2007'den Bugüne 92,310 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Öğrenilmiş Çaresizlik
MAKALE #3148 © Yazan Psk.Tuncay MATIR | Yayın Haziran 2009 | 9,008 Okuyucu
İlgisiz olayların araştırılması için orijinal olarak sürdürülen deneylerden elde edilen tamamen beklenmedik sonuçlar ile başlayan psikolojideki kuramlar, şimdi geniş ölçüde kabul edilen psikoloji kuramlarıdır. Depresyonun öğrenilmiş çaresizlik teorisine yol gösteren araştırmaların aşağıdaki raporu, bu olayın nasıl meydana gelebileceğini ortaya koyan klasik bir örnektir.(Seligman, 1953)

Klinik psikologların ilgi alanlarının büyük bir kısmı, cezanın davranışı belirleyici veya değiştirici etkileridir. Bu ilişki, Richard Solomon ve araştırmacılarının (Solomon, Kamin, Wynne 1953) köpekleri laboratuar denekleri gibi kullanarak yapılan travmatik kaçınma deneyleri adıyla anılan deneyleriyle başlamıştır. Bu deneylerin bulguları, araştırmacılara ve psikoloji camiasına, zamanında, tam bir sürpriz olması dışında, hiçbir şey ispatlamadı. Belki daha önemlisi, ilk deneyler diğer araştırmalar için yol açtı ve Solomon'ın beklenmedik incelemelerinin bir sonucu gibi, şimdi insan davranışının kesin yönlerini anlamak için daha sağlam temellere sahibiz.

Deneyler bir engelle ikiye bölünmüş bir kafese köpekleri yerleştirmeyi gerektirmiştir. Kafesin zemini, düğmesi açıldığında köpeğin ayaklarına şok verilebilecek bir ızgaradan oluşmaktaydı. Önceki çalışmalar ayağına verilen şokun ardından bariyerin üstünden kafesin öbür tarafına atlayarak şoktan çabucak kaçmayı öğreneceğini göstermiştir. Köpek kafesin güvenli tarafına ulaştıktan 3 dakika sonra ızgaraya tekrar şok verilir ve hayvan tekrar şokun kapatıldığı orijinal yarıya geri atlayarak kaçabilir.

Bariyerin her iki tarafındaki şokun başlamasından önce, köpeğe şokun geliyor olduğunu haber veren ve güvenli tarafa atlayarak şoktan kurtulması için zaman veren bir zil sesi 10 saniye boyunca duyulur. Prosedür basittir: zil sesi verilir, eğer köpek atlamakta gecikirse şoka maruz kalır ya da çabucak atlarsa şoktan kurtulur. 3 dakika sonra prosedür tekrar baştan başlar ve bir kaç deneme daha tekrar eder. Bu deneysel düzen genellikle kaçma-sakınma örneği ile ilgilidir.

Deneyin ilk denemeleri boyunca, köpekler genellikle paniklemiş ve neredeyse tesadüfen bariyerden atlayıp güvenli tarafa geçene kadar kafesin içinde koşmuşlardır.3 dakika sonra tekrar zil sesi verilecek, zemin elektriklendirilecek ve köpekler orijinal yarıya dönene kadar çılgına dönmüşçesine zıplayacaklardır. Hayvanların şoka olan tepkilerindeki ajitasyon(heyecan) ve vahşi davranışları zilin şok başlangıcının bir uyarısı olduğunu öğrenmelerine kadar yaklaşık 5 deneme boyunca sürmüştür. Daha sonra zil sesini duyduklarında bariyerin öbür tarafına atlamaya başlamışlardır, böylece şoktan tamamen kurtulmuşlardır. Ortalama olarak, köpekler, zilin çalmaya başlamasından sadece 1 saniye sonra atlamışlardır.

Köpekler şoktan kaçmak için düzenli olarak atladıktan sonra, Solomon ve yardımcıları elektrik akımını kesmişler ve ızgarada şok kalmamıştır. İlk olarak, zil sesinden sonra şok gelmemesine rağmen köpekler sesten sonra atlamaya devam etmişlerdir. Bu denemeler, önceden verilen veya ödüllerin verilmediği sönme denemeleri olarak adlandırılır. Solomon ve meslektaşları, atlamak büyük bir miktar güç gerektirdiğinde ve devam etmek için bir sebep olmadığında sağduyu gerekçesiyle deneklerin bir kaç sönme denemesinden sonra atlamayı durduracaklarını belirtmiştir. Ama bunun güç bir durum bulmakla sürprize uğramışlardır. Birkaç köpeğin denek olarak kullanıldığı toplam 2582 sönme denemesinde sadece bir köpek 11 kere atlamamıştır. Açıkça, Solomon'ın köpekleri şoktan başarıyla nasıl kaçacaklarını keşfetmişlerdir ve kaçınma davranışı hayal edebileceğinizden çok daha fazla süreklidir.

Araştırmacılar, zil sesi verildikten sonra karşı taraftaki kafes ızgarasına elektrik verilecek şekilde deneysel şartları düzenlediklerinde bile, köpekler bariyerden atlamaya devam etmişlerdir. Bu acayip ve mantığa aykırı gibi görünen(paradokssal) davranışı söndürmek, neredeyse imkansız gibi gözükmüştür. Kafesin her iki yarısını da kapatarak diğer tarafa atlamanın hemen hemen imkansız hale getirilmesiyle köpeklerin atlaması engellenmiştir. Sonuçta köpeklerin atlama cesareti kırılmıştır. Fakat Solomon'ın şimdi güvenli olarak düzenlediği bölümden kaçmaya çalışırken(şoka atlamaya çalışırken) birçok köpek engele çarpmıştır.

Solomon'ın bir öğrencisi olan ve şimdi Pennsylvania Üniversitesinde klinik ve deneysel psikolog olarak çalışan Martin E. P. Seligman deneyleri daha ileri seviyelere taşımıştır. Köpeklerin kaçınılmaz cezalandırma ile karşı karşıya kaldıklarındaki davranış biçimleriyle ilgilenmiştir. Solomon'ın araştırmasında köpekler bariyeri aşıp şoktan kurtuldukları için durumu kontrol altına almışlardı. Seligman, eğer şok herhangi bir sebepten dolayı kurtulunamaz olsaydı ne olurdu merak etmiştir. Seligman'ın keşifleri dikkate değerdir.
Seligman ve Maier (1967) köpekleri üç şok muamelesinden birine maruz bırakmışlardır. Grup A köpekleri(Kaçınılmaz Şok Grubu) ilk önce bir koşumla zapt edilerek yerleştirilmişlerdir, böylece kıpırdamaları zorlaşmıştır ve ayaklarına verilen habersiz ve hafif acı veren şoka maruz kalırlar. Ne yaptıkları önemli değildir, şoka maruz kalmaktan kurtulamazlar. Grup B köpekleri(Kaçınılabilir Şok Grubu) de zapt edici bir koşumla yerleştirilmişlerdir ve Grup A'daki köpeklerle benzer bir muamele görmüşlerdir. Fakat bu grup köpekleri, şoktan, kafalarının çok yakınına yerleştirilen ufak panellere basarak kurtulabilecek durumdadırlar. Grup C köpekleri (kontrol grubu) koşumda herhangi özel bir muameleye maruz kalmamıştır. Daha sonra bütün gruplar Solomon tarafından kullanılana benzer bir kaçınma-sakınma kutusuna yerleştirilmişlerdir. Köpekler, uyarı duyulduktan sonra 10 saniye içinde bariyerden atlayarak şoktan kurtulabilirler. Seligman ve meslektaşları Latency'i yani uyarı başlamasından karşı tarafa atlamaya kadar geçen süreyi ölçmüşlerdir.

Şu açıktır ki B ve C grubundaki köpekler beklenen şekilde tepki vermişlerdir. Tepkileri normal olmuştur ve birkaç denemeden sonra bariyeri aşıp acıdan kurtulmayı hızlı bir şekilde öğrenmişlerdir. A grubundaki köpekler (koşumlarında kaçınılmaz şok olanlar) çok daha az başarılı olmuşlardır. İlk başta davranışları diğerlerininkiyle aynıdır. Solomon'ın deneyindeki köpeklerin yaptığı gibi koşarak aynı panik davranışını sergilemişlerdir. Bu çılgın davranıştan yaklaşık 30 saniye sonra durmuşlar ve kafesin bir köşesine yatarak ağlamışlardır. Bariyerden atlamaya teşebbüs etmemişlerdir. Aslında çoğu köpek vazgeçmiş ve şoktan kurtulmak için çaba harcamayacak görünmüştür. Sadece bölümlerinde kalmış ve cezalarını çekmişlerdir.

Seligman bu vazgeçme olgusunu "öğrenilmiş çaresizlik" olarak adlandırmıştır ve bu acayip davranışın, kendilerini kontrol edilemez bir çevredeymiş gibi algılayan depresyondaki insanların davranışına benzetmiştir. Seligman'a göre birçok depresyonlu insan da içinde bulunabilecekleri herhangi bir duruma kendilerini teslim ederek vazgeçmiş bir şekilde gözükürler. Depresif bozuklukların tarif edilmesi birçok araştırmayı teşvik etmiştir. Bu noktaya kadar, algılanılmış kontrol eksikliği fikri, insan depresyonun bir karakteristiği olarak deneysel olarak sergilenilmemiştir.

Seligman, öğrenilmiş çaresizlik modelinin temel terimini çok basit bir şekilde ifade etmiştir: "Bir kişi veya bir hayvan, kendi tepkilerinden bağımsız bir sonuçla karşı karşıya kaldığında, sonucun kendi tepkilerinden bağımsız olduğunu öğrenir."Eğer bir sınava geç saatlere kadar çalışıp da beklediğinizden çok daha düşük bir not aldıysanız bu duyguyu hissetmiş olabilirsiniz. Aldığınız not, sınava hazırlanmak harcadığınız çaba ve zamana bağlı değildir. Hayal edebilirsiniz ki, eğer bu tür koşulsuz sonuç tekrar tekrar meydana gelecek olsaydı, oldukça cesareti kırılmış hisseder ve eninde sonunda depresyona girerdiniz.
İnsanlar genellikle, yaptıklarının takip eden sonuçlarla ilgili olduğunu varsayarlar. Bu varsayımı, tepkilerini ona göre seçerek sonuçları kontrol etme teşebbüslerinde kullanırlar. Eğer, tepkilerinin herhangi bir düzenlilik derecesinde beklenen sonucu getirmeyi başaramadığını fark ederlerse, muhtemelen çevrelerinin belirli yönlerinin kontrolünü kaybettiklerini düşünürler. Öğrenilmiş çaresizlik teorisini destekleyen psikologlar, bu algılanmış kontrol eksikliğinin (kontrol kaybı) bazen klinik depresyonla sonuçlandığını iddia etmişlerdir.

Seligman'ın öğrenilmiş çaresizlik kuramı, sadece depresyonun sebepleri için akla yatkın açıklamalar sağlamakla kalmaz ayrıca tedavisine ve önlenmesine ilişkin önerilerde bulunur. Seligman, öğrenilmiş çaresizliği tedavi etmeye ilk nasıl başladığını, yani köpekleri şoku aldıkları bölümden güvenli olan bölgeye geçmeye nasıl teşvik ettiğini şöyle anlatır:
"İlk önce bariyeri kutudan çıkarttık, böylece köpek eğer seçim yaparsa güvenli tarafa atlayabilirdi ama sadece orada yattı. Ondan sonra ben kutunun diğer tarafına girdim ve köpeği çağırdım ama yine sadece orada yattı. Köpekleri acıktırdık ve güvenli tarafa salam attık, ama köpek hala orada yatmaya devam etti. Biz bütün bu prosedür ile, köpeği şok boyunca tepki vermesi ve böylece verdiği tepkinin şoku kapattığını görmesi için kandırmaya çalışıyorduk. Sonunda, çaresiz köpeklerimizden birini, bir davranış terapisti olan ve "Eğer böyle bir hastam olsaydı, ona gitmesi için süratli bir tekme atardım" diyen James Geer 'e gösterdik. Geer haklıydı; bu tedavi çaresiz köpekler ve sıçanlar üzerinde her zaman işe yarar. Yani, tepki için köpekleri zorlamalıydık, -eğer gerekirse tekrar tekrar- ve böylece bölümü değiştirmenin şoku kapattığını gösterirdik. Bunun sonunda, köpeklerin boyunlarına uzun tasma kayışları taktık ve bariyeri kaldırarak, uyarı ve şok boyunca köpekleri kafesin içinde ileri ve geri sürükledik. Diğer tarafa geçmek şoku kapattı. 25'ten 200'e kadar ki sürüklemelerden sonra bütün köpekler kendi başlarına tepki vermeye başladılar."
Bu tartışmadan görebiliriz ki, insan olmayan deneklerle yapılan araştırmalardan, insan davranışının belirli yönleri hakkında sonuçlar çıkarmak mümkündür. Psikologlar, kontrollü laboratuar deneylerinde köpekleri, sıçanları veya diğer hayvanları denek olarak kullanan araştırmalarla insan davranışı hakkındaki bütün soruları kesinlikle cevaplayacaklarını iddia etmezken, bazen benzerlikler çıkabilir ve bunlar faydalı olabilir. Öğrenilmiş çaresizlik deneyi buna bir örnektir. Şu açıktır ki, çoğu deneysel sonuç önceden kolayca tahmin edilemez. Aslında çoğu bulgu sağduyudan beklenebilecek olanla zıttır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Öğrenilmiş Çaresizlik" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Tuncay MATIR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Tuncay MATIR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Tuncay MATIR'ın Yazıları
► Öğrenilmiş Çaresizlik Psk.Ecem DOĞANAY PIÇAK
► Öğrenilmiş Çaresizlik Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
► Öğrenilmiş Çaresizlik Psk.Saadet ELEVLİ
► Öğrenilmiş Çaresizlik Psk.Nur GEZEK
► Öğrenilmiş Çaresizlik Yaşamak Psk.Dnş.Onur AKKOCA
► Öğrenilmiş İyimserlik Psk.Gözde EMİK AKSOY
► Öğrenilmiş Güçlülük Nedir? Dr.Psk.Dnş.Ayşe Devrim BURÇAK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Öğrenilmiş Çaresizlik' başlığıyla benzeşen toplam 13 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Dikkat Eksikliği Nisan 2018
◊ Aile Terapisi Nisan 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


12:48
Top