2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kanserli Hastaya Yaklaşım
MAKALE #71 © Yazan Psk.Şehnaz KUTLUK | Yayın Ağustos 2007 | 42,982 Okuyucu
Kansere Karşı İşbirliği Şart

Anormal hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve yayılması ile karakterize olan bir grup hastalık diye tanımlayabileceğimiz kanser, tüm dünyada ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor ve ne yazık ki sigara içimi, sağlıksız beslenme, çevresel faktörler ve genetik yatkınlık gibi nedenlerle hızla yayılıyor. Özellikle son on yılda bütün dünyada kanser adeta `patladı`. Ülkemizde sağlıklı istatistiksel veriler olmamasına karşın, yapılan çalışmalar Türkiye`de kanser görülme sıklığının son beş yılda binde 1.2`den binde 2`ye yükseldiğini ve kanser vakalarının son beş yılda %60 oranında arttığını ortaya koyuyor. Kayıtlı veriler, her yıl 100 bin yeni kanser vakasının ortaya çıktığını, bunların yarısının hayatını kaybettiğini gösteriyor. Gelecek ise son derece karanlık... Önümüzdeki 50 yıla yönelik tahminlerde, yıllık yeni kanser vakasının 10 milyondan 24 milyona çıkacağına, gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerde kanser görülme oranının artacağına işaret ediliyor.

Kişi kanser olduğunu ya da kanserinin yeniden tekrarladığını öğrenince geçmişte kendisini olumsuz olarak etkilemiş, korkutmuş, tehdit edici yaşam olaylarına gösterdiği tepkilere benzer tepkiler gösterir. Bu düşünsel, duygusal, davranışsal tepkiler hastalığa karşı geliştirilen “psikolojik uyum” çabalarıdır. Hasta ve aileleri hastalığa, belirsizliğe, tıbbi bakım ve tedaviye, bedensel fonksiyonlardaki değişikliğe, bağımlılığa ve hastalığı nedeniyle yaşamlarına katılan pekçok şeye uyum sağlamaya çalışır.

Hastanın yaşı, cinsiyeti, eğitimi, kişilik özellikleri, kanserin yeri, kanserin nüks yaratıp yaratmadığı, ağrının olup olmadığı, kişinin yaşamını-aile,iş ilişkilerini-olumsuz etkileyip etkilemediği, aile, arkadaş desteğinin olup olmadığı, maddi olanaklarının yeterliliği gibi etmenler kişinin hastalıkla baş edebilmesini, uyumu belirler.

Uyumu kolaylaştırmak için; hastanın günlük yaşamını sürdürebilmesini desteklemek, sosyal işlevselliğinin (iş,öğrenim vb) hastalık nedeniyle aksamasını önlemek, hastalığa karşı gelişen doğal duygusal tepkilerin ifade edilip, anlaşılmasına çalışmak, umutsuzluk, değersizlik, suçluluk düşüncelerini denetlemek yararlı olmaktadır.

Kanserde bir yandan geleceğe ilişkin belirsizlik yaşanırken öte yandan, hastalığın ölümü yakınlaştırdığı ve belirginleştirdiği düşüncesi oluşur. Her iki durum da hastanın duygulanımını olumsuz etkiler, kaygı ve korku düzeyini artırır. Kanserli hastalarda en sık görülen ruhsal bozukluk depresyondur; sıklığı ise yüzde 4,5 ile yüzde 58 gibi çok geniş bir aralık içinde değişir. Kaygı bozuklukları, hastalığa eşlik eden uyum bozuklukları da depresyondan sonra en sık saptanan ruhsal bozukluklardandır.

Hastalığın ağır seyretmesi, hastanın günlük aktivitelerinin kısıtlanması, ağrının olması depresyon gelişimini hızlandırır. Kadınlarda, daha önce depresyon geçirenlerde, kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlarında katkısıyla depresyon daha sık görülür.

Gerek hasta gerek aile gerekse tıbbi ekip çoğu kez depresyon belirtilerini “normal”, duruma uygun bulur ve bu nedenle yardım istemez. Yine depresyon belirtilerinin hastalık veya ilaçların yan etkileri ile ilgili olup olmadığı hasta ve ailelerce ayırt edilemeyebilir. Uykusuzluk, iştahsızlık, halsizlik gibi bedensel belirtiler hastalığın, tedavinin yan etkileri ile karıştırılabilir. Ancak burada en temel belirti, ilgi, istek kaybı ve depresif duygu durumdur.

Kanserde ortaya çıkan önemli bir ruhsal rahatsızlık ta kaygı bozukluklarıdır. Yaşamı üzerindeki kontrolu kaybedeceğine, sevdiklerinden ayrılacağına, ağrı, acı çekerek öleceğine, geleceğine yönelik korkular yoğunluktadır. Kaygının en yoğun olduğu tanının öğrenildiği dönemde, bu acı veren, katlanılması güç gerçeği inkar, en tipik reaksiyondur. Pek çok kişi, tanıyı bildiği halde açıkça “kanser” kelimesini kullanamaz, kaçınır. “Kanser” kelimesi yerine daha kolay sözcükler kullanır. Hastalık, o, durum, tümör, ur gibi... Kanser kelimesinden kaçınma, başına gelenlere inanamama inkar tepkisine tipik bir örnektir.

Depresyon ve anksiyete bozukluklarının mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Psikiyatrik ilaç tedavisi (anti depresanlar, anksiyolitikler) ve psikoterapi birlikte, eş zamanlı olarak uygulanmalıdır.

Gerek bireysel gerekse grup psikoterapilerinde, yeni yaşama uyum yapılmasını sağlamak, tedavi süreci ve hastalığa bağlı olarak, yaşamın çeşitli alanlarında ortaya çıkacak değişikliklerle başa çıkabilmelerine yardımcı olmak hedeflenir. Görüşmelerde, hastalara açık uçlu sorular sorularak, hayatın anlamı ve benzer konularda neler düşündükleri, dünyaya bakış açılarını oluşturan temel varsayımlar anlaşılmaya çalışılır. Bu görüşmeler sırasında, olumsuz duyguların ifadesine yer verilmekle birlikte, asıl üzerinde durulan konu, hastalıkla ilişkili olarak yaşamlarında ortaya çıkan yeni ve zorlayıcı olayları çözmelerine yardımcı olacak problem çözme becerilerinin öğretilmesi amaçlanmaktadır.

Yaşamın olumlu yanlarını görebilmek, anlamlı bir yaşam sürdürmenin koşuludur . Yaşanılan olumsuz deneyimler kişiyi sadece olumsuz olarak etkilemez, bu deneyimlerden olumlu çıkarımlar da kazanılabilir. Kişi güçlüklerle mücadele ederken daha güçlü olmayı öğrenebilir ve daha zengin deneyimler kazanabilir. Kanser hastaları; kendi sınırlılıklarını kabul etmeyi öğrenerek, güçlerini keşfederek, amaçlarına ulaşma becerisi kazanarak, günün o anını, yaşamının o gününü yaşamayı öğrenerek, yaşamındaki güzel şeyler üzerinde odaklaşarak, aile, arkadaş, sevgili, tanıdık hatta hiç tanımadıkları kişilerin desteğini alma deneyimi kazanarak yaşamlarındaki olumlulukları arttırabilirler.

Kanserin yarattığı değişikliklere karşı yeni bakış açısı geliştirmek
Kanser tanısı yaşamdaki yeni bir gerçek, ancak ölüm cezası değil
Çaresizlik duygusunun yerine mücadeleci olmayı denemek
Yaşam biçiminin değiştiğini kabul etmek
Kendi fiziksel ve psikolojik gereksinimlerine karşı ilgili olmak
Hastalığıyla ilgili konularda açık yüreklilikle konuşabilmek
Sağlıklarıyla ilgili kişisel sorumluluğu üstlenmek
Kanseri olan diğer hastalarla iletişimi kesmeme, benzer hastalığı olanlarla bir araya gelip sorunlarını paylaşmak (ve onlarınkini de dinleme)

Psikolojik yaklaşımlar (psikoterapi) hastalığa uyuma nasıl yardımcı olur?
Psikoterapinin, kanserli hastanın kaygısını azalttığı, yaşam kalitesini yükselttiği, kendini iyi hissetme halini arttırdığı bilinmektedir. Psikolojik müdahalelerin amacı, kişilerin kanser tanısına, tedavi sürecine ve hastalığa bağlı olarak, yaşamlarının çeşitli alanlarında ortaya çıkacak değişikliklerle başa çıkabilmelerinde yardımcı olmaktır. Ayrıca, kişiye kanser ve kanser tedavisiyle ilişkili fiziksel, duygusal ve yaşam tarzı değişimleri ile nasıl başa çıkabileceği konusunda danışmanlık da yapılmaktadır. Bu tür bir psikolojik tedaviden yararlanacak olanlar sadece hastalar değil aynı zamanda onların eşleri, çocukları, aile üyeleridir.

Bazı hasta ve aileleri, doğru hastane ve tıbbi tedaviyi nasıl seçeceklerini belirlemek için daha fazla çaba harcarken, bazıları da, hastalığın, tedavilerin yarattığı stres, kaygı ve depresyonlarını azaltmak için çaba harcar. Danışman, güvenli ve destekleyici bir ortamda, problem çözme tekniklerini öğreterek, yas, korku ve benzer duygusal tepkileri üzerinde çalışmalarına yardımcı olabilir. Olaya bu şekilde yaklaşan hastalar için yaşamı tehdit eden kriz, bir süre sonra yaşamı zenginleştirici, kişiliği olgunlaştırıcı bir fırsat haline dönüşebilir.

Psikolojik tedavinin bedensel sağlığa da etkisi olabilir mi?
Bu soruyu kemo-terapi ile birlikte seyreden bulantı ve kusma gibi fiziksel durumlar örneği ile yanıt verilebilir. Bazıları için bu yan etkiler, tedaviden vazgeçilecek kadar yoğun olabilir. Bu tip şikayeti olanlara, gevşeme egzersizleri, kendini-hipnoz, imajinasyon ya da öğretilecek diğer becerilerle bu bulantı ve kusma durumlarını engelleyebilecekleri gösterilir. Böylece bulantı ve kusmayı önlemek için, başka yan etkileri olabilecek diğer ilaçları kullanmaya gerek kalmaz.

Psikolojik tedavi, fiziksel sağlık üzerinde de dolaylı etkiye sahiptir. Stresin bedenin kendi savunma sistemlerini zayıflattığı bir süredir bilinmektedir. Son yıllarda üzerinde durulan ve araştırılan bir konu da kanserli hastaların öğrendikleri başa çıkma mekanizmalarının ve kendilerine olan güven duygularının artmasının bağışıklık sisteminin gücünü arttırıp arttıramayacağıdır. Araştırmalar, hastalıkları hakkında hekimlerine soru sormaktan çekinmeyen hastaların, kendilerine verilen tedaviyi pasif ve boyun eğici bir yaklaşımla kabul edenlere kıyasla, daha hızlı iyileştiklerini, tedavi sonuçlarının daha olumlu olduğunu göstermiştir.


'Kanser savaşı bir ömür sürer'

Bu, öyle bir seferde alınan haberle olacak şey değil. Kansere yakalandınız mı ömür boyu bu hastalıkla birlikte yaşamayı öğrenmeniz gerek. Kanseri yenmek demek, onu yok etmek anlamına gelmez her zaman. Kanserli doku çıkarılıp alınır, kalabilecek kanserli hücreleri temizlemek için ışın ya da ilaç tedavisi uygulanır. Hastalığın ilerlemesi durur, belirtileri kaybolur. İşte o zaman kanseri yenmişsiniz demektir. Ama bu tümüyle yendiğiniz anlamını da taşımaz. Bir süre sonra bedenin herhangi bir köşesinde, uykuda olan bir kanser hücresi, bedenin savunma mekanizması zayıfladığında uykudan uyanabilir ve yeniden çoğalıp yayılabilir. Buna meydan vermemek için bedenin savunma sistemini güçlü kılacak önlemleri almak, doktorun gerekli gördüğü kontrolleri düzenli olarak yaptırmak gerekir. Yani kanserle savaşmak ömür boyu sürer.

Kanser nasıl yenilir?

Birinci koşul kanseri erken yakalamak. Erken yakalandığında hemen hemen bütün kanser türlerinin tedavisi var ve başarılı. Özellikle lösemi, meme, deri, rahim ağzı ve mide gibi bazı kanser türlerinde yüzde 100'e varan başarı yakalanıyor.
Tanı konunca oyalanmadan doktorun önerdiği tedavi uygulanmalı. Kabul etmek çok zor olsa da eğer yaşamınızın kurtulması için bir organınızı feda etmeniz gerekiyorsa buna izin vermelisiniz. Bu meme de olabilir, kol, bacak, göz gibi çeşitli organlar da... Yaşamak daha önemlidir.
Kemoterapi ya da ışın tedavisinin yan etkileri olabilir ve bu dönem zor geçebilir. Uygun beslenme, günlük yürüyüş ve beden hareketleriyle savunma sistemi güçlü tutulmalı. Hastanın psikolojik olarak güçlü olması hastalığı yenmede ve yaşam süresini uzatmada çok önemlidir.
Kansere karşı bağışıklık sistemi nasıl güçlendirilebilir?
l. Düzenli yürüyüş ve beden hareketleri,
2. Sağlıklı beslenme (savunma sistemini güçlendirici A, C, E ve Selenyum gibi maddelerden zengin besinleri almaya özen göstermek),
3. Sağlığa zararlı madde ve yiyeceklerden uzak durmak (sigara, alkol, yağlı yiyecekler, kızartmalar vb.),
4. Kanser yapıcı, savunma sistemini zayıflatıcı her şeyden uzak durmak (güneşte uzun süre kalmak, radyasyon, zararlı kimyasal ve fiziksel etkenler vb.),
5. Hayata gülümseyerek bakmak (hoşgörülü olmak, her şeyi sorun yapıp üzülmek yerine sorunlara çözümler aramak, üzüntü yaratmak yerine yaşanan her anın değerini bilmek, yararlı amaçlar için çalışarak yaşamı güzelleştirmek).

Kanser olduğunu öğrenen hastalar ve yakınları ne yapmalı?
Kanserden korkulmamalı. Saklamak yerine yakınları hastaya gerçeği anlatmalı. Hobilerle uğraşmak, sevdikleriyle birlikte olmak hastaya daha çok güç verir.

Çağdaş tıbbın tüm olanaklarına rağmen kanser hala en korkulan ve ölümü çağrıştıran hastalıkların arasında yer almayı sürdürüyor. Fiziksel etkilerinin yanında, kişiyi ruhsal ve psiko-sosyal açıdan da yıpratan kanserin, hastaya ve yakınlarına söylenmesi de ayrı bir sorun. Günümüzdeki yaygın kanı, hasta ve yakınlarının hastalıklarını ve uygulanacak tedaviyi, etkilerini bilme hakkı olduğu yönünde. Ancak kanserin, hastaya ve yakınlarına nasıl ve ne zaman söyleneceği önem taşıyor. Uzmanlar, kanserin ‘uygun dilde’ anlatılması gerektiğini görüşünde birleşiyor.

Hasta Hakları Yönetmeliği'ne göre her hastanın, hastalığı ile ilgili bilgilendirilmesi ve tedavi onayının alınmasının şarttır. Dolayısıyla, kanserli hastanın da kendi tanısını bilmesi gerekmekte. Ancak; hastaya tedavi ile ilgili aşırı ümit verilmesi ya da tam tersine ümidini kıracak yaklaşımda bulunulması hatalıdır. Hasta yakınlarının genel tutumu, hastadan hastalığının gizlenmesi eğilimindedir ve hastanın öğrenme hakkını kısıtlamaktadır. Şüphesiz ailenin bu tutumu, hastayı psikolojik olarak korumaya yöneliktir ancak çoğu zaman doğru değildir.

Peki nasıl söylenmeli?
Aileye: Kanserin, kontrolsüz hücre büyümesi olduğunu ve tedavi olanaklarının yüksek olduğunu belirtilmeli. Kanserin eşittir ‘ölüm' veya ‘amansız hastalık' olmadığı vurgulanarak ”tedavi olanakları, hastalığının evresi” gibi durumu aydınlatıcı konuşulmalıdır.. Kısacası aileye neyle karşı karşıya olduğu anlatılmalıdır. Hastalığı öğrenen hasta yakınlarının önce tanının şokunu yaşadığını ve ilk konuşmadaki söylenen şeylerin beklide yarısını hatırlanacağı da unutulma malıdır. Birkaç seans, hastalığı, tedavi şansını ailenin kültür düzeyine göre yeniden açıklamak gerekebilmektedir.
Hastaya: Hastalığın hangi evrede olduğu ve tedavi olanakları; hastanın psikolojisine uygun, umudu yok etmeyecek ve gerçekçi kabullenişi sağlayacak bir biçimde söylenmelidir. Ancak aile ile yapılan görüşmede hastanın daha önce depresyona girip girmediği, tedavi görüp görmediği gibi konularda bilgi alınması sonucu eğer hasta da, tanıyı öğrenmesi bir intihar riski taşıyorsa, hasta o an ciddi depresyondaysa ya da yaşam kaygıları varsa , tanı hastaya söylenmeyebilir. Ayrıca, ‘hastanın kendisiyle ilgili bilgileri ‘öğrenmeme' gibi net bir tavrı varsa buna da özen gösterilmelidir.

Her yıl milyonlarca kadının karşı karşıya kaldığı jinekolojik kanserler hastaların sağlıklarını olduğu kadar psikolojilerini de ciddi ölçüde etkilemektedir. Kadınların pek çoğu kanser tedavisinin ardından cinsel yaşamlarının sona erdiğini düşünmektedir. Jinekolojik kanserler üretkenlik, cinsellik ve ilişki açısından kadınlar açısından önemli etkilere sahiptir. Peki geçirilen jinekolojik kanserin ardından cinsel yaşam nasıl olmalıdır? Nelere dikkat edilmelidir?

Psikolojik Travmalar

Kanser bu hastalığı yaşayanlarda olduğu kadar yakınları ve ailesinde de çok büyük psikolojik travmalara neden olan oldukça ciddi bir durumdur. Bu durumda kişinin ailesi ve yakınları hastaya destek olmalıdır.
Kanser tanısı konulduktan sonra her dönemde hastanın psiko-sosyal ihtiyaçları olabilmektedir. Kanser hastalarında hastanın yaşam süresini artırmak olduğu kadar yaşam kalitesini de artırmak önemlidir.
Son yıllarda kanser tanısında ve tedavisinde çok büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Yapılan çalışmalar hastanın sadece yaşam süresini uzatmaya yönelik değil aynı zamanda hayat kalitesini de arttırmaya yönelik olmuştur. Hayat kalitesinin arttırılması ile anlatılmak istenen kişinin duygusal, fiziksel ve psikososyal iyilik halinin sağlanmaya çalışılmasıdır. Bugün tüm dünyada giderek artan sayıda kanserden iyileşmiş hastanın bulunması bu konunun önemini arttırmaktadır. Türkiye’deki rakamları tam olarak söyleyemiyoruz ama Amerika Birleşik Devletleri’nde bugün 6 milyona yakın kanser tedavisi görmüş ve iyileşmiş insan bulunduğunu biliyoruz. Ayrıca kanserden kurtulan kadınların oranı erkeklerin 3 katı olduğu bilinmektedir.
Kanserli bir hastanın fiziksel rahatsızlıkları beraberinde pek çok psikolojik rahatsızlığı da beraberinde getirmektedir. Kanser tanısı konmuş tüm hastalar umutsuzluk ve ölüm korkusu yaşamakta, depresyon, posttravmatik stres, anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik sorunlara karşı karşıya gelmektedir.


Cinsel Hayat Göz Ardı Ediliyor

Kanserli hastalarda seksüel hayat göz ardı edilmekte, konuşulmamakta ve konuşulmaya dahi değer bulunmamaktadır. Jinekolojik kanserler doğrudan olarak hastanın jenital ve üreme organlarını etkileyen bir durumdur, bu durumunda hastanın seksüel yaşamını doğrudan etkileyeceğini söylemek mümkündür. Bu nedenle tüm kanserlerde görülmekle beraber özellikle jinekolojik kanserlerde cinsel yaklaşım ve davranış çok dramatik bir şekilde etkilenir. Kadın hayatı boyunca cinsel yaklaşım gelişir ve meydana gelen herhangi bir majör değişiklikte kendisi, görünümü ve ilişkileri hakkındaki fikirleri değişir.
Jinekolojik kanserler üretkenlik, cinsellik ile ilişkili olması açısından kadınlar yönünden çok önemli etkilere sahiptir. Bazı kadınlarda yaşanan duygusal ve fiziksel zorluklar o kadar fazladır ki bu kadınların eşleri veya partnerleri ile olan tüm cinsel aktiviteleri sona erer.
Kanser hastalığının kendisi ve yapılan kanser tedavileri sonucu hastaların %10 ile 90’ı cinsel problem yaşadığı bildirilmektedir. Jinekolojik kanserli olgularda ise bu rakamın %20 ile 100 arasında değiştiği bildirilmektedir.

Vücuttaki Değişiklikler Cinsel Hayatı Bitiriyor

Jinekolojik kanser tedavisinde yapılan işlemlerin tümü kadının cinsel hayatını gerek fiziksel gerek de psikolojik olarak olumsuz etkileyebilmektedir. Burada en kötü etki oluşturan faktör, kadının vücut imajının değişmesi, utanma duygusunun gelişmesi ve kendine olan güvenin azalmasıdır. Tedavilere bağlı aşırı kilo verme, karında bulunan torba, saçların dökülmesi, aşırı yorgunluk, bitkinlik kansızlık gibi durumlar etkilidir.

Rahmin Alınması Cinselliğin Bitişi Gibi Algılanıyor

İyi veya kötü huylu nedenlerden dolayı olsun genellikle her yaştan ve her sosyokültürel seviyeden kadınların büyük bir çoğunluğu rahmin alınmasını‘kadınlık’ özelliğinin yitirilmesi ile özdeşleştirmektedirler. Kadın doğurganlığını kaybetmesinden sonra cinsel olarak aktif olamayacağı yanılgısına düşmektedirler. Bununla birlikte hemen hemen yapılan tüm çalışmalar rahmin alınması sonrası seksüel bozukluk gelişmediğini göstermektedir. Kadın fiziksel olarak halen cinsel olarak aktif olabilir, çünkü tahmin edildiğini aksine rahmin ve rahim ağzının kadının cinsel ilişkiye girmesinde veya cinsel tatmine ulaşmasında hiçbir rolü yoktur. Rahmin kadın hayatındaki bu anlamda tek rolü çocuk doğurmak için gerekli olan bir organ olmasıdır.




Eşlere Büyük Görev Düşüyor

Kanserli hastalarda cinsellik konusunda iletişim bozukluğu çok önemli bir sorundur. Tedavi esnasında ve sonrasındaki dönemlerde meydana gelen fiziksel kısıtlamaların anlatıldığı üzere aşılamayacak sorunlar olmadığı bilincine varmak sorunu çözmek için ilk aşamayı oluşturmaktadır. Günümüzde yapılan çalışmalar sonucu artık birçok kanser türünün iyileşebilir olduğunun görmekteyiz. Burada en önemli görev eşlere düşmektedir. Genellikle hayatını tehdit eden bir hastalıkla karşı karşıya gelmiş bir hasta bu konuyu konuşmaya değer bulmamakta veya kendisinin ayıplanacağı düşünerek konuşmamayı tercih etmektedir. Her çift kendi durumları göz önünde bulundurularak hastalığının tedavisini yapan doktorlarından danışma almalıdır. Gerektiği durumlarda çiftlerin bu konuyla ilgili uzmandan danışma almaya yönlendirilmelidir.

Cinsel Yaşamı Etkileyen Hastalıklar Sonrası Tedavi Yöntemleri

Yumurtalıkların alındığı durumlarda ise henüz üreme çağında olan bir kadın cerrahi olarak menopoza girmektedir. Bu da beraberinde vücutta östrojenin üretiminin durmasına neden olmaktadır. Ayrıca yumurtalıkların alınmadığı fakat kemoterapi veya radyoterapi uygulanan olgularda bu tedavilerin yan etkisi olarak erken menopoz gelişebilir. Burada östrojen eksikliğine bağlı olarak tıpkı sağlıklı menopoza girmiş kadınlarda da olabileceği gibi vajinal kuruluk, isteksizlik ve ilişkiye girmekte zorluk yaşanabilir. Bu sorunlar uygun olduğu takdirde östrojenli kremler, mümkünse hormon tedavisi veya ilişki esnasında uygulanan kayganlaştırıcı jeller kullanılabilir. Ayrıca karına veya vajinal bölgeye uygulanan radyoterapi sonrasında vajinal daralma meydana gelebilir. Bu gibi durumlarda ise davranış terapilerinden yararlanarak vajinayı genişletecek aletlerle bu sorun giderilebilir.
Kanserle ilgilenen her branştan uzmanların amacı sadece hastanın hayatını kurtarmak değil, tedavi süreci ve tüm hayatı boyunca hayatını sağlıklı bir insan gibi sürdürmesine destek olmaktır.

Kemoterapi aşamasındaki hastalara öneriler:
İŞTAHSIZLIK İÇİN ÖNERİLER
Sevdiğiniz, kalorisi yüksek gıdalar tüketin
Az miktarda sık sık yemek yemeye özen gösterin
Yemek sırasında, şişkinliğe neden olabileceği için sıvı almayın
Aileniz veya sevdiklerinizle birlikte, hoş bir ortamda yemek yemeye çalışın
Yemek pişerken mutfağa girmeyin, yemek kokusu besin alımınızı azaltabilir.
Yemeklerden en az yarım saat önce 5-10 dakika egzersiz yapın, bu iştahınızın açılmasını sağlayacaktır.
Yemek sırasında her türlü stresten uzak durmaya çalışın.
Yemeklerin daha şık servis edilmesi iştahınızı arttırabilir.
Kendinizi iyi hissettiğiniz anları iyi kullanın ve zengin bir öğün tüketin. Birçok insan sabahları daha dinlenmiş olduğu için daha iştahlı olur.
Tedaviden hemen sonra yemek yemeyin
Eğer mümkünse, yatma saatlerinizde bir şeyler yemeyi tercih edin. Bu sizin bir sonraki öğünde iştahınızı etkilemeyecektir
Çok çiğneyerek yutulan yiyecekler, az besin almanıza neden olacağı için bu tür yiyecekleri mümkün olduğunca tüketmeyin.



BULANTI İÇİN ÖNERİLER
Doktorunuzdan bulantı ve kusmanızı kontrol altına almak için bulantı önleyici ilaçlar isteyin
Mideniz için kolay olan; tost, kraker gibi kuru gıdalar, yoğurt, haşlanmış patates, pirinç, derisi ayrılmış tavuk, yoğun kıvamlı çorbalar gibi besinleri tercih edin
Yağlı ve kızarmış yemekler, şeker, pasta, kurabiye gibi çok tatlı besinler, sıcak veya baharatlı yemekler, sert kokulu besinlerden kaçının
Fiziksel çevrenin temiz ve kokusuz olmasına özen gösterin
Öğünlerinizi az miktarda ve sık aralıklarla tüketin
Öğünlerde sıvı alımından kaçının
Yemeklerden sonra dinlenin
Yemek yer yemez sırt üstü yatmayın
Eğer sabahları bulantınız oluyorsa, yataktan kalkmadan kraker atıştırın.
Soğuk ve yumuşak besinler daha iyi tolere edilir, o nedenle bu tip besinleri tercih edin
Ağız hijyeninize özen gösterin


Kanser hastalarının yaşadığı en büyük korku nedir?
Hastaların büyük bir çoğunluğu sevdikleri tarafından terk edilme korkusu yaşar. Çünkü kanser hastaları yakın akrabaları ya da arkadaşları tarafından terk edilebiliyor. Terk edilmek hasta açısından kanserden daha kötüdür. Bu yüzden kanser olan yakınınıza yardımcı olmak istiyorsanız, “onu terk etmeyin ve ona terk edilme korkusu yaşatmayın!” .

Diğer hastalara göre çok daha kırılgan ve hassas olan kanser hastalarına nasıl davranmak gerekiyor?
Her şey açıkça konuşulmalı. Hastanın duygularını baskılamayın, eğer o konuşmak istiyorsa konuşsun. Bu hastaların profesyonel destek almasını sağlamak gerekir. Çünkü böyle bir destek, hastaların daha bilinçli olmalarını sağlayarak farklılık yaratır, süreçleri daha kolaylaştırır .
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kanserli Hastaya Yaklaşım" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Şehnaz KUTLUK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Şehnaz KUTLUK'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Şehnaz KUTLUK'un Makaleleri
► Fenomenolojik Yaklaşım Cafer ÇAY
► Empatik Yaklaşım Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
► Birey Merkezli Yaklaşım Psk.Doğancan GÖKÇE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Kanserli Hastaya Yaklaşım' başlığıyla benzeşen toplam 50 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


00:39
Top