2007'den Bugüne 92,311 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,978 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikoanaliz Yazıları: Narsizm, Kibir, Kendini Beğenme İlleti ve İlacı
MAKALE #4251 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Ocak 2010 | 26,492 Okuyucu
Her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü WHO’nun listesinde yer almıyorsa da ben şu yaygın “kibir” illetinin de bir çeşit hastalık olduğunu düşünüyorum. Yaşanılan sorunun bir hastalık olarak kabul edilmesinde dikkate alınan en önemli tanı kriterlerinden biri sözkonusu sorunun “kişinin günlük hayatını, iş yaşamını ve toplumsal ilişkilerdeki verimini” anlamlı düzeyde etkilemesidir, malum. Kibir de aynı şekilde insan hayatının günlük - olağan akışını, iş yaşamını, sosyal ilişikilerdeki verimini önemli ölçüde etkileyebilen bir sorundur.

Kibir daha çok iki düzeyde, dü
şünce ve davranış düzeyinde kendini gösteren bir rahatsızlık türüdür. Kibirli insan önemli sayılabilecek düzeyde bir algılama hatası içindedir. Ekseriyetle depresyon hastalığında görülen “abartıcı, aşırı genellemeci, seçici ve indirgemeci” algılamalar bu manevi hastalıkta da sözkonusudur. Kibir ehli çoğunlukla kendisini, toplumdaki yerini ve mesleki konumunu abartılı bir biçimde yorumlar. Buna karşın diğer insanları ise ekseriyetle küçük görme eğilimindedir. Kibirli insanlarda tuhaf bir unutkanlık da sözkonusudur. Geldikleri yeri, yetiştikleri aile ve sosyal çevreyi büyük ölçüde unutmuş gibdirler. Bilinçdışı düzeyde, özel oldukları, seçildikleri, üstün bir sınıfta yer aldıkları zannını taşırlar. Yürüyüşleri, konuşmaları, soruları, cevapları kasıntılı bir ifade içerir. Kendilerine büyük ölçüde “siz” diye hitap edildiği halde onlar çoğunlukla “sen” diye mukabelede bulunurlar. Böylece çevrelerindekilere sık sık kendilerinden aşağıda olduklarını hissettirmeye, onları iyice bu psikolojiye sokmaya, soktukları yetmezmiş gibi bir de onları bu psikolojide daima tutmaya çalışırlar.


Kibirli insan kategoriktir. İnsanları ekseriyetle maddi ve eğitimsel statüsüne bakarak sınıflandırdığı ve ona göre iletişim kurma ya da kurmama seçimi yaptığı için çoğunlukla yalnızdır. Kendi eliyle ördüğü ve enaniyet tuğlaları üzerinde yükselttiği yüksek rakımlı kibir duvarının ardındaki güneş girmeyen, karanlık, soğuk, rutubetli ve loş avlusunda üç - beş kişiyle sınırlı, son derece yüzeysel bir paylaşım içinde sığ bir yaşam sürer, gider.

Kibir ehli, her sınıf insanda yer alan farklı farklı karakter ve mizaç çeşitliliğinin yaşatacağı o güzelim zenginlikden ve coşkudan çoğunlukla mahrum tutar kendini. Bu kişilerle görüşmeyi, paylaşımda bulunmayı, oturmayı - kalkmayı onların seviyelerine inmek olarak düşünür. Bunu ise kendisine asla yakıştırmaz.

Kibirli insan, herkes gibi içinde ba
şlangıçta var olan saf ve doğal çocuğun o çocuksu sesini bastıra bastıra gelişim geriliğine uğratmış, kıpır kıpır, enerji dolu bu yanını sonunda sakat bırakmıştır. Özgürce gülmek ister, şöyle yayıla yayıla, bayıla bayıla bir kere olsun gülemez. Konuşmak ister, konuşamaz. Gitmek ister, gidemez. Gelmez ister, gelemez. Yapmak ister, yapamaz. Almak ister, alamaz... Çünkü herkesimden insanlarca her an bol bol yapılabilen bu işler ona göre değildir. Ona göre bütün bu sıradan işler sıradan insanlara mahsus işlerdendir. O ise asla onlardan biri değildir. Olmamalıdır da.

Bir süre sonra, sı
nırlı ve tekdüze uyarıcı girdisine bağlı olarak zihin dağarcığı o kadar kısırlaşır ki iki kelime görüş beyan edecek olsa yüzüne gözüne bulaştırır. Dağ gibi mevkisine, ihtişamlı görüntüsüne rağmen sergilediği fikirlerindeki sıradanlık ve basitlik, görüşlerindeki çelimsizlik ve tutarsızlık hemencecik dikkatleri üzerine celbeder. Kendisi bunun pek farkında olmaz genellikle. İçinde yaşadığı kibir deryasına öyle dalmıştır ki ağzından çıkan her sözü, aklına gelen her fikri dünyanın en zeki ve en orijinal tespitlerinden biri olarak kabul etmeye devam eder, gider. Zihin evinde başlayan bu fakirleşmeyi farkettiğinde tedirginliği daha bir artar. Uzun zamandır devam ettiği içine kapanma sürecindeki yolculuğunda daha da derinleşmeye ve kemikleşmeye başlar böylece.

Kibirli insanı
n kibrinde, sahip olduğu bir meziyeti abartılı bir biçimde algılaması kadar ilk bakışta dışarıdan pek kimsenin farkına varamadığı derindeki bir eksikliğini algılamış olmasının da rolü büyüktür. O, kendi içindeki bu derin eksikliği herkesten önce algılayıp farketmiştir, bundan dolayı aslında gizil bir aşağılık duygusuna da kaptırmıştır kendisini. Dolayısı ile, bu yönüne rağmen kendisine saygı duyabilen kişilere karşı kendisi kolay kolay saygı duyamaz olmuştur. Bu eksikliğe rağmen kendisine duyulan saygı ritüelleri yaşadığı içsel çelişkiyi ve çatışmayı sürekli körüklemektedir. Bu, rahatsız edici söz konusu duygunun sürekli yakıcı - sıcak kalması demektir bir bakıma. O nedenle kibirli kişi iç dünyasında sürekli bir savaş da yaşamaktadır. Bu, yüzüne vuran katı, soğuk, durgun, yorgun, bezgin ve asabi jestlerinden; rengi soluk mimiklerinden, ifadelerinden kolayca anlaşılabilir.
Kibir İlletinin İlac-ı Manevisi

Kibir, düşüncedeki yanlış işleyişten yol bulan, oradan filizlenip serpilen ve kısa sürede zihnin tamamını ve ruhun bütün yönlerini sarıp sarmalayan, derken de onları boğan çok zararlı bir ayrık otudur. O nedenle, kibrin tedavisi, evvela kişinin bu düşünce işlemini sağlıklı bir mecraya oturtmasıyla, ona sağlıklı bir işleyiş kazandırmasıyla ancak mümkündür. Bunun için de kibirli kişi kendisine, sadece nerede, hangi mevkide bulunduğunu değil; oraya nereden ve nasıl geldiğini de hatırlatmalıdır.

Ayrıca, fırsat buldukça kendisi olmasaydı bu dünyada neyin eksik kalacağını düşünmelidir. Kendisi gibi olan ancak bu dünyadan göçüp gitmiş kişileri ve onların bıraktıkları yerlerin nice kişiler tarafından ne de kolay bir şekilde dolduruluverdiğini anımsamalıdır. Kendi konumunu yanlış (abartılı) algılama hastalığı da diyebileceğim kibir illetinden kurtulabilmek, böylece ruhen hafifleyip özgürleşebilmek için hep küçümsediği dünyayı, insanları ve kainatı olması gerektiği yere çıkarıcaya dek gözünde evvela iyice büyütmelidir. Böylece, bir parçası olduğu kainat ölçeğinde tuttuğu yer daha sağlıklı bir zeminde tekrar konumlanabilsin.

Sahip olduğ
u konumunu eğer üstün gördüğü zekasına veriyorsa şayet, zekanın büyük ölçüde genlerle - genetik aktarımla geçtiği bilgisini hatırlamalı, bu durumda, belki de ilkokul mezunu olan anne ve babasının da, hatta bu yetmez, onların da içinde yer aldığı ve hep küçümsediği “düşük” sosyal sınıfdaki nice kişilerin de zeka bakımından kendileri gibi olduklarını düşünüp kibrini bir balon gibi şişiren sözkonusu yanılgılı zeka takıntısından biran evvel kurtulmaya çalışmalıdır.

Yine, zekayı büyük ölçüde genler belirlediğine ve bu da genetik aktarımla yeni kuşaklara geçtiğine göre, çocukları da kendisi gibi zeki olmalıdır. Yani, kendi zekası ile ilgili algısının gerçek mi yoksa bir sanrı mı olduğuna dair ispatın / sağlamanın ancak ileride çocuklarının çok üstün başarıları ile ortaya konabileceğini düşünmelidir. O zaman beklemeli, hüküm vermede hiç acele etmemeli... Bunu zaman gösterecek demeli, henüz bir sonuca varmak için çok erken olduğunu düşünmelidir.

“Ben onlardan farklı
yım” diyerek toplumda açtığı kibir gediği / geleneği içinde yetiştireceği çocuklarının kendisi gibi “farklı” olamama ihtimallerini de yaptığıucuz hesabın içine katmalıdır. “Benim onlara ne işim düşecek ki” deyip burun kıvırdığı insanların birgün kendi çocuklarına da işi düşecek mi, bunları da açıkça gözünün önüne getirmelidir. Dünyada, ülkesinde, hatta yaşadığı küçücük şehrinde kendi yaptığı işi yapan nice kişileri anımsamalı, buna karşın dünyada başardığı işi başarmış ikinci bir kimse bulunmayan Newton, Galile, Kopernik gibi sayıları bir elin parmalarını ancak geçen dahileri hatırlamalıdır. Tarihin önceki devirlerinde ortaya çıkmış, mazinin o karanlık kuyusunda yitip gitmemiş, ta bugünlere kadar gelebilmiş Aristoları, Platonları, Sokratesleri da bu hesabın içine katmalıdır. Sonra da, ölümünden 1 - 2 sene sonra kendisini kimlerin aklına getirip de bir kez olsun hatırlayacağını bir düşünmelidir.

Hiç kimseyi küçümsememesi gerektiğini, mesela basit bulduğu bir işi yapan fırıncının başlangıçta sadece bir hammadde olan unu alıp değişik işlemelerden sonra sürekli aynı kalitede ve değişik değişik tiplerde mis gibi bir (temel gıda olan) ekmeğe dönüştürdüğünü, her gün ortaya böyle binlerce somut eser çıkardığını düşünmelidir. Yine, kafasını çevirip de yanından rüzgar gibi geçtiği bir inşaat ustasının yahut işçisinin çevrede gördüğü kaç apartmanı sıfırdan (düz bir arsa olarak) alıp da göz kamaştıran koca bir mimarı şahesere dönüştürdüğünü ama ortalıkta mütevazi mütevazi dolaştığını anımsamalıdır. Sonra da, “Peki ben sekiz - on net daha fazla yapmakla üniversiteye girebilme ve her girenin eninde sonunda aldığı bir diplomaya sahip olabilme dışında bugüne dek hangi somut başarıya imza attım? Ben bugüne kadar böyle kaç somut eser ortaya koyabildim?” diye sormalıdır kendine. Ardından, mahcup bir edayla hemen başı önüne inivermelidir! Yürüyüşleri bir anda değişivermelidir ardından da!

Hiç kimsenin karnı
nı kendisinin doyurmadığını, verilen bir selamı aldığında ya da gösterilen bir saygıya aynıyla mukabele gösterdiğinde insanların geçimini üzerine almış ve kazandığını da onlarla paylamış olmadığını / olmayacağını aklına getirerek insanların hiç bir menfaatleri olmadığı halde sırf kadirşinaslık edip gösterdikleri samimi insaniyete aynı sıcaklıkla karşılık vermeye çalışmalıdır. Zaten toplumda gitgide azalan, tükenme noktasına gelen sıcak insani değerlere bitirici son darbeyi vuran kısmetsizlerden olmamaya azami derecede gayret sarfetmelidir. Bunun mesuliyetini duymalı, her daim çabasını göstermelidir.

Ve sonra da, ünlü komedyen Zeki Alasya’nın bir televizyon programında izlediğim ve “zeka işte budur” diyerek önünde adeta şapka çıkardığımşu harika tespitini hatırlamalıdır: “Onlar (izleyiciler) hiç mecbur olmadıkları halde evlerinden çıkıyorlar, üstelik de para verip beni izlemeye geliyorlar. Bu yetmezmiş gibi bir de beni alkışlayıp mutlu ediyorlar. Bitmedi, dahası da var, “fazlasıyla karşılığını verdik” diye düşünmüyorlar, gördükleri her yerde bir de saygı gösteriyorlar. Eee, benim bütün bunlardan sonra sanki onları ben besliyormuşum gibi davranmam, bir de üstüne üstlük tepeden bakmam, havalanmam, kibirlenmem hiç adil değil. Adil olmadığı gibi bu çok büyük bir basitlik, haksızlık ve de zulüm aynı zamanda!”

Kibrin en önemli ve önerebileceğim son ilacı da, kitap okumak! Bol boldüzenli ve kaynak kitap ağırlıklı kitap okuma egzersizleri yapmak! Mevlana’nın dediği gibi, “Meyveyle dolu ağacın dalları salkım gibi yerde olur. Meyvesiz boş ağacın dalları ise selvi gibi göğe doğru salınır.”

Meyvesiz insan ağacının göğe doğru salınan boş dallarıhükmünde olan havalı burnunu ve tepesinde dim dik taşıdığı başını yere doğru indirecek ve yürüyüşündeki “karşı dağları ben yarattım” edasındaki adımlarını bir anda değiştiriverecek en önemli ilaç; beynin yeni, taze ve bol bilgi meyvesiyle sürekli dolu tutulmasıdır.

Beyin ağacımızı bol bilgi meyvesiyle doldurabildiğimiz gün ruhumuz bu ilkel duygu bataklığılimanının paslı prangalarından kurtulacak ve o çok uzaklardan kendisine göz kırpan, el sallayan huzur diyarına doğru kanat çırparak yol almaya devam edecektir.

Psk. İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psikoanaliz Yazıları: Narsizm, Kibir, Kendini Beğenme İlleti ve İlacı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     40 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Çocuk ve Narsizm Berk OMAY
► Narsizm Ne Demek?Narsist Kimdir? Psk.Dnş.Nurullah SARI
► İş Hayatında, Ailede, Sosyal İlişkilerde Olan Narsizm ÇOK OKUNUYOR Psk.Dnş.Nijat SARKHANOV
► Zaman Her Şeyin İlacı mı? Psk.Burçin KOYUNCU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,978 uzman makalesi arasında 'Psikoanaliz Yazıları: Narsizm, Kibir, Kendini Beğenme İlleti ve İlacı' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:58
Top