2007'den Bugüne 92,310 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Başarılı Olan Öğrenci Ne Demektir? ve Çocuklarımızı İstismardan Nasıl Korumalıyız?
MAKALE #2757 © Yazan Dr.İbrahim BİLGEN | Yayın Nisan 2009 | 10,890 Okuyucu
BAŞARILI OLAN ÖĞRENCİ NE DEMEKTİR?

Duygusal olgunlaşmama okul başarısında önemli rol oynar. Özellikle ergenlerde, mesleki ve eğitimsel yönelimdeki gençler gelecek planları konusunda kararsız kalırlar. Mesleki amaçların azlığı çalışma motivasyonunu etkiler ve okul başarısızlığına neden olur. Mesleki olarak kararsız olan öğrenciler daha düşük not alırlar, daha sık okuldan kaçarlar. Başarılı öğrencilerin başarılarını daha çok kişisel etkenlere, başarısız öğrencilerinde başarısızlıklarını daha çok çevresel etkenlere bağladıkları görülmüştür. Bu nedenle sık sık öğretmenden, sistemden, sınıftaki gürültüden yakınırlar. Lise düzeyindeki başarılı ve başarısız öğrencilerin karşılaştırıldığı araştırmalar, başarılı öğrencilerin başarısız olanlara göre, kendilerini daha iyi kontrol edebilen, kısa süreli başarılara karşı ilgi göstermeyen, daha çok gelecekle ilgili planlar yapan gençler olduklarını göstermektedir.
Okul başarısızlığı olan çocuklarda davranış bozuklukları araştırılırken dikkat dağınıklığına yol açan hiperaktivitenin, öğrenme güçlüğüne bağlı problemlerden daha yüksek oranda olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle dikkat dağınıklığı şüphelenildiği anda düzeltilmesi gereken bir durumdur.

Başarılı öğrenciler genellikle kendi yeteneklerinden ilgi ve kapasitelerinden haberdardır. Başarısız öğrenciler ise kendilerini tam olarak değerlendiremezler bu yüzden amaçlarını belirlemekte ve amaçlarına ulaşmak için zamanlarını iyi kullanmakta sorun yaşarlar.
Genellikle başarısız çocukların motivasyonu başarılılara oranla daha düşüktür. Motivasyonu artırmak için önce aile çocuğun kendine olan güvenini arttırmalıdır. Çalışmaları ailesi tarafından desteklenmeyen ve sürekli eleştirilen çocuklar kendilerini değersiz olarak görür. Bu da kapasitesi uygun olmasına rağmen çocuğun kendini gizlemesine neden olabilir. Çocukların motivasyonlarının düşük olmasının nedenlerinden biri de ailenin başarı çizgisinin ya çok düşük ya da ulaşılamayacak kadar yüksek olmasıdır.
Araştırmalarda başarısız öğrencilerin, notlarını tahmin edemeyecek düzeyde iyimser oldukları, çalışma için motivasyon eksikliği duydukları, kişisel alanlardaki başarısızlıklarından çok akademik alanlardaki düşük notlarından dolayı suçluluk duydukları görülmektedir.

Dün yazmış olduğum Dikkat Eksikliği ile ilgili yazı nedeniyle çok sayıda telefon ve mail aldım. Bu konuyu ne zaman televizyonda anlatsam aynı şekilde çok sayıda telefon almaktayım. İtiraf etmek gerekir ki her halde biz psikiyatristler bu konuyu sizlere anlatmakta biraz eksik kalmışız.Bu nedenle izin verirseniz bu konuya bugünde değinmeye devam edeceğim. Ben dikkat eksikliği olan bir çocuğu ayağında fark etmediği bir kırık nedeni ile yeteneğini sergileyemeyen çok yetenekli bir futbolcuya benzetmekteyim. Birde üstüne üstelik seyircinin de bu futbolcuyu “yuhaladığını” düşünün.Bir daha bu futbolcu her sahaya çıktığında heyecan hissedecektir yani kendisine güvenini de kaybedecektir. Dikkat eksikliği de çocuğun elinde olmadığı ve öğrenmede çok etkin olan beyinsel bazı maddelerin eksikliği nedeni ile oluşmaktadır. Nasıl o futbolcu sakatlığını düzeldikten sonra yeteneğini sergileyecekse, bu çocuklarda tedavi edildiklerinde etraflarından sıkça duydukları “tembel” , “sakar”, “maymun iştahlı” , “dağınık, savruk” gibi çoğu sözleri duymaktan kurtulacaklardır. Bu nedenle de kimlikleri zarar görmeden güvenleri zedelenmeyecektir.

Dünkü yazımı kaçıranlar için bu rahatsızlığı kısaca tanımlamak gerekirse aşağıdaki farklar ile anlatmak isterim.
1-Anne, oğluna ödevini masanın üzerine koyduktan sonra mutfaktan bir muz alıp, dersine başlamasını söyler. Murat ( isimler hayal ürünüdür), (dikkat eksikliği olmayan çocuk) ödevini masaya yerleştirir, mutfaktan muzu alır ve dersini yapmaya başlar. Fırat, (dikkat eksikliği olan çocuk) mutfağa gidip bir elma alır ve söylenenleri unuttuğu için televizyon seyretmeye başlar.
2. Öğretmen sınıfa bir soru yöneltir, Murat, (dikkat eksikliği olmayan çocuk) elini kaldırarak öğretmenin kendisine söz vermesini bekler. Fırat, (dikkat eksikliği olan çocuk) cevabı bağırarak söyler.
3. Öğretmen aylık ödev verir. Murat, (dikkat eksikliği olmayan çocuk) ödevini bir deftere yazar, her gün bir sayfa hazırlayarak ödevi zamanında bitirir. Fırat, (dikkat eksikliği olan çocuk) son akşam son dakikada ödevi bitirmeye çalışır ve ertesi gün okula ödevsiz gider.
4. Öğrenciler ödevlerini teslim ederlerken, Murat çantasından, üzerine ismi yazılmış ödevini çıkarıp öğretmene verir. Fırat (malum çocuk) okul çantasını karıştırmaya başlar, masasını arar, kitapları açıp kapar ve sonunda bulamadığı ödevi teslim etmez.


HERKESİN ÖĞRENME STİLİ AYNI MIDIR?


Bizlere gelen velilerin en fazla yakındıkları konu çocuklarının ödev yapmamaları ya da dersi yeteri kadar çalışmamaları olmaktadır. Peki, her çocuğun öğrenme stili aynı mı olmaktadır. Elbette değil. Öncelikle çocuklarımızın hangi öğrenme stili ile çalışmaları gerektiğini bilmek için onların beyinlerinde hangi öğrenme alanlarının gelişmiş olduğunu bilmemiz gerekmektedir. İnsanlar genellikle dört yoldan bilgi edinirler:
1. Görsel: Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih edenler. Kendi kendine okuyarak öğrenirler, renkli temsil, grafik ve haritaları tercih ederler;
2. İşitsel: İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenmeyi tercih ederler;
3. Kinestetik: Bazılarının aklında hareket enerjisi daha iyi kalır. Bunlar öğrenecekleri şeylerle fiziksel temas kurarak, yaparak öğrenirler; Taktil, kişinin el ile duyumsamasına dayanır. Kinestetik gezme, pandomim, dramatize etme vs yi kapsar.
4. Sosyal: Bazı öğrenciler de başkalarıyla sosyal etkileşim (interaksiyon) halinde daha iyi öğrenir.
Öğrencilerin bu dört tip öğrenmeden hangisine yatkın olduğu (bilgi alma ve işleme yönünden) tespit edilirse, ona göre öğretim materyali hazırlanabilir. Görsel kısmı iyi olan kişiler; iyi giyinirler, ayrıntıları ve renkleri hatırlarlar, insanların yüzlerini hatırlamakta zorlanır ama isimleri unutmazlar, yazılarda en fazla isimleri görürler, bir yazı okurken akılda tutmak için zihinsel imgeler yaratırlar. Bu kişiler için en iyi öğrenme ve akılda tutma yollarının; not alma, liste yapma, kitaplar, video filmleri, basılı malzemelerle öğrenme, bir gösteriyi izleme gibi yöntemler olduğu belirtilmektedir. Örneğin böyle öğrenciler, düzensiz ve görsel açıdan hoş olmayan sınıflarda ya da odalarda ders çalışmaktan hoşlanmamaktadırlar. Odalarındaki ışık asla flüoresan olmamalıdır. Şu an söyleyeceğim ise beklide anneleri sevindirirken bazı ergenleri üzecektir ama muhakkak odaları yani çalışma ortamları sessiz olmalıdır. Müzikle ya da kulaklıkla müzik dinleyerek ders çalışmamalıdırlar. Görsel resim ve malzeme olmadan öğretmeni dinlemekten ve ödev yapmaktan hoşlanmazlar. Belki bunlar sizlere basit gelebilir ama bu yönleri güçlü olan çocuklar için araştırılarak bulunmuş çok sayıda özellikten sadece birkaçıdır. Bu hafta diğer günlerde sizlere diğer öğrenme stillerini açıklayacağım. Sağlıcakla Kalın.


YERİNDE DURAMAZ, OTURAMAZ…….

Dikkat Eksiliği Sendromu olan çocuklar birden fazla şeyi aynı anda yapamazlar. Yeterli nörotransmitter olmaması çoklu mesajların hatırlanmasını olanaksızlaştırır. Çoklu isteklerin genellikle yalnızca bir tanesi (en zevkli olanı) hatırda kalır. Öğretmenler ve ebeveynlerde basit isteklerin yerine getirilmemesi karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar aynı zamanda hem düşünüp hem hareket edemezler. Sadece hareket ederler. Bir hareket ve sonuçlarını aynı anda düşünecek kadar yeterli nörotransmitterlerin olmaması sonuçtan sonuca atlamalarına neden olur. Sorunun nedeni kimyasal dengesizlik olduğu için, Dikkat Eksikliği olan bir çocuğa, düşünerek hareket etmeyi öğretmek fiziksel olarak imkansızdır. : Dikkat Eksikliği Sendromu olan bir çocuk, uzun ve detaylı işleri küçük parçalara bölemez. Beyin, çoklu direktifleri algılayamadığı için, her işi tek parça olarak algılar. Bu yüzden de sınavlarda başarısızlık ve ev ödevlerinde eksiklik ortaya çıkar. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar organize olamazlar. Çoğunlukla önceden planlayıp başlamak yerine bir işten bir işe atladıkları gibi yarı bitmiş ya da bitmiş işleri de yerine ulaştıramazlar. Dikkat Eksiliği olan çocuk direktife ve uyarıya ancak teker teker karşılık verebilir. Örneğin; Diyelim ki öğretmen bir soru sordu. Doğal olarak ilk tepki soruyu cevaplandırmaktır. Ancak sınıfın kurallarına göre "Önce el kaldırılır ve sessizce söz verilmesi beklenir" Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuk, soru sorulduğunda cevabı hemen yapıştırır çünkü beyninin ön kısmı yalnızca sorunun cevaplandırılması gerektiği mesajını almıştır.
Hiperaktivite ön plandaysa,
* Yerinde duramaz,
* Oturması gerektiği halde oturamaz,
* Yerli yersiz koşup tırmanır,
* Aşırı konuşur,
* Sessiz sakin oyun oynamakta güçlük çeker,
* Her zaman bir şeylerle uğraşır,
* Cevapları ağzından kaçırır,
* Sırasını beklemekte zorlanır,
* Olaylara veya konuşmalara müdahale yarıda keser.
Mutlu, huzurlu ve sağlık dolu bir gün geçirmeniz dileğiyle. Sağlıcakla Kalın.


ÇOCUKLARDA CİNSEL İSTİSMAR NASIL ANLAŞILIR?

Özellikle son zamanlarda görsel medyada “Çocuk İstismarları” ile çıkan haberler çoğu aileleri kaygılandırmış olsa gerek ki bu konu ise çok sayıda mail aldım. Mail aracılığı ile sorulan soruları köşemin yettiği oranda anlatmaya çalışacağım. Özellikle cinsel istismarın başlama yaşı küçüldükçe olumsuz etkilenmenin arttığını belirtilmektedir. Kız çocukları erkek çocuklarına göre daha sık cinsel kötüye kullanıma uğramaktadırlar. Kız çocukları cinsel istismardan daha fazla olumsuz yönde etkilenirler. Cinsel istismara uğrayan çocuklarda anne genelde evde pek yoktur. Ya da çocuğu koruyacak bir aile yakını pek yoktur. Çocukluk çağı istismarına uğrayan bir çocukta ne gibi kuşku uyandıracak belirtiler olur sorusunun yanıtı ise maalesef kesin bir bulgunun olmadığıdır. Yalnızca bazı kuşku uyandıracak belirtiler olabilir. Yalnız ben bu belirtileri yazdığımda lütfen her belirtinin istismarı çağrıştırmaması gerektiğinin de altını çizmek isterim. Bu belirtiler huzursuzluk yaşayan her çocukta rastlanabilir. 4 yaşının altında olan çocuklarda; Tuvalet eğitiminde bozulmalar (idrar veya kaka kaçırma), Cinsel içerikli sözcüklerde artma, Cinsel organları ile aşırı fiziksel uğraş, Oyunlarında cinsel içeriğin fazlalığı (cinsel eylemlerin diğer çocuklarla veya bebeklerle taklit edilmesi ), uyku bozukluklarına sıkça rastlanır. 4-6 yaş arasında olan çocuklarda, korku (yetişkinlerden, özellikle erkeklerden aşırı derecede korkma), Cinsel içerikli sözcük ve davranışlarda artma (cinsel organları gösterme, cinsel organları ile aşırı fiziksel uğraş veya açık masturbasyon), cinsel ilişkiyi ayrıntılı bilme (cinsel ilişkiye tanık olma veya katılmadan kuşkulanılmalıdır). 7 - 12 Yaş arasında; Okul başarısında düşme, korku (özellikle yetişkinlerden), depresif belirtiler, yaşa uygun olmayan davranışlarda artma (anne ya da abla davranışı gösterme), cinsel konularla aşırı uğraşma, cinsel saldırganlık (başkalarını cinsel ilişkiye zorlama), aşırı veya açıktan masturbasyon yapma. Evden kaçma veya eve gitmede isteksizlik. Ergenlerde ise; Duygulanımda dalgalanma, kendine zarar verme, intihar girişimleri, İlaç ve alkol kötüye kullanımı, uygunsuz cinsel davranışlar (flörte erken başlama, kışkırtıcılık, arkadaşlarını cinsel ilişkiye zorlama),davranım bozuklukları (okuldan ve evden kaçma, yalan söyleme, çalma ve saldırgan davranışlar )Cinsel istismara uğrayan çocuklarda ilerideki yaşantılarında psikolojik sorunların olma ihtimalinin istismara uğramayanlara göre iki kat fazla olduğu yapılan çalışmalarla ortaya çıkarılmıştır. Cinsel kötüye kullanıma uğramış çocukların bebekleri ile oynamaları gözlemlendiğinde ve çizdikleri resimler incelendiğinde daha fazla cinsel içerikli oyun, davranış ve çizimler sergiledikleri saptanmıştır. Çocuklukta cinsel kötüye kullanıma uğrama yetişkinlik yaşamında cinsellikten korkma, karşı cinsle ilişkilerde sorunlar yaşama gibi cinsel yaşantı üzerinde belirgin olumsuz etkilere yol açabilmektedir. Kadınlarda frijidite, vajinusmus gibi cinsel sorunlar artmaktadır. Erkekler de ise sıklıkla cinsel kimlik karmaşası gözlenmektedir. Hayatınızın her anını sevdikleriniz ile huzur içerisinde geçirmeniz dileğiyle. Sağlıcakla Kalın…
NOT: Dr. İbrahim Bilgen'in Sabah Gazetesinde yayınlanmış yazılarından alınmıştır.





Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Başarılı Olan Öğrenci Ne Demektir? ve Çocuklarımızı İstismardan Nasıl Korumalıyız?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.İbrahim BİLGEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.İbrahim BİLGEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İbrahim BİLGEN Fotoğraf
Dr.İbrahim BİLGEN
İstanbul
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi12 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.İbrahim BİLGEN'in Makaleleri
► Orgazm Olan Kadınların Ne Farkı Var? Prof.Dr.Doğan ŞAHİN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Başarılı Olan Öğrenci Ne Demektir? ve Çocuklarımızı İstismardan Nasıl Korumalıyız?' başlığıyla benzeşen toplam 97 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aşk ve Sadakatsizlik Mayıs 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:27
Top