Ders Başarının Anahtarı Sabır
BAŞARININ ANAHTARI: SABIR
“Ders çalışmıyor ne yapalım?”, “Ödevlerini eksik yapıyor”, “Sürekli ödev yap diyorum” gibi konuşmalar aslında bir çok ailede var olan sorunlardan. Çocuklarımızın başarı ve başarısızlıkları konusunda düşünürken ya da yaşanan sorunlara çözüm ararken hep yaptığımız pratik çözümler bulmak oluyor. Ders aldıralım, ceza verelim, ödül verelim, bilgisayarı yasaklayalım gibi çözümler de anlık oluyor ve süreci desteklemiyor.
Ders başarısı konusunda, edindiğim bilgiler ve öğrencilerle yaptığım konuşmalar sonrasında, üç temel özelliğin geliştirilmesinin çok önemli olduğunu gördüm. Bunlar; özgüven, sorumluluk ve sabır. Eğer biz bu üç temel duyguyu çocuğumuzda geliştirebilirsek sorun oluşmuyor ya da oluşsa da çözümü çok kolay bulunabiliyor. Bu yazımda sabır konusundan bahsetmek istiyorum sizlere.
Sofrada yemek yemeğe başlamak için ya da kalkmak için büyüklerini beklemesi gerektiği, bir şeyler anlatmak istediğinde biraz bekle seni dinleyeceğim diyen annesini bekleyebilmesi, oyuncaklarını sonuna kadar toplaması için beklenmesi, yolda yürümesi için teşvik edilmesi, istediği şeyi alabilmek için para biriktirmesi…İşte bütün bunlar çocuğun sabırlı davranmayı öğrenmesine ve dolayısıyla da başarısına etki eden çok basit gibi görünen ama çok önemli olan davranışlardır.
Dersi dinleme, ödev yapma, yazı yazma, okuma tüm bunlar baktığımızda hepsinin ancak sabırlı olunca gerçekleşecek davranımlar olduğunu görürüz. Sabırsız olarak nitelendirdiğimiz bir çok kişinin akademik hayatlarında da başarısız oldukları gözlenmektedir. Düzenli ders çalışma alışkanlığı geliştiremeyen ve bir programa bağlı kalamayan öğrenciler çabuk sıkılma eğilimi içindedirler. Sabırsızlıkları nedeniyle aslında bir kez dinleyerek öğrenebilecekleri bir konuyu defalarca başlangıç yapmalarına rağmen sürdürememektedirler. Bu öğrenememenin sonucunda da konsantre olamamakta ve yapamayacağım ön yargısına kapılmaktadırlar. Aslında bu durum üstü örtülü görülmeyen sabırsızlığın bir sonucudur. Bu durum, okul yıllarında başarısızlık, yetişkinlik yıllarında da iş arkadaşlarına, eşine, çocuklarına tahammülsüzlük, iş ve eş değiştirme isteği ve sosyal çevre edinememe şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Peki sabır doğuştan mı gelir? Yani bazılarımız doğuştan mı şanslıyızdır. Boyumuzun uzunluğu, gözlerimizin yeşil olması gibi değiştirilemez bir özellik midir? Neyse ki bu soruya evet demiyoruz. Bazı mizaç dediğimiz kişiliğimizin doğuştan gelen özelliklerine bağlı olarak sabırlı olmaya yatkınlığı olan kişiler olabilir ama sabır öğrenilen bir duygudur. Yani beynin ilgili alanına verilen eğitimle sabrı öğretebiliriz. Ama çocuğumuza “sabırlı ol” demekle de sabrı öğretmiş olmayız.
Çocuklarımıza sabırlı olmayı öğretirken en önemli konu doğru model olmaktır. Bazılarımız “ben aceleciyim”, “aniden patlarım”, “çok telaşlıyımdır” gibi kendini anlatan özellikler söylerken, bunlar yapısal özellikmiş gibi algılanır ve değişebileceği hiç düşünülmez. Bu gibi kişilerin çocukları olduğunda da “babası gibi aniden parlayan”, “ annesi gibi telaşlı” olur. Aslında bu tamamen model alma ve taklit yoluyla öğrenmenin bir ürünüdür. Anne babaların olaylara karşı soğuk kanlı yaklaşımları, tahammüllü olmaları, sakin ve düşünerek hareket etmeleri çocukların sabırlı olmayı öğrenmelerinde çok önemlidir. Sabahları telaşla koşuşarak işe yetişmeye çalışan bir annenin, çocuğuna “soruyu sakince oku” demesi, istediği olmadığı için bağıran bir babayı gören çocuktan arkadaşına sakin davranmasını beklemek ne kadar doğru olur!
Model olurken ona gösterdiğimiz davranışlar da önemlidir. Çocuğunuz size bir şeyler anlatırken onu sabırla dinlemek hem onu önemsediğinizi göstermenize fırsat tanır hem de sizi dinlemesi gerektiği durumlar için alt yapı oluşturur.
Çocuğunuzdan bir şeyler istediğinizde, bir bardak su gibi. “ birazdan getireceğim” cevabı sizi kızdırıyor ve kendiniz alıyorsanız, bu davranış acaba bir daha ki sefer bir şey istediğinizde ne kadar yapması için yardımcı olur?
Çocuklarımıza sabırlı olmayı öğretirken bir diğer önemli konu da denemeler için fırsatlar vermektir. Bizler yetişkin olarak yaptığımız şeylerin hızına çocuklarımızın da yetişmesini bekleriz. Bizim kadar hızlı yazı yazmalarını, bizim kadar hızlı düşünüp karar vermelerini vb. Çocuğun hızına göre kendimizi ayarlayabilmeliyiz. Aksi halde bir gün kendi işini yapamayan, sürekli yetişkin desteğine ihtiyaç duyan biri haline gelebilir. Çocuklarınızın zevkle yaptığı bir işi sabrınız olmadığı ya da zamanınızın olmaması gibi nedenlerle yarım bırakmasını istemek daha sonra başladığı işi bitirmesi konusunda sorun yaşamasına neden olur.
Oyunlar çocuklarımızı tanımamıza ve onlara istediğimiz davranışları öğretmemize çok yardımcı olur. Örneğin kuru fasulye ve nohutları karıştırıp en uzun süre ya da en çok kim ayıracak oyunu oynayabilirsiniz. Birlikte kek pişirebilirsiniz. Kekin malzemelerini hazırlayıp tüm aile birlikte sohbet ederek fırının başından ayrılmadan bekleyebilirsiniz. Beklerken yapabileceğiniz aktiviteler planlayarak zamanı değerlendirebilirsiniz. Kekiniz piştikten sonra yerken, pişene kadar beklemesek neler olurdu konusunda sohbet ederek sabrın önemini vurgulayabilirsiniz. Hazırlanmış bir turşuyu birlikte yiyerek daha sonra turşu kurabilirsiniz. Ara ara turşu olmadan tadına bakarak yenebilecek duruma gelene kadar beklemenin önemini konuşabilirsiniz. Balık tutmak sabır konusunda en iyi yapılabilecek etkinlikler arasında sayılabilir. Süre tutma oyunu oynayabilirsiniz. Top havada 4 dakika kıpırdamadan bekleme, tek ayak üstünde her gün biraz daha fazla durma çalışması ya da karmaşık bir yap bozu yılman yapma gibi.
Mevlana, “gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı” sözüyle aslında sabırlı olmanın hayatımızdaki yerini çok güzel özetliyor. Hep güzel gül kokuları koklama fırsatını yakalayabilmemiz dileğiyle…
“Ders çalışmıyor ne yapalım?”, “Ödevlerini eksik yapıyor”, “Sürekli ödev yap diyorum” gibi konuşmalar aslında bir çok ailede var olan sorunlardan. Çocuklarımızın başarı ve başarısızlıkları konusunda düşünürken ya da yaşanan sorunlara çözüm ararken hep yaptığımız pratik çözümler bulmak oluyor. Ders aldıralım, ceza verelim, ödül verelim, bilgisayarı yasaklayalım gibi çözümler de anlık oluyor ve süreci desteklemiyor.
Ders başarısı konusunda, edindiğim bilgiler ve öğrencilerle yaptığım konuşmalar sonrasında, üç temel özelliğin geliştirilmesinin çok önemli olduğunu gördüm. Bunlar; özgüven, sorumluluk ve sabır. Eğer biz bu üç temel duyguyu çocuğumuzda geliştirebilirsek sorun oluşmuyor ya da oluşsa da çözümü çok kolay bulunabiliyor. Bu yazımda sabır konusundan bahsetmek istiyorum sizlere.
Sofrada yemek yemeğe başlamak için ya da kalkmak için büyüklerini beklemesi gerektiği, bir şeyler anlatmak istediğinde biraz bekle seni dinleyeceğim diyen annesini bekleyebilmesi, oyuncaklarını sonuna kadar toplaması için beklenmesi, yolda yürümesi için teşvik edilmesi, istediği şeyi alabilmek için para biriktirmesi…İşte bütün bunlar çocuğun sabırlı davranmayı öğrenmesine ve dolayısıyla da başarısına etki eden çok basit gibi görünen ama çok önemli olan davranışlardır.
Dersi dinleme, ödev yapma, yazı yazma, okuma tüm bunlar baktığımızda hepsinin ancak sabırlı olunca gerçekleşecek davranımlar olduğunu görürüz. Sabırsız olarak nitelendirdiğimiz bir çok kişinin akademik hayatlarında da başarısız oldukları gözlenmektedir. Düzenli ders çalışma alışkanlığı geliştiremeyen ve bir programa bağlı kalamayan öğrenciler çabuk sıkılma eğilimi içindedirler. Sabırsızlıkları nedeniyle aslında bir kez dinleyerek öğrenebilecekleri bir konuyu defalarca başlangıç yapmalarına rağmen sürdürememektedirler. Bu öğrenememenin sonucunda da konsantre olamamakta ve yapamayacağım ön yargısına kapılmaktadırlar. Aslında bu durum üstü örtülü görülmeyen sabırsızlığın bir sonucudur. Bu durum, okul yıllarında başarısızlık, yetişkinlik yıllarında da iş arkadaşlarına, eşine, çocuklarına tahammülsüzlük, iş ve eş değiştirme isteği ve sosyal çevre edinememe şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Peki sabır doğuştan mı gelir? Yani bazılarımız doğuştan mı şanslıyızdır. Boyumuzun uzunluğu, gözlerimizin yeşil olması gibi değiştirilemez bir özellik midir? Neyse ki bu soruya evet demiyoruz. Bazı mizaç dediğimiz kişiliğimizin doğuştan gelen özelliklerine bağlı olarak sabırlı olmaya yatkınlığı olan kişiler olabilir ama sabır öğrenilen bir duygudur. Yani beynin ilgili alanına verilen eğitimle sabrı öğretebiliriz. Ama çocuğumuza “sabırlı ol” demekle de sabrı öğretmiş olmayız.
Çocuklarımıza sabırlı olmayı öğretirken en önemli konu doğru model olmaktır. Bazılarımız “ben aceleciyim”, “aniden patlarım”, “çok telaşlıyımdır” gibi kendini anlatan özellikler söylerken, bunlar yapısal özellikmiş gibi algılanır ve değişebileceği hiç düşünülmez. Bu gibi kişilerin çocukları olduğunda da “babası gibi aniden parlayan”, “ annesi gibi telaşlı” olur. Aslında bu tamamen model alma ve taklit yoluyla öğrenmenin bir ürünüdür. Anne babaların olaylara karşı soğuk kanlı yaklaşımları, tahammüllü olmaları, sakin ve düşünerek hareket etmeleri çocukların sabırlı olmayı öğrenmelerinde çok önemlidir. Sabahları telaşla koşuşarak işe yetişmeye çalışan bir annenin, çocuğuna “soruyu sakince oku” demesi, istediği olmadığı için bağıran bir babayı gören çocuktan arkadaşına sakin davranmasını beklemek ne kadar doğru olur!
Model olurken ona gösterdiğimiz davranışlar da önemlidir. Çocuğunuz size bir şeyler anlatırken onu sabırla dinlemek hem onu önemsediğinizi göstermenize fırsat tanır hem de sizi dinlemesi gerektiği durumlar için alt yapı oluşturur.
Çocuğunuzdan bir şeyler istediğinizde, bir bardak su gibi. “ birazdan getireceğim” cevabı sizi kızdırıyor ve kendiniz alıyorsanız, bu davranış acaba bir daha ki sefer bir şey istediğinizde ne kadar yapması için yardımcı olur?
Çocuklarımıza sabırlı olmayı öğretirken bir diğer önemli konu da denemeler için fırsatlar vermektir. Bizler yetişkin olarak yaptığımız şeylerin hızına çocuklarımızın da yetişmesini bekleriz. Bizim kadar hızlı yazı yazmalarını, bizim kadar hızlı düşünüp karar vermelerini vb. Çocuğun hızına göre kendimizi ayarlayabilmeliyiz. Aksi halde bir gün kendi işini yapamayan, sürekli yetişkin desteğine ihtiyaç duyan biri haline gelebilir. Çocuklarınızın zevkle yaptığı bir işi sabrınız olmadığı ya da zamanınızın olmaması gibi nedenlerle yarım bırakmasını istemek daha sonra başladığı işi bitirmesi konusunda sorun yaşamasına neden olur.
Oyunlar çocuklarımızı tanımamıza ve onlara istediğimiz davranışları öğretmemize çok yardımcı olur. Örneğin kuru fasulye ve nohutları karıştırıp en uzun süre ya da en çok kim ayıracak oyunu oynayabilirsiniz. Birlikte kek pişirebilirsiniz. Kekin malzemelerini hazırlayıp tüm aile birlikte sohbet ederek fırının başından ayrılmadan bekleyebilirsiniz. Beklerken yapabileceğiniz aktiviteler planlayarak zamanı değerlendirebilirsiniz. Kekiniz piştikten sonra yerken, pişene kadar beklemesek neler olurdu konusunda sohbet ederek sabrın önemini vurgulayabilirsiniz. Hazırlanmış bir turşuyu birlikte yiyerek daha sonra turşu kurabilirsiniz. Ara ara turşu olmadan tadına bakarak yenebilecek duruma gelene kadar beklemenin önemini konuşabilirsiniz. Balık tutmak sabır konusunda en iyi yapılabilecek etkinlikler arasında sayılabilir. Süre tutma oyunu oynayabilirsiniz. Top havada 4 dakika kıpırdamadan bekleme, tek ayak üstünde her gün biraz daha fazla durma çalışması ya da karmaşık bir yap bozu yılman yapma gibi.
Mevlana, “gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı” sözüyle aslında sabırlı olmanın hayatımızdaki yerini çok güzel özetliyor. Hep güzel gül kokuları koklama fırsatını yakalayabilmemiz dileğiyle…
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Ders Başarının Anahtarı Sabır" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Onur AKKOCA'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Onur AKKOCA'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
4 Beğeni 
Yazan Uzman
|
ders başarısı, çocuk eğitimi, sabır, ders çalışma, çalışırken sabır, sabırlı çalışma, sabırlı ders çalışma
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
