2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Cahilliğin Anotomisi 2: Cahil Kişi Şikayetçidir.
MAKALE #6055 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Aralık 2010 | 7,519 Okuyucu
Cahilliğin Anotomisi 2: Cahil Kişi Şikayetçidir.

Geçen yazımda cahillik sadece belli bir örgün eğitim sürecinden geçip geçmeme ve diploma sahibi olup olmama meselesi değildir demiştim. Cahilin her meslek gurubundaki, her toplumsal katmandaki insanlar arasında bulunabileceğini işlemiştim. Böylece toplumumuzda eğitimliliğin belli bir eğitimle / diploma ile; cehaletin de eğitimsizlikle ve diploma yoksunluğu ile özdeşleştirildiği sakat algıyı kısmen de olsa değiştirmeye çalışmıştım.

Cehaletin ve cahilliğin ikinci temel vasfı da, şikayetçiliktir. Burada kastedilen şikayet görülen bir aksaklık yahut yanlışlık karşısında yetkilileri uyarmak / bildirmek kabilinden sorumluluk içeren, medeni bir bilinç taşıyan “duyarlı ve aktif” şikayet değildir. Cahil kişilerde söz konusu olan şikayet her fırsatta ortaya konulan, daha çok konuşma, söylenme, sızlanma odaklı seyreden, akabinde ise eylemsizliğin pek olmadığı türden “pasif” şikayetçiliktir.

Cahil kişi bir eş ise:

Cahil eş sürekli şikayet eder. Cahil kişi bu dünyaya geldiğinde kimse kendisine “mükemmel bir dünyaya hoş geldin” demediği; gördüğü, tanık olup bildiği her yeni olayla da bunu defalarca yaşayıp durduğu halde nedense kusursuz / mükemmel bir dünyada yaşadığı zannını taşıyordur. O yüzden fark ettiği her eksikliği ya da yanlışı “bu zaten eşyanın tabiatının bir gereğidir” diye değil; sürekli şikayet ederek, sızlanarak karşılar. Mesela eşinin eksik ve kusurları ile hoşuna giden yönlerini alt alta toplasa “sorunlu” dediği yönlerinin devede kulak kaldığını görecektir ancak o bu türden doğru işlere pek yanaşmaz. Beynini, bütün alıcıları ile eksik yönler aramaya adeta programlamıştır bir kere. O sürekli arama ve bulma derdindedir. Aradığı için de mutlaka bulur. Çünkü arayan öyle ya da böyle, eninde yahut sonunda ama mutlaka bir şeyler bulur. Yeter ki aramaya görsün.

Cahil kişi bir veli ise:

Cahil veli çocuğu hakkında sürekli şikayetçidir. Çocuğu biraz çekingen ve içe dönük olsa bu onun için sızlanma nedenidir. Yok biraz daha hareketli ve dışa dönükse bu da pek makbul bir durum değildir; yine aynı şekilde sızlanılmalıdır. Ona göre çocuğun yaşına, aile yapısına, bulunduğu çevreye, yaşanılan zamana ve aldığı uyarıcı koşullarına bağlı olarak gel-gitler çizen olağan gelişim süreci tam ortada, çok ince bir çizgi üzerinde hiç şaşmadan ilerlemelidir. Kendisine, “böyle bir çocuk var mıdır dünyada yahut kaç tane vardır” dediğinizde “tabiî ki yoktur” der; böylece sizden gelecek eleştirileri kurnazca savuşturur, tehlike geçince de hemen bildiği türde davranmaya yine devam eder.

Bizi diğerlerinden ayıran ve kendimize has kılan kişiliğimiz kusursuz artıların bir toplamı değil; olumlu ve olumsuz özelliklerden oluşmuş bir kombinasyon olduğu halde cahil veli masum, genellikle dönemsel, en önemlisi de insani bir görünüm arz eden aksaklıklara ve kabahatlere bile asla tahammül edemez. O yüzden de çocuğunda gördüğü her aksaklığı zaman faktörünü dikkate almadan anında düzeltmeye kalkışır. Bunu da genellikle şikayet ede ede artık konuşmadan duramaz bir hale getirdiği “diliyle” gerçekleştirmeye koyulur. Sıcak bir tencereyi “elim yanar” diye hemen tutmaz, olması gerektiği şekilde yaparak soğumasını bekler ancak çocuğunda gördüğü her aksaklığı nedense sıcağı sıcağına eleştirerek, şikayet ederek, sızlanarak çözümlemeye çalışır. Bu şekilde yaparak belki elini değil ama çocuğunun kişilik gelişimini yakabileceğini düşünmez. Derken inatla, “Lafla peynir gemisini yürütmeye” çalıştığı için kısa sürede yüz göz olur çocuğuyla, sözlerinin etkinliğini tüketir. Çocuğunun gözünde sürekli dırdır eden bir anne haline getirir kendisini, otoriter bir özelliği kalmaz. Böylece önce sözlerinin tesiri, ardından da kendisi tükenir. (Bunu gören kapitalizmin sadık müritleri ağızları yanaklarında bir vaziyette ellerini ovuştururlar tabi. “Her sorunu çocuklarınla konuşarak hallet” tuzağına bir av daha düşmüştür çünkü. Aşağı yukarı herkesin, “Sus, soru sorma, haddine mi senin, eşek herif” diyerek yetiştirildiği bu topraklarda, “Her hastalık ilaçla mı iyileşir ki her sorun konuşarak çözülsün” diye sorulmaz nasıl olsa kendilerine. “Kutsal” diplomaları en güçlü paravanlarıdır, dokunulamaz. “Ameliyat tedavisi gereken bir hastayı ilaçla iyileştirmeye çalışmak hastalığı daha da ilerletmez mi” diye sormak, ardından da zamanın dininin imanının -çoğu kişi için tek kutsalının- para olduğunu hatırlamak bu tuzağın en güçlü panzehiridir)

Cahil kişi memur ise:

Cahil memur sürekli farklı insanlarla uğraşır, onların içinde gördüğü bazı yanlış tavır, tutum ve davranışlardan sürekli şikayet eder. Birçok insanla karşılaştığı, insan denilen varlığın hepsinin aynı torna fabrikasından çıkmadığı bir gerçek iken o nedense içinden sorunlu, tavırları olumsuz birilerinin çıkmasının gayet normal olduğu gerçeğini pek idrak edemez. Cahil memur çok insanla muhatap olma nedenini yok sayıyor, daha az insanla muhatap olan birinin sonucunu bekliyordur.

Cahil kişi bir yolcu ise:

Cahil yolcu kilometrelerce uzun yolda gördüğü iki küçük çukur için saatlerce sızlanır durur. Doğrusu duyarlı olup yetkilileri uyarması, en fazla ikaz etmesi iken o bunu yapmaz; sürekli söylenir. Kızar, kendisi sanki her zaman her şeyin doğrusunu yapıyormuş gibi bir eda ile gördüğü bu tablonun çok yanlış olduğunu anlatmakla avunur. Yine cahil yolcu 10 saatlik bir yoldan gelirken lastiği patlasa belki en fazla 1 saat onunla uğraşmıştır. Ancak yolculuk bitip de kendisine “yolculuk nasıl geçti” diye sorulduğunda “valla mahvolduk, pek bir şey anlayamadık, yolculuğumuz lastik yapmakla geçti” diye cevap verir. Oysa lastik yapma işi 10 saatlik sürede sadece 1 saatini sürmüştür. Cahil yolcunun gözüne 1 saat 9 saatten daha büyük görünür.

Cahil kişi esnaf ise:

Cahil esnaf sürekli işlerin bir önceki yıl gibi iyi olmadığını şikayet eder. Bilmez ki hiçbir şey aslında bir yıl öncesiyle aynı değildir. Sözgelimi dünya önceki yıla göre 1 yıl daha yaşlanmış, yaşı 19 olan birisi de bu süre zarfında çoktan askerlik evresi olan 20’sine girmiştir. Hal böyle olduğu halde böylesi bir kişi sanki her yılın birbiriyle aynı olması gerekiyormuş, aslında normal olan buymuş gibi düşünür.

İşler iyi gitse bu kez de ödediği verginin yüksekliğinden sızlanır, bunu şikayet eder konuşmalarında. Çok satınca çok vergi vermeyi matematiğin, orantı meselesinin doğal bir neticesi olarak değil; hata ve bir gariplik olarak algılar.

Cahil esnaf mal satma üzerine kurulu bir işi olduğu halde alıcı durumundaki müşterisine bir tebessümü bile çok görür. Müşterinin bir ürünü her yerden alabileceğini, tercihinde belirleyici olan asıl etkenlerin başında sıcak ilgi ve alaka geldiğini düşünmekten acizdir. Bu nedenle mal satabilmek için fiyatını düşürür, belki karından taviz verir, böylece az kazanmayı dahi göze alır lakin hiçbir para pul gerektirmediği halde müşterilerine bir gülümsemeyi, sıcak bir alakayı çok görür. Bu, kabuğun dışına bir türlü çıkamayışın, içinden gelmese dahi bir rol bile yapamayışın nedeni, yaşamı boyunca sık sık dile getirdiği “ben böyleyim abi, yapım bu, değişemem” telkinidir / sızlanmasıdır.

Cahil kişi imam ise:

Cahil bir imam sürekli insanların günahından dem vurur. Sürekli “insanlar şöyle, insanoğlu böyle” diyerek ha bire şikayet eder. İnsanın olduğu her yerde günahın da olacağını, çünkü günahın insanlar için olduğunu, bu olgunun tarih boyunca hep bu şekilde seyrettiğini akıl edemez. Sanki sızlandıkça, şikayet ettikçe duyup bildiği günahların azalacağı, adeta günahlardaki artışın şikayet ve sızlanma eksikliğinden kaynaklandığı zannını taşıyor gibidir. “Bana düşen anlatmak, sonuç Allah’tandır” demez, bütün insanları değiştirebilme gücü sanki kendi elindeymiş gibi kızar, şikayet eder, adeta yırtınır durur.

Cahil kişi polis ise:

Cahil polis trafikte seyreden araçların ve yayaların kural tanımazlığından şikayet eder. Kurallara uyma denilen ruhi disiplinin sızlanmakla ve şikayet etmekle değil; kendi vazifesi olan titiz, düzenli denetimlerle, taviz tanımaz yaptırımlarla kazandırılabileceği bilimsel gerçeğinden habersizdir. O belirli bir bölgeye bir tabela koyuldu diye hemen ona uyulmasını bekler. Oysa sabahtan akşama kadar sokakta caddede kural tanımazlık egzersizleriyle beslenen, hata işlendiğinde gösterilen tavizkar tutumlarla vs. ruh disiplini daha yolun başındayken aşındırılan bireylerin bir gün aniden “dur” deyince durmasının, “şöyle yap” deyince de öyle davranıvermesini beklemenin çam ağacı dikip de meşe ağacı beklemek gibi olduğunu algılayamaz.

(...Hep ilgimi çekmiştir, bu yüzden de üzerinde çok düşünmüşümdür: Doktor ara sıra hasta bakmaz, öğretmen eğitim görevini zaman zaman değil; mesaisinin her saati yerine getirir. Hayır, bunda bir gariplik yoktur. Olması gereken zaten budur. Peki trafik polisleri neden en asli vazifelerini mesainin tamamına yayarak yerine getirmezler? Niçin trafik sürekli aktığı, o halde ihtiyaç kesintisiz olduğu halde trafiği sürekli ve kesintisiz bir biçimde değil de ara sıra denetlerler? Niçin mesela, “Sabah 8 ile 9 arasında denetleme var” ya da, “İki gündür şu güzergahta denetleme yapılıyormuş” denilir. Denetlemeye sadece o saatlerde ve belirli güzergahlarda mı ihtiyaç vardır trafikte! Denetlemedeki bu keyfilik niçin görev ihmali sayılmaz mesela? Bunları anlayabilmiş değilim. Hem doktorun yeri hastane, çiftçininki tarla, öğretmeninki de okulken trafik polisinin görev yeri neden trafik ortamı değildir de trafiğin uzağındaki yalıtılmış büro ve ofis odalarıdır, bu da ayrı bir soru! Önemli bir öneri: Trafikteki denetimlerin ve yaptırımların istikrarsızlığı insanların davranışlarını belirleyen tabii dürtü kontrol mekanizmasını bozduğu; kurallı, dengeli ve disiplinli davranma eğilimlerini körelttiği, böylece toplumun dürtü kontrolü bozuk, kural tanımaz, öfkeli, asabi, acımasız insanlar yığını haline gelmesine anlamlı düzeyde katkı yaptığı gerçeği unutulmamalıdır. Bir insan her kafasının estiği yerde karşıya geçerse, her ışık ihlalinde değil de bazı ihlallerinde ceza görürse bu durum kişilerde kuraların içselleştirilmesi mümkün olmaz; tabii dürtü kontrolü ve dengeli davranışlar gelişmez, hatta böyle bir eğilim varsa bile zamanla körelir. Not: Maalesef ki “duygularını öğrenebilir miyim” dendiğinde düşüncelerin dile getirildiği, “düşünceni alabilir miyim” deyince de duyguların anlatıldığı bu toplumun tamamına yakını psikoloji bilimini de haliyle olması gerektiği gibi algılamaz. Bu çok mühim bir alanı -ki psikoloji insanın en az yüzde ellisidir- sadece hastanelerde işe yarayan bir bilim dalı zanneder. Bu kişilerin önemli bir bölümü de onları “deli doktoru” olarak görür. Yani, “Beni bir sen anladın, sen de yanlış anladın” deyiminde olduğu gibi...)

Velhasılıkelam:

Cahil şikayetçi kadın kocasını altın, dolar, pasta gününde; koca ise karısını utanıp çekindiği için belki aleni bir ortamda değil ama kendi içinde, en çok da öfke ve sinir sistemine şikayet eder.

Cahil şikayetçi insan bir kurumda işi görülürken terslendiğinde gidip de amirine değil; kendisi gibi çaresiz biri olan yanındaki vatandaşa sızlanır, ona dert yanar, ona şikayet eder.

Cahil şikayetçi en tabii iklim döngüsünü ve onun tipik sonuçlarını, mesela kışın soğuğunu, yazın sıcağını şikayet eder. Kış olmayınca kuraklığın, yaz gelmeyince hasatın olmadığını düşünmediği için.

Cahil şikayetçi yıllar içinde kendi çocuklarının beynini kemirip tüketmiştir, ama hala bir türlü doymamıştır. Sıra çevredekilere, komşunun çocuklarına gelmiştir. Artık her ortamda, bulduğu ilk fırsatta onları şikayet eder. “Baksana çok yaramaz” der. Yaramazlık olağan bir çocukluk davranışı değil de anormallikmiş gibi. Sanki kendisi hiç çocukluk yaşamamış, bulunduğu yaşa gökten zembille inerek gelmiş gibi. İşin garibi onu dinleyen veli de -ikaz edip uyaracağı yerde- bu komşusuyla kol kola girer, böylece kendi öz çocuğunun davranış gelişimi üzerinde tepinerek halay çekmeye başlarlar.

Cahil şikayetçi okur yazar ise tarihten şikayetçidir. Oturduğu yerden önceki yüz yılları eleştirir. “Bu çok yanlış, şu kesinlikle böyle olmamalıydı” der. Sanki kendisi her zaman her şeyin doğrusunu yapabiliyormuş gibi. Doğruyu kendisi yapamıyorsa bunu aklına bile getirmez, son derece olağan bulur. Ancak başkası yapamadığında ise bunu hayretle karşılar, eleştirir, elinden gelse yerin dibine batırır. Onca hatasına eksiğine rağmen hep başkasında kusursuzluk arar. Üstelik de bunu (apaçık çelişkisine rağmen) hiç utanıp sıkılmadan yapar. (Kim bilir belki de daha kolay olan doğruları söyleme işiyle yaşamında yapamadığı doğruların, yani yaptığı yanlışların telafisini yapıyordur içinde, rahatlıyordur böylece.)

Cahil şikayetçi sporcu mağlup olmuşsa sahanın bozukluğunu şikayet eder. (sanki rakip takım kendileriyle aynı sahada oynamamış gibi).

Cahil şikayetçi öğrenci sınavın, soruların zorluğunu şikayet eder. Zorun çalışan için değil, çalışmayan için geçerli olduğunu düşünmez. Her öğrenciye yeterince öğrenmediği / kavramadığı yerlerin zor geldiğini akıl etmez.

Cahil şikayetçi köyde yaşıyorsa köy, şehirde ikamet ediyorsa şehir yaşamını şikayet eder. Aslında her şeyin bakışlarımızdan ibaret olduğunu, çünkü nasıl bakarsak öyle göreceğimizi bilmez. Şehre köy gözüyle bakanın şehirde köyü, köye şehir nazarıyla bakanın da köyünde şehir hayatını yaşadığını düşünemez. (Köyde sinema yoktur belki ancak onun yerine doğanın her mevsim yeniden vizyona giren huzur verici raksını izler; sosyal faaliyet olarak da köy akşamlarının sıcacık gece sohbetlerini yapar mesela vs.)

Son bir not:

Sürekli şikayet etmek ve sızlanmak elbette ki = cehalet demek değildir. Ancak cahilliğin tipik göstergelerinden birisidir. Bu özellik güçlü bir cehalet göstergesi olduğu kadar kişilikte zayıflık ve zafiyet belirtisidir. O yüzden de saygınlığı zedeler, muhatapların gözünde kişiyi küçültür, değerini zayıflatır. Çevresinde basit bir karakter / kişilik olarak kabul görmesine yol açar. Sizlere sürekli sızlanmayı / şikayetçi olmayı değil; durumun gereğini yapmanızı tavsiye ediyorum. Tıpkı “karanlığa küfretme, kalk bir mum yak” vecizesiyle de kastedildiği gibi.


Psk. İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Cahilliğin Anotomisi 2: Cahil Kişi Şikayetçidir." başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     15 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Cahil Cesareti Psk.Gonca BAĞLAR
► Narsist Kişi ile Sevgili/ Eş Olmak Psk.Yasemin TÜZEMEN
► Felsefeyi Başlatan Kişi: Thales Dr.Psk.Ümit AKÇAKAYA
► Stresin Anotomisi ve Tedavisi Psk.İzzet GÜLLÜ
► Doyumsuzluk Duygusunun Anotomisi Psk.İzzet GÜLLÜ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Cahilliğin Anotomisi 2: Cahil Kişi Şikayetçidir.' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:41
Top