2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Toplumsal Şiddet Nereye Varacak?
MAKALE #4361 © Yazan Psk.Dnş.Ayla KETRE | Yayın Ocak 2010 | 5,968 Okuyucu
Toplum nereye gidiyor? Gün geçmiyor ki şiddet içeren bir olay meydana gelmesin. Bir bakıyoruz bir genç kızın başı gövdesinden ayrılıyor; birkaç kişi, çocuk, kadın demeden 45 kişiyi göz kırpmadan öldürüyor; bir kişi beraber seyahat ettiği kişinin boğazını kesiyor; bir başkası babasını öldürttüğü kiralık katili kazdırdığı kuyuya gömüyor; birisi komşusunun kızını sobasında yakarak öldürüyor; bir oğul ailesinden 8 kişiyi öldürüyor; günlerdir kayıp olan küçük kız, akrabalarının sandığından ölü çıkıyor.

Hergün hatta hemen her saat bir cinnet ve/veya bir cinayet haberi duymak neredeyse kaçınılmaz bir hal almaya başladı günümüzde. Geçtiğimiz 2009 Kasım ayından bu yana artan bu cinnet ve/veya cinayet oranlarının varlığı gerçekten de insanın temel güven duygusunu derinden sarsar konumdadır.

Sahip olduğu kültürel değerleri ile yüzyıllardır dimdik ayakta duran toplumumuz nereye gidiyor? Sosyal duyarlılığını yitirmemiş insanların neler yaparak bu toplumsal bozulmanın önüne geçebilir? Neler, nasıl bu cinnet ve cinayetlerin artışına neden olmuş olabilirler?


Psikodinamik açıdan baktığımızda özünde her insanda ölüm ve öldürme dürtüsü olduğunu bilmekteyiz. Ancak bazılarımız bu dürtüyü kontrol altına alabilirken bazılarımız ya hiç kontrol etme kapasitesine sahip değil ya da ağır bir zorlanma durumunda tüm kontrollerini kaybedebilmekteyiz. Muhtemelen de bunun altında derin bir biçimde empatisizliğimiz yatmaktadır. Kendimizi herşeyin üstünde haklı gören bir tarafımız mı var acaba?

Pek çok cinnet sonrası haberlerinde dikkatimizi çeken şey. Katilin aslında çok halim selim biri olduğu yönünde ifadelerin yer alması. Karıncayı bile incitmezdi diye söz edilen biri ertesi günü haberlerde manşet konusu olabiliyor işlediği cinayetle. ancak cinayeti işleyen ya da bir ailenin ketledilmesine neden olacak cinneti geçiren kişiye baktığımızda aslında en ufak bir vicdan azabı bile duymadıklarını görmekteyiz.

Toplumun ruh sağlığı giderek daha büyük bir tehdit içermekte. Terapiler sadece bireysel senslarla gerçekleşmez elbette. Çünkü insan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır ve psikolojik iyileştirmelerinin yanısıra muhakkak ki sosyolojik olarak da iyileştirilmeleri de gerekmektedir. Merkezimizde danışanlarımıza sosyal olmalısın, dışarı çıkmalısın, spora gitmelisin, kültürel aktivitelere aktılmalısın, yeni insanlarla tanışmalısın önerisinde bulunduğumuzda daha geçen gün hemşire bir bayan danışanım “işlenen cinayetleri izlemiyor musunuz Ayla Hanım? Kime nasıl güvenip sosyal olacağım? İş biter bitmez evime gidiyorum. Daha güvenli...” diye konuştu. Bu danışanımız korkusunu ya da tedirginliğini açıkça dile getirse de pek çok insan üstü kapalı bu korkusunu dile getirmeden en erken saatte evine varmaya çalışmakta. Kimse kimseye eskisi gibi selam vermeye cesaret edemiyor. Asansöre tanımadığı biriyle binemiyor. Sokaklar gittikçe yalnızlaştı, insanlar birbirine artan bir biçimde izole...

Bu örneklerden de görüldüğü gibi insanlar birbirilerini artık tehdit olarak gördükleri için birbirlerinden korkar hale geldiler. Çünkü hiç beklemediğiniz bir insan sizin ya da yakınlarınızın sizin ya da yakınlarınızın katili haline gelebiliyor. Daha geçtiğimiz haftalarda Mersinin Mezitli İlçesinde 9 yaşında bir kız komşusu tarafından önce tecavüze uğradı sonra da zalimce öldürüldü. Bunu duyan bir danışanın temel güven duygusu kendi içinde derinden sarsıldı.

Peki ne yapmalı? Öncelikle öfkenin nedenselliğine bakmakta fayda var. İki temel dürtüden yaşam dürtüsünün zıttı olan ölüm dürtüsü neden ortaya çıkıyor?

Hepimizin içinde “yaşamanı engelleyen her şeyi öldür” diye ilkel bir dürtü var. Eğer sen yaşamını engelliyorsan kendini de öldür diyen intihar olgunun basit düzeyde açıklanabileceği bir yapı var içimizde. İşlenen cinayetlere baktığımızda bir genç reddedildiği için sevgilisini öldürüyor, bir başka genç otobüste yolculuk ederken önünde horluyor diye bir adamı öldürüyor, bir baba akli dengesi yerinde değil diye kızını öldürüyor, imam nikahlı eşi kendisini terk etti diye öldürüyor, babasını öldürttüğü adam kendisini tehdit ediyor diye öldürüyor. Bir delikanlı komşusu "erkek" olmadığı ( gay olduğu için) öldürüyor,

Kimsenin kimseye tahammülü yok gibi görünüyor. Kendisi gibi olmayana, kendisinden farklı olana, kendi istediğini yapmayana, kendisini temsil etmeyene "ölüm" görünüyor anlaşılan.

Peki ama neden son günlerde bu kadar arttı bu cinayetler ya da cinnetler. Elbette bunun birçok dinamik nedeni vardır. Örneğin adanada bir ailenin toplu katiliamındaki adı geçen şahsın hikayesine baktığımızda görev yaptığı askeriyeden atılıyor, iş düzeni kurmaya çalışıyor ama olmuyor. Cinnet geçirip ailesini katlediyor. Ana neden ekonomik bunalım.


Bir başka cinayet vakasında, izlediği filmde katilin yaptıklarını kendisinin de yapıp yapamayacağını, gerçekten olup olamayacağını merak ettiğini ve bu nedenle arkadaşını sekiz ayrı parçaya böldüğünü anlatıyor olay sonrasında. Neden tam bir psikopatlık...

İnsanların hayır cevabına tahammülü azalmış durumda, insanlar birbirinden ya korkuyor ya da birbirini tehdit olarak görüyor. İnsanlar kendilerinden farklı düşünenleri, farklı yaşayanaları hoşgöremiyor ve varlıklarını kabullenemiyor.

Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en temel ihtiyaçlar olarak bilinen "temel yaşam ihtiyaçları"nı karşılayamıyor insanlar. Zaten sürekli bir ekonomik darlık yaşayan ülkemizin özellikle son dönemde girdiği kriz tüm yaşam alanlarını daha da daraltmış durumda. Ve bu ekonomik daralma insanların nefes almasını gittikçe zorlaştırıyor. Tüm bunların üstüne ruh sağlığı dengesi de bozulunca ortaya böyle akıl almaz manzaralar çıkıyor.

Peki neler yapılmalı?
  • Eğer bir biçimde insanların ruh sağlığı bozuluyorsa o halde önce bozucu etkilerin kaynağı çok iyi analiz edilmeli. Örneğin ekonomik krizler, köyden kente göçler, bazı gelimelerin daha biz hazır olmadan kucağımıza düşmesi, anne babaların çocuklarından, eşlerin birbirlerinden uzaklaşması, zengin ile fakirin arasındaki inanılmaz uçurum ve bunun hissettirdiği değersizlik duygusu vs vs vs… İnsanlar mutsuz, insanlar umutsuz, insanlar izole…Tam bu noktada koruyucu ve önleyici ruh sağlığı uzmanlarının bilgisine başvurularak bu anlamda önlem alıcı projeler geliştirilmeli. Ruhsal olarak değerlendirdiğimizde insanlar daha sonraki ifadelerinde içlerinde hissettikleri değersizlik ya da yetersizlik/çaresizlik duygularından yola çıkarak cinayetleri işliyorlar. Hiçbir çare kalmadığını düşünen ve tek alternatifin öldürmek olduğuna kanat getiren zihin kontrolsüz bir biçimde bu öfkesni ya da gerilimini kendini ya da karşısındakini öldürerek ortaya koyuyor. Bu noktada biz ruh sağlığı çalışanlarına büyük görevler düşüyor. Örneğin Afyonkarahisar'ın Şuhut ilçesine bağlı Karacaören beldesinde 8 akrabasını öldüren Ömer Taşçı, savcıya verdiği ifadesinde “'Çocukluğumdan beri beni hiç dinlemediler, kenara ittiler. Ailelerin sadece çocuğunu değil, itine köpeğine varıncaya dek temizleyecektim...' diyor.
  • Tv lerde oynanan diziler, yürütülen programların saatleri ve içerikleri RTÜK tarafından daha dikkatle ele alınmalı. Akşamın en reyting alan programlarına baktığınızda, kin, intikam, hırs, ölüm konuları kolayca ve rahatlıkla sanki bunlar da çok doğal şeylermiş gibi işlenirken eğitim programları sabahın en erken saatlerinde veriliyor. Yine kadın programları diye bildiğimiz programların içeriklerine baktığımızda saatlerce birlerinin birilerine duyduğu hırs işleniyor. İnsanlar ne kadar çaresiz kalmışlar ki bu konular televizyon kanallarında çözüme ulaştırılmaya çalışılıyor. Medyanın yayın politikasını baştan sona gözden geçirip insanlık mı ticaret mi kavramını ele alıp yayın politikalarını değiştirmesinde büyük fayda olduğu kanaatindeyim.
  • Aynı şekilde haber programlarında bu tip haberlere çok fazla yer veriliyor ve bu tip haberler insanların öldürmenin çok doğal bir konu olduğu fikrine sahip olmalarının bilinçaltı tohumlarını besliyor. Ve en ufak bir daralmada öldürmenin doğal bir döngü olduğunu düşünen kişi çekip vuruyor ya da kesip atıyor. Bu noktada da gerek tv gerekse gazetelerin bu tip haberleri en ön sayfalara taşımaması ya da haberlerde böylesine çok detay vermemesi gerekmektedir.
Bu noktada toplum olarak, uzman sıfatı ile ortalıkta dolaşmak yetmez hepimizin yaşadığımız toplum için el birliği ile birşeyler yapması gerekmekte. Bu noktada daha duyarlı olmaya davet ediyorum herkesi.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Toplumsal Şiddet Nereye Varacak?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Ayla KETRE'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Ayla KETRE'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ayla KETRE Fotoğraf
Psk.Dnş.Ayla KETRE
İçel (Mersin)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi11 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Ayla KETRE'nin Yazıları
► Nereye Bakıyorsunuz? Psk.Hasan KUL
► Şiddet Nedir? Aile İçi Şiddet Psk.Dilara KAZANCI
► Nereye Gidiyor Bu Ergenlik! Psk.M.Abdullah YÜKSEL
► Şiddetle Nereye Gidiyoruz? Dr.Psk.Murat İDİN
► Gençlere Özgürlük Ama Nereye Kadar? Psk.Dnş.Fatih UYUMAZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Toplumsal Şiddet Nereye Varacak?' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Sapıklık ve Sapkınlığın Nedenleri ÇOK OKUNUYOR Nisan 2010
◊ Umuttur İnsanı Vareden Aralık 2009
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:50
Top