Gönül Kaçanı Kovalar mı? Nereye Kadar?
Özellikle evli çiftlerde gördüğüm bir sorun, eşlerden birinin eşinin evlilik öncesine göre çok farklı davrandığını ifade etmesidir. Bu kısmen beklediğimiz ve anlayabildiğimiz bir durumdur aslında. Açmasını istediğimde de karşılaştığım genelde daha çok ergen davranışı olarak görmek istediğim, kanımca ergenlikte kalması gereken, yetişkin insanın unutması gereken ve yazık ki tüm dünyada değil, ülkemizde daha çok görülen ''Gönül kaçanı kovalar'' davranışıdır. Ne de olsa ''Kavuşamazsan aşk olur''du değil mi? Ama kavuşunca mutluluk olamıyor her zaman yazık ki!
Tüm insanlar az ya da çok narsisttir, insan bir şekilde kendini beğenmek durumundadır. Dış görünüşünü, kariyerini, kişiliğini, elde ettiği kültürel ya da maddi birikimini, kendini iyi hissetmek için zaman zaman da olsa düşünür. Ama narsisistik kişilik bozukluğu bunların çok ötesinde bir şeydir. Önce kendisi, ama sonra tüm dünya da onu beğenmeli, ona göre davranmalı, onun sevdiğini sevmeli ve hatta ona itaat etmelidir. Narsizmin en uçta örnekleri diktatörlerdir, kendisine uymayanı hapseden, hatta katleden insanlar yani.
İşte ilişkiyi bir kaçma-kovalama olarak gören çiftlerde özellikle kaçan tarafın egosunun daha şişkin olduğunu görüyoruz. Hep karşı taraf arayacak, ona iltifatlar edecek, hediyeler alacak, o nasıl istiyorsa öyle davranacaktır. Ya kaçan ya da kovalayan yorulana kadar bu böyle sürüp gidecek, ayrıca bu davranışlar hep tek taraflı kalacaktır, sevgilisinin doğum gününü hatırlamamak onun en doğal hakkıdır, ne de olsa tüm dünya kendi etrafında dönmektedir.
Peki bana göre hiç de sağlıklı olmayan bu ilişki tarzı evliliğe taşınırsa ne olur? Bir kere ne kaçması, ne kovalaması gereken kimse kalmamıştır, artık aynı evde yaşamaktadırlar. Bu defa da ''Beni gün içinde neden bu kadar az aradın? Daha önce böyle değildin.'' tarzı şikayetler ortaya çıkmakta, flört dönemindeki davranışların devamı beklenmektedir, ama çoğu zaman yazık ki sadece beklenmektedir. İlişkiyi başlatan ve devam ettiren dinamik ortadan kalkmış, tabiri caizse fitili ateşlenmiş dinamite dönüşmüştür. Henüz yeni evliyken en ufak bir anlaşmazlıkta bile boşanma telaffuz edilir olmuş, üste bir de ''Kaybedecek neyim var ki? Benim evlendiğim insan bu muydu?'' tarzı serzenişler başlamıştır.
Her iki tarafın da kendine ve karşısındakine yeterince güvendiği sağlıklı bir ilişkide, tercih edilmek büyük bir mutluluk kaynağıdır, ne de olsa bir sürü seçenek arasından kendisi tercih edilmiştir. Ama narsizmin sınırlarında gezinen ya da o sınırdan çoktan içeri girmiş kişide, bu durum tam tersi etki yapmakta, tercih edilmek de sorun olabilmektedir, özellikle de bizim gibi toplumlarda çıkma ya da evlilik teklifi kadından gelirse. Kadın dediğin ağır başlı olur, kendini naza çeker, aşkından ölse de belli etmez bu düşünce tarzına göre. İlişkiye gönüllü olduğunu ifade ettiği anda, daha önce beğeniliyor olsa bile kredisi sıfırlanacak ve gözden düşecek, bir daha da giremeyecektir.
Ayrıca evlilikle devam eden bu tarz bir ilişkide kaçan-kovalayan yer de değiştirebilmekte, artık amiyane tabirle köprüyü geçen ya da eşini çantada keklik gören taraf ''Biraz da o benim nazımı çeksin!'' diyebilmektedir. Sonuçta da hayat her iki taraf için de çekilmez hale gelebilmektedir.
Olması gereken, flörtte de evlilikte de bir oyundaymışçasına davranmak ve o oyunun hiç de sahici olmayan kurallarına uymaktansa, gerçekten empati kurmaya çalışmak, almayı bildiği gibi vermeyi de bilmek, sevgide de, parada da, zamanda da. Yoksa bir ilişkiyi ya da evliliği başlatan faktör olan aşk, geldiği gibi hiç haber vermeden çekip gidebilmekte, geriye de birbirini sürekli suçlayan ya da hiç uzatmadan ayrılan insanlar kalabilmektedir. Kendisini hiç sorgulamadan yeni avlar peşinde koşmaya başlayacak bir avcı ya da kendini avmış gibi sunan bir ceylan olarak.
Tüm insanlar az ya da çok narsisttir, insan bir şekilde kendini beğenmek durumundadır. Dış görünüşünü, kariyerini, kişiliğini, elde ettiği kültürel ya da maddi birikimini, kendini iyi hissetmek için zaman zaman da olsa düşünür. Ama narsisistik kişilik bozukluğu bunların çok ötesinde bir şeydir. Önce kendisi, ama sonra tüm dünya da onu beğenmeli, ona göre davranmalı, onun sevdiğini sevmeli ve hatta ona itaat etmelidir. Narsizmin en uçta örnekleri diktatörlerdir, kendisine uymayanı hapseden, hatta katleden insanlar yani.
İşte ilişkiyi bir kaçma-kovalama olarak gören çiftlerde özellikle kaçan tarafın egosunun daha şişkin olduğunu görüyoruz. Hep karşı taraf arayacak, ona iltifatlar edecek, hediyeler alacak, o nasıl istiyorsa öyle davranacaktır. Ya kaçan ya da kovalayan yorulana kadar bu böyle sürüp gidecek, ayrıca bu davranışlar hep tek taraflı kalacaktır, sevgilisinin doğum gününü hatırlamamak onun en doğal hakkıdır, ne de olsa tüm dünya kendi etrafında dönmektedir.
Peki bana göre hiç de sağlıklı olmayan bu ilişki tarzı evliliğe taşınırsa ne olur? Bir kere ne kaçması, ne kovalaması gereken kimse kalmamıştır, artık aynı evde yaşamaktadırlar. Bu defa da ''Beni gün içinde neden bu kadar az aradın? Daha önce böyle değildin.'' tarzı şikayetler ortaya çıkmakta, flört dönemindeki davranışların devamı beklenmektedir, ama çoğu zaman yazık ki sadece beklenmektedir. İlişkiyi başlatan ve devam ettiren dinamik ortadan kalkmış, tabiri caizse fitili ateşlenmiş dinamite dönüşmüştür. Henüz yeni evliyken en ufak bir anlaşmazlıkta bile boşanma telaffuz edilir olmuş, üste bir de ''Kaybedecek neyim var ki? Benim evlendiğim insan bu muydu?'' tarzı serzenişler başlamıştır.
Her iki tarafın da kendine ve karşısındakine yeterince güvendiği sağlıklı bir ilişkide, tercih edilmek büyük bir mutluluk kaynağıdır, ne de olsa bir sürü seçenek arasından kendisi tercih edilmiştir. Ama narsizmin sınırlarında gezinen ya da o sınırdan çoktan içeri girmiş kişide, bu durum tam tersi etki yapmakta, tercih edilmek de sorun olabilmektedir, özellikle de bizim gibi toplumlarda çıkma ya da evlilik teklifi kadından gelirse. Kadın dediğin ağır başlı olur, kendini naza çeker, aşkından ölse de belli etmez bu düşünce tarzına göre. İlişkiye gönüllü olduğunu ifade ettiği anda, daha önce beğeniliyor olsa bile kredisi sıfırlanacak ve gözden düşecek, bir daha da giremeyecektir.
Ayrıca evlilikle devam eden bu tarz bir ilişkide kaçan-kovalayan yer de değiştirebilmekte, artık amiyane tabirle köprüyü geçen ya da eşini çantada keklik gören taraf ''Biraz da o benim nazımı çeksin!'' diyebilmektedir. Sonuçta da hayat her iki taraf için de çekilmez hale gelebilmektedir.
Olması gereken, flörtte de evlilikte de bir oyundaymışçasına davranmak ve o oyunun hiç de sahici olmayan kurallarına uymaktansa, gerçekten empati kurmaya çalışmak, almayı bildiği gibi vermeyi de bilmek, sevgide de, parada da, zamanda da. Yoksa bir ilişkiyi ya da evliliği başlatan faktör olan aşk, geldiği gibi hiç haber vermeden çekip gidebilmekte, geriye de birbirini sürekli suçlayan ya da hiç uzatmadan ayrılan insanlar kalabilmektedir. Kendisini hiç sorgulamadan yeni avlar peşinde koşmaya başlayacak bir avcı ya da kendini avmış gibi sunan bir ceylan olarak.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Gönül Kaçanı Kovalar mı? Nereye Kadar?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Hatice ZENGEL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Hatice ZENGEL'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
3 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.