2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



2-4 Yaş: Anne Beni Taşısana Sendromu!
MAKALE #4774 © Yazan Psk.Serap DUYGULU | Yayın Nisan 2010 | 36,011 Okuyucu
Çocukların gelişme aşamaları süresince ilginç ve farklı davranışlar sergilediklerini gözlemlemek mümkün.Özellikle bebeklik dönemlerinin sonlandığı,çocukluk dönemlerine geçiş olarak tanımladığımız 2-4 yaş bu farklı davranışların ortaya çıktığı dönemlerdir.Emekleme ve ilk adımları atma çalışmalarının ardından yürümeyi öğrenen minik yaramaz elinin erdiği her yere kendi başına gitmeye çalışacak ve bu anlamda pek çok tehlikeyle de yüz yüze gelebilecektir.

Bu yaşlar arası aslında kendi başına yürüyor olmasıyla karşılaştığı tehlikeler bir yana konulursa anne açısından son derece rahat bir dönemin başlangıcıdır.Uzun bir süre bebek arabalarına,anne kucaklarına bağlı olarak büyütmeye çalıştığı bebeğinin kendi başına hareket edebiliyor olması annenin işini kolaylaştırmaktadır.

Çevresindeki her şey çocuk için son derece ilginç ve keşfedilmesi gereken bir dünyadır.Bundan başka çocuk kişiliğinin temellerinin oluştuğu bu dönemde inanılmaz meraklı bir varlık olarak her tür bilgiye açıktır.Aynı zamanda içinde yaşadığı toplumu tanımaya çalışırken farklı davranış biçimleri sergilemesi şaşırtıcı olmamalıdır.
Çocuklar özellikle kendi ayakları üzerinde desteksiz durmaya başladıkları andan itibaren,çok hızlı bir hareket kabiliyeti geliştirebilirler.Bu özellikle aile için çok yorucu ve yıpratıcı bir dönemdir.Tehlikelere karşı savunmasız oldukları bu dönemlerde çocuklar hala çok sıkı bir bağla bağlı oldukları annelerinden uzaklaşarak küçük adımlarıyla çevreyi keşif gezilerine başlarlar.

Annelerin rahat ettiklerini sandıklarını bu dönemde birden bire ilginç bir şey olur ve her şey tersine döner.Çocuk annesinin kucağından inmek istemez.Bir iki hafta öncesine kadar annesinin elinden tutmayı bile reddeden küçük yaramaz aniden çıktığı keşif yolculuklarını kendi adımlarıyla yapmaktan vazgeçer ve tekrar annesinin kucağına gelmek ister.

Hatta bu konuda o kadar ısrarcı olabilir ki durum ağlama ve öfke nöbetlerine kadar gidebilir.
Bu durum ‘Anne Beni Taşısana / Beni Kucağına Al’ Sendromu’dur.
Zaman zaman son derece sıkıntı verici olsa da çocukların psikososyal gelişim süreçleri içinde son derece normal bir olaydır.
Bu sendromun pek çok farklı sebebi ya da tetikleyeni vardır.Ancak özellikle annesinin kucağına tekrar gelmek isteyen çocuğun çevresine karşı geliştirdiği korku ve güvensizlik duyguları ön plandadır.
Öncelikle çok hevesle ve bin bir gayretle,düşe kalka yürümeye çalışan ve başaran çocuğun bu ani geri dönüşünün temelinde de son derece mantıklı gerekçeler vardır:Kendi başına özgürce hareket edebilen,her yere gidebilen çocuk,artık annesinin bakımına eskisi kadar muhtaç değildir ve pek çok şeyi yapabilmektedir.Bunu fark ettiği anda geri dönüş de başlar. Annesinden ayrılmaktan,ondan uzaklaşmaktan korkmaktadır.
Yürümek aslında bir anlamda başkalarından bağımsız olmak ve kendi kişiliğini, kimliğini bulmaktır.Biz yetişkinler için sıradan adımlar olarak görülebilecek bu eylem çocuğun kendi sınırlarını belirlemeye başladığı, kişisel özgürlüğünü kazandığı bir dönemdir.

Ancak bazen özgürlük korkutucu olmaktadır.Çocuk için her yere gidebiliyor olmak demek aynı zamanda sevilen bazı şeylerden de uzaklaşmak demektir.O nedenle tekrar annenin kucağına giderek bir anlamda annesine tam bağımlı olduğu bebekliğine de dönmüş olmaktadır. Durumun sadece çocuğun annesine eziyet olsun diye yaptığı bir davranış olmadığını aksine annesiyle tekrar yakınlaşmaya çalıştığını ve gelişiminin doğal bir süreci olduğunu unutmamak gerekiyor.

Bu dönemin en belirgin özelliği,çocuğun hemen hemen her ortamda ve özellikle yürüyüşlerde annesinin kucağına gelmek istemesi,bu konuda ısrar etmesi ve bazen öfkelenip kendini yerden yere atmasıdır.

Bunun sebebinin de anneden ayrılma,ondan uzaklaşma ve annesinin sevgisinden mahrum kalma korkusu olduğu bilinmelidir.Ebeveynleri tarafından sıklıkla kucağa alınması,ya da anne babanın çocukla olan tensel yakınlıkları bu sendroma neden olmadığı gibi aksine kucağa alınmanın ve dokunulmanın çocuk üzerinde son derece olumlu etkileri olması nedeniyle biz kesinlikle tüm anne babalara bunu öneriyoruz.

Çocuk kucağa gelmek istediğinde bazen anne babanın aşırı tepki gösterdiğini ve çocuğa karşı reddedici bir tavır sergilediğini gözlemliyoruz.Doğru davranış çocuğu reddetmek değil ama bazen onun dikkatini başka yöne çekebilmek ve yürümeye teşvik edebilmektir.Bunu yaparken emir verici,azarlayan,bağırıp çağıran ve çocukla inatlaşan bir anne baba tutumu sorunu çözümlemekten uzak olacaktır.
Çocuğun anne babasının kucağına gelmek istemesi de onun şımarıklığının ya da sınır ve kural tanımaz bir çocuk olduğunun göstergesi değildir.
Aslında sürekli olarak kucak isteyen bir çocuktan bahsediyorsak yaş itibarıyla öncelikle bu sendromu düşünmek gerekirse de zaman zaman sorun başka bir şey olabilir.Ayrıca çocuğun istediği her sefer kucağa alınması ya da kucağa gelmek istediği her sefer reddedilmesi farklı sorunlara yol açabilir.

Her istediğinde annesi tarafından kucağa alınan çocuk, bir süre sonra,
-sorumluluk almaktan ve kendini ifade etmekten kaçınmaya,
-kendisinin yerine getirmesi gereken davranışları başkalarından beklemeye,
-sürekli olarak mızmızlanmaya başlar.
Aynı şekilde çocuk, kucağa alınmak istediği her sefer reddedilirse,
-öz güveni düşük,
-korkak,
-bağımsızlığını kazanamamış bir birey olur.
Bu nedenle, böyle bir davranışı gösteren çocuğa karşı anne babanın tavrı son derece önemlidir.Biliyoruz ki sıklıkla kucağa alınmak isteyen çocuğun davranışlarının arkasında,
-Anneden ayrılma korkusu,
-Güvensizlik duygusu,
-İlgi ve sevgi ihtiyacı,
-Anne ve babanın tensel sıcaklığını hissetmek gibi gereksinimler bulunmaktadır.

Özellikle 2-4 yaş aralıklarındaki çocuklarda bu ihtiyaçlara karşı daha duyarlı davranılması önemlidir.

Çocuğun ihtiyaçlarıyla, çocuğun bir konuda ayak diremesi ya da tutturması arasındaki çizgiyi de netleştirmek gerekiyor.Kucağa alınmak isteyen çocuğun zaman zaman bazı konularda bu davranışı sergileyerek anne babasına dediğini yaptırmanın ve istediğini elde etmenin bir yolu olarak kullandığını da biliyoruz.Bütün mesele çocuğun bu isteğine ne zaman olumsuz ne zaman olumlu yanıt verileceğinin doğru belirlenmesidir. Çocuklar genellikle ailelerinin hassas oldukları konuları iyi bilirler ve küçük yaşlardaki benmerkezci yapıları nedeniyle sürekli talep eden konumundadırlar. Eğer anne ve babasının kendisine hayır diyemediğini fark etmişse bir çocuk doğası ve alışkanlıkları gereği her zaman bu zayıf noktayı kullanacak ve istediğini elde etmeye çalışacaktır.Çocukların tam da ‘inat Çağı’ dediğimiz ve sıklıkla öfke nöbetlerinin eşlik etiği 2 yaş civarındaki döneme denk gelen bu farklı davranış biçimlerine ailenin nasıl karşılık verdiği çok önemlidir.

İsteklerini net ve bilinçli olarak ifade edebilen 2 yaş çocuğu,kişiliğine ilişkin belirgin özellikler de sergilemeye başlamıştır.Pek çok anne baba çocuğunun dışa dönük,içe dönük,ılımlı,uyumlu,sinirli ya da huysuz gibi farklı kişilik özellikleri geliştirdiğini gözlemleyebilir.Bu özellikleriyle doğru orantılı olarak hem kendi taleplerini ortaya koyabilir hem de başkalarının kendi isteklerine nasıl yanıtlar verdiğini izleyip anlamaya çalışır.

Önceden severek yaptığı bir çok eylemi reddederek farklı olduğunu ispat etmeye çalışır.Elbette bu bilinçli bir farklı olma davranışı değildir ancak bilinçli bir bağımsızlık kazanma dönemine işaret eder.

Bilindiği gibi çocuklar özellikle dışarıdayken ve kalabalıklar içindeyken her zamanki davranışlarından daha farklı davranışlar sergilemeye başlarlar.Bu ‘benimle ilgilenin’ demenin bir başka yoludur ve sosyal bir birey olma yolundaki ilk adımlardır.Dolayısıyla daha baştan çocuktan gelen bu tip bir davranışı reddetmek yerine kabullenici ve ilgili bir tutum izlemek çocuğun bu dönemi atlatmasını kolaylaştıracaktır.Çocuklar her ne kadar destek ve ilgi görmeye eğilimli olsalar da merakları ve keşfetme duyguları daha ağır basar.Özellikle dışarı çıkıldığında kucağa alınmak istemesinin sebebi, dışarıdaki dünyanın onu ürkütmesi ve annesinin onu yalnız bırakabileceği endişesi olduğuna göre,bu ihtiyacını doyurmak öncelikli davranış olmalıdır. Her seferinde kucağa almak değilse de çocuğun ilgisini başka yerlere yöneltmek ısrarcı tutumunu değiştirecektir.

Bu dönem bir süreçtir ve yaklaşık olarak 4 yaşın sonlarında kendiliğinden kaybolur.Bu sürecin atlatılmasında anne babanın küçük oyunlara başvurması son derece olumlu ve yararlı olacaktır.

Bir alışveriş sırasında çocuk kucağa alınmak istediğinde,küçük bir paketi taşıması için ona vermek,alışveriş arabasını itmesini sağlamak ve yardımı olmaksızın bunları yapamayacağını söylemek iyi bir yöntemdir. Bunun dışında ‘hadi beni yakala’ oyunu oynamak da küçük yaramazı çok eğlendirecek ve onu ısrarından vazgeçirecektir.Yine küçük adımlarla birbirini yakalamaya çalışmak,kaldırımda seksek oynamak her iki tarafı da çok eğlendirir. Yoldan geçen arabaları saymak,renklerine göre sınıflandırmak hem çocuğun algı ve zekası için çok yararlıdır,hem de neşeli bir oyun oynamanızı sağlar.Bütün bu oyunların dışında bilinmelidir ki; çocukların bacakları biz yetişkinlere oranlandığında oldukça küçük ve kısa olduğundan, bir yetişkinin bir adımda aldığı mesafeyi yaklaşık olarak 2-3 adımda alır.Dolayısıyla özellikle uzun yol yürüyüşleri gerçekten çocuk açısından çok yorucu olabilir.

Eğer çocuğun çok yorulduğunu fark ettiyseniz kucağa alınma isteğini reddetmemelisiniz. Ancak bir süre sonra tekrar yürümeye teşvik etmeli ve minik oyunlarla durumu eğlenceli bir hale getirmelisiniz.Yürüdüğü süre içinde onu taktir etmek,artık büyüdüğünü ve kendi başına pek çok şeyi yapabileceğini söylemek çocuğun motivasyonunu sağlayacağı için önemlidir.Çocuklar gerçekleştirdikleri her şey için olumlu geri bildirim almak ve onaylanmak isterler.

Hem sözel hem de bedensel olarak desteklendiklerini duymak ve görmek o davranışı pekiştirir.Bu nedenle olumlu olan her davranışı taktir ettiğinizi, onu desteklediğini gören çocuk bu davranışları tekrarlayacak,zamanla alışkanlık haline getirecektir.
Çocuk eğitimi bir insan mühendisliğidir.Kişiliğinin oluşması sırasında doğru model olmak,sağlıklı bir ortamda,güven duygusu aşılayarak büyümesini sağlamak anne baba olarak bizim görevimizdir.Zaman zaman zorluklar yaşanması normaldir.Yeter ki sabır,ilgi ve sevgi olsun.

Bu yazı Bebeğim ve Biz Dergisinde de yer almıştır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"2-4 Yaş: Anne Beni Taşısana Sendromu!" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Serap DUYGULU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Serap DUYGULU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     7 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Serap DUYGULU'nun Yazıları
► Sakın Beni Bırakma Anne! Psk.Dnş.İsa Özgür ÖZER
► Anne-Baba Beni Görün Lütfen! Psk.Ayşenur KARAKÜLAH
► Aynala Beni! Psk.Hazan ŞAHNAOĞLU
► Tamamla Beni Psk.Dnş.Ümran ÖRKÜN
► ' Beni Kimse Anlamıyor ' Psk.Kevser MAZI ARSOY
► "Çocuğum Beni Dinlemiyor!" Psk.Sibel ŞEN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında '2-4 Yaş: Anne Beni Taşısana Sendromu!' başlığıyla benzeşen toplam 25 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Baba Çocuk İlişkisi Kasım 2016
► Alınganlık Kasım 2016
► Kıskançlık Kasım 2016
► Yılbaşı ve Çocuklar Kasım 2016
◊ Dizi Dizi Hayatlar Ekim 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:02
Top