2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikolojik Sorunlarınızı “zaman” Çözemez
MAKALE #5301 © Yazan Dr.İbrahim BİLGEN | Yayın Ağustos 2010 | 13,060 Okuyucu
Bize gelen kişiler bazen gelmekte çok geç kalmış oluyorlar. Halbuki küçükken getirilecek olsalar çok erken önlemler alınabilmektedir. Örneğin “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu” nda çocukların yirmi yaşından önce bizlere getirilmiş olunması başarı oranımızı arttırmaktadır. Ama aileler, “Çocuktur geçer” ya da” Biz de küçükken böyleydik” diyerek olayları geçiştirirler. Ama zamanla sorunlar sorunlara eklendikçe, işin içinden çıkılmaz bir hale geliniyor. Bu nedenle bugün eğer müsaade eder iseniz bir okurumun bana yazdığı mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum.

“ Beş yıl önce oğlumun aynada saatlerce saçı ile uğraşması, aynada kendisine ters bakarak saçını taraması bende bir garipliklerin olduğunu düşündürmüştü. Babasına anlattığımda duyarsız kaldı. Yüzüme boş boş baktı. Okuldaki rehber öğretmeni de bir gün beni yanına çağırarak oğlumu bir psikiyatriste götürmem gerektiğini söyledi. Ama bunu oğluma söylediğimde “Ben .... miyim?” diyerek beni suçladı. Çok öfkelendi. Eşimin de, oğlumdan geri kalır yanı yoktu. Bir anda ben oğlumun kötülüğünü isteyen bir anne konumuna düşmüştüm. Çok kuşkucu davranıyordu. Beni herkesten kıskanıyordu. Babasına karşı düşman gibi davranıyordu. Bir anda en büyük düşmanı babası olmuştu. Evden dışarıya pek çıkmaz ve her şeyden şüphelenir bir kişi olmuştu. Oğluma yardım arayışı içinde iken çevremden destek yardım istediğim zaman yüzeysel bir şekilde üstüne çok düştüğümü oğlumun aslan gibi olduğunu olayları benim büyüttüğüm söyleniyordu. Bu sorunlar zamanla düzelir derken git gide kötüye gitmeye başladı. Yolda yürürken her şeye sinirleniyordu. Yer yer kendi kendisine gülmeleri oluyordu. En son oğlum artık çok kötü olduğunda bir şey yok diyenler elime doktor telefonları sıkıştırmaya başlamıştı. Şu an düzenli tedavi görüyor ve durumu iyi, tekrar işe başladı.”

Bu sadece bize anlatılan yaşam öykülerinden birisi. Çok geç kalınması halinde gerçekten iş işten geçmiş oluyor. Kendinizde, yakınınızda ya da çocuğunuzda bir değişiklik gördüğünüzde mutlaka bağlı olduğunuz kurumdaki bir psikiyatrist arkadaşımıza göstermeyi ya da görünmeyi lütfen ihmal etmeyin. İki şeyin değerini insanoğlu elinden gitmeden takdir edemiyor. Birisi sağlık, diğeri ise gençlik...


UZUN ZAMANDIR KİMSE SİZE KENDİNİZİ DEĞERLİ HİSSETTİRTMEDİ Mİ?

Bana kendisini önemli hissetmek istemediğini söyleyen birini gösterin, bende size koskocaman bir yalancı göstereyim. Elbette bazı kişilerin başkasının sözlerine yada değer göstermesine ihtiyacı yoktur. Ama aynaya baktığında karşısındaki kişinin de kırk yılda birde olsa bu değer duygusuna ihtiyacı vardır. Çoğu yazımda belirttiğim gibi hepimizin yaşama amacı, kendisini değerli hissetmek içindir. Bu kimisi için en iyi eve, en iyi arabaya sahip olmaktır. Kimisine göre dürüst olmak, kimisine göre ise çocuklarını ceketini satarak da olsa okutabilmektir. Her değer duygusu insanların yaşına, bulunduğu duruma ve elbette kişiliğine göre değişir. Yedi yaşındayken kendinizi değerli hissettiğiniz uğraşlarınız ile şimdikiler aynı mı? Esasında aynı ama, araçlar farklı. Yedi yaşında sınavda başarılı olmayı isteyen bir çocuğun ihtiyacı kırk yaşında da işinde başarılı olmaktır. Temelde olan nedir peki? Belki de “Başarılı olmazsam insanlar beni sevmez” ya da başka bir şey, ama bu kişinin kendisini değerli hissetmesi sanki başarılı olmasına bağlıdır. Ya olamazsa ne olacak peki? Bu hayatta her istediğimiz olmuyor maalesef. Her şey insanın isteklerine bağlı gelişmiyor. Dış etkenler,dış güçler de oluyor. Sonuç olarak hepimizin az çok da olsa tanınmaya ve övülmeye gereksinimi vardır. Övülme gereksinimimiz yemek yeme gereksinimimiz gibidir, hiçbir zaman uzun bir süreliğine karşılanmaz. Ünlü insanlar bile, kendilerine düzenli olarak, iyi göründüklerinin ve iyi iş çıkarttıklarının söylenmesini isterler. Kendinize bir kez benim için şu anda sorun lütfen” Bana güzel, akıllı, yeterli, etkili, sevimli, dürüst, vicdanlı, harika vb. olduğum istediğim sıklıkta söyleniyor mu?” Yanıtınız “Hayır” değil mi. Dünyadaki herkes için durum aynıdır. Hiçbir zaman istediğimiz kadar övülmeyiz. Geleceğim noktayı az çok tahmin ediyorsunuzdur diye düşünüyorum. İnsanlara siz ne kadar sıklıkta bunları yaparsanız size yansıması da o sıklıkta olur. Öncelikle bir kişi ile iletişim kurarken lütfen önce ona iyice bakın ama iyice, doyasıya ... Cümleye, onun sizde uyandırdığı pozitif tarafını söyleyerek başlayın. Ama asla bunun adı yağcılık olmasın. Zaten yağcılık, dilden; iltifat ise gönülden çıkar. Bunu da karşıdaki kişi hisseder. Her insanın iyi bir yanı vardır. Yeterki bakmasını bilin. Karşıdaki şımarır diye, yada eleştirdikçe insanlar çalışır diye bir fikre sahipseniz sadece yanılıyorsunuz kayıplarınızdan haberiniz bile yok. Bir kez arada güzel sözler söyleyin, çevrenizi değerli hissettirin bakın sonra neler oluyor. Bunu duyan kişinin gözlerindeki anlık parıltıyı göreceksinizdir.Yoksa sizin en sevdiğiniz insanlar sizi her zaman en çok eleştiren , gerginlik yada huzursuz hissettiren kişiler midir? Biraz kendimizden düşünmek lazım. En son ne zaman çocuğunuza yada eşinize, onların sizde uyandırdığı olumlu tarafları söylediniz. “Hiç yok ki “mi dediniz? Lütfen iyice bakın. Eşinize güveniyor musunuz? Sizce iyi bir anne mi? Hastalandığınızda yanınızda mı? İyi bir arkadaş mı? Gülüşü hoşunuza mı gidiyor? Vb. Biraz düşünün ve ona bunu söyleyin? Biraz gerildi iseniz yada bunu saçma buluyorsanız bilin ki korkuyorsunuz. İnsanlar yapmadıkları şeyi ilk yaptıklarında hep korkarlar. Kolu kırılıp ta alçıya alınanlar iyi bilirler. Bir ay sonra alçı açıldığında kolu resmen erimiştir. Kullanılmayan organ zayıflar. Davranışlarda öyle. O kolu geliştirmek için fizik tedavi uzmanı egzersiz programı verir. Bugünlük bende sizin eğer izin verirseniz davranış fizyoterapistiniz olmak istedim. Bir kez düşünün ve bu sabah eşinize, çocuğunuza yada sevdiklerinize sizlerde onların uyandırdığı pozitif bir tarafı söyleyin. Bakın neler oluyor? Mutlu, huzurlu ve çevrenizdekileri dolayısıyla da kendinizi değerli hissedeceğiniz bir Pazar günü geçirmeniz dileğiyle.


SİNİRLENMEMEK İÇİN...

Ogün okumuş olduğum bir yazıda yazar, okuyuculara şu tavsiyelerde bulunuyordu. “ Bir şeye sinirlendiğinizde kendinizi yatıştırın ve sakinleştirin, dürtülerinizi kontrol edin, duygularınızı uygun olmayan yerlerde dışa vurmayın,engellenmelere dayanabilin, kendinize değer verin vb...” şeklinde uzuyordu. Yani gerçekten yazar şimdi yanımda olsa ve ona, acaba bunu her an yapabilen kaç insan vardır diye sormak isterdim. İnsanoğlu bunları okuduğunda kendisini daha da yetersiz hissediyor. Çoğu insan zaten bunları biliyor ama yapamıyor. Sorun zaten burada. Yani bunu nasıl yapacağını bilmiyor. Bunları kazanmak küçüklük yıllarından başlıyor. Bu yukarda sayılan özellikler sağlıklı bir ego oryantasyonudur. Yani hepsi sizler gibi sağlıklı ebeveynler sayesinde çocuklara kazandırılmaktadır. Ufak tefek bazı genetik faktörleri dışlarsak bu yetenek ebeveynler tarafından çocuklara kazandırılmaktadır.

Ogün katılmış olduğum bir toplantıda dinleyicilerden birisi bana çocuğunun oyuncaklarını kırdığını tepki olarak kendisinin de bunu yaptığını söyledi. Şimdi nerede kaldı öfke kontrolü. Şimdi bu yazarımızın yazısı yarın bu çocuk okursa kendisini yetersiz hissetmez mi? Annesi ona öfkeli olursan bunu kontrol edebilmenin yolunun oyuncaklarını kırmak dışında başka yollarının da olabileceğini göstermemişki. Hatta bırakın göstermeyi, birde kötü bir model olarak onaylamış. Aynı şekilde bir başka anne de şu soruyu sordu. “Çocuk çok küsüyor ne yapabilirim?” Bende şu soruyu sordum. “Acaba çocuğunuz bu davranışı nereden öğrenmiş olabilir? Çevresinde ona küsme davranışını modelleyen bir kişi var mı acaba? diye sordum. Anne hafifçe yere baktığında esasında ben çoktan cevabı almıştım. Gerçekten çocuklarımıza çok öğüt vermektense iyi birer örnek olalım ve onları bilinçli yetiştirelim. Sağlıklı bir ego yani dürtü kontrolü, öfke kontrolü, kurallara uyma gibi çeşitli toplumsal kurallar bizlerin çocuklarımıza sunduğu iyi modeller ve çocuklarımıza dengeli bir ödül ceza sistemini öğretmekten geçiyor.Maalesef bunu gerçekleştirmek için çokta uzun bir zamanımız yok. Çünkü karakterin %80’i ilk altı yılda oluşuyor. İyi bir anne babalık, çocuğun her dediğine engel olmak olmadığı gibi, her dediğini yapmakta asla olmamalıdır. Verilen bilinçli ceza ve ödüller, çocuğun öfkesini kontrol etmesini, düşünmesini ve iyi davranışların egosuna yerleşmesini sağlar. Bunları öğrenmemiş olan bir çocuğa yarın bir gün büyüdüğünde sinirlenmemelisin, öfkeni kontrol etmelisin diyemeyiz. Gerçekten bence komik duruma düşeriz. Peki bu insanlara neler mi yapmalıyız? “Adam 25 yaşına gelmişse ve ailesi bu kişiyi yetiştirirken ilk altı yılı da kötü bir şekilde değerlendirdiyse hiç mi şansı yok?” diye bir soru aklınıza gelebilir. Elbette vardır işimiz daha zordur. Yani bir ağacın yerini değiştireceksiniz. Bir yerden bir yere transfer edeceksiniz.Sizce küçük bir fidanı mı daha kolay ve hasarsız bir şekilde nakil edersiniz yoksa koca bir ağacı mı?.
Fidanlarınız ile birlikte mutlu, sağlıklı ve huzur dolu nice yıllar geçirmeniz dileğiyle.

NOT: Bu yazılar Dr. İbrahin Bilgen'in Sabah Gazetesindeki yazılarından alınmıştır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psikolojik Sorunlarınızı “zaman” Çözemez" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.İbrahim BİLGEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.İbrahim BİLGEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İbrahim BİLGEN Fotoğraf
Dr.İbrahim BİLGEN
İstanbul
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi12 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.İbrahim BİLGEN'in Makaleleri
► Sünnet: Neden? Ne Zaman? Nasıl? Op.Dr.Ünal ZORLUDEMİR
► Tüp Bebek: Kime?, Ne Zaman? Nasıl? Prof.Op.Dr. Selman LAÇİN
► Amputasyon Nedir? Ne Zaman Yapılır? ÇOK OKUNUYOR Prof.Op.Dr. Kaan ERLER
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Psikolojik Sorunlarınızı “zaman” Çözemez' başlığıyla benzeşen toplam 96 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aşk ve Sadakatsizlik Mayıs 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:04
Top