2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kronik Hastalıkların Aile Bireyleri Üzerindeki Etkileri
MAKALE #6559 © Yazan Uzm.Psk.Sinem ÜSTÜN | Yayın Mart 2011 | 10,089 Okuyucu
Kronik hastalıklar, sakatlık, organ ve fonksiyon bozuklukları oluşturarak, beklenen yaşam süresini kısaltıp, bireylerin yaşam kalitesini düşüren rahatsızlıklardır. Bulunduğu doku ve organlara göre belirti ve bulguları, tanı ve tedavi yöntemleri farklılık gösterebilen bu hastalıklara kronik endokrinolojik hastalıklar, kalp hastalıkları, ortopedik hastalıklar gibi çok sayıda hastalık örnek verilebilir.

Ailede kronik hastalığa sahip bir çocuğun bulunması, tüm aileyi ve ailenin döngüsünü etkilemektedir. Çocuğun kronik bir hastalığa sahip olması, aile üyelerinin ciddi düzeyde stres yaşamasına neden olur. Sosyal desteğin azalması, iletişim zorlukları, maddi zorluklar ve aile döngüsünün bozulması gibi etmenler örnek verilebilir.

Aile, toplumun en temel birimidir. Ailenin, herhangi üyesindeki bir sorun, diğer tüm üyeleri de etkileyecektir. Çocuktaki kronik bir hastalık, bundan dolayı sadece çocukla sınırlı kalmayacak, üyelerin hepsini belirli koşullarda etkileyecektir (Kazak 1989).

Kanser ve diğer önemli kronik hastalıklar çocukta fiziksel ve ruhsal açıdan zorlanmalara yol açarken; hem ekonomik hem de ruhsal açıdan ailenin tüm bireylerini etkileyebilmekte, ciddi uyum sorunlarına ve ruhsal bozukluklara neden olabilmektedir (Ekşi ve ark. 1995).

Çocukluk çağında çocuk hastalıkları polikliniğine başvuran çocuklarda kanser, şeker hastalığı, böbrek hastalıkları, doğumsal anomaliler gibi kronik hastalıkların yaygınlığının %15-50 arasında olduğu bildirilmektedir (WHO).

Kronik hastalığı olan çocuklarda ruhsal sorunların gelişmesi için çocukların öz anne-babayla yaşayamıyor olması, erkek olması, düşük sosyoekonomik düzey, anne eğitiminin düşük olması, anne yaşının genç olması risk faktörleri olarak bildirilmiştir (akt. Toros ve ark.).

Kronik hastalıklı çocuğu olan anne-babalar, çocuklarının bakımı ve idaresi için farklı taleplerle karşı karşıyadır. Çocuğun kronik durumu, ailenin yaşamına etki eder ve yeni duruma uyum yapmayı zorunlu kılar. Sosyal desteğin ve aile doyumunun azalması, iletişim güçlüklerini artırırken; maddi zorlukların olması, organizasyon bozuklukların yaşanmasına yol açar.

Iovchuk (2003), çocuğun kronik hastalığının ailede bozuk ilişkilerin oluşmasına, yüksek düzeyde boşanma oranlarına, aile içinde çelişkili tutum ve davranışlara neden olduğunu belirtmektedir. Smith (1998), kronik hastaların aileleri ile yaptığı çalışmasında, ailede, işbirliği, duyarlılık, şefkat, empati, saygı, kişisel olgunluk ve aile birliğinde bütünleşmenin arttığını; ancak, kişiler arası ilişkiler ve görevlerde olumsuzlukların görüldüğünü, kardeşler arasında kıskançlık, rekabet, kızgınlık, düşmanlık ve sosyal içe dönük duyguların da geliştiğini bulmuştur.

Kronik hastalık, ailenin yaşam stillerini ve aile üyelerinin birbirleriyle ilişkisini değiştirir. Tüm bunlar, aile ve aile üyeleri üzerinde doğrudan veya dolaylı etkide bulunur. Koninjnenberg ve arkadaşları (2003), yaptıkları çalışmalarında kronik ağrılar çeken çocukları olan ebeveynlerin psikopatolojilerini önceleyebilmişlerdir. Kronik ağrı çeken 132 çocuğun anne ve babalarının katıldıkları çalışma sonucunda, anne-babalarda düşük düzeyde bazı psikopatolojilere rastlanmıştır. Duruma uyum sağlamaları için ailelerin, farklı tepkiler geliştirmeleri gerekir. Aile, kronik hastalığı olan çocuğun bakımı için temel kaynaktır ve anne-baba, günlük bakımı için çocuktan zorunlu olarak sorumludur. Ayrıca, kronik hastalıklı çocuğu olan ebeveynler aile sistemi ve eğitiminde yardımcı terapist rolündedir (Pejovic ve Ark. 2003). Anne-baba uyumu, diğer aile üyelerinin uyumu ve sağlığı için de temel etkendir (akt. Karakavak, 2006).

Bu noktada anne-baba uyumu, diğer aile üyelerinin uyumu ve sağlığı için temel özelliktedir. Uyum, anne-babanın, çocuğun kronik hastalığına psikolojik, sosyal ve fizyolojik olarak uyum sağlama derecesi olarak tanımlanabilir.

Araştırmalarda anne-babanın anksiyete ve depresyon düzeylerinin yüksek ya da düşük oluşunda; evlilik uyumunun iyi olup olmaması, sosyoekonomik düzey, aile desteğinin olması, anne-babanın eğitim düzeyi, anne-babanın yaşı, çocuktaki hastalığın şiddeti, süresi ve ölümcül olup olmaması gibi çeşitli faktörlerin önemli olduğu vurgulanmıştır.

Kanser ve diğer kronik hastalığı olan çocuklarda ve anne-babalarında depresyon ve anksiyete düzeylerinin arttığını bildiren çalışmalar bulunmaktadır. Dongen-Melman (2000), kronik hastalığı olan çocukların ailesinde ruhsal olarak en çok etkilenenlerin hasta çocuklar, anne-babaları ve kardeşleri olduğunu bildirmiştir. Brown ve arkadaşları (1993) lösemili çocuğu olan annelerin 1/3'ünde DSM-III-R tanı ölçütlerine göre en az bir ruhsal bozukluk olduğunu bildirmişlerdir. Kupst ve Schulman (1988) da evlilik uyumu iyi ise, aile desteği var ise ve düşük sosyoekonomik düzey gibi stres faktörleri yoksa kronik hastalığı olan çocuğa sahip annelerde daha az ruhsal sorun görüldüğünü bildirmişlerdir (akt. Toros ve ark.).

Yine farklı araştırmalarda da özellikle kanser hastalığı olan çocukların yanı sıra anne-babalarının kronik hastalığı olmayan anne-babalara göre daha sık depresyon ve anksiyete bozuklukları tanısı aldıkları vurgulanmıştır (Yeh ve ark. 2000, Davies ve ark. 1991, Dongen- Melman 2000). Brown ve arkadaşları (1993) lösemili çocuğu olan annelerin 1/3'ünde ruhsal bozukluk olduğunu bildirmiştir. (akt. Toros ve ark.)

Toros ve arkadaşlarının yapmış oldukları bir araştırmaya göre kronik hastalığı olan çocuklarda ruhsal bozukluk tanıları genellikle depresyon ve anksiyete bozukluğunu içermektedir. Çalışmalarında, anne ve babalardaki farklılığa baktığımızda da annelerdeki depresyon ve anksiyete düzeyleri babalarınkinden daha yüksek çıkmıştır. Bazı kültürlerde olduğu gibi bizim kültürümüzde de genellikle ailenin geçimi ile ilgili maddi sorumlulukları babalar üstlenirken anneler daha çok evde ve hastanede hasta çocukları ile kalmakta, hobileri ile uğraşamamakta, ev dışında iş ortamı babalara göre daha az olduğu gibi arkadaş ilişkileri de daha sınırlı olmakta ve gün boyu çocukların bakımını üstlenmek zorunda kalmaktadır. Bunun yanı sıra, babaların daha çok iş ortamında bulunması, ev dışında değişik uğraşlarının olması stres düzeylerini azaltmaya katkıda bulunmaktadır. Anneler ise özellikle kronik hastalığı olan çocuk ile uğraşırken tükenmişliği, yetersizliği daha çok yaşamakta dolayısıyla depresyon ve anksiyete düzeyleri daha yüksek olabilmektedir. Hasta çocukların anne babalarının eğitim düzeylerinin sağlıklı kontrollere göre düşük olması çalışmanın verilerini etkileyen bir değişken olabilir. Çalışmaya göre anne ve babanın yaşının küçülmesi ile çocuklardaki sürekli anksiyete düzeyi artmaktadır.

Kronik hastalığı olan çocukların, durumları ile özellikle anneler, daha yakından ilgilenmekte, daha fazla sorumluluk almaktadırlar. Bu da, onlara, normal aile döngüsünde üstlendikleri görevlere ek başka görevler de yüklemektedir. Bu durum, annelerin, diğer aile bireylerine yeterince zaman ayıramamalarına ve sorunlar yaşamalarına da neden olabilir.

Karakavak ve Çırak araştırmalarında Çukurova Üniversitesi Balcalı Eğitim ve Uygulama Hastanesi Çocuk Cerrahi servisinde yatan ve amaçlı örnekleme yöntemi ile seçilen on çocuğun annelerine yarı yapılandırılmış (7maddelik) bir görüşme uygulanmıştır. Annelere bu hastalığın aileyi nasıl etkilediği sorulduğunda; genel olarak anneler çocuklarının hastalığına ilişkin duygu ve gereksinimlerinin, eşi ve çocukları tarafından paylaşıldığını ve birbirlerine duygusal yardımlarda bulunduklarını ifade etmişlerdir. Annelerin bir kısmı ise, hastaneye yatışların tekrarlanması nedeniyle, diğer çocuklarına karşı var olan ilginin azaldığını, çocuklarının hastalığına ilişkin sıkıntı ve korkularını, eşine ve çocuklarına yansıttığını, kızgınlığını onlardan çıkardığını söylemişlerdir.

Çocuğun tedavisi süresince alınan desteklerle ilgili olarak anneler; eşlerinden, çocuklarından ve yakın çevrelerinden, hastalığa ilişkin duygularının paylaşılması, çocuklarının, hastaneye yatışlarında ve ameliyat durumlarında, yakın çevrelerindeki bireylerin, hastanede, çocuğa refakat etmesi ve tedavi ücretine yardımda bulunma gibi, maddi ve manevi destekler aldıklarını ifade etmişlerdir.

Günümüzde Wilms tümörü gibi bazı kanser türlerinde tedavi mümkün olabilmesine rağmen kanserin ölümle eş olduğu düşüncesi devam etmektedir. En az kanser kadar yaşam kalitesini düşüren ve öldürücü olabilen diğer bazı kronik hastalıklarda ise bu derecede olumsuz stigmatizasyon gözlenmemektedir (Özkan 1993, Noyan 2001). Kanser grubunda çocuk ve annelerde depresyon düzeylerinin diğer kronik hastalığı bulunanlardan yüksek olmasına, toplumun kanserle ilişkili olumsuz tutumları katkıda bulunuyor olabilir.

Çocukta çıkan diyabet ve tiroid gibi immün sistemin işleyişini etkileyen ve özenli bakım isteyen kronik hastalık, tüm aileyi etkisi altına almaktadır. Tanının öğrenilmesinin ardından ailede yoğun stres, inkar, şok, kafa karışıklığı, korku, baş edemeyecekmiş gibi hissetme, öfke, çatışma ve gerginlik gibi güçlü duygusal tepkiler ortaya çıkar (Gökler, 2008).

Aile içi etkileşimi, iletişimi ve görev dağılımını etkileyen böylesi bir travma eğer uygun stratejilerle atlatılmazsa çocuğu da hastalığın seyrini de olumsuz yönde etkilemektedir. Aile işlevlerinin sağlıklı seyrettiği ailelerde aile üyelerinin her biri kendini değerli ve psikolojik doyuma sahip hissetmektedir. Ancak ne kadar sağlıklı işleyişe sahip olsa da ailede herhangi bir bireyin karşılaştığı böylesi bir travma tüm bireyleri etkilemektedir( Toparlak, 1989).

Hastalıkla ilgili tüm aşamalara diyabetli ile birlikte diyabetli kişinin yanında olan ve ona bakım veren kişi de şahit olmaktadır. Dolayısıyla diyabetle baş etmenin zorluklarından diyabetli çocuk kadar bakım veren kişinin de etkilenmekte olduğu düşünülmektedir.

Sonuç olarak, kronik hastalıklı çocuğa sahip aileler, çocuklarının durumundan ötürü pek çok sorunla karşılaşmakta ve anne baba görevlerine ek olarak pek çok görev üstlenmek zorunda kalmaktadırlar. Hasta çocukla, sağlık ekibinin destekleyici ve etkili bir diyalog içine girerek, sağlık ekibi-aile işbirliği ve eşgüdümü içinde bütünleşmiş bir yapı oluşturmaları gerekir. Kronik hastalığı ve özellikle de kanser gibi ölümcül hastalığı olan çocukların ve ailelerinin tıbbi yardım sırasında stresle daha kolay baş edebilmeleri, hastalığa daha iyi uyum sağlayabilmeleri ve ruhsal açıdan en az düzeyde etkilenebilmeleri için hastanedeki bölümler arasında yeterli iletişim ve destek sağlanmalı, hasta ve hasta sahibi doğru şekilde bilgilendirilmeli ve tüm aileye gerekli psikiyatrik destek verilmelidir.

KAYNAKÇA

Ekşi A, Molzan J, Savaşır I. Ve Ark. (1995) Psychological Adjustment Of Children With Mild And Moderately Severe Asthma. Eur Child Adolesc Psychiatry, 4:77-84.

Gökler, I. (2008). Sistem Yaklaşımı Ve Sosyal-Ekolojik Yaklaşım Çerçevesinde Oluşturulan Kavramsal Model Temelinde Kronik Hastalığı Olan Çocuklar Ve Ailelerinde Psikolojik Uyumun Yordanması. Ankara.

Iovchhuk, N. M. (2003). The Rehabilitative Help For Family With Mentally İll Child. European Child & Psychiatry, Supplement 2, 12, 63.

Karakavak, G. & Çırak, Y. (2006). Kronik Hastalıklı Çocuğu Olan Annelerin Yaşadığı Duygular. Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt: 7 Sayı:12 Güz 2006. S. 95- 112

Kazak, A. E. (1989). Kronik Hastalığı Olan Çocukların Aileleri: Hastalığa Uyum İçin Sosyoekolojik Bir Model. Journal Of Consulting And Clinical Psychology, 25-30.

Özkan, S. (1993). Psikiyatrik Ve Psikososyal Açıdan Kanser. Psikiyatrik Tıp: Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi. (Ed), S. 153-175.

Smith, M. E. (1998). Protective Shield: A Thematic Analysis Of The Experience Of Having And Adult Sibling With İnsulin-Dependent Diabetes Mellitus. Issues İn Mental Health Nursing, 19, 317–335.

Toparlak, D. (1989). Juvenil Diyabetli Çocuk Ve Adolesanlarda Psikososyal Değerlendirme. İstanbul.

Toros, F. & Tot, Ş. (2002). Kronik Hastalığı Olan Çocuklar, Anne Ve Babalarındaki Depresyon Ve Anksiyete Düzeyleri. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Klinik Psikiyatri 2002;5:240-247. Mersin.

WHO:Global Infobase. (https://apps.who.int/infobase/Mortality.aspx resmi internet adresinden) 01.11.2010 tarihinde ulaşılmıştır.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Kanserin Aile Üzerindeki Etkileri Psk.Dnş.Şerife AKSOY
► Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Etkileri Dr.Psk.Nilgün Öngider GREGORY
► Bağlanma ve Kişilik Üzerindeki Etkileri Dr.Psk.Ümit AKÇAKAYA
► Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkileri Psk.Dnş.Seval Ulviye AKYOL
► Boşanmanın Çiftler Üzerindeki Etkileri Psk.Seval HACIM KILIÇ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Kronik Hastalıkların Aile Bireyleri Üzerindeki Etkileri' başlığıyla benzeşen toplam 36 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:59
Top