2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Hipertansiyon ve Diyetsel Risk Faktörleri
MAKALE #4653 © Yazan Uzm.Dyt.Merve TIĞLI | Yayın Mart 2010 | 5,645 Okuyucu
HİPERTANSİYON ve DİYETSEL RİSK FAKTÖRLERİ
Ağırlık Kaybı:
Gözlemsel ve klinik çalışmalardan elde edilen sağlam ve geniş çapta tutarlı olan kanıtlar, vücut ağırlığının kan basıncıyla direk olarak ilişkili olduğunu ve aşırı vücut yağının doğrudan kan basıncına ve hipertansiyona yatkınlık oluşturduğunu belgelemiştir. Bu ilişkinin önemi hem Amerika’da hem de tüm dünyada yüksek olan ve giderek artan obezite prevalansı ile pekiştirilmiştir. Amerika’daki yetişkinlerin yaklaşık %65’inin BKİ’si ≥ 25 kg/m2’dir ve bu nedenle kilolu ya da obez olarak sınıflandırılmaktadır. Bireylerin > %30 ise klinik olarak obezdir (BKİ ≥ 30 kg/m2). Amerika’daki çocuk ve adolesanlarda ise kilolu olanların prevalansı son 10 yılda arttığı gibi kan basıncı düzeyleri de yükselmiştir.
Bazı istisnalar haricinde, klinik çalışmalar kilo kaybının kan basıncını düşürdüğünü belirtmiştir. 25 çalışmanın sonuçlarını birleştiren bir meta-analizde, ortalama 5.1 kg’lık bir ağırlık kaybının, sistolik ve diyastolik kan basınçlarını sırasıyla 4.4 ve 3.6 mmHg azalttığı bulunmuştur. Alt grup analizlerde ise kan basıncındaki düşüşlerin hipertansif olmayan ve hipertansif bireyler arasında benzer olduğu ancak, kilo kaybının daha fazla olduğu bireylerde daha büyük azalmalar oluştuğu belirtilmiştir. Doz-yanıt analizleri ve prospektif gözlemsel çalışmalarda da ne kadar fazla kilo kaybedilirse, kan basıncındaki düşüşün de o kadar fazla olduğu gösterilmiştir. Ayrıca diğer bazı çalışmalar da sodyum kısıtlaması ile ya da kısıtlama olmaksızın, orta düzeyde bir kilo kaybının kilolu, prehipertansif bireylerde hipertansiyonu ~%20 oranında önleyebileceği ve ilacı bırakma sürecini kolaylaştırabileceği ya da kullanılan ilaçların bırakılmasını sağlayabileceği belirtilmiştir. Yaşam tarzı müdahale çalışmaları, başlıca toplam kalori alımının azaltılması yoluyla, benzer düzeylerde kısa-dönemli kilo kaybı sağlayabilmiştir. Bazı durumlarda, elde edilen kilo kaybı ≥ 3 yıl süreyle korunabilmiştir. Fiziksel aktivite düzeyinin yüksek tutulması, kilo kaybının devamlılığında kritik bir faktördür.
Ağırlık kazanımı ve kan basıncı arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada, 5-19 yaş arası bireyler ile 2 yıl süre ile BMI – Arterial kan basıncı arasındaki ilişki araştırılmıştır.
Obez çocuklarda yüksek kan basıncı prevelansının yüksek olduğunu tespit etmişlerdir. Aşırı kiloluluk durumu direkt olarak yüksek sistemik kan basıncıyla ilintilidir.
Ağırlık kaybının, kan basıncında meydana gelen yaşa bağlı artışı azaltıp azaltamayacağı net değildir. Uzun süre takip edilen bir çalışmada, > 4,5 kg kilo kaybedenlerde daha düşük kan basınçları elde edilmiştir ve bununla birlikte kan basınçlarındaki bu düşüş zaman içinde artış göstermemiştir.
Sonuç olarak, mevcut veriler vücut ağırlığındaki azalmanın, ideal olarak BKİ < 25 kg/m2, hipertansiyonun önlenmesinde ve tedavisinde etkili bir yaklaşım olduğunu güçlü bir şekilde desteklemektedir. Daha da önemlisi, kilo verildikten sonraki ağırlığın korunmasındaki güçlükler göz önüne alındığında, normal vücut ağırlığına sahip bireylerin kilo almasını önlemeye yönelik girişimler de oldukça önemlidir.
Tuz Alımının Azaltılması
Genel olarak, diyetle tuz alımı (sodyum klorür) arttıkça, kan basıncı da artmaktadır. Hayvan çalışmaları, epidemiyolojik çalışmalar, klinik denemeler ve meta-analizlerden elde edilen sonuçlara dayalı kanıtlar bulunmaktadır. Günümüze kadar, >50 randomize çalışma gerçekleştirilmiştir. Son yapılan bir meta-analizde, idrarla sodyum atımında ortalama bir düşüş (~1,8 g/gün=78 mmol/gün) sistolik kan basıncını ve diyastolik kan basıncını hipertansif olmayan bireylerde 2.0 ve 1.0 mmHg ve hipertansif bireylerde 5.0 ve 2.7 mmH azaltmıştır.
Hipertansif hastalarda yapılan rasgele kontrollü çalışmalar, hastalar arasında büyük değişkenlik bulunmakla birlikte, sodyum alımını başlangıç düzeyi olan 10,5 g/gün’den 4,7-5,8 g/gün’e düşürmenin kan basıncını ortalama 4-6 mmHg düşürdüğüne işaret etmektedir. Sodyum kısıtlamasının kan basıncı üzerindeki etkisi siyah ırktan olanlarda, orta yaşlı ve ileri yaştakilerde ayrıca hipertansiyon, diyabet veya kronik böbrek hastalığı olanlarda, yani renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi daha az yanıt veren ve bu sistemin aktivasyonunun, sempatik sinir sisteminin aktivasyonuyla birlikte, sodyum kısıtlamasının kan basıncını düşürücü etkisine karşı etki gösterebileceği gruplarda daha büyüktür.
Kan basıncı üzerinde tuzun etkileri konusundaki en ikna edici kanıtların büyük çoğunluğu kontrollü, doz-yanıt çalışmalarından gelmektedir. Doz-yanıt çalışmalarından en büyüğü, DASH-Sodyum Çalışması, 3 farklı sodyum alımının etkilerini 2 ayrı diyette test etmiştir: DASH diyeti ve Amerikalı bireylerin tipik olarak yediklerini içeren bir kontrol diyeti. Çalışmadaki 3 sodyum alım düzeyi (düşük, orta ve yüksek) yaklaşık olarak 1.5, 2.4 ve 3.3 g/gündür.
Yüksek ve normal kan basınçlı hastalarda sodyum alımı arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada; 20 yaş üstü 4011 kişi – 1673 ü hipertansif (ulusal sağlık ve beslenme araştırmaları çalışmasından alınmıştır) 1 yıl süre ile takip edilmiştir. Diyetsel sodyum alımları besin tüketim kayıtlarından hesaplanmıştır. Ortalama sodyum alımları yüksek kan basınçlı olan hastalarda – 3330 mg/gün, normal kan basınçlı olan hastalarda – 3600 mg/gün olarak belirlenmiştir. Hipertansiyon hastası bireylere düşük sodyum alımı önerilse de günlük sodyum alımı her iki grupta da çok yüksek bulunmuştur.
Orta derecede hipertansif hastalarda tuzsuz diyetin kan basıncına ve 24 saatlik üriner sodyum atımına etkisinin araştırıldığı bir çalışmada, 60 kişilik hasta grubu ve 20 kişilik kontrol grubu seçilmiştir. Her iki grupta da bireyler hipertansiyon için bir ilaç kullanmamaktadırlar. 6 Hafta süre ile hastaların 24 saatlik kan basınçları holter cihazı ile ölçülüyor ve 24 saatlik idrarlarında üriner sodyum atımı ölçülüyor. İkinci aşamada ise 6 hafta boyunca tam tuzsuz diyet uygulayan hastaların aynı değerleri ölçülüyor. Tuzsuz diyet alımının 6. haftası sonunda sistolik ve diastolik kan basıncında ortalama 12.1 – 6.8 mmHg düşüş görülmüştür. Üriner sodyum atımında ise anlamlı ölçüde azalma sağlanmıştır.
Sodyum kısıtlaması diyet konusundaki diğer tavsiyelerle birlikte ele alınırsa daha büyük antihipertansif etki gösterebilir ve kan basıncını kontrol etmek için kullanılan antihipertansif ilaç dozunun ve sayısının azaltılmasını sağlayabilir. Tuz kısıtlamalı diyette, hastalara tuz eklemekten ve tabii ki aşırı tuzlu yiyeceklerden (özellikle işlenmiş yiyecekler) uzak durmaları önerilmelidir. Aşırı tuz alımı dirençli hipertansiyonun bir nedeni olabilir. Tavsiye edilen günlük yeterli sodyum miktarı yakın zamanda 100 mmol/günden 65 mmol/güne düşürülmüştür. Bunu günümüzde başarmak güç olabilir. Erişilmesi mümkün olan hedef günde 5g > NaCl (85 mmol/gün) inmektir. Potasyum Alımının Artırılması:
Yüksek potasyum alımı düşük kan basıncı ile ilişkilidir. Hayvan çalışmaları, gözlemsel epidemiyolojik çalışmalar, > 30 klinik deneme ve meta-analizlerden elde edilen sonuçlara dayalı kanıtlar bulunmaktadır. Bireysel çalışmalardan elde edilen verilerin tutarsız olmasına rağmen, bu çalışmalardan elde edilen 3 meta-analiz potasyum alımı ile kan basıncı arasında, hipertansif olmayan ve hipertansif bireylerde anlamlı ve ters bir ilişki bulmuştur. Whelton et al. tarafından hazırlanan meta-analizde, idrarla potasyum atımındaki net 2 g/günlük bir artışla, hipertansif bireylerde sistolik ve diyastolik kan basınçlarında ortalama 4.4 ve 2.5 mmHg ve hipertansif olmayan bireylerde 1.8 ve 1.0 mmHg düşüş gerçekleşmiştir.
DASH diyetinin 2100 kkal’lik versiyonu ~ 4.7 g/gün potasyum sağlamaktadır. DASH çalışmasında, sebze ve meyve alımını artıran 2 gruptan her ikisi de, kan basıncını düşürmüştür.
Potasyumun kan basıncı üzerindeki etkileri, eş zamanlı alınan tuz bağlıdır. Spesifik olarak, daha yüksek bir tuz alımı varsa, yüksek potasyum alımı kan basıncını daha çok düşürürken; tuz alımı düşükse, potasyumun kan basıncını düşürme etkisi de daha azdır. Örneğin, bir çalışmada yüksek potasyum alımı (yaklaşık 4.7 g/gün), yüksek sodyum alımına yanıt olarak artan kan basıncı azaltmıştır. 212 hipertansif bireyde düşük tuz alımı ve yüksek potasyum alımının birlikte ya da tek başına kan basıncına olan etkilerini test eden 2x2 faktöriyel bir çalışmada, düşük sodyum alımı kan basıncını yüksek potasyum alımındakiyle eş değer derecede azaltmışken; hem sodyumun düşük hem de potasyumun yüksek olması kan basıncını daha da fazla düşürmemiştir.
Doz-yanıt ilişkisini inceleyen çalışmaların eksikliği, kan basıncını azaltmada, spesifik bir potasyum alım düzeyi için sabit bir öneri verilmesini engellemektedir. Ancak, önerilen potasyum alımını 4.7 g/gün olarak belirlemek makuldür. Bu düzeydeki bir alım, klinik denemelerdeki ortalama potasyum alımlarıyla, tek doz-yanıt çalışmasındaki en yüksek dozla ve DASH diyetinin potasyum içeriğiyle örtüşmektedir. NHANES III’e dayanılarak elde edilen verilere göre, ortalama potasyum alımı yetişkin erkeklerde 2.9-3.2 g/gün ve yetişkin kadınlarda 2.1-2.3 g/gün olarak tespit edilmiştir ve erkeklerin sadece %10 ve kadınların sadece %1’i, ≥ 4.7 g/gün potasyum almaktadır.
Diyetle yüksek potasyum alımı sağlanabildiğinden ve potasyum içeren besinler diğer pek çok besin öğesini de içerdiğinden, potasyum alımını artırmak için tercih edilen strateji supleman almak yerine, meyve ve sebzeler gibi potasyumdan zengin besinlerin tüketilmesidir.
Normal böbrek fonksiyonlarına sahip sağlıklı bir toplumun genelinde, besinlerden potasyum alımının > 4.7 g/gün olması risk teşkil etmez; çünkü fazla potasyum idrarla birlikte atılır. Ancak, idrarla potasyum atımı bozulan bireylerde, hiperkalemiden kaynaklanabilecek olumsuz kardiyak etkileri (aritmiler) önlemek adına < 4.7 g/gün alınması daha uygundur. Potasyum atımını bozabilecek ilaçlar, ACE inhibitörleri, anjiotensin reseptör blokerleri, nonsteroidal antiinflamatuar ajanlar ve potasyum-sparing diüretiklerdir. Bozulmuş potasyum atımıyla ilişkili olan tıbbi durumlar arasında diyabet, kronik böbrek yetmezliği, son dönem renal hastalık, şiddetli kalp yetmezliği ve adrenal yetersizlik yer almaktadır. Yaşlı bireyler hiperkalemi açısından yüksek risk altındadır. Bunun nedeni genellikle sözü geçen hastalıklardan bir veya birden fazlasına sahip olmaları ya da potasyum atımını bozan ilaçlardan biri veya birkaçını kullanmalarıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Hipertansiyon ve Diyetsel Risk Faktörleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Merve TIĞLI Fotoğraf
Uzm.Dyt.Merve TIĞLI
Ankara
Uzman Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi149 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'nın Makaleleri
► Hipertansiyon ve Beslenme Dyt.İlkay KIVRAK
► Hipertansiyon Hastalığı ve Beslenme Dyt.Reyhan YÖRÜMEZ
► Hipertansiyon Nedir ? Beslenme Tedavisi Nasıl Olur ? Dyt.Zeynep Işıl KÜÇÜKGÖNCÜ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Hipertansiyon ve Diyetsel Risk Faktörleri' başlığıyla benzeşen toplam 46 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Dondurma Mart 2016
► Kışın Kilo Almayın Aralık 2014
► Harika Besin:Kinoa Mayıs 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:22
Top