Cinsiyet Üzerine
“Bir bebek mi! Öyle bir şey yoktur!” diyen Winnicott duruşunu şu şekilde gerekçelendirmiştir: “bana bir bebek gösterildiği zaman aynı zamanda onunla ilgilenen biri de muhakkak gösterilir; en azından ona beşiği üzerinden göz kulak olan biri vardır. Bebek-bakıcı çiftiyle karşı karşıyayızdır…” (Habip, 2011). Yaşamın ilk yıllarına önem veren bu yıllar mutlak bağımlılıkla tanımlanmaktadır. Bebek, sadece annesiyle birlikte var olabilmektedir. Annenin yüzü ve annenin bakışı bebeğin kendini, kendiliğini keşfedebileceği ilk aynadır.
Freud’ a göre her iki cinsiyet için de, çocuk tarafından tanınan tek cinsel organ erkek cinsel organıdır. Yani erkek cinsel organına karşılık gelen penis, kız çocuğunda klitorise karşılık gelmektedir (Gürdal, 2001). Dördüncü yaşa doğru, erkek çocuk kızların kendisi gibi penisi olmadığını fark eder. Erkek çocuk penisi olmayan insanların bulunduğunu fark edince dehşete kapılır ve bu eksikliği de kastrasyon olarak yorumlar. Kastrasyon kaygısının etkisiyledir ki erkek çocuk, cinsel eş olarak anneden vazgeçme pahasına da olsa yasağın yasasını kabul eder ve penisini kurtarmayı seçer. Anneden vazgeçişle ve baba yasasının tanınmasıyla Ödipyen sevgi safhası sona erer ve böylece erkek kimliğinin onaylanması mümkün hale gelir. Erkek çocukta kastrasyon karmaşası anneye sevgiden bir vazgeçiş üzerine sona ererken, kadında baba için Ödipyen sevgiye yol açar. Kadın kastrasyon karmaşasının ana olayı, anneyle ayrılıştır. Kız çocuk anneden ikinci bir ayrılış yaşar ve sevgi nesnesi olarak da babayı seçer (Abrevaya, 2001).
B.Grunberger, kız çocuğunun yetişkin cinselliğine geçişinde özellikle sevgi nesnesinin değişimine vurgu yapar. Ona göre, erkek çocuk daha elverişli konumdadır; çünkü ilk sevgi nesnesi annesidir. Dolayısıyla erkek çocuğunu karşı cinsel türden bir ilişkiye sokabilmektedir. Bununla birlikte kız çocuğu için ilk sevgi nesnesinin kendisi gibi bir kadın olması dolayısıyla karşıcinsellikten alıkoymaktadır. Bu nedenle kız çocuğu için ilk cinsel yatırımların erkek çocuğu kadar doyurucu olmadığını söylemek yerinde olacaktır (Onur, 1980). Bununla beraber, hem kız hem erkek çocuğun anneden vazgeçmesiyle cinsel farlılığın yaratılmış olduğu söylenebilir.
Ödipal dönemde anne tarafından kız çocuğa ve erkek çocuğa aktarılan mesajlarda da farklılık dile gelmektedir. Bizim toplumumuza özgü olan, kız çocuğunun anneye adet gördüğünü haber vermesiyle annenin kız çocuğunun yanağına, “artık genç kız oldun, aklın başına gelsin” diye tokat atması geleneği genç kızda çelişkiler silsilesini de beraberinde getirmektedir. Annenin ilk menstürasyonunu gören genç kızına tokat atmasının çeşitli bilinçli ve bilinçdışı sebepleri olabilmektedir. Artık anne, kızı için eskisinden daha fazla sorumluluk taşıyacak ve kızını daha fazla korumak durumunda kalacaktır. Yine bizim toplumumuzda “kız babası olmak zordur” söyleminin yer alması bu durumu destekler niteliktedir. Ailenin namusuna söz gelmemelidir; bu nedenle hem anne hem de baba kızları için eskisinden daha fazla kaygı taşımaktadır.
Tarihte kadının konumlanışına bakıldığında, Yunan trajedi kahramanı Agamemnon' un kızlarına düşen kaderin acısını en yoğun biçimiyle yaşadığı söylenebilir. Agamemnon’ un iki kızı da ataerkillik uğruna, biri masumluk diğeri ise nefret yüzünden canlarını vermek durumunda kalmışlardır. Günümüzde bu tema hala geçerliliğini koruyarak bazı kesimlerde bekaretin bir kızın koruması gereken en önemli değer olarak atfedilmesini gerekli kılmaktadır. Küçük bir kız çocuğu bir yerden düşünce, oyun oynarken genital bölgesine bir şey çarpınca kızlığı bozulmuş mudur diye endişelenen, hatta jinekolojik muayeneye götüren ebeveynler vardır. Yine, 21.yüzyıl toplumunda dahi kadınların erkekler tarafından evlenilecek-el değmemiş kadın ve eğlenilecek kadın şeklinde kategorize edilmesi önceki örneği destekler niteliktedir. Bu bağlamda Arnavutluk’ ta 15. yüzyıla dayanan “yeminli bakireler” geleneği kadının cinselliğini yaşantılayamamasını kültürel zeminde göstermektedir. Ailesinde erkek varis kalmadığı veya evlenmek istemediği için yeminli bakireliği seçen kadınlar toplumdaki sosyal konumlarının değiştirerek bir erkek gibi muamele görmeye başlamaktadırlar. Bu yeni rolün getirileriyle birlikte diğer kadınların ulaşamadığı; ancak onların ulaşabildiği tüfek taşıma, erkeklerle birlikte sigara içip çalışabilme ve hatta erkeklerle birlikte camide namaz kılma hakkını dahi kazanabilmiş olmaktadır. Bu geleneksel yapılanmanın izlerinin toplum içindeki kadının belirlenişinde önemi tartışılmazdır.
Abrevaya, E. (2001). Anneden Kıza Kadınsılığın İletimi, Psikanaliz Yazıları, sayı:2, s.43-53, İstanbul:Bağlam.
Gürdal, A. (2001). Psikanalizde Kadınlık Üzerine İlk Görüşler, Psikanaliz Yazıları, sayı:2, s.11-15, İstanbul:Bağlam.
Habip, B. (2011). Özgürlük Arayışına Adanmış Psikanalitik Bir Yaşam Donald Woods Winnicott (1896-1971): Düşüncesi ve Pratiği, Doğu-Batı Dergisi, sayı:56, s.197-213, Ankara:Doğu Batı Yayınları.
https://www.aa.com.tr/tr/yasam/arnavutlukta-yeminli-bakireler-gelenegi-hala-yasatiliyor/801220
http://www.bbc.co.uk/turkish/fooc/story/2009/02/090206_fooc_albania.shtml
Freud’ a göre her iki cinsiyet için de, çocuk tarafından tanınan tek cinsel organ erkek cinsel organıdır. Yani erkek cinsel organına karşılık gelen penis, kız çocuğunda klitorise karşılık gelmektedir (Gürdal, 2001). Dördüncü yaşa doğru, erkek çocuk kızların kendisi gibi penisi olmadığını fark eder. Erkek çocuk penisi olmayan insanların bulunduğunu fark edince dehşete kapılır ve bu eksikliği de kastrasyon olarak yorumlar. Kastrasyon kaygısının etkisiyledir ki erkek çocuk, cinsel eş olarak anneden vazgeçme pahasına da olsa yasağın yasasını kabul eder ve penisini kurtarmayı seçer. Anneden vazgeçişle ve baba yasasının tanınmasıyla Ödipyen sevgi safhası sona erer ve böylece erkek kimliğinin onaylanması mümkün hale gelir. Erkek çocukta kastrasyon karmaşası anneye sevgiden bir vazgeçiş üzerine sona ererken, kadında baba için Ödipyen sevgiye yol açar. Kadın kastrasyon karmaşasının ana olayı, anneyle ayrılıştır. Kız çocuk anneden ikinci bir ayrılış yaşar ve sevgi nesnesi olarak da babayı seçer (Abrevaya, 2001).
B.Grunberger, kız çocuğunun yetişkin cinselliğine geçişinde özellikle sevgi nesnesinin değişimine vurgu yapar. Ona göre, erkek çocuk daha elverişli konumdadır; çünkü ilk sevgi nesnesi annesidir. Dolayısıyla erkek çocuğunu karşı cinsel türden bir ilişkiye sokabilmektedir. Bununla birlikte kız çocuğu için ilk sevgi nesnesinin kendisi gibi bir kadın olması dolayısıyla karşıcinsellikten alıkoymaktadır. Bu nedenle kız çocuğu için ilk cinsel yatırımların erkek çocuğu kadar doyurucu olmadığını söylemek yerinde olacaktır (Onur, 1980). Bununla beraber, hem kız hem erkek çocuğun anneden vazgeçmesiyle cinsel farlılığın yaratılmış olduğu söylenebilir.
Ödipal dönemde anne tarafından kız çocuğa ve erkek çocuğa aktarılan mesajlarda da farklılık dile gelmektedir. Bizim toplumumuza özgü olan, kız çocuğunun anneye adet gördüğünü haber vermesiyle annenin kız çocuğunun yanağına, “artık genç kız oldun, aklın başına gelsin” diye tokat atması geleneği genç kızda çelişkiler silsilesini de beraberinde getirmektedir. Annenin ilk menstürasyonunu gören genç kızına tokat atmasının çeşitli bilinçli ve bilinçdışı sebepleri olabilmektedir. Artık anne, kızı için eskisinden daha fazla sorumluluk taşıyacak ve kızını daha fazla korumak durumunda kalacaktır. Yine bizim toplumumuzda “kız babası olmak zordur” söyleminin yer alması bu durumu destekler niteliktedir. Ailenin namusuna söz gelmemelidir; bu nedenle hem anne hem de baba kızları için eskisinden daha fazla kaygı taşımaktadır.
Tarihte kadının konumlanışına bakıldığında, Yunan trajedi kahramanı Agamemnon' un kızlarına düşen kaderin acısını en yoğun biçimiyle yaşadığı söylenebilir. Agamemnon’ un iki kızı da ataerkillik uğruna, biri masumluk diğeri ise nefret yüzünden canlarını vermek durumunda kalmışlardır. Günümüzde bu tema hala geçerliliğini koruyarak bazı kesimlerde bekaretin bir kızın koruması gereken en önemli değer olarak atfedilmesini gerekli kılmaktadır. Küçük bir kız çocuğu bir yerden düşünce, oyun oynarken genital bölgesine bir şey çarpınca kızlığı bozulmuş mudur diye endişelenen, hatta jinekolojik muayeneye götüren ebeveynler vardır. Yine, 21.yüzyıl toplumunda dahi kadınların erkekler tarafından evlenilecek-el değmemiş kadın ve eğlenilecek kadın şeklinde kategorize edilmesi önceki örneği destekler niteliktedir. Bu bağlamda Arnavutluk’ ta 15. yüzyıla dayanan “yeminli bakireler” geleneği kadının cinselliğini yaşantılayamamasını kültürel zeminde göstermektedir. Ailesinde erkek varis kalmadığı veya evlenmek istemediği için yeminli bakireliği seçen kadınlar toplumdaki sosyal konumlarının değiştirerek bir erkek gibi muamele görmeye başlamaktadırlar. Bu yeni rolün getirileriyle birlikte diğer kadınların ulaşamadığı; ancak onların ulaşabildiği tüfek taşıma, erkeklerle birlikte sigara içip çalışabilme ve hatta erkeklerle birlikte camide namaz kılma hakkını dahi kazanabilmiş olmaktadır. Bu geleneksel yapılanmanın izlerinin toplum içindeki kadının belirlenişinde önemi tartışılmazdır.
Abrevaya, E. (2001). Anneden Kıza Kadınsılığın İletimi, Psikanaliz Yazıları, sayı:2, s.43-53, İstanbul:Bağlam.
Gürdal, A. (2001). Psikanalizde Kadınlık Üzerine İlk Görüşler, Psikanaliz Yazıları, sayı:2, s.11-15, İstanbul:Bağlam.
Habip, B. (2011). Özgürlük Arayışına Adanmış Psikanalitik Bir Yaşam Donald Woods Winnicott (1896-1971): Düşüncesi ve Pratiği, Doğu-Batı Dergisi, sayı:56, s.197-213, Ankara:Doğu Batı Yayınları.
https://www.aa.com.tr/tr/yasam/arnavutlukta-yeminli-bakireler-gelenegi-hala-yasatiliyor/801220
http://www.bbc.co.uk/turkish/fooc/story/2009/02/090206_fooc_albania.shtml
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Cinsiyet Üzerine" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Aygül KAKIRMAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Aygül KAKIRMAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.