2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aldatılan Kişi Niçin Acı Çeker? (Aldatılmanın Anotomisi)
MAKALE #5631 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Ekim 2010 | 31,032 Okuyucu
Aldatılmak kelime olarak "kandırılmak, oyuna getirilmek, beklentinin dışında bir davranışa maruz bırakılmak" anlamlarına gelmektedir. Öyle ise ikili ilişkilerde söz konusu olan aldatma eylemiyle kişi kandırılmış, oyuna getirilmiş, beklemediği ve hiç istemediği bir davranışa maruz bırakılmış olmaktadır. Buradan anlaşılıyor ki aslında aldatılmanın birebir kelime karşılığı "kandırılmaktır".

Peki bu eylem sonrasında kişiyi derinden yaralayan, çok rahatsız eden şey sadece aldatılmak, yani kandırılmış olmak mıdır? Eğer böyle ise birçok kişi mağazadan elbise alırken ucuz ve kaliteli denildiği halde pahalı ve kalitesiz bir elbiseyi almaya mecbur bırakıldığında, söz verilip de sözünde durulmadığı için otobüs durağında ağaç edildiğinde ya da hayatın muhtelif yerlerinde daha başka şekillerde kandırıldığında (aldatıldığında) neden aynı oranda rahatsız olmaz?

Demek ki aldatılmada kişiyi asıl rahatsız eden şey kişinin bilfiil oyuna getirilmesi, yani kandırılmış olması değildir.

Aldatılan kişinin verdiği duygusal tepkinin nedeni aldatılmaya / kandırılmaya yönelik bir alınganlık ve kızgınlık değil; aslında aldatan kişinin birlikte olduğu partnere, onun kendince özel bulduğu talihine duyulan derin bir kıskançlıktır. Aldatılan kişi temelde ve çok derinlerde kendisini aldatan kişinin birlikte olduğu ve kendi rolünü çalan kişinin keyfini, bir başkasına (kendisine) rağmen sahip olabilmenin yaşatacağı “ruh okşayıcı egoyu” kıskanmaktadır. “Benim yaşadığımı şimdi o da yaşıyor, bugüne kadar sadece bana verileni artık o da alıyor” gizil düşüncesi hissedilen acıyı içten içe körüklemektedir. Ayrıca aldatılan kişinin yaşayacağı acı, kişinin içindeki bu kıskançlığın şiddetiyle doğrusal bir ilişki içinde olacaktır.

Yine yoğun ve acı veren aldatılma duygusunun altında yatan en önemli nedenlerden biri de özsaygı zayıflığıdır. Kişi benlik saygısı ne kadar zayıf, mevcut kendilik değeri ne denli düşük ise o oranda acı çekmektedir. Bu kişilerin bilinç dışı farkındalık düzeyinde yaşadıkları ve aldatılma acılarını artıran en önemli faktör aslında, “Benim yaşattığımı şimdi o da yaşatıyor, demek ki benim -en azından kafamda kurguladığım türde- bir özelliğim yokmuş, hatta kim bilir belki de o bunu benden daha iyi yapıyor ki bak ona gitti” duygusudur. (O daha iyi galiba, peki o zaman ben kötü müyüm acaba? Temelde yatan kendilik odaklı hesaba ve kitaba iyi dikkat edin. Şu hayatta galiba her şey özünde bir hesap ve kitap işi).

Birçok kadının aldatılma sonrasında içine girdikleri düşünce sürecinde sık sık dile getirdikleri, “O kadında bilmiyorum ne buldu, oysa ben ondan daha güzelim” vs. derken ki izahları da bu analizimi açıkça doğrulamaktadır. Yine çoğu kadının daha güzel bir kadınla yaşanan aldatmayı nispeten az gülen olanla, en azından kendisinden daha az güzel olanla yaşanan aldatmaya göre daha acı verici bulması olgusu da gerçeğin bir başka düşündürücü boyutudur. Bu olgu da anlatmaya çalıştığım gerçeği teyit eder mahiyettedir.

Görüldüğü üzere, “Ben hiç bencil olmadım, şunu yaptım, bunu ettim, ama eşim çok egoist çıktı; sadece kendisini düşündü” diyerek ciddi düzeyde acı çeken kişilerin de aynı şekilde / benzer düzeyli bir egosantrik yanları mevcuttur.

Aldatılma duygusunu oluşturan diğer bir faktör de partnerin sırf bir başkasıyla birlikte olması değil; bu davranışın bilinç dışı alanda neden olduğu, harekete geçirdiği “kaybetme” psikolojisidir. Aldatılan kişi partnerinin cinsel uzuvlarının bir başkasıyla temasa geçmesinden ötürü değil; aslında bu birlikteliğin kendi kaybına yol açabilecek olması ihtimalinden rahatsızlık duymaktadır. Bu analizimi doğru anlamak için eşinizin bir umumi genelevine gittiğini, oradaki kadınlarla sadece parasal düzeyli, salt zamanla ve seksle sınırlı (duygu boyutu yok) bir birliktelik yaşadığını hayal etmeniz yeterli olacaktır. Çoğu kişinin bu birlikteliği -her ne kadar doğru bulmasa, onaylamasa bile- sözünü ettiğim türdeki ile aynı nitelikte bir aldatmak olarak yorumlamayacağı aşikardır. Böyle yorumlanılmadığı için de bahsettiğim nitelikte ve şiddette bir aldatılma psikolojisi içine girilmeyeceği tartışma götürmez bir gerçektir.

Oysa dikkat edin, burada da aldatılma vardır, burada da başka biriyle cinsel odaklı bir birleşme söz konusudur! Ancak burada diğer aldatmalarda olmayan başka bir şey vardır:

Bu ilişkide ya hiç risk yoktur ya da bu oran kayda alınmayacak derecede düşüktür.

Aldatılan kişi bilinçaltı algılayıcıları düzeyinde gayet iyi bilmektedir ki partneri bu işi sosyal olarak onaylanmayacağı için daha uzun süre sürdüremeyecek, mesela kendisiyle evlenemeyecek, onu sevgili ya da eş olarak seçip de kendisini kapının önüne koyamayacaktır. Öyle olmayacağı için de bu eylem yine ele güne karşı belki bir kabahat olarak kalmalıdır, belki lafı sözü yine bu şekilde edilmelidir lakin bundan dolayı aldatılma ateşinde asla kavrulmamalıdır. Yani “bu aldatmanın fazla bir tehlikesi yok, öyleyse kahrolmaya değmez” düşüncesi… (Evet, hesap - kitap işi yine)

Aldatılma sonrası zorlu süreç çoğu kadının en zayıf olduğu, adeta büyük ve boş bir kuyuya düşüp boşlukta gezindiği için tehlikeye en açık halde bulunduğu evredir. O yüzden de leş avcısı akbabalar misali usta çapkınlar bu geçici süreci kollarlar, bulduklarında da çok iyi değerlendirirler. Mesela böylesi bir dönemde kadın acıyla kıvranırken bir anda hayatına bir erkeğin girdiğini gördüğünde yaşadığı aldatılma acısı adeta sihirli bir değnek değmişçesine azalıvermekte, hatta yok olur bir seviyeye inivermektedir.

Peki ne olmuştur da böyle olmuştur? Kendi hayatına bir kişi girdiğinde yaşanılan aldatılma gerçeği bir anda ortadan kalkıvermiş midir?

Hayır, değişen bu olayın vuku bulma gerçekliği değildir; değişen “ortada kalacağım, beni kimse istemez, iyi olsaydım onu bana tercih etmezdi” sabit inancıdır. Bir anda iç dünyasını kaplayan, “Galiba yalnız kalmayacağım, o kişi partnerimi seçti ise bak bu da beni seçti, demek ki hala seçilebilen biriyim, sorun sanırım bende değilmiş” duygusunu en kritik anında yaşayabilmiş olmasıdır. (Hesap - kitap işi hala devam ediyor bakın.)

Yine aldatılma acısını artıran diğer bir faktör de, “Yakaladım bak, eşim beni aldatıyormuş” hatalı inanışıdır. Burada ifade edilen, “Yakaladım, aldatılıyormuşum” düşüncesi / inanışı, “Yakalamasaydım şayet aldatılmamış olacaktım” düşüncesi ile bir bakıma aynı anlama gelmektedir. Bu ise gerçeği yansıtmayan bir çıkarım biçimidir. Halbuki kişi sadece yakaladığında aldatılmış olmaz. Daha farklı bir ifade ile uzun zamandan beri aldatıldığı halde yakalayamamış olmak da mümkündür. Bu gerçekçi olmayan inanç aldatılma durumunda ortaya çıkan acıyı artıran en önemli etkenlerden birisidir. Bu düşünce derinlerde, “Aldatılsaydım yakalardım; yakalayamadım, öyleyse aldatılmıyordum. Bu güne dek hiç yakalamadığıma göre demek ki beni hiç aldatmadı, oysa şimdi bak yakaladım, demek ki şimdi aldatıldım” sürprizi / hayal kırklığı yarattığı için (çünkü süreç beyinde “hiç yapmazdı = demek ki hiç yapmayacaktı = ama bakın yaptı” şeklinde işliyor. Bu hatalı mantıksal işleyiş sürpriz doğuruyor, dolayısı ile de hayal kırıklığına yol açıyor) kişinin haddinden fazla etkilenmesine yol açmaktadır. Oysa yeni fark etmiş olmak ortada aniden gelişmiş bir sürpriz olduğu manasına gelmeyebilir. Belki de partner bunu yıllardan beri yapıyordu, ama kişi bunu daha yeni fark etti, bunu kim bilebilir ki!

Öyleyse mevcut gerçeği bu şekilde, yani gerçek bir olayı gerçekçi bir biçimde algılamak yaşanılacak acının olması gereken gerçekliğe / seviyeye çekilmesinde büyük rol oynayacaktır.

"Çünkü gerçekçi bir niteliğe sahip olmayan algılar gerçekçi olmayan boyutta sıkıntılar doğururlar."

Bu sürece katkı yapan bir diğer algılama biçimi de aldatılan kişinin içine düştüğü, “Beni sevmiyor, sevseydi yapmazdı” yanlış inanışıdır. Çoğu kadın sevmedikleri sürece aldatmaya pek yanaşmadıkları için (şimdi bu doğal eğilim erkeklere özenti yoluyla değişmeye başladı) erkekleri de böyle zannetmekte, böyle görmek istemektedirler.

“Hayatına başka birini soktuğuna, yani artık sevmediğine göre demek ki beni terk edecek” düşüncesini de tetikleyerek dışa “aldatılma acısı” olarak yansıyan ve söz konusu sıkıntılı süreci daha da besleyen bu ön kabul yüzde yüz bir gerçeğin ifadesi değildir. Halbuki aldatan erkek bu işi çoğu zaman sevgi arayışı ile değil; salt cinsel tatmin gayesi ile yapmaktadır. Hem aldatan partner bu işi saklı yapmakla, ortaya çıkmaması için bir dizi çaba harcamakla, ortaya çıktığında bile, “Yaptım, işine gelirse” demeyerek, üstelik de göz göre göre inkar yolunu seçmekle aslında eşini sevdiğini, onu asla kaybetmek istemediğini haykırmaktadır. Oysa çoğu kadın mevcut gerçeği bu şekilde değil de, “”Bir de utanmadan saklıyor, yüzüme baka baka yalan söylüyor” şeklinde okumaktadır. Erkek adeta dizleri üzerine çökmüş bir halde, “Aşkım anla, hata yaptım biliyorum, sana olan sevgim aynı, sevgimde sorun yok sadece cinsel duygularıma yenik düştüm; aldığı güçlü uyarılar neticesinde bir anda ereksiyona geçen duygularıma söz dinletemedim, çok güvendiğim iradem beni bu sefer yalnız bıraktı, bana itaat etmedi; yapma – etme dedim ama dinletemedim,ne olur anla, seni kaybetmek istemiyorum, yalvarıyorum” demekte, adeta bunu haykırmaktadır.

Aldatmayı, aldatılmayı kesinlikle hoş görmüyorum. Bunu ilişkilerin önündeki en büyük engel, çok büyük bir erdem ve ahlak sorunu olarak görüyorum. Hatta bu eylemin asla affedilmemesi gerektiğini de düşünüyorum. Ama dediğim gibi, bu işi bir erdem ve ahlak sorunu olarak görüyor; sadece, “Konuyu gerçekçi olarak anlamaya çalışalım” diyorum.

Yok eğer “sanki aldatmayı biraz küçümsüyorsun” diyorsanız da tamam, kabul. Öyleyse haydi el birliğiyle aldatan kişiyi taşlayalım. Ben buna da varım.

“Dünya düz değil; yuvarlak” dediği için asılmaya götürülen bir düşünürün yolda giderken bile hala, “İnanmasanız da dünya yuvarlak ve dönüyor” demesi gibi “Tamam aldatanı ayıplama, dışlama, suçlama taşı ile taşlayalım yine, kabul; ama bunlar da işin gerçek olan tarafları, bunu da görelim” demeye çalışıyorum.

Olması yahut olmaması gerekenler ayrıdır, olanlar ise apayrıdır. Ben de sizler gibi olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ama olduğunu, olan şeyin arka planının maalesef böyle olduğunu söylemeye gayret ediyorum. Hoşumuza gitmeyeni söylemezsek, sadece hoşumuza gideni, gönlümüzü feraha erdireni söylersek gerçeği anlayamayız ki!

Son söz ve Bir Tespit Daha

Aldatmak her zaman için (özellikle de erkek için) bir sevgi ve sevgisizlik sorunu değildir. Ama bu her zaman için bir erdem ve ahlak sorunudur.

Herkes, her zaman, her konuda erdemli ve ahlaklı olabilir mi peki?

Buna herkes aynı derecede mecbur mudur?

Bu sorunun cevabı hayat felsefenize göre değişecektir.

Peki erdemli olmayı yücelten ve ödüllendiren, erdemsiz olmayı ise yeren ve cezalandıran bir yüksek motivasyon kaynağı yoksa?

(Mesela dinler sadece kurallar ve yasaklar manzumesi olmayıp aynı zamanda yüksek bir motivasyon kaynağıdır. Psikoloji diliyle söyleyecek olursak dinler ortaya attıkları sevap / günah kavramlarıyla ve cennet - cehennem vaatleriyle (sonsuz ödül ve sonsuz ceza) son derece güçlü pekiştireçlerdir. Oysa ahlak bize belli konularda ve sadece, "bu doğru / "şu yanlış” demekte yahut "şunu yap / bunu yapma” diyerek birdizi öğütler verir. Dinler ise az önce de belirttiğim gibi, niçin yapılması ya da yapılmaması gerektiğini de söyleyerek işin içine ruh, yani motivasyon (pekiştireç) katar. Ucunda yüksek bir motivasyon yoksa herkes sırf “yap” dendi ya da “yapma - etme” denildi diye -üstelik de duygularına ters bir yönde- hareket edemez, etmez.

(Duygularımız istiyor, ahlak ise bize sürekli "yapma, etme, doğru değil" diyor. Tamam da bu işin sonundaki daha büyük kazanç nedir? Her akıl sahibi bu soruyu sorar. Ne demiştim, yaşamda her şey hesap ve kitap işidir!)

Günümüzde etkinliği olan belli kesimler / ideolojiler dini yaşamdan kovmakla insanları sadece sığınabilecekleri bir yaratıcıdan değil; aynı zamanda güçlü bir motivasyon kaynağından da mahrum bırakmış oldular. Ancak yerine en az onun kadar etkili başka bir pekiştireç koyamadılar. (Kanımca, koyamazlar da.)

Bu durumda insanoğlunun elinde elde hangi "çakma motivasyonlar” kalmıştır?

Şunlar ve benzerleri:

_“Mesela, “Aldatmak çok ayıptır!” telkinleri!

_Cevabı şu: Ayıpsa ayıp, sana ne! Sen keyfimin kahyası mısın! Hem bu benim ayıbım, sana bir zararı var mı?”

_ Olmadıysa biraz, “Ama aldatmak çağdışılıktır?” psikolojik baskısı verelim?

_Karşı çıkma mantığı hazırdır: “Çağdışıyım ben, sana ne! Sorun buysa o da kabul! Hangi çağdan olmamı istersin? Ortaçağ mı yahut milattan önce mi?”

_”Iııııı?”

_“Lafı uzatma, işim var benim.”

İşte bu kadar.

Bir yanda aldatmak gibi çoğu kişi için hazır / peşin bir haz motivasyonu; öbür tarafta ise kuru kuruya bir “olmamalı, yapılmamalı, doğru değil” türündeki kuru “çakma” motivasysonlar.

Bu durumda aldatma eylemi daha da yaygınlaşarak hızla yol almaya, aldatılanlar da acının acımasız ateşinde göz yaşı yağıyla kavrulmaya devam edecek. Bu konuda yarın günümüzden daha kötü olacak, bu günleri tıpkı “Aahhh o eski bayramlar” derken olduğu gibi özlemle hatırlayacağız.

Benden söylemesi, sizden ise gardınızı ona göre alması.

Tabii ki alınabilecek bir gard kaldı ise!

Psk. İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aldatılan Kişi Niçin Acı Çeker? (Aldatılmanın Anotomisi)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     15 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Aldatılan Kadın, Aldatılan Adam Psk.Dnş.Necdet GONCAGÜL
► Aldatma ve Aldatılmanın Üstesinden Gelmek ÇOK OKUNUYOR Psk.Dnş.Cem Batuhan AKINCIOĞLU
► Narsist Kişi ile Sevgili/ Eş Olmak Psk.Yasemin TÜZEMEN
► Felsefeyi Başlatan Kişi: Thales Dr.Psk.Ümit AKÇAKAYA
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Aldatılan Kişi Niçin Acı Çeker? (Aldatılmanın Anotomisi)' başlığıyla benzeşen toplam 22 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:15
Top