2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Davranış Ürünleri Ruh Tarlasında Yetişir (Davranışları Besleyen Ruhu Kalıba Sokma Egzersizleri)
MAKALE #4489 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Şubat 2010 | 6,547 Okuyucu
DAVRANIŞ ÜRÜNLERİ RUH TARLASINDA YETİŞİR!

Günümüzde anne - babaların çocuklarına "Davranış Eğitimi" namına pek bir şey vermedikleri, sadece istemedikleri bir davranışla karşılaştıklarında çocukları üzerine eğildikleri, bu durumda da nasihat etmek, eleştirmek, yapma yavrum bu yanlış demek, kızmak gibi salt sonuca yönelik sığ tepkisel yaklaşımlara yöneldikleri, bunlarla yetinmek zorunda kaldıkları görülmektedir. Bir nevi bataklığın ıslahıyla değil, saldıran sineklerle mücadele etme yolunu benimsedikleri gözlenmektedir. "Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ" derler. O yüzden bakılmamış, emek verilmemiş, eğitim tohumları atılmamış, kendi haline terkedilmiş arazinin bataklığa dönmesine, dolayısı ile de sivrisinek üretmesine şaşmamak gerekiyor. Tam bu noktada durmak ve sormak icap ediyor:

Anne - babalar çocuklarına evde hangi davranışsal eğitimi veriyorlar ki ortaya çıkan davranışsal sorunlardan dolayı rahatsızlık duyuyorlar! Emek sarf edip de işlemedikleri, boş bıraktıkları tarlanın dikenli çalı, kuru çırpı ve zehirli ot büyütmesine neden hayret edip şaşıyorlar? Kendi ihmalleri sonucunda kendi tarlalarını saran zararlı otların kesimini niçin başkasından bekliyorlar? Niçin hep işin kolayına kaçıyorlar? Bu otlar başkasının rehberliğinde, mesela uzman - ebeveyn işbirliği içersinde imece usulüyle kesilebilse bile tarla ekilmediği, boş bırakılmaya devam edildiği sürece yine aynı çalı - çırpı ve kuru ot ile dolmayacak mı?

Pek çok ailenin çocuklarıyla ilgili olarak yaşadıkları davranışsal sorunların önemli bir kısmının aslında psikolojik bir bozukluk değil, eğitimsel bir sorun niteliğinde olduğu bir vakıadır. Yukarıda belirttiğim gibi, ailedeki eğitimden kastım davranış eğitimidir. Eskiden bunu kültürümüzün mühim bir parçası olan geleneklerimiz (doğrusuyla - yanlışıyla) büyük oranda yapıyordu. Davranışlarımızı aile - sosyal çevre kampüsü içersinde doğumdan itibaren eğiten bu güçlü yapı zayıflayınca çocuklarımız sanki sudan çıkmış balığa döndüler. Pek tabiî ki aileleri de. Dediğim gibi, asırlardır bu mühim işlevi geleneklerimiz gördüğü, anne - babalara bu konuda özel bir çaba düşmediği için anne - babalar bu konuda bir bilinç ve alışkanlık da edinmemişlerdi. Gelenekler hızla çözülmeye başlayıp da bu yük birden kendi omuzlarına kalınca ebeveynler bu yeni duruma hazırlıksız bir biçimde uykuda yakalandı diyebilirim.

Eğitimden kasıt, davranış eğitimidir dedik! Bu yük bilhassa da günümüzde en çok anne - babaların omuzlarında dedik. Peki tamam da bu iş nasıl olacak?

Bilindiği üzere psikolojinin bir diğer adı ruhbilimidir. Buradaki ruh bize hayat veren psişik varlığı değil; insanın duygu, düşünce ve davranışlarından meydana gelen psikolojik süreçlerini ifade eder. Eğer bütün davranışları testiden dışarı akan sızıntılara benzetirsek, testinin içindekini de ruhumuz olarak kabul edebiliriz. (Hatırlatma: Testide ne varsa, dışına o sızar!)

Ruhu Kalıba Sokmak İstiyorsak Evvela Bedeni Kalıba Sokmalıyız!

İnsan ruh ve beden olarak bir bütündür. Bu iki yapı birbirini etkiler ve yine aynı şekilde birbirinden etkilenir. Bu bilimsel ilkeden hareketle davranışlarımızın filizlendiği ruhsal tarlamızı biçimlendirmenin yolunun bedenimizi, yani davranışlarımızı biçimlendirmekten geçtiğini söyleyebiliriz. Nasıl ki içindeki hava kendisini kuşatan balonun şekline göre biçim alır, aynı şekilde çocuklarımızın duygu, düşünce ve kişilik gelişimi de onun dışa sızan davranışlarının belli bir kalıba sokulmasıyla şekillendirilebilir. Burada anlatmaya çalıştığım olguyu "ruh davranışlarımızı etkiler, davranışlarımız da ruhu biçimlendirir" şeklinde kısaca formüle edebiliriz.

Çocuklarımızın davranışlarını etkileyen ruhsal tarlayı biçimlendirebilmek için aile ortamında bazı davranışsal ritüellere gerek vardır. Bu ritüeller çocuklarımızın davranışlarını kalıba sokacak, böylece bu davranışları besleyen, filizlendiren ruhsal tarlamız da istenilen kalıba bürünmüş olacaktır. Tıpkı askerlikteki bazı ritüellerin (sürekli tekrarlanan davranış egzersizlerinin) bir süre sonra askerleri istenilen ruhsal ve davranışsal kalıplara sokması gibi. (Böylece istenilen kalıba giren ruh istenilen davranış ürünleri ortaya koymaya başlayacaktır.). Askerden gelenlerden çok duymuşsunuzdur. Derler ya hani, askerlikte bir ağacın altında boş yere sürekli nöbet tuttururlar diye. Bunlar işte boşuna değildir. Bu ve benzeri ritüeller ruhun eğitiminin davranışlardan geçtiğini bilmenin bir ürünü olarak ortaya konan ruhu eğitme, ruha istenilen disiplini - özellikleri kazandırma egzersizleridir aslında.

Peki ailemizde bu sonucu ortaya çıkarabilecek hangi ritüellere ihtiyaç vardır? Bu hususta ne önerilebilir? Aslında kültürümüze ait olan ve günümüzde tükenme noktasına gelmiş olan geleneklerimiz bu ritüelleri fazlasıyla içinde barındırıyor. İçinden belki birkaç yanlış unsuru ayıklayıp bu kültürümüzü en azından evimizde yeniden canlandırmak bahsini ettiğim ritüelleri ortaya koymada büyük oranda yeterli olacaktır.

Davranışları Besleyen Ruhu Kalıba Sokma Egzersizleri

Ailenizde yemek yemenin mutlaka belli bir saati olsun. Bu saate ramazan ayındaki iftar vakti hassasiyetiyle uymaya çalışın. Böylece sürekli sabırsızlık yaparak kabından taşmaya alışan ruh bekleme disiplini kazanacaktır. Bekleme davranışı yaramazlık vb. nitelikteki olumsuz davranışların altındaki itici unsurlar olan sabırsızlık, tahammülsüzlük, acelecilik duygularını da eğitecektir. Bekleyebilme kontrolünü sağlayan ruh sadece yemek saatinde değil; geciken veya yok denilen her işte bekleme - durumu kabullenebilme becerisini kazanacaktır.

Yine yemeğe - sofraya otururken belli bir disiplin içinde hareket etmeye çalışın. Önce ailenin en büyüğünün oturmasını bekleyin. Sonra en büyükten en küçüğe doğru bir sıra takip edin. Bir üye eksik ise onu mutlaka bekleyin. Karnı acıkan başlayıp işi bitince kalkıp gitmesin. "Davranışlardaki başıbozukluk, ruhu da başıbozuk bir hale sokar", bunu unutmayın. Mümkünse sofraya bütün yemekleri birlikte koymayın. Sırayla servis edin. Biri bitince diğeri gelsin. Yemek bitince karnı doyan kalkıp gitmesin. Sofrada oturmanın da, kalkmanın da titizlikle bağlı kalınması gereken bir kuralı olsun. Sofra adabı denilen ve günümüzde neredeyse tamamen kaybolmuş olan bu ve benzeri davranışlara dikkat etmenin sadece bir kültürü yaşatmak için değil; davranışları besleyen ruhu disipline edebilmek için gerekli olan çok önemli davranış kalıpları / egzesizleri olduğunu unutmayın.

Sabah kalkınca yapılması lazım gelenlerin yapılıp yapılmadığı takip edilmelidir. Yataktan kalkar kalkmaz ev halkına günaydın vb. bir söz mutlaka söylenmeli, önce lavaboya gidilmeli, evvela el ve yüz yıkanmalı, diş fırçalanmalı, sonra müsaade istenmeli, adabı ile kahvaltıya oturulmalı, orada da yine az önce bahsini ettiğim kurallar çerçevesinde hareket edilmelidir. Unutmayın, bunları iş olsun diye değil; ısrarla söylüyorum, ruhu eğitmek için yapıyorsunuz! Tıpkı beyindeki resim kabiliyetini eğitmenin - geliştirmenin yolunun elimizle defalarca resim çizmekten geçmesi gibi. Bilirsiniz, elle yapılan her çizim beynimizin resim kabiliyetini geliştirir. Kabiliyeti gelişen beynin yönettiği ellerden de çok güzel resimler ortaya çıkar.
Televizyon izlemek gibi keyif veren her işin de mutlaka uyulması gereken bir kuralı olmalı. Saati dolduğunda fiş çekilmeli. Böylece çocuk isteğini kontrol edebilmeyi, istediği şeyden istemediği halde vazgeçebilmeyi öğrenebilmeli. İstenilen şey, her istenildiğinde ve istenildiği sürece yapılırsa istek nehri güçlenir, derken zamanla önüne geçilmesi güç bir afet halini alır.

Çocuğunuzun yanınızda sere serpe oturup kalkmasına müsaade edilmemelidir. Her hal ve hareketin de belli ritüellerinin olmasına ve bunların ailenizde sonsuza dek muhafaza edilmesine azami gayret gösterin. Saygı böyle şeylerle gösterilmez deyip geçmeyin. Çünkü bu işin önemi saygıdan çok öte.

Bizim alanda bilimsel bilgi ve bulguların bir çoğuna labaratuvarda değil, mesleki uygulamalar esnasında alanda ulaşılıyor. O yüzden uygulama alanı mesleğimizin labaratuvarıdır diyebiliriz.Ben de13 yıllık yoğun geçen meslek yaşamımda, binlerce kişiyle yaptığım görüşmelerim ve klinik gözlemlerim neticesinde bugün bir çok bulguya ulaştım (Hemen belirtmekte yarar var: Bu tür açıklamayı kendi öznel bulgularımın nesnel - evrensel bir gerçekmiş gibi algılanmaması için yapıyorum). Bunlardan birisi de şu:

Kendi klinik tespitlerime göre davranışlardaki gevşeklik zaman içinde ruhu da gevşetiyor. Sözgelimi babası yanında bacak bacak üstüne atan bir çocuğun ruhu da saygı duygusunu başının üstünden yere atıyor bir süre sonra. Dersanede sere serpe oturmuş, bir çayırdaymış edasıyla ders dinleyen bir öğrencinin dikkatinin de aynı şekilde sereperpe olmadığını kim iddia edebilir!

O yüzden meseleye ruh ve beden uyumu ve etkileşimi çerçevesinde bakılmalı, bedendeki gevşemenin ruhu da gevşettiği akıldan çıkarılmamalıdır. Onun için de ruhtaki dirilik ve dinginliğin gerek sağlanmasının gerekse sürdürülebilmesinin onu destekleyen bazı bedensel ritüellerle mümkün olduğu unutulmamalıdır.

Bu meyanda ayrıca aile ortamında konuşmanın da, söze girmenin de takip edilmesi, uyulması gerekli bazı kuralları olsun. Yine, konuşurken sözün kesilmesine, ikili diyaloglara keyfice girilmesine müsaade etmeyin. Unutmayın ki bu kurallar zaman içinde davranışların ardındaki kuralsızlık eğilimini terbiye edecektir. Böylece davranışları filizlendiren ruh tarlamız istenilen kalıba girecektir.
Kısaca Sofra adabı, Konuşma adabı, Yatma adabı, Kalkma adabı, Temizlik adabı, Misafir ağırlama adabı, Anneyle - Babayla konuşma adabı, Kardeşleriyle iyi geçinme adabı gibi daha ziyade "Adap" kelimesiyle ifade edilen ve ruha derin bir bilinç ve disiplin kazandıran, daha doğru bir ifadeyle ruhu eğiten "davranış kalıplarını" hayata geçirmeye, bunun ailede titizlikle takipçisi olmaya gayret gösterin.

Adaba uygun olan tavır ve davranışların sadece kültürümüze değil; aynı zamanda sağlıklı çocuk gelişiminin temel ilkelerine de uygun olduğunu unutmayın.

Günümüz dünyasında evet pek çok şey değişmiştir. Ancak bazı evrensel gerçekler vardır ki,çağlar değişir bunlar yine de değişmezler.

Davranış sergilerken kuralsız değil ilkeli hareket etmek demek olan ve davranışları besleyen ruhu kalıba sokan adaba uygun davranışlarda bulunmak da öyle!

Psk. İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Davranış Ürünleri Ruh Tarlasında Yetişir (Davranışları Besleyen Ruhu Kalıba Sokma Egzersizleri)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     15 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Sağlıklı Çocuk Nasıl Yetişir? Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
► Sessizliğin Ruhu Psk.Handan ERDOĞAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Davranış Ürünleri Ruh Tarlasında Yetişir (Davranışları Besleyen Ruhu Kalıba Sokma Egzersizleri)' başlığıyla benzeşen toplam 37 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:31
Top