2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Devlet Hastanelerinde Daha Nitelikli Bir Ruhsal Yardım İçin Tespitler, Öneriler
MAKALE #6778 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Nisan 2011 | 6,264 Okuyucu
DEVLET HASTANELERİNDE DAHA NİTELİKLİ BİR RUHSAL YARDIM İÇİN TESPİTLER, ÖNERİLER

MEVCUT DURUM NASIL?

Ruh sağlığı hizmetleri özellikle taşrada, Anadolu'da yüzde doksan oranında devlet hastaneleri bünyesinde yürütülüyor. Daha çok ortopedi ya da dahiliye kliniği gibi küçücük bir odada, kapıda bekleyen 50 - 100 kişilik kuyrukla, yanında hemşirenin bulunduğu ve kimsenin özel sorunlarını anlatmaya yanaşamayacağı bir koşulda. Zaten 2 - 3 dakikadan fazla zamanın ayrılamayacağı bir pozisyonda sunuluyor. Çünkü ruh sağlığı iki ana sağlık alanından birisi olarak değil; fizyolojik sağlığın küçük, sıradan ve gayet önemsiz bir alt birimi gibi kabul ediliyor.

Evet, beden sağlığı alanında bugün farklı bir çok branş varken, sadece kardiyolojide bile bugün 2 - 3 yan dal türemişken koskoca bir ruh sağlığı alanı sadece ve sadece sınırlı sayıdaki psikiyatri uzmanı hekimler tekelinde, bunun doğal bir neticesi olarak da medikal eksenli bir anlayışla ve salt "ilaç merkezli" olarak yürütülüyor.

Hani şu daha iki gün önce basında da yer aldığı üzere plasebodan fazla bir etkisinin olmadığı ortaya çıkan (bu yıllardır aslında biliniyordu, çünkü bu sonucu veren başka araştırma sonuçları da vardı), pahalı, en az da 3 yahut 6 ay gibi uzunca bir süre kullanımı tavsiye edilen, bir dizi yan etkileri olduğu da bilinen antidepresanlar…

Mevcut durum böyle olduğu halde bu işlere çözüm olabilecek, alanın ilaçsız yardım sunmak üzere yetiştirilmiş ikinci meslek mensupları / uzmanları olan psikologlar söz konusu kurumlarda yasasız, yetkisiz bırakılmış; işlevleri büyük ölçüde ilgili hekimlerin kişisel insafına ve inisiyatifine terkedilmiş durumdadır.

(Psikiyatri uzmanlarının -en azından önemli bir bölümünün- biz psikologlara bakışı malumdur; bu durum psikologlardan daha öncelikli işlerde ve daha verimli bir şekilde yaralanılmasını engellemektedir. Dolayısı ile aradaki işbirliği ve mesleki işleyiş kendi akışına terkedilmemeli, bu konuda acilen yapısal bir düzenlemeye gidilmelidir)

(...Ne acıdır ki bu ülkede psikologlardan başka yetkisiz bırakılmış, kendilerine koca fakülte eğitimi ile verilemeyen yetkinliklerin üç - beş günlük sertifikayla verilmeye çalışılması garabetine mahkum dilmiş ikinci bir meslek yoktur. Öğretmen eğitim verir, ülkenin geleceğini inşa eder; mühendis proje çizer, göğe gökdelen diker; avukat müvekkilini savunur, ipe götürür, tabiri caizse ipten getirir; hakim ceza keser; savcı tutuklama emri çıkartır; kamu mezunu koca yerleri, hatta ilçeleri / illeri yönetir; diş hekimi küçücük bir ağzın içinde kanallar açar, köprüler kurar; pratisyen hekim (üstelik de uzman olmadığı, sadece fakülte bitirdiği halde) tıbbın her biri 4 - 5 yıl gibi uzunca süre eğitim / uzmanlık gerektiren alanlarında tanı koyar, ilaç başlar, tedavi eder...)

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

DEVLET HASTANELERİNDE AYRICA “PSİKOLOji KLİNİKLERİ” (PSİKOLOJİK DANIŞMA VE DESTEK BİRİMLERİ) KURULMALIDIR

Sağlık genel anlamda "beden sağlığı" ve "ruh sağlığı" olmak üzere ikiye ayrılır. Beden sağlığı alanında birçok branş ve farklı uzmanlar / uzmanlıklar varken koskoca bir ruh sağlığı alanında sadece psikiyatri uzmanı hekimlerinin yetkili kılınması, insanlarımızın bu alandaki ihtiyaçlarına sadece, “Hasta, hastalık ve tedavi” olarak bakılması, tedaviden de salt “ilaç merkezli” ruhsal tedavinin anlaşılması büyük bir eksikliktir ve sonuçları itibariyle çok büyük sakıncalar taşımaktadır.

Bu yanlışın bedelini, bireysel, ailevi, toplumsal boyutlu ve sürekli artan pek çok sorunla insanlarımız ödemektedir. Buna artık “Dur!” denilmelidir.

Dolayısı ile, bahsi edilen uygulamalara ek olarak bütün hastanelerde psikiyatri klinikleri yanında ayrıca “Psikoloji Birimleri - Klinikleri” açılmalıdır ( hastanemizde böyle bir yapılanma vardır, ancak bu yerel bir uygulamadır ).

“Çünkü devlet hastaneleri, özellikle Anadolu’da halkın hem psikologlara kolayca ulaşabilecekleri hem de yetişmiş / deneyimli psikologların bulunduğu yegane kaynaktır.”

“Halkın Büyük Çoğunluğunun Psikolojik Hizmet Aldığı Devlet Hastanelerinde, Mesai Sonrası Psikolojik Danışmanlık ve Destek Hizmeti Verilmesini Mümkün Kılan Bir Düzenlemeye Gidilmelidir.”

Devlet Hastanelerinde ayrıca, psikologların mesaiden sonra da klinikte çalışabilmelerini, mesleki görüşme yapmalarını sağlayan, bunu teşvik edan / özendiren bir düzenlemeye gidilmelidir. Buna, özellikle hafta bir olmak üzere bir kaç seans görüşmeye gelmesi gereken ancak okulları olan çocukların ve gençlerin, bilhassa da çalışan ailelerin / ebeveynlerin çok büyük gereksinimi vardır.

ÖZELLİKLE DEVLET HASTANELERİNDE, DAHA NİTELİKLİ VE BÜTÜNCÜL BİR RUHSAL YARDIM İÇİN, İKİ RUHSAL YARDIM MESLEĞİ ARASINDA SAVCI – HAKİM MEKANİZMASINA BENZER BİR ÇALIŞMA SİSTEMİ TESİS EDİLMELİDİR!

Hem toplumun çok geniş bir kesimine hitap etmesi hem de öncü olması, model oluşturması amacıyla bu alanda, alanın yukarıda arz ettiğim özel doğasını da dikkate alan, daha nitelikli ve bütünleyici bir ruhsal yardımın tesis edilebilmesi ve yine sözünü ettiğim vahim sonuçların ortadan kaldırılabilmesi maksadıyla iki ruh sağlığı yardım mesleği arasında “Savcı – Hakim” ilişkisine benzer bir mekanizmanın kurulması gerekmektedir.

Psikiyatri klinikleri 3 - 5 dakikada hem değerlendirme yapılıp teşhis konulan, hem de tedavi yapılan (!) yerler olmaktan çıkarılmalıdır.

Nasıl ki günümüzde hekimler ayaküstü bir biçimde hemen teşhis koymuyor, neredeyse hastaları artık rutin bir biçimde evvela laboratuara gönderip tahlil istiyor, aynı işleyiş ruh sağlığı alanı için de geçerli olmalıdır. Buna bu alanda diğer alanlardan çok daha fazla ihtiyaç vardır.

Bu nedenle, söz konusu kliniğe yardım için başvuran herkes evvela testlerle, ilgili gözlem / görüşme form ve teknikleriyle daha sağlıklı bir biçimde nesnel olarak değerlendirilmek üzere psikologa sevk edilmelidir. ( Bugün psikiyatrideki hemen her sorun için geliştirilmiş, bazı hekimler tarafından da kullanılan objektif test ve envanterler mevcuttur. )

Bu şekilde psikologlar, nesnel ölçüm için kaçınılmaz olan form ve tekniklerle ruhsal değerlendirme için kaçınılmaz olan zamanı ayıracak; böylece normal / anormal ile hastalık / güncel sorun ince ayrımı net bir biçimde ortaya konabilecektir.

”Bu objektif uygulama sonucunda, belli puanın üstünde çıkan, yani hastalık teşhisi için gerekli olan tabloyu gerçekten oluşturan vakalar direk ilgili uzman hekim – klinik psikolog ekibine yönlendirilmeli; altında kalan, yani hastalık görünümü taşımayan ancak kişilere sıkıntı da veren şikayetler için danışman psikologlarca hem önleyici hem de çözümleyici ve yönlendirici nitelikli psikolojik danışmanlık ve destek hizmeti verilmelidir.”

(Not: “İleri akıl hastalıkları, sözgelimi psikotik rahatsızlıklar hariç, özellikle duygu durum bozukluklarında ve davranış problemlerinde medikal tedavi yapılsa, ilaç reçete edilse bile kesinlikle psikolojik yaklaşım için psikoloğa da sevk zorunlu tutulmalıdır. Bu alandaki sorunların büyük oranda biyo-psiko-sosyal bir kökene ve işleyişe sahip olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli, ruhsal alanda en etkin sağaltım şeklinin “ilaç + terapi” olduğu bilimsel kaidesi gözden ırak unutulmamalıdır. Dolayısı ile bu alandaki sorunlara multifaktöriyel, yani çok eksenli yaklaşımların eş güdüm halinde sunulmasına yönelik ciddi adımlar atılmalıdır. Kağıt üzerinde hep anlatılan ancak pratikte bugüne değin ihmal edilen bu “bütüncül” yaklaşım / uygulama hem tedavi sürecini kısaltacak, ilaçtan tasarruf sağlayacak, hem de sağaltımın başarı oranını çok daha fazla yükseltebilecektir.”)

Aksi takdirde, her şikayet (semptom) bir hastalık demek olmadığı halde hastalık olarak görülmeye; yine ruhsal yardım demek sadece ilaçla tedavi demek olmadığı halde ruhsal yardım salt ilaçla yardıma indirgenmeye; en az medikal tedavi kadar önemli ve gerekli olan psikolojik danışmanlık, psikolojik destek, psikolojik eğitim gibi hem koruyucu hem de çözümleyici ve yönlendirici nitelikli psikolojik yardım yöntemleri ihmal edilmeye devam edecektir.

HEM MOTİVASYON AŞISI OLMASI HEM DE HAKKANİYET OLGUSUNUN BİR GEREĞİ OLARAK PSİKOLOGLARIN ALANDA ÇALIŞIRKEN UZMANLAŞMASINI TEMİN EDEN BİR SİSTEM GETİRİLMELİDİR.

“Uygulamalı her işin uzmanlığı alanda / uygulama işinin içinde yapılır; üniversitelerde, akademik bir ders ortamında değil.”

Ülkemizde lisansüstü eğitim için pratik alanın ihtiyaçları değil, daha çok üniversitelerin akademik gereksinimleri baz alınmakta, bu nedenle de son derece sınırlı sayıda yüksek lisans kadrosu açılmaktadır. Devlet hastanelerindeki psikologlar bu yüzden yıllardan beri lisans mezunu oldukları halde yaptıkları iş esas alınarak “klinik psikolog” kadrosunda istihdam edilmektedir. Çünkü psikologların hastanelerde sundukları hizmet, uygulamaya dönük klinik bir yardımdır. Dolayısı ile, uygulamalı bir alanda yıllardan beri uygulamacı / klinisyen olarak çalışan, her türden yüzlerce, binlerce vaka görerek işin içinde gelişen - uzmanlaşan deneyimli psikologlara gerek motivasyon aşısı olması gerekse hakkaniyetin bir gereği olarak (örneğin) 5 yıllık bir çalışmışlığın sonunda uzman psikolog, 10 yılın sonunda da uygun görülecek daha başka unvanlar (örneğin, baş psikolog, mühendislerde olduğu üzere yüksek psikolog vb.) verilmesi yönünde bazı düzenlemeler yapılmalıdır. (Gerçi çıkan son "torba yasa"da bu yönde önemli adımların atıldığı görülüyor)

”Subayın kışlasında, doktorun üniversitede değil araştırma hastanesinde, öğretmenin yüksek lisansla değil okulunda, komiserin emniyetteki görevi içinde uzmanlaşabilmesi, bu mesleklerde uzmanlaşmak için akademik unvan şartı aranmaması gibi, psikologlar da aynı şekilde alanda, işin içinde yükselebilmeli ve uzmanlaşabilmelilerdir.”

Buna göre de psikologlara, yaptıkları iş (hekim olmadıkları halde hekim gibi klinik bir hizmet sunma istisnai durumları ve emek odaklı, çok yorucu bir işçilik hizmeti sunmaları) baz alınarak özlük haklarında hakkaniyeti esas alan bazı düzenlemelere gidilmelidir.

Koskoca bir ilin gerek koruyucu gerekse çözümleyici tüm psikolojik hizmetlerini veren ekibin mühim bir parçası olan, işin en zahmetli kısmını yerine getiren psikologların gerekli uzmanlıklarla -- unvanlarla ve hak ettikleri özlük haklarıyla teçhiz edilip donatılması toplum ruh sağlığı ve kamu yararı açısından da büyük bir gerekliliktir.

Psikolog

İzzet GÜLLÜ

MDH

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Devlet Hastanelerinde Daha Nitelikli Bir Ruhsal Yardım İçin Tespitler, Öneriler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Panik Atakta Ruhsal İlk Yardım Psk.Ümit KARABULUT
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Devlet Hastanelerinde Daha Nitelikli Bir Ruhsal Yardım İçin Tespitler, Öneriler' başlığıyla benzeşen toplam 39 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:57
Top