2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Karşı Gelen Çocuk
MAKALE #7194 © Yazan Psk.Evren Evrim ÖNAL | Yayın Temmuz 2011 | 5,705 Okuyucu
Bütün çocuklar zaman zaman yorgun, aç, hasta ya da üzgün olduklarında olumsuz davranışlar sergileyebilirler. Kurallara uymayabilir, anne babalarıyla, arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle tartışabilirler. Ters cevaplar verebilir, inatçı davranabilirler. Karşı gelme davranışı, 2-3 yaşındaki çocukların ve ergenliklerinin başında olan çocukların gelişimlerinin bir parçasıdır denebilir. Bu nedenle de çocukların davranışlarını gelişimsel dönemlerini göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekir.

2 Yaş Sendromu (İnat Dönemi)

Bu yaş döneminde çocuk, bağımsız olmaya yönelik bir takım davranışlarda bulunur. Bu dönem, anne babaların çocukla ilgili olarak en çok zorlandıkları ve yoruldukları dönemdir. Çocuk bu dönemde yemek yemeyi reddetme, uyumak istememe, söz dinlememe, anneye babaya, arkadaşlara zarar veren davranışlar sergileme, söylenenin tam tersini yapma, istediği yerine getirilmeyince kendine ve başkalarına zarar veren davranışlar sergileme, ağlama ve öfke krizlerine girme, gibi olumsuz davranışlarda bulunabilir. Bu dönem çocuğun özerklik dönemidir. (12-36 aylar) Özerklik dönemi çocuğun kendini ortaya koyduğu, her şeyin kendisinin olmasını istediği şekilde olmasına çabaladığı, istediği giysiyi istediği zaman giymek istediği, istediği yiyeceği istediği an yemek için ısrar ettiği ve buna benzer davranışlarda bulunduğu bir dönemdir. Çocuğun bu inatçı çabaları anne babaları her ne kadar yorsa ve öfkelendirse de, tüm bunların bir geçiş dönemi olduğunu kabullenmek ve bu döneme hazırlıklı olmak hem anne baba açısından hem de çocuk açısından bu dönemin sağlıklı bir biçimde geçirilmesini sağlar.

Bu dönemde çocukların bağımsızlaşma çabalarını engellememek, çocukla inatlaşmamak, çocuğun merakının ve enerjisinin giderilmesi için gereken ortamı ve ilgiyi sağlamak, birlikte kaliteli zaman geçirmek ve bu dönemin gelişim dönemlerinden biri olduğunu kabullenerek bu doğrultuda çocukla iletişimi sürdürmek oldukça önemlidir.

Ergenlik Dönemi

Ergenlik dönemi 12-18 arasındaki yaşları kapsayan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak tanımlanabilir ancak bazı durumlarda bu yaş dilimi 10 yaşa kadar inerken, üst limitte 20-22 yaşa kadar da devam edebilir. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak adlandırılan bu dönemde bir takım farklılaşma ve değişiklikler hızlıca yaşanır. Ergen ne bir çocuktur ne de bir yetişkindir ancak zaman zaman kendini çocuk gibi hissetmekte ve böyle davranışlar sergilemekte, zaman zaman da kendini yetişkin gibi hissedip yetişkin duygu ve davranışlarını yaşamaktadır. Ergen döneminde bağımsızlık bağımlılık çatışması yaşanır. Ergen ne bağımlı bir çocuk ne de bağımsız bir yetişkindir.

Ergenlik dönemi oldukça uzun ve zorluklar ile dolu bir geçiş dönemi olduğu için ergen bedeninde tanımadığı kendisine yabancı ve bazen de ürkütücü olan fiziksel değişimler ile uğraşırken, bir yanda da duygularındaki değişikliklerle uğraşmak onu oldukça yorar ve bu yorgunluk çevresi ile olan uyumunu bozabilir. Bu dönemde yaşanan problemleri çocuğun içinde bunduğu yaş dönemine, davranışın sıklığına, sürekliliğine ve yoğunluğuna göre değerlendirmek gerekir. Bu durum, diğer yaş dönemlerinde kendiliğinden ortadan kalkabilecek bir davranış biçimidir. Eğer bu davranışlar, diğer yaş dönemlerinde de yoğun bir şekilde gözlenmeye devam ederse ve zamanla şiddet içerikli bir şekle bürünürse o zaman normalden sapan bir davranış olarak değerlendirilebilir.

Çocuğun Anne ve Baba ile İletişimi

Anne babadan birinin diğerine göre güçlü ve baskın olması, ev içindeki iletişim kadar çocuğun kişilik gelişimini de olumsuz etkiler. Annelerin, çocuk ile ilgili düzenlemeler ve sorumluluklar ile ilgili fazla rol aldığı durumlarda baba, uzakta kalan ebeveyn olarak algılanır. Anne; çocuğun beslenme düzeninden, uyku düzenine, arkadaş ilişkilerinden, ders çalışma becerilerine kadar, her alanda çocuğu takip etmeye çalışırken, bazen etkinliğini ve otoritesini kaybetmiş gibi hissedebilir çünkü çocuk her konuda anneden aldığı uyarılara bir süre sonra alışıp tepki vermemeye başlar. Anne yemeğe gelmesi için 10 kere seslenirken, baba bir kez çağırdığında çocuk masaya gelir. Bunun nedeni; daha az gördüğü, yeterince zaman geçiremediği babasını mutlu etmek, onun olumlu ilgisini almak ya da karşısında baskıcı bir baba figürü varsa, onun yıkıcı etkisinden kaçmak olabilir.

Disiplin, sadece olumsuz davranışlara engel olmak için ceza vermek değil; kişinin kendi davranışlarının yarattığı sonuçların farkında olmasıdır. Bu nedenle ev içinde, eşinizle tutarlı yaklaşımlarda bulunmanız, olumsuz davranışlar söz konusu olduğunda, bu durumu çocuğunuza uygun bir dille anlatmanız, istediğiniz davranışları, olumlu geri bildirim yoluyla pekiştirmeniz, uygun disiplin yaklaşımlarının temelini oluşturur. Baba olarak rolünüz, akşam eve gelince şikayet edilecek otorite figürü olmamalıdır. Çocuğunuz dinleyip, uygun ve doğru davranışları öğretir, olumlu davranışlarını çekinmeden pekiştirirseniz çocuğunuzla aranızdaki iletişim çok daha verimli olur.
Çocuk ve babası arasındaki iletişimin gelişim alanları üzerindeki etkisi, daha çok babasız büyüyen çocuklar ile yapılan araştırmalardan yola çıkılarak yorumlanmıştır. Çocuk ile baba arasındaki kaliteli ilişkinin, çocuğun bilişsel, sosyal, duygusal ve cinsel gelişim üzerinde olumlu etkileri olduğu belirtilir.

Babaların, annelere göre çocuklarını daha bağımsız davranmak için fırsat verdikleri gözlemlenmiştir. Bu yaklaşım, çocuğun hem bilişsel hem de kişilik gelişimini olumlu yönde etkiler.

Çocuklar, babaları ile kurdukları ilişkide, babanın davranışlarını, problem çözme becerilerini, olaylar karşısındaki tepki ve tutumlarını model alırlar. Çocuk ile kurulan olumlu ilişkinin çocuğun gelişimindeki rolü çok önemlidir. Babası tarafından sevildiğini, onaylandığını, en önemlisi kabul edildiğini hisseden çocuk, öğrenmeye ve gelişmeye daha açık olurlar. Çocuk ile kurulacak olumlu ilişki için çocuğu dinlemek, onun fikirlerine saygı göstermek, sevgiyi açıkça ifade etmek kadar; kural ve sınırları belirlemek de önemlidir. Çocuklar, olumlu davranışları kadar hatalarından da birçok şey öğrenirler. Önemli olan ebeveynlerin hatalar karşısındaki tutumlarıdır. Çocuğunuzun hatalarını, onun için doğru davranışı öğrenme fırsatı olarak değerlendirin. Bağırmak, kızmak yerine, uygun olan ve beklediğiniz davranışı anlatın, gerektiğinde çocuğunuzun davranışının sonucunu yaşamasına izin verin. Çocuğunuzu olumsuz durumlardan korumaya çalışmanız, onun sosyal ve duygusal gelişimini engeller.

Çocukların benlik algısı ve özgüven gelişiminde anne babadan gelen geri bildirimlerin yapıcı ya da yıkıcı etkileri olabilir. Benlik algısı; kişinin kendi değeri hakkındaki düşünceleri, hayatın ilk yıllarından itibaren öncelikle aileden alınan, gelişen, sosyal çevre tarafından da desteklenen geri bildirimler ile oluşur. Ailesi tarafından değer gören, kabul edilen, sevilen bir çocuk kendisinin değerli, önemli ve sevebilen bir birey olduğuna inanır, böylece olumlu bir benlik algısı geliştirir. Anne babaların bu noktada da rolü oldukça kritiktir. Anne babalar, çocuğun dış dünya ile kurdukları ilişkide köprü rolü üstlenirler ev anne babanın onayı, kabulü, çocuğa dış dünya tarafından da kabul edildiği beğenildiği mesajını verir.

Kayıtsız, ilgisiz ve pasif anne baba tutumuna maruz kalan çocuklar kendilerine yöneltilen düşmanlıktan daha çok ilgisizliğe karşı savaşmaktadırlar. İhmal edilmiş bir kimse olarak, anne babanın ilgisini çekmek için çoğu zaman kötü davranışlar sergilerler. Çünkü uslu duran, problem çıkarmayan çocukla çoğunlukla kimse ilgilenmez. Çocuğun ceza alması bile kısa bir süre için var olduğunu hissettirdiği için, ceza ödül durumuna geçmektedir. Çocuklar agresif, saldırgan ve suça yönelik davranışlar gösterebilirler. Sonuç olarak çocukta değersizlik, beğenilmeme ve güvensizlik duyguları gelişir. Çocuk, anne babasının dikkatini ve ilgisini çekmek için aklına gelen her şeyi yapar, hırçın davranır, bencil ve şımarık olur. Evde göremediği ilgiyi okulda öğretmenlerinde, arkadaşlarında arar. Hep onunla ilgilenilsin, konuşulsun, oynansın, sorular sorulsun ister. Bu yüzden arkadaş ilişkilerinde de sorunlar yaşar, istenmeyen, sevilmeyen bir çocuk olur. Ayrıca ilgisiz anne baba, gelişim sürecinde çocuğa model olmadığından çocuk, kendine model olacak başka birilerini arar. Sevgi ve ilgiye aç olduğundan ona bu duyguyu yaşatacak herkese kapısını açar.

Çocuğun ilk seveceği kişi ve ilk ilişki kurduğu insan annesidir. Anne, çocuk için, içinde yaşanılan dünyanın yorumlanmasında ve toplumun temsil edilmesinde öncü ve ilk örnektir. Çocuk annesinin gözetimi ve denetimi altında, yakın çevresini ve her şeyin anlamını keşfeder. Annesinin hareketlerini ve etkinliklerini izleyerek nasıl davranacağını ve yaşanılacağını öğrenir. Böylece ilk ortak yaşam, özdeşleşme ve taklitle sürer. Çocuk ilk bilgilerini annesinden edinir. Ana dilini keşfedilmesi anne ile başlar. Anne çocuk ilişkisi çocuğu iletişim yeteneğini gelişmesinde etkilidir. Dil ve iletişim sayesinde çocuk yeni kavramlar edinerek soyut kavram ile ilişkileri öğrenir. Çocuk otoriteyi de ilk kez annesi aracılığı ile tanır.

Anne-Babanın ve aile içindeki diğer bireylerin çocukla olan iletişimi ve etkileşimi çocuğun aile içindeki yerini belirler. Aile çocuğun ilk sosyal deneyimini edindiği yerdir. Çocuğa yöneltilen davranış ve ona karşı takınılan tavır, bu ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşır. Sosyal uyum üzerindeki çalışmalar, ailenin çocuk üzerindeki ilk etkilerinin son derece önemli olduğunu kanıtlamıştır. Evlerinde yakın bir ilgiye, demokrasinin birleştiğini gören çocuklar, en etkin, özgür ve arkadaşlarıyla ilişkilerinde en başarılı çocuklar olmaktadırlar. Buna karşı daha sert bir denetim altında tutulan ya da eğitim yöntemleri değişken olan ailelerde büyüyen çocuklar ise karşı çıkma ve saldırganlık gibi yollarla kendilerini kabul ettirmek istemekte ve kendi iç dünyalarını açıklamakta zorluk çekmektedirler. Dengeli, duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında, yeterli güven, sevgi ve sevecenlik içinde büyüyen çocuklar, gelişimleri için gerekli deneyimleri elde edebilirler. Hor gören cezalandıran ya da hem sevip hem de soğuk davranan anne ve babaların çocukları bağımlı bir kişilik yapısına sahip olabilmektedir. Çocuğun aile üyeleri ile olan ilişkileri, diğer bireylere, nesnelere ve tüm yaşama karşı aldığı tavırlar, benimsediği tutum ve davranışların temelini oluşturur. Aile aynı zamanda çocuğa, aile ve toplumun bir üyesi olduğu bilincini aşılar ve uyum biçimlerinin temellerini atar. Anne-Baba-Çocuk ilişkisi, temelde anne ve babanın tutumuna bağlıdır.

Uyum ve Davranış Sorunu Olan Çocukların Anne Babalarının Hatalı Tutumları

Anne-babalar çocuklarının bilinçli olarak belirli davranışları yaptıklarını düşünerek sorunu görmezden gelir veya davranışı ve çocuğu baskı altına almaya çalışır. Anne-babalar sorunu gidermek için, davranışı yapan çocuğu küçük düşürücü, aşağılayıcı ve suçlayıcı tavırlar sergileyebilirler. Oysa, çocukların çok büyük bir çoğunluğu, bilinçli olarak bu davranışları sergilemez. Çevrelerine bir mesaj vermek için, yani rahatsız oldukları durumları ifade etmek için bunu yaparlar. Bazı aileler sorunu gidermek için çeşitli ceza yöntemlerine, hatta şiddete bile başvurmaktadırlar. Mastürbasyon yapan çocuğa ceza vermek, parmağını emen çocuğun ağzına biber sürmek ve altını ıslatan çocuğu deşifre etmek bu tip tutumlara örnek olarak verilebilir. Ailelerin, cezadan ve suçlayıcı tavırlardan uzak durmaları gerekir. Bu tip baskıcı tutumlar sorunu artırmaktan başka bir işe yaramaz.Bazı aileler ise, sorunu kendi haline bırakıp, kendiliğinden geçmesini beklerler. Oysa mutlaka bu sorunun altında yatan sebepler ortadan kaldırıldıktan sonra geçer.

Uyum ve Davranış Sorunlarının Tedavisi

Psikologlar, anne-baba ve çocukla yapılan ayrı ayrı görüşmelerle sorunun sebeplerini tespit ederler. Çocuğun yaş dönemine, sorunun çeşidine ve şiddetine göre aileye gerekli önerilerde bulunur ve gerek görürlerse çocukla belirli bir süre düzenli olarak görüşerek sorunun ortadan kalkmasını sağlarlar. Ailelerin de amacı uzmanların amacıyla paralel olmalıdır. Amaç, yalnızca davranış sorununu ortadan kaldırmaya çalışmak değil, bu sorunu ortaya çıkaran nedenleri ortadan kaldırmaya çalışmak olmalıdır.

Ailelere Öneriler
  • Çocuğunuzla ile ilişki kurmak için büyümesini beklemeyin. Birlikte zaman geçirmeye ne kadar çabuk başlarsanız aradaki ilişki o kadar güçlenecektir.
  • Çocuğunuza duyduğunuz sevgiyi göstermekten çekinmeyin.
  • Çocuğunuz hata yaptığında, önce yanlış davranışı tanımlayın, daha sonra beklediğiniz, doğru davranışı belirtin, uygulandığında başarısını övün, benzer hataları tekrarladığında davranışının sonucunu yaşamasına izin verin. Olumsuz eleştirinizi, çocuğunuzun kişiliği ile ilgili değil, davranışı ile ilgili olduğuna dikkat ederek ifade edin (“ Ne kadar dikkatsizsin, bir bardağı taşıyamadın” demek yerine, “ Suyu dökmeden taşımak için iki elinle birden bardağı tutabilirsin” gibi).
  • Gün içinde birlikte olmak için, kısa da olsa mutlaka zaman ayırmaya çalışın.
  • Anne-baba-oğul, anne-baba-kız olarak etkinliklere katılın; sinemaya gitmek, alışveriş yapmak, bisiklete binmek, tamir yapmak, top oynamak, yüzmek, kitap okumak gibi.
  • Söylediklerinizden çok davranışlarınızla çocuğunuza örnek olduğunuzu unutmayın. Çocuklar güçlü gözlemcidirler ve hafızaları da oldukça güçlüdür.
  • Çocuklar, anne ve babaları ile kurdukları ilişkide, anne babanın davranışlarını, problem çözme becerilerini, olaylar karşısındaki tepki ve tutumlarını model alırlar.
  • Çocuk ile kurulan olumlu ilişkinin çocuğun gelişimindeki rolü çok önemlidir. Anne babası tarafından sevildiğini, onaylandığını, en önemlisi kabul edildiğini hisseden çocuk, öğrenmeye ve gelişmeye daha açık olurlar.
  • Çocuk ile kurulacak olumlu ilişki için çocuğu dinlemek, onun fikirlerine saygı göstermek, sevgiyi açıkça ifade etmek kadar; kural ve sınırları belirlemek de önemlidir. Çocuklar, olumlu davranışları kadar hatalarından da birçok şey öğrenirler. Önemli olan ebeveynlerin hatalar karşısındaki tutumlarıdır. Çocuğunuzun hatalarını, onun için doğru davranışı öğrenme fırsatı olarak değerlendirin. Bağırmak, kızmak yerine, uygun olan ve beklediğiniz davranışı anlatın, gerektiğinde çocuğunuzun davranışının sonucunu yaşamasına izin verin. Çocuğunuzu olumsuz durumlardan korumaya çalışmanız, onun sosyal ve duygusal gelişimini engeller.
  • Evdeki hangi olayların ya da hangi davranışların çocukta olumsuz duygu, düşünce ve davranışlara neden olduğu belirlenmeli, bu tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır.
  • Çocuğun gösterdiği uygun, olumlu davranışlar pekiştirilmeli ve ödüllendirilmelidir. Ödüllerde bir ölçü olmalıdır ki ödüller bir süre sonra etkinliğini yitirmemelidir. Manevi ödüllere ağırlık verilmeli, bu ödüllerde ifade, jest ve mimikler, vücut dili kullanılmalıdır. Aynı zamanda çocuğa dokunmaktan, fiziksel temastan çekinilmemelidir.
  • Olumsuz davranışlarından dolayı çocuk eleştirilmemeli, olumsuz davranış irdelenmemelidir.
  • Çocuğun bireyselliğine ve bağımsızlığına saygı gösterilmeli ve bu ona hissettirilmelidir.
  • Aile ortamında, çocuğun arkadaşlarının ya da akrabaların yanında açık ilgi ve açık onay gibi davranışlarla çocuğun kendini değerli ve önemli hissetmesi sağlanmalıdır.
  • Tüm aile bireyleri çocuğa karşı “Koşulsuz sevgi” yaklaşımı içinde bulunmalıdır.
  • Çocukla konuşurken “Asla”, “Hiçbir zaman”, “Hep”, gibi iletişimi zorlaştıran ve genel değerlendirmelere yol açan sözcüklerden kaçınılmalıdır.
  • Çocukla iletişimde “Sen dili” yerine “Ben dili” kullanılmalıdır.
  • Çocuğun ev ve okul yaşamı için geçerli kurallar anne-baba-çocuk tarafından birlikte belirlenmelidir. Sınırlar birlikte belirlenmeli, ancak bu sınırlar esnek olmalı, bu sınırlar içerisinde çocuğun serbestçe hareket edebilmesine olanak tanınmalıdır.
  • Çocuğu yargılamaktan kaçınılmalıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Karşı Gelen Çocuk" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Evren Evrim ÖNAL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Evren Evrim ÖNAL'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Evren Evrim ÖNAL'ın Yazıları
► Çocuk Krallığına Karşı Psk.Cengiz TÜRKMEN
► Alkolle Gelen Şiddet Psk.Serpil KIZILTAŞ GÜNYÜZ
► Şehrimize Gelen 'yabancı" (Covid 19) Dr.Psk.Ümit AKÇAKAYA
► Anksiyete Nedir? Anksiyeteye İyi Gelen 30 Aktivite ÇOK OKUNUYOR Psk.Dnş.Furkan BAYRAM
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Karşı Gelen Çocuk' başlığıyla benzeşen toplam 53 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kardeş Kıskançlığı Temmuz 2011
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


22:26
Top