Acıdan Hazza Koşmak, Bilinçaltı Döngülerimiz ve Terapi Süreci
ACIDAN HAZZA KOŞMAK, BILINÇALTI DÖNGÜLERIMIZ VE TERAPI SÜRECI
İnsan yaşamı, acı ve haz arasındaki hassas bir denge üzerinde şekillenir. Ancak bazı insanlar, her fırsatta acıdan kaçarak hazza yönelir. Bu, insan doğasının doğal bir tepkisi gibi görünse de, aslında bir sorun işaretidir. Acıda kalamamak, bireyin olgunlaşmasını ve yaşamla sağlıklı bir bağ kurmasını engelleyebilir. Gerektiğinde acıda kalabilmek ve bu duyguyu yönetebilmek, güçlü bir ego kapasitesi gerektirir. Acıyı tolere edemeyen bireyler genellikle çocukluk egosunda takılıp kalmıştır.
Acı: Büyümenin ve Olgunlaşmanın Anahtarıdir.
Acılar insanı olgunlaştırır. Hayatta karşımıza çıkan zorluklar ve duygusal sıkıntılar, bizi güçlü bir birey olmaya iter. Bu süreci kabul etmek ve anlamlandırmak, psikolojik bir büyüme sağlar. Psikoterapi, bireyi çocuk egosundan çıkarıp yetişkin egosuna taşır. Yetişkin egosu, duyguları daha dengeli bir şekilde regüle edebilir ve bireyin kendisiyle barışık bir yaşam sürmesine yardımcı olur.
İbn-i Sina’nın şu sözleri bu konuda derin bir gerçeği ifade eder:
“Ruhsal bir hayal gücü vardır. Bu güç, hastalıkları oluşturabileceği gibi, var olan rahatsızlıkları da ortadan kaldırabilir. Beden, ruhsal hayal gücünün emirlerine itaat etmek zorundadır.”
Bu söz bize, ruhsal sağlığımızın bedenimizi nasıl etkilediğini gösterir. Ruhsal bir bozulma, zamanla fiziksel hastalıklara yol açabilir. Sağlık, yalnızca bedenin değil, ruhun ve zihnin de dengede olmasıyla mümkündür.
Hayatınızda Tekrarlayan Temalar: Kimi ve Neyi Tekrarlıyoruz?
Bireylerin hayatında sürekli tekrarlayan temalar vardır. Bu temalar, bilinçaltındaki çatışmaların dış dünyaya yansımasıdır. Carl Jung, bu durumu şu sözlerle açıklar:
“Bilinçaltı düşüncelerimiz bilince çıkmadıkça, karşımıza kader olarak çıkar.”
Hayatta tekrar eden acılar, hayal kırıklıkları ve zorlayıcı ilişkiler, bilinçaltımızdaki çözümlenmemiş meselelerin bir yansımasıdır. Bu döngüyü kırmak ve geçmişin kısır döngüsünden kurtulmak, terapi ile mümkündür. Terapi, bireyin bilinçaltına ulaşmasını ve yaşamındaki tekrarlayan temaları fark etmesini sağlar.
Algı Eşiği ve Bilinçdışının Gücü
Algı eşiğimizin dışında kalan her şey bilinçdışıdır. Araştırmalara göre, beynimizin aldığı bilgilerin yalnızca %0.4’ü bilinç düzeyindedir; geri kalanı bilinçdışında işler. Bu bilinçdışı süreçler, bizi hastalandırabilir ya da iyileştirebilir. Hayatımıza çektiğimiz insanlar ve olaylar, bilinçdışımızın yönlendirmesiyle şekillenir.
İlişkilerde Denge ve Kendilik Algısı
Kişinin kendisini daha iyi görebilmesi için bir başkasına ihtiyacı vardır. Ancak, bireyin başkalarının gözünden kendini var etme çabası, sağlıksız bir ilişkiler döngüsü yaratır. Bu bireyler, kendilik algısını bağımsız olarak oluşturamaz ve şu düşüncelere kapılır:
• “Başkaları beni beğenmezse, yok gibi hissederim.”
• “Bu kişi beni terk ederse ne yaparım?”
Bu tür bir varoluş, bireyi ilişkilerde sürekli dengesizliğe iter ve zamanla hem bireyi hem de ilişkilerini yorar. İnsan, ancak eşit ve dengeli bir ilişki kurabildiğinde ruhsal anlamda özgürleşebilir.
Çocukluğun İzleri: Anavatanımız
Çocukluk, insanın anavatanıdır. Çocukluk döneminde öğrendiklerimiz, yaşamımızın geri kalanında öğrendiklerimizden çok daha fazladır. Vamık Volkan’ın dediği gibi, alfabe öğrenmek gibi hayatımızın temel yapısı bu dönemde şekillenir. İlk bağ kurduğumuz kişi –anne, baba ya da bakım veren– hayatımızın devamında seçeceğimiz ilişkilerde belirleyici olur. Alıştığımız nesne, bir kabus bile olsa, hayatımız boyunca ona benzer kişilerle ilişki kurarız.
Ebeveynlerin çocuklarına verdiği duygular, onların dünyayı algılayışını ve yaşamla kurdukları bağı etkiler. Kaygı dolu bir ebeveyn, çocuğuna da kaygı aşılar. Çocuk, bu kaygıyı çevresine yansıtarak hayat boyu bu döngüyü tekrar eder.
Terapi: Geçmişin Kısır Döngüsünden Çıkış Yolu
Hayatınızı gerçekten kendiniz olarak yaşayabiliyor musunuz? Yoksa hâlâ bir başkasının yerine mi yaşıyorsunuz? Terapilerde bu soruların yanıtını bulabilirsiniz. Terapi, bireyin kendi hayatını sahiplenmesine, kendisiyle yüzleşmesine ve geçmişin ağırlığından kurtulmasına yardımcı olur.
Hayat, bilinçdışı döngülerden, tekrar eden acılardan ve ilişkilerdeki dengesizliklerden özgürleştiğimizde daha anlamlı hale gelir. Kendinizle barışık, duygularınızı regüle edebilen, yetişkin bir birey olarak yaşam yolculuğunuza devam etmek istiyorsanız, yolunuz terapiden geçebilir.
Unutmayın, acıdan hazza koşmak yerine, acıyı anlamak ve ona rağmen büyüyebilmek insan olmanın ve kendini gerçekleştirmenin anahtarıdır.
Uzman Psikolog
Şahin Tok
İnsan yaşamı, acı ve haz arasındaki hassas bir denge üzerinde şekillenir. Ancak bazı insanlar, her fırsatta acıdan kaçarak hazza yönelir. Bu, insan doğasının doğal bir tepkisi gibi görünse de, aslında bir sorun işaretidir. Acıda kalamamak, bireyin olgunlaşmasını ve yaşamla sağlıklı bir bağ kurmasını engelleyebilir. Gerektiğinde acıda kalabilmek ve bu duyguyu yönetebilmek, güçlü bir ego kapasitesi gerektirir. Acıyı tolere edemeyen bireyler genellikle çocukluk egosunda takılıp kalmıştır.
Acı: Büyümenin ve Olgunlaşmanın Anahtarıdir.
Acılar insanı olgunlaştırır. Hayatta karşımıza çıkan zorluklar ve duygusal sıkıntılar, bizi güçlü bir birey olmaya iter. Bu süreci kabul etmek ve anlamlandırmak, psikolojik bir büyüme sağlar. Psikoterapi, bireyi çocuk egosundan çıkarıp yetişkin egosuna taşır. Yetişkin egosu, duyguları daha dengeli bir şekilde regüle edebilir ve bireyin kendisiyle barışık bir yaşam sürmesine yardımcı olur.
İbn-i Sina’nın şu sözleri bu konuda derin bir gerçeği ifade eder:
“Ruhsal bir hayal gücü vardır. Bu güç, hastalıkları oluşturabileceği gibi, var olan rahatsızlıkları da ortadan kaldırabilir. Beden, ruhsal hayal gücünün emirlerine itaat etmek zorundadır.”
Bu söz bize, ruhsal sağlığımızın bedenimizi nasıl etkilediğini gösterir. Ruhsal bir bozulma, zamanla fiziksel hastalıklara yol açabilir. Sağlık, yalnızca bedenin değil, ruhun ve zihnin de dengede olmasıyla mümkündür.
Hayatınızda Tekrarlayan Temalar: Kimi ve Neyi Tekrarlıyoruz?
Bireylerin hayatında sürekli tekrarlayan temalar vardır. Bu temalar, bilinçaltındaki çatışmaların dış dünyaya yansımasıdır. Carl Jung, bu durumu şu sözlerle açıklar:
“Bilinçaltı düşüncelerimiz bilince çıkmadıkça, karşımıza kader olarak çıkar.”
Hayatta tekrar eden acılar, hayal kırıklıkları ve zorlayıcı ilişkiler, bilinçaltımızdaki çözümlenmemiş meselelerin bir yansımasıdır. Bu döngüyü kırmak ve geçmişin kısır döngüsünden kurtulmak, terapi ile mümkündür. Terapi, bireyin bilinçaltına ulaşmasını ve yaşamındaki tekrarlayan temaları fark etmesini sağlar.
Algı Eşiği ve Bilinçdışının Gücü
Algı eşiğimizin dışında kalan her şey bilinçdışıdır. Araştırmalara göre, beynimizin aldığı bilgilerin yalnızca %0.4’ü bilinç düzeyindedir; geri kalanı bilinçdışında işler. Bu bilinçdışı süreçler, bizi hastalandırabilir ya da iyileştirebilir. Hayatımıza çektiğimiz insanlar ve olaylar, bilinçdışımızın yönlendirmesiyle şekillenir.
İlişkilerde Denge ve Kendilik Algısı
Kişinin kendisini daha iyi görebilmesi için bir başkasına ihtiyacı vardır. Ancak, bireyin başkalarının gözünden kendini var etme çabası, sağlıksız bir ilişkiler döngüsü yaratır. Bu bireyler, kendilik algısını bağımsız olarak oluşturamaz ve şu düşüncelere kapılır:
• “Başkaları beni beğenmezse, yok gibi hissederim.”
• “Bu kişi beni terk ederse ne yaparım?”
Bu tür bir varoluş, bireyi ilişkilerde sürekli dengesizliğe iter ve zamanla hem bireyi hem de ilişkilerini yorar. İnsan, ancak eşit ve dengeli bir ilişki kurabildiğinde ruhsal anlamda özgürleşebilir.
Çocukluğun İzleri: Anavatanımız
Çocukluk, insanın anavatanıdır. Çocukluk döneminde öğrendiklerimiz, yaşamımızın geri kalanında öğrendiklerimizden çok daha fazladır. Vamık Volkan’ın dediği gibi, alfabe öğrenmek gibi hayatımızın temel yapısı bu dönemde şekillenir. İlk bağ kurduğumuz kişi –anne, baba ya da bakım veren– hayatımızın devamında seçeceğimiz ilişkilerde belirleyici olur. Alıştığımız nesne, bir kabus bile olsa, hayatımız boyunca ona benzer kişilerle ilişki kurarız.
Ebeveynlerin çocuklarına verdiği duygular, onların dünyayı algılayışını ve yaşamla kurdukları bağı etkiler. Kaygı dolu bir ebeveyn, çocuğuna da kaygı aşılar. Çocuk, bu kaygıyı çevresine yansıtarak hayat boyu bu döngüyü tekrar eder.
Terapi: Geçmişin Kısır Döngüsünden Çıkış Yolu
Hayatınızı gerçekten kendiniz olarak yaşayabiliyor musunuz? Yoksa hâlâ bir başkasının yerine mi yaşıyorsunuz? Terapilerde bu soruların yanıtını bulabilirsiniz. Terapi, bireyin kendi hayatını sahiplenmesine, kendisiyle yüzleşmesine ve geçmişin ağırlığından kurtulmasına yardımcı olur.
Hayat, bilinçdışı döngülerden, tekrar eden acılardan ve ilişkilerdeki dengesizliklerden özgürleştiğimizde daha anlamlı hale gelir. Kendinizle barışık, duygularınızı regüle edebilen, yetişkin bir birey olarak yaşam yolculuğunuza devam etmek istiyorsanız, yolunuz terapiden geçebilir.
Unutmayın, acıdan hazza koşmak yerine, acıyı anlamak ve ona rağmen büyüyebilmek insan olmanın ve kendini gerçekleştirmenin anahtarıdır.
Uzman Psikolog
Şahin Tok
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Acıdan Hazza Koşmak, Bilinçaltı Döngülerimiz ve Terapi Süreci" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Şahin TOK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Şahin TOK'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |






Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.