2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Diş İmplantı Nedir? Diş İmplantları ve Yüzey Özellikleri
MAKALE #230 © Yazan Prof.Dr.Dt. Tosun TOSUN | Yayın Eylül 2007 | 9,328 Okuyucu
ÖZET

Osseointegrasyonun sağlanmasında cerrahi teknik, implant materyali ve dizaynının yanısıra, yüzey özelliklerinin de önemli bir işlevi olduğu düşünülmektedir. Araştırmalar implant yüzey özelliklerinin kemiğin iyileşme cevabı üzerinde rol oynadığını göstermektedirler. Yüzey hazırlama yöntemleri arasında fiziksel-kimyasal metodlardan ziyade morfolojik yöntemlerin daha belirgin etkileri görülmüştür. Cilalı yüzeylerin kemiğe olan tutunmasının daha az olduğu çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir. Pürüzlü yüzeylerin bu cevabı olumlu olarak etkilediği ortaya konmuştur. Pürüzlü yüzey elde etmek için kullanılan yöntemler arasında asitleme/kumlama ile HA-kaplama teknikleri diğerlerine göre kemik cevabı açısından daha başarılı sonuçlar göstermektedirler. Asitleme/kumlama tekniği ile elde edilen yüzeyler günümüzde pürüzlü yüzeyler arasında en çok ilgi çeken tip olup bu yüzeylerin araştırılmasına devam edilmektedir. Hidroksiapatit kaplamalara ait olumlu kısa dönem sonuçlar bulunmasına rağmen, kaplamada soyulmalar, erimeler ve çözülmeler olduğu gösterilmiştir. Bu komplikasyonlar HA-kaplamalar ile ilgili aydınlatılması gereken konular olarak durmaktadır.

Anahtar Sözcükler: İmplant, yüzey özellikleri, cilalı saf titanyum, TPS-kaplama, HA-kaplama.

SUMMARY
Achievement of osseointegration as well as related to the surgical method, implant material and design, depend on also surface properties. Studies have shown the effects of surface characteristics on bony response. Morphologic methods are considered to be more effective in comparison with the physic-chemical methods. Polished surfaces have poor retention in bone tissue. In contrast porous surfaces affect positively bony response and have better anchorage. Acid-etching/blasting and HA-coatings regarding bone incorporation gives best results among the other surface preparation techniques. Acid-etched/blasted surfaces are the most popular topic of the recent studies. Although successful short-term results of HA-coatings are available, some complications such as exfoliation and resorption of coatings, are research points to be clarified.

GİRİŞ

Kemikiçi oral implant uygulamalarının ana hedefi osseointegre implantlar ve bunlardan destek alan implant-üstü protezler ile her türlü dişsizliğin rehabilitasyonudur (2). Günümüzde osseointegre implantların dişhekimliğinde kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır (1, 65). Oral implantolojideki bilimsel gelişmelerin başlangıcını Branemark ve ark. (9,10) ile Schroeder ve ark.(69-71)’nın saf titanyum implantlar ile yaptıkları temel çalışmalar oluşturur. Osseointegrasyon kavramı Branemark ve ark.(11) tarafından ‘yaşayan kemik dokusu ile titanyum implant arasında, ışık mikroskobu düzeyinde büyütme ile gözlenen direkt temas’ olarak tanımlanmıştır. Aynı araştırıcılar daha sonra bu olguyu ‘canlı kemik dokusu ile yükleme altındaki implant yüzeyi arasında direkt yapısal ve işlevsel bağlantı’ tanımı ile pekiştirmişlerdir (12).
Osseointegrasyonun sağlanmasında cerrahi teknik, implant materyali ve dizaynının yanısıra, yüzey özelliklerinin de önemli bir işlevi olduğu düşünülmektedir. Zira, kullanılan implantın yüzey özelliklerine göre kemik dokusunun cevabı farklı olmaktadır (14). İdeal implant biyomateryalinin kemik iyileşme mekanizmasını engellemeyecek bir yüzeye sahip olması gerektiği ve hatta bu yüzeyin kemik kalite ve kantitesine ve anatomik bölgeye bakılmaksızın iyileşmeyi arttırıcı etkisinin olması gerektiği bir çok araştırıcı tarafından öngörülmektedir (13). Ticari olarak satılmakta olan değişik implant sistemleri arasında dizayn ve yüzey topografyaları açısından önemli farklılıklar saptanmıştır (78). Bu makalede, günümüzde kullanılmakta olan diş implantları, yüzey özellikleri ve kemik dokusunun bu yüzeylere karşı verdiği iyileşme cevapları açısından ele alınarak değerlendirilmiştir.

İMPLANT YÜZEYİNİN FİZİKSEL-KİMYASAL METODLAR İLE HAZIRLANMASI

Yüzey enerjisini değiştirmek, yüzey pasifizasyonu, yüzey kompozisyonu üzerindeki değişiklikler fizyokimyasal metodlar arasında sayılabilir (13).
Titanyum plakaları x-ışını destekli fotoelektron spektroskopisi (XPS) ile incelendiğinde yüzey komposizyonunun blok titanyumdan farklı olarak karbon kirliliği içerdiği saptanmıştır (4). Titanyum diskler üzerinde oluşan oksit tabakanın kalınlığı ve içeriği XPS ile incelendiğinde, TiO2 ‘in ortama hakim oksit tipi olduğu gösterilmiş, yüzeylerin standard Brånemark temizlik işlemi, Brånemark temizlik işlemi ve otoklav, Brånemark temizlik işlemi ve 5 dakika GD, Brånemark temizlik işlemi ve 5 dakika GD sonrasında 30 gün saf su içinde bekletilmesi sonrasında, oksit tabakanın kalınlığı açısından bir farklılık saptanmamıştır (59) [Standard Brånemark alet temizleme işlemi: deterjan ile fırçalanan frez, vs, saf su ile yıkanıp hava ile kurutulur. Daha sonra aletler cam tüpler içine konarak butanol banyosunda 10 dakika ultrasonik temizliğe tabi tutulur. Bunu takiben, üç kez %99’luk etanol ile yıkanır (üçüncü defada 10 dakika ultrasonik temizlik ile). Son aşamada, aletler titanyum pensler ile tutularak implant seti içine yerleştirilir (41).]. Diğer bir çalışmada, klinik olarak başarısızlığa uğramış implantların yüzeyleri, kontamine halde bırakılarak veya etanolde 10 dk çalkalamak, trikloretilen ve saf etanol solusyonlarında 10ar dk ultrasonik banyo, 30sn abrasiv temizlik, 30sn yüksek oranda doygun sitrik asitte temizlik, 10 sn, 5w CO2-lazer ile kuru şartlarda temizlik, 10 sn, 5w CO2-lazer ile serum fizyolojik irrigasyonu altında temizlik yöntemlerine tabi tutulduğunda, başarısızlığa uğramış implantların SEM bulgularında değişik boyutlarda kirlilik ögeleri, XPS’de ise yüzeyde büyük ölçüde titanyum yerine karbon saptanmıştır. Kullanılmamış implantlarda da XPS bulgularına göre yüzeyde karbon saptanmıştır. Bu durum implantların hava ile temasına bağlanmaktadır (62). Sonuçta, kullanılan tüm titanyum implantlar hava ile temasa geçtikleri anda oksitlenerek TiO2 ile kaplanmakta ve karbon kirliliğine maruz kalmaktadırlar (48).
İmplant yüzeyindeki kontaminasyonu engellemenin en etkili yöntemlerinden birisi Glow-discharge (GD) tekniğidir. GD teknikleri başlangıçta endüstriyel polimerlerin temizlenmesi ve düzenlenmesi amacı ile kullanılmış (8,42), daha sonraları insanlarda kullanılan protez ve implantların temizlenmesi ve sterilizasyonunda kullanılmışlardır (3,73). Glow discharge, serbest yüzey enerjisini arttırmak ve doku adhezyonunu geliştirmek için kullanılmıştır (7,60). Bu teknikte temel olarak vakumlu bir basınç odasında radyofrekans jeneratörü aracılığı ile belirli bir gazın "plasma" haline getirilmesi sağlanır. Plasma halindeki gazlar atomlarına ve ionize moleküllere ayrışarak gelişmiş bir enerji kaynağı haline gelirler. Plasmanın önemli bir özelliği, düşük enerji seviyelerine inen elektriklenmiş moleküllerin gözle görülebilen bir akım yaratmasıdır (44). Basınç odasında vakum oluşturulduktan sonra belirli bir gaz (ör: argon) odaya aktarılır ve radyofrekans jeneratörü tarafından plasma halinme getirilir. Plasma iyon ve elektronlarının basınç odasında sıkışması sonucunda, oda içinde bulunan nesneler üzerine bir püskürme sağlayarak, inorganik nesneler üzerindeki her türlü organik yüzey kirliliğini temizler, yüzeyi steril hale getirir, yüzey enerjisini arttırarak ıslanabilirliklerini geliştirir ve dolayısı ile organik maddelere adhezyon kabiliyetini arttırır (5). Saf Ti ve Ti-6Al-4V alaşımı implantların orijinal paketlenmiş ve GD ile steril edilmiş halerini 2 ve 12 hafta serum fizyolojikte bekleterek korozyon ürünlerinin incelendiği çalışmada, GD ile hazırlanan implantlarda istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük korozyon ürünleri saptanmıştır (74).
Kasemo ve Lausmaa (49), ıslanılabilirliği artmış bir implant yüzeyinin (hidrofilik yüzey) konak doku hücrelerinin proteinleri tarafından daha suya benzer kabul edileceğini, dolayısı ile bu proteinlerin normal hallerini koruyabileceklerini ileri sürmüşlerdir. GD teknikleri ile yüzeyde bulunan mikroorganizmalar etkisiz hale getirilmenin yanısıra, ortamdan tamamen uzaklaştırılmaları sayesinde “anatomik olarak zımparalanmış” bir yüzey elde edilir (6,7,17,64). Elektrostatik etkileşimlerin biyolojik olaylardaki etkisi gözönünde tutularak, yüklenmiş yüzeylerin doku birleşiminde bağlayıcı (kondüktiv) etkisi olabilecekleri ileri sürülmüştür (40,53). Bu görüşe karşı olarak, yüzey enerjisinin arttırımının belirli doku veya hücre tiplerinin bağlanmasında seçici bir etkisi olamadığı, ayrıca kemik-implant arayüzündeki dayanıklılığı geliştirmediği gösterilmiştir (77). Kemik içersinde elektrostatik olarak yüklenen implant yüzeylerine dair olumlu (40) ve olumsuz (53) sonuçlar bildirilmiş ve fakat bu çalışmalarda her iki şekilde de implant etrafında kemik oluşumu olduğu belirtilmiştir.
Fiziksel-kimyasal yöntemler ile implant yüzeylerinde yüzey enerjisinin arttırılmasına yönelik girişimler, osseointegrasyon ve kemik cevabını direkt olarak etkileyen faktörler olarak değerlendirilmemelidir.

İMPLANT YÜZEYLERİNİN MORFOLOJİK YÖNTEMLER İLE HAZIRLANMASI

Biyomateryal yüzeyinde yapılan pürüzlülük ve morfolojik değişikliklerin doku ve hürelerin implanta olan cevabında etkili olabilecekleri düşünülmüştür (50). Pürüzlü kaplamalar başlangıçta mekanik stabiliteyi arttırmaya yönelik olarak planlanmışlardır. Birçok hayvan deneyi pürüzlü yüzeyler ile cilalı olanların rotasyon testi ile denenmelerinde pürüzlü olanların daha yüksek tork değerlerine dirençli olduğunu ortaya koymuştur. Fakat yine bu deneylerde pürüzlü alanların çok az bir bölümünün kemik ile dolduğu da ortaya çıkmıştır (20,31,33).

Cilalı Titanyum ve Kumlama ile Pürüzlendirilmiş Titanyum Yüzeylerde Yapılan Çalışmalar

Johansson ve Albrektsson (46), cilalı saf titanyum Branemark implantlarını tavşanların tibial metafizlerine yerleştirip, 3 hafta, 1,3,6 ve 12 aylık iyileşme dönemleri sonunda kurban ederek, tork testi ve morfometri incelemesi yapmışlardır. İyileşme dönemlerinin uzaması oranında 10, 16.8, 68, 77.6, ve 88 Ncm’lik artış gösteren tork kuvvetleri ile implantlar kemikten ayrılabilmiş; morfolojik bulgularda da artan sürenin kemik temas yüzdesini arttırdığı saptanmıştır.
Sennerby ve ark. (72), tavşanların tibia ve femurlarına cilalı saf titanyum Branemark implantları yerleştirerek, 6 hafta, 3 ve 6 aylık iyileşme dönemleri sonunda, denekleri kurban ederek, tork testi ve morfometri incelemesi yapmışlardır. Tibia’ya yerleştirilen implantlar etrafında kortikal kemik oluşurken, femur’dakilerin kansellöz kemik ile çevrili olduğu saptanmıştır. İyileşme dönemi uzadıkça femur için tork değerleri yükselirken tibiada böyle bir bulguya rastlanılmamıştır. Altıncı haftada femur implantları etrafında daha fazla kemik teması varken tibia implantlarına göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha az tork kuvveti ile sökülebilmişlerdir. Tibia implantlarının daha fazla yivi kortikal kemik içinde bulunduğundan daha yüksek burkulma torklarına gerek duyulmuştur. Bu çalışmada elde edilen bulgulara göre, sökmeye karşı direnç implantı çevreleyen kortikal kemik miktarına bağlıdır.
Saf titanyum implantların torna cihazı ile üretilmesinden sonraki 1000nm pürüzlü yüzeye sahip hali ile, platin elektrod karşısında 540ml metanol, 350ml N-butanol ve 60ml perklorik asit banyosunda 22.5V elektrik akımına tabi tutularak elektro-cila yapılarak 10nm pürüzlülüğe indirgenen implantlar tavşan femurlarında 6 haftalık iyileşmeden sonra, sökme torkları açısından kıyaslandıklarında elektro-cilalı olanlar istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek değerler ile çıkartılabilmiş, fakat histolojik ve morfometrik analizlerde bir farklılık gözlenmemiştir (16).
Saf titanyum implantlar ile Ti-6Al-4V alaşımı implantların tavşan tibialarında 1,6 ve 12 aylık sürelerde tork değerleri ve histolojik bulgular açısından kıyaslandığı çalışmada; kısa dönemde gruplar arasında fark yok iken, 6.ayda 29Ncm ye karşı 23Ncm (p=0.01), 12.ayda 38Ncm ye karşı 35Ncm tork değerleri ile , istatistiksel olarak anlamlı şekilde, saf Ti implantların kemik içinde daha stabil oldukları bulunmuştur. Histomorfometrik olarak da saf Ti implantlarda daha fazla kemik temas yüzdesi, histolojik olarak ise yivler çevresindeki kemik miktarı benzer bulunmuştur (47).
Wennerberg ve ark. (79), tavşan femur ve tibialarına, cilalı titanyum implant, 25-µm partikül büyüklüğünde TiO2 ve 75-µm partikül büyüklüğünde Al2O3 ile kumlanan implantlar yerleştirilerek, 12 haftalık iyileşmeden sonra tork testi ve histomorfometri ile kıyaslanmışlardır. Kumlanan implantlar tork testinde istatistiksel anlamlı şekilde yüksek değerlere ulaşmışlardır. Ancak, cilalı implantları yivleri arasında 25-µm TiO2-kumlama implantlara göre daha fazla kemik saptanmıştır. Kısa dönemde, 0.9-µm ile 1.3-µm pürüzlülüğe sahip implantlarda (kumlananlar), 0.4-µm pürüzlü implantlara (cilalı) nazaran daha iyi bir fiksasyon gözlenmiştir. Pürüzlü yüzeylerle yapılan çalışmalarda tork değerlerinin yüksek saptanmasına rağmen, bu çalışmada cilalı yivlerdeki kemik teması daha fazla olduğundan pürüzlü yüzeyleri klinikte kullanmak için daha temkinli yaklaşmak gerektiği ileri sürülmüştür.
Wennerberg ve ark. (80), iki farklı yüzey pürüzlülüğüne sahip saf titanyum implantlara kemik dokusunun cevabını kıyaslamışlardır. 25- ve 250-µm partikül büyüklüklerindeki Al2O3 ile kumlanan implantlar, yüzey ölçümünden sonra tavşan tibialarına yerleştirilmişlerdir. Dördüncü hafta sonuçlarına göre 25-µm büyüklüğünde partiküller ile kumlanan implantlarda istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha fazla kemik-metal teması saptanmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, artan yüzey pürüzlülüğü orta boyuttaki pürüzlülüğe kıyasla kısa dönemde kemik dokusu ile temas açısından bir dezavantaj getirmektedir.
Wennerberg ve ark. (81), cilalı yüzey, 25- ve 250-µm partikül büyüklüklerindeki Al2O3 ile kumlanarak pürüzlendirilmiş yüzeylere sahip vida tip implantları tavşan tibia ve femurlarına yerleştirerek kemik cevabı açısından kıyaslamışlardır. Yüzey topografisi, “confocal laser scanning profilometer” ve yüzey pürüzlülüğü yükseklik ve uzaysal tanımları kullanılarak saptanmıştır. Cilalı implant ortalama 0.96 µm yüzey pürüzlülüğüne ve ortalama en fazla derinlik olarak 8.6 µm sahip olarak saptanmıştır. İki kumlanmış yüzey ise 1.16 µm ve 1.94 µm pürüzlülüğe, derinlik olarak 10.00 µm and 13.22 µm değerlerine sahip olmuşlardır. Bir yıl tavşan kemiğinde kalan implantlardan, pürüzlü yüzeylerde yüksek kemik fiksasyonu ve istatistiksel olarak anlamlı şekilde artan tork değerleri ve yüksek yüzdeye sahip kemik-metal teması saptanmıştır. İmplant yüzeyinden 2mm uzaklıkta kemik içindeki titanyum salınımı cilalı ve 25-µm aluminum oxide ile kumlanan implantlarda aynı oranda bulunmuştur.
Piatelli ve ark.(66), cilalı ve 150-µm Al2O3–kumlama implantları tavşanlara yerleştirerek, histoloji ve SEM ile incelemişlerdir. Işık mikroskobunda, cilalı yüzeylerde implantopetal büyüme, pürüzlü yüzeylerde implantofugal büyüme şeklinde farklı büyüme özellikleri saptanmıştır. Histomorfometrik analiz, Al2O3–kumlama implantlarda 3. haftadan sonra istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha fazla temik temas yüzdesi göstermiştir. Bulgular kumlama sonucu yüzey pürüzlülüğü artan implantlarda osteokondüktivitenin artmış olduğunu göstermiştir.
Gotfredsen ve ark.(36), press-fit cilalı silindir implantlar ve self-tapping yivli-vida implantlar ile bunların TiO2-kumlama ile pürüzlendirilmiş versiyonlarından oluşan dört tip deneysel implantı, köpeklerin alt çenede çekilen 3. ve 4. küçükazı dişleri yerine immediat olarak yerleştirip, 12. haftada kurban ederek tork testi, histolojik- morfometrik inceleme yapmışlardır. SEM’da kumlanmış implantlarda yüksek oranda yüzey pürüzlülüğü saptanmıştır. Tork testine göre kumlanmış implantların kemikten ayrılması için istatistiksel anlamlı şekilde daha fazla kuvvet uygulanması gerekmiştir (medyan değerler: pürüzlü vida 150Ncm, pürüzlü silindir 105Ncm, cilalı vida 60Ncm, cilalı silindir 35Ncm). Kumlanmış vida implantlar en iyi ankrajı sağlamışlardır. Ancak, histomorfometrik incelemede implantlar arasında kemik temas yüzdesi (%69) açısından bir farklılık saptanmamıştır.
Ericsson ve ark. (32), köpeklerde premolar dişlerinin çekiminden 4 ve 6 ay sonra iki dönemde aynı hayvanlara cilalı Astra Tech marka implantlar ve TiO2-kumlama (Gotfredsen 1992) ile pürüzlendirilen versiyonu yerleştirerek 2 ay ve 4 aylık iyileşme dönemlerinden sonra histomorfometrik inceleme yapmışlardır. İki aylık sonuçlarda kemik teması her iki tip implant için de ortalama %40 olup istatistiksel anlamlılık göstermezken, 4 aylık iyileşme döneminden sonra TiO2-kumlama %65, cilalı implantlar %42.9 temas ile istatistiksel olarak anlamlı fark ortaya koymuş, pürüzlülüğün kemik cevabını stimüle ettiği ileri sürülmüştür.
Mustafa ve ark. (63), cilali saf titanyum yüzeyler ve 45-µm, 45-63-µm ve 63-90-µm partikül büyüklüğünde TiO2-kumlama ile pürüzlendirilmiş yüzeylerde insan alt çene kemiği kaynaklı kemik hücrelerinin tutunma açısından biyolojik cevabını araştırmışlardır. Hücreler tüm yüzey tiplerine uygun şekilde tutunmuşlardır. 24 saatlik süre sonunda en fazla tutunmanın 63-90-µm TiO2-kumlamada gerçekleştiği saptanarak, hücre tutunmasının yüzeyin mikro-dokusal özelliklerinden etkilendiği ileri sürülmüştür.
Cilalı yüzeylerin kemiğe olan tutunmasının daha az olduğu çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir. Uzun-dönem dökümantasyona sahip olması ve başarı oranları çeşitli açılardan ele alındığı için oldukça güvenli olan cilalı yüzeyin kullanımında ısrarcı olan Branemark implantları da 2000 yılında pürüzlü yüzeyi olan implantlarını piyasaya sürmüştür.

TPS-kaplama

Titanyum Plasma Spray (TPS) 1974’ten itibaren Schroeder ve ark. (69) tarafından implantların yüzey alanlarını, daha doğrusu kemikteki tutunmasını arttırmak için kullanılmaya başlanılmıştır (68). Bu teknikte 40-µm büyüklükte titanyum partikülleri plasma alevi ile ısıtılarak yüksek ısı ve hız ile titanyum yüzeye püskürtülerek pürüzlü kaplama elde edilir (76). TPS-kaplı ITI-Bonefit implantlarını plasma-sprey tabakasının 20-30µm kalınlık ve 15µm pürüzlülükte olduğu bildirilmiştir (56). IMZ ve ITI implantlarının kıyaslandığı çalışmada TPS kalınlıklarının farklı olduğu ortaya konmuştur (58). IMZ implantlarında yüzey pürüzlülüğü 25.9 µm olarak saptanmıştır (78).
Leize ve ark. (56), çeşitli sebeplerle insanlardan sökülen TPS-kaplı implantları (ITI-Bonefit), elektron mikroskobu ile incelediklerinde kemik ile kimyasal bir bağlantı kurulduğunu, pürüzlü yüzey içine doğru kalsiyum fosfat kristallerinin büyüdüğünü gözlemlemişlerdir. Bu çalışmada pürüzlü titanyum yüzeye çok yakın, çapları 5-50nm arasında değişen titanyum parçacıkların varlığı gösterilmiştir. Bir hayvan çalışmasında ise TPS-kaplı implantlardan kopan parçaların yabancı cisim reaksiyonuna yol açtıkları gösterilmiştir (30). Eksplante edilmiş ITI ve IMZ implantlarının metalürjik açıdan kıyaslandığı çalışmada, implantların üçte ikisinde kaplama kalınlığında azalma olduğu gösterilmiştir (58).
Yapılan çalışmalar TPS-kaplama ve asitleneme/kumlama ile hazırlanan yüzeyler arasında, sonuncusunun daha iyi bir ankraj sağladığı, TPS-kaplamada kopmaların yabancı cisim reaksiyonu yaratabileceği yolundaki raporlardan ötürü, üretici firmalar TPS-kaplı implantlarını asitleme-kumlama yüzeye çevirmişlerdir.

Asitleme-Kumlama ile Pürüzlendirilmiş Yüzeyler

TPS-kaplamalara alternatif olarak, daha iyi bir yüzey elde etme çabaları sonunda asitleme-kumlama tekniği ile titanyum implantların pürüzlendirilmesine başlanılmıştır (55). Asitleme/kumlama tekniği ile ilk olarak 1986 yılında New Ledermann Screw, daha sonraları 1989’da Frialit-2, 1998’de SLA (Sand-blasted, Large grit, Acid-etched) ve Osteotite piyasaya sürülmüştür. Günümüzde farklı isimler altında, benzer tekniklerle üretilen asitleme-kumlama teknikleri ile üretilen implantlar mevcuttur.
Klokkevold ve ark.(51), tavşan femurlarına cilalı Ti ve HCL/H2SO4 ile asitlenerek pürüzlendirilmiş (Osteotite) 3.25x4mm lik implantları tork testine tabi tutmuşlardır. İki aylık iyileşme dönemi sonunda osteotite ve cilalı Ti için 20.5Ncm ve 4.95Ncm değerleri saptanmış; pürüzlü yüzey için 4 kat daha fazla olan tork direncinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu ortaya konarak; pürüzlü yüzeylerin kemiğe bağlanmayı arttırdığı saptanmıştır.
Buser ve ark.(15), SLA ve Osteotite yüzeyleri tork çalışması ile kıyaslamışlardır. Minyatür domuzlerın üst çenelerinde gerçekleştirilen çalışmada Osteotite yüzey aleyhine anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0.01). 4.,8 ve 12. haftalarda Osteotite 62.5 Ncm, 87.6 Ncm, 95.7 Ncm ortalama tork kuvveti ile kemikten ayrılırken, SLA 109.6Ncm, 196.7 Ncm ve 186.8 Ncm’lik tork değerlerine ulaşmıştır. SEM analizinde her iki yüzeyde de asitleme sonucu elde edilmiş 1 veya 2mikrometre çapında mikropitlere rastlanmıştır. Profilometrik analizde Osteotite yüzeyi biraz daha düz bulunmuştur.
Cordioli ve ark.(21), tavşan tibialarında CP-Ti, Osteotite, TiO2-kumlama (10-60µm partikül), TPS-kaplama (50-70µm kalınlık) implantları 5 haftalık iyileşme döneminden sonra tork değerleri açısından kıyasladıklarında, 25.2 Ncm, 40.8 Ncm, 26.8 Ncm ve 29.5 Ncm’lik değerleri saptamışlardır. Asitlenmiş yüzey ile diğer gruplar arasında tork değerleri ve histomorfometrik temas yüzdeleri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).
Asitleme/kumlama tekniği ile elde edilen yüzeyler günümüzde pürüzlü yüzeyler arasında en çok ilgi çeken tip olup bu yüzeylerin araştırılmasına devam edilmektedir.

HA Kaplı Yüzeyler

Seramik alloplastların dokudostu olma özelliği metallerden daha yüksek, ancak biyomekanik özellikleri daha düşüktür. Bu nedenle seramikler tek başlarına diş implantı olarak kullanıldıklarında okluzal yükler altında kırılma problemleri ile karşılaşılmıştır (ör: Tübingen Al2O3, Kyocera monokristal Saphir). Kalsiyum fosfat yüzey kaplamaları kemiğin mineral matriksine benzemelerinden dolayı uygulanmış ve geniş olarak araştırılmıştır (13). 1981’de de Groot metal implantlar üzerine ince bir HA tabakası kaplamayı önermiştir (27). HA kaplama teknikleri ile ilgili araştırmaların sonucu bu tip implantlar ticari olarak pazarlanmaya başlanmıştır (25,29). Hidroksilapatit kaplamanın implant yüzeyine kemik büyümesini arttıracağı gösterilmiştir (19). HA’in osteokondüktif etkisinden yararlanarak, kemik kalitesi düşük olan tip 3 ve 4 kemiklerde implant ankrajının arttırlacağı düşünülmüştür (57).

Farklı HA kaplama teknikleri vardır:
1- daldırarak kaplama-sinterleme
2- elektroforetik deposizyon
3- daldırma-kaplama
4- sıcak izostatik baskılama
5- iyon-ışın demeti püskürtme ile kaplama
6- plasma-sprey
7- elektro-mıknatıs püskürtme (45)
Bu metodlar ile birkaç mikron ile milimetre arasında değişen kalınlıklarda kaplama satıhları elde edilebilir. Tüm metodlarda kaplamanın metale tutunması, kaplama yapısının bütünlüğünün korunması gibi temel sorunlar vardır. Plasma-sprey ve püskürtme-kaplamanın en yaygın yöntemler olduğu görülmektedir (52,54).
Kullanılan bütün tekniklerde HA-kaplamanın değişik oranlarda sahip olduğu kristalin ve amorf yapılar bulunmaktadır. Kaplama sırasında titanyum yüzey ile ilk temasa geçen Ca/P partikülleri, metalin ısısından etkilenip hızla soğuyarak düzensiz kristal yapı olan amorf tabakayı oluştururlar (37). Kaplama sırasında ısıyı 500 ile 700C’ye yükseltmek ve amorf yapının üzerine gelen diğer partiküllerin daha yavaş soğuması kristalin tabakanın oluşmasını sağlar (38). Kristalin yapıda hidroksilapatit ve Ca/P kristalleri düzenli şekilde sıralanmışlardır. Kristalin tabakanın kalınlığının üretici firmaların kullandıkları tekniklere göre değiştiği, ancak genelde amorf tabakanın metal yüzeye yakın bulunduğu, dışa doğru gidildiğinde, kaplama sırasında daha çok ısınan yivlerin tepe noktaları ve apikal kısımlarda kristalleşme oranının arttığı gösterilmiştir (39). Amorf tabakanın metal bağlantısının daha gevşek olduğu (26) ve buna bağlı olarak rezorpsiyona daha elverişli olduğu düşünülmektedir (18). Bu görüşe karşı olarak, de Groot ve ark.(28), HA-kaplamadaki yüksek kristalin yapının dokudostu özelliğini arttırmayacağını, amorf kaplamalarla kıyaslandığında biyoaktifliği azaltacağını ileri sürerek, kemik iyileşmesi için amorf bir dış katman ve çözülmeyi önlemek için kristalin yapıda bir iç katmandan oluşacak bir ideal kaplamayı önermişlerdir. Hulshoff ve Jansen (43), çift katman Ca-P kaplama (florapatit-hidroksiapatit)(FA-HA) ve elektro-mıknatıs püskürtme amorf Ca-P ile kaplı implantları, kontrol grubu olarak 4-5µm pürüzlülüğe sahip kumlanmış titanyum implantlar ile kıyaslıyarak, keçilerin femurlarında, denekleri implantasyondan sonraki 3, 12 ve 24. günlerde kurban ederek, histolojik- ve morfometrik olarak incelemişlerdir. FA-HA kaplama, titanyum implantların kumlanarak 4-5µm pürüzlülüğe getirilmesinden sonra, propanolde ultrasonik temizlik ve 100C’de kurutulmasını takiben plasma-sprey ile 30µm kalınlıkta FA ve üzerine 30µm HA biriktirilmesi ile imal edilmiştir. Amorf Ca-P kaplama için argon asitlemeyi takiben eletro-mıknatıslı püskürtme uygulanarak, 2-4µm kalınlıkta tabaka elde edilmiştir (45). Bu çalışmada iki Ca-P kaplama yönteminin birbirlerine olan üstünlükleri tam olarak ortaya konamamıştır. FA-HA kaplamada dış HA katmanın kemik cevabını arttırıcı görevini yaptığı, fakat rezorbe olmayan iç FA katmanın uzun dönemde kopmalara uğraması halinde kemikte irritasyona yol açabileceği üzerinde durulmuştur. Ancak Ca-P kaplı implantlardaki kemik temas yüzdesinin titanyum implantlardan daha fazla olduğu saptanmıştır.
Elektro-mıknatıslı püskürtme metodunda (radiofrequent magnetron sputtering) Edwards ESM 100 püskürtme cihazı kullanılarak, implantlar kaplama öncesinde argon gazı iyonları ile asitlenerek temizlenir, püskürtme işlemi 0.5 Pa basınç altında argon gazı ile 10 dakika süresince 90nm birikim hızında gerçekleştirilir. 0.02-6.5µm kalınlığında kaplama elde edilir (45).
Gottlander ve Albrektsson (34), tavşan tibialarına yerleştirdikleri 3.8X10mm boyutlarındaki cilalı ve HA kaplı vida tipi Steri-Oss marka implantları 6 aylık takip süresinden sonra kurban ederek histolojik ve histomorfometrik inceleme yapmışlardır. Çalışma sonuçlarında istatistiksel anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. İki grup arasında kemik teması açısından farklılık bulunmaması, 1- uzun dönemde HA’in erken dönem kemik afinite avantajının ortadan kalkması, 2- yivli dizaynın yeterli stabiliteyi sağlıyarak HA’in etkisini dengelemesi, 3- üretici firmanın HA kaplama kalitesi ile ilgili bilgilerin bulunmaması gibi sebeplere bağlanmıştır.
Aynı araştırma grubu (34), HA kaplı ve TPS kaplı silindir form IMZ implantlarını tavşan femurlarına yerleştirip 6 ay takipten sonra kurban edip histolojik- ve morfometrik olarak kıyasladıklarında; histomorfometrik bulgularda HA kaplı implantlarda istatistiksel anlamlı şekilde daha fazla temas %’si saptamışlardır. Sonuçları 1- tavşan femurunda daha fazla kansellöz kemik bulunmasından dolayı HA’in etkisini daha fazla göstermesi, 2- yivsiz bir dizayn olduğu için stabilitede yüzey özelliğinin ön plana çıkmasına bağlamışlardır.
Gottlander ve ark. (35), 4 ve 24 haftalık dönemlerde cilalı titanyum Branemark implantları ve bunların HA-kaplı versiyonlarını tavşan tibia ve femurlarında test etmişlerdir. Histolojide her iki implant tipi etrafında da dev hücreler ve makrofajlara rastlanmıştır. Histomorfometri her iki iyileşme periodunda da HA-kaplı implantlarda daha fazla kemik teması göstermiştir. Buna karşın, kemik alan ölçümlerinde 6. aydan sonra cilalı implant yivlerinde daha fazla kemik yüzdesi saptanmıştır. Uzun dönemde HA-kaplı implantlardaki kemik alanının azalması makrofajlardan kaynaklanan rezorbsiyona bağlanabilir.
İnsan iliac kemiğine yareştirilmiş HA-kaplı implantlarda lameller kemik ile direkt temas gözlenmiştir (23). İmplant gövdesindeki kırılmadan dolayı, bir yıllık fonksiyon süresinden sonra çıkartılan iki adet HA-kaplı implantın histolojik incelemesinde arayüzde boşluklar olmaksızın kemik ile direkt temas saptanmış, bazı HA parçacıklarının kopmuş ve yeni kemik içinde kaldıkları gözlenmiştir (67).
Vercaigne ve ark.(75), TPS ve TPS/HA-kaplı implantları keçilerde histolojik ve morfometrik olarak kıyasladıkları çalışmada, HA’in kimyasal etkisinin kemik büyümesini arttırdığı, yüzey pürüzlülüğü etkisinin ise daha az olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Hidroksiapatit kaplamalara ait olumlu kısa dönem sonuçlar bulunmasına rağmen, kaplamada soyulmalar (61), erimeler (18,24) ve çözülmeler (26) olduğu gösterilmiştir. Bu komplikasyonlar HA-kaplamalar ile ilgili aydınlatılması gereken konular olarak durmaktadır. HA-kaplamalrı değerlendirmenin bir diğer güçlüğü, piyasada değişik teknikler ile üretilmiş HA-kaplama implantların bulunması ve bunların içeriklerinin farklılık göstermesidir (22).

DEĞERLENDİRME

Araştırmalar implant yüzey özelliklerinin kemiğin iyileşme cevabı üzerinde rol oynadığını göstermektedirler. Yüzey hazırlama yöntemleri arasında fiziksel-kimyasal metodlardan ziyade morfolojik yöntemlerin daha belirgin etkileri görülmüştür. Pürüzlü yüzeylerin bu cevabı olumlu olarak etkilediği ortaya konmuştur. Pürüzlü yüzey elde etmek için kullanılan yöntemler arasında asitleme/kumlama ile HA-kaplama teknikleri diğerlerine göre daha başarılı sonuçlar göstermektedirler.


KAYNAKLAR

1- Alberktsson T, Zarb G, Wortington P, Eriksson RA. The long term efficacy of currently used dental implants: a review and proposed criteria of success. Int J Oral Maxillofac Implants.1986;1:11-25.

2- Albrektsson T, Sennerby L. State of the art in oral implants. J Clin Periodontol. 1991;18:474-481.

3- Anderson M. Gas plasma sterilization: Innovation in practice. Navy Med. 1989;(Sept-Oct):9-10.

4- Ameen AP, Short RD, Jhons R, Schwach G. The surface analysis of implant materials. 1. The surface composition of a titanium dental implant material. Clin oral Impl Res. 1993;4:144-150.

5- Baier RE, DePalma V. Electrodeless glow discharge cleaning and activation of high-energy substrates to insure their freedom from organic contamination and their receptivity for adhesives and coatings. Aeronautical Laboratory of Cornell University, Buffalo, New York,. 1970 Report #176.

6- Baier RE. Conditioning surfaces to suit the biomedical environment: Recent progress. J Biomech Eng. 1982;104:257-271.

7- Baier RE, Meyer AE. Implant surface preparation. Int J Oral Maxillofac Implants. 1988;3:9-20.

8- Bersin R. How to obtain strong adhesive bonds via plasma treatment. Adhesives Age. 1972;(March):37-40.

9- Branemark P-I, Breine U, Adell R, Hansson BO, Lindström J, Olsson A. Intraosseous anchorage of dental prostheses. I. Experimental studies. Scand J Plast Recons Surg. 1969;3:81-100.

10- Branemark P-I, Hansson BO, Adell R, Breine U, Lindström J, Hallen O, Ohman A. Osseointegrated implants in the treatment of the edentulous jaw. Experience from a 10-year period. Scand J Plast Recons Surg. 1977;11(suppl 16):1-132.

11- Branemark P-I. et al. Tissue-Integrated Prostheses. JOMS. 1984;Vol 42, N 8.

12- Branemark P-I. Introduction to osseointegration. In P-I Branemark, GA Zarb, T Albrektsson (eds) Tissue-Integrated Prostheses. Chicago; Quintessence Pub. Co. Inc.. 1985)

13- Brunski JB, David AP, Nanci A. Biomaterials and biomechanics of oral and maxillofacial implants: current status and future developments. Int J Oral Maxillofac Implants. 2000;15:15-46.

14- Buser D, Schenk RK, Steinmann S, Fiorellini JP, Fox C, Stich H. Influence of surface characteristics on bone integration of titanium implants. A histomorphometric study in miniature pigs. Journal of Biomedical Materials Research. 1991;25:889-902.

15- Buser D, Nydegger T, Hirt HP, Cochran DL, Nolte L-P. Removal torque values of titanium implants in the maxilla of miniature pigs. Int J Oral Maxillofac Implants. 1998;13:611-619.

16- Carlsson L, Röstlund T, Albrektsson B, Albrektsson T. Removal torques for polished and rough titanium implants. Int J Oral Maxillofac Implants. 1988;3:21-24.

17- Carter J, Flynn H, Meenaghan M, Natiella J, Akers C, Baier RE. Organic film surface contamination of Vitallium implants. J Biomed Mater Res. 1981;15:843-851.

18- Cook S, Salkeld S, Gaisser D, Wagner W. The effect of surface macrotexture on the mechanical and histologic characteristics of hydroxyapatite-coated dental implants. J Oral Implantol. 1993;19:288-294.

19- Cook SD, Kay JF, Thomas KA, Jarcho M. Interface mechanics and histology of titanium and hydroxylapatite-coated titanium for dental implant applications. Int J Oral Maxillofac Implants. 1987;2:15-22

20- Cook SD, Thomas KA, Hadddad RJ. Histologic analysis of retrieved human porous-coated total joint componenets. Clin Orthop. 1988;234:90-101.

21- Cordioli G, Majzoub Z, Piatelli A, Scarano A. Removal torque and histomorphometric investigation of 4 different titanium surfaces: an experimental study in the rabbit tibia. Int J Oral Maxillofac Implants. 2000;15:668-674.

22- Dalton JE, Cook SD. In vivo mechanical and histological characteristics of HA-coated implants vary with coating vendor. J Biomater Res. 1995;29:239-245.

23- Dattilo DJ, Misch CM, Arena S. Interface analysis of hydroxyapatite-coated implants in a human vascularized iliac bone graft. Int J Oral Maxillofac Implants. 1995;10:404-409.

24- David A, Eitenmuller J, Muhr G, Pommer A, Bar HF, Ostermann PA, et al. mechanical and histological evaluation of hydroxyapatite–coated, titanium-coated and grit-blasted surfaces under weight-bearing conditions. Arch Orthop Trauma Surg. 1995;114:112-118.
25- Denissen HW, Veldhuis AAH, van den Hooff A. Hydroxylapatite titanium implants. Proceedings of the International Congress on Tissue Integration. in Oral and Maxillofacial Reconstruction, May, Brussels. (Excerpta Medica, Current Practice Series #29). 1985;399-405.

26- Denissen HW, Kalk W, deNieuport HM, Maltha JC, van de Hoof A. Mandibular bone response to plasma-sprayed coatings of hydroxyapatite. Int J Prosthodont. 1990;3:53-58.

27- de Groot K. Degradable ceramics. in: Williams, DF eds.Biocompatibility of clinical implant materials. Vol 1. Boca Raton, FL: CRC Press, pp 199-222.

28- de Groot K, Wolke JGC, Jansen JA. State of the art: hydroxyapatite coatings for dental implants. Journal of Oral Implantology. 1994;20:232-234.

29- de Putter C, de Lange GL, de Groot K. Perimucosal dental implants of dense hydroxylapatite: Fixation in alveolar bone. In: Proceedings of the International Congress on Tissue Integration in Oral and Maxillofacial Reconstruction, May, Brussels. (Excerpta Medica, Current Practice Series #29). 1985;389-394.

30- Donath K, Kirsch A, Osborne JF. Zelluläre Dynamik um enossale Titanimplantate. Fortschr Zahnärztl Implantol. 1984;1:55.

31- Engh CA, Bobyn JD, Glassman AH. Porous-coated hip replacement. The factors governing bone ingrowth, stress shielding and clinical results. J Bone Joint Surg.1987;69:45-55.

32- Ericsson I, Johansson CB, Bystedt H, Norton MR. A histomorphometric evaluation of bone-to-implant contact on machine-prepared and roughened titanium dental implants. A pilot study in the dog. Clin Oral Impl Res. 1994;5:202-206.

33- Galante JO, Jacobs J. Clinical performances of ingrowth surfaces. Clin Orthop. 1992;276:41-49.

34- Gottlander M, Albrektsson T. Histomorphometric analyses of hydroxyapatite-coated and uncoated titanium implants. The importance of the implant design. Clin Oral Impl Res. 1992;3:71-76.

35- Gottlander M, Johansson CB, Albrektsson T. Short- and long-term animal studies with a plasma-sprayed calcium phosphate-coated implant. Clin Oral Impl Res. 1997;8:345-351.

36- Gotfredsen K, Nimb L, Hjörting-Hansen E, Jensen JS, Holmen A. Histomorphometric and removal torque analysis for TiO2-blasted titanium implants. An experimental study on dogs. Clin Oral Impl Res. 1992;3:77-84.

37- Gross KA, Berndt CC, Herman H. The amorfous phase formation in plasma sprayed hydroxyapatite coatings. J Biomater Res. 1998;39:407-414.

38- Gross KA, Gross V, Berndt CC. Thermal analysis of the amorfous phase in plasma sprayed hydroxyapatite coatings. J Am Ceram Soc. 1998;81:106-112.

39- Gross KA, Berndt CC, Iacono V. Variability of hydroxyapatite-coated dental implants. Int J Oral Maxillofac Implants. 1998;13:601-610.

40- Hamamoto N, Hamamoto Y, Nakajima T, Ozawa H. Histological, histocytochemical and ultrastructral study on the effects of of surface charge on bone formation in the rabbit mandible. Arch Oral Biol. 1995;40:97-106.

41- Hobo S, Ichida E, Garcia LT. Osseointegration and Occlusal Rehabilitation. Chicago: Quintessence,. 1989;3-104.

42- Hollahan J. XVIII. Research with electrodelessly discharged gases. J Chem Educ. 1966;43:497-512.

43- Hulshoff JEG, Jansen JA. Initial interfacial healing events around calcium phosphate (Ca-P) coated implants. Clin Oral Impl Res. 1997;8:393-400.

44- Fassel V. Quantitative elemental analyses by plasma emission spectroscopy. Science. 1978; 202:183-191.

45- Jansen JA, Wolke JGC, Swann S, van der Waerden JPCM, de Groot K. Application of magnetron sputtering for producing ceramic coatings on implant materials. Clin Oral Impl Res. 1993;4:28-34.

46- Johansson CB, Albrektsson T. Integration of screw implants in the rabbit: A 1-year follow-up of removal torque of titanium implants. Int J Oral Maxillofac Implants. 1987;2:69-75.

47- Johansson CB, Han CH, Wennenberg A, Albrektsson T. A quantitative comparison of machined commercially pure titanium and titanium-aluminum-vanadium implants in rabbit bone. Int J Oral Maxillofac Implants. 1998;13:315-321.

48- Kasemo B, Lausmaa J. Metal selection and surface characteristics. In P-I Branemark, GA Zarb, T Albrektsson (eds) Tissue-Integrated Prostheses. Chicago; Quintessence Pub. Co. Inc.1985

49- Kasemo B, Lausmaa J. Biomaterial and implant surfaces: A surface science approach. Int J Oral Maxillofac Implants. 1988;3:247-259.

50- Klawitter JJ, Weinstein AM. The status of porous materials to obtain direct skeletal attachment by tissue ingrowth. Acta Orthop Belg. 1974;40:755.

51- Klokkevold PR, Nishimura RD, Adachi M, Caputo A. Osseointegration enhanced by chemical etching of titanium surface: atorque removal study in the rabbit. Clin Oral Impl Res. 1997;8:442-447.

52- Koeneman J, Lemons J, Ducheyne P, Lacefield W, Magee F, Calahan T, Kay J. Workshop on characterization of calcium phosphate materials. Journal of Applied Biomaterials. 1990;1:79-90.

53- Krukowski M, Shively RA, Osdoby P, Eppley BL. Stimulation of craniofacial and intramedullary bone formation by negatively charged beads. J Oral Maxillofac Surg. 1990;48:468-475.

54- Lacefield WR. Hydroxyapatite coatings. Annals of the New York Academy of Sciences. 1988;523:72-80.

55- Ledermann PD. Die neue Ledermannschraube. Die Quintessenz. 1988;5:1-17.

56- Leize EM, Hemmerle J, Leize M. Characterization, at the bone crystal level, of the titanium-coating/bone interfacial zone. Clin Oral Impl Res. 2000;11:279-288.

57- Lozada JL, James RA, Boskovic M. HA coated implants: warranted or not? Compend Contin Educ Dent. 1993;14(suppl 15):539-543.

58- Lüthy H, Strub JR, Schärer P. Analysis of plasma flame-sprayed coatings on endosseous oral titanium implants exfoliated in man: preliminary results. Int J Oral Maxillofac Implants. 1987;2:197-202.

59- Machnee CH, Wagner WC, Jaarda MJ, Lang BR. Identification of oxide layers of commercially pure titanium in response to cleaning procedures. Int J Oral Maxillofac Implants. 1993;8:529-533.

60- McGowan BD. A Study of Radiofrequency Glow Discharge Treatment as a Possible Sterilization Technique for Dental Operative Instruments, master's thesis. State University of New York at Buffalo, Buffalo,. 1979;NY.

61- Misch CM. Hydroxylapatite-coated implants. Design considerations and clinical parameters. NY Sate Dent J. 1993;5:36-41.

62- Mouhyi J, Sennerby L, Pireaux JJ, Dourov N, Nammour S, Van Reck J. An XPS and SEM evaluation of six chemical and physical techniques for cleaning of contaminated titanium implants. Clin Oral Impl Res. 1998;9:185-194.

63- Mustafa K, Wroblewski J, Hultenby K, Silva Lopez B, Arvidson K. Effects of titanium surfaces blasted with TiO2 particles on the initial attachment of cells derived from human mandibular bone. A scanning electron microscopic and histomorphometric analysis. Clin Oral Impl Res. 2000;11:116-128.

64- Natiella J, Meenaghan M, Flynn H, Carter J, Baier RE, Akers C. Unilateral subperiosteal implants in primates. J Prosthet Dent. 1982;48:68-77.

65- National Institutes of Health consensus development conference statement: dental implants. JADA. 1988;117:509-13.

66- Piatelli A, Manzon L, Scarano A, Paolantonio M, Piatelli M. Histologic and histomorphometric analysis of the bone response to machined and sandblasted titanium implants: an experimental study in rabbits. Int J Oral Maxillofac Implants. 1998;13:805-810.

67- Piatelli A, Scarano A, Di Alberti L, Piatelli M. Bone-hydroxyapatite interface in retrieved hydroxyapatite-coated titanium implants: a clinical and histological report. Int J Oral Maxillofac Implants. 1999;14:233-238.

68- Scacchi M. The development of the ITI dental implant system. Clin Oral Impl Res. 2000;11 (Suppl.):8-21.

69- Schroeder A, Pohler O, Sutter F. Gewebereaktion auf ein Titan-Hohlzylinderimplantat mit Titan-Spritzschichtober-flüche. Schweiz Monatsschr Zahnheilk. 1976;86:713-727.

70- Schroeder A, Stich H, Straumann F, Sutter F. Über die Anlagerung von Osteozement an einen belasteten Implantatkörper. Schweiz Monatsschr Zahnheilk. 1978;88:1051-1058.

71- Schroeder A, van der Zypen E, Stich H, Sutter F. The reaction of bone, connective tissue and epithelium to endosteal implants with sprayed titanium surfaces. J Maxillofac Surg. 1981;9:15-25.

72- Sennerby L, Thomsen P, Ericson LE. A morphometric and biomechanic comparison of titanium implants inserted in rabbit cortical and cancellous bone. Int J Oral Maxillofac Implants. 1992;7:62-71.

73- Solnick-Legg H, Legg K. Ion plasma and plasma technology for improved biocompatible surfaces. MRS Bull. 1989;(April):27-30.

74- Vargas E, Baier RE, Meyer AE. Reduced corrosion of CP Ti and Ti-6A1-4V alloy endosseous dental implants after Glow-Discharge treatment: A preliminary report. Int J Oral Maxillofac Implants. 1992;7:338-344.

75- Vercaigne S, Wolke JGC, Naert I, Jansen JA. Bone healing capacity of titanium plasma-sprayed and hydroxylapatite-coated oral implants. Clin Oral Impl Res. 1998;9:261-271.

76- Weinlander M. Surface preparation of endosseous implants. in Watzek G. Endosseous implants: Scientific and clinical aspects. Quintessence Pub Inc. Co.. 1996)

77- Wennenberg A, Bolind P, Albrektsson T. Glow-discharge pretreated implants combined with temporary bone tissue ischemia. Swed Dent J. 1991;15:95-101.

78- Wennerberg A, Albrektsson T, Andersson B. Design and surface characteristics of 13 commercially available oral implant systems. Int J Oral Maxillofac Implants. 1993;8:622-433.

79- Wennerberg A, Albrektsson T, Andersson B, Kroll JJ. A histomorphometric and removal torque study of screw-shaped titanium implants with three different surface topographies. Clin Oral Impl Res. 1995;6:24-30.

80- Wennerberg A, Albrektsson T, Andersson B. Bone Tissue Response to Commercially Pure Titanium Implants Blasted With Fine and Coarse Particles of Aluminum Oxide. Int J Oral Maxillofac Implants. 1996;11:38-45.

81- Wennerberg A, Ektessabi A, Albrektsson T, Johansson C, Andersson B. A 1-Year Follow-up of Implants of Differing Surface Roughness Placed in Rabbit Bone. Int J Oral Maxillofac Implants. 1997;12:486-494.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Diş İmplantı Nedir? Diş İmplantları ve Yüzey Özellikleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Prof.Dr.Dt. Tosun TOSUN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Prof.Dr.Dt. Tosun TOSUN'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Prof.Dr.Dt. Tosun TOSUN'un Yazıları
► Diş İmplantları Dr.Dt. Laçin BERBER
► Hangi Diş İmplantı Dt.Ahmet KİĞILI
► Diş İmplantları Nasıl Üretiliyor? Dt.Güzin KIRSAÇLIOĞLU
► Diş İmplantı Dişin Yerini Tutar mı? Dt.Songül MİRZAOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Diş İmplantı Nedir? Diş İmplantları ve Yüzey Özellikleri' başlığıyla benzeşen toplam 90 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:09
Top