2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Duygu, Düşünce, Davranış Mekanizması ve Davranışçı Yöntemlerle Evde Sorunlardan Kurtuluş Reçetesi
MAKALE #7136 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Haziran 2011 | 17,836 Okuyucu
DUYGU, DÜŞÜNCE, DAVRANIŞ MEKANİZMASI VE DAVRANIŞÇI YÖNTEMLERLE EVDE SORUNLARDAN KURTULUŞ REÇETESİ

Adım adım ilerlemeyi seviyorum. Meseleleri son derece basit ve anlaşılır kılıyor.
Hiç bir şey sanıldığı kadar zor ve karmaşık değil ne de olsa.

O halde diyebiliriz şimdi:
Biz kimiz?
İnsan.
İnsan nedir?
Biyopsikososyal bir varlık...
Malum, mesleğimiz gereği şu an için bizi ilgilendiren, işin psikolojik tarafı.
Psikolojik yapımız ise duygu, düşünce ve davranışlardan meydana geliyor.

Duygu
Düşünce ve
Davranış

Bu üç temel yapıyla ilgili olarak psikoloji bilimi der ki:

"Duygu, düşünce ve davranışlar paralel gitme eğilimindedir." Bu ilk bakışta basitmiş gibi duran bilgi psikolojide ve klinik yardımda çığır açan bir buluş olmuştur.

DUYGU, DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞLAR PARALEL GİDER

İddia ediyorum:

Fakültede başka bir şey öğretmeselerdi de sadece bu anahtar bilgiyi sunsalardı bize, öyle zannediyorum ki bu anahtarla (maymuncuk demek belki daha doğru olur) çoğu kapı açılabilir, yine şimdiki düzeye gelinebilirdi. Çünkü geriye kalanı, bu temel zemin üzerine kişisel gözlem ve deneyimler fazlasıyla inşa edebilirdi.

Bu bilgiye göre söz konusu yapıyı oluşturan üç taştan hangisi bir yöne evrilirse diğer ikisi de o tarafa yönelme eğilimi gösterir.

Mesela, önce duygularınız negatif bir tarafa yöneldi diyelim. Ardından düşünceleriniz, pek tabi ki davranışlarınız da bu gidişata göre bir yönelim içine girer. Sözgelimi kızdınız, hemen olumsuz düşünmeye başlarsınız. Sonra da o ortamdan uzaklaşma çabası gösterirsiniz.

Ya da olumlu düşündünüz, hemen akabinde olumlu bir duygu - durum gelişir, ardından da yaklaşma eğilimine girersiniz. Bazen de duygu ve düşünceye bakmadan mecburen yaklaşmak zorundasınızdır (taziye, düğün gibi mecburiyetler ya da sosyal kaygılar, çıkar ilişkileri nedeniyle vs), bir de bakarsınız ki duygu ve düşünceleriniz de eskiye nazaran daha olumlu bir hüviyet kazanıvermiştir.

Bu üç temel yapı içersinde bizim terapilerde üzerinde en çok durduğumuz, direk müdahale şansı daha yüksek olan düşünce ve davranışlardır (Zaten böyle olduğu için Bilişsel - Davranışçı Terapi vardır.).

Duygularımıza, başa gelen olaylar gibi suni yol ve yöntemlerle direk olarak etki edebilme şansımız pek yoktur. Dediğim gibi, bunu ancak düşünce ve davranışlara etki etmek suretiyle dolaylı yoldan yapmaya çalışırız. Direkt yahut dolaylı… Bunun fazla bir önemi yoktur… Sonuç aynı kapıya çıkıyorsa bu bizim için fazlasıyla yeterlidir.

BAŞA GELEN DOĞAL OLAYLAR DUYGULARIN AKIŞINI BOZUYOR

Yukarıda, "Duygulara bizim direkt müdahale şansımız yok, bu ancak başa gelen doğal olaylarla mümkündür" demiştim, hatırlayın. Çünkü doğal olaylarla (olumlu ya da olumsuz) verdiğimiz duygu - durum tepkileri arasında tabii bir etki – tepki ilişkisi (mekanizması) vardır. O nedenle düğünlerde sevinir, cenazelerde ise ağlarız. Güzel söz duyunca mutlu olur, kem söze de kızar ve güceniriz.

Pek tabidir ki duygularımız gibi dışımızda gelişen olaylara da direkt olarak müdahale şansımız her zaman için mümkün olmaz. Bu nedenle bir de bakarsınız başa bir olay gelmiş, bir anda duygu durum grafiğiniz negatif bir sürece evrilivermiştir. Burada anormal bir durum olmasa da, organizmamız eşyanın tabiatı gereği bir pozisyon alsa bile yine de hoşumuza gitmeyen, sıkıntı veren bu durumdan kurtulmak isteriz. (Çünkü insan hazzı arama, elemden kaçınma eğilimindedir). Bu tıpkı, patavatsız konuşan birinden kurtulmaya çalışmamıza benzer. Halbuki dünyada bu türden insanların olduğunu bilir, bunu normal buluruz lakin yine de kurtulmayı, mümkünse uzak durmayı yeğleriz. Evet, aynen bunun gibi.

İşte bu nedenle, başa olumsuz bir olay geldiğinde -konumuzun başlığındaki ilke ve işleyiş gereği- düşünce ve davranışlarımız hemen aynı yöne kaymaya başlar. Kişi bilinçli bir farkındalıkla ve uygun tekniksel yaklaşımla kendisine sıcağı sıcağına müdahale edemezse şayet (ki çoğumuz bunu alışkanlıklarımız ya da teknik bilgi ve irade eksikliğimiz yüzünden pek yapamayız) bu süreç kişileri alır, doğal "çırpınma refleksi" ile daha çok battıkları fasit bir çukura gömer, hapseder.

Burada ya biz psikologların atacağı "düşünce teknikleri ipiyle" yahut kendi başlarına tutunacakları "davranışsal yalam halatıyla" bu kuyudan çıkması gerekir. Gerçi çok az kimse orada boğularak ölür. Çoğu zaman oradan geçen herhangi biri de bu kişileri o kuyudan bir şekilde çıkarır (bu şekil kurtulma doğal zaman süreci sonunda ve kendiliğinden meydana gelen düzelme oluyor). Ancak günümüzün sıkıntıya fazla gelemeyen, sıkıntı gördüğünde şeytan görmüşe dönen modern bireyi -parası da çok, harcayacak yeri ise az olduğundan olsa gerek- zaten gidecek olan bu davetsiz misafirden anında kurtulmayı tercih eder. (Ee bu duyarlılık ve anlayış uzmanların da işine gelir tabi. Alan razı veren razı ne de olsa. Dikkat edin, psikologları genellikle kalbur üstü kesim tercih eder)

Düşünce halatıyla çıkmak için bazı durumlarda biz uzmanların birebir desteği - gayreti kuşkusuz ki gereklidir. Bu yazımda ben size dert kuyusundan çıkmanın ikinci bir yolu olan "davranış ipinden" ve bu ipi oluşturan "ilmeklerden" bahsedeceğim.

Bu ipi alır ve kullanırsanız şayet, o kuyudan kendi kendinize de pekala çıkabilirsiniz. Çıkamazsanız, davranış ipi yeterli gelmezse işte o zaman uzmanları arar, onların sağlam "düşünce halatından" (bu da bilişsel terapi manasına geliyor) yararlanırsınız, olur mu! Tamam anlaştık… (Eskiden düşeni insanlık namına çıkarırlardı kuyudan. Şimdi bu iş de sektör olmuş, baksanıza)

DERT KUYUSUNDAN ÇIKARACAK DAVRANIŞ HALATI

Meseleyi uzatıyorum gerçi. Olsun… Amacım edebi bir yazı kaleme almak değil, tam destek odaklılık ve pratik istifade sağlamak nasıl olsa. Mektubun mühim içeriğine değil de zarfının şıklığına ve güzelliğine bakanlar olacaksa da bunlar zaten bizim ilgi, hedef ve kapsama alanımız içine girmiyorlar.

UYGULAMA

Başa bir olay geldi diyelim. Bu olay haliyle olumsuz bir olay. Bir anda, eşyanın tabiatı gereği, duygularınız tersine dönüvermiş olsun. Bu duygular düşünceleri, ikisi birleşince davranışlarınızı da kendilerine benzetti haliyle. Mesela önce eve kapanma, dışarı çıkmama isteği, akabinde de bu yönde adımlar geldi ya da gelmek üzere. Öyleyse, hemen aşağıdaki önerilerimi madde madde uygulamaya başlamanın tam vakti. Bunları istemeseniz de (bir şeyi yapmak için onu illa ki istemek gerekmiyor. Her sabah okula isteyerek gitmediniz, değil mi) hayatınıza geçirmeye çalışın. Buradaki gayretiniz başarı düzeyinizi, başarı düzeyiniz de kurtulma sürecinizin niteliğini (şiddetini, süresini ve bu süreçteki etkisini) belirleyecektir.

Davranışlarınız duygu ve düşünceniz ile birlik olup da kol kola gitmeyince onlar davranışlarınızın yöneldiği zemine doğru tıpış tıpış gelmeye başlayacaktır ki bizler buna iyileşme, toparlanma, kurtulma, atlatma vs. diyoruz. (Uzman yardımı bunu tek başınıza yapamadığınızda, desteğe de ihtiyaç duyduğunuzda alacağınız bir hizmet olmalıdır)

BOZULAN YA DA BOZULMAK ÜZERE OLAN GÜNLÜK YAŞAM AKIŞINI DÜZENE SOKMA ÖNERİLERİ

Gün sabahla başlar. O halde hayata geçirilmesi gerekli olan ilk doğru davranış uyanma anıyla başlıyor. Dolayısı ile sabah erken uyanın (Hayır, 5’te.). Sonra sakince ve sağ tarafınızdan ayağa kalkın.

Balkona çıkıp burundan derin derin nefesler alma, biraz tutup ağızdan bir sefer de verme egzersizleri yapın sonra. (Olur mu, en az 10 defa. Erken kalkmak ilaç, ne kadar yaptığınız da prospektus, yani kullanma talimatıdır)

Bu dönemde mezarlıklara, hastanelerin yoğun bakım ünitelerine düzenli ziyaretler tertip edin. Beyniniz “öldün bittin” diye feryat ederken siz ona sıcağı sıcağına “ölmediğini, bitmediğini” hatırlatın böylece. “Ben zaten biliyorum ki” demeyin. Bilmek ayrıdır, görmek ayrıdır. Görmek en etkili hatırlatıcıdır. (Unutmayın: Bir kişinin Irak’ta öldüğünü bilmekle gözünüzün önünde öldüğünü görmek aynı etkiye yol açmaz.)

Her gün en az bir saat kitap okuyun.

Haftada iki gün evinizde misafir kabul edin. İki gün de siz eş, dost ve yakınlarınıza "düzenli olarak" ziyaretlere gidin.

Bu ortamlarda kendi sorunlarınızdan bahsetmeyin, siz dinleyici olmaya çalışın. Bunun için de siz sorular sorun, karşınızdakilerin anlatmasını sağlayın. (Umarım karşınızdaki de bu yazıyı okumamıştır, bun için de dua edin)

Sorununuz aklınıza geldiğinde gülümseyin. Beden gevşerse ruhu da gevşetir. Gevşeyen ruh ise ferahlar. Sonra da, “Gözüm görüyor, kulağım duyuyor, elim tutuyor, ayağım götürüyor, kalbim çalışıyor. O halde yaşamak için herkes gibi benim de her şeyim bulunuyor” paket düşüncesini kullanın sıks sık ve yaşamınıza soruna odaklanmadan devam edin bir süre.

Unutmayın:

Çözüme odaklanırsanız, soruna odaklanmış olursunuz. Odaklanılan her sorun ise beslenir. Her beslenen de güçlenir. Güçlenince gider sizi boğar. Çözmek her zaman savaşmakla olmaz, çoğu zaman barış yoluyla olur. Tarihte savaşarak kazanılandan daha fazladır, masa başında savaş dışı yollarla kazanılan başarılar.

(“Cidden mi!… Böyle bilmiyorduk valla” diyorsunuz, biliyorum. Üzülmeyin, bunu çoğu kişi -hatta uzman bile- bu şekilde bilmez zaten. İnsanların önemli bir bölümünün mantığı (hepsini tenzih erderim), “Yemek bulunca çök, dayak görünce kaç” örneklerinde olduğu gibi “sorun buldun mu çöz” kalıbı içinde işler. Çünkü bunlar işin felsefesiyle -tez, görüş, yaklaşım, metot, ekol- ilgilidir. Felsefe ise fakültede fazla öğretilmez. Ayrıca her felsefe doğru felsefe demek de değildir. Materyalizm ve evrimsel bir anlayış - felsefe üzerine kurulu olan modern bilim insanı henüz mükemmele erişememiş, çünkü evrimini tamamlayamamış, o nedenle her saniye arıza veren bir varlık olarak kabul eder.)

Her sabah düzenli olarak egzersiz yapın. Spor değil. Yo, yürüyüş de demedim. Eg-zer-siz… Tüm eklem noktalarını en az ellişer kere (boyun hariç, onu üç - beş kere) çalıştırın. Tıkanan ruhsal gözenekler açılsın şöyle iyice. Damarları yağ, içinde psikolojimizin dolaştığı bu ruhsal gözenekleri de stres, kaygı, gerilim bağlar, unutmayın.

Ilık suyla duş alın.

Doğaya, pikniğe, su kenarlarına gidin. (Çok önemli: Her yaptığınızdan sonra anında iyi hissetmeyi beklemeyin. Bu en yaygın hata, yaptıklarınızın bardakta biriken damlasal etkisini tüketir, boşaltır)

Daha başka mı?

Hele şimdilik bunları yapın hakkıyla…

Gerisini sonra konuşuruz…

Psikolog
İzzet Güllü
MDH

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Duygu, Düşünce, Davranış Mekanizması ve Davranışçı Yöntemlerle Evde Sorunlardan Kurtuluş Reçetesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     59 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Düşünce-Duygu İlişkisi Psk.Dilara PEPEDİL
► Bölme Savunma Mekanizması Dr.Psk.Ümit AKÇAKAYA
► Alışveriş Bir Telafi Mekanizması Psk.Kübra Nur ASLAN
► Aşk Acısı Reçetesi Psk.Gizem HÜNERLİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Duygu, Düşünce, Davranış Mekanizması ve Davranışçı Yöntemlerle Evde Sorunlardan Kurtuluş Reçetesi' başlığıyla benzeşen toplam 29 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:26
Top