Tükenmişliğe Karşı Öznel ve Psikolojik İyi Oluş
GİRİŞ
Günümüz dünyasında bireylerin maruz kaldığı uyaran sayısı giderek artmaktadır. Bireyin uğraş alanı genişledikçe farklı kazanımlar elde ettiği gibi zaman zaman sorunlarla da karşı karşıya kalabilmektedir. Gerek iş yaşamında gerek kişisel yaşamda bireyler, karşılaştıkları sorunlarla baş etme noktasında güçsüz, çaresiz ne hissedeceğini bilemez duruma gelebilirler. Bu noktada sıklıkla “Bu hayat yaşanmaz/çekilmez.” şeklinde serzenişlerle karşılaşırız. Aslında birey karşılaştığı sorunlar karşısında artık tükenmeye başlamıştır. İşte, tükenmişlik denilen durum burada ortaya çıkar. Genel olarak iş yaşamından ve meslek alanlarından kaynaklı ortaya çıkan tükenmişlik kavramı, bugün her alanda ve her yaştan bireyi etkileyen bir kavram olarak bilinmektedir. Bu makale kapsamında tükenmişlik kavramı, genel bir çerçevede ele alınıp tükenmişliğe karşı öznel iyi oluş ve psikolojik iyi oluşla baş etme mekanizmaları nasıl güçlendirilir konusu incelenecektir.
Tükenmişlik
Tükenmişlik, duygusal, bilişsel ve ruhsal düzeyde ortaya çıkabilen ve hayatı etkileyen bir kavramdır. Tükenmişlik, bir sendrom olup sinsi bir şekilde ilerleyen, stres kaynaklı ortaya çıkan bir durumdur. (Lazarus, 1974; Yener, 2023). Tükenmişlik, bireyin aile, kişisel, sosyal ve iş yaşamını etkileyen ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkaran bir durumdur (Yıldırım, 2016). Tükenmişlik farklı araştırmacılar tarafından; “duygusal yorgunluk”, “çaresizlik”, “çevreye karşı duyarsızlık”, “endişe ve kaygının artması”, “hedefsizlik”, “hayata küskünlük”, “iş yapmada isteksizlik”, “umutsuzluk”, “işe duyulan tutkunun azalması”, “ruhsal dengesizlik”, “motivasyon eksikliği”, “her türlü enerji ve gücün azalması”, “amacın yitirilmesi”, “zihinsel tükenme”, “duygusal çöküş”, “yıpranma”, “aşırı taleplerden oluşan başarısızlık hissi” olarak tanımlanmaktadır (Arucan, 2008; Oruç, 2007; Özipek, 2006; Vızlı, 2005). Yapılan tanımlardan anlaşıldığı gibi tükenmişlik söz konusu olduğunda, bireyin yaşama dair beklentilerinde düşüş, beklentilerin karşılanmaması halinde özgüven kaybı ve yetersizlik ile yaşama dair doyumda azalma ve psikolojik olarak sarsılma gibi durumlar karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan tükenmişliğin belirtilerini ele alabiliriz.
Tükenmişliğin Belirtileri
Araştırmalar bir bireyin tükenmişlik yaşadığına dair birçok belirti olduğunu göstermektedir. Tükenmişlikle birlikte; konsantrasyon sorunları, öğrenme problemleri, anksiyete, depresiflik, karar verme becerilerinin azalması, başa çıkma becerilerini yitirme, yaşam memnuniyetsizliği, uyku düzensizliği, öfke hali, benlik saygısında düşüş ve madde kullanımında artış gibi belirtiler gözlenmektedir (Salvagioni ve ark., 2017; Maslach ve Leiter, 2016). Tükenmişlik sendromunun belirtileri, Guitart (2007) tarafından dört düzeyde ele alınmaktadır. Bu belirtiler; “hafif”, “orta”, “şiddetli” ve “aşırı” olarak sınıflandırılmıştır. Kısa bir şekilde bu sınıflamalara değinmek gerekirse;
Hafif: Bu düzeyde genellik olarak hafif, belirli olmayan fiziksel semptomlar, baş ağrısı, sırt ağrısı ve hafif yorgunluk gözlenmektedir.
Orta: Bu düzeyde uyku düzeninin bozulması, dikkat ve konsantrasyonun zayıflaması yaygın olup, duygusal tükenmişlik, kopukluk hissi, sinirlilik, pesimizm, motivasyonda ciddi düşüş, suçluluk duyma ve düşük benlik saygısı görülmektedir.
Şiddetli: Bu düzeyde sorumluluktan kaçma, işleri aksatma, görevleri yerine getirmeme ve duyarsızlaşma ile psikotrop madde ve alkol kullanımı yaygın hale gelmektedir.
Aşırı: Tükenmişliğin bu düzeyinde toplumdan ve işten soyutlanma, saldırgan davranışlar, varoluşsal krizler ve zaman zaman intihar girişimleri söz konusudur.
Yapılan sınıflamadan da anlaşıldığı gibi tükenmişlik başlangıçta hafif düzeyde ve gündelik yaşam alanlarında görülen belirtilerle karakterize iken ilerleyen safhalarda bireyin yaşamında ciddi krizler yaşamasına ve hatta yaşamdan kopmasına yol açabilecek kadar tehlikeli bir boyuta ulaşabilmektedir.
Öte yandan tükenmişlik kavramının belirtileri incelendiğinde depresyon ile benzerlik taşıyan özellikleri bulunmaktadır. Ancak depresyon daha yaygın olduğu, hayatın çeşitli alanlarında bireyi etkilediği gibi uzun soluklu olan bir ruh sağlığı sorunudur. Tükenmişlikse bir sendrom olup sıklıkla iş yaşamından kaynaklı ya da bireysel potansiyelin üzerinde beklenti ve sorumluluk alınmasına karşın yaşanan başarısızlık durumunda ortaya çıkabilmektedir.
Tükenmişlikten Etkilenen Gruplar
Alan yazın incelendiğinde tükenmişlik başta insanlarla birebir etkileşimin olduğu hizmet alanlarında çalışan kişileri, diğer bir ifadeyle öğretmenleri, doktorları, hukukçuları, pazarlamacıları, insan kaynağı çalışanlarını; ebeveynleri, çiftleri, özel gereksinimli çocuğa sahip aileleri ve öğrencileri etkilemektedir (Dinç, 2018; Özen, 2010; Yener, 2023; Yıldırım, 2016). Başka bir söylemle tükenmişlik yaygın bir alanda, çeşitli meslek gruplarında çalışan kişileri etkilediği gibi gündelik yaşamda bireyleri de etkilemektedir.
Tükenmişliğin Sonuçları
Tükenmişliğin insan yaşamında çeşitli sonuçlar ortaya çıkardığı bilinmektedir (Yeter, 2023). Yapılan araştırmalar, yüksek düzeyde tükenmişliğin kas-iskelet ağrısı, mide sorunları, kardiyovasküler bozukluklar, baş ağrıları, artan enfeksiyon hassasiyeti, uyku problemleri ve kronik yorgunluk gibi birçok fiziksel sağlık problemi ortaya çıkarabileceğini göstermektedir (Giorgi ve ark., 2017). Bu fiziksel sonuçların yanında tükenmişlik duygusal ve davranışsal sonuçlarda ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla tükenmişlik üzerinde çalışırken onun sonuçlarının sadece tek bir alanda değil fiziksel, bilişsel, psikolojik ve davranışsal olmak üzere çoklu alanlarda etkili olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu bağlamda tükenmişlikle baş etme noktasında, bireylerin öznel ve psikolojik iyi oluşları yaşamış oldukları sürecin değerlendirilmesi açısından önemli görülmektedir.
Öznel İyi Oluş ve Psikolojik İyi Oluş
İnsanın iyilik durumunu açıklayan birçok kavram bulunmakta olup bunlar arasında iyi oluş, öznel iyi oluş, psikolojik iyi oluş, yaşam doyumu, yaşam kalitesi gibi sıklıkla birlikte anılan kavramlar sayılabilir. Bu kavramların birbiriyle ortak yönleri olduğu gibi bütünüyle de eş anlamlı kullanılmaları doğru olmaz. Buna göre iyilik halini içinde barındıran öznel iyi oluş, “olumlu duygulanımın varlığı, olumsuz duygulanımın yokluğu ve yaşam doyumu” olarak tanımlanmaktadırlar (Myers ve Diener 1995).
Öznel iyi oluş pozitif psikolojinin temel kavramlarından biridir. Öznel iyi oluş bireylerin kendi hayatlarını değerlendirme şekilleri ile ilgilenen, hayattan alınan doyum ile güçlü ve zayıf duygulara yönelik olarak yapılan genel bir değerlendirme olarak ifade edilebilir (Diener, 1984; Eryılmaz, 2010).
Öznel iyi oluş, insanların yaşamlarında “öznel değerlendirmeleri” doğrultusunda deneyimledikleri “iyi oluş” düzeyini tanımlamak için kullanılmaktadır. Olumlu ve olumsuz olabilen öznel deneyimler; “yaşam doyumu”, “ilgi ve sorumluluk”, “yaşam olaylarına karşı duyuşsal tepkiler” “iş”, “ilişkiler”, “sağlık”, “eğlence”, “anlam” ve “amaç”la diğer önemli alanlara dair duygu ve yargıları içermektedir (Gencer, 2008). Dikkat edilirse öznel iyi oluşta kişinin “kendi deneyimlerine” dair bir vurgu söz konusudur. Psikolojik iyi oluş kavramı ise daha geniş bir yelpazede ele alınmaktadır. Nitekim psikolojik işlevsellikle açıklanan psikolojik iyi oluş; bireyin hayattaki amaçlarını, diğer insanlarla olan ilişkilerinin kalitesini ve kendi potansiyelinin farkında olup olmadığını içermektedir (Ryff ve Keyes, 1995).
Psikolojik iyi oluş, bireyin kendisine yönelik olumlu algıları, yeteneklerinin ve yapabileceklerinin farkında olması, kendisiyle barışık olması, diğerleri ile güvenilir ve samimi bağlar kurmasını, çevreye hakim olmasını ve özerk bir şekilde hareket ederek yaşam alanlarını geliştirmesi ile ilgilidir (Keyes, Shmotkin ve Ryff, 2002). Buna göre psikolojik yönden iyi oluş, hem bireyin kendi ile olan ilişkisini hem de diğerleri ile olan ilişkilerini düzenleme bağlamında ele alınabilir. Diğer bir ifade ile psikolojik iyi oluş bireyin kendini tanıyıp kişisel gelişimini sürdürmesi, anlamlı bir hayat hedefi belirlemesini ve özerk bir şekilde hareket edebilmesini içermektedir.
Öznel İyi Oluş ve Psikolojik İyi Oluşu Etkileyen Faktörler
Öznel iyi oluş ve bazı demografik değişkenler arasındaki ilişkiler sıklıkla araştırılmaktadır. Bu değişkenler; yaş, cinsiyet, eğitim, medeni durum, gelir durumu, işsizlik, din, kişilik ve fiziksel sağlık olarak ele alınmaktadır (Gencer, 2018; Özen, 2010). Görüldüğü gibi yapılan araştırmalar öznel iyi oluşu birçok değişkenle ilişkisi yönünden incelemektedir. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre, öznel iyi oluş hem demografik değişkenlerden hem de sosyoekonmik ve sosyokültürel değişkenlerden etkilenmektedir. Psikolojik iyi oluşu etkileyen faktörlerin de demografik ve diğer değişkenler olduğu belirtilebilir. Buna göre psikolojik iyi oluşu etkileyen faktörler; kişilik özellikleri, çevre, yaş, cinsiyet, medeni durum, gelir düzeyi gibi demografik değişkenler ve sosyokültürel durum gibi belirtilebilir.
Tükenmişlikle Baş Etme Stratejileri
Tükenmişlik ile başa çıkmada geliştirilen stratejiler oldukça önemlidir. Tükenmişlikle baş etmede sorunun merkeze alındığı ve duyguların merkeze alındığı stratejiler bulunmaktadır (Lazarus ve Folkman, 1984). Sorun odaklı başa çıkma “doğrudan stresli durumla mücadele etmeye”, duygu odaklı başa çıkma ise “olumsuz duygusal tepkileri değiştirme” üzerine odaklanır (Gencer, 2008). Bu stratejilerin bireyin gereksinimleri doğrultusunda uygulanması halinde yaşam kalitesinin de daha iyi hale geleceğine inanılmaktadır. Özen (2010) tarafından belirtildiği üzere öznel ve psikolojik iyi olma durumunu sağlamak için güçlü sosyal ilişkiler, sağlam aile bağları, kişisel gelişim üzerine yoğunlaşma ve özerklik kazanma oldukça önemli görülmektedir. Elde edilecek kazanımlar sayesinde tükenmişlikle sağlıklı bir baş etme yöntemi geliştirilebilir.
Tükenmişlikle baş etmek için bireyin yaşı, sorumlulukları, medeni durumu, değerleri, yaşamda önem verdiği kaynakları, kültürü gibi değişkenler tek tek ele alınarak kişiye özgü yaklaşımlar ve çözüm stratejileri geliştirilmelidir. Nitekim bazı bireyler tükenmişliği sadece fiziksel boyutta yaşarken bazı bireyler tüm boyutları ile ve ağır bir şekilde yaşıyor olabilir. Bu gerçekten hareketle bireyin gereksinimleri doğru bir şekilde belirlenerek baş etme stratejilerine yönelmek doğru olacaktır. Özetle tükenmişlikle baş etmeye çalışırken bireyin kendisini duygusal tükenmeye, yaşama karşı duyarsızlaşmaya ve kişisel başarının düşmesine karşı koruması, bu durumlara karşı direncini artıracak yollar ya da yöntemler bulması gerekmektedir diyebiliriz.
Sonuç
İnsan psikolojisi, hem çok güçlü hem de çok kırılgan olabilen bir mekanizmaya sahiptir. İnsanlık var olduğundan beri bireyler savaşlar, göçler, afetler, sosyoekonomik krizler gibi birçok travmatik ve yıkıcı yaşam olayı ile mücadele ederek var olma serüvenini sürdürmüşlerdir. Bu süreçten güçlü bir şekilde çıktıkları zamanlar olduğu gibi baş etme gücünün bittiği ve tükenmişliğin çok yoğun bir şekilde gözlendiği safhalara da gelinmiş, bireysel sorunlarla karşı karşıya kalınmıştır. Bireyin yaşam olayları, iş dünyasında karşılaştığı sorunlar ve kendisinden beklenilenden fazla sorumluluk üstlenmesi onların tükenmişlik sendromu yaşamalarına yol açmıştır. Değişen dünya koşullarına uyum sağlayamamakta bireyleri olumsuz etkileyip kişilerarası ilişkilerde sorunlar yaşamalarına yol açmaktadır. Bu bağlamda bireyin bilişsel ve duyuşsal yönden güçlendirilip öznel ve psikolojik yönden iyi oluşu sağlanmalı ve tükenmişlikle baş etme stratejileri ile koruyucu bir mekanizma geliştirmeleri desteklenmelidir. Nitekim tükenmişlikle baş etmek bireyin hem kişisel yaşamını hem sosyal yaşamını hemde profesyonel iş yaşamını düzenlemesi için oldukça faydalı bir girişim olacaktır diyebiliriz.
KAYNAKÇA
Arucan, D. (2008). Özel Özel Eğitim Kurumlarında ve Kız Meslek Liselerinde Görev Yapan Çocuk Gelişimi ve Eğitimcilerinin Tükenmişlik Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimler Enstitüsü , Ankara.
Diener, E. (1984). Subjective well-being, Psychological Bulletin, 95, 542-575.
Dinç, G. (2018). Özel Eğitim Kurumlarında Çalışan Özel Eğitim Öğretmenlerinin Mesleki Tükenmişlik Düzeyleri ile Öznel İyi Oluş Düzeylerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Biruni Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Programı, İstanbul.
Eryılmaz, A. (2010). Ergenler için öznel iyi oluşu artırma stratejileri ölçeğinin geliştirilmesi, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4(33), 81-88.
Gencer, N. (2018). Öznel iyi oluş: genel bir bakış. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11(3), 2621-2638. doi: 10.17218/hititsosbil.457382
Giorgi G., Arcangeli G., Perminiene M., Lorini C., Ariza-Montes A., Fiz-Perez J., Di Fabio A., Mucci N. (2017). Work-related stress in the banking sector: A review of incidence, correlated factors, and major consequences. Front. Psychol. 8:2166.
Guitart A. A. (2007). El síndrome del burnout en las empresas; Proceedings of the Tercer Congreso de Escuelas de Psicologia de las Universidades Red Anahuac; Mérida, Mexico. 26–27; pp. 1-7.
Keyes, C. L. M., Shmotkin, D., Ryff, C. D. (2002). Optimizing Well-Being: The Emiprical Encounter of Two Traditions, Journal of Personality & Social Psychology, 82, 6, p. 1007-1023
Lazarus, R. S. (1974). Psychological stress and coping in adaptation and illness. International Journal of Psychiatry in Medicine, 5, 321–333.
Lazarus, R. S. and Folkman, S. (1984). Coping and adaptation. In W. D. Gentry (Ed.), The handbook of behavioral medicine (pp. 282-325). New York: Guilford.
Maslach C. and Leiter, M. P. (2016). Understanding the burnout experience: Recent research and its implications for psychiatry. World Psychiatry. 15,103-111.
Meyers, D. and Deiner, E. (1995). Who is Happy, American Psychological Society. 6 (1), 1-19.
Oruç, S. (2007). Özel Eğitim Alanında Çalışan Öğretmenlerin Tükenmişlik Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi (Adana İli Örneği), Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Özen, Y. (2010). Kişisel Sorumluluk Bağlamında Öznel ve Psikolojik İyi Oluş (Sosyal Psikolojik Bir Değerlendirme), T.C. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi (DÜSBED), 2(4).
Özipek, A. (2006). Ortaöğretim Okullarında Görev Yapan Öğretmenlerde Mesleki Tükenmişlik Düzeyi ve Nedenleri, Yüksek Lisans Tezi. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne.
Ryff, C.D. and Keyes, C.L.M. (1995). The Structure of Psychological Well-Being Revisited, Journal of Personality and Social Psychology, 69 (4), p. 719-727
Salvagioni D.A.J., Melanda F.N., Mesas A.E., González A.D., Gabani F.L. (2017). Physical, psychological and occupational consequences of job burnout: A systematic review of prospective studies. PLoS ONE. 12:e0185781
Vızlı, C. (2005). Görme Engelliler İlköğretim Okullarında Çalışan Öğretmenlere Normal İlköğretim Okullarında Çalışan Öğretmenlerin Tükenmişlik Düzeylerinin Karşılaştırılması Üsküdar İlçesi Örneği, Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Yeter, A. (2023). Özel Eğitim İhtiyacı Olan 7-12 Yaş Çocuğa Sahip Ebeveynlerde, Ebeveynlik Tükenmişliği ve Evlilik Stresi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi. Topkapı Üniveritesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı, İstanbul.
Yıldırım, U. (2016). Sınıf Öğretmenlerinin Tükenmişlik Düzeyi ile Sınıf Yönetimi Arasındaki İlişki, Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Günümüz dünyasında bireylerin maruz kaldığı uyaran sayısı giderek artmaktadır. Bireyin uğraş alanı genişledikçe farklı kazanımlar elde ettiği gibi zaman zaman sorunlarla da karşı karşıya kalabilmektedir. Gerek iş yaşamında gerek kişisel yaşamda bireyler, karşılaştıkları sorunlarla baş etme noktasında güçsüz, çaresiz ne hissedeceğini bilemez duruma gelebilirler. Bu noktada sıklıkla “Bu hayat yaşanmaz/çekilmez.” şeklinde serzenişlerle karşılaşırız. Aslında birey karşılaştığı sorunlar karşısında artık tükenmeye başlamıştır. İşte, tükenmişlik denilen durum burada ortaya çıkar. Genel olarak iş yaşamından ve meslek alanlarından kaynaklı ortaya çıkan tükenmişlik kavramı, bugün her alanda ve her yaştan bireyi etkileyen bir kavram olarak bilinmektedir. Bu makale kapsamında tükenmişlik kavramı, genel bir çerçevede ele alınıp tükenmişliğe karşı öznel iyi oluş ve psikolojik iyi oluşla baş etme mekanizmaları nasıl güçlendirilir konusu incelenecektir.
Tükenmişlik
Tükenmişlik, duygusal, bilişsel ve ruhsal düzeyde ortaya çıkabilen ve hayatı etkileyen bir kavramdır. Tükenmişlik, bir sendrom olup sinsi bir şekilde ilerleyen, stres kaynaklı ortaya çıkan bir durumdur. (Lazarus, 1974; Yener, 2023). Tükenmişlik, bireyin aile, kişisel, sosyal ve iş yaşamını etkileyen ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkaran bir durumdur (Yıldırım, 2016). Tükenmişlik farklı araştırmacılar tarafından; “duygusal yorgunluk”, “çaresizlik”, “çevreye karşı duyarsızlık”, “endişe ve kaygının artması”, “hedefsizlik”, “hayata küskünlük”, “iş yapmada isteksizlik”, “umutsuzluk”, “işe duyulan tutkunun azalması”, “ruhsal dengesizlik”, “motivasyon eksikliği”, “her türlü enerji ve gücün azalması”, “amacın yitirilmesi”, “zihinsel tükenme”, “duygusal çöküş”, “yıpranma”, “aşırı taleplerden oluşan başarısızlık hissi” olarak tanımlanmaktadır (Arucan, 2008; Oruç, 2007; Özipek, 2006; Vızlı, 2005). Yapılan tanımlardan anlaşıldığı gibi tükenmişlik söz konusu olduğunda, bireyin yaşama dair beklentilerinde düşüş, beklentilerin karşılanmaması halinde özgüven kaybı ve yetersizlik ile yaşama dair doyumda azalma ve psikolojik olarak sarsılma gibi durumlar karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan tükenmişliğin belirtilerini ele alabiliriz.
Tükenmişliğin Belirtileri
Araştırmalar bir bireyin tükenmişlik yaşadığına dair birçok belirti olduğunu göstermektedir. Tükenmişlikle birlikte; konsantrasyon sorunları, öğrenme problemleri, anksiyete, depresiflik, karar verme becerilerinin azalması, başa çıkma becerilerini yitirme, yaşam memnuniyetsizliği, uyku düzensizliği, öfke hali, benlik saygısında düşüş ve madde kullanımında artış gibi belirtiler gözlenmektedir (Salvagioni ve ark., 2017; Maslach ve Leiter, 2016). Tükenmişlik sendromunun belirtileri, Guitart (2007) tarafından dört düzeyde ele alınmaktadır. Bu belirtiler; “hafif”, “orta”, “şiddetli” ve “aşırı” olarak sınıflandırılmıştır. Kısa bir şekilde bu sınıflamalara değinmek gerekirse;
Hafif: Bu düzeyde genellik olarak hafif, belirli olmayan fiziksel semptomlar, baş ağrısı, sırt ağrısı ve hafif yorgunluk gözlenmektedir.
Orta: Bu düzeyde uyku düzeninin bozulması, dikkat ve konsantrasyonun zayıflaması yaygın olup, duygusal tükenmişlik, kopukluk hissi, sinirlilik, pesimizm, motivasyonda ciddi düşüş, suçluluk duyma ve düşük benlik saygısı görülmektedir.
Şiddetli: Bu düzeyde sorumluluktan kaçma, işleri aksatma, görevleri yerine getirmeme ve duyarsızlaşma ile psikotrop madde ve alkol kullanımı yaygın hale gelmektedir.
Aşırı: Tükenmişliğin bu düzeyinde toplumdan ve işten soyutlanma, saldırgan davranışlar, varoluşsal krizler ve zaman zaman intihar girişimleri söz konusudur.
Yapılan sınıflamadan da anlaşıldığı gibi tükenmişlik başlangıçta hafif düzeyde ve gündelik yaşam alanlarında görülen belirtilerle karakterize iken ilerleyen safhalarda bireyin yaşamında ciddi krizler yaşamasına ve hatta yaşamdan kopmasına yol açabilecek kadar tehlikeli bir boyuta ulaşabilmektedir.
Öte yandan tükenmişlik kavramının belirtileri incelendiğinde depresyon ile benzerlik taşıyan özellikleri bulunmaktadır. Ancak depresyon daha yaygın olduğu, hayatın çeşitli alanlarında bireyi etkilediği gibi uzun soluklu olan bir ruh sağlığı sorunudur. Tükenmişlikse bir sendrom olup sıklıkla iş yaşamından kaynaklı ya da bireysel potansiyelin üzerinde beklenti ve sorumluluk alınmasına karşın yaşanan başarısızlık durumunda ortaya çıkabilmektedir.
Tükenmişlikten Etkilenen Gruplar
Alan yazın incelendiğinde tükenmişlik başta insanlarla birebir etkileşimin olduğu hizmet alanlarında çalışan kişileri, diğer bir ifadeyle öğretmenleri, doktorları, hukukçuları, pazarlamacıları, insan kaynağı çalışanlarını; ebeveynleri, çiftleri, özel gereksinimli çocuğa sahip aileleri ve öğrencileri etkilemektedir (Dinç, 2018; Özen, 2010; Yener, 2023; Yıldırım, 2016). Başka bir söylemle tükenmişlik yaygın bir alanda, çeşitli meslek gruplarında çalışan kişileri etkilediği gibi gündelik yaşamda bireyleri de etkilemektedir.
Tükenmişliğin Sonuçları
Tükenmişliğin insan yaşamında çeşitli sonuçlar ortaya çıkardığı bilinmektedir (Yeter, 2023). Yapılan araştırmalar, yüksek düzeyde tükenmişliğin kas-iskelet ağrısı, mide sorunları, kardiyovasküler bozukluklar, baş ağrıları, artan enfeksiyon hassasiyeti, uyku problemleri ve kronik yorgunluk gibi birçok fiziksel sağlık problemi ortaya çıkarabileceğini göstermektedir (Giorgi ve ark., 2017). Bu fiziksel sonuçların yanında tükenmişlik duygusal ve davranışsal sonuçlarda ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla tükenmişlik üzerinde çalışırken onun sonuçlarının sadece tek bir alanda değil fiziksel, bilişsel, psikolojik ve davranışsal olmak üzere çoklu alanlarda etkili olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu bağlamda tükenmişlikle baş etme noktasında, bireylerin öznel ve psikolojik iyi oluşları yaşamış oldukları sürecin değerlendirilmesi açısından önemli görülmektedir.
Öznel İyi Oluş ve Psikolojik İyi Oluş
İnsanın iyilik durumunu açıklayan birçok kavram bulunmakta olup bunlar arasında iyi oluş, öznel iyi oluş, psikolojik iyi oluş, yaşam doyumu, yaşam kalitesi gibi sıklıkla birlikte anılan kavramlar sayılabilir. Bu kavramların birbiriyle ortak yönleri olduğu gibi bütünüyle de eş anlamlı kullanılmaları doğru olmaz. Buna göre iyilik halini içinde barındıran öznel iyi oluş, “olumlu duygulanımın varlığı, olumsuz duygulanımın yokluğu ve yaşam doyumu” olarak tanımlanmaktadırlar (Myers ve Diener 1995).
Öznel iyi oluş pozitif psikolojinin temel kavramlarından biridir. Öznel iyi oluş bireylerin kendi hayatlarını değerlendirme şekilleri ile ilgilenen, hayattan alınan doyum ile güçlü ve zayıf duygulara yönelik olarak yapılan genel bir değerlendirme olarak ifade edilebilir (Diener, 1984; Eryılmaz, 2010).
Öznel iyi oluş, insanların yaşamlarında “öznel değerlendirmeleri” doğrultusunda deneyimledikleri “iyi oluş” düzeyini tanımlamak için kullanılmaktadır. Olumlu ve olumsuz olabilen öznel deneyimler; “yaşam doyumu”, “ilgi ve sorumluluk”, “yaşam olaylarına karşı duyuşsal tepkiler” “iş”, “ilişkiler”, “sağlık”, “eğlence”, “anlam” ve “amaç”la diğer önemli alanlara dair duygu ve yargıları içermektedir (Gencer, 2008). Dikkat edilirse öznel iyi oluşta kişinin “kendi deneyimlerine” dair bir vurgu söz konusudur. Psikolojik iyi oluş kavramı ise daha geniş bir yelpazede ele alınmaktadır. Nitekim psikolojik işlevsellikle açıklanan psikolojik iyi oluş; bireyin hayattaki amaçlarını, diğer insanlarla olan ilişkilerinin kalitesini ve kendi potansiyelinin farkında olup olmadığını içermektedir (Ryff ve Keyes, 1995).
Psikolojik iyi oluş, bireyin kendisine yönelik olumlu algıları, yeteneklerinin ve yapabileceklerinin farkında olması, kendisiyle barışık olması, diğerleri ile güvenilir ve samimi bağlar kurmasını, çevreye hakim olmasını ve özerk bir şekilde hareket ederek yaşam alanlarını geliştirmesi ile ilgilidir (Keyes, Shmotkin ve Ryff, 2002). Buna göre psikolojik yönden iyi oluş, hem bireyin kendi ile olan ilişkisini hem de diğerleri ile olan ilişkilerini düzenleme bağlamında ele alınabilir. Diğer bir ifade ile psikolojik iyi oluş bireyin kendini tanıyıp kişisel gelişimini sürdürmesi, anlamlı bir hayat hedefi belirlemesini ve özerk bir şekilde hareket edebilmesini içermektedir.
Öznel İyi Oluş ve Psikolojik İyi Oluşu Etkileyen Faktörler
Öznel iyi oluş ve bazı demografik değişkenler arasındaki ilişkiler sıklıkla araştırılmaktadır. Bu değişkenler; yaş, cinsiyet, eğitim, medeni durum, gelir durumu, işsizlik, din, kişilik ve fiziksel sağlık olarak ele alınmaktadır (Gencer, 2018; Özen, 2010). Görüldüğü gibi yapılan araştırmalar öznel iyi oluşu birçok değişkenle ilişkisi yönünden incelemektedir. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre, öznel iyi oluş hem demografik değişkenlerden hem de sosyoekonmik ve sosyokültürel değişkenlerden etkilenmektedir. Psikolojik iyi oluşu etkileyen faktörlerin de demografik ve diğer değişkenler olduğu belirtilebilir. Buna göre psikolojik iyi oluşu etkileyen faktörler; kişilik özellikleri, çevre, yaş, cinsiyet, medeni durum, gelir düzeyi gibi demografik değişkenler ve sosyokültürel durum gibi belirtilebilir.
Tükenmişlikle Baş Etme Stratejileri
Tükenmişlik ile başa çıkmada geliştirilen stratejiler oldukça önemlidir. Tükenmişlikle baş etmede sorunun merkeze alındığı ve duyguların merkeze alındığı stratejiler bulunmaktadır (Lazarus ve Folkman, 1984). Sorun odaklı başa çıkma “doğrudan stresli durumla mücadele etmeye”, duygu odaklı başa çıkma ise “olumsuz duygusal tepkileri değiştirme” üzerine odaklanır (Gencer, 2008). Bu stratejilerin bireyin gereksinimleri doğrultusunda uygulanması halinde yaşam kalitesinin de daha iyi hale geleceğine inanılmaktadır. Özen (2010) tarafından belirtildiği üzere öznel ve psikolojik iyi olma durumunu sağlamak için güçlü sosyal ilişkiler, sağlam aile bağları, kişisel gelişim üzerine yoğunlaşma ve özerklik kazanma oldukça önemli görülmektedir. Elde edilecek kazanımlar sayesinde tükenmişlikle sağlıklı bir baş etme yöntemi geliştirilebilir.
Tükenmişlikle baş etmek için bireyin yaşı, sorumlulukları, medeni durumu, değerleri, yaşamda önem verdiği kaynakları, kültürü gibi değişkenler tek tek ele alınarak kişiye özgü yaklaşımlar ve çözüm stratejileri geliştirilmelidir. Nitekim bazı bireyler tükenmişliği sadece fiziksel boyutta yaşarken bazı bireyler tüm boyutları ile ve ağır bir şekilde yaşıyor olabilir. Bu gerçekten hareketle bireyin gereksinimleri doğru bir şekilde belirlenerek baş etme stratejilerine yönelmek doğru olacaktır. Özetle tükenmişlikle baş etmeye çalışırken bireyin kendisini duygusal tükenmeye, yaşama karşı duyarsızlaşmaya ve kişisel başarının düşmesine karşı koruması, bu durumlara karşı direncini artıracak yollar ya da yöntemler bulması gerekmektedir diyebiliriz.
Sonuç
İnsan psikolojisi, hem çok güçlü hem de çok kırılgan olabilen bir mekanizmaya sahiptir. İnsanlık var olduğundan beri bireyler savaşlar, göçler, afetler, sosyoekonomik krizler gibi birçok travmatik ve yıkıcı yaşam olayı ile mücadele ederek var olma serüvenini sürdürmüşlerdir. Bu süreçten güçlü bir şekilde çıktıkları zamanlar olduğu gibi baş etme gücünün bittiği ve tükenmişliğin çok yoğun bir şekilde gözlendiği safhalara da gelinmiş, bireysel sorunlarla karşı karşıya kalınmıştır. Bireyin yaşam olayları, iş dünyasında karşılaştığı sorunlar ve kendisinden beklenilenden fazla sorumluluk üstlenmesi onların tükenmişlik sendromu yaşamalarına yol açmıştır. Değişen dünya koşullarına uyum sağlayamamakta bireyleri olumsuz etkileyip kişilerarası ilişkilerde sorunlar yaşamalarına yol açmaktadır. Bu bağlamda bireyin bilişsel ve duyuşsal yönden güçlendirilip öznel ve psikolojik yönden iyi oluşu sağlanmalı ve tükenmişlikle baş etme stratejileri ile koruyucu bir mekanizma geliştirmeleri desteklenmelidir. Nitekim tükenmişlikle baş etmek bireyin hem kişisel yaşamını hem sosyal yaşamını hemde profesyonel iş yaşamını düzenlemesi için oldukça faydalı bir girişim olacaktır diyebiliriz.
KAYNAKÇA
Arucan, D. (2008). Özel Özel Eğitim Kurumlarında ve Kız Meslek Liselerinde Görev Yapan Çocuk Gelişimi ve Eğitimcilerinin Tükenmişlik Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimler Enstitüsü , Ankara.
Diener, E. (1984). Subjective well-being, Psychological Bulletin, 95, 542-575.
Dinç, G. (2018). Özel Eğitim Kurumlarında Çalışan Özel Eğitim Öğretmenlerinin Mesleki Tükenmişlik Düzeyleri ile Öznel İyi Oluş Düzeylerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Biruni Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Programı, İstanbul.
Eryılmaz, A. (2010). Ergenler için öznel iyi oluşu artırma stratejileri ölçeğinin geliştirilmesi, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4(33), 81-88.
Gencer, N. (2018). Öznel iyi oluş: genel bir bakış. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11(3), 2621-2638. doi: 10.17218/hititsosbil.457382
Giorgi G., Arcangeli G., Perminiene M., Lorini C., Ariza-Montes A., Fiz-Perez J., Di Fabio A., Mucci N. (2017). Work-related stress in the banking sector: A review of incidence, correlated factors, and major consequences. Front. Psychol. 8:2166.
Guitart A. A. (2007). El síndrome del burnout en las empresas; Proceedings of the Tercer Congreso de Escuelas de Psicologia de las Universidades Red Anahuac; Mérida, Mexico. 26–27; pp. 1-7.
Keyes, C. L. M., Shmotkin, D., Ryff, C. D. (2002). Optimizing Well-Being: The Emiprical Encounter of Two Traditions, Journal of Personality & Social Psychology, 82, 6, p. 1007-1023
Lazarus, R. S. (1974). Psychological stress and coping in adaptation and illness. International Journal of Psychiatry in Medicine, 5, 321–333.
Lazarus, R. S. and Folkman, S. (1984). Coping and adaptation. In W. D. Gentry (Ed.), The handbook of behavioral medicine (pp. 282-325). New York: Guilford.
Maslach C. and Leiter, M. P. (2016). Understanding the burnout experience: Recent research and its implications for psychiatry. World Psychiatry. 15,103-111.
Meyers, D. and Deiner, E. (1995). Who is Happy, American Psychological Society. 6 (1), 1-19.
Oruç, S. (2007). Özel Eğitim Alanında Çalışan Öğretmenlerin Tükenmişlik Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi (Adana İli Örneği), Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Özen, Y. (2010). Kişisel Sorumluluk Bağlamında Öznel ve Psikolojik İyi Oluş (Sosyal Psikolojik Bir Değerlendirme), T.C. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi (DÜSBED), 2(4).
Özipek, A. (2006). Ortaöğretim Okullarında Görev Yapan Öğretmenlerde Mesleki Tükenmişlik Düzeyi ve Nedenleri, Yüksek Lisans Tezi. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne.
Ryff, C.D. and Keyes, C.L.M. (1995). The Structure of Psychological Well-Being Revisited, Journal of Personality and Social Psychology, 69 (4), p. 719-727
Salvagioni D.A.J., Melanda F.N., Mesas A.E., González A.D., Gabani F.L. (2017). Physical, psychological and occupational consequences of job burnout: A systematic review of prospective studies. PLoS ONE. 12:e0185781
Vızlı, C. (2005). Görme Engelliler İlköğretim Okullarında Çalışan Öğretmenlere Normal İlköğretim Okullarında Çalışan Öğretmenlerin Tükenmişlik Düzeylerinin Karşılaştırılması Üsküdar İlçesi Örneği, Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Yeter, A. (2023). Özel Eğitim İhtiyacı Olan 7-12 Yaş Çocuğa Sahip Ebeveynlerde, Ebeveynlik Tükenmişliği ve Evlilik Stresi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi. Topkapı Üniveritesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı, İstanbul.
Yıldırım, U. (2016). Sınıf Öğretmenlerinin Tükenmişlik Düzeyi ile Sınıf Yönetimi Arasındaki İlişki, Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Tükenmişliğe Karşı Öznel ve Psikolojik İyi Oluş" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Dnş.Fatma ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Dnş.Fatma ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |






Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.