2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Varoluşçu Psikoterapide Temel Kavramlar
MAKALE #22245 © Yazan Uzm.Psk.Serpil İÇER | Yayın Mart 2021 | 2,871 Okuyucu
1.1. Varoluşçu Felsefe

Varlık [Os. vücud, mahlûk; İng. being; Fr. être; Alm. sein] yokluğun zıttı bir şekilde var olan her şey demektir. Varoluş [İng. existence; Fr. existence; Alm. existenz] genel anlamıyla varolma durumu, potansiyel veya soyut değil aktüel ve somut bir gerçekliğe sahip olma hali anlamlarına gelmektedir (Cevizci, 1999). Varoluşçuluk [İng. existentialism; Fr. existentialisme; Alm. existentialismus] insanın biricikliğini vurgulayan ve dünyada insan olarak var olmanın ne gibi anlamlar barındırdığı üzerine çalışmalar yapan çağdaş felsefi öğretidir. İnsanın doğuştan sahip olduğu bir özü olmadığı dile getirilmektedir. Köklerinin Aziz Augustinus’a, Stoa filozoflarına ve Sokrates’e dek dayandığını iddia edenler olsa da varoluşçu meseleleri inceleme konusu yapan ilk düşünür Soren Kierkegaard’dır. Bunların yanı sıra Friedrich Nietzsche, Edmund Husserl, Karl Jaspers, Paul Tillich, Gabriel Marcel, Martin Heidegger, Jean Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Maurice Merleau-Ponty ve Albert Camus de önemli varoluşçu düşünürler olarak kabul edilmektedir. Tek bir varoluşçuluktan söz etmek imkansızdır çünkü varoluşçu filozoflar birtakım ortak bakış açılarına sahip olsalar da birçok açıdan farklı görüşlere sahiptir (Çüçen, 2018).

1.2. Varoluşçu Psikoterapi Ekolleri

Varoluşçu psikoterapilerin temelleri Alman psikiyatrist Karl Jaspers’in 1913 yılında Heidegger ve Husserl’in fenomenolojik görüşlerini kendi çalışmalarına adapte etmesine ile atılmıştır. Jaspers varsanıyı fenomenolojik bir perspektiften ele almaya ve hastaların öznel yaşantıları bağlamında sınıflandırmaya çalışmıştır. Ludwig Binswanger ise Heidegger’in kavramlarını hastaları tedavi etmede kullanan ilk psikiyatristtir. Binswanger, Von Uexküll ve Heidegger’in görüşlerini bütünleştirerek insanın dünyada olma hallerini merkeze almıştır. May ise 1983 yılında Binswanger’in görüşlerini netleştirmiştir (Deurzen ve Arnold-Baker, 2017). May (2012) insan varoluşunun fiziksel dünya anlamına gelen “Umwelt”, ilişkisel dünya anlamına gelen “Mitwelt” ve kişisel dünya anlamına gelen “Eigenwelt” içinde yer aldığını ortaya koymuştur (May, 2012). Ardından Deurzen 1988 yılında bu görüşe bir katkı yaparak tinsel dünya anlamına gelen “Überwelt” kavramını ortaya atmıştır (Deurzen ve Arnold-Baker, 2017).

Deurzen ve Arnold-Baker’ın (2017) aktarımına göre varoluşçu psikoterapide varlığını sürdüren dört ana ekol mevcuttur. Bunlardan ilki Ludwig Binswanger ve Medard Boss ile anılan Dasein Analiz’dir. Bu yaklaşım Heidegger’in felsefesini psikanalize uyarlama çabasıyla başlamıştır ancak zaman içinde Boss, klasik psikanalize ait birçok görüşü eleştirmiştir. Boss bozulmuş içsel mekanizmaları ve aktarım benzeri dinamikleri kabul etmediğini dile getirmiştir. Ona göre psikolojik sıkıntıların nedeni insan ve dünya arasındaki etkileşimin bir şekilde kopmuş veya sınırlandırılmış olmasıdır. Terapide amaç, bu bağlantının yeniden kurulması olmalıdır. İkinci ekol Viktor Frankl’ın kurmuş olduğu ve Varoluşçu Analiz olarak da isimlendirilen Logoterapi’dir. Bu ekole göre her koşulda anlam bulmak mümkündür ve psikolojik sıkıntıların nedeni de insanın anlam arayışında başarısız olmasıdır. Çağrı tekniği, çelişik niyetin kullanımı ve düşünce odağından çıkarma gibi çeşitli yöntemlerle danışanın anlam bulması amaçlanmaktadır. Diğer yaklaşımlara kıyasla didaktik bir tarz benimsenmektedir. Temelleri Rollo May tarafından atılmış olan Hümanistik Varoluşçu Psikoterapi ise varoluşçu unsurların Amerikan bakış açısıyla yorumlanması olarak görülmektedir. James Bugental, Irvin Yalom ve Kirk Schneider yaklaşımın önemli isimleridir. Çözüm odaklı ve eklektik bir tarzın benimsendiği terapide, danışanların farkındalık ve bağımsızlık kazanmaları diğer ekollere kıyasla daha çok önemsenmektedir. Terapinin temel amacı, varoluşsal anksiyeteye karşı geliştirilen savunma stratejileriyle kişiyi yüzleştirmektir. Son yaklaşım ise varoluşçu felsefeyle bağı daha güçlü olan ve fenomenolojik yöntemi temel alan Britanya Varoluşçu Analiz Ekolü’dür. Danışanların sorunlarını açıklamak, yönlendirmek ve çözüme kavuşturmaktan ziyade betimlemede kalmayı önemsemektedir. Danışanın sorunları bir yaşam problemi olarak görülmekte ve kişinin varoluşuna odaklanılmaktadır. Bu ekolün içerisinde de farklı yaklaşımları benimseyenler bulunmaktadır. Ernesto Spinelli, terapistle danışan arasındaki etkileşimin araştırılmasını merkeze almaktadır. Hans Cohn, Heidegger’in fikirleri çevresinde bir model geliştirmiştir. Freddie Strasser, zaman sınırlı varoluşçu psikoterapinin temellerini atmıştır. Emmy van Deurzen’ın Radikal Britanya Ekolü olarak anılan modeli ise varoluşun dört boyutunun fenomenolojik yöntemle araştırılmasını merkeze almaktadır. Yaklaşıma göre insanlar kimi zaman bazı dünyada olma hallerini deneyimlememekte veya ikilemlerin bir ucu ile ilişkilenirken diğerini yadsımaktadır. Psikoterapinin hedefi, kapatılan deneyim alanlarının görünür hale gelmesi ve otantik bir varoluşa yaklaşılmasıdır (Deurzen ve Arnold-Baker, 2017).

1.3. Varoluşçu Psikoterapi Görüşme İlkeleri

Varoluşçu yaklaşımda belli tanı gruplarına veya sıkıntılara özelleşmiş yöntemler bulunmamaktadır. Danışanlar tüm varoluş alanları ile ele alınmaktadır. Varoluşçu psikoterapinin amacı en temelde, görmezden gelinen varoluşsal sınırlar ile yüzleşilmesi ve daha canlı bir hayat sürülmesidir. Diğer yaklaşımların aksine semptomlar, giderilecek engeller olarak ele alınmaz aksine varoluşsal keşif için bir araç görevi görürler. Seansların süresi, bireyin ihtiyacına ve sürece göre değişmektedir (Deurzen, 2010).

Spinelli’ye (2007) göre modern yaklaşımlar, ilişkiyi yeterince önemsemeyerek terapist tarafından öğrenilmesi gereken becerileri merkeze almaktadır. Bu becerileri hakkıyla öğrenip uygulayabilen terapistlerin, kalıcı değişime neden olabileceği iddia edilmektedir. Varoluşçu kurama göre değişimi teşvik etmek için yapılan doğrudan bir yönlendirme, gelecekteki ideal bir imaja yöneliktir oysa terapist danışanın güncel var olma haliyle iletişim halinde olmalıdır. Ayrıca kalıcı addedilen değişimler iç içe geçmiş birçok faktörün etkisiyle ve çok yönlü olarak gerçekleşmektedir. Aksi bir görüş, insanın taşıdığı belirsizliği, deneyim potansiyelini ve zengin olasılıkları yadsımak anlamına gelmektedir. Bu nedenle varoluşçu terapist, danışana doğru olanı öğretmekle ve hedefler belirleyip problem çözmekle görevli bir uzman rolünde değildir. Terapist en temelde ilişkilenecek bir öteki olarak seans odasındadır ve gündemi danışanın belirlemesine izin vermektedir. Terapist ve danışan başta anlaşılmaz gibi duran meseleleri keşfe çıkmaktadır. Keşfin sonunda örtük ilişkilenme alanları görünür hale gelmektedir (Spinelli, 2007).

1.4. Fenomenolojik Yöntem

Britanya varoluşçu analiz ekolünde fenomenolojik yöntem kullanılmaktadır. Yunanca görünüş anlamına gelen bir kelimeden türemiş olan fenomen [Yun. phainomenon; İng. phenomenon; Fr. phénomène; Alm. phänomen] algının nesnesi olan ve doğrudan deneyimde görünen olgu anlamına gelmektedir. Fenomenlerin bilimi anlamına gelen fenomenoloji [İng. phenomenology; Fr. phénoménologie; Alm. phänomenologie] ise Husserl tarafından kurulmuş olan ve deneyimin analiz edildiği felsefi yaklaşıma işaret etmektedir. Fenomenler, nedensel veya gelişimsel açıklamalardan bağımsız olarak dolayımsız şekilde betimlenmektedir (Cevizci, 1999).

Fenomenoloji danışanın ve terapistin dünyalarının sistematik bir şekilde gözlemlenmesine yardımcı olmaktadır. Bireyin her zaman kendi dışında bir şeylere yöneldiği anlamına gelen yönelimsellik kavramı kuramda önemli bir yere sahiptir. Özne, nesne ve eylem insanın yönelimsellik içindeki deneyiminin birbirinden ayrılmaz olan parçalarıdır. Terapide bu deneyim alanları sorgulanmaktadır (Deurzen, 2014).

Fenomenolojik yöntemin bazı basamakları vardır. Epoke adı verilen ilk aşama, varsayımların askıya alınması anlamına gelmektedir. Terapist sürece dair yargılarını fark edip paranteze aldıktan sonra dikkatini tekrar danışana vermektedir. İkincisi betimleme aşamasıdır. Daha çok şimdiki zamana yönelik olan “Biraz daha açar mısınız? Tam olarak ne kastediyorsunuz?” benzeri sorularla danışandan yaşantısını betimlemesi istenmektedir. Üçüncü aşama olan eşitleme, danışan tarafından anlatılanların eşit değerde görülmesidir. Dördüncü aşama ufka yerleştirme danışanın anlattıklarının bir bağlama yerleştirilmesidir. Danışan bu sayede daha geniş bir perspektif edinebilmektedir. Son aşama olan doğrulama, askıya alınan bazı varsayımların danışana sunulmasıdır. Göze çarpan bağlam öbekleri ve danışanın meseleleri arasında kurulan bağlar ifade edilmektedir. Kuramsal yorum da kullanılmakla birlikte varoluşçuların yoruma bakışı diğer yaklaşımlardan oldukça farklıdır. Neden sonuç ilişkisine öncelik veren ve izahla ilgilenen psikanalizin aksine varoluşçuluk nasıl sorusunu merkeze alarak kavrayışı önemsemektedir. Her zaman kısmi olmaya mahkum olan kavrayış, geniş bir bağlam içinde olguların yeni bir yönünün keşfedilmesidir. Varoluşçu psikoterapide birbirini takip eden anlam parçacıkları bütünsellik kazanana dek izlenmektedir. Bununla birlikte nihai ve her şeyi izah eden bir açıklamaya ulaşılamayacağı da bilinmektedir (Deurzen ve Adams, 2017).

1.5. Varoluşçu Psikoterapide Formülasyon: Dört Dünya Kuramı

Radikal Britanya ekolünde formülasyon dört dünya kuramı üzerine kurulmaktadır. Kuram, insan varoluşunun fiziksel, kişisel, ilişkisel ve tinsel boyutlarını aydınlatmaya çalışmaktadır. Bununla birlikte deneyimin bütünlük arz ettiği ve tüm varoluş alanlarının eş zamanlı yaşantılandığı da vurgulanmaktadır. Her bir yaşam alanı, yüzleşilmesi gereken bazı ikilemler barındırmaktadır. Bunlara iki seçeneğin sentezinden doğan geçici ve öznel bir yanıt verilmesi beklenmektedir (Deurzen ve Adams, 2017).

Fiziksel dünya (Umwelt) tüm canlıların sahip olduğu biyolojik koşulları, doğal çevreyi, bedenin nasıl deneyimlendiğini ve diğer bedenlerle girilen etkileşimleri içermektedir. Gelişimsel olarak bakıldığında insan ilk olarak varoluşunun bu alanı ile ilişkilenilmektedir. Birey seçmediği verili gerçekliklerin içine doğmakta ve bu çevrede hayatta kalmaya çabalamaktadır. Fiziksel dünyada insan, yaşam ve ölüm ikilemi içerisinde sonluluğu ile ilişkilenmektedir. İlişkisel dünya(Mitwelt) bireyin diğer insanlarla nasıl ilişkilendiğini ele almaktadır. Aile, arkadaşlar, romantik ilişkiler, gruplar, toplum, iletişim ve dil bu yaşam alanına dair meselelerdir. İlişkisel boyutun barındırdığı en önemli ikilem, bireyselliğe karşı dahil olma arasındadır. Kişisel dünya (Eigenwelt) insanın kendilik algısını, bütün olma hissini, kişisel özelliklerini, duygu, düşünce ve anılarını içermektedir. İlişkisel bir ağ içine doğan bebek, bir süre sonra diğerlerinden ayrı olduğunu fark etmektedir. Bireyin zaman içinde edindiği kendilik ise sabit değil esnek ve akışkandır. Bu yaşam alanındaki ikilem, zayıflık ve güç arasındadır. Tinsel dünya (Überwelt) insanın varoluşunu nasıl anlamlandırdığı üzerine temellenmektedir. Bu boyut, insanın değerlerini, inançlarını, amaçlarını, dünya görüşünü ve bilinmeyenle nasıl ilişkilendiğini içermektedir. Buradaki ikilem, iyi ve kötü arasında sürmektedir (Deurzen ve Arnold-Baker, 2017).

KAYNAKÇA

Cevizci, A. (1999). Paradigma felsefe sözlüğü. İstanbul: Paradigma.

Çüçen, K. (Ed.). (2018). Varoluş filozofları. Bursa: Sentez Yayıncılık.

Deurzen, E. (2010). Everyday mysteries: A handbook of existential psychotherapy. New York: Routledge/Taylor & Francis Group.

Deurzen, E. (2014). Structural existential analysis (SEA): A phenomenological method for therapeutic work. Journal of Contemporary Psychotherapy, 44(3).

Deurzen, E. ve Adams, M. (2017). Varoluşçu danışmanlıkta ve psikoterapide beceriler. (F. J. İçöz, Çeviri E.). İstanbul: Aletheia Kitap.

Deurzen, E. ve Arnold-Baker, C. (2017). İnsan meselelerine varoluşçu bakışlar: Terapi uygulama el kitabı. (F. J. İçöz, Çeviri Ed.). İstanbul: Aletheia Kitap.

May, R. (2012). Varoluşun keşfi. (A. Babacan, Çeviri). İstanbul: Okuyanus Yayınları.

Spinelli, E. (2007). Practising existential psychotherapy: The relational world. Los Angeles: Sage Publications.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Varoluşçu Psikoterapide Temel Kavramlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Serpil İÇER'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Serpil İÇER'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Serpil İÇER Fotoğraf
Uzm.Psk.Serpil İÇER
İzmir (Online hizmet de veriyor)
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Serpil İÇER'in Makaleleri
► Varoluşçu Terapi Psk.Doğancan GÖKÇE
► Varoluşçu Psikoterapi Psk.Erol AKDAĞ
► Varoluşçu Analiz Nedir? Abdullah ÖZER
► Psikoterapide Hipnoz Psk.Başak DALDA KİLECİ
► Psikoterapide Sessiz Çığlık Psk.Elif BAYBUĞA
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Varoluşçu Psikoterapide Temel Kavramlar' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:24
Top