2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Eşler Arası İletişim
MAKALE #6022 © Yazan Psk.Dnş.Onur AKKOCA | Yayın Kasım 2010 | 16,800 Okuyucu
ÖNEMLİ OLAN BÜYÜK TAŞLAR

Aşağıdaki gerçek hikaye Kellog Business School’ da (Northwestern Üniversitesi) iş idaresi master öğrencileri ile Zaman Yönetimi dersi Profesörü arasında geçer:
Profesör sınıfa girip karşısında duran dünyanın en seçilmiş öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra, “Bu gün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız. “ dedi. Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Arkadan, kürsünün altından yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka taş alamayacağından emin olduktan sonra öğrencilere döndü ve, “Bu kavanoz doldu mu ?” diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan doldu diye cevap verdiler. Profesör “Öyle mi?” diye sordu ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzına yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilere dönerek bir kez daha “ Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu. Bir öğrenci “Dolmadı herhalde” diye cevap verdi. “Doğru” dedi profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü. Gene öğrencilere döndü ve “Bu kavanoz doldu mu ?” diye sordu. Tüm sınıftakiler hep bir ağızdan “Hayır” diye bağırdılar. “Güzel” dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar dolana dek boşalttı.

Sonra öğrencilere dönerek “Bu deneyin amacı neydi?” diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen “Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır.” diye atladı.

“Hayır” dedi profesör, bu deneyin esas anlatmak istediği, “Eğer büyük taşları baştan yerleştirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiçbir zaman kavanozun içine koyamazsın” gerçeğidir.

Öğrenciler şaşkınlık içinde bir birlerine bakarlarken profesör devam etti:

“Nedir hayatınızdaki büyük taşlar” , eşiniz , sevdikleriniz, çocuklarınız, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser yaratmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şeyler öğretmek! Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi. Bu akşam uykuya yatmadan iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiçbir zaman bir daha koyamazsınız...

Sizin büyük taşlarınız neler, hiç düşündünüz mü? Bir çoğumuzun ilk aklına, yaşamınızda en önemli yeri alan çocuklarınız gelir, öncelik hep onlardadır. Eşinizle birlikte tüm çabanızla onlara en iyi şartları hazırlamak için uğraşırsınız. Kendi yaşamınızdan fedakarlıklar yaparsınız.

Annelik ve babalık gerçekten çok özel duygular ama maalesef bir çok kişi anne baba olunca, karı koca yani eş olduğunu unutuyor ya da ikinci plana atıyor. Bunun ya farkına varmıyorlar ya da olması gereken bir durum olarak değerlendiriyorlar. En çok da bu yakınmaları babalardan duyar gibi oluyorum. Çünkü genelde babalar art alanlarda kalma gibi bir durumla daha çok kalıyorlar.

Bir çok ebeveyne en son ne zaman sadece ikinizin olduğu bir akşam yemeği yediniz diye sorunca, düşünüyorlar ve çocukların doğumundan önceki bir zamanı söylüyorlar. Çocuklarının yanında yan yana oturmadıklarını, tartışmalarını belli etmediklerini söylüyor anne babalar ve bunu da yine çok sevdikleri çocuklarına yaralı bir davranış olduğunu düşünerek yapıyorlar. Oysa bu duruma tamamen doğru, olması gerek bir davranış diyemiyoruz. Çünkü aile,çocuğun topluma hazırlandığı bir kurum ve her yönüyle hazırlanmak durumunda. Ona dikensiz gül bahçesi sunmak için çabalarsanız, kaktüslerle hiç başedemez..

Sizi eşinizle yan yana oturmuş görünce sevmeyi öğrenecek, tartışırken görünce de insanların bazı konularda anlaşamasalar bile bir birlerini sevmeye devam ettiklerini görecek. Siz de öncelikleri bir birinize vererek onun ihtiyaç duyduğu mutlu aile mutlu, anne babayı yaşatacaksınız.

İsterseniz biraz da eşler arası ilişkilere değinelim ve oluşturacağımız ya da oluşturduğumuz sevgiyi analiz edelim.

Evlilik yaşamını sürdürmek gerçekten güçtür. Hepimiz ayrı çocukluklarla ve ayrı yetişme şekilleri ile büyüyüp farklı yapılar oluşturuyoruz. Farklı yapılarımızda farklı kişilikler içinde yer buluyor. Bir evlilik ise iki farklılığın iki uyum haline gelmesini bekleyen bir kurum. Bu uyumu da eşler arasındaki “koşulsuz sevgi” sağlayacaktır.
Doğan Cüceloğlu’ na göre sevgi, bir eylemdir. Bu eylemi yapan kişi sevdiği kişinin gelişmesini ve mutlu olmasını ister; eylemin temelindeki niyet budur. Peki bunun karşılığında ne bekler. Yanıt, sadece sevdiği kişinin mutluluğudur; onun ötesinde başka bir beklentisi yoktur.

Tıpkı anne babanın çocuğuna verdiği sevgi gibi, hiçbir karşılık beklemeden. Bu tür anne babalar çocuklarına gelişme olanakları bulabilmek için çırpınırlar. Onun gelişip büyümesini, eğitim almasını sadece çocuklarının mutluluğu için isterler. Eğer anne baba çocuğu kendine bağlamak, bağımlı kılmak, yaşlılığında bir garanti olması için yetiştiriyorsa, çocuk, kendi gönlünce birini sevdiği zaman o çocuğa kızarlar; “Yazıklar olsun sana verdiğimiz emeklere!” derler. Çocuk kendisi olmaya ve bağımsızca hareket etmeye devam ederse evlatlık sorgulamasına girerler.

Anlatmak istediğim şu; olumsuz duygular genellikle bir beklenti zemini üzerinde oluşurlar. Kişi beklediğiniz şeyi yapmadığı zaman üzülürsünüz, kızarsınız, nefret edersiniz. Belki bu sevginin olabileceğine inanmak bazılarınız için güç gelebilir. Bir çoğumuz böyle bir sevgini olduğunu yaşamlarında görmediler; kendi ana babalarının birbirleriyle ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde görmediler ve yaşamadılar. Çünkü yine Doğan Cüceloğlu’ nun deyimiyle “mış gibi bir sevgi ortamı”nda büyüdüler.
Önce “mış gibi” nin tanımını yapalım. Kişinin gösterdiği ile iç dünyası arasındaki farklılık “mış gibi” durumlardır. Evde sadece size yetecek kadar yemek varken gelen misafiri hiç istemediğiniz halde yemeğe davet ederseniz, böyle bir durumu yaratmış olursunuz.
İnsanlar içlerinden duygu ve düşünceleri paylaşamadıkları zaman mış gibi davranmaya başlarlar. Çünkü korku vardır. Eğer içindekini olduğu gibi söylerse veya içinden geldiği gibi davranırsa ortaya çıkacak sonuçtan korkar. Bunun için de içinden geldiği gibi değil ortamın istediği bibi davranır.

Yaşamın her yönünü sarmış olan bu korku kültürü içinde kişi iç dünyasını paylaşmamayı öğrenir. Çünkü iç dünyası yaşam kadar değişken, sıcak, canlı, hem güçlü, hem zayıf, hem emin, hem kuşkulu bir dünyadır.

Mış gibi yaşam ortamda yetişen kendisi olamaz. Korku kültürü mış gibi bir yaşam oluşturur ve bu ortamda büyüyen kişi kendini ifade etmeyi değil, kendini saklamayı öğrenir. Bu insanlar için önemli olan “başkalarının kendinden ne istediği”dir. Bu kişinin tüm bilinci, kendi yaşamını gerçekleştirmeye değil, gücünün yettiği bir başka kişinin yaşamını denetlemeye ve yön vermeye odaklanmıştır. Böyle bir yaşam süreci içinde yetişmiş kişi, kendi olmaz ve kendisi olmanın ne demek olduğunu da tam kavrayamaz yeniden hatırlatalım sevgi bir eylemdir bu eylemi yapan kişi sevdiği kişinin gelişmesi ve mutlu olmasını ister; eylemin temelindeki niyet budur. Korku ortamı bu tür bir sevginin gelişmesine ve yeşermesine izin vermez.

Ancak burada aklımıza hemen geliveren soru “Böyle bir korku kültürünün içinden geldiysek yapılacak hiçbir şey yok mu? Tabii ki var. Öncelik fark etmek ve değişim için adım atmakta yatıyor. İlişkilerde önemli olan sorunun varlığı değildir. Sorun dün vardı bugün de var yarın da olacak, ama siz sorunları uzlaşmacı bir yöntemle çözmeyi başarabiliyorsanız, ilişkiniz gelişerek ilerleyecektir. Evlilikte taraflar yoktur. Evlilik aynı tarafta olmaktır. Evlilik iki takımın oyuncusu olmak değil aynı takımın oyuncusu olmak ve takımın avantajı için birlikte çalışmaktır.

Kadın ve erkek bir birlerinden farklı yapılara ve bakış açılarına sahip kişilerdir. Öncelikle bu farklılıkların tanınması çok önemlidir. Örneğin kadınların, kendilerini iyi hissetmek için konuşmaları gerekir. Erkekler ise kendi içlerine kapanıp sorunu çözene kadar yalnız kalmayı tercih ederler. Burada her iki cinsinde doğal olan özellikleri bilinmediğinde kadın dırdırcı yakınan, erkekse hiçbir şeyi paylaşmayan konumuna düşer. Bir arada yaşayabilmenin nedeni, aradaki farka saygı gösterebilmekte yatar. Erkek dinlemeyi, kadın ise suskunluğun gizem ve endişe kaynağı olmadığını öğrenir.

Tüm bunların temelinde iletişim biçimi yatmaktadır. Eşlerin bir birlerine ne söyledikleri değil nasıl söyledikleri önemlidir. Çünkü işin olabilirliğini belirleyen şey nasıl istendiğidir.
“Sen beni incitmekten sürekli zevk alıyorsun.” Zaman zaman çoğumuzun kullandığı bu cümlede en az üç tane hata bulunmaktadır. Bir, karşı tarafın niyetiyle ilgili yorum yapıyoruz: zevk alıyorsun. İki, genelleme yapıyoruz: sen beni hep incitirsin zaten. Üç, cümleye sen diye başlıyoruz. Cümleyi şöyle değiştirebiliriz: Geçen gün A şahsının yanında söylediklerinden dolayı çok incindim. Bu mesajın yerine ulaşması şansı daha fazla.

Evliliklerde en sık görülen iletişim hataları şunlardır:

· YIKICI ELEŞTİRİ :
Sen beni incitmekten zevk alıyorsun. (yanlış)
Senden bunları duymak beni çok incitti. (doğru)

· GENELLEME:

Beni her zaman başkalarının yanında azarlıyorsun.(yanlış)
Geçen gün A’ nın yanında söylediklerin beni utandırdı.(doğru)

· EŞLERİN KENDİ DAVRANIŞLARIYLA İLGİLİ SORUMLULUK ALMAMASI:

Beni çıldırtıyorsun. İşte bu yüzden saldırgan oluyorum.(yanlış)
Bazen öfkemi kontrol edemiyorum(doğru)

· MANTIĞI SİLAH OLARAK KULLANMA:

Benim söylediklerimi çürüt senin istediğini yapayım.(yanlış)
Söylediklerin aklıma yatmasa da eğer çok istiyorsan senin için yaparım.(doğru)

· İŞİ YOKUŞA SÜRME:

Şimdi çaba gösteriyorsun ama artık çok geç. Bunları beş yıl önce yapmalıydın.(yanlış)
Beş yıldır yapmadığın davranışları bugün yapıyor olman beni çok mutlu ediyor.(doğru)
Sevgiyi görünür kılın birbirinize. Seni seviyorum demek çok kolay ama esas olan sevgiyi görünür kılmak. Sevgi ancak davranışlarla görünür hale gelir. Eşler bir birlerinden hep aynı şeyleri istiyorlar ama hep karşı tarafın öncelik vermesini bekliyorlar. Her ikisi de “o verirse, ben de veririm, önce o versin” diyor. Burada söylenmesi gereken “ben vereyim ki, o da versin. Önce kimin vereceği önemli değil.” olmalıdır.

Siz bir birinizi seveceksiniz, iletişiminizi düzenleyeceksiniz ki, çocuğunuza hem mutlu bir ev ortamı sağlayacak hem de ona örnek oluşturacaksınız. Lütfen eşinizi mutlu edeceğini düşündüğünüz ufak da olsa bir şeyi yaparak başlangıcı siz yapın. Devamının daha kolay geleceğini göreceksiniz. UNUTMAYIN BÜYÜK TAŞLAR ÖNCELİKLİ....

Bu konuyla ilgili olarak sizlere ERKEKLER MARS’ TAN, KADINLAR VENÜS’ TEN isimli John Gray’ in kitabını bir başlangıç olarak öneriyorum.

Yararlanılan Kaynaklar:
Doğan Cüceloğlu , www.minidev.com
Doç.Dr. Armağan Y. Samancı Evlilik Problemleri Nasıl Başlar?
Doç.Dr. Mehmet Sungur Geçimsizliğin Sebebi Ön Yargı



Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Eşler Arası İletişim" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Onur AKKOCA'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Onur AKKOCA'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Psk.Dnş.Onur AKKOCA
İzmir
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi10 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Onur AKKOCA'nın Makaleleri
► Eşler Arası İletişim Psk.Namık ACAR
► Eşler Arası İletişim Çatışmaları ve Çözüm Yolları ÇOK OKUNUYOR Psk.Gözde EMİK AKSOY
► Evlilikte Eşler Arası Uyum Psk.Namık ACAR
► Eşler Arası Problemlerin Nedenleri Psk.Zeynep BOZKURT
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Eşler Arası İletişim' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Pandemi Sürecinde Travma Mayıs 2020
► Çocukların Korkuları Kasım 2010
► Çocukların Düşleri Kasım 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:29
Top