2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuğa Yönelik Cinsel İstismara Yaklaşım ve Etik Problemler
MAKALE #5719 © Yazan Uzm.Psk.Berna GÖRGÜLÜ ÇELİK | Yayın Ekim 2010 | 18,616 Okuyucu
GİRİŞ

Cinsel istismar psiko-sosyal gelişimini tamamlamamış bir çocuğun, bir yetişkin tarafından cinsel stimülasyon( uyarılma) için kullanılmasıdır(Akduman, Ruban, Akduman, Korkusuz, 2005). Dünya sağlık örgütü 1999 yılında çocuk istismarı veya çocuğa karşı kötü muameleyi; sorumluluk, güven ve yetenek ile ilgili genel durumunda çocuğun sağlığına, yaşamına, gelişimine ve değerine zarar verebilen fiziksel ve/veya emosyonel kötü davranışı, ihmali,her türlü ticari çıkar için çocuğun kullanılmasını içeren davranışlar’ şeklinde tanımlamıştır (Runyen ve ark.,2002, akt.,Ovayolu ve ark. 2007) .Hukukta cinsel istismar deyimi: Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış ve diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, şeklinde tanımlanır.

Tanımların hepsine baktığımızda ortak olarak çocuğun cinsel bir doyum olarak kullanılması kavramı ve zor ve cebir kullanarak yapılması kavramı ile karşılaşıyoruz. Bu eylemin ‘zor’ ve ‘cebir’ ile yapılıyor olması ve genellikle tanığının olmaması bu suçların tespitini zorlaştırmaktadır. İstismara uğrayan çocuk, kimi zaman ihanete uğramışlık hissi, travmatik cinsellik, güçsüzlük ve damgalanma(Finkerhol, Browne,1985 akt. Aktepe,2009), kimi zaman da yakınlarından ters tepkiler alacağını düşündüğü için olayı çoğu zaman yakınlarına anlatamamaktadır. İstatistiklere göre çocuğa yönelik cinsel istismar eylemlerinin yüzde 5-10 oranında bir kısmı adli makamlara yansımaktadır(Sezgin, 2009) . Jinekolojik muayene sebebi ile hastanelere başvuran çocuklar her zaman bir istismar şüphesi taşımaktadırlar. Cinsel istismara uğramış çocuğun muayenesi, bu konuda eğitilmiş uzmanlarca yapılmalıdır, kimi zaman çocuğun söyleyeceği herhangi bir cümle istismar şüphesini doğurabilmektedir. Hekim süt çocukluğundan ergenliğe kadar olan dönemlere özgü psikososyal davranış desenlerini bilmelidir. Eğer çocuk kendi yaşına özgü olmayan cinsel davranışlar gösteriyorsa istismar açısından şüphelenmek gerekir (Kara ve ark.,2004).

Cinsel istismar %77 olasılıkla aile, %11 diğer akrabalar, %5 bakımla ilgisi olmayan kişiler, %2 ise çocuğun bakımı ile ilgilenen diğer kişiler tarafından uygulanmaktadır. Faillerin çoğu 20-40 yaşları arasında olup, erkekler daha ön planda yer almaktadır (Kara ve ark., 2004).

Türk Ceza Kanunu’nda 103. Madde çocuğun cinsel istismarı konusuna ayrılmıştır. Buna göre:

MADDE 103. - (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;

a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.

(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.


(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Suçun sonucunda mağdurun

beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur(TCK 2004).

Yapılan araştırmalar, çocukluk çağı istismar ve travması ile psikoz arasında belirgin bir ilişki olduğunu göstermektedir ( Famulora ve ark.1992, Bagley ve Ramsay 1986, Jones ve ark. 1994, Read,1997 Akt. Armağan, 2007). Çocuk istismarı olgusu taşıdığı şüphe edilen vakalarda görüşme önyargıdan uzak ve rahat bir ortamda yapılmalıdır. Zaten ağır bir travma geçirmiş olan çocuk, bilgisiz ve alanında uzman olmayan kişilerce yapılmış görüşmeler sonucunda, tamir edilemeyecek ruhsal hasarlar geliştirmektedir. Tedavi eden hekimin olguyu bildirme zorunluluğundan başlayarak, çocuğun adli makamlara tekrar tekrar çağırılması, olayın tekrar tekrar anlatılması, çocukta istenmeyen ruhsal patolojilere yol açabilmektedir. Ayrıca 103. Maddenin 6. Fıkrasında geçen ‘çocuğun ruh ve beden sağlığının bozulması halinde onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur’ ibaresi de beraberinde büyük etik açıklıklar oluşturmaktadır.
Bu çalışmada istismarın yarattığı etik sorunlar öncelikli olarak ele alınacaktır. Etik sorunlardan en büyüğünün çocuk ile görüşülürken ve bu görüşmeyi raporlandırırken yapılan hatalar olduğunu varsayarak, istismara uğrayan çocukla olması gereken görüşme teknikleri, istismarcının özellikleri ve cinsel istismarı uğramış çocuğun tespit edilmesi konuları irdelenecektir.

Etik Sorunlar

Çocuk istismarı da yine diğer şiddet sorunları gibi bir halk sorunu olarak algılanmalı ve bu konudaki mücadelelerin multi isipliner bir şekilde olması gerekmektedir. İstismara uğramış çocukla görüşme yaparken muayenede, uzman doktor ekibinin yanı sıra psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı da hazır bulunmalıdır. Yaşadığı olay dolayısıyla büyük travma geçirdiği varsayılan çocuk ile yapılan görüşmenin amacı, çocuğun baş etme mekanizmalarını güçlendirmek olmalıdır. Fakat ne yazık ki, istismara uğrayan çocuklarla yapılan görüşmelerde birçok etik açıklıklar bulunmaktadır.

T.C.K. 280. Madde ‘görevin yapıldığı sırada suç belirtisi ile karşılaşılması durumunda ‘ yetkili makamlara bildirilmesini zorunlu kılmıştır. Fakat burada atlanmış olan en büyük sorunu ‘güven’ sorunudur. Hastaya göre gizliliğin bozulması, güvenin bozulmasını sembolize eder(Meer ve aark. 2002 akt.Çelik ve ark.,2007). Bilginin gizli tutulması hekim-hasta ilişkisinin sürekliliği ve tedavinin gidişi açısından da önemlidir(Gabbard 1997 akt.Çelik ve ark. ,2007). Öncelikle hekimin ilk görevi, olguyu bildirme değil, tedavi etme olmalıdır. Hastanın gizliliğine karşılık bildirim yükümlüğü hekimler için önemli bir etik sorundur. Prof. Dr. Necmi Çekin’in (2007) dediği gibi, tedaviden beklenen amaca ulaşılabilmesi için sağlık çalışanı ve hasta arasında bulunması zorunlu güven ilişkisi hastaya ait sırların saklanmasını gerektirmektedir. Burada hekimlere büyük sorumluluklar düşmektedir. İsteği olmadan hatta karşı çıkmasına rağmen sağlık çalışanlarınca adli sürecin başlatılması bir çelişki gibi görünse de, söz konusu çocuk olduğunda bu, en güvenli koruyucu yaklaşımdır. Çocuğun korunması ve istismarcıdan uzak tutulabilmesinin tek yolu adli sürecin başlatılmasıdır(Çekin,2007). Çocukla görüşme yapılırken, bu etmenlerin çocuğa ayrıntılı bir şekilde anlatılması ve korunmasının tek yolunun bu olduğunun üzerinde durulması ve çocuğun kendi rızası ile bildirime ikna edilmesi gerekir.

İstismara uğrayan çocuklar iyi bir değerlendirme yapılmadan evlerine geri gönderildiklerinde, ilerleyen dönemde %5-10’unun öldürüldüğü, %35-50’sinin ise ciddi olarak hasara uğratıldığı gözlenmiştir(Tercier 1998, Jain 1999, akt. Kara ve ark. 2004). Eğitim ve danışmanlık, koruyucu sağlık hizmetlerinin bir bileşeni olmalıdır(Kalaça ve Kalaça, 1999). Ev ziyaretlerinin istismar olgusunda azalma gösterdiği ayırıcı bir tanı olarak bilinmektedir. Bilindiği gibi cinsel istismara uğrayan çocuk, ergin birey olduğunda da başkalarına cinsel istismar eyleminde bulunması istatistiki açıdan yüksek bir sonuçtur. Bu konuda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme ve ilgili kurumların duyarlı olması beklenmektedir.

Çocuk cinsel istismarının çocuk ve gençlerde nisbeten yüksek olușu toplumda risk altındaki bireylerin bakım ve korunmasında yetersizlik olduğuna ișaret etmektedir. İstismarla ilgili açıklamalara genellikle șüpheyle karșılanmaktadır. Yaygın bir olayın şüpheyle karșılanması ya da inanılmaması muhtemelen çocukla yetișkinin, cinsel ilișkisinin sosyal bir tabu olarak görülmesine bağlıdır. Ayrıca cinsel istismar tanığının olmaması, bu aktivitenin gizli kalması istismarcının sıklıkla istismarı reddetmesine neden olmaktadır. İkinci olarak da istismarcı suçlu olarak bulunduğunda yargı yolu açılmıș olacak ve istismarcı açısından ciddi sonuçlar gelișecektir. Çocuk ve ergenler tarafından cinsel istismarı açıklama oranlarının yüksekliği yanında mahkemeye bașvurma ve mahkumiyet oranları düșüktür (Glaser 2002, akt. Aktepe,2009).

Cinsel istismara uğrayan çocukların tespiti çoğunlukla tesadüfi yollarla olmaktadır. Hastaneye genital muayene için getirilen her çocuk cinsel istismar şüphesi taşımalıdır(Çekin, 2007). Fakat uygulamada, bu durum çok da kolay olmamaktadır. Cinsel istismar konusu, toplumca kabul edilmesi zor, tabu haline gelmiş ve inkar oranı yüksek bir olgudur. Bu durumun varlığı, hekimlerin genital muayene ile gelen çocuklardan cinsel istismar şüphesi ile yaklaşmalarını ve tabularını yıkmalarını zorlaştırmaktadır. Hekimin, istismar şüphesi gördüğü bir olguyu savcılığa bildirmesi ile başlayan adli süreç çoğu zaman daha başlanmadan sonlanmaktadır.

TCK. 103/6 nolu fıkrasında geçen ''Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.'' maddesi de beraberinde ayrı bir etik sorunu getirmektedir. Maddede görüldüğü gibi 'ruh sağlığının bozulması' kavramı açıklayıcı bir hüküm olarak bulunmamaktadır. Burada adli tıp hekimlerinin varsaydığı 'ağır derecede psikotik bozukluk' ise de kanunda hiçbir açıklayıcı ibare yoktur. Yargıtay Başkanlığı 5. Ceza Dairesi ilgili kavramlarda ‘çocuğun cinsel istismarı’ ibaresi geçen dosyalar incelendiğinde, bu konudaki etik açıklık daha da belirgin göze çarpmaktadır. Olaydan sonra, bulunduğu bölgelerin hastanelerinde tedavi altına alınıp, ‘ruh ve beden sağlığı’ nın bozulduğu tespit edilmiştir ‘ şeklinde raporlandırılan çocukların, Adli Tıp Kurumu raporlarında aksi bir ifade olarak ‘Ruh sağlığı bozulmamıştır’ ibaresi geçmektedir. Adli Tıp Kurumu’ndan verilen randevular 6 ay hatta 1-2 yıllara kadar uzayabilmektedir. Kanunda ruh sağlığı ibaresi net bir şekilde açıklanmadığı için, çok ağır psikotik rahatsızlık geçirmemiş olan çocukta 6 ay sonrasında bir patoloji görülmemektedir; fakat bu, çocuğun ruh sağlığının bozulmadığı ve olaydan etkilenmediği anlamına gelmez. Bu maddede geçen ruh sağlığı ibaresinin, daha da açıklayıcı yazılması bu konudaki etik kaygıları yüksek oranda dindirecektir.

Diğer bir etik sorun ise cinsel istismara uğramış çocuğun ifadesi alınırken yaşanılan güçlüklerdir. İstismara uğradığı tespit edilen çocuk, hastanede başlamak üzere, savcılıkta, duruşma esnasında, çoğu zaman adli tıpta defalarca ifade vermektedir. Temelde çocukların cinsel istismar öykülerinin doğru kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ancak, defalarca alınan ifadeler, yakınların ve çocukların telkinleri ile çocuk kirlenmiş zihinle gelmekte, bilmesi beklenmeyen ifadeler kullanabilmektedir(Çekin,2007).

Çelik ve arkadaşlarının 106 kişi ile yaptığı bir anket çalışmasında, asılsız bir cinsel istismar olgusunu sunup, bunu adli makamlara iletip iletmeyecekleri konusunda görüşleri alındı. Olgu, 14 yaşındaki bir kız çocuğun, otuz yaşlarında bir yakını tarafından tecavüze uğradığı iddiası ile kliniğe mahkeme tarafından adli raporun düzenlenmesi için gönderilmiştir. Yapılan muayenede kız çocukta TSSB saptanmış, ilerleyen haftalarda çocuk tecavüz iddiasının doğru olmadığını, yakınlarının baskısı nedeni ile böyle ifade verdiğini bildirmiştir. Adli makamlara bildirimde bulunmamayı tercih edenlere istismar iddiası olan kişi tecavüz suçu nedeni ile ceza alırsa ne yapacakları açık uçlu soru olarak soruldu. Katılımcılardan Adli Tıp Çalışanlarının %82’si bildirimde bulunacaklarını belirtirken, çocuk psikiyatristi çalışanlarının %94.1’i bildirimde bulunacaklarını, ikisi bildirimde bulunmayacaklarını belirtmişlerdir. Sorulan açık uçlu sorulara 15 çocuk ruh sağlığı çalışanından ikisi, bunu cinsel istismar olarak değerlendirilip, sadece çocuk ile çalışacaklarını belirtmiş, 12 si aileyi ve çocuğu ifadelerini geri almaları yönünde ikna edeceklerini, aileye de psikiyatrik desteğin sağlanacağını biri ise olgunun içinde bulunduğu kültürel şartları değerlendirmesi gerektiğini söylemiştir(Çelik ve ark.,2007). Ülkemizde yanlış bildirimlerle ilgili hekimi koruyacak herhangi bir yasal güvence bulunmamaktadır. Ancak işleyiş sırasında hekimden beklenen adli tahkikat ya da olayı ortaya çıkarmak olmadığından yanlış bildirimden dolayı hekimler yasal sorun yaşamazlar.(Çelik ve ark.,2007).

Cinsel İstismara Uğramış Çocuğun Tespit Edilmesi

Cinsel istismar olgularından adli makamlara yansıyanlar yüzde 5-10 gibi küçük bir orandır. İstismarın fark edilmesi çoğu zaman tesadüfidir. Çocukta anormal davranışların fark edilmesi, çocuğun fiziksel bir yaralanma sebebiyle doktora getirilmesi, daha nadir olarak çocuğun üçüncü bir şahsa bunun hakkında bir şeyler söylemesi veya hamilelik sonucu ortaya çıkabilir (Polat, 2006). Bu nedenle çocukların, cinsel istismarı tanımlama veya gösterme yeteneğinde olduklarına inanılmalı ve ciddiye alınmalıdır. Çünkü çocuklar, böyle bir hikaye uydurmak için gereken entelektüel ve cinsel deneyime sahip değildir (Karan,2001).

Cinsel istismara uğramış çocuğu tedavi edecek ekibin bu konuda uzmanlaşmış bir kadrodan oluşması gerekir. Bu kadroda çocuğun gelişim ve psiko-sosyal evrelerini çok iyi bilen uzmanlar olmalıdır ki, herhangi bir gelişim dışı davranış kolayca tespit edilebilsin. Cinsel istismara uğramış çocukların gösterdikleri tepkiler Tablo 1’de (İşeri ve ark. ,2008) belirtilmiştir:
Tablo 1.Cinsel İstismara Uğrayan Çocukların Yaşa Göre Gösterdiği Tepkiler
Küçük yaş grubunun (10 yaş altı) verdiği tepkiler
· Kendi yaş ve gelişimine uygun olmayan cinsel bilgiye sahip olması
· Resimlerinde, oyunlarında ve davranışlarında cinsel içerikli temalar olması
· Sık ve ortalık yerde yapılan aşırı mastürbasyon
· Konuşmasında cinsel içerikli sözcüklerin sık kullanılması
· Yalnız kalmak istememe, uyku sorunları, enürezis, enkoprezis ve diğper regresif belirtiler
· Kendini yaralayıcı ya da risk alıcı davranışlar, dürtüsellik, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü
· Fobik kaçınmalar
· Özellikle erkeklerde daha sık olarak ateş çıkarma davranışı
· Ailede rol değişimi, erken olgunlaşma, okul ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar
· Ani davranış değişiklikleri
Daha büyük yaş grubunun (10 yaş üstü) tepkileri
· Büyük çocuklarda sosyal gelişim nedeniyle açık cinsel uğraşlar azdır
· Cinsel istismara uğramış ergenlerde rastgele cinsel ilişkiye girme davranışı ve tekrarlayan istismarlara maruz kalma riski vardır
· Yeme bozuklukları
· Kendini yaralama davranışı, intihar
· Depresyon, sosyal geri çekilme, suça yönelme
· Ailede rol değişimi,erken olgunlaşma, okul ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar
Ani davranış değişiklikleri

Cinsel İstismara Uğramış Çocuklarla Görüşme Teknikleri

Cinsel istismara uğramış çocuklarla önyargıdan uzak bir şekilde ve rahat bir ortamda görüşme yapılmalıdır. Cinsel istismar tanısı genellikle çocuktan alınan öykü ile konur. Ancak yüklü ve yanlı sorularla alınan öykülerin yanıltıcı olabileceği unutulmamalıdır(Kairys ve ark. ,1999 akt. Kara ve ark. 2004). Öykü, kişinin uğradığı zarar ve mekanizmasının anlaşılması, tanı araçlarının kullanılması, yaklaşımın belirlenmesi, farklı uzmanlık alanlarına yönlendirme, tanı ve tedavisinin yapılabilmesi için alınmaya çalışılan bilgidir(Çekin, 2007).
Görüşme ortamının tıbbi muayenenin yapıldığı odanın yakınındaki bir başka odada olması önerilir. Bu oda, çocuğun kendisini rahat ve güvende hissedeceği, içinde oyuncaklar. Çizim malzemeleri, içecek, su, bisküvi gibi basit yiyeceklerin bulunduğu bir ortam olmalıdır. Görüşme sırasında ortamda bulunan kişiler 2-3’ü geçmeyecek şekilde sınırlandırılmalıdır. Yardımcı sağlık personeli bulunmasına özen gösterilmelidir. Öncelikle hekim kendini tanıtarak çocukla tanışmalı, adı ile seslenmelidir. Orada bulunma sebebini, bulunduğu yeri, görüşmeyi izleyen olup olmadığını, konuşma ve görüntülerin kayıt altına alınıp alınmadığı söylenmelidir ( Çekin,2007).

Görüşme sırasında öyküyü alan uzman, çocuğun anlattıklarından sarsıldığını belli etmemelidir. Görüşmeci sorularını kısa cümlelerden oluşturmalıdır , bir cümlede tek kavram ya da soru sorulmalıdır, çocuğun konuşması kesilememelidir ve genellikle açık uçlu sorular sorulmalıdır. Görüşme esnasında çizim, vücut diyagramları, bebekler gibi yardımcı malzemeler kullanılabilir. Tehditkar bir ortamda, aşırı otoriter bir yaklaşımla, çocuğun ne söylemek istediğini tahmin etmeye çalışarak ya da bebekçe konuşarak çocukla görüşülmemelidir. Çocuğun düzeyinin ötesinde sözcük kullanılmamalıdır. Aynı soru yineleyerek sorulmamalıdır. Çocuğa görüşme esnasında ‘’Annen söyledi ki…,dayın şunu şunu dedi’’ gibi ek bilgiler verilmemelidir. Çocuk belli bir şey söylediğinde baş sallama hoşnutluk ifade etme gibi yönlendirici tavırlardan kaçınılmalıdır. Yanıtı içinde olan ve yönlendirici sorular sorulmamalıdır.

Görüşmenin ilk aşamasında çocuğun konuşma yeteneğini anlamak için önce nötral bir sohbet (aile, arkadaşlar hk.)yapılabilir.Konuşma esnasında çocuk işbirliğine davet edilmeli ve çocuğa belli oranda kontrol verilmelidir. Görüşmenin ikinci aşamasında çocuğa dokunmakla ilgili sorular sorulabilir. Çocuğa mahrem bölgelrini sormak, bu bölgelere dokunulduğu tarihte ne tepki verebilceğini öğrenmek gerekir. Son aşamada çocuğun hazır olduğu anlaşılırsa olayı anlatması istenmelidir. Çocuk olayı anlatırken tüm detaylar incelenmeli -özellikle çocuğun o an ne hissettiği- üzerinde durulmalıdır (Lamb ve ark.,2007)

Aile İçi Cinsel İstismar 'Ensest'

Ensest, kan bağı olan kişiler arasındaki cinsel ilişki anlamına gelir. Vahip 'e (2006) göre, aile içi cinsel istismar konusunun ciddi bir problem olarak algılanması ve açık bir şekilde tartışılabilmesi gerek sosyal baskılar, gerekse durumun bireylerce kabulünün zorluğu nedeniyle ancak son yıllarda mümkün olabilmiştir.Günümüzde parçalanmış ailelerin sayısının artması üvey anne, kardeşler, anne-baba arasındaki cinsel ilişkinin de ensest sayılması gerektiği tartışmalarına neden olmuştur(Öztürk ve ark., 2000).
Aile içi istismarda en sık rastlanan suçlu babadır. Ancak üvey babalar da istatistiksel olarak yüksek bulunmuștur. Üvey babanın olması cinsel istismar için riski arttıran bir faktördür ve üvey baba ile olan cinsel istismarın daha ciddi olma olasılığı yüksektir. Üvey baba ile yașayan bir kız çocuk, biyolojik baba ile yașayana göre altı kat daha fazla risktedir. Erkek çocukla annesi arasında heteroseksüel eylem olma olasılığı düșüktür. Aile içi istismar örüntüsü klinik ve klinik olmayan çalıșmalarda farklılıklar gösterir.Klinik çalıșmalarda kardeșler arası istismar sık değildir; ancak tarama çalıșmalarında en az baba ile olan istismar kadar sık olduğu bulunmuștur. Daha az bildirilmesinin nedeni aile fonksiyonlarını daha az etkilemesi ve çocukebeveyn ensestine kıyasla daha az hasar olușturması olabilir.

İstismarın olduğu ailelerde sosyal izolasyon sıklıkla görülür. İstimar eden bir baba tipi olarak ‘endogamik tip’ baba tanımlanmıștır. Bu babalar, cinsel açıdan engellendiklerinde evlilik dıșı ilișkiler peșinde koșmak yerine kendi çocuklarına yönelirler (Özen,Şener 1997, akt., Aktepe 2009).

Ensestin çocuklar üzerindeki etkileri , aynen cinsel istismara uğramış çocukların verdiği tepkilerle benzerdir. Buna ek olarak çocuk, yaşadığı travmayı kendisinin bir hatası olarak algılayarak, değersizlik ve özsaygı yitimi gibi duygular yaşar.

İstismarcının Özellikleri

İstismarcı; çocuğa yabancı biri olabileceği gibi genellikle çocuğun bildiği çevrede yaşayan kişi ya da toplumda saygın ve sevilen birisi de olabilir. Dış görünüşünün ardında çekingen, kendine güveni ve saygısı olmayan bir kişilik yatar. Erişkinlerle ilişki kurmakta zorlanır. Başkalarının üstünde güç gösterilerine ihtiyaç duyduğu için kurbanlarını çocuklardan seçer. Her zaman yaralamak ve zarar vermek amacını aşımasa da, çocuğu incittiğini ve zarar verdiğini kabul etmez (Polat, 2006).

İstismarcıların birçoğu çocukluklarında ya cinsel istismara uğramıșlardır ya da ev içerisinde șiddet olgusu vardır. Cinsel istismarcı birey genelde düșük eğitim ve sosyoekonomik düzeye sahiptir. İstismarcı bireyin doyumu erteleme kapasitesi azalmıștır ve engellenmeye karșı düșük toleransı olan kișilerdir. Empati duyguları ya yoktur ya da sınırlıdır. Kendilerine saygılarının düșüklüğünü ve suçluluğu bastırıp karșıt tepki kurarak saldırgan davranıș șeklinde çocuğa yansıtma eğilimi içerisindedirler. Karșılanmamıș doyum nedeni ile anksiyete yașarlar ve çevresine saldırganlık șeklinde bu enerjiyi aktarırlar. Duygusal yetersizlikleri aynı zamanda narsisizmle karakterizedir. İlișkilerinde ön plana çıkardıkları benmerkezcilik yetișkin ilișkilerine girmelerini engeller. Narsisistik yapıları nedeni ile diğer kișileri kendi gereksinimlerini karșılamaktan sorumlu bireyler olarak algılarlar(Keskin, Çam, 2005 akt. Aktepe, 2009)


VAK’A

5. Ceza Dairesi 2008/692 E., 2008/3350 K.
 CİNSEL SALDIRI
 ÇOCUĞUN CİNSEL İSTİSMARI
"İçtihat Metni

Basit cinsel istismar suçundan sanık K…. S….'in bozma üzerine yapılan yargılanması sonunda: mahkumiyetine dair Muş Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 11.09.2007 gün ve 2007/148 Esas, 2007/216 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi katılan M…. G…. vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:


Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazların reddine;

Ancak;

Mağdure hakkında düzenlenen Muş Devlet Hastanesinin 03.07.2007 gün ve 803/15 sayılı, yine Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Sağlık Kurulunun 25.07.2006 gün ve 7675 sayılı raporlarında mağdurede anksiyete bozukluğu tespit edilip bu nedenle ruh sağlığının bozulduğu belirtildiği halde, anılan raporlarla ilgili herhangi bir değerlendirilme yapılmadan düzenlenen Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'nun 29.6.2007 günlü raporunda ise klinik seviyede psikopatolojik araz tespit edilmediğinin ve bu nedenle mağdurenin ruh sağlığının bozulmadığının belirlenmesi karşısında, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesinin temini ve 5237 Sayılı TCK.nun 103/6. maddesi kapsamında mağdurenin ruh sağlığının bozulup bozulmadığının kesin olarak saptanması açısından mağdurenin dava dosyası ile birlikte gönderilmek suretiyle bir kez de Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'ndan görüş sorulup sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden noksan soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kanuna aykırı, katılan M.... G..... vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1 maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.04.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


TARTIŞMA ve SONUÇ

Çocuk istismarı psikolojik, fiziksel ve ahlaki yönden toplumu derinden etkileyen bir problemdir. Çocuk istismarı olgularında tedaviye önem verilmesi gerekir. Bireysel terapinin yanında grup terapisi de önerilir. Çocuğun yaşadığı bu travmayı en hafif biçimde atlatabilmesi için tüm eğitim, sağlık ve danışmanlık hizmetlerinin birlikte çalışması gerekir. İstismara uğrayan çocuğun, tedavi edilmemesi halinde, bir istismarcı olarak toplumun karşısına çıkabileceği olgusu her zaman hatırda tutulmalıdır.
Çalışmada işlenen vakada, Adli Tıp Kurumu raporu ile Muş Devlet Hastanesi ve Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi raporu arasındaki çelişkiden dolayı dava dosyası bozulmuştur. Hastane ve Adli Tıp raporlarının arasında bu anlamda farklılıklar olması ciddi anlamda etik bir sorundur. İstismar vakalarının ortaya çıkması ve sınıflandırılmasında en büyük rol sağlık çalışanlarındadır. Uygulamada ortaya çıkan bu sorunları ve etik açıklıkları kapatmak için bu birimde çalışan tüm sağlık personeline eğitimler verilmesi ve toplumun da bu konuda duyarlı olması sağlanmalıdır. Ayrıca çocuğun tedavi edildiğine dair raporların yükü sadece Adli Tıp Kurumlarına bırakılmamalı, diğer Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastaneleri’nden verilen raporlar da dikkate alınmalıdır.
Son olarak 6. Fıkrada geçen ‘Beden ve ruh sağlığının bozulması’ ibaresinin de açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Sağlık kurumları arasındaki raporların çelişkili olmasının en büyük sebebi budur.Bu konuda gönüllü kuruluşların, baroların, çocuk koruma merkezlerinin desteği tam olarak sağlanması ve multi disipliner bir çalışma olması gerekmektedir.



Kaynaklar
1-Akduman G, Ruban C, Akduman B, Korkusuz İ, Çocuk ve Cinsel İstismar. Adli Psikiyatri Dergisi 2005; 1:9-14
2-Aktepe E, Çocukluk Çağı Cinsel İstismarı. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2009;1:95-119
3-Armağan E, Çocuk İhmali ve İstismarı: Psikoz Tablosu Sergileyen Bir İstismar Olgusu. Yeni Symposium 2007;(45)4:170-173
4-Çekin N,Çocuk İhmal ve İstismarına Adli Tıp Yaklaşımı.http://tpk.turkpediatri.org.tr/kongre2009/pdf/23.pdf- Alıntı Tarihi Aralık 2009
5-Çelik GG,Meral D,Tahiroğlu AY,Çekin N,Avcı A, İstismar Olgularında Hekimin Yasal Sorumlulukları,Etik İkilemler ve Farklı Uzmanlık Gruplarının Görüşleri.Adli Tıp Bülteni,2007;12(3):101-105
6-http://www.hukuki.net/showthread.php?t=9227.TCK 103. Madde Uygulaması.Alınt Tarihi:Aralık 2009
7-Kalaça Ç,Kalaça S,Çocuğa Yönelik Şiddet ve İstismara Karşı Birincil Koruma.Çocuk Forumu 1999;2:54-57
8-Kara B ,Biçer Ü ,Gökalp AS , Çocuk İstismarı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2004;47:140-151
9-Karan A(2001)Acil Tıp El Kitabı ‘Güneş Kitabevi’Ankara-477-479
10-Lamb ME, Orbach Y,Herskowitz I,Esplin PW,Horowitz D, A Structured Forensic Interview Protocol İmproves the Quality and Informativeness of Investigative Interviews with Children: A Rewiev of Reaearch Using the NICHD Invesitigative Interview Protocol.Child Abuse&Neglect31(2007)1201-1231
11-İşeri E.Cinsel İstismar.Çetin FÇ, Pehlivantürk B,Ünal F,Uslu R,İşeri E,Türkbay T,Coşkun A,Miral S, Motavallı N, editörler.Çocuk ve Ergen Pskiyatrisi Temel Kitabı 1. Baskı,Ankara,Hekimler Yayın Birliği.2008;470-473
12-Ovayolu N, Uçan Ö, Selindağ S, Çocuklarda Cinsel İstismar ve Etkileri. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2007;4: 14-22
13-Polat O.(2006) ’Cinsel İstismar Rehberi’, Forart Matbaa,İstanbul,10-70
14-Sezgin F.(2009) ‘İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Yüksek Lisans Ders Notları
15-Vahip I,Doğanavşargil Ö,Aile İçi Fiziksel Şiddet ve Kadın Hastalarımız.Türk Psikiyatri Dergisi 2006;17(2):107-114



Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Çocuğa Yönelik Cinsel İstismara Yaklaşım ve Etik Problemler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Berna GÖRGÜLÜ ÇELİK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Berna GÖRGÜLÜ ÇELİK'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Berna GÖRGÜLÜ ÇELİK Fotoğraf
Uzm.Psk.Berna GÖRGÜLÜ ÇELİK
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi132 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Berna GÖRGÜLÜ ÇELİK'in Makaleleri
► Anne-Babalara Öneriler: Çocuğa Yaklaşım Biçimleri Psk.Suzan AKSÜT OSMANAĞAOĞLU
► Erkeklerde Cinsel Problemler Psk.Dnş.Özgür TÖNBÜL
► Evlilikte Cinsel Problemler: Erken Boşalma Psk.Dnş.Özgür TÖNBÜL
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Çocuğa Yönelik Cinsel İstismara Yaklaşım ve Etik Problemler' başlığıyla benzeşen toplam 28 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kontrol Etme Hastalığı Eylül 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:49
Top