsel nesneler halini alıyordu. Dolayısıyla bu içsel nesnelerin işlevleri, çocuğu o aşamaya kadar dışarıda gerçek birer nesne olarak ebeveynin yaptıklarını artık dışarıda bu nesnelere ihtiyaç duymadan yapabileceği bir olgunluk düzeyine getirmekti. Bir başka deyişle çocuk, üstben işlevleri açısından dışsal bir nesneye ihtiyaç duymayacağı bir konuma geliyordu
Klein'a göre içe yansıtma oral dönemdeki içgüdüsel faaliyetin ruhsal bir temsili olmaktan öte bir savunma mekanizmasıdır da
Freud da içe yansıtmayı nesne kaybı karşısında yaşanan bir savunma olarak düşünmüştü (iğdişlik-ödipal çatışma, babaya duyulan sevgi ?)
Ama Klein'a göre bu savunma çok daha temel bir kaygıya karşı çalışır; korkutucu iç dünya karşısındaki kaygıya karşı
Çünkü çocuk kendini doğuştan kötü, saldırgan, zulmedici nesnelerle dolu olarak algılar ve bunlara karşı dışsal iyi nesneyi içselleştirmeye girişir.
KAYNAKLAR:
Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm Otto F. Kernberg
Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluklarında Saldırganlık (Kenberg)
Borderline Kişiliğin Psikoterapisi Nesne İlişkilerine Odaklanmak . (Kernberg)
Borderline Kişilik Bozukluğu için Aktarım Odaklı Psikoterapi ( Kernberg)
İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu
Margaret S. Mahler
Abdurahman çavdar
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Nesne İlişkileri ve Kişilik" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Abdurahman ÇAVDAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Abdurahman ÇAVDAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.