2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



8 Yaş Çocuğunun Gelişiminin İncelenmesi
MAKALE #21529 © Yazan Psk.Melek TURAN | Yayın Haziran 2020 | 3,570 Okuyucu
Bu çalışmada 8 yaş döneminde, ilk okul çağında bulunan çocukların gelişimini bilişsel, ahlaki, sosyal ve duygusal, psikoseksüel ve psikososyal açıdan incelemek ve gelişimsel açıdan farklılıkları kuramcılara göre ele almak amacıyla hazırlanmıştır.
Gelişim bir bütündür ve ebeveynler her ne kadar çocukların bilişsel gelişimlerine daha fazla önem verse de bilişsel gelişimin bireyin ahlaki gelişimini etkilediği göreceğiz. Ayrıca sosyal gelişim becerisi iyi olan bir çocuk akranları ile yakın ilişki kurabilmekte ve akranlarından da yeni şeyler öğrenebilmektedir. Yani gelişim alanları birbiri ile bağlantılı, bir gelişim alanında yaşanan aksaklık ya da ilerleme diğer gelişim alanını etkilemektedir. Buradan yola çıkarak özellikle 8 yaş döneminin gelişimini incelerken bilişsel gelişim alanını ele almakla birlikte diğer gelişim alanlarına da değineceğim.
Bilişsel Gelişim Alanı denildiğinde İlk akla gelen isim J. Piaget’dir. Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramına göre, 8 yaş dönemi Somut İşlemler Dönemine tekabül etmektedir.

Somut İşlemler Dönemi (Operational Stage) (7-11 yaş) Özelliği; 7-11 yaşları arasında çocuklarda mantıksal düşünme, sayı, zaman, mekân, boyut, hacim ve uzaklık kavramları yerleşmeye başlar. Bu dönemde problemin çözülmesi somut nesnelere, “burada” ve “şimdi” gibi anlık durumların olmasına bağlıdır (Atkinson vd., 1990:81; Yavuzer, 1999:115).

Tüm dünyada çocukların somut işlemler döneminde okula başlamaları bir tesadüf değildir. Bu dönemde, bazı işlemleri zihinsel olarak yapabilecek durumdadırlar. Örneğin; “Benim beş portakalım, senin dört portakalın var. İkimizin portakallarını biraraya getirdiğimizde kaç portakal eder?” diye sorduğumuzda problemi zihinsel olarak çözebilirler (Senemoğlu, 2005:47).
Piaget'ye göre, somut işlemler döneminde olan çocuklar yeni bir dizi kural geliştirirler; “gruplandırma” adı verilen bu işlemin özel mantıksal niteliği vardır. Okul çağındaki bir çocuğun düşünüşünün başlıca özelliği de bu “gruplama” yeteneğine sahip oluşudur. Bundan “sınıflama, sıralama, serileme, değişmezlik, sayı ve mekân” kavramları oluşur. Sınıflama, sıralama gibi gruplamalarla aynı zamanda çocukta organize etme ve bir sistem kurma yeteneği gelişir. Bu ona dış bir değişikliği içsel olarak telafi etme olanağını kazandırır. Sınıflandırma, gruplandırma simetri şeklinde bire bir ya da birle çok arasındaki ilişkilerden doğar. İlişkilerin en yalın mantıksal gruplaması bir “sınıflar hiyerarşisi” biçimindedir. Örneğin, hayvanlar sınıfı, etoburlar ve etobur olmayanlar diye iki altsınıfa ayrılır. Bu altsınıflar da, özel hayvan türlerinin adlarına varılıncaya dek yeniden sırayla altsınıflara ayrılabilirler, ilkokul çocuğunun bu altsınıflardaki çiftlere anlama yeteneğine sahip olması beklenir. 9 yaşlarına kadar çocukların çoğu sınıflar arasındaki ilişkileri anlamakta zorluk çeker. Piaget burada şunu göstermiştir: Çocuklar; güller, lâleler ve öteki çiçeklerin hepsinin çiçekler sınıfına girdiklerini kabul etmekte, ancak tüm çiçeklerin öldüklerini bilmelerine karşın, güllerin (ya da lâlelerin) oldukları gibi kaldıklarını öne sürmektedirler; çünkü bu yaştaki çocuklar için altsınıflar hâlâ bir ölçüde ayrı bir varlığa sahiptir. İlişkilerin ikinci ilkel gruplaması, farklılıkları ifade eden ilişkileri bir araya toplama yeteneğine dayanır. Böylece çocuklar birbirini izleyen çiftleri bulup sıralama yaparak bir dizi oluşturabilirler. Örneğin, beden eğitimi derslerinde çocuklar boylarına göre sıraya girebilirler, adlarını alfabetik sıraya koyabilirler, aritmetikte uzaklık, ağırlık, alan ve hacim karşılaştırmaları yapabilirler. Üçüncü temel işlem, “bir şeyi başka bir şeyin yerine koymak” tır. Örneğin, çocuklar aritmetikte aynı sonuca değişik yollardan ulaşmayı gösteren 8 = 7 + 1 = 6 + 2 = 5 + 3 türünden ilişkileri sürekli olarak kullanırlar. Buraya kadar olan işlemler, “simetrik ilişkiler” i ortaya koymaktadır. 8 yaşlarında çocukların çoğu, iki kardeş varsa, her birinin ötekinin kardeşi olduğunu anlar. Çocuk, nesneleri biçim ve renk açısından alt sınıflara göre düzenleyeceği zaman, her iki sisteme göre betimlenebilecek dört alt sınıf bulacaktır; örneğin, kırmızı kareler, mavi kareler, sarı kareler, kırmızı daireler, mavi daireler, sarı daireler gibi. Bu da “sınıfların çoğaltılması” dır. Çocuklar bu gruplandırmaları tam anlamıyla kavradıklarında dört temel mantık gerçeğini değerlendirebilirler. Bu gerçeklerden en önemlisi şudur: A herhangi bir yönden (diyelim ki, uzunluk açısından) B' ye eşitse ve B de C' ye eşitse, o halde A' nın da C' ye eşit olması doğrudur. Bu olgunun gerçek olduğunu anlamak için A ve C' nin ölçülmesi gerekmez (Yavuzer, 1999:115-117).

Odaktan uzaklaşma: Somut işlem döneminde bir çocuk olan Charles, biri daha yüksek ve ince olana boşaltılmadan önce iki bardağın aynı miktarda sıvı içerdiğini bilir. Charles, okul öncesi çocuktan farklı olarak, bardakların birden fazla boyutu üzerinde odaklaşmaya yeteneklidir. Charles, bu odaktan uzaklaşma aracılığıyla, “hangisi daha fazla?” sorusunu yanıtlamak için genişlik ve yükseklik boyutları arasındaki karşılıklı bütün değişikliklerin göz önüne alınması gerektiğini bilir. Birinci bardağın genişliğinin ikinci bardaktaki yükseklik farkını ödünlediği yanıtını verebilir. (Gander ve Gardiner, 2004:345).
Tersine çevrilebilirlik: Aynı anda birçok etkeni birden düşünebilme yeteneğine ek olarak, Charles, bir davranışın ya da değişikliğin ilk durumunu imgeleyebilme yeteneğine de sahiptir. Yüksek, ince bardaktaki suyun ilk bardağa geri boşaltıldığını gözünde canlandırabilir; sonuçta her şeyin başlangıçta ne ise o olduğunu görebilir. (Gander ve Gardiner, 2004:345- 346).
Ayrıca, algılanan yükseklik fazlalığının bardakların biçimlerindeki farklılıkla tam olarak ödünlendiğini de bilir. Tersine çevrilebilirliğin bu özelliği ona, birçok davranış ya da eylemin tersi davranış ya da eylemin kullanılmasıyla yadsınabileceğini anlama olanağını sağlar.
Dönüşümler: Charles, suyu boşaltma sürecine dikkat etmesini sağlayan dönüşümsel düşünme yeteneğine de sahiptir. İşlem öncesi çocuklar yalnızca su boşaltma eyleminin sonucu üzerinde odaklaşırken, somut işlem dönemindeki çocuklar şimdiki duruma ve ona neden olan dönüşüme dikkat ederler. Bu, geçmiş olayları ve durumları zihinsel olarak yeniden kurma yeteneği, Charles'm bir problemin yanıtını düşünüp bulmasına yardımcı olur. Charles, akıl yürütme biçimini, başlangıçta bardakların aynı miktarda su içerdiğini ve sizin sadece birindeki sıvıyı yüksek bardağa boşalttığınızı söyleyerek açıklayabilir. Eğer onu ilk bardağa geri boşaltırsanız sıvı ilk bardakları gene eşit düzeyde dolduracaktır, dolayısıyla nicelikler hâlâ aynı olmalıdır.
Çıkarsanmış gerçeklik: Dört yaşındaki çocuklar nesnelerin o andaki görünümlerinden güçlü biçimde etkilenirler. Öte yandan, Charles, farklı görünümlerin farkındadır, ama bir yanıta ulaşmadan önce daha fazla etkeni göz önünde bulundurur. Gerçek gibi görünenin ötesine gidebilir ve eldeki bütün kanıtlardan neyin gerçekten doğru olduğunu çıkarsayabilir. Artık yalnızca sınırlı algısal bilgilere bağımlı olmayan somut işlem dönemi çocukları, hem şimdiki durumdan hem geçmişten kaynaklanan kavramsal bilgileri bir araya toplayabilirler. Temeldeki gerçekliğin çıkarsanmasına dayanan mantıksal problem çözümüne izin veren gerçek zihinsel işlemler geliştirmişledir. Boşaltılırken hiçbir şey eklenip çıkarılmadığı için sıvının miktarı aynı olmalıdır (Gander ve Gardiner, 2004:345- 347).

Korunum: İlkokul dönemindeki çocukların düşünmesi, okul öncesi çocukların düşünmesinden çok farklıdır. Artık, tersine çevirebilme kavramını kazandıklarından korunum ilkesi ile ilgili bir sorunları da yoktur (Senemoğlu, 2005:47).

Korunum, eşit miktarlardaki maddelerin (ya da sıvı miktarı, sayı, ağırlık, uzunluk, alan ya da hacim) farklı görünecek biçimde yeniden düzenlenmiş olsalar bile aynı kaldıklarını kavrayabilme yeteneğidir. Bu dönemde farklı korunum türleri farklı yaşlarda gelişmekle birlikte, çocuklar aynı eylem sırasını izlerler. Örneğin, dört yaşındaki Thomas, sıvı miktarının korunumu görevinde, miktarların başlangıçta aynı olduğu üzerinde doğru olarak aynı görüşte olabilir. Dönüşümden sonra korunumu başaramaz, çünkü yalnızca bir tek boyut üzerinde odaklaşır. Thomas beş yaşında iken miktarların aynı olduğunu söylemek ile daha yüksek bardakta daha fazla sıvı olduğunu söylemek arasında gider gelir. Gerçek korunuma yalnızca altı yaşındaki Thomas sıvı miktarlarının niçin hâlâ aynı olduğu konusunda bir neden verebildiği zaman ulaşılır. Bu tür akıl yürütme, tersine çevrilebilirliğin ve odaktan uzaklaşma gibi artan düşünme yeteneğinin sonucudur. Çocuklar, tipik olarak, madde ve sıvı korunumunu somut işlem döneminin başında kazanırken, hacim korunumuna bu dönemin sonunda ulaşırlar (Gander ve Gardiner, 2004:347).
Sınıflama: Algılanan görüntüye göre değil, gerçeği anlayarak tepkide bulunurlar. Bu dönemde en üst düzeyde gruplama yapabilirler. Bir grup nesnenin bir başka grubun alt sınıfı olabileceğini anlarlar. Örneğin; taşıt araçlarını otomobiller ve kamyon vb., diğer taşıt araçları olarak gruplayabilir, otomobilleri de, benzinle çalışanlar ve mazot vb. yakıtla çalışan diğer otomobiller olarak sınıflandırabilirler. Otomobiller taşıt araçlarının bir alt grubu, benzinle çalışanlar da otomobillerin bir alt grubudur (Senemoğlu, 2005:48).
Nesneleri belirli bir ortak özelliğe göre gruplara ayırma yeteneği sınıflama'dır. Sekiz yaşındaki Connie'ye beş kırmızı gül, beş sarı gül, beş kırmızı lale, beş sarı düğün çiçeği ve beş kırmızı kiraz gösterilmiştir. Kendisinden, "birbirine benzeyenleri bir araya koyması" istendiğinde, Connie bunları birçok biçimde ayırabilir: "Sarılar"a karşı "kırmızılar", çiçeklere karşı kirazlar ki bunlar da kendi aralarında başka çiçekle- re karşı güller olarak ayrılmışlardır. "Hangisi daha fazla, çiçekler mi? Güller mi?" diye sorulursa, Connie doğru olarak "çiçekler" yanıtını verecektir. Bu dönemdeki çocuklar, nesneler somut oldukları ve düşsel olmadıkları sürece, kavramsal bir hiyerarşinin birçok düzeyine göre sınıflama yapabilirler (Gander ve Gardiner, 2004:349).
Sıralama: Çocuklar, bu dönemde nesneleri belli özelliklerine göre sıralayabilirler. Örneğin, nesneleri uzunluklarına, genişliklerine, ağırlıklarına vb. göre düzenleyebilirler. Bu beceriyi kazandıktan sonra geçişleri ve dönüştürmeleri daha kolay yaparlar. Örneğin; Songül ilknur'dan uzundur. İlknur da Gökçe' den uzundur. Bu grupta, en uzun kişinin kim olduğunu somut işlemler dönemindeki çocuklar kolaylıkla bulurlar (Senemoğlu, 2005:48).
Bir dizi parçayı belirli bir ilişkiye göre düzene koyma yeteneği sıralamadır. Bu yeteneği sınarken, genellikle çocuklara farklı uzunlukta bir dizi çubuk verilir ve bunları artan uzunluklara göre yerleştirmeleri istenir. Yedi yaşındaki Charles bunu kolayca yapabilir, çünkü önce en kısa (ya da en uzun) çubuğu yere koyar, sonra kalan çubuklar arasındaki uzunluk bakımından bu ilk seçime en yakın olanını seçer. Bu yolu kullanarak hiç güçlük çekmeden eksiksiz bir artan ya da azalan uzunluklar dizisi oluşturabilir. Yine belirtelim, bu yetenek okul öncesi çocukların bu görevdeki girişimlerinden açıkça daha üstündür, ama fiziksel nesnelerle sınırlıdır; yalnızca soyut işlem döneminde başarılabilen soyutlamaları içermez (Gander ve Gardiner, 2004:350).
Geçişlilik: Hem korunum hem de sıralama ile ilişkili son bir yetenek geçişlilik'tir. Bu, önceki parçalar arasındaki ilişkiyi bilerek yeni bir ilişkinin çıkarılmasını gerektirir. Charles'a üç çubuk gösterilir: On santimlik kırmızı bir çubuk, yirmi santimlik portakal rengi bir çubuk, elli santimlik san bir çubuk. Ona kırmızı çubuğun sarı olandan daha kısa olduğu gösterilir. Sonra, portakal rengi çubuğun sarı olandan daha kısa olduğu gösterilir. Kırmızı çubukla sarı çubuk yan yana gösterilmeksizin çocuğa "Hangi çubuğun, kırmızının mı yoksa sarının mı daha kısa olduğu" sorulur. Somut işlem dönemi çocukları önceki karşılaştırmalardan edindikleri bilgilere dayanarak doğru yanıt vereceklerdir. Ancak, soyut örnekler hâlâ Charles'ın yeteneklerinin üstündedir. Örneğin, "Rhoda, Phyllis'ten daha tanınmıştır. Rhoda, Mary'den daha az tanınmıştır. En tanınmış kız hangisidir?" sorusu, Piaget'nin son dönemine girinceye kadar çocuklar için yanıtlanması çok güç bir sorudur.
Somut işlemler dönemindeki çocuklar, ben merkezcilikten uzaklaşmışlardır. Olayları ve dünyayı, başkaları açısından da görebilirler. Ancak bu dönemde, düşünme süreçleri çocuk tarafından gözlenebilen gerçek olaylara yöneliktir. Çocuklar, somut olduğu sürece karmaşık problemleri çözebilir, soyut problemleri ise çözemezler. Soyut kavramları, çevresindekileri model alma yoluyla yerinde kullanmalarına rağmen, anlamlarını açıklayamazlar. Örneğin; öğretmen ilkokul üçüncü sınıfta, çocuklara şöyle bir test maddesi sorar: "Aşağıdakilerden hangisi, bitki kavramının tanımıdır?" Çocuklardan biri, öğretmenine "Öğretmenim, bitkinin tanımı 'c' seçeneğinde yapılmış ama kavram ne demek bilmediğim için doğru cevabın ne olduğunu bulamadım." der. Bu örnek olayda da görüldüğü gibi "kavram" terimi çocuk için soyut bir sözcüktür ve gereksiz olarak soru kökünde yer almaktadır. Çocuk, kavramın anlamını bilmediği için, sorunun doğru cevabını bilmesine rağmen cevaplayamamaktadır. Oysa soru kökü, çocuğun gelişim düzeyine uygun olarak sorulsaydı çocuk bitkinin tanımını kolaylıkla bulacaktı. Çocuklar bu dönemde dili etkili olarak kullanmakla birlikte vatan, millet, ülke vb. soyut kavramları anlayamazlar. Soyut kavram ve deyimlerin somut yollarla açıklanmaları gerekir, örneğin; Sakla samanı gelir zamanı vb. deyimler somut olarak çocuklara açıklanmalıdır (Senemoğlu, 2005:47, 48)
8 yaşındakiler rotanın haritasını (krokisini) çizebilirler. Çocuklar soyut terimler kullanmamalarına rağmen bu soyut terimleri, mutlaka duyularıyla fark edebilecekleri somut nesnelerle ilintilendirmek ihtiyacındadırlar. (Atkinson ve diğ., 1995:82).
Bu dönemde mantıksal düşünmenin başlaması duygusal yaşamda dikkate değer bir dengenin oluşumuna yardımcı olur. Son çocukluk dönemindeki çocuklar artık düşündükleri ve merak ettikleri çeşitli becerileri öğrenmeye başlarlar. Bir anlamda düşündüklerinin işlevsel düzeyde gerçekleşmesi onlara haz verir. Örneğin, sözcükleri dilediği biçimde kullanabilmesi, yazmayı öğrenmesi, resimli macera kitaplarını okuyabilmesi, sayılan toplayabilmesi çocuğa haz veren beceriler arasında sayılabilir. 8 yaşa doğru çocuk topu şekli, boyu, maddesi ve rengiyle tanımlar. Sözlü beceri 8 yaşında kendini gösterir. Bu yaşta çocuğun dili hızla gelişmektedir; bazen dili bir yetişkin gibi kullandığı görülür. Çocuk eski sözcük bilgisini zenginleştirir, sözcük dağarcığı 3000 kelimeye ulaşır. Bu sözcüklerin çoğu sıfat ve edattır. Çünkü çocuk, yalnızca olayların ve nesnelerin adlarını öğrenmekle yetinmez, özelliklerini, farklarını ve benzerliklerini de öğrenmek ister. Çocuk farklılıkların ve benzerliklerin farkına varır. Benzerlikleri öğrenmeden farklılıkları meydana çıkarır. 7 yaşında bir çocuk bize odunla cam arasındaki farklılığı söyleyebilir. 8 yaşındaki bir çocuk ise, buna ek olarak, benzerliği bulabilir. Onun yargıları daha çok somuttur. (Yavuzer, 1999:117, 118).

AHLAK GELİŞİMİ

Ahlak kavramı; iyi-kötü, doğru-yanlış ayrıştırması ve erdemlilik çerçevesinde değerlendirilmiş, bu kavramlar üzerinden bir tanımlama yapılmıştır (Gümüş, 2015).
Gander ve Garnier (1998) ahlaki farklı değerlendirmişlerdir. Onlara göre ahlakı; bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak değerlendirmek gerekecektir. Kişi bir problem ile karşılaştığı vakit; doğru ve yanlış olan nedir sorusunu kendisine yönelterek kendi tutumlarını, inançlarını değerlendirip bir yargıya varmaya çalışırlar. Davranışsal açıdan bakıldığında ise kişi, oluşturduğu yargısı ile doğru orantılı veya ters düşen bir eylemde bulunabilir. Duygusal süreçte ise kişi doğru veya yanlış hakkında farklı duygular hissedebilir (Akt: Onur, 2007).

Piaget’ in kuramına göre; ahlaki yargıların zihinsel bir zemini mevcuttur. Çocuk çeşitli evrelere göre düzenli ve sistematik biçimde değer sistemini geliştirir (İz, 2009). 8 yaş döneminde bulunan çocukların Piaget’in ahlak gelişim evresine göre Heteromi evresinde olduğunu belirtmiştir.
Piaget çalışmalarının önemli bir kısmında çocukları incelemiştir. Çalışmalarının sonucunda beş yaş civarındaki çocukların kuralları anlamak ve uymak, korumak ve saygı duymanın önemini kavradıklarını ileri sürmüştür. Piaget 2-5 yaş aralığındaki çocukların kurallar ile çok az ilgilendiklerini tespit etmiştir. Beş yaş civarındaki çocuklar ise; çevresinde bulunan daha büyük çocukları gözlemleyerek; onların davranışlarını modellerler. 5-10 yaş aralığındaki çocuklar
için kurallar çok önemlidir ve değiştirilemez. İlerleyen yıllarda kuralların değişebileceğini anlarlar (Aydın, 2003).
Bağımlı (Heteromi) Ahlak Dönemi: Heteromi dönemi 4-8 yaş aralığında bulunan işlem öncesi ve somut işlem dönemindeki çocukları kapsar. Bu evredeki çocuklar ahlaki davranışları vicdani açıdan değerlendiremezler, onun yerine görev bilinci ile hareket ederler (Aydın, 2003). Bu evrede olayın sonucu önemlidir. Çocuklar koyulan kurallar olduğu gibi kabul ederler. Suçun büyüklüğü ortaya çıkan fiziksel boyuta bağlıdır. Yetişkinlerin onayı bu dönemde önemli bir roldedir, kötü ve yanlış davranışlar yetişkinler tarafından cezalandırılır (Aydın, 2003).

Bilişsel gelişim kuramlarından bir tanesi de Lawrance Kolhberg tarafından geliştirilen Ahlaki Gelişim Kuramdır. Kohlberg ahlaki gelişim kuramını ortaya koyarken o dönemin düşünürlerinden John Dewey ve Jean Piaget ‘ten etkilenmiştir. Kuramını sürekli geliştirmeye ve zenginleştirmeye çalışmıştır (Çinemre, 2013).
Kohlberg Piaget in iki aşamalı ahlaki düzeyini genişleterek toplamda altı basamaktan oluşan bir sistem haline getirmiştir. Piaget de olduğu gibi Kohlberg de ahlaki gelişimle birlikte akıl ve entelektüel yeteneklerin gelişmesinin önemini belirtmiştir (Gündüz, 2010).
Kohlberg’in kuramında ahlaki gelişim üç temel düzey ve toplamda altı evreden oluşmaktadır. 6 basamağın her bir yeni basamağında; yeni bir zihinsel örgütlenme oluşur, bunun sonucunda birey farklı bir bakış açısı yaratır. Üç temel düzey ve basamaklar arasındaki ilerleme hiyerarşik bir düzende ilerler. İlerleme durumu ile bilişsel gelişim süreci yakından alakalıdır (Erden, 1997; akt: Çapan, 2005 ). Düzeyler ve evreler niteliksel olarak birbirinden ayrıdır (Aydın, 2003).
Kohlberg ‘in ahlaki gelişim kuramında; evreler bir diğerini izler. Bir birey gelenek öncesi düzeyin ikinci evresinden geleneksel düzeyin dördüncü evresine atlayamaz. Bunun yanı sıra ahlaki gelişim düzeyleri kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Kişilerin ahlaki yargıları bazen bir alt veya üst evreye denk gelebilir fakat genel olarak tek bir düzeyde toplanır. Bireyin yaşı ahlaki gelişmişlik düzeyini saptamaz. Bilişsel gelişim ve empati ahlaki gelişim için önemli ve gerekli olan unsurlardır. Yine de ikisi de tek başına yeterli değildir (İz, 2009).
Kohlberg’e göre farklı kültürlerde yetişen insanlarda; aynı ve temel ahlak kavramlarını benimserler. Bütün insanlar kültürleri ne olursa olsun Kohlberg’in kuramında bahsettiği 6 evreden geçerek ahlaki gelişimlerini oluştururlar. İnsanların farklılaştıkları nokta hangi evreyi ne kadar sürede ve hızda tamamlayacaklarıdır (Onur, 1986; akt: İz, 2009).
8 yaş döneminde bulunan çocuklar genelde Gelenek Öncesi düzeydedir. Kohlberg in geliştirdiği Gelenek Öncesi ahlaki gelişim düzeyleri ve 2 alt evreleri şu şekildedir:
I.Gelenek Öncesi Düzey
En alt seviye de bulunan düzeydir. Bu evrede daha çok çocukların düşünme biçimini açıklamaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda bazı mahkumların, ergenlerin ve yetişkinlerinde bu düzeyde oldukları tespit edilmiştir (Windstor ve Cappel, 1999; akt: İz, 2009 ). Bu evredeki çocuklar otoriteye itaat ederler. Doğru yanış, iyi kötü kavramları değer yargıları ceza ve ödül
sistemine göre şekillenir (İz, 2009). Ahlaki kavramları somut olaylarla ilişkilendirerek değerlendirirler (Aydın, 2003).
1. Ceza ve İtaat Evresi
Bu evrede bir eylemin niteliği fiziksel sonucuna göre değerlendirilir. Ahlaki davranışlar ve yargılar ceza ve ödüle göre şekillenir. İyi ve doğru olan otoriteye itaat etmektir. Kurallara uymanın ve ahlaki davranmanın temel amacı otorite tarafında verilen cezadan kaçmaktır. Bunun yanı sıra bu evredeki çocuklar benmerkezci olabilmektedir. Kurallar güçlü kimseler tarafından belirlenmektedir dolayısıyla değiştirilemezler (Çiftçi, 2003).
2. Bireycilik, Karşılıklı Çıkara Dayalı Alışveriş Evresi
Birey bu evrede ben merkezcidir ve kendi çıkarlarını ön planda tutar. Diğer evreye göre yine de başkalarının ihtiyaçlarını gözetebilir. Buradaki ahlaki yargı: sonuçların bireye ne kazandırdığı ile doğru orantılıdır. Karşılıklı çıkara dayanan bir davranış geliştirilmiştir. Bu evrede doğru olan; adil ve başkalarının ihtiyaçlarını gözeten alışverişlerdir( Aydın, 2003). Birey kurallara uymayı cezadan kaçınmak için değil, ödül alabilmek için kabul eder (İz, 2009).
Bireycilik evresinde; otoritenin güçlü algılanması değişmeye başlar. Çocuk otorite figürlerinin de hata yapabildiğini fark etmeye başlar. Bu durumda yeni bir bakış açısı oluşturur. Çocuk her bir otorite figürünün farklı istek ve ihtiyaçları olduğunu, bazen bu isteklerin birbirleri ile çeliştiğini fark eder. Bunun sonucunda tek bir mutlak doğru olmadığını farketmeye başlar (Kohlberg, 1976; akt: Bozduğan, 2019).
Kohlberg e göre 1. ve 2. evre küçük çocuklara özgüdür. (Berkovitz, 1964; akt: Bozduğan, 2019).

Kohlberg ‘in ahlaki gelişim kuramını özetlediğimizde; Çocuk bencildir ve kendi hazzını doyurma çabasındadır. Cezadan kaçınmak için otoriteye saygı gösterir. (Morgan, 1991; akt: Bozduğan, 2019).

SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİM

İköğretim dönemi çocukları için okul, çocuk için yeni ve karmaşık bir sosyal çevreye girmek, birey olarak toplumda yer almak, dış dünyaya açılmak demektir (Korkmazlar,1995; akt: Sungur, 2010).
Okul ortamında çocuklar sadece yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan bilgileri almazlar. Bu bilgilerin yanında hem kendileri hem de diğer insanlarla sağlıklı iletişim kurabilmeleri için gerekli olan sosyal ve duygusal gelişim için çeşitli olanaklara ulaşırlar. Okul sosyal bir ortamdır. Bu ortamda öğrenciler hem arkadaşları hem de öğretmenleri ile kurdukları iletişim sayesinde sosyal becerilerini geliştirmekte ve duygusal anlamda da sağlıklı bireyler olma yolunda ilerlemektedirler. Öğrenciler, okul çağına gelene kadar aile ve çevreden gelen uyarıcılarla sosyal ve duygusal açıdan şekillenmektedirler. Okul çağında ise toplumsal açıdan sosyal ve duygusal uyum sorunları yaşamayan bireyler olarak yetişme yönünde uyarıcılar alırlar. Bu yöndeki ilk önemli adımlar ilköğretim çağında atılır(Sungur, 2010).

PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM DÖNEMLERİ

Freud yaşamın ilk 6 yılının kişiliğin gelişiminde büyük rol oynadığını ifade etmiştir. Bu yönüyle gelişim psikolojisi için önemli bir isimlidir. Diğer yandan ilk evre kuramcısı olması nedeniyle de gelişim psikolojisi çalışmalarında özel bir yeri vardır.Freud kuramında cinsel gelişimin kişiliğin gelişimindeki önemini vurgulamaktadır. Freud’a göre gelişim evreleri 5 tanedir:
1) Oral Dönem
2) Anal Dönem
3) Fallik Dönem
4) Latent (Gizil) Dönem
5) Genital Dönem

7-8 Yaş Döneminde Psikoseksüel Gelişim Kuramına göre çocuk latans dönemdedir.

Gizil (Latens) Dönem (6-12 yaş)
Bu dönemde çocuğun cinsel dürtüsü gizlidir. Çocuk daha çok oyunla ilgilenmektedir. Dönem boyunca çocuklar aynı cinsiyetten arkadaşlarla oynama eğilimindedirler.
Freud için, cinsel dürtülerin enerjisinin sosyal olarak değer verilen amaçlara doğru yer değiştirmesine olanak veren, latans dönemidir. Eğitim, çocuğun topluma uyum sağlaması için, onu dürtüsel hazlarından vazgeçmeye yöneltir. (Zabcı, 2011)
1916-1917’de, Psikanalize giriş konferansları’nda Freud şöyle der:
“Yaklaşık altıncı ile sekizinci yıl arasında cinsel gelişim, sosyal olarak en uygun durumlarda ortaya çıkan ve latans dönemi denilen, bir durma veya gerileme dönemine maruz kalır. Bu latans mevcut olmayabilir de; her halükarda ve kaçınılmaz biçimde cinsel etkinliğin ve ilgilerin tam anlamıyla bir kesintiye uğramasına yol açmaz”. (Zabcı, 2011)
Latans döneminin ilk evresinde, kendi kendini düzenleme mekanizmalarının yeni ve az güvenilir olması, bu evrenin sürekliliğini bozmakta ve istikrarsız bir evre olarak tanımlanmasına yol açmaktadır. Bu durum, çok katı karşıt tepki oluşturma hareketlerine neden olabilir ki, bu da ciddi derecede entellektüel ketlenmeler ile sonuçlanabilir. Üstbenlik hala dışsal ve katı yapıdadır. Üstbenliğin aşırı katılığı, çocuğun suçluluk duyguları yaşamasına yol açabilir. Suçluluk duygularından kaçınmak isteyen çocuğun ise iki yolu vardır: ya suçluluğu yansıtacak (benim değil onun hatası) ya da saldırganla özdeşleşim kuracaktır. (Zabcı, 2011)
Bornstein 1953 yılında yazdığı makalesinde, cinselliğin latans döneminde de devam ettiğini dile getirir. Mastürbasyonu hem genital bölgedeki otoerotik dokunmalar, hem de diğer erojen bölgelerdeki dokunmalar olarak tanımlamıştır. Genital mastürbasyonun yasaklanması, çocuğu mastürbasyonun eşdeğeri olan bazı sadist-anal hareketlere yönlendirir: tırnaklarını yemek, derisini soymak, kafasını vurmak gibi. Cinsel dürtüler, dürtülerin ortaya çıkışını engelleyebilecek şekilde yeterli bir şekilde bastırılmadığında ise, çocuk daha yoğun bir savunma hareketi içine girer ve Ödip öncesi döneme geriler (Bornstein, 1953; akt: Zabcı, 2011).
Bornstein’a göre, sözel uyarılım gibi (örneğin küfür etme) devamlı süren bir uyarılım, bilinçdışı mastürbasyon düşlemlerinin yansıması olabilir. (Zabcı, 2011)

PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI

Psikososyal gelişim kuramı, 1902-1994 yılları arasında yaşamış olan Erik H. Erikson’un ortaya koyduğu bir kuramdır. Erikson’un çalışmalarının ilk yıllarında Freud’un düşüncelerinden etkilenmiş olsa da Freud’un bireyin kişilik gelişimi konusunda ortaya koyduğu psikoanalitik kuramdan ve onun bireye yaklaşımından farklı bir anlayışa sahiptir. Örneğin; Freud, bireyin kişilik gelişiminde onun biyolojik yönüne ağırlık vermesine rağmen, Erikson gelişimde kültürel ve sosyal etmenlerin daha etkili olduğunu düşünmektedir. Erikson (1968;1980) kuramını, “aşamalı oluşum (epigenetik) ilkesine” dayandırmaktadır. Ona göre kişilik gelişimi zamanı geldikçe birbiri üzerine binen sekiz aşamada gerçekleşir. Her evrede bir olumlu bir de olumsuz duygu(temel güvene karşı güvensizlik gibi) ya da öğe ayrışıp olgunlaşır. Bu iki karşıt duygu arasındaki çatışma, o evreye özgü bunalımın(krizin) konusunu oluşturur. Evrenin sonuna doğru hangi duygunun başatlık kazanacağı belli olur (Dereboy,1993; akt: Arslan, 2008). Erikson (1968)’a göre bu krizler uygun bir şekilde çözüldüğünde, kişilik gelişimine ve psikososyal olgunluğa katkıda bulunurlar. Her kriz ya da aşama, bireyin gelişimini biçimlendiren ve kişiliğini değiştiren daha önceki kriz ya da aşamaların üzerine kurulmaktadır.Erikson’un psikososyal gelişim dönemleri sırasıyla aşağıdaki gibidir.
Ancak biz, araştırmamızla ilgili olarak 4. dönemi ayrıntılı olarak inceleyeceğiz;
1.Temel güvene karşı güvensizlik dönemi,
2.Özerkliğe karşı kuşku ve utanç dönemi,
3. Girişimciliğe karşı suçluluk duygusu dönemi,
4. Çalışkanlığa(başarıya) karşı yetersizlik(aşağılık) duygusu dönemi,
5. Kimlik kazanmaya karşı kimlik karmaşası dönemi,
6.Yakınlığa karşı yalıtılmışlık (yalnızlık) dönemi,
7. Üretkenliğe karşı verimsizlik (durgunluk) dönemi,
8. Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk dönemi,

4. EVRE Çalışkanlığa(başarıya) karşı yetersizlik (aşağılık) duygusu dönemi

Erikson (1968), çocuğunun bu dönemde istekli bir şekilde ve çabucak öğrenme konusunda hiçbir zaman olmadığı kadar hazır olduğunu ifade etmektedir. Ona göre bu dönemde, girişimcilik döneminin sonunda olduğundan daha fazla bir şekilde, çocuğun görev paylaşımı, disiplin ve bir şeyler yapabilme duygusunda büyük bir artma ortaya çıkmaktadır. Çocuk bu dönemde diğer çocukları bir şeyler yapmaya zorlamak ya da kızdırmak yerine, planlı ve yapıcı
bir paylaşım duygusu içerisinde onlarla birlikte bir şeyler yapmaya eğilimlidir. Bu dönem çocuğun okula başladığı dönemdir. Çocuğun okula başlamasıyla sosyal dünyası çok genişler. Öğretmenleri ve akranlarının çocuk üzerindeki etkisi artarken anne-babanın etkisi azalır. Çocuk bu yeni dünyaya uyum yapabilmek için bir şeyleri başarmak zorundadır. Öğretmenlerinin, anne babasının arkadaşlarının çocuktan beklentileri vardır. Öğretmen öğrencisinin okumayı, aritmetiği öğrenmesini bekler. Anne-babalar çocuklarının başarılı olmasını bekler. Okul çağı çocuğunun bunları başarabilmesi için pek çok yeni şey öğrenmesi gerekir (Okuma-yazmayı, kurallara uymayı, akranlar arası ilişkiyi vb.). Öğrenci başardıkça başarıları çevresi tarafından onaylanır (Arı,2005; akt: Arslan, 2008).
Çocuğun iyi ve mükemmel bir şeyler yapabilme duygusunu kazanması, onun çalışma (başarılı) olma duygusunu, kendisi ve görevleri hakkında başarısızlık ve isteksizlik duygusu içerisinde olması ise; “yetersizlik (aşağılık) duygusunu” oluşturur (Erikson, 1968). Çocuğun bu dönemden çıkardığı kimlik duygusu, “iş yapma konusunda öğrenebildiğim neyse, ben oyum” dur (Erikson,1968; Dereboy,1993; akt: Arslan, 2008). Kimlik bunalımının bu dönemdeki ön görünümü “görev belirleme” ve “işe yaramazlık duygusu” arasındaki çatışmadır ve bu çatışma olduğu gibi gençlik dönemine yansır. İşe yaramazlık duygusu, okul döneminden çıkarılan aşağılık duygusunun gençlik dönemine yansıması olarak anlaşılabilir. ( Dereboy, 1993; akt: Arslan, 2008).
Kimlik duygusu, “Ben öğrenebildiklerimin tümüyüm” Okula başlama ile birlikte arkadaş ve öğretmenleriyle sosyal ilişkilerini geliştirdiği dönemdir. Bu çabaları sonucunda başarı duygusu gelişerek kendine karşı olumlu bir tutum kazanmaktadır. Bu dönemde öğretmen tutumları çok önemlidir.https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/48253/mod_resource/content/0/kisilikgelisimi.pdf

SONUÇ

8 yaş döneminde bulunan çocukların gelişim süreçleri bilişsel, sosyal ve duygusal ahlaki gelişim açısından incelenmiştir. Piaget'ye göre, somut işlemler döneminde olan çocuklar yeni bir dizi kural geliştirirler; “gruplandırma” adı verilen bu işlemin özel mantıksal niteliği vardır. Okul çağındaki bir çocuğun düşünüşünün başlıca özelliği de bu “gruplama” yeteneğine sahip oluşudur. Bundan “sınıflama, sıralama, serileme, değişmezlik, sayı ve mekân” kavramları oluşur.
Ahlak gelişimi açısından değerlendirildiğinde 8 Yaş döneminde Piaget’in ahlak gelişim dönemine göre bağımlı ahlaki gelişim evresindedir. Bu evrede olayın sonucu önemlidir. Çocuklar koyulan kurallar olduğu gibi kabul ederler. Suçun büyüklüğü ortaya çıkan fiziksel boyuta bağlıdır .Yetişkinlerin onayı bu dönemde önemli bir roldedir, kötü ve yanlış davranışlar yetişkinler tarafından cezalandırılır.
Kolhberg’in Ahlak Gelişim Kuramına göre I. Düzey Gelenek Öncesi Düzey’in 1. Ceza ve İtaat Evresi 2. Saf Çıkarcı Evre arasında değişmektedir. Kohlberg ‘in ahlaki gelişim kuramını özetlediğimizde; Çocuk bencildir ve kendi hazzını doyurma çabasındadır. Cezadan kaçınmak için otoriteye saygı gösterir. (Morgan, 1991).
Sosyal ve Duygusal Gelişim Açısından incelendiğinde; Bu yaş döneminde çocuklar hem arkadaşları hem de öğretmenleri ile kurdukları iletişim sayesinde sosyal becerilerini geliştirmekte ve duygusal anlamda da sağlıklı bireyler olma yolunda ilerlemektedirler. Bu dönem benmerkezcilikten uzaklaşmaya başlandığı ve çevrenin bakış açısını görmeye başladıkları bir dönemdir. Bu da empati becerilerinin gelişmeye başlamasını, olaylara karşısındaki kişinin penceresinden bakmasını sağlamıştır. Bu dönemde duyguların tanımını bilir, ifade eder ve hissettiği duygularının farkındadır.
Freud’un Psikoseksüel Gelişim Kuramına Göre Latans dönemine tekabül etmektedir. Kısmende olsa cinselliğin uykuda olduğu bir dönemdir. Cinsel dürtüler bu dönemde yerini öğrenme ve meraka bırakmıştır. Bazı çocuklarda mastürbasyon eylemleri azalmakla birlikte devam eder.
Psikososyal Gelişim Kuramına göre bu dönem Çalışkanlığa karşı Aşağılık Duygusunun Kazanıldığı dönemdir. Çocuğun okula başladığı dönemdir. Çocuğun okula başlamasıyla birlikte sosyal dünyası çok genişler. Öğretmenleri ve akranlarının çocuk üzerindeki etkisi artarken anne-babanın etkisi azalır. Çocuk bu yeni dünyaya uyum yapabilmek için bir şeyleri başarmak zorundadır. Öğretmenlerinin, anne babasının arkadaşlarının çocuktan beklentileri vardır. Öğretmen öğrencisinin okumayı, aritmetiği öğrenmesini bekler. Anne-babalar çocuklarının başarılı olmasını bekler. Okul çağı çocuğunun bunları başarabilmesi için pek çok yeni şey öğrenmesi gerekir (Okuma-yazmayı, kurallara uymayı, akranlar arası ilişkiyi vb.). Öğrenci başardıkça başarıları çevresi tarafından onaylanır (Arı,2005; akt: 2008).

KAYNAKÇA

Ankara Üniversitesi Açık Ders Notları Kişilik Gelişimi. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/48253/mod_resource/content/0/kisilikgelisimi.pdf (28 Mayıs 2020)

Arslan, E. (2008) ‘ Bağlanma Stilleri Açısından Ergenlerde Psikososyal Gelişim Dönemleri ve Ego Kimlik Süreçlerinin İncelenmesi’. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Konya

Atkinson, R. L., Atkinson, R. C., Hilgard E. R. (1995). ‘Psikolojiye Giriş-1’ Çevirenler: Kemal Atakay, Mustafa Atakay, Aysun Yavuz. Sosyal Yayımlar, İstanbul
Aydın, M.Z. (2003). ‘Ahlak Öğretiminde Örnek Olay İncelemesi Yöntemi.’ Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Bozduğan, Ç.B.Y. (2019) ‘Erken Dönem uyumsuz Şemalar İle Kohlberg’in Ahlaki Gelişim Kuramı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi’. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İstanbul
Çapan, A.S. (2005). ‘3-11 Yaş Çocuklarının Ahlak Gelişimlerinin Piaget’nin Ahlaki Gelişim Kuramı’na Göre İncelenmesi’. Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü: İstanbul.
Çinemre, A. G. S. (2013). ‘Bir Ahlak Eğitimcisi Olarak Lawrence Kohlberg’ . Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 22(1), 143- 164.
Gander, M. J., Gardiner H.W. (2004). Çevirenler: Prof. Dr. Ali Dönmez , Prof. Dr. Nermin Çelen, Prof. Dr. Bekir Onur. ‘Çocuk ve Ergen Gelişimi.’ (5. Baskı). İmge Kitabevi: Ankara
Gümüş, E. (2015). ‘Kohlberg’in Ahlaki Gelişim Kuramına Göre Ortaokul Öğrencilerinin Ahlaki Gelişim Düzeyi ile Cinsiyet Rollerinin İncelenmesi’. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Atatürk Üniversitesi Eğitim Bilimler Enstitüsü: Erzurum
Gündüz, T. (2010). ‘Üstün Zekâlı Çocuklarda Ahlaki Gelişimi Ve Eğitimi’ . İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1(1),157–177.
İz, B. F. (2009). ‘Kohlberg’in Bilişsel Ahlak Gelişimi Kuramına Göre Hemşire Öğrencilerin Ahlaki Yargı Yeteneklerinin Belirlenmesi’ Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü: İzmir
Morgan, C. Çev: Hüsnü Aracı ve Diğ. (1991). ‘Psikolojiye Giriş’ (8. Baskı) Ankara: Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yayınları Yayın No:1.

Onur, B. (2007). ‘Çocuk, Tarih ve Toplum.’ Ankara: İmge Kitabevi

Senemoğlu, N. (2005). ‘Gelişim Öğrenme ve Öğretim.’ (12. Baskı). Ankara : Gazi Kitabevi

Sungur, G. ( 2010) ‘İlköğretim Birinci Sınıfa Devam Eden Çocukların Sosyal ve Uyum Becerilerinin İncelenmesi’. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Konya

Yavuzer, H. (1999). ‘Çocuk Psikolojisi.’ (17.Basım). İstanbul: Remzi Kitabevi

Zabcı, N. (2011). ‘ Latans (Okul Çağı) Dönemde Çocukların Dürtüsel İşleyiş Özellikleri ve Projeftif Testlerin Katkısı’. Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İstanbul
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"8 Yaş Çocuğunun Gelişiminin İncelenmesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Melek TURAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Melek TURAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Melek TURAN Fotoğraf
Psk.Melek TURAN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi77 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Melek TURAN'ın Yazıları
► Çocuk Gelişiminin Temel İlkeleri Psk.Dnş.Semra KESKİN
► 6-12 Yaş Çocuğunun Gelişimsel Özellikleri Psk.Dnş.Nuray BAŞTAN AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında '8 Yaş Çocuğunun Gelişiminin İncelenmesi' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Progresif Kas Gevşemesi Haziran 2020
◊ Terapötik İletişim ÇOK OKUNUYOR Haziran 2020
◊ The Festen Film Analizi Haziran 2020
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:22
Top