2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Başarmak Yapılan Eylemin Finalidir
MAKALE #3237 © Yazan Dr.Gökhan ÜRKMEZ | Yayın Haziran 2009 | 6,011 Okuyucu
Siz finali yaşamak için yola çıktığınızda, yol boyunca yaptığınızın dik durabilmesini sağlayacak temelleri sağlam atmalısın. Aksi halde finali göremez, görseniz bile görmekle kalır sürekliliğini sağlayamazsınız.

Hayatınızın hangi döneminde, hangi düzeyde yâda koşulda olursa olsun, başarı zirvede sürekliliğinizi sağladığınızda gerçekleşir.

Çok çalışkan bir politikacı, hırslı bir sporcu veya geleceği gören bir yönetici de olsanız, çıktığınız yolda argümanlarınız yetersiz ise bir süreklilik sağlayamazsınız.

Verdiğim seminerlerde ve kişisel danışmanlıklarımda, çok sık kullandığım bir yöntem vardır. Ulaşılmak istenen hedef ne olursa olsun ona bir tanımlama getiririm. Tıpkı gebelikte olduğu gibi. Gebe bir kadın birazcık gebe olamaz, ya gebedir, ya da gebe değildir. Durumu tanımlamak hedefe giderken başarmanın ilk adımıdır.

Bu tanımlama bize bir eylem planı yapmamızı hatırlatır, kendimizi bu yolla motive eder, beklentilerimize ulaşacağımıza olan inancımızı artırırız.

Dünyada ve özellikle ülkemizde yaşanan büyük kriz her alanda ve özellikle rekabetçi iş dünyasında farklılık yaratan insan ve düşünceleri sivriltirken, ortaya çıkan bu yenidünya görüşü birtakım yeni terimlerinde doğuşuna neden olmuştur. Motivasyon yâda Yüksek Performans.

Artık bilinen odur ki, bir hedefiniz varsa o hedefe gidebilmeniz için mutlak rakipleriniz de olacaktır. Sizin için seçtiğiniz hedef başkaları içinde keşfedilmiş bir alanda olabilir. Burada kazanmak ve sürekliliğinizi sağlamak için, rakiplerinizden daha iyi bir performans ve önemlisi başarmaya dair bir motivasyonun içinde olmanız gerekmektedir.

Politik arenada kitleleri arkasından sürükleyecek bir yerel yönetici yâda bir milletvekili olmak için olmazsa olmazınız, bilgi ve becerilerinizin yanında, o kalabalıkları harekete geçirecek bir duruşunuz, kitleyi size bağlayan cümleleriniz ve mutlaka kişisel alanlarına saygı göstererek kuracağınız bedensel temasınız olması zorunluluğudur.

Bunları sağlamak için seçim dönemini seçmekse en büyük yanlıştır. Çünkü o sırada ulaşmak istediğiniz kitlenin yine ulaşmak istediğiniz bilinçaltı kendini, gelen seçim uyarıları ile korumaya alır. Reklam ve sinema sektörünün sizi en korumasız zamanda en korumasız yerde, evinizde pijamalarınızla rahat koltuğunuzda otururken yakalamayı amaçlamaları bu nedenledir.

Henüz seçmenin aklında oy kullanmakla ilgili bir düşünce yokken, yapacağınız yakın temas ve sohbetler sizin ona olan yakınlığınızı, kurduğunuz cümlelerdeki sihirli kelimelerle bir kan bağı kurmanızı sağlayacaktır.

Artık ne dünya 80 li yıllardaki dünya nede seçmen 80 li yıllarda ki seçmen. Kazanmak ve belirlediğiniz hedefinize ulaşabilmeniz için mutlaka onları ikna etmelisiniz. İkna etmek içinde yakınlaşmalı, iç dünyalarına bilinçaltlarına reddedemeyecekleri telkinler göndermelisiniz. Tıpkı Birleşik Devletlerde seçimi kazanan Obama gibi.

Çok uzun sayılmayacak yıllar önce, başlarına çuval geçirilerek ağaçlarda asılan siyah insanlar bugün kendilerini asan o beyaz düşüncelerce iktidar yapıldılar.

Siz buna belki Derin Devlet belki başka bir isim verebilirsiniz. Yapılanı doğru ya da yanlış olarak adlandırabilirsiniz. Benim vurgulamak istediğim şey bunu sağlayan yöntem. Belirlenen hedefe ulaşılması için yapılan ama bazılarımızın fark edemediği büyük sihirli kelimeler.

Amerikan Doktorlar ve Cerrahlar Derneğinde yayınlanan bir makalede; Obama’nın Dr. Milton Erickson tarafından geliştirilen Hipnoz tekniklerini yoğun şekilde kullandığını ve seçim çalışmalarını sadece bu yolla yönlendirerek konuşmalarını hazırlattığını vurgulanmaktadır.

İletişimsel Hipnozun olmazsa olmazı diyebileceğimiz temel bir tekniği “Pacing and leading” kampanyasında kullanarak kitlelerin peşinden yürüyüşünü sağlamıştır.

Bu teknikle, verilmek istenen mesajlar inkâr edilemez gerçeklerin aynı cümle içinde bağlantılandırılmasından oluşur.

Denver’daki konuşmasında Obama “Bu yüzden burada duruyorum” cümlesini tam ondört kez kullanmıştır.

Pacing cümlelerini Leading cümlelerine –ve, -çünkü, -bu yüzden gibi bağlaçlarla bağlanmıştır.
Amerikalıları inandırmak ve peşinden sürüklemek için kurduğu bilinçli cümlelerle onların, Bir değişime ihtiyaçları olduğuna ikna etmiştir.

“Değişime ihtiyacımız var” şeklindeki Pacing cümlesi (inkâr edilemeyecek gerçeği ifade eder) “Bu yüzden” bağlacı ile “Başkanınız olacağım” şeklindeki Telkin cümlesiyle bağlanmıştır.

Ayrıca “Fazla yavaş konuşması, soyut metaforlar kullanması, İmajları değiştirmesi ve yine çarpıcı olan Duygusal tansiyonu yükseltmesi, Obama’yı Başkan yapmıştır.

İstediğimiz şey yönetmek ve bunun için kitleleri ikna edebilmek ise onlara ulaşmak için yapılması gerekenler aslında hiç de zor olmayan bu ayrıntılarda gizlidir.

En sevdiğimiz kanallarla ve en sevdiklerimizle. Bu iki öğe çok önemli, kendimizi güvende hissederek bıraktığımız anlarda yapılmak istenen yapılmaktadır.

Unutmamamız gereken artık topla tüfekle kazanılmayan savaşlar çağında yaşadığımız gerçeğidir. Bir toplumu ele geçirmek kültürünü benliğini kimliğini bozmak milyarlarca dolarlık silah sanayinin yapamadığını birkaç yılda yaparak hedefi yakınlaştırır.

Anlattıklarım hayal ürünü ya da benim bulduğum bir mucizevî bakış açısı değil bilimin ve insanlık tarihinin oluşumundan beri var olagelmiş gerçeklerdir.

Kızılderililerin, “Kelimeler” bir KARA BÜYÜ dür, nitelendirmelerinin sebebi budur.

Peki, her şey yazdıklarım ve seminerlerde anlattıklarım kadarsa, çevremizde herkes bunu yaptığında bizim farklılığımız ne olacak.

Emin olunuz biz daha başarılı olacağız. Bundan yüz yıl önce insanoğlunun, yüz metreyi koşabildiği süre dakikalarla ifade edilirken, bugün 9.69 saniyede koşuyor olması buna en iyi örnektir.

Yaptığınız işte size zorlayacak bir rakibiniz varsa, o zaman siz daha iyisini yapmaya koşullandığınızda bunu yaparsınız. Yaptığınız şeyin sınırı sizin ona inancınızla ilgilidir.

Tarihe bakmak çoğu zaman sıkıcı gelir ama gerçeklerde yaşanmış doğrulardan örnek almayı zorunlu kılar.

Wright kardeşler 1871 de yaptıkları bir planörle uçtuklarında bunun kendileri ve insanlık için ne denli bir adım olduğunu biliyorlardı. Yaptıklarına inançları tamdı. Hepsinden önemlisi de çevrelerinde yaptıklarına inandırdıkları ve bu mucizeyi alkışlamalarını sağladıkları insanlar vardı.

Bizde ise bunun tam tersi bir örnek, yaklaşık 150 yıl öncesinde 1632 yılında yaşandı. Hezarfan Ahmet Çelebi, kuşkanatlarına benzer bir mekanizmayla, insanların kuşlar gibi gökyüzünde uçabileceğine kendini inandırdı böyle bir hedefe ulaşmak için çalıştı. Galata Kulesinden kendini boşluğa bıraktığında ve hayalini gerçekleştirdiğinde bu hayalin havacılık tarihinin en büyük adımı olduğunu sadece kendisi yaşadı, çevresindekilere başarısını anlatamadı.

Yaptığımız iş her neyse önce buna biz kişisel olarak inanmalı sonrada bu inancı etrafımızdakilere aktarmalıyız.

Ekonomi yâda sosyal alanda bir karşılaştırma yapılacaksa hep baktığımız şey “gelişmiş ülkeler” cümlesidir. Kurtuluş Savaşı gibi büyük bir inanç tarihini atlar ve kendimizi zayıflatacak o cümleyi kurarız. Bunlar aslında bize onların öğrettiği bir yavaşlama telkinidir. Tıpkı çocuğunun yemeği üzerine dökmesinden kaygılana annenin “dur ben yediririm sana yemeğini, sen dökersin” demesi gibi. Anne farkında olmadan çocuğunun bilinçaltına şu telkini aşılar “Sen yapamazsın beceriksizsin bırak ben yapayım”. Bu telkinle büyüyen çocuk yalnız kaldığında iş kurduğunda hayata atıldığında hep arkasından bir el onu kontrol eder ve çeker. Kendini yetersiz ve başarısız hissettirir.

Biz eğer, kendimize yeterince güvenemez, hedeflediğimiz noktanın çok yukarılarda olduğuna inanırsak, bunu da başkalarına hissettirir onlardan da onayını duyarsak, sonuçta “Adım Hıdır elimden gelen budur” la kendimizi kurtarırız.

Başarılı dediğimiz, hayranlık ve kimi zaman kıskançlıkla baktığımız insanlarda olup bizde olmayan şey onların; zihinsel becerileri sayesinde düşünce ve duygularını kontrol edebilen, zor anlarda bile soğukkanlı kalabilen, kaygı ve endişe duymadan, şartlar ne olursa olsun elinden geleni yapmaya çalışan, gücünü tam anlamıyla kullanan, kapasitelerini yapabileceklerine olan inançlarıyla artıran kişilerdir

Onlar kendilerine çok inanır ve güvenirler. En önemlisi kendilerine değer verirler. Yüksek özgüvenleri, yaratıcılık için gereken heyecan ve cesaretin doğmasına neden olur. Böylece kendilerine ulaşılması güç hedefler koyarlar. Hedefe odaklanırlar. Stratejiler belirler sürdürür ve ulaşırlar.

Geleceği önceden hayal ederler. “Ben bu kentin Belediye Başkanı, Milletvekili olacağım” derler. Hayal etmek gerçekleştirmenin ilk adımıdır. Tıpkı Hezarfen gibi. Sonra bu hayallerini paylaşırlar ve bu sayede sürekli tekrar yaparak inançlarını pekiştirir yol haritalarını çıkarırlar. Seçime çeyrek kala yapılan koşular asla mutlu sonla taçlandırılmazlar.

Mağlubiyet yâda eleştiri onlar için besin kaynağıdır. Ders çıkarırlar. Başkalarının deneyimlerinden faydalanır hataları önlemeyi bilirler.

Kendilerini sever ve şımartırlar. Böylece hayatlarında olmaması gereken stresi uzak tutmayı sağlarlar.

İşte o gelişmiş ülkelerin neden gelişmiş olduklarını anlamaya çalışırsak doğruya bir adım daha yaklaşmış oluruz. Bizi yıllardır kandırdıkları cümlelerden kurtulmamız “Düşünüyorsam varım” larla sınırlandırıldığımız felsefenin yalan olduğunu anlamamız ve anlatmamız gerekmektedir. İnsan düşünmediği zamanlarda da var olan yaratılmış mükemmel bir canlıdır.

Kendimizi hafife almadan ve gerçekten tanıyarak aklımızı sadece akıl olarak algılamayıp, zihnimizin öncelikle bir bilinç bölümü olduğunu, Aysbergin görünen kısmı dediğimiz bu bölümle sadece bulunduğumuz yer, oturduğumuz sandalye yâda koltuk, yazdıklarımı okumanıza yardımcı olan kısmı ifade ettiğini bilerek bakarsak sonu olmayan deryaya sahip olduğumuzun farkına da varırız,

Çünkü önemli olan Aysbergin görünmeyen kısmıdır. Zihnimizin derinliklerinde olan, bilinçdışımızı ifade eder. Siz yazdıklarımı okuduğunuzda, yaşamsal faaliyetlerinizin devamı için gerekli olan solunumunuzun sağlanması, hücrelerinizin beslenmesi için gerekli olan kanın pompalanması, bağışıklık sisteminizin güçlenmesi sağlayan büyük güç bilinç dışımızdır.

Yaşamsal olarak zamanımızın büyük kısmını Bilinçli zihnimizle geçiririz. Bilinçli zihnin ilk görevi Analiz etmektir. Duruma bakar, analiz eder, çözüm bulmaya çalışır. Bunlar otomatik gerçekleşir gibi düşünürüz ama değildir.

Telefon çaldığında, “telefonu açmalı mıyım?” gibi soruların cevaplarının otomatik fonksiyonlar olduğunu düşünürüz. Ama karar veren yinede biz oluruz.

Bilinçli zihin analiz ettikten sonra, Zihnin Gerçekçi Tarafı devreye girer. Burada davranışlarımızın nedenleri hakkında bilgileniriz. Eğer yaptıklarımızı neden yaptığımıza dair bir fikrimiz yoksa kaygılı, yorgun, gergin hissederiz. Burada en büyük sorun, davranışlarımızın nedenlerinin asla gerçek olmamasıdır.


Sigara içen birisi, bunun kendisini rahatlattığını söyler ama bilirler ki bu akciğer kanserine giden bir yolun güneşli ve düzlük kısmıdır.

Genelde sigara bağımlıları, kendilerini güvende hissetmek için sigara içer. Ergenliğe adım attıklarında arkadaş grubuna ait olmak isterler. Aidiyet insan için temel ihtiyaçtır. Aile ortamında bu ihtiyacı giderir. Ancak ergen olmaya geçişte artık aile eskisi kadar ona akıllı gelmeyebilir. Onlar her şeyi yanlış yâda eksik düşünüyor olabilir ve güven duygusu alımını bırakır ve arkadaşlarından bunu almaya çalışır. Bu sırada bir arkadaş grubu yoksa bilinçdışı zihin kişiyi tehlikelerden korur, gerekli güvenlik duygusunu almamanın bir tehlike olduğu sinyalini verir. Bu yüzden ikram edilen sigara kabul edilir. Kişi kendini o gruba ait hisseder. İnsanların sigarayla tanışıklık nedenlerinden birisi budur. Aslında sakinleşmekle ilgisi yoktur.

Kısacası gerçek zihnin bize söylediği nedenler genelde gerçek değildir.

Bilinçli zihnin birde İrade Tarafı vardır. “Ben sigarayı bırakacağım ve hiçbir güç tekrar başlatamayacak” deriz. Bunun ne kadar süreceğini biliriz. Bilinçli zihnin Çalışan Hafıza Tarafı, Arabayı nereye bıraktım? Eve giden yolu nasıl bulacağım? Patronumun adı neydi? Gibi günlük ihtiyaçlarımızı karşılayan kısımdır

Bizim asıl ulaşmamız ve bir hedef koyduk ise o hedefi yakalamamız için gerekli olan, yüzyıllardır insanlığın farkında olmadan kullanılmalarına neden olan, insan dediğimiz mucizevî makineyi asıl yöneten yönlendiren kısım, bilinç düzeyimizin altında kalan bilinç dışımızdır ve inanılmaz bir güce sahiptir

Bir bilgisayar gibi çalışan bilinçdışımız, meşhur, zayıf, mutlu veya üzgün olma gibi her şeyi gerçekleştirebilir. Eğer yüklediğimiz programlar ihtiyaçlarımıza uygun değilse sistem bize cevap vermeyecektir.

Uygun cevaplar için uygun programlar yüklememiz gerekir. Yaşadıklarımızla şekillenen bilinçdışımız, her gün yeni verilerle güncellenir.

Bilinçdışımız ne yazık ki, bu programlamayı kendisi değiştirmek konusunda çok güçlü olsa da aynı zamanda tembelde davranır.

Ona verilen olumlu telkinleri yapmaktan kaçınacaktır. Bilinçdışı var olanların olduğu gibi kendini korumasını ister. Olumlu bir telkinin bilinçdışına girmesi en zor olanıdır. Aksine olumsuz bir telkin çok çabuk kabul görür ve hayata geçirilir. Çünkü olumsuz telkinin kabulü için bir çabaya gerek yoktur ve dediğimiz gibi bilinçdışı oldukça tembeldir çalışmayı sevmez.

Onu ikna etmemiz için zamanlamayı çok iyi ayarlamalı gerçekleri ona sunarken karşılığını ondan talep edeceğiniz hissine kapılmamalıdır.

Önünüzde bir hedefiniz varsa ve bu hedef için sürenizi, yapacaklarınızı, ulaşmak istediğiniz insanların bunu kabullenebileceği zamanlarda ve yöntemlerle yapmalısınız.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Başarmak Yapılan Eylemin Finalidir" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Gökhan ÜRKMEZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Gökhan ÜRKMEZ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Dr.Gökhan ÜRKMEZ
İzmir
Doktor "Diğer Doktorlar"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi19 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Gökhan ÜRKMEZ'in Yazıları
► Kanda Yapılan Gebelik Testi  Op.Dr.Kutlugül YÜKSEL
► Şeker Hastalığında Yapılan Testler ÇOK OKUNUYOR Prof.Dr.Metin ÖZATA
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Başarmak Yapılan Eylemin Finalidir' başlığıyla benzeşen toplam 41 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Sağlıkta Etkin İletişim Aralık 2009
► Bilinçaltımız Mart 2009
► Spor ve Başarı Aralık 2008
► Çocuklarda Saldırganlık Aralık 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:34
Top