2007'den Bugüne 93,213 Tavsiye, 28,408 Uzman ve 20,115 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Seven Mi, Sahip Olan mı? Kıskançlıkla Gelen Sessiz Savaşta Kendini Korumak
MAKALE #23395 © Yazan Uzm.Psk.Deniz DOĞRUÖZ | Yayın YENİ Mayıs 2025
Kıskanç Eşle Yaşamak: Zorlayıcı Bir Durumu Anlamak ve Çözüm Yolları

Kıskançlık duygusu, aslında insan doğasının ayrılmaz bir parçasıdır. Büyüme sürecinde sosyal gelişim ile büyümemizde yardımcı olan bir deneyim yaşatır. Hepimiz zaman zaman “Ya sevdiğim insanı kaybedersem?” korkusuyla bir miktar kaygı duyabiliriz. Bu son derece normal ve sağlıklı bir bağ için gereklidir de. Yetersizlik, değersizlik ve sevilebilir olma konusunda pozitif bir rekabet zemininde kafa göz yarmadan ilerleyebilirsek gelişme olgunlaşma düzeyimiz içinde bulunduğumuz sosyal ortamda da ilişkilerde de artar.
Kimi zaman hafif bir kıskanma hissi, “sevildiğim için kıskanıyor” diye yorumlanabilir hatta tatlı bir ilgi belirtisi gibi de algılanabilir. Bir süre sonra küçük başlayarak daha sonra evrimleşerek kontrol edilemeyen kıskançlık durumuna dönüşüp, ne olduğunu anlayamadığınız bir anda ilişkide gözü açıkken yaşanan "karabasana" dönüşür. Her küçük adım bir risk, her rastgele görüşme bir kabus, her sohbete dahil olan üçüncü kişi ise büyük bir tehdide dönüşür. Bazen de, olmayan ama olası her türlü risk ihtimal olmadan asosyalleşerek önlenir. Maalesef bu da, hastalıklı ve hasta eden bir sosyal özellik taşır, güvene ve sağlıklı bağa zarar verir.

Özellikle evlilik veya uzun süreli ilişki yaşayan çiftlerde, kıskançlık yukarıda belirtildiği gibi öyle bir üzücü hâl alır ki kendinizi daima “şüpheli” veya “her an sorgulanacak bir suçlu” halinde gerilim altında hissedersiniz. “Eşim neden bu kadar kıskanç?”, “Kıskanç eşle nasıl başa çıkabilirim?”, “Kıskançlık bir hastalık mıdır?” gibi sorular zihninizi fazlasıyla meşgul ediyor olabilir.
Yalnız değilsiniz ve bu durumun zor da olsa üzerinde çalışılarak çözüme kavuşturulması mümkündür. Bu blog yazısında, 25 yıllık bir klinik psikolog olarak edindiğim tecrübeleri paylaşacağım. Bu sayede kıskanç eşle yaşamanın arka planında aslında nelerin yatabileceğini, kıskançlığın ilişkilerde nasıl bir hasar bırakabileceğini ve bu durumla başa çıkabilmenin yollarını keşfedebilirsiniz. Kimi zaman bir rehber, kimi zaman teselli kaynağı olacak bu yazıyı, ilişkisini iyileştirmek isteyen herkesin buzdolabı üzerine asılacak not gibi kullanmasını diliyorum.

Kıskançlık Nedir?

Kıskançlık, aslında özünde “kaybetme korkusu” barındırır; sevilen birinin ya da sahip olunan bir şeyin başkasına kaptırılacağı endişesiyle bir tür alarma geçmektir. O kişi için yetersiz kalmak, değersiz olmak ve belki sevilmemek... Zaman zaman bu içsel olarak kişi kendisini değersiz, yetersiz ve sevilemez bulduğu için dışarıdan algılanmasa da hayatında girmemiş kişilere bile içten içe kıskançlık yaşarlar. Basit bir örnek vermek gerekirse, bir bahçede veya balkonunuzda hoş bir kırmızı gül yetiştirdiniz ve onu asla kaybetmek istemiyorsunuz. Bu gülü korumak için kendi gözünüzden sakınarak çevresine çitler örüp, onu sürekli gözetleyip ona odaklanarak koruyucu rol üstlenebilirsiniz. Belki de dışarıdan sadece sizin bakış açınızdan iyi niyetli bir çaba gibi görünebilir. Ancak bahçedeki güle aşırı bakım yaparken, onun ışık ve hava alma dengesini bozarsanız aslında onu soldurmaya da başlarsınız. Kıskançlık da yakın ilişkilerde benzer bir etki yaratabilir. Bu örnekte olduğu gibi, duygusal veya sadakat anlamında “korumaya” çalışırken, karşı tarafın özgürlüğünü ve nefes almasını engelleyerek ilişkideki kişiyi ve kendinizi yorabilirsiniz.

Bazı çiftler, kıskançlığın yarattığı bunalma ve gerilim halini her ilişkide olması gereken olmazsa olmaz bir boyut olarak görür. Hatta “Kıskanmıyorsa hiç de sevmiyordur.” diyen iddialı kişilere bile rastlanabilir. Ancak bu inanç, kontrol edilemeyen kıskançlığın hayata, hayatlara olan yıkıcı etkiyi görmezden gelmektir. Kıskançlık makul ve ölçülü düzeyde kaldığında, partnerinize verdiğiniz değeri aslında gösterebilir. Karşı taraf açısından ilişkinin değeri ve korunmaya çalışıldığı hissi yaratarak bağlılığı, güven duygusunu tesis edebilir. Fakat duygunun içindeki korku, güvensizlik, öfke ve kontrol etme arzusunu fark etmez ve bu duygu ile baş etmek için partnerimiz ve eşimizi boğacak hale gelirsek; bahçedeki çitler yükselir, gül solar, işin özü olan sevgi ve güveni de kaybederiz. Aslına bakarsanız, kendi kendimize çelme takma durumuna geliriz.

Kıskanç Eşle Yaşamanın Zorlukları

Kıskanç eşle yaşamanın bir takım temel zorlukları bulunur. Aslında işin özünde, yalnızca “Sevdiğim insana gözüm gibi bakıyorum, koruyorum.” meselesinden ibaret değildir. Bu kıskançlık duygusu, ilişkideki gündelik yaşamı aslında pek çok açıdan etkiler. Özellikle, bir tarafın kıskançlığı yoğun şekilde yaşanıyorsa, diğeri de sürekli bir baskı, gözetim ve denetim altında hissedebilir. İlişkideki rahat ortam ortadan kalkar, açık arama ve açık vermeme şekline dönüşür. İlişkideki roller değişir; sevgi dolu birliktelik yerini çoğu zaman kuşkulu sorgulamalara, olmamış durumları olmuş mu olmamış mı geviş getirir gibi tartışmalara dönüştürür. Kıskanç eşle yaşamanın getirdiği temel bazı zorluklara bir bakalım:

Sürekli Kendini Savunma Halinde Olmak

Kıskanç eş, neredeyse her ayrıntıyı bilmek ister, detay verdikçe de bitmek bilmeyen suçlama başlar: “Nereye gittin, kiminleydin, neden geç kaldın, kim aradı?” gibi sorular sıklaşır. Cevap verseniz de aslında kafasındaki cevap uyuşmadığı için ağzınızdan çıkan her söz ve beden hareketinizden kuşkusunu doğrulayacak bir kanıt oluşturmak ister. Bitmeyen bir güvensizlik döngüsü oluşur.

Özel Kişisel Alanın Daraltılması

Sosyal medyanızın şifrelerinin talep edilmesi, telefonun içini karıştırmak, her an kiminle konuştuğunuzu sorgulamak gibi davranışlar özel kişisel sınırların ihlali anlamına gelir. Eğer bir ilişkide yeteri kadar güven ortamı yoksa ayrılmak da mümkün değilse, o ilişkinin tek sorunu maalesef kıskançlık değildir. Oysa ki sağlıklı ilişkilerde, bireysel mahremiyete ve ilişkilerdeki güven, işbirliği, saygı çerçevesine özen gösterilir. %100 kimseye güvenmek zorunda değilsiniz ama ilişkide hiç güvenememek ve devamlı kontrol etmek de başka bir problem.

Sosyal Çevreden ve Yakınlardan Uzaklaşmak ve Belki de Kopmak

Kıskanç eşin tepkilerinden çekinip rezil olmamak adına kişinin arkadaşlarıyla görüşmesini dahi engellenebilir veya sorun çıkmasın isteyen eş çevresinden kendisi uzaklaşabilir. Tabii, kopma olduğu zaman da ilişkiler eskisi gibi olmaz. Artık her davet, her toplantı, her iş toplantısı veya oluyorsa seyahati bir tartışmaya zemin hazırlıyorsa; kişi rahat olmak yerine, eşinin öfkelenme potansiyelini düşünerek kendi sosyal hayatını kısıtlamak durumunda kalıp, hayatında bazı bağları gelişemez hale gelir.

Duygusal Açıdan Yıpranma/ Tükenme

Yoğun kıskançlık, aslında tek bir tarafın değil, her iki tarafın da duygusal sağlığına zarar verir. Kıskanç eşi olan biri, zamanla özgüvenini, neşesini ve varsa varolan da yaşama sevincini yitirebilir. Diğer taraftan kıskançlık duygusunu yoğun yaşayan eş de “kaybetme korkusu, yetersizlik ve güvensizlik” ile tükenmişlik yaşayabilir. İşi gücü aksayabilir.

Kıskançlığın Nedenleri

Peki, bir kişi aslında neden bu kadar kıskanç olur? Kıskançlığın nedenleri, yalnızca “fazla sevmemi” ya da “doğuştan gelen hepimizde olan bir özellik” olmasından kaynaklanmaz. Geçmiş deneyimlerimizden bugüne taşınan içgüdüler, duygular ve inançlar aslında önemli de rol oynar. Aşağıda kıskançlığın nedenleri ile ilgili şunları sıralayabiliriz:

1.Çocukluk Döneminde Yaşanan Travmalar (Psikolojik Acı)

Çocuklukta yaşanan ihmal, terk edilme veya güvensizlik, tekinsizlik durumları nedeniyle yaşanan psikolojik acılar maalesef çoğunlukla yetişkinlikte de ilişkilerde uygun tekinsiz zemin varsa tetiklenebilmektedir. Çocukluk döneminde olan bir çocuğun ebeveyninin her an onu terk etmesinden korktuğu gibi, şimdiki zamanda da sevdiği kişinin kaçması veya onu terk etmesinden korkması da kıskançlığı muhtemelen besler. Geçmişin acısı şimdinin duygusu oluverir.

2.Geçmiş İlişki Travmaları

Önceki ilişkide aldatılmış olmak veya büyük bir hayal kırıklığı yaşamış olmak, maalesef kişinin gelecekteki ilişkilere de kaygıyla yaklaşmasına ve ilişkideki kişinin ona benzeri bir travmayı yaşatmaması için aşırı kıskanç ve kontrolcü olmasına neden olur. “Bir kez başıma geldi, asla bir daha yaşamamam lazım. İlişkide bunu kontrol etmem gerekir.” inancı, eşe karşı güvensizliği içsel olarak tetikler.

3.Özgüven Sorunları

“Ben yeterince iyi/yeterli/sevilebilir/değerli değilim.”, “Bu, beni bırakır.” gibi düşünce, duygu ve inançlarla yaşanan özgüven sorunları, kişiyi maalesef ki aşırı kıskançlığa iter. Çünkü, bir düzeyde kendini değersiz hisseden kişi, eş veya sevgilisinin de kendisine bağlanmaktan kolayca vazgeçeceğine içsel olarak inanır. Özgüven kırılganlıkları da kıskançlığı tetikler.

4.Kişilik Özellikleri ve Kaygılı Bağlanma

Bazı insanlarda anne karnında kaygılı bir deneyimle gelişme süreci ve hayattaki tehlikelere tetikte geldikleri için doğuştan gelen dediğimiz kaygılı ve algısal tehlikeye anlık hazır olma durumu huy, mizaç veya kişilik olarak tarifleyebileceğimiz yüksek kaygılı, paranoyak (dünyanın merkezi ve en önemli kişi olarak ona yönelik haset veya olağanüstü sebeple zarar göreceğine dair aşırı şüphe) düşünceler ya da takıntılı eğilimler sonucu partnerlerini sürekli kontrol etme ihtiyacı hissederler. İlişkiyi içsel inançlarına göre şekillendirdikleri için de eş/sevgili bunalıp, nefes alamayıp başka bir yakınlık ve sevgi bağı kurmak istediğinde veya yöneldiğinde de “Bak işte ben zaten bunu biliyordum. Tahmin etmiştim.” şeklinde sezgi ve maalesef sahte bilgelik durumu yaşarlar. Kaygılı bağlanma, kimsenin onu sevemeyeceğine dair inançtan, tehlike bekleyen kişilik/nörobiyolojik özelliklerinden beslenir.
Bu nedenler, kıskançlığın sadece yüzeysel dışa yansıyan davranış tutumlardan ibaret olmadığını aslında net olarak gösterir. Aslında, “Eşim neden böyle yapıyor?” sorusunun cevabı, genellikle eşin geçmişten beri getirdiği içsel inanç ve kendine bakışında saklıdır. Buna dair farkındalık geliştiğinde, bu ilişkide sahici iyileşme yolunu açan önemli bir adım olabilir.

Kıskançlık ve Kıskançlığın İlişkilere Etkisi

Kıskançlık, ferahlatıcı bir sahiplenme ve ilişkinin geleceğine dair güvendelik olarak yaşandığında yani aslında dozunda kaldığında ilişkiye tazelik getirebilir. Aksi durumda, dozu arttığında, ilişkiyi zehirleyerek ilişkide sağlıklı olan ne varsa eriterek yok edebilir. İlişkideki sağlıklı yönler, aşırı kıskançlık yüzünden aşağıdaki gibi zarar görebilir:

İletişim Kopukluğu: Sürekli suçlanma, sorgulanma ve kendini savunma kısır döngüsü yüzünden çiftler tükenerek gerçek duygu ve düşüncelerini rahatlıkla paylaşamazlar. Her an bir sorun olacakmış gibi tedirgin ve tetikte yaşarlar. Bu da, güvende ve huzur içinde yaşam kültürü oluşturamamalarına yol açar, dolayısıyla iletişim çoğunlukla kopar. Soğuk savaş yaşanır.

Güven Erozyonu:
Her iki taraf da, “Ona hiç güvenilmiyor ki.” veya “Ona güven veremem ki! ” inancıyla umutsuzluk ve tükenmişlik yaşar.

Öfke Patlamaları ile Aşırı Duygusal Çıkışlar: Yoğun kıskançlık, öfkeli, duygusal savrulmalara hatta maalesef fiziksel, duygusal veya sözlü şiddete zemin hazırlayabilir.

İhmal Edilen Hayat Alanları: Bir taraf, ilişkiye gereğinden fazla (günümüz tabiriyle “toksik” düzeyde) odaklandığı için çalışma hayatı, sosyal yaşam veya kişisel gelişim gibi önemli alanlar bozulabilir. O alanlarda da maalesef bozulmalar çiftin ilişkilerinde huzursuzluğu ve korkuları beslediği için yıkıcı bir kıskançlık sarmalında tutar. Hayatın kalitesi maalesef bozulur.
Uzun vadede ise, bu olumsuz döngü ilişkideki her iki kişide de depresyon, kaygı ve enerji/umut bitkinliğine yol açar. Maalesef ki sadece kıskançlığı yaşayan kişi değil, kıskançlığa maruz kalan eş de aynı şekilde yıpranır.

Aşırı Kıskançlığın Belirtileri

Aşırı kıskançlıkla yaşanan bir ilişkide, genellikle ani çıkışlarla yaşanan yoğun duygusal tepkiler olur. Sonrasında da aşağıdaki kontrolcü davranışlar yaşanır:
Devamlı arama,
Mesaj veya konum takibi,
Sosyal medya hesaplarındaki güncel etkileşimlerin sosyal medya botları gibi aşırı takibi,
Sık sık imalı sorular sorma, (Örneğin, “Bugün çok neşelisin, yoksa biriyle mi görüştün? Söyle bakalım.” )
Başkalarıyla görüşmeye karşı yoğun itiraz, kusur bulma, sabotaj faaliyetleri,
Küçük gecikmelere aşırı tepki ile burnundan getirme.


Bu yaşanan belirtiler, kıskanç eşinizin yaptığı davranışların “içinde bulunduğu ruh halini” anlatır. Kendi başınıza çözmeye çalışmadan önce, bu belirtilerin altında yatan duygu ve düşünce kalıplarını bir psikoterapi uzmanının yardımıyla incelemek de gerekebilir. Bazen , bu durumun herkesin başına geldiğini düşünmek, çözemeyeceğine dair inançlar fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal sağlığımızı maalesef bozuyor. 🙁

Kıskanç Eşle Nasıl Başa Çıkılır?

Kıskanç eşinizle sağlıklı bir ilişki sürdürebilmeniz, sadece onun kendi çabasıyla değil, sizin de olgun yaklaşımınızla şekillenebilir. Sürekli bir çatışma halinde olup kıskançlığı çözümsüz olarak düşünmeden önce, varolan durumunuzu ve artık neleri istemediğinize mümkünse sakin bir şekilde düşünerek keşfetmek ve eşiniz/sevgilinizle birlikte çözüm yolları aramak gerekir. Aşağıda profesyonel psikoterapi desteği almadan önce deneyip uygulayabileceğiniz bazı stratejileri yazacağım, karamsarlığı bir kenara bırakıp deneyin bir bakalım, neler olacak!

1.Açık ve Samimi İletişim Kurmaya Yeniden Başlamak:

“Beni rahatsız eden davranış şu…” şeklinde somut örnekler vererek kişilik yerine olayı/durumu, size olan etkisi ve duygunuzu anlatarak kendinizi ifade edin. İtiraz gelirse de “Senin kişiliğini değil, değişmesini beklediğim davranışlarını ve bana ait duyguları sana anlatmak istiyorum. Sana da bana da ilişkimize de değiştirme payı bırakıyorum.”diyebilirsiniz. Tabii ki, bunu yaparken kesinlikle alaycı, yargılayıcı veya suçlayıcı bir tonda olmayın. “Neden sen hep böyle yapıyorsun?” yerine “Bu şekilde davrandığında kendimi değersiz hissediyorum” demek, ilişkisel öfkenin şiddetini azaltabilir.

2.Empati Yaparak İlişkinizde Anlayış Geliştirmek:

Kıskançlık aslında içinde sevgiyle öfke karışık bir “korku” barındırır. Eşinizin/sevgilinizin bu korkusunu algılamaya çalışabilirsiniz. “Sanırım SEN benim bir şekilde seni bırakacağımdan korkuyorsun. Bu mu seni endişelendiriyor?” gibi sorularla onun duygularını konuşmaya teşvik edin. Ancak unutmayın ki, kıskançlığın çoğu zaman kişilikle değil, kişinin kendi içinde taşıdığı hayata dair, kendi öz değerine, yeterli, sevilebilir olduğuna dair güvensizlikle, tekinsizlikle ilgisi vardır.

3.Özgürlükle Şeffaflığı Dengeleyebilmek:

Kıskanç eşinizin/sevgilinizin kendini güvende hissetmesi için, planlarınızı kabaca onunla paylaşabilirsiniz. “Bu akşam arkadaşlarımla yemeğe çıkıyorum, gece şu saatte dönerim.” gibi haber vermek ve ne söylediyseniz onu yapıyor ve yapmış olmak, onu belirsizlik ve tehlikede olduğu hissinden kurtarır. Ancak sırf daha fazla güvensin diye her detayı rapor etmek veya her mesajı vb. göstermek, kişisel sınırlarınızın tamamen ortadan kalkması anlamına gelir. İkili yakın ilişkilerde sağlıklı bir mahremiyet alanı da kesinlikle olmalıdır.

4.Sakin ve Sabırlı Olmayı Koruyabilmek:

Kıskançlık nöbeti sırasında, eşiniz korkutucu ve çok sert tepkiler verebilir. Bu anlarda aynı sertlikle karşılık vermek de maalesef çoğunlukla çatışmayı artırır. Öfke anında insanın içindeki çocuk taraf öfke ve korku dolu bir halde olduğu için yetişkin olgun tarafımız devreye giremez. Derin bir nefes almak, aklımıza gelen her şeyi o an söylememek filtrelemek ve devam eden sohbeti kısa bir süreliğine ertelemek de kriz anında kontrolden çıkacak gerginliği bir nebze azaltır. Kriz anı geçtiğindeyse, konuyu tekrar sakince ele almak daha verimli olur. Yangına körükle gitmemek, kıskançlık krizi ve olası duygusal kontrolsüzlükleri arttırmamak faydalı olur.

5.Profesyonel Yardım Almayı Düşünmek ve İlişkide Biz Bunu Çözeriz Diye Ertelememek:

Aşırı kıskançlık, tek başına üstesinden gelinebilir bir durum olmaktan çıkmışsa, mutlaka bir psikoterapist veya çift terapistinden yardım almak, gerektiğinde de psikiyatrist ile ilaç desteği için de ayrıca çalışmak hayat kalitesinin artmasına katkıda bulunmaktadır. Kendim veya biz aşarız demek genelde, kangren sonrası vücut uzuvlarının başına gelen şeylerin ilişkide de benzeri durumların yaşanmasına sebep olmaktadır. Terapi sürecinde, kıskançlığın asıl nedenleri belirlenir ve sağlıklı baş etme stratejileri denenir. Hem bireysel hem de çift terapisi, bu durumun çözümünde etkili bir adımlardır.

Unutmayın, kıskançlığı aşkın bir parçası olmaktan çıkarıp, ilişkinizin bağlarını kuvvetlendiren yapıcı bir duyguya emek harcayarak dönüştürebilirsiniz. Sevgi, güven, karşılıklı anlayış ve saygının olduğu bir ilişki inşaa edilebilir. Hayat kalitenizi düşürmeyin!
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Seven Mi, Sahip Olan mı? Kıskançlıkla Gelen Sessiz Savaşta Kendini Korumak" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Deniz DOĞRUÖZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Deniz DOĞRUÖZ'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Deniz DOĞRUÖZ Fotoğraf
Uzm.Psk.Deniz DOĞRUÖZ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
Klinik Psikolog / Ergen, Yetişkin, Aile , Çift Terapisti/ Sertifikalı EMDR 2. Düzey Uygulayıcısı
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi220 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Deniz DOĞRUÖZ'ün Makaleleri
► Kıskançlıkla Baş Etme Psk.Dnş.Kemal TUNCER
► Psikoterapide Sessiz Çığlık Psk.Elif BAYBUĞA
► Çocukları Dünyadan Korumak Psk.Tuna KADIOĞLU
► Çocukları Terörden Korumak Psk.Tuna KADIOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,115 uzman makalesi arasında 'Seven Mi, Sahip Olan mı? Kıskançlıkla Gelen Sessiz Savaşta Kendini Korumak' başlığıyla benzeşen toplam 47 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:15
Top