2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Post-Core Sistemler
MAKALE #3581 © Yazan Dr.Dt. Mert Kafkas ŞAHİN | Yayın Eylül 2009 | 37,813 Okuyucu
Etkili bir travmayı veya derin bir dentin çürüğünü takip eden enflamasyon sonucu pulpalarının irreversibl zarar görmesi ile endodontik tedavi gören dişler, vital dişlerle karşılaştırıldığında mekaniksel olarak daha zayıf ve fraktüre daha yatkındırlar. Buna neden olarak, Huang ve ark. vital pulpadan sağlanan nemin eksikliğini ve sonrasında ortaya çıkan kırılganlığı gösterirken, Sedgley ve Messer diş yapısının önceki restorasyonlar, çürük ve endodontik tedavi için giriş kavitesi hazırlanması sonucu aşırı derecede kaybedilmesini ileri sürerler.

Bu dezavantajlarından dolayı, devital dişlerin geride kalan yapısını koruyan, estetik ve fonksiyonel açıdan devamlılığını sağlayan dayanıklı bir restorasyona ihtiyacı vardır. Fakat, bu durumdaki dişlerin prognozu, restorasyon için kullanılan materyallerden çok sağlam biyomekanik prensiplerin uygulanmasına bağlı olduğundan, geride kalan diş yapısının değerlendirildiği özel bir planlama gerektirir. Buna göre eğer, geride kalan supragingival diş yapısı son restorasyon retansiyonu için yeterli ise, kalan dentinden destek alınarak full estetik kron yapılabilir. Fakat klinik kron yapısının geniş horizontal kaybında kökten destek alan bir uygulama gereklidir. Bu gibi durumlarda diş hekimliği pratiğinde kullanılan yöntem, post-core sistemidir. Burada Post, geride kalan diş yapılarının desteklenmesi ile core altyapıya destek ve tutuculuk sağlamak için diş kök kanalının içine yerleştirilen kısmı, Core ise post yapı üzerinde, estetik kron yapımı öncesi kayba uğramış koronal diş dokularının diş preparasyonu şeklinde hazırlandığı kısmı ifade eder.

POST ENDİKASYONLARI

1.Endodontik tedavi sonrasında pinli restorasyon, undercut, tutucu oluklar, yardımcı kaviteler yardımıyla veya kronla onarılamayacak oranda geniş koronal diş kayıplarında,
2.Periodontal desteği zayıf dişlerde kron/kök oranının endodontik stabilizatörlerin kullanımıyla güçlendirilmesi gerektiğinde,
3.Overdenture uygulamalarında, bar ve stud ataşmanların köklerle retansiyonunda post uygulama endikasyonu vardır.


Postların sınıflandırılması
Postlar, elde edilişlerine göre döküm ve prefabrik, materyal içeriğine göre ise metalik ve non metalik olarak sınıflandırılırlar. İlk kullanıma girdiği yıllarda sadece metalik yapıda olan postlar, gelişen dental teknoloji ve değişen hasta beklentileri sonucu günümüzde prefabrike olarak non metalik çeşitli formlarda da bulunmaktadır.
I. Metalik postlar:Metalik postlar, kullanıma girdiği andan günümüze kadar hakkındaki sayısız araştırma ve inceleme sonucu özellikleri (retansiyon, direnç, ebat) sürekli geliştirildiği için kendini ispatlamış olan ve klinisyenler tarafından rutinde hala sık kullanılan post çeşitleridir. Günümüzde biyouyumluluk sorunları, zamanla korozyon oluşturmaları, diş yapısına bağlanamamaları, estetik olmamaları ve başarısızlık durumunda sökülebilmelerinin çok zor olması gibi dezavantajları nedeniyle yerini yavaş yavaş non metalik postlara bırakmakta olan metalik postlar, döküm ve prefabrik olmak üzere ikiye ayrılırlar.

1) Döküm postlar: Prepare kök kanalından direkt veya indirekt teknikle, laboratuar ortamında döküm metalden elde edilen post tipidir. Dökümlerinde kullanılan metaller genelde tip III veya IV döküm altını, bakır, gümüş ile az miktarda palladyum, platin veya çinkodur. Bu tip postlar çok az diş yapısının geride kaldığı anterior dişlerde ve aşırı derecede koniklik gösteren, geniş veya düzensiz kanallı ve paralel kökleri olmayan posterior dişlerde tercih edilir. Ayrıca, aynı arkta birden fazla post yerleştirmek gerektiğinde, ölçü alınıp laboratuarda postları hazırlamak daha ucuz bir yöntem olduğundan, üzerine gelecek core yapının posta göre açılandırmasının değiştirilmesi gerektiği durumlarda prefabrike postlar bükülemediğinden ve dişeti sıvısının kontrol edilemediği vakalarda da döküm post kullanımı tercih edilir.
Döküm postların avantajları, genelde kanal içinde küçük bir preparasyon gerektirmesi ve kanal konfigürasyonuna tam uyan şeklin elde edilebilmesidir. Bu yüzden, oklüzal kuvvetleri daha iyi transfer ederler. Yine de kanal içerisinde undercutların kaldırılmasına özen gösterilmeli ve vakaya uygun ilave şekillendirmeler yapılmalıdır. Ayrıca postun simantasyonu sırasında siman kaçış yolu hazırlandığında, yerleştirme işlemi süresince ileride fraktür oluşumuna neden olabilen fazla stres oluşturmazlar.
Bu tip postlar yıllarca post-core restorasyonlarda üstün başarı oranı nedeniyle altın standart olarak kabul görmüştür. Hatzikyriakos ve ark. 150 hastadaki 154 adet döküm postları uzun dönemli inceledikleri araştırmalarında, 3 yıl sonunda % 93 oranında başarı oranı tespit etmişlerdir.
Yıllarca kullanımda kalmasının en önemli sebebi kanala tam uyumlu olması nedeniyle gösterdiği fraktür direncidir.
Sirimai ve ark., 6 farklı metalik ve non metalik post ile tedavi edilmiş dişlerdeki vertikal kök fraktürünü inceledikleri in vitro çalışmalarında, döküm postların diğer 6 grup içerisinde en iyi fraktür direnci gösterdiğini belirtmişlerdir.
Yaman ve ark. da , endodontik tedavi yapılan maksiller santral kesicilerde yaptıkları üç boyutlu sonlu element analizinde, en iyi direnç sonuçlarını döküm altın postların verdiğini belirtmişlerdir.
Stockton ve Williams ise, yaptıkları bir in vitro çalışmada, normal fonksiyon esnasındaki kuvvetler altında, non metal postların metal postlara oranla daha az güçlü olduğunu ve bu tip postların yeterli koronal dentin kaldığında ve geride kalan diş yapısı ile iyice desteklendiğinde kullanılması gerektiğini, aksi taktirde orta seviyeden aşırı diş kaybına varan durumlarda döküm post kullanılması gerektiğini belirtmişlerdir.
Döküm postların dezavantajları ise, paralel yüzlü postlara oranla daha az retantif olmaları ve oklüzal yük transferinde kama etkisi oluşturabilmeleridir. Bu etki, oklüzal kuvvetlerin postun konik şekli nedeniyle kökte zamanla vertikal kırığa sebep olması olarak tanımlanır. Bu etkiyi engellemek için yaklaşık 1,5-2 mm uzunluğunda metal bir bant (ferrule) dişin etrafına yerleştirilip, bilezik gibi sarılarak kama etkisi ve post yerleştirme esnasında oluşan lateral kuvvetler ortadan kaldırılır.
Akkayan ve Caniklioğlu, maksiller kanin dişlerde yaptıkları bir çalışmada, döküm postların, prefabrike paralel ve konik postlarla oklüzal yükler karşısındaki durumlarını karşılaştırmışlar ve daha yüksek yüklenmelerin prefabrike postlarda oluştuğunu, kuvvet kademe kademe artırıldığında döküm postlarda vertikal kök fraktürü, prefabrike postlarda ise horizontal derin kırıklar oluştuğunu belirtmişlerdir.
Kern ve ark. ise, santral keser dişlerde yaptıkları araştırmalarında, döküm postlardaki uzun dönemli başarısızlık nedeni olarak vertikal kök kırıklarını göstermişlerdir.
Martinez-Insua ve ark. da, tek köklü premolar dişlerde döküm paralel postları, non metal postlarla karşılaştırmışlar ve döküm postların çok daha yüksek fraktür yüklerine dayandıklarını fakat zamanla oluşan fraktürlerin geniş boyutta ve onarılamaz olduğunu belirtmişlerdir.
2)Prefabrik Metal Postlar:Prefabrik metal postlar, devital dişlerde restoratif işlemleri hızlandırmak amacı ile geliştirilen ve farklı dizaynlarda üretilip, her birinin kendine özgü avantaj ve dezavantajları olan post çeşitleridir. Günümüzde prefabrik metal post uygulamalarının daha basit olması (kanal ebadına uygun bir postun seçimi ve post boşluğuna uyum sağlayacak minimal düzeltmeler ile), çoğu zaman tek seansta sonuç alınabilmesi ve laboratuar işlemlerinin aradan çıkarılması nedeniyle de daha ucuz olması kullanım nedenleridir. Genelde yuvarlak enine kesitli kök kanalları olan ve koronal kısımda daha fazla diş yapısının geride kaldığı küçük ebatlı dişlerde prefabrik metalik post kullanımı endikedir.
Prefabrike metal postlar şekil olarak konik veya paralel, yüzey özellikleri olarak düz, dişli veya yivli ve metalik içerik olarak da titanyum, paslanmaz çelik, krom-nikel, altın-platin veya pirinç alaşımlarda bulunmaktadır. Ayrıca pasif ve aktif olmak üzere iki ana sınıfa ayrılırlar. Burada pasif, postun kanal içerisinde yapıştırıcı siman yardımıyla kanal duvarlarından mümkün olduğunca çok destek alarak işlev görmesini, aktif ise postun kanal içi dentine yivleri tutturulmasını veya vidalanmasını ifade etmektedir.
Pasif konik postlar: Bunlarda kendi içinde düz yüzeyli ve dişli olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Pasif konik post, doğal kanal şeklini en iyi taklit eden post olduğundan mümkün olduğunca en az kanal içi dentin kaldırılır, böylece fraktüre en iyi direnç sağlanır. Yine de, konik şeklinden dolayı, en az retansiyon sağlar. Aksiyal retansiyon için uygun kanal uzunluğu olduğunda (8-9 mm) ve kanal konik şekilli olmadığında, bu tür post en uygun seçimdir. Özellikle, ince, kırılgan ve konik şekilli kanallarından dolayı premolar dişlerde kullanımı endikedir. Piyasadaki çeşitlerinden bazıları, Stres-Free Post (Denovo), Endo-Post (Kerr), Anterior Post (Medidenta), C-I Post (Parkell) dur.
Pasif paralel postlar: Yine düz yüzeyli ve dişli olmak üzere iki gruba ayrılan pasif paralel postlar, konik posta göre daha yüksek retansiyon gösterir. Bununla birlikte, retansiyondaki artış için biyolojik bedel ödenir, yani konik şekilli kanal içi diş yapısı paralel posta uyması için kaldırılmalıdır. Bu yüzden bu tip postlar, yalnızca, artmış retansiyona ihtiyaç olması ve apikal 1/3 te kök bütünlüğünü tehlikeye atmayacak bir paralel kanal boşluğu preparasyonu durumunda tavsiye edilmektedir. Piyasadaki çeşitlerinden bazıları, ParaPost (Whaledent), Versadowel (Dental Power), Secure (Den-Mat) dır.
Aktif postlar: Pasif postlarla kısa kanallı dişlerde artmış retansiyon ihtiyacı karşılanamadığı durumlar, aktif postlar için uygun endikasyonlardır. Piyasadaki çeşitlerinden bazıları, V-Lock (Brassaler), Flexipost (Essential Dental Systems), Dentatus (Weismann) dur.
Fox ve ark., metalik prefabrike post sistemlerindeki post fraktürlerinin teknik ve materyallerin durumu ile ilgisini araştırdıkları bir çalışmalarında, 84 hastada 5 yıl süreyle 85 adet fraktüre uğramış metal postları incelemişler ve sonuçta, öncelikle maksiller lateral kesicilerin, daha sonra maksiller santral kesicilerin en büyük risk grubunu oluşturduğunu, ağızda çok sayıda dişin mevcut olmasının veya uygun bir post uzunluğunun varlığının fraktür oluşumuna karşı koruyucu olmadığını tespit etmişlerdir. Ayrıca, en sık fraktüre uğrayan post şeklinin paralel post olduğunu ve yüksek oranda apikal lezyon varlığının da bu tip fraktüre postlarda izlendiğini belirtmişlerdir.
Sahafi ve ark., ise post şekli ve yüzey işlemesinin post retansiyonu üzerine etkileri hakkında yaptıkları çalışmalarında, paralel metalik postların konik postlara oranla çok daha fazla retansiyon gösterdiğini ama kumlama, silanlama gibi yüzey işlemelerinin retansiyona her zaman pozitif bir etki oluşturmadığını tespit etmişlerdir.
Albuquerque ve ark., çeşitli anatomik şekil ve materyalin endodontik tedavili maksiller santral kesici dişlerdeki stres dağılımını inceledikleri araştırmalarında, materyal içerik olarak paslanmaz çelik ve titanyum postları, şekil olarak da paralel ve konik dizayndaki postları incelemişler ve post şekillerinin stres dağılımında göreceli olarak düşük bir etki gösterdiğini ama paslanmaz çeliğin stres dağılımını en iyi yapan materyal olduğunu belirtmişlerdir.
Newman ve ark., endodontik tedavi görmüş dişlerde çeşitli post tiplerinin fraktür direnci hakkındaki araştırmalarında, 3 adet non metal post (FibreKor, LuscentAnchor, Ribbond) ve paslanmaz çelik bir postu (ParaPost), dar ve geniş kanallı toplam 90 adet maksiller santral kesici dişte denemişler ve üniversal yüklenme testleri sonucunda her iki kanal şeklinde de en yüksek skorları paslanmaz çelik postun verdiğini bunu sırayla LuscentAnchor, Ribbond ve FibreKor postların takip ettiğini belirtmişlerdir.
Gallo ve ark. ise rezin simanla simante edilen fiber destekli kompozit postlar ve çinkofosfat ile simante edilen paslanmaz çelik postlar arasındaki gerilme retansiyon kuvvetlerini 40 adet mandibüler premolar dişte karşılaştırdıkları çalışmalarında, paslanmaz çelik postların önemli ölçüde daha yüksek gerilme retansiyon kuvvetleri gösterdiğini belirtmişlerdir.
II.NON-METALİK POSTLAR: Günümüze kadar kullanılan bütün prefabrik postlar sonuçta dentin, metalik post-core ve siman yapıdan heterojen bir bileşim oluşturan metal alaşımlardan ibaretti. Bu heterojen yapılarından dolayı, kök içinde bazı alanlarda kontrol edilemeyen stres yoğunlaşmaları oluşturmaları önemli dezavantajları olmuştur. Assif ve Gorfil ise bu yoğunlaşmanın çoğunlukla kök koronal 1/3 ünde oluştuğunu belirtmişlerdir. Bunu elimine etmek ve estetiği geliştirmek için, endodontik tedavi görmüş aşırı madde kayıplı dişlerin metal içermeyen, dentine benzer fiziksel özellikler gösteren ve fiziko-kimyasal açıdan homojen yapıda materyallerle restore edilmesi temel hedeflerden biri olmuştur. Böylece, kök fraktürü riskinin azalacağı ve dentin ile estetik core yapıya kimyasal bağlanarak, yüklenmelerde daha iyi stres dağılımı ve iletimi oluşturacak olan non metalik post fikri ortaya çıkmıştır.
Bu amaçla, 1980’lerin sonlarında önce Zirkonia esaslı seramik postlar kullanıma girmiş ve yüksek bükülme direnci, estetik özellikler ve biyouyumluluğu ile kısa sürede popüler olmuştur. Daha sonraları ise, Fiber destekli rezin postlar tanıtılmıştır. Bunlar karbon, cam veya quartz fiberler ile güçlendirilmiş olabilmektedir. En son olarak da, konvansiyonel rezin kompozite polietilen katılmış fiber sistemler tanıtılmıştır.

1)Seramik postlar: Tıpta ortopedik implantlar için kullanılan zirkonyum oksit bu tip postların yapımında kullanılmaktadır. Seramik postlar, beyaz renkte, radyoopak ve paslanmaz çelikten bile daha yüksek elastiklik modülüsüne sahiptirler. Dezavantajları ise, metalik postlara oranla daha az fraktür direnci göstermeleri ve dişe yapışma özelliğinin olmamasıdır. Başarısızlık durumunda da arta kalan zirkonia postun kökten çıkarılması çok zor olmaktadır. Ayrıca, seramik postlar rijit yapılarından dolayı, kuvvetleri fonksiyon halinde şok emilimine uğramadan direkt olarak diş arayüzüne iletmekte, bu yüzden de Ichikawa ve ark. da belirttikleri gibi karbon fiber postlarla karşılaştırıldığında daha fazla kök fraktürlerine yol açabilmektedir. Piyasada bulunan çeşitleri, Cosmopost (Ivoclar-Vivadent, ABD) ve Cerapost (Brassaler, ABD)’ dur.

Rosentritt ve ark., titanyum, zirkonia ve fiber destekli postlarla endodontik tedavi görmüş dişlerdeki fraktür gücünü inceledikleri çalışmalarında, zirkonia postların titanyum postlara, her ikisinin de fiber destekli postlara oranla daha üstün olduklarını belirtmişlerdir.
Asmussen ve ark. yaptıkları bir çalışmada ise, zirkonia, titanyum ve karbon fiber postların bükülme ve elastiklik sınırlarını incelemişler ve zirkonia postların diğerlerine göre çok üstün özellikler gösterdiğini belirtmişlerdir.
Estetik açıdan anterior bölgede, kompozit veya seramik core yapılar ile kullanılabilir. Fakat ışığı kırma ve yansıtma üstünlükleri ve ayrıca seramik post ve estetik son restorasyon ile daha sağlam bir bütünlük oluşturması nedeniyle seramik core önerilmektir.

Michalakis ve ark., döküm ve titanyum metalik postlar ve zirkonia postlar üzerine tüm seramik kronlarla kaplanan anterior bölge dişlerinde, estetik açıdan ışığı yansıtmadaki ve kırmadaki üstünlükleri nedeniyle zirkonia postların kullanımını önermişlerdir.

Butz ve ark., zirkonia postların ısı-preslenmiş seramik core yapılar ile kullanılmasının kompozit core yapılara göre fraktüre karşı direncinin daha iyi olduğunu tespit etmişlerdir.

Hochstedler ve ark., 64 adet maksiller santral kesicilerde yaptıkları bir çalışmada, zirkonia post ve kompozit core ile zirkonia post ve ısı ile preslenmiş seramik core yapı ve titanyum post-kompozit core yapılar arasında fraktür direncini yüklenme, çiğneme ve ısı yüklenmesi testleri ile incelemişler ve zirkonia post-kompozit core yapı ile titanyum post-kompozit core yapıda % 93,8, zirkonia post-ısı presli seramik core yapıda ise % 100 başarı oranı tespit etmişlerdir.

Paul ve Werder, 4 yıl boyunca 79 adet zirkonia post+ direkt kompozit core, 34 dişte de zirkonia post + indirekt cam-seramik core ile restore edilmiş dişleri takip ederek, kompozit core taşıyan grupta hiç başarısızlık olmazken, cam seramik core uygulanan grupta retansiyon kaybına bağlı 42. aydan itibaren toplam 3 başarısızlık bulgulamışlardır.

2)Fiber destekli rezin postlar: Fiber içerikleri % 35-65 arasında değişir ve daha yüksek fiber içerik, postun daha rijit olmasına neden olmaktadır. Fiberler, epoksi veya polyester rezinler ile birbirine bağlanır. Bu tip postlar karbon, cam ve quartz fiber olarak üçe ayrılırlar.

Karbon fiber postlar (CFP), postlar dişe bağlanabilirler ve dentine benzer rijiditeye sahiptirler. Bu nedenle metalik postlara göre daha esnektirler, stresleri emerek kök fraktür riskini azaltırlar. Ayrıca, Karbon fiber postların başarısızlık durumunda sökülmeleri kolaydır. Dezavantajları, siyah rengi ve radyografik teşhisini zorlaştıran radyolusensliğidir. Yüzeyi pürüzlendirilmiş versiyonları, düz yüzeyli olanlara göre daha fazla esnektir. Son yıllarda, siyah rengini gizlemek için, Karbon fiber postlar beyaz zirkonia ile kaplanmıştır. Bu çeşitleri, fiziksel özellikler bakımından siyah Karbon fiber postlar ile hemen hemen aynıdır. Piyasada bulunan ticari çeşitleri C-Post (Bisco, ABD), Aestheti-Post (Bisco, ABD), CarboPost (Danville Mat., ABD), Corepost

Yapılan çeşitli araştırmalar ile Karbon fiber postların bağlanma kuvvetlerinin artırılması amaçlanmıştır.

Triolo ve ark., yaptıkları bir çalışmada, Karbon fiber postlara bağlanma gücünün air-abrazyon ile arttığını tespit etmişlerdir.

Da Silva ve ark. ise, Karbon fiber postlar için post boşluğu hazırlanması esnasında bağlanma kuvvetine 4 farklı maddenin etkisini incelemişler ve bunun için salin, % 2 klorheksidin jel, EDTA/NaOCl ve ksilen kullanmışlardır. Sonuçta, klorheksidin ve ksilenin bond kuvvetini diğerlerine göre önemli ölçüde artırdığını, fakat korheksidinin düşük toksitesi ve antimikrobiyal aktivitesi nedeniyle avantajlı olduğunu tespit etmişlerdir.

Klinik ömür olarak fiber destekli epoksi rezin postlar içerisinde en umut verici olanı Karbon fiber postlardır.

Ferrari ve ark., Karbon fiber postlar ile döküm postları 4 yıllık bir süreçte incelemişler ve döküm postlarda % 11 başarısızlık bulunurken, CFP lerde hiç başarısızlık tespit edilmemiştir.

Yine Ferrari ve ark., 1304 adet Karbon fiber post uygulanan anterior dişte, 1 yıldan 6 yıla kadar değişen inceleme süresince sadece % 3,2 başarısızlık oranı tespit etmişlerdir.

Mannocci ve ark., retrospektif bir çalışmada, döküm postlarla Karbon fiber postları 3 yıl süreyle klinik olarak gözlemlemişler ve 226 Karbon fiber post’tan sadece birinin post oynaması ile kaybedildiğini ama 194 döküm posttan 10 tanesinin kök fraktürü sonucu başarısız olduğunu belirtmişlerdir.

Asmussen ve ark. ise Karbon fiber postlardaki paralel fiberleri stresleri absorbe etmede ve dağıtmada başarılı bulmuşlardır.

Estetik özelliklerini geliştirmek içinsiyahkarbon fiberler, quartz veya cam fiberlerile yer değiştirilmiştir. Oluşan cam veya quartz fiber postlar beyaz olmaları, translusent yapılarından dolayı ışığı geçirmeleri ve dentine benzer sertlikleri ile birbirlerine çok benzerler. Fakat, quartz fiber postlar, cam fiber postlara oranla yapıca daha güçlüdürler. Piyasada bulunan ticari markalar, quartz fiberler için, Light-post (Bisco), D.T. Light-post (Bisco), Aestheti-PlusFibreKor (Jeneric/Dentron, ABD), VectrisDentorama (Dentorama Svenska, İsveç), LuscentAnchorsCytecBlanco (Hahnenkratt, Almanya), EverStickParaPost Fiber White (Coltene/Whaledent, ABD) ve Reforpost (Angelus, Brezilya)’ dur.

Goldberg ve Burstone, cam fiber destekli post sistemlerin rezin matristeki tek yönlü cam fiberlerden oluştuğunu ve elastiklik modülüsünü tehlikeye atmadan post yapısını güçlendirdiğini belirtmişlerdir.

Akkayan ve Gülmez, 40 adet maksiller kanin dişte yaptıkları bir araştırmada, titanyum, quartz fiber, cam fiber destekli ve zirkonia postları fraktür direnci açısından incelemişler ve sonuçta en dayanıklı grubun quartz fiber destekli postlarda olduğunu, bunu cam fiber, zirkonia ve titanyumun izlediğini tespit etmişlerdir. Ayrıca, fiber destekli postlarda oluşan fraktürlerin küçük olduğunu ve tamir edilebildiğini fakat zirkonia postlarda çok büyük onarılamayan fraktürler oluştuğunu belirtmişlerdir.

Santos ve ark. ise, yaptıkları bir araştırmada, boyutsal germe testi kullanarak çeşitli firmalara ait rezin destekli postları incelemişler ve en yüksek boyutsal germe testi verilerini sırasıyla Light-Post, Dentorama, FibreKor, Vectris, Aestheti-Plus olarak tespit etmişlerdir.

3)Fiber destekli kompozit postlar: Soğuk cam, plazma katkılı polietilen fiber eklenmiş rezin kompozit postlar en son kullanıma giren tiplerdir. Her ne kadar en son teknoloji ile geliştirilmiş olsa da istenmeyen bükülebilirlik ve az direnç özelliği dezavantajıdır. Kompozit materyalin küçük çaplı prefabrike post güçlendirilmesi mekaniksel özelliklerini önemli ölçüde artırmış olsa da döküm metal postlara oranla daha zayıf kalmıştır. Bu tip postlar hakkında çalışmalar henüz az olduğu için klinik olarak önerilmesi için erkendir.

Sirimai ve ark., yaptıkları bir çalışmada, fiber destekli kompozit postların döküm metal postlardan daha zayıf olduğunu ortaya koymuşlardır.

Yine Fokkinga ve ark., 1984 adet dental makale üzerinde MEDLINE ile yaptıkları derlemelerinde, rezin kompozit postların yapılan çalışmaların birçoğunda, döküm ve prefabrike metal postlardan daha düşük yüklenmelerde başarısızlık gösterdiklerini belirtmişlerdir.

(Den-Mat, ABD)’ dir. (Bisco, ABD), cam fiberler için ise, (Ivoclar, ABD), (EverStick, Finlandiya), (Dentatus, ABD),
Post yapıştırma Simanları
Simantasyon, postun hazırlanan post kanalı içerisinde sabitlenmesinde, diş ile post arasında retansiyon artışında ve stres dağılımını olumlu yönde etkilemede bir hayli önemli rol oynadığından kullanılacak siman tipinin seçimi çok önemlidir. Postun kök duvarlarına tutunmasını simanın ilerde su emme, mikrosızıntı, plastik deformasyon ve adeziv özellikleri ile sıkıştırma ve gerilme kuvvetleri etkiler. Ayrıca, karıştırma ve postun yerleştirilmesi esnasındaki sertleşme reaksiyonu süresinceki doğası da simante edilecek bir postun in vivo başarısını etkiler.

Günümüzde rutin olarak post yapıştırmada kullanılan simanlar beş çeşittir. Bunlar, çinkofosfat, polikarboksilat, cam iyonomer, rezin modifiye cam iyonomer ve rezin kompozit simanlardır. Kompomer, nadiren post simantasyonunda kullanılır. Ayrıca, Mineral Trioxide Aggregate (MTA) da post simanı olarak kullanım alanı bulsa da, Vargas ve ark. yaptıkları bir çalışmada MTA’nın önemli oranda retansiyon eksikliği gösterdiğini tespit etmişlerdir.

Polikarboksilat simanlar artan yüklenmeler sonucu plastik deformasyona uğradıklarından, cam iyonomer simanlar uygun sertliğe ulaşana kadar uzun zaman geçtiğinden, ayrıca her ikisi de oral sıvılarda çözündüklerinden, dentine kimyasal olarak bağlanabilmelerine rağmen, ilk seçenek değildirler. Rezin modifiye cam iyonomer simanlar ise, içerdiği hidrofilik rezinler ile yavaşça su emer ve yavaş yavaş simanın genleşmesine neden olur.


Çinkofosfat siman ise, özellikle asidik ortamlarda çözünebilmesine rağmen, uzun yıllar uygun fiziksel özellikleri, ucuz olması ve kolay kullanımı ile post simantasyonunda en mükemmel seçimlerden biri olarak tercih edilmiştir.

Fakiha ve ark., döküm postlardaki farklı simantasyon tekniklerinin etkilerini 24 adet çekilmiş tek köklü dişlerde araştırmışlar ve dişleri 4 gruba bölmüşlerdir. 1. grupta sadece post üzerine siman uygulanmış, 2. grupta siman lentülo ile kök kanalına doldurulmuş + postların üzerine uygulamışlar, 3. grupta siman kanal içine enjekte edilmiş, 4. grupta ise siman kanal içerisine enjekte edilerek lentülo ile kök kanalına yayılmış+post üzerine uygulanmış ve sonuç olarak çinkofosfat siman kullanıldığında en etkili simantasyon tekniğinin 4.grupta uygulanan teknik olduğunu bildirmişlerdir.

Son yıllarda ise, kanal içeriklerinin fazla madde kaybı yapmadan uzaklaştırılması istendiğinde rezin kompozit simanlar tercih edilmektedir. Ayrıca, Junge ve ark. belirttikleri gibi, rezin simanların diğer simanlara oranla belirgin derecede daha yüksek retantif değerleri göstermesi onu popüler yapmıştır. Bu tip simanlar, dişe, metale ve porselene yüksek bağlanma kuvveti gösterir. Kullanımı kolaydır. Ayrıca, dual aktivasyon özelliklerinden dolayı (ışın+kimyasal), sertleşme için ışının her bölgeye ulaşması gerekli değildir. Bu tip simanlar, uygulanmadan önce çeşitli bonding sistemlerle birlikte kullanılır.

Piyasada bulunan çeşitleri, EsthetX (Dentsply, ABD), Luxacore (Zenith, ABD), One Coat Bond (Whaledent, ABD), Build-it (Pentron, ABD), Hi-X (Bisco, ABD), Panavia EX (Kuraray, Japonya)’ dır.

Akal ve ark., çinkofosfat siman (Adhesor Fine) ve rezin simanlar (Panavia EX ve EnForce) ile yapıştırılan prefabrik ParaPost’ların retansiyonuna etkilerini araştırdıkları bir çalışmalarında, rezin siman EnForce ile yapıştırılan postta diğer 2 simandan anlamlı olarak daha fazla retansiyon gösterdiğini, daha sonra yine rezin esaslı Panavia EX, en az retantif değer verenin ise çinkofosfat siman (Adhesor Fine) olduğunu belirtmişlerdir.


Snyder ve ark., 60 haftalık bir deney sonucu tespit ettikleri gibi rezin simanın tüm seramik kronlarla kullanıldığında fraktür riski oluşturmadığını belirtmişlerse de bu siman dikkatle kullanılmalıdır, çünkü seramik kronların fraktürüne neden olabileceği ve post simantasyonunda kullanıldığında da zamanla vertikal kök fraktürlerine neden olabileceği tartışılmaktadır.


Rezin esaslı simantasyon ajanları, karbon fiber ve cam fiber postlara iyi bir adezyon gösterirken zirconia postların simantasyonunda ise tatmin edici bulunmamıştır. Retansiyonu artırmak için, zirconia postlarda yüzey operasyonuna gerek vardır. Zirconia postlarda mikroretansiyon yaratımına rağmen, post ve rezin yapıştırma ajanı arasında adezyon uniform olmamaktadır.


Purton ve Love ise seramik esaslı postların çeşitli simanlarla ve yüzey operasyonu teknikleri kullanıldığındaki retansiyonunu araştırdıkları çalışmalarında, bu tip postları cam iyonomer siman, silan+rezin kompozit ve kumlama+rezin kompozit ile denemişler ve sonuçta silan+rezin kompozit ikilisinin belirli derecede cam iyonomer simandan daha iyi sonuç verdiğini, kumlamanın ise değişik sonuçlar verdiğini, bunun için daha çok araştırma yapılmasının önemini belirtmişlerdir.

Hedlund ve ark. yaptıkları bir çalışmada, zirkonia postların rezin kompozit ile simante edildiklerinde, seramik ve rezin kompozit arası bağın zayıf olduğunu ve daha geliştirilmeleri gerektiğini belirtmişlerdir.

Prisco ve ark. da yaptıkları bir çalışmada, düşük modülüslü elastik polimer rezinle kök kanalı içerisine simante edilen fiber destekli postların metalik postlara oranla mekanik performanslarının arttığını belirtmişlerdir.

Perdigao ve ark ise 32 adet dişte yaptıkları bir araştırmada, zirkonia ve fiber destekli postların değişik yapıştırma ajanları ile birlikte kullanıldıklarındaki bağlanma kuvvetlerini değerlendirmişler ve fiber destekli postların zirkonia postlara oranla hangi tip adeziv sistem kullanılırsa kullanılsın en yüksek değerleri elde ettiklerini tespit etmişlerdir.

Giachetti ve ark. , 40 insan dişinde ışıkla polimerize (Excite+TetricFlow) ve dual polimerize (Allbond2+RelyX ARC) adeziv sistemleri fiber postlar kullanarak karşılaştırmışlar ve en uygun metot olarak dual polimerize sistemi ışıkla ulaşılamayan alanların dahi sonradan polimerize olduklarını için başarılı bulmuşlar ama, apikal alanlarda Excite+TetricFlow sistemin eksik polimerizasyonunun post adaptasyonunu artırabildiği ve bu artmış apikal bağlanmayla kanal duvarları boyunca stresin daha dengeli dağılımının elde edilmesini sağlayabileceğini belirtmişlerdir.

Schmage ve ark. , yaptıkları bir çalışmada, kök kanalının rezin kompozit siman kullanılmadan önce asitlenmesinin etkilerini araştırmışlar ve bunun için konik, pasif bir titanyum post çeşitli rezin kompozit simanlarla karşılaştırmışlardır ve sonuçta % 37’lik fosforik asitle asitlemenin bağlanma kuvvetini artırdığını tespit etmişlerdir.



Post-CORE bAŞARISINI ETKİLEYEN faktörler

Endodontik tedavi görmüş dişlerin restorasyonu için birçok materyal ve post dizayn çeşidinin olduğu günümüzde, klinisyen ayrı ayrı her dişin biyolojik, mekanik ve estetik ihtiyaçlarını karşılamak için post seçiminde özenli olmalıdır. Aşağıda değinilen faktörler klinisyene her diş için en uygun post seçiminde yardımcı olacaktır.

1. Kök uzunluğu: Geride kalan kök uzunluğu, seçilecek post uzunluğunu belirler. Post ne kadar uzun olursa retansiyon ve stres dağılımı o kadar iyi olur. Bu arada, tıkanıklığını korumak için apikalde ortalama 3-5 mm guta-perka bırakılmalıdır. Eğer kök uzunluğu kısa ise, klinisyen daha uzun bir post seçmeli veya apikal tıkanıklığı koruyarak yivli paralel post kullanmalıdır. Öte yandan, Nissan ve ark. yaptıkları bir in vitro çalışmanın sonucuna göre, azalmış kök uzunluğunu güçlendirilmiş kompozit yapıştırma ajanları ile başarılı bir şekilde kompanse etmek mümkündür. Ayrıca, normal uzunluktaki molar dişlerde en geniş kanallara, yani üst çenede palatinal köke, alt çenede ise distal köke post yerleştirmek yeterliyken, kısa köklü molarlarda birden fazla post yerleştirmek core üst yapı için ek bir retansiyon sağlar.

2. Post genişliği: Diş yapısını koruma, perforasyon riskini azaltma ve restore edilen dişin fraktürlere dayanması post genişliği seçimi kriterleridir (3, 4). Birçok araştırmacı post çapının belirlenmesi ile ilgili değişik yaklaşımlar önermişlerdir. Bu yaklaşımlar Lloyd ve Palil tarafından koruyucu, sakınmacı ve oranlamacı yaklaşımlar olarak üç kategoride toplanmışlardır. Frommer kökün en dar boyutunda postun 1/3 den daha büyük olmaması gerektiğini belirtmişleridir.

Bu oranlamacı yaklaşım yeterli diş yapısının korunması kaygısı ile önerilmiştir. Diğer araştırmacılar ise postun en az 1 mm sağlam dentin ile çevrelenmesi gerektiğini söyleyen sakınmacı yaklaşımı önermişlerdir. Pilo ve Tamse gibi koruyucu araştırmacılar ise minimal kanal preparasyonu yapılmasını ve mümkün olan en fazla oranda residüel dentin bırakılmasını, böylece post çapının geri kalan diş yapısını korumak amacı ile sınırlandırılması önermişlerdir. Standlee ve ark. , post genişliğinin retansiyon ve fraktür direncine etkisi üzerine yaptıkları bir çalışmada post genişliğindeki artışın retansiyonuna önemli etkide bulunmadığını ve daha geniş postlarla restore edilen dişlerde, geride kalan dentindeki azalmaya bağlı olarak fraktüre daha az direnç oluştuğu belirtmişlerdir.

4. Post uzunluğu: Klasik bilgilerden daha uzun post kullanımının daha yüksek başarı oranı getirdiği bilinmektedir. Sorensen ve Martinoff, bir çalışmalarında, post uzunluğu klinik kron uzunluğuna eşit olduğunda başarısızlık oranını % 2,5, ¼ ü kadar olduğunda ise % 25 olarak, yani on misli tespit etmişlerdir. Fuss ve ark., vertikal kök fraktürüne uğramış dişler üzerine yaptıkları araştırmada, vertikal kök fraktürüne uğramış endodontik tedavili dişte postların 2/3 nün çok kısa olduğunu (köklerin servikal üçlüsünde bittiğini) belirtmişlerdir. Yine Yang ve ark., yaptıkları bir in vitro biyomekaniksel araştırmada daha uzun postlarla daha iyi stres dağılımı olduğunu tespit etmişlerdir.

5.Ferrule etkisi: Endodontik tedavi görmüş bir dişte kullanılan post, oklüzal kuvvetleri intraradiküler bölgeye iletip vertikal kök fraktürlerine yol açabilir. Eğer kron, core yapının apikal marjinine kadar uzanır ve sağlam diş yapısını 360 derece sarar ise, kron güçlendirme yüzüğü veya “ferrule” olarak hizmet eder, böylece vertikal kök fraktürlerinden korunmuş olur.

Ferrule ayrıca, suni kronun simanın bütünlüğünü korumada yardımcı olur. Eğer ferrule etkisi oluşturmak için koronalden gingival marjine yetersiz diş yapısı mevcut ise, cerrahi kron uzatma ve ortodontik ekstrüzyon yapılır.

Libman ve Nicholls, ferrule uzunluğu ile ilgili yaptıkları bir çalışmada 0,5-1 mm uzunluğundaki ferrulenin 1,5-2 mm uzunluğa göre önemli oranda daha az direnç sağladığını ve arzu edilen bir restorasyon prognozu için en az 1,5 mm uzunluğun gerekli olduğunu tespit etmişlerdir.

Yue ve Xing ise, çekilmiş 48 insan maksiller santral kesicilerinde yaptıkları çalışmalarında, ferrulenin fraktür direncine etkisini incelemişlerdir. Dişleri dört gruba bölmüşlerdir. Grup A: kontrol grubu (porselen+metal kron restorasyon), Grup B: 2 mm ferrule döküm post-core+ porselen metal kron , grup C: ferrule döküm post core yok, grup D: 2 mm ferrule prefabrike post (porselen metal kron). Sonuçta, Grup B’ de en yüksek fraktür direncine rastlanırken, diğerlerinde önemli bir fark bulunmamıştır.

6.Kanal düzeni ve post adaptasyonu: Kanal düzeni prefabrike ya da döküm post seçilmesi gerektiği konusunda yardımcı olur. Eğer seçilen post kanal şekline ve boyutuna uyarsa, bu daha korumacı bir seçenek olabilir, daha az dentin kaldırılarak postun retansiyonu ile dişin direnci artırılır Eğer bir kanal geniş bir preparasyona ihtiyaç duyuyorsa, iyi adapte döküm bir post-core restorasyon kanal şekline uymayan prefabrike posttan daha retantif olacaktır. Morgano ve Millot, invivo çalışmalarında postun çok sıkı adaptasyonun daha vahim sonuçlar verdiğini göstermişlerdir.

7. Post dizaynı: Standlee ve Caputo, dentine yivleri ile tutunan aktif post dizaynının post-core ile restore dişlerde başarısızlık nedeni olarak göstermiştir. Konik post ise doğal kök formuna ve kanal konfigürasyonuna uyar, böylece post apeksinde diş yapısının optimal korunmasını sağlar. Yine de bu tip postlar kama etkisi yarattığı kökün koronal kısmında stres yoğunlaşması yaptığı ve retansiyon gücünü azalttığı belirtilmiştir. Paralel postlar retansiyonu artırdığı ve post uzunluğu boyunca stres dağılımını eşit dağıttığı tespit edilmiştir. Paralel-konik dizaynlarda, post apikal kısmı dışında paralel şekillidir ve böylece apekste dentin korunmasını sağlarken, paralel dizaynından ötürü yeterli retansiyon elde edilir. Yüzey özellikleri de retansiyon ve fraktür direnç değerlerini değiştirir. Zmener, yaptığı bir çalışmada, en yüksek retansiyonu yivli postlarda, daha sonra testere şekilli yüzeyli postlarda, en az ise düz yüzeyli postlarda tespit etmiştir. Bütün post dizaynları içinde, yivli konik postların en fazla stres ortaya çıkaran, paralel yüzlü, pürüzlü ve siman kaçış boşluğu olan postların ise en az strese neden olduğu bildirilmiştir.

8. Materyal uyumu: Metalik postlarda ideal olanı post ve core yapının aynı alaşımdan olmasıdır. Çünkü, değişik alaşımlar galvanik akım oluşturarak daha az soy içerikli alaşımın korozyonuna neden olurlar. Post korozyonu, post yüzeyine bir elektrolitin açılımı ile sement ve dentin, koronal restorasyon etrafındaki mikrosızıntı, aksesuar kanallar ve incelenmemiş kök fraktürü boyunca başlatılabilir. Bu korozyon ürünleri hacimde bir değişmeye ve kök fraktürüne neden olabilirler. Postlarda kullanılan değişik alaşımlar içinde titanyum postlar korozyona en dirençli olanlardır. Pirinç içerenler ise korozyona daha yatkındırlar. Soy metaller ise korozyona daha dirençli olmalarına rağmen daha pahalıdırlar. Ametalik postların kullanıma girmesi ile korozyon problemi de ortadan kalkmıştır.

9.Core retansiyonu: Post kullanmanın ana nedeni kayıp koronal diş yapısının yerine tutan core yapısını tutmaktır. Bu yüzden, post başı dizaynı önemli bir faktördür. Post başı core materyalinin yer değiştirmesine direnç ve retansiyon sağlamalıdır. Morgano ve Millot, prefabrike metal postlarda direkt cam iyonomer, kompozit veya amalgam core yapılar kullanımının post ve core arasındaki ara yüz nedeniyle tek parça döküm post-core yapılardan daha az güvenilir olduğunu ortaya koymuştur. Bundan kaçınmak için postların sferik, düz gibi baş dizaynları mevcuttur. Chang ve Millstein, post başı dizaynının çok önemli olduğunu çünkü retantif özelliklerin eksik olmasının postun core retansiyonunu azaltacağını belirtmişlerdir.

10. Sökülebilirlik: İdealde, seçilen post sistemin endodontik tedavi başarısızlığa uğradığında veya post kırıldığında, klinisyenin postu önemli miktarda diş yapısı kaybı olmadan sökebilmesidir. Metal bir postun, özellikle de döküm post core sistemin sökümü zordur ve ileride dişi zayıflatan post etrafındaki diş yapısının da kaldırılmasını içerir. Freedman yaptığı bir araştırmada, karbon fiber postların metal ve zirkonia seramik postlara oranla daha kolay ve hızlı söküm üstünlüğü olduğunu tespit etmiştir. Post uzaklaştırması konvansiyonel dönen aletler ve solventlerle, geride kalan dentine zarar vermeden ve kökte perforasyon riskini elimine ederek yapılabilir. Bazı post sistemleri freze şekilli baş, pens veya sökme frezleri sunarlar. Ticari olarak post uzaklaştırmaya yarayan sistemler, Messeran Kit (Medidenta Int’l Inc.), Post Removal System (SybronEndo) ve Endodontic Extractors (Brassaler Inc.) adlarıyla piyasada bulunabilir. Ayrıca, Ultrasonik bir ünite (Cavi-Endo, Dentsply Int’l Inc., ABD), Roto-Pro frez (Elman Int’l, ABD) ve siyanoakrilat içeren tüp çekici kombinasyonları, simanı kırarak post çıkarımına yardım eden ürünlerdir.

Sonuç olarak, günümüzde ideal bir post sisteminde olması gereken özellikler şunlardır:


1.Dentine benzeyen fiziksel özellikler göstermelidir,
2.Az dentin kaldırılması ile maksimum retansiyon sağlamalıdır,
3.Fonksiyonel streslerin kök yüzeyi boyunca dağıtımı eşit yapabilmelidir,
4.Son restorasyon ve çevresel doku ile estetik uyumluluk göstermelidir,
5.Yerleştirme ve simantasyon esnasında minimal stres uygulamalıdır,
6.Yer değiştirmeye direnç göstermelidir,
7.İyi core retansiyonu sağlamalıdır,
8.Kolay sökülebilmelidir,
9.Core ile materyal uyumluluğu olmalıdır,
10.Kullanım kolaylığı, güvenlik ve güvenilirliği olmalıdır,
11.Maliyet uygun olmalıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Post-Core Sistemler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Dt. Mert Kafkas ŞAHİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Dt. Mert Kafkas ŞAHİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     8 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Dt. Mert Kafkas ŞAHİN'in Yazıları
► Post-Core Sistemler Dt.Güzin KIRSAÇLIOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Post-Core Sistemler' başlığıyla benzeşen toplam 10 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Temporomandibular Eklem Aralık 2009
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:59
Top