Melanie Klein'ın Nesne İlişkileri Kuramı
Melanie Klein çocuklar üzerinde gelişimsel araştırmalar yapmış, Avusturyalı önemli bir çocuk psikoanalistidir. Freud’un dürtü kuramından etkilenmiş, çocuklar üzerinde yaptığı araştırmalarla kendi nesne ilişkileri kuramını kurmuştur. Melanie Klein ödipal döneme yoğunlaşan Freud’un aksine, yaşamın en erken evresine odaklanır. Anne memesindeki çocuğun iç dünyasına bir yolculuk yapar, yıkıcı dürtüler ve agresyonun psikopatolojiyi nasıl etkilediğini anlamaya çalışır. Bu bağlamda nesne ilişkileri kuramı yaşamın erken dönemindeki iki ilişkilerin oluşması ve içselleşmesine odaklanır. Klein’a göre nesne temsilleri yalnızca imge olarak değil, kendilik tasarımı, nesne tasarımı ve nesneyle ilişkili dürtü ve duygular bütünlüğünde içe alınır. Klein dış gerçeklikten çok bebeğin iç gerçekliği ile ilgilenir. Dış gerçeklik bebeğin içsel fantezi ve dürtüleri ile iç dünya tarafından şekillenir.
Klein’a göre bebek dünyaya geldiğinde çevreyi anne memesi üzerinden algılamaktadır ve bebek için ben ve öteki ayrımı yoktur. Bebek doğduğunda oldukça aciz ve muhtaçtır. Açlık dürtüsü bebekte yok olma veya zarar görme kaygısı uyandırır. Bebek yok olma hissi ve içsel saldırganlık dürtülerinden dolayı yoğun bir kaygı yaşar. Bu bağlamda bebek kendini doğuştan saldırgan, yok edici, zulmedici dürtülerle dolu algılar. Bebeğin yıkıcılığı uzun süre muhtaç olmasından kaynaklanır. Bebek hissettiği kaygılarla ancak yıkıcı dürtüleri dışa yansıtarak baş etmeye çalışır. Tahripkar dürtülerin yansıtıldığı nesne ise anne memesidir. Klein’a göre bebek yaşam ve ölüm dürtüsüyle dünyaya gelir. Bebekteki ölüm dürtüsü yok olma, zarar görme kaygısına neden olur, bebek bu dürtüleri taşıyamadığı için dış nesneye yöneltir. Bu nedenle bebek içindeki tahripkarlığı dış bir nesnenin saldırısı olarak algılar. Bebek perseküsyon yani zarar görme endişesi deneyimler. Yaşamın ilk altı ayını kapsayan bu dönem Melanie Klein tarafından ‘paranoid-şizoid konum’ olarak adlandırıldır. Klein’a göre bebek bu konumda hissettiği kaygı ile baş etmek için, bölme, yansıtma ve içe alma gibi savunma mekanizmaları kullanır. Ölüm dürtüsünün yansıtılması, yansıtmalı özdeşim olarak tanımlanan savunma mekanizmasını da açığa çıkarır. Kendilik ve iç nesneler parçalara bölünerek, dış nesnelere yansıtılır. Dış nesneler yansıtma yoluyla kontrol edilir ve onlarla özdeşim kurulur. Klein yansıtmalı özdeşimde, bebeğin önce içinden bir parçayı anneye yansıttığını daha sonra tekrar içine alarak özdeşleştiğini ifade eder. Yansıtmalı özdeşim yansıtmadan daha ilkel bir düzenektir. Bu bağlamda bebeğin dış nesneye zarar vermekten ziyade, nesneye hükmetme, onu yönetme arzusu vardır.
Paranoid-şizoid konumda bebek hem kendiliği hem de nesneyi (memeyi) iki ayrı parça olarak algılar. Bebek sevgi ve nefret deneyimini de ikiye bölerek, her bir parçasına tek bir deneyimi yansıtır. Acıktığında onu hemen doyuran ve besleyen meme ‘iyi meme’ olarak algılanır. Süt dolu olmasına rağmen, bekleten ve sütü esirgeyen meme ise ‘kötü meme’ dir. Bu bağlamda bebek bölme (split) savunma mekanizması ile iyi memeyi kötü meme deneyiminden korumaktadır. Başlangıçta bebek sütü ile besleyen ve zaman zaman ondan sütü esirgeyen annenin aynı kişi olduğunu idrak edemez. Bebek kendi aciz ve muhtaçlığıyla baş edebilmek için, tüm güçlülük yanılsamasına ihtiyaç duyar. Bu nedenle bebek iyi memeyi idealize eder, hissettiği tüm saldırgan ve zulmedici dürtüleri de kötü memeye yansıtır. Bebeğin kendini tüm güçlü hissetmesi için memeyi idealize etmeye ihtiyaç duyar. İdealleştirme nesnenin bölünmesiyle bağlantılıdır, zulmeden memeden duyulan korkuya karşı koruma olarak memenin iyi yönleri abartılır. Başlangıçta tüm güçlülük yanılsaması bebeğin ruhsal gelişimi açısından önemlidir. Çünkü bebek doğduğunda hissettiği yok edici ve agresif dürtüleri taşıyacak bir benlik kapasitesine sahip değildir. Benlik kapasitesinin güçlenmesi bebeğin meme ile kurduğu ilişkiyle ilgilidir. Meme bebeğin ihtiyaçlarını yeterince görür ve onu kapsar ise, olumlu deneyimler olumsuz deneyimlere baskın gelecektir. Bölme paranoid-şizoid konumun önemli kazanımlarından biridir. Bölme, benliğin kaostan çıkıp deneyimlerini düzenlemesini sağlar. Başlangıçta ne kadar fazla ve aşırı olursa olsun, bölme sonraki bütünleştirmenin ön koşuludur. Bölmenin kapanması için bebeğin meme ile yeterince olumlu deneyim edinmiş olması gereklidir. Dürtülerin zihinsel dışa vurumu Klein tarafından düşlemler olarak tanımlanır. Düşlem oluşturma benliğin işlevidir. Düşlemler gerçekliğe verilen tepkiyi etkiler. Gelişim ilerledikçe ve gerçeklik hissi daha fazla işledikçe, düşlemler dış gerçekliğe daha fazla yakınlaşmaya başlar. Bu bağlamda bebek ruhsal olarak geliştikçe, sütü ile besleyen ve sütü esirgeyen memenin aynı meme olduğunu idrak eder. Bu durum Klein tarafından ‘depresif konum’ olarak tanımlanmaktadır. Gelişim koşulları elverişli ise, meme ile kurulan olumlu deneyimler, olumsuz deneyimlere galip gelecektir. Bebek benliğinin güçlü olduğunu ve güçlü bir ideal nesneye güvenli bir şekilde sahip olduğunu hissettiğinde, kendi kötü itkilerinden eskisi kadar korkmayacaktır ve bunları dışarı yansıtmak istemeyecektir. Bebeğin kendi içindeki ölüm dürtüsüne tahammülü artacak ve paranoid korkuları azalacaktır, bölme ve yansıtma azalacak, benlik ve nesnenin bütünleştirilmesine yönelik dürtü yavaş yavaş üstünlüğü ele alabilecektir.
Melanie Klein depresif konumu bebeğin bütün bir nesnenin varlığını kabul ettiği ve kendisini bu nesne ile ilişkilendirdiği gelişim evresi olarak tanımlar. Nesneye dair algının değişmesi ile birlikte benlikte temel bir değişim olur, çünkü annenin bütün bir nesne haline gelmesiyle bebeğin benliği de bütün bir benlik haline gelir. Hem benliğin hem de nesnenin bütünleştirilmesi eş zamanlı olarak ilerler.
Bebek saldırgan dürtüleri memeye yansıtır, ancak memeye muhtaç olduğunun da farkındadır. Bu nedenle zarar verdiği nesneyi kaybetme endişesi de yaşamaya başlar. Bu nedenle bebek depresif duygular geliştirir. Depresif endişe kaynağını saldırgan dürtüden alır. Bebek zarar verdiği için, zarar görme endişesi duymaya başlar. Depresif konumda artık bakım verenin sevilen ve nefret edilen yönleri bir potada eritilir; anne bütün bir nesne olarak algılanır. Saldırgan itkiler sevilen nesneye yansıltılır ancak bebek aynı zamanda suçluluk, kaybetme korkusu, keder gibi duygular hissetmeye başlar. Sevilen nesneye karşı açığa çıkan saldırganlık kaybetme kaygısını açığa çıkarır. Yaralanmış olan nesneyi onarma veya koruma dürtüsü git gide artar. Fakat şizoid mekanizmalar değişikliğe uğramış ve etkisi azalmış halde de olsa, halen yürürlüktedir. Paranoid-şizoid konum ile depresif konum arasında gidip gelmeler hep olur ve normal gelişimin parçasıdır. O yüzden iki gelişim evresi arasında kesin çizgi çekmek mümkün değildir.
Melanie Klein kendisinden sonra gelen kuramcılara da bir ilham kaynağı olmuştur. Otto Kernberg nesne ilişkileri kuramını, dürtü çatışma kuramı ile bütünleştirerek kendi kuramını oluşturmuştur. Bu bağlamda Melani Klein’ın nesne ilişkileri kuramını revize etmiştir. Kernberg’e göre sınır kişilik örüntüsünde kendilik ve nesne tasarımı libidinal ve agresif dürtülerden beslenmekte ve içsel temsiller bütünleşememektedir. Kernberg’e göre sınır kişilik bozuklukları birey ödipal dönem öncesinde olan oral dönem fiksasyonlarından kaynaklanmaktadır.
Kaynaklar
Klein, Melanie. (1946-1963). Nesne İlişkileri – Haset Şükran ve Diğer Yazılar. Metis Yayınları
Segal, Hanna. (1973). Melanie Klein’nın Çalışmasına Giriş. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Erarslan, Ömer (2024). Melanie Klein’ın Haset Kavramı Üzerinden Zafir Filminin Çözümlenmesi. Nohu İfad 3/1.
Hakan Kızıltan, Dinamik Terapi Eğitim Notları
Klein’a göre bebek dünyaya geldiğinde çevreyi anne memesi üzerinden algılamaktadır ve bebek için ben ve öteki ayrımı yoktur. Bebek doğduğunda oldukça aciz ve muhtaçtır. Açlık dürtüsü bebekte yok olma veya zarar görme kaygısı uyandırır. Bebek yok olma hissi ve içsel saldırganlık dürtülerinden dolayı yoğun bir kaygı yaşar. Bu bağlamda bebek kendini doğuştan saldırgan, yok edici, zulmedici dürtülerle dolu algılar. Bebeğin yıkıcılığı uzun süre muhtaç olmasından kaynaklanır. Bebek hissettiği kaygılarla ancak yıkıcı dürtüleri dışa yansıtarak baş etmeye çalışır. Tahripkar dürtülerin yansıtıldığı nesne ise anne memesidir. Klein’a göre bebek yaşam ve ölüm dürtüsüyle dünyaya gelir. Bebekteki ölüm dürtüsü yok olma, zarar görme kaygısına neden olur, bebek bu dürtüleri taşıyamadığı için dış nesneye yöneltir. Bu nedenle bebek içindeki tahripkarlığı dış bir nesnenin saldırısı olarak algılar. Bebek perseküsyon yani zarar görme endişesi deneyimler. Yaşamın ilk altı ayını kapsayan bu dönem Melanie Klein tarafından ‘paranoid-şizoid konum’ olarak adlandırıldır. Klein’a göre bebek bu konumda hissettiği kaygı ile baş etmek için, bölme, yansıtma ve içe alma gibi savunma mekanizmaları kullanır. Ölüm dürtüsünün yansıtılması, yansıtmalı özdeşim olarak tanımlanan savunma mekanizmasını da açığa çıkarır. Kendilik ve iç nesneler parçalara bölünerek, dış nesnelere yansıtılır. Dış nesneler yansıtma yoluyla kontrol edilir ve onlarla özdeşim kurulur. Klein yansıtmalı özdeşimde, bebeğin önce içinden bir parçayı anneye yansıttığını daha sonra tekrar içine alarak özdeşleştiğini ifade eder. Yansıtmalı özdeşim yansıtmadan daha ilkel bir düzenektir. Bu bağlamda bebeğin dış nesneye zarar vermekten ziyade, nesneye hükmetme, onu yönetme arzusu vardır.
Paranoid-şizoid konumda bebek hem kendiliği hem de nesneyi (memeyi) iki ayrı parça olarak algılar. Bebek sevgi ve nefret deneyimini de ikiye bölerek, her bir parçasına tek bir deneyimi yansıtır. Acıktığında onu hemen doyuran ve besleyen meme ‘iyi meme’ olarak algılanır. Süt dolu olmasına rağmen, bekleten ve sütü esirgeyen meme ise ‘kötü meme’ dir. Bu bağlamda bebek bölme (split) savunma mekanizması ile iyi memeyi kötü meme deneyiminden korumaktadır. Başlangıçta bebek sütü ile besleyen ve zaman zaman ondan sütü esirgeyen annenin aynı kişi olduğunu idrak edemez. Bebek kendi aciz ve muhtaçlığıyla baş edebilmek için, tüm güçlülük yanılsamasına ihtiyaç duyar. Bu nedenle bebek iyi memeyi idealize eder, hissettiği tüm saldırgan ve zulmedici dürtüleri de kötü memeye yansıtır. Bebeğin kendini tüm güçlü hissetmesi için memeyi idealize etmeye ihtiyaç duyar. İdealleştirme nesnenin bölünmesiyle bağlantılıdır, zulmeden memeden duyulan korkuya karşı koruma olarak memenin iyi yönleri abartılır. Başlangıçta tüm güçlülük yanılsaması bebeğin ruhsal gelişimi açısından önemlidir. Çünkü bebek doğduğunda hissettiği yok edici ve agresif dürtüleri taşıyacak bir benlik kapasitesine sahip değildir. Benlik kapasitesinin güçlenmesi bebeğin meme ile kurduğu ilişkiyle ilgilidir. Meme bebeğin ihtiyaçlarını yeterince görür ve onu kapsar ise, olumlu deneyimler olumsuz deneyimlere baskın gelecektir. Bölme paranoid-şizoid konumun önemli kazanımlarından biridir. Bölme, benliğin kaostan çıkıp deneyimlerini düzenlemesini sağlar. Başlangıçta ne kadar fazla ve aşırı olursa olsun, bölme sonraki bütünleştirmenin ön koşuludur. Bölmenin kapanması için bebeğin meme ile yeterince olumlu deneyim edinmiş olması gereklidir. Dürtülerin zihinsel dışa vurumu Klein tarafından düşlemler olarak tanımlanır. Düşlem oluşturma benliğin işlevidir. Düşlemler gerçekliğe verilen tepkiyi etkiler. Gelişim ilerledikçe ve gerçeklik hissi daha fazla işledikçe, düşlemler dış gerçekliğe daha fazla yakınlaşmaya başlar. Bu bağlamda bebek ruhsal olarak geliştikçe, sütü ile besleyen ve sütü esirgeyen memenin aynı meme olduğunu idrak eder. Bu durum Klein tarafından ‘depresif konum’ olarak tanımlanmaktadır. Gelişim koşulları elverişli ise, meme ile kurulan olumlu deneyimler, olumsuz deneyimlere galip gelecektir. Bebek benliğinin güçlü olduğunu ve güçlü bir ideal nesneye güvenli bir şekilde sahip olduğunu hissettiğinde, kendi kötü itkilerinden eskisi kadar korkmayacaktır ve bunları dışarı yansıtmak istemeyecektir. Bebeğin kendi içindeki ölüm dürtüsüne tahammülü artacak ve paranoid korkuları azalacaktır, bölme ve yansıtma azalacak, benlik ve nesnenin bütünleştirilmesine yönelik dürtü yavaş yavaş üstünlüğü ele alabilecektir.
Melanie Klein depresif konumu bebeğin bütün bir nesnenin varlığını kabul ettiği ve kendisini bu nesne ile ilişkilendirdiği gelişim evresi olarak tanımlar. Nesneye dair algının değişmesi ile birlikte benlikte temel bir değişim olur, çünkü annenin bütün bir nesne haline gelmesiyle bebeğin benliği de bütün bir benlik haline gelir. Hem benliğin hem de nesnenin bütünleştirilmesi eş zamanlı olarak ilerler.
Bebek saldırgan dürtüleri memeye yansıtır, ancak memeye muhtaç olduğunun da farkındadır. Bu nedenle zarar verdiği nesneyi kaybetme endişesi de yaşamaya başlar. Bu nedenle bebek depresif duygular geliştirir. Depresif endişe kaynağını saldırgan dürtüden alır. Bebek zarar verdiği için, zarar görme endişesi duymaya başlar. Depresif konumda artık bakım verenin sevilen ve nefret edilen yönleri bir potada eritilir; anne bütün bir nesne olarak algılanır. Saldırgan itkiler sevilen nesneye yansıltılır ancak bebek aynı zamanda suçluluk, kaybetme korkusu, keder gibi duygular hissetmeye başlar. Sevilen nesneye karşı açığa çıkan saldırganlık kaybetme kaygısını açığa çıkarır. Yaralanmış olan nesneyi onarma veya koruma dürtüsü git gide artar. Fakat şizoid mekanizmalar değişikliğe uğramış ve etkisi azalmış halde de olsa, halen yürürlüktedir. Paranoid-şizoid konum ile depresif konum arasında gidip gelmeler hep olur ve normal gelişimin parçasıdır. O yüzden iki gelişim evresi arasında kesin çizgi çekmek mümkün değildir.
Melanie Klein kendisinden sonra gelen kuramcılara da bir ilham kaynağı olmuştur. Otto Kernberg nesne ilişkileri kuramını, dürtü çatışma kuramı ile bütünleştirerek kendi kuramını oluşturmuştur. Bu bağlamda Melani Klein’ın nesne ilişkileri kuramını revize etmiştir. Kernberg’e göre sınır kişilik örüntüsünde kendilik ve nesne tasarımı libidinal ve agresif dürtülerden beslenmekte ve içsel temsiller bütünleşememektedir. Kernberg’e göre sınır kişilik bozuklukları birey ödipal dönem öncesinde olan oral dönem fiksasyonlarından kaynaklanmaktadır.
Kaynaklar
Klein, Melanie. (1946-1963). Nesne İlişkileri – Haset Şükran ve Diğer Yazılar. Metis Yayınları
Segal, Hanna. (1973). Melanie Klein’nın Çalışmasına Giriş. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Erarslan, Ömer (2024). Melanie Klein’ın Haset Kavramı Üzerinden Zafir Filminin Çözümlenmesi. Nohu İfad 3/1.
Hakan Kızıltan, Dinamik Terapi Eğitim Notları
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Melanie Klein'ın Nesne İlişkileri Kuramı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Pdg.Uzm.Elda TATLI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Pdg.Uzm.Elda TATLI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.