2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Doğal Mineralli Sular
MAKALE #6665 © Yazan Dyt.E. Damla ÇIRACIOĞLU | Yayın Mart 2011 | 23,430 Okuyucu
Gelişmiş toplumlarda içme suyu olarak özellikle şehir şebeke suyu yanında şişelenmiş veya paketlenmiş mineralli su veya doğal kaynak suyu içilmesi söz konusudur ve bu günümüzde gittikçe yaygınlaşmaktadır.

Gelişmiş toplumlarda içme suyu olarak özellikle şehir şebeke suyu yanında şişelenmiş veya paketlenmiş mineralli su veya doğal kaynak suyu içilmesi söz konusudur ve bu günümüzde gittikçe yaygınlaşmaktadır. Örneğin, Almanya’da mineralli su tüketimi kişi başına yılda 150 litredir. Avrupa ortalaması 100 litre/yıl düzeylerindedir. Ülkemizde ise 1990 başlarında mineralli su tüketimi kişi başına yılda 200 mililitre (bir bardak) düzeylerindeyken, günümüzde ancak 3 litreye (15 bardağa) ulaşmıştır.

Doğal mineralli sular şehir şebeke suyundan ve diğer içme suları ve şişelenmiş diğer sulardan farklı nitelikler taşırlar. Doğal mineralli sular yeraltındaki çevrimleri sırasında toprakta bulunan birtakım element ve maddeleri çözündürürler. Bu yüzden, belirli düzey ve oranlarda mineraller ve birtakım eser elementler ve diğer bazı bileşikleri de çözünmüş olarak taşırlar. Bunlar arasında insanda beslenme fizyolojisinde rol oynayan ve olumlu etkileri olanlar da vardır. Diğer yandan, bazılarının insan sağlığı üzerinde olası olumsuz etkileri, bazılarının da su kalitesini olumsuz etkilemeleri nedeniyle, mineralli suların içersinde belirli elementlerin, belirlenmiş sınır değerler üzerinde bulunmaları istenmez. Doğal mineralli sular ve kaynak suları, su çevrimi sırasında yeraltında, meteorolojik sular ile magma kaynaklı (jüvenil) suların değişik oranlarda karışması ile oluşurlar. Bu doğal süreçte, yeraltında farklı biçimlerde rezervuarlarda mineralli su depolanır. Uygun kırık hatları (faylar) veya jeolojik yapılar olan bölgelerde yeraltındaki mineralli sular kendiliğinden yeryüzüne çıkarak doğal mineralli su kaynaklarını oluştururlar.

Günümüzde yeraltında hidrojeolojik etüdlerle saptanan mineralli sular bu rezervuarlardan sondaj ile yapay olarak da yeryüzüne alınabilmektedirler. Mineralli sular oluşma süreçleri sırasında insan aktiviteleri sonucu toprağa karışan kirleticilerden (örneğin atık ve kanalizasyon suları, gübreler, sanayi maddeleri, deterjanlar gibi evsel atıklar, pestisitler gibi tarım ilaçları) korunmuş haldedir. Başka bir deyişle günümüz dünyasının olumsuz bir gerçeği olan biyolojik ve kimyasal kirleticiler doğal mineralli sulara bulaşmamalıdır. Doğal mineralli su kaynaklarının korunmalarının yasal zorunluluk haline getirilmesinin gerekçesi de bu nedene dayanır. Bir mineralli suyun kimyasal kompozisyonu, debisi, çıkışı ve sıcaklığı uzun yıllar değişmeden aynı kalır. Yalnızca, küçük doğal dalgalanma döngüleri görülür ama, temel kimyasal bileşenleri önemli bir değişim göstermez. Doğal mineralli sularda kimyasal bileşim, debi ve sıcaklık değişmezliği iki açıdan önem kazanır. Birincisi, doğal oluşum sürecinin sürekliliğini ve sabitliğini gösterir. İkincisi, kullanım ve tüketimde içerik kalitesi ve güvencesi sağlar. Doğal mineralli sular kimyasal ve mikrobiyolojik olarak temizdirler. Geçerli standartlarda izin verilenler dışında herhangi bir arıtma işlemine tabi tutulmaları söz konusu olamaz. Orijinal temizliklerini garanti altına alan koşullarda toplanmaları ve özel hijyenik koşullara ve önlemlere uyularak kaynaklarının çıkış noktasına yakın bir tesiste paketleniyor ve şişeleniyor olmaları da bu özelliklerini korumaya yöneliktir.

Doğal mineralli su ile doğal kaynak suyunu ayıran temel özellik çözündürdükleri toplam katı madde miktarıdır. Genellikle, Doğal Mineralli Sular; 500-1000 mg/L üzerinde, Doğal Kaynak Suları ise; 500 mg/L altında toplam çözünmüş katı madde içeren doğal yeraltı suları olarak nitelenmektedir. Aslında, tüm yeraltı doğal sularını bir bakıma mineralli sular başlığı altında toplamak yeterlidir.

Günlük fizyolojik su gereksiniminin karşılanmasında güvenli su kullanımı modern dünyada temel bir gereklilik olduğu kadar DSÖ'ye göre temel bir sağlık hakkıdır. Doğal mineralli sular ve kaynak suları gerek kaynaklarında gerekse şişelendikten sonra hem dünya hem de Avrupa'da geçerli olan uluslar arası düzenlemelere göre güvenli su niteliği taşırlar ya da taşımak zorundadırlar. Dolayısıyla, günlük içme suyu gereksiniminin karşılanmasında şişelenmiş ya da paketlenmiş mineralli su ya da kaynak suyu tüketilmesi tercih edilmelidir. Nitekim, giderek daha geniş topluluklar bu tür suları tüketmektedirler. Ek olarak, taşıdıkları bazı madde ve mineraller nedeniyle, mineralli suların kaynak sularına göre, sağlık üzerine ek olumlu etkilere sahip oldukları söylenebilir. Çünkü minerallerin, içilen doğal mineralli sudan emilip, günlük mineral gereksinimini karşılamaları olanaklıdır. Kaynak sularının tüketilmesi ise, çok düşük oranlarda mineral içerdikleri için güvenli su olarak daha çok günlük fizyolojik su gereksinimini karşılamada yararlıdır.

Hazmı kolaylaştıran, mide bulantısını önleyen maden suyu, bilinenin aksine soda değildir...

Doğal maden suları hiçbir katkı maddesi içermeyen her haliyle doğal olan sudur. Soda ise maden suyundan tamamen farklı olup su ve sudan yapılan içeceklerde üretim esnasında karbondioksit gazı basımıyla elde edilen ve tamamen ‘yapay’ olan içeceklere verilen isimdir. Maden suyu, ihtiva ettiği tüm mineraller ve karbondioksit gazıyla birlikte, yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen doğaldır. Soda ise, su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen tamamen "soda" olan bir içecektir. Maden suyu yerin en derin katmanlarından çıkar. Çıktığı yerin jeolojik özelliklerini taşır ve magmadan aldığı karbondioksit gazının basıncı vasıtasıyla yeryüzüne çıkarlar. Yeryüzüne çıkarken geçtikleri katmanlardan mineralleri de alarak yol alırlar. Bu sebeple mineralce zengin ve doğal bir içecektir. Tüm maden suları doğal olarak minerallerden oldukça zengindir. Ülkemizde 15 yaş ve üzerindeki yetişkinler ile yapılan bir çalışmaya göre, her yüz kişiden 60'ı henüz maden suyunun ne olduğunu bilmiyor. İçenlerin de yüzde 51'i maden suyunu haftada bir veya daha seyrek tüketiyor. Avrupa'da kişi başına yılda 150 litre maden suyu tüketilirken bu oran Türkiye'de 3 litre civarındadır.

Maden suyu, Soda

Maden suları dünyada ilk çağlardan bu yana sağlık amacıyla kullanılmaktadır. Ülkemizde de milattan önce Hititler, Frigyalılar daha sonra Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında şifa amaçlı kullanılmıştır. Ancak Türkiye'de maden suyu tanıtımı yapılmadığı için, tüketici bu ürünü kendi bulguları doğrultusunda, hazmı kolaylaştırıcı bir ürün olarak benimsemiş ve sadece yemeklerden sonra içmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Ayrıca yanlış bilgilendirme neticesinde sağlığa son derece yararlı olan maden suları; sanki tansiyonu artırıcı, mideyi tembelliğe alıştıran bir ürün gibi gösterilmiş, öncelikle kadınlar ve çocuklar tarafından hiç tercih
edilmemesi gereken bir içecekmiş gibi nitelendirilmiştir. Halbuki maden suları, içerdiği karbondioksit gazı sebebi ile hazmı kolaylaştırdığı gibi mide bulantısını da engellemektedir. İçmenin yanı sıra dışarıdan sürme yoluyla da cildi canlandırmada ve güzelleştirmede etkili olmaktadır. Uzmanlar günde 2 litre kadar su ve maden suyu gibi “yararlı sıvı” içilmesini önermektedir. Her gün 1-2 su bardağı maden suyu içilmesi son derece yararlıdır.

Maden Suyu ile Soda Arasındaki Fark Nedir?

Maden suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen “doğaldır”. Soda ise, içilebilir özellikteki suya yapay mineraller ve karbondioksit gazı eklenerek elde edilen ve tamamen “yapay” olan bir içecektir. Yapay minerallerin vücuda katkıları sınırlıdır. Her ikisi de mideyi rahatlatma özelliğine sahiptir, ancak sodanın bundan başka hiçbir işlevi yoktur. Oysa maden suyu aynı zamanda doğal bir mineral deposudur. Dolayısıyla aradaki fark şu şekilde yorumlanabilir: Maden suyu bir ihtiyaç, soda ise bir tercihtir !
Süt ile maden suyu karşılaştırıldığında
her iki besinin de vücuda yararlı olan mineralleri benzer derecede içerdiği
bilimsel olarak ortaya konmuştur.

Maden Suları Asit İçeriyor mu?

Gazlı içecek üretiminde çok özel proseslerle üretilen ve %99,9 saflıkta besin üretimi için özel karbondioksit gazı kullanılır. Halk arasında “asitli” denilen içeceklerde aslında karbondioksit gazı bulunmaktadır. Maden sularının yapısında doğal olarak bulunan bu gaz, dil ile temas ettiğinde geçici olarak tat algılayıcıları uyuşturduğu için içimi kolaylaştırmaktadır. O nedenle gazı kaçmış maden sularının kendine has karakteristik buruk, acımsı tadı ön plana çıkar.

Çocuklar veya Hamile Bayanlar Maden Suyu İçebilir mi?

Maden suyunun bilinen hiçbir zararı olmayıp, aksine vücuda sayısız yararları vardır. Büyüme çağındaki çocuklar kalsiyum, demir, çinko, florür gibi minerallere yetişkinlerden daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacı karşılamanın en iyi yolu, yeterli miktarda süt ve doğal suları tüketmekten geçmektedir. Maden suyunun içerdiği kalsiyum kemik yapısının, florür ise ağız ve diş sağlığının gelişmesi için son derece yararlıdır.
Hamilelik, beslenmenin daha da ön plana çıktığı fizyolojik bir dönemdir. İnsan vücudu bebeği besleyebilmek ve gelişmesini sağlamak için normalden daha fazla besin, sıvı, vitamin ve minerale ihtiyaç duyar. Bu katkıyı doğal yoldan sağlayabilmek için, hamilelikte düzenli olarak maden suyu tüketimi tavsiye edilmektedir.

Yukarıda da belirtildiği üzere maden suları içerdiği mineraller ve özellikle bikarbonat sayesinde sindirimi kolaylaştırıcı etki gösterir. Alkali yapılarından ötürü mide asitliğini nötralize eder ve dengeler. Böylelikle sindirim sistemine yararlı etkiler gösterir ve mideyi rahatlatır. Dolayısıyla zayıflama diyeti uygulayanlar için rahatlıkla önerilebilir. Sosyal aktivitelerde ve davetlerde hazır meyve suları, meşrubatlar veya alkollü içecekler yerine, enerji içermeyen en iyi seçenektir.

Burada bir konunun altını çizmek gerekmektedir: Meyve aromalı maden sularının büyük çoğunluğunda rafine şeker kullanılmaktadır. Bu nedenle gazlı soğuk meşrubatlar gibi lezzetlidir. Ancak zayıflama programlarında ve şeker hastalığı gibi durumlarda rafine şeker tüketiminden kaçınmak gerekir. Formuna dikkat eden bireylerin ve şeker hastalarının, meyve aromalı maden sularında yapay tatlandırıcı ile hazırlanan alternatifleri tercih etmeleri gerekmektedir.Halkımızda etiket okuma alışkanlığı yok denecek kadar azdır. Genelde son kullanım tarihine bakılmaktadır. Halbuki “içindekiler” kısmı dikkatlice okunmalıdır. Aspartam ve Asesülfam K gibi yapay tatlandırıcı içeren meyve aromalı maden sularının tercih edilmesi rafine şeker alımını ortadan kaldırmak adına daha sağlıklı olacaktır.

Ülkemizde Maden Suyu Tüketimi Ne Durumdadır?

Ülkemizde 15 yaş ve üzerindeki yetişkinler ile yapılan bir araştırmaya göre, insanların %60'ının henüz maden suyu ile tanışmamış olduğu saptanmıştır. İçenlerin de %51'inin maden suyunu haftada bir veya daha seyrek tercih ettiği düşünülürse tüketimin ne denli düşük olduğu görülmektedir. Halbuki Avrupa'da kişi başına yılda 150 litre maden suyu tüketilirken bu oran Türkiye'de 3 litre civarındadır. Oluşumu için binlerce yıl gereken maden suları açısından, dünyanın en zengin mineralli ve yüksek debili kaynaklarına sahip olmamıza rağmen kaynaklarımızın %1'i şişelenmekte, %99'u boşa akıp gitmektedir. Maden sularının sahip olduğu bu değerler ön plana çıkarılırsa ülke ekonomisine bile katkıda bulunulabilir.

Peki Maden Suları Hangi Mineralleri İçerir?

Sağlık için gerekli biyokimyasal görevleri ile önem taşıyan, sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, kükürt ve klor başta olmak üzere demir, mangan, bakır, iyot, çinko, florür, krom, kadmiyum gibi mineralleri içeren maden suları daha çok tüketilirse çocukların boyları daha fazla uzayacak, dişleri ve kemik yapıları daha sağlam olacak, kadınların osteoporoz problemleri biraz olsun giderilecek, özellikle magnezyum eksikliğinin neden olduğu kardiyolojik birtakım rahatsızlıkların, genç yaşta ölümlerin önüne geçilebilecektir.

Öte yandan, halk arasında yüksek tansiyonu olan bireyler tarafından maden sularının içilmesinin sakıncalı olduğu düşünülmektedir. Sodyum içerdikleri için maden suyu tüketiminden çekinmek veya vazgeçmek yanlış bir tutumdur. Doğru olan, sodyum alımı kısıtlanan kişilerin içtikleri maden sularındaki sodyum düzeylerine dikkat etmeleridir. Avrupa Su Yönetmeliği'nde litresinde 20 mg'dan az sodyum içeren sular “düşük sodyumlu sular” hatta Almanya'da “sodyumsuz (sodyumdan fakir) su” sınıfına girer. Ülkemizde bulunan maden sularının pek çoğu düşük sodyumludur. O nedenle endişe etmeden içilebilirler.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Doğal Mineralli Sular" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.E. Damla ÇIRACIOĞLU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.E. Damla ÇIRACIOĞLU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dyt.E. Damla ÇIRACIOĞLU'nun Makaleleri
► Sade ve Doğal Hayata Geçiş Yolları Dyt.Halime Gamze KARSLI
► Karabuğday: Şifa Deposu Doğal Mucize Dyt.Ayşe Tuğba ŞENGEL
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Doğal Mineralli Sular' başlığıyla benzeşen toplam 35 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:48
Top