2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kimdir Bu Psikologlar?
MAKALE #21972 © Yazan Psk.Mustafa Raşit YAVAŞ | Yayın Aralık 2020 | 1,361 Okuyucu
Toplum olarak bize çok da eski olmayan bir alan “psikoloji” ve onu bize getiren ne yaptıklarını tam olarak kestiremediğimiz “psikologlar”. “Ne yapıyor tam olarak bu insanlar?” “Konuşarak mı sorunları çözüyor?” “Beyindeki bozukluklar konuşarak düzelir mi?” “Ben de biliyorum bu alanı okumuştum bu alanı.” “Freud annesine mi bakıyor cidden o gözle?” “Oturduğun yerden kazanılan para, bana ver ben dinleyeyim seni sabaha kadar” vs. vs…

İnsanların gündelik yaşam tempoları arasında ruh hallerinin değişmesini gerekçeleriyle açıklayabilen ve kendi içlerindeki gizli de kalmış olsa en güçlü arzularını ya da en çaresiz hissettiği anları paylaşmalarına uygun olanakları sağlamaya çalışan bu alan hakkında söylenen halk arasındaki yargısal söylemleri ve temelsiz tahminleri bir kenara koyarsak, psikoloji alanına dair yavaş yavaş bir algı ve farkındalığın oluşmaya başladığını söyleyebiliriz.

Toplumsal Önyargılar


Halk arasında bu derecede ön yargıların var olmasının bana göre belirli bir seviyeye kadar normal geldiğini belirtmek isterim. Sosyolojik analizlere kısaca bir göz atarsak Türk toplumunun psikoloji alanını batılı medeniyetlere göre daha geç kabul etmesinin temellerini ve bilim olarak kabul etmekte endişelerine sebep olan gerekçelerini anlamamız için toplumsal farklılıklarımızı anlamamız gerekiyor. Doğu medeniyetleri ve gelenekleri tarih boyunca kolektif kültür anlayışıyla gelişirken batı medeniyetleri bireysel anlayış ile gelişmiş ve bu sebeple “özgürlük, bağımsızlık” kavramları ilk olarak batı medeniyetlerinde oluşmuştur.

Medeniyetlerin Gelişimi


Toplulukların katılımıyla gerçekleşen gelenekler ve etkinlikler doğu medeniyetlerinde yaygın hale gelirken, “felsefe, psikoloji” gibi ilk adımları bireysel fikirlerle atılan alanlar batı medeniyetlerinde ortaya çıkmıştır. Birçok konuda olduğu gibi iki zıt anlayışın da bir arada bulunduğu bir medeniyet olan Türkiye jeopolitik konumu sebebiyle geçiş bölgesi olarak kalmıştır. Geçiş bölgesi olmasının en net sonuçlarını ülkemizin batı ve doğu kentleri arasındaki yaşam farkı olarak görebiliriz. Aile yapıları, yaşam biçimleri bize bu konuda en net örnekleri sağlayacaktır. Halk arasında batı kentlerinden doğu kentlerine veya tam tersi göçler sonucu oluşan marjinal yapı ve alışma süreci stresine bir çoğumuz şahit olmuşuzdur.

Aile, Kültür ve Birey


Aile içi dinamiklerin ve toplumsal kültür anlayışlarının bireylerin hayatında dominant etkilerinin olduğu bir toplumda yetişen bireylerin kendi zihinlerinde kendilerine özgü fikirlere, arzulara veya değişim taleplerine sahip olmaları; bu düşüncelerini sesli olarak dile getirmeleri yaşadıkları çevrede problemlere sebep olma ve olumsuz tepki görme kaygısını beraberinde getirmektedir. Çünkü yüzyıllar boyunca “ordu millet” anlayışıyla yaşamış bir toplumun vatandaşları olarak fikirlerimiz, hayallerimiz, arzularımız, rahatsız olduğumuz noktalar bizlere pek sorulmadı ya da bizler dile getirdiğimizde beklediğimiz anlayışı göremedik.

Bu sebeple; geçmişte yaşadığımız, muhtemelen “unuttuğumuz”, tam olarak hangi anıları ya da duyguları barındırdığı belli olmayan “bilinçaltı” ile hiçbir yargılama ya da izlenme etkisi altında kalmadan iletişime geçmemiz ve oradaki kırıklarla ve yarım kalmışlıklarla barışmamızın neden çok da kolay olmayabileceğini aslında hepimiz biliyoruz. Bunu yapabilmek her birey için zor olabilmekteyken bir de üstüne alışkanlıklarımızın farklı olduğunu ve buna izin vermeyeceğini düşünebiliriz; ancak birazdan daha detaylı anlatacağım üzere izin almamız gereken tek merci kendimiziz.

Bilinçaltına Bir Bakış


Unuttuğumuzu düşündüğümüz birçok şey bilinçaltımızda halen kısa yolları vasıtasıyla varlıklarını korumaktadırlar; evet, siz farkında olmadan ya da bilinç düzeyinizde size farklılık hissettirmeyen, birçok anınız ve duygunuz bilinçaltınızda halen varlıklarını korumaktadırlar. Ek olarak aştığınızı düşündüğünüz çevrenizle ya da en önemlisi kendinizle yaşadığınız birçok anlaşmazlık aslında aşılmadan geriye atılmış olabilir ve onlarla barışana kadar bilinçaltındaki varlıklarını koruyor olabilirler.

“Beni hiç tanımayan bir psikolog mu ortaya çıkartacak benim en gizli arzularımı, mümkün mü böyle bir şey sadece kitaplardan alınan eğitimle?”
Hiçbir psikolog, hiçbir eğitim almış terapist size asla ve asla bunu vaat etmez. Çünkü bizlerin de limitleri var. Daha da önemlisi, sorunun cevabı hayır. Size ait olan bütün ipuçlarını ortaya çıkaran yine siz olacaksınız. Terapi esnasında adım adım yüzleşmeye başladığınız bilinçaltınızı bir yaz akşamında gördüğünüz açık gökyüzü gibi düşünebilirsiniz. Gökyüzündeki her yıldız sahip olduğunuz başka bir kısa yol ve bu yolda ilerlerken direksiyon sizin elinizde; ancak aynı direksiyonun diğer ucu da terapistinizin elinde.

“Ben istemeden de terapist benim bilinçaltımı görebilir mi?”


Sizce de bu soru gerçekten o kadar da önemli mi? Kendi bilinçaltınızı görmeyi tam olarak başarmadan başkasının görmesini düşünmeniz terapi sürecine koyacağınız büyük bir engel olacaktır. Ve unutmayın ki size bu süreçte eşlik eden terapistiniz de bir insan; size kendi yolculuğunuz boyunca eşlik eden bir rehber ve istediğiniz yerde durabilir ya da mola verebilirsiniz. Ya da tercih ederseniz, yolculuğun bir noktasında terapistin önüne geçip yolun kalanını görmesine engel olabilirsiniz. Ancak bilmeniz gerekir ki önüne geçtiğiniz yolun geri kalanına sizin de sırtınız dönük olacak ve yolun geri kalanını siz de göremiyor olacaksınız. Sizin için en faydalı olan şeyin bu olduğuna inanıyorsanız.

“Psikologlara sadece şizofrenler, bipolar bozukluğu olanlar veya “manyaklar” gitmiyor mu?”


Hayır. Hepimiz günlük hayatımızda dahi birçok uyarana maruz kalıyoruz. Çevremizle ilişkilerimiz ve onlarca insanın verdiği çeşitli tepkiler farkında olmadan bizleri etkiliyor. İnsanların bizlere verdiği tepkiler beklediğimiz gibi olsa da olmasa da duygularımız üzerinde iz bırakıp vereceğimiz sonraki tepkiler üzerinde etkisini hissettiriyor. Ve bu duygularımızı her insan gibi paylaşma ihtiyacı hissediyoruz.

Yeni arkadaşlıklar, yeni ilişki başlangıçları, var olan ilişkilerin bitmesi, işten ayrılmak, yeni bir işe başlamak, yeni bir eve taşınmak, evlilik, çocuk sahibi olmak, ölüm gibi çeşitlendirebileceğimiz günlük hayatın bir parçası olan bütün değişiklikler strese yol açar ve stres doğal bir süreçtir. Her değişiklik peşinden bir stres süreci getirir, bu sürecin gerekenden uzun sürmesi ise kaygıya yol açar ve kaygı ise doğal olmayan sürece verilen isimdir. Burada çoğumuzun stres sandığı kavramın aslında kaygı bozukluğu olduğunu anlayabiliriz.

Hepimiz stres sürecinin gerekenden fazla süre bizi etkilememesi ya da var olan kaygılarımızı aşmak için desteğe ihtiyaç duyarız. Bazen kaygılarımızın çok fazla biriktiğini, birikme esnasında bir problem olabileceğini fark etmediğimizi ancak o anda kendimizi mental olarak kötü hissetmemize rağmen sorunun ne olduğu hakkında bir fikrimiz olmadan desteğe ihtiyacımız olduğunu hissedebiliriz.

Çevremizden ihtiyacımız olan desteği göremeyebiliriz ve bu kendi başına psikoloğa gitmek için yeterli bir sebeptir. Yani; psikoloğa sadece algı düzeyinde majör bozukluklar olan bireyler gitmez, algı düzeyinin stres veya kaygılar tarafından gerekenden fazla etkilenip bozulmadan dengede kalması için her birey gidebilir.

“Peki psikolog bana tam olarak nasıl yardımcı olacak?”


Önceki paragrafta konuştuğumuz gibi sahip olduğunuz stres ve kaygı bozukluklarınızla baş edebilmeniz için bir psikolog desteği talep etmeniz aslında bir çok insanın zannettiği şekilde “en ufak bir şeyle baş edememek” değildir, diğer insanlardan tamamen farklı duygu, düşünce ve bilince sahip bir insan olarak her bireyin alması gereken destek türüdür.

Nasıl ki her baş ağrısı bile aynı sebepten kaynaklanmayabileceği için aspirinin herkese iyi gelmeyebileceği gibi; vücudunuzdaki biyolojik sorunlarla baş etmek için çevrenizden tavsiye alıp onların izlediği yolları izlemeniz sizin sorununuza çözüm olmayabilir. Dünya üzerindeki bütün insanların vücutları ve fiziksel özellikleri %98 oranında benzerken bizleri birbirimizden ayıran sadece %2’lik farklı kısımdır. Buna rağmen hepimizin başına gelen fiziksel problemlerde ilk yapmamız gereken bir hekime danışmaktır.

Hepimiz doğduğumuz ilk andan itibaren diğer insanlardan bizi ayıran farklı anlar yaşamak üzere hayat hikayemiz benzer çizgide ilerleme eğiliminden çıkıp farklılıklara yol açmak üzere kırılma göstermektedir. Bireylerin hikayelerinin birbirinden farklılığı üzerine istatistiksel bir oranlama ortaya koyabilmek mümkün değil ancak bahsettiğimiz bu açıdan baktığımız zaman var olan farklılıkların büyüklüğünü hepimiz tahmin edebiliriz.

Psikolojik Sağlık ve Bütünlük
Vücutlarımız biyolojik olarak %98 benzerlik gösterirken, biyolojik komplikasyonlarda dahi hekime danışmak yerine çevremizden görerek veya tavsiye üzerine çözüm bulmaya çalışmak doğru değilken; hepimizin doğduğumuz ilk andan beri farklı çevresel ve dürtüsel uyaranlara maruz kalmış bireyler olma hikayesiyle psikolojik desteğe ihtiyacımız olduğu anlarda bir terapist yerine çevremize danışmamız bizlere ne kadar ihtiyacımız olan desteği sağlayabilir? Veya bazen biyolojik bir komplikasyonda rahatlıkla problemin nerede hissedildiğini gösterebilirken, mental açıdan problemin nereden başladığını veya ne olduğunu bilmeden, tarif etmemizin mümkün olmadığını hissederken, kendimizi kötü hissettiğimiz ve bir destek talep ettiğimiz o anda; eğitimini tamamlamış bir terapiste danışmak veya alternatif çözümlere güvenmek arasındaki tercih size kalmış durumda.

(CONSENSUS Dergisi Sonbahar 2018-Kış 2019 Sayı 5 Psikoloji Alan Yazısı)
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kimdir Bu Psikologlar?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Mustafa Raşit YAVAŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Mustafa Raşit YAVAŞ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Mustafa Raşit YAVAŞ Fotoğraf
Psk.Mustafa Raşit YAVAŞ
Bursa (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Mustafa Raşit YAVAŞ'ın Yazıları
► Psikolog Kimdir? Psk.Tuğçe EYİKOÇAK
► Psikolog Kimdir? Psk.Gizem PEKCAN
► Helikopter Aileler Kimdir? Psk.Gözde EMİK AKSOY
► Aslında Psikolog Kimdir Psk.İzzet GÜLLÜ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Kimdir Bu Psikologlar?' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:57
Top