2007'den Bugüne 92,311 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,978 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Obezitenin Psikodramatik Açıdan Değerlendirilmesi
MAKALE #7468 © Yazan Uzm.Psk.Banu AKMAN ŞAHİN | Yayın Eylül 2011 | 6,157 Okuyucu
Giriş

Günümüzde obezite yaygın bir sağlık sorunu olarak görülmektedir. Obezite vücut yağ oranının artışı olarak tanımlanmakta ve en yaygın haliyle beden kitle indeksinin (BKI) hesaplanması (BKI= kilo (kg)/ boy (m²) ile değerlendirilmektedir. Beden kitle indeksinin 18,5-25 kg/m² arasında olması sağlıklı kilo anlamına gelirken, BKI’nin 25-30 kg/m² olması olası artmış risk, BKI’nin 30 kg/m² ve üstü olması obezite anlamına gelmektedir. Obezitenin kısaca vücutta gereksinimden fazla enerji depolanmasına bağlı geliştiği söylenebilir. Son 10–15 yılda giderek yaygın bir sağlık sorunu haline gelmesi ve tıbbi komplikasyonlarına bağlı erken ölümlerin olması, obeziteyi üzerinde önemle durulması gereken bir konu haline getirmiştir. Hızlı kilo verme sıklıkla kilo alımına yol açmaktadır. Diyet çabaları esnasında görülen kontrol kayıpları yeme bozuklukları riskini, özellikle de tıkınırcasına yeme bozukluğu riskini arttırmaktadır.

Obezite genel olarak orta yaş sorunu gibi görünse de her yaş grubunda görülmektedir. Bununla birlikte çocukluk çağında başlayan şişmanlığın ileriki dönemde devam ettiğine ilişkin birçok çalışma da bulunmaktadır. Türkiye'de fazla kiloluluk ve obezitenin görülme sıklığı, zaman kaybetmeden önlemler alınmasını gerektirecek düzeye ulaşmış durumdadır.

Obezite tedavisinde çok düşük kalorili diyetler, fiziksel egzersiz programları, farmakolojik tedaviler, cerrahi operasyonlar ve bilişsel davranışçı terapiler etkili tedavi seçeneklerindendir. Ancak yapılan tedavilerde iki temel sorun ortaya çıkmaktadır.
  • Hastaların çoğu zayıflama programının başında dramatik bir kilo kaybı oluşmaz ise veya hiçbir kilo kaybı oluşmamış ise motivasyonlarını yitirmektedirler.
  • Birçok kişi başarılı bir zayıflama rejiminin ardından yeniden kilo almaya eğilim gösterir. Her iki sorun da beden ağırlığı kontrolünün yaşam boyu sürdürülmesi ve uzun süreli izlemin önemli olduğunu düşündürmektedir.
Obezitenin Psikodrama ile tedavisinin özellikle bu iki önemli sorunu gidermesinde etkin olacağı düşünülmektedir. Psikodrama ile yapılması istenen kişinin kilosuna odaklanmasından öte aslında obeziteye neden olan psikolojik sorunlarını keşfetmesini sağlamak olacaktır. Bunları keşfeden kişi artık kilosuna odaklanmak yerine neyi nasıl değiştirmesi gerektiği konusunda spontanlığını arttıracaktır.

PSİKODRAMADA ROL PATOLOJİLERİ KURAMINDA OBEZİTE

Obeziteyi psikodrama açısından ele almak, öncelikle Moreno’nun rol kuramına bakmayı gerektirmektedir.

Moreno’ya göre rol, bir kültürün en küçük işlev biçimidir. Sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır, hatta sosyal yaşam, rollerden ibarettir. Sosyal etkileşme ve gelişme ortamında ortaya çıkmakta olan roller, sosyal etkileşimin gözlenebilir üniteleridir.
Rol kuramı açısından sağlıklı olmak ileriye doğru giden bir gelişim, hastalık ise gelişimdeki duraksamalar ya da gerilemeler olarak kabul edilebilir. Gelişmenin bütünlüğünü bozan gerileme (regresyon) anksiyeteden kaynaklanır ve eylemden uzaklaştırır. Anksiyete, korku, insanları kısır döngüye sokan bir iç baskı yaratır ve insanı hareketsizliğe, ruhsal fakirleşmeye, kısıtlılığa ve bağımlılığa iter. Anksiyetenin, hangi rolleri ne şekilde etkilemiş olduğunun anlaşılması, yaşanan, körelen ya da hiç yaşanmamış rollere bakılması tedaviler konusunda yol gösterici olabilir. Rol kuramına göre gelişim, somatik rollerden (yiyen, dışkılayan, büyüyen) transandant rollere doğru bir ilerleme durumudur. Normal gelişim sürecinde, her dönemde yeni roller alınabilir, bazı roller önemini ya da işlevini yitirebilir (diş çıkarma gibi somatik roller) Toplumsal ya da transandant bazı roller de değişerek yaşam boyu devam edebilir.

Rol kuramı patolojinin gelişimini şöyle açıklar;

Kişilerin duygusal yaşamındaki boşluklar, bir rol alanından diğerine geçiş yapmak yerine, daha ileri gidip başka bir rol alanına sıçrayarak ilerleme şeklinde olur. Böyle bir durumda kişi gelişim dönemlerine uygun roller almadığından ve bazı roller yaşanmadığından kaygılı ve aşırı derecede tedbirli davranışlar gösterebilir.

Bir diğer patoloji gelişimi de gerilemedir. Moreno şöyle der : “Gerilemiş davranışlarda söz konusu olan gerçek fizyolojik bir gerileme değil, bilinçdışı bir rol oynamadır. Buna psikodramatik gerileme de denmektedir. Örneğin, erişkin katatonik hasta, fizyolojik olarak hala bir erişkindir. Yalnız o sırada çaresiz bir bebek tavrı içine girmesi, çevresi ile ilişkide en alt düzeydeki davranış biçimini seçmesinden ileri gelir.” Gelişim dönemine uygun olmayan bedensel rollere dönüş, ruhsal rollerdeki beslenmeden de uzak tutar. Yaşamsal bir katatoni oluşur. Somatik belirtilere gereğinden fazla anlam atfedilir ve obezitenin önemli göstergelerinden duygusal sığlık kendini göstermeye başlar.
Rol gelişim sürecinin fiksasyona uğrayıp bir problematik olarak obeziteye yol açtığını düşünürsek, bebek somatik ‘yiyen’ rolünü cesaretle alır ve psişik rollere geçiş yapar. Psişik rollerde bebek acı çeken, öfkelenen, zevk alan, sevinen gibi duyguları yaşar ancak bu duyguları rol repertuarındaki yetersizlik nedeniyle dışa vuramaz ve somatik role geri dönerek rol repertuarındaki ‘yiyen’ rolü ile bu duyguları yaşar. Rol patolojileri ışığında değerlendirdiğimizde psişik role saplanma ve somatik role gerileme söz konusudur.

ROL GELİŞİM DÖNEMLERİ AÇISINDAN OBEZİTENİN DEĞERLENDİRİLMESİ

1. Obezitede Embriyonel Dönem:
Moreno’ya göre embriyodan kaynaklanan spontanlık doğumda rol oynar ve anne ile bebek birlikte hareket ederler ve böylece doğum gerçekleşir. Doğum bir travma değil, karşılıklı yaratıcılık olayıdır. Organik bir plasenta içinde bulunan bebek, organik plasentadan sosyal plasentaya doğar. Dokuz ay boyunca annesinin karnında olan bebek, paraziter roldedir, doğumla birlikte bu rolden çıkarak psikosomatik role geçer. Bebek organik plasentanın içinde nasıl bir etkileşim içindeyse, bu etkileşimler sosyal plasenta içinde de görülür. Sosyal plasenta içinde de beslenecek bakılacaktır.
Bu dönemde iletişim yoktur ancak varoluş ve etkileşim vardır. Annenin yaşamında olup bitenler bebeği etkiler. Annenin hamilelik döneminde yaşadığı kaygı, korku, stres gibi faktörler annenin kimyasını, hormon ve kan akışını değiştirir ve organik geçişle bu gerginlik bebeği ile etkileşiminde sağlıksız bir durum yaratır. Böylelikle organik plasentadan sosyal plasentaya doğan çocukta anne karnında hissettiği gerginlik, gelişiminde alt yapı oluşturur.

2. Obezitede Birinci Psişik Evren:
Doğumla birlikte başlar. Bu dönemde psişik roller ve sonuna doğru sosyal roller gelişir. Bebekte ben – sen ayrımı yoktur. Bu dönem iki alt bölümden oluşur.
a) Özdeşim bütünlüğü (All Identity) : Bu dönemde bebek psikosomatik rollere sahiptir. Bebek kendisi ile dış dünya arasındaki ayırımın farkında değildir. Bebeğin ilk sosyal plasentası annesidir ve ilk rol etkileşimi bu şekilde başlar. Her anne ile bebeğin emzirme dönemi birbirinden farklıdır. Annenin her tutumu bebeği, bebeğin her tutumu ise anneyi etkiler. Yemekle ilgili ilk ilişki burada kurulduğundan obezitenin psikodramatik etiyolojisinde önemli bir basamaktır.

b) Her şey gerçek (All reality) : Bebeğe göre bu dönemde ‘her şey gerçek’ ilkesi vardır. Her şey o anda gerçektir. Nesneler de, hayaller de gerçektir ve aralarında fark yoktur. Bebek kendisi ile dış dünya arasında ayırım yapmaya başlar.

Birinci psişik evrende bebek için anne evrenin bütünleyici bir parçasıdır. Bebek emen, yutan anne ise emziren birey rolündedir. Anneyle birlikte olma, birlikte hissetme ve birlikte yapma söz konusudur. Ancak anne ile bu dönemde kurulan ilişkide anne bebeği engellerse veya annelik rolünde yaşadığı kaygı nedeniyle bebeğin sınırlarını ihlal edecek biçimde ilişki kurarsa bu durum birinci evrende problem yaşanmasına yola açar. Kaygı içindeki bebeğini sakinleştiremeyen, onun kendi başına kalma becerisini destekleyemeyen yetersiz anne bebeği susturabilmek, onu sakinleştirebilmek için besini kullanır. Böylelikle bebek anksiyetesini bastırmak için ‘yiyen’ rolünde kalır. Bebek özdeşim bütünlüğünden koparak ayrılma sürecine geçemez.

3. Obezitede İkinci Psişik Evren:

Bu dönemde çocuk hem gerçek, hem de fanteziler dünyasında yaşayabilir. Çocuğun bu iki dünyadan birinden diğerine geçme konusunda ustalaşması beklenir. Bu dünyalardan birisinden diğerine geçmeyi sağlayan şey spontanlıktır. Geçişlerin sağlıklı olmaması, bu iki dünya arasında ayırım yapılamaması, ruhsal sorun sayılır.
Bu dönemde somatik rollere eklenen psişik ve sosyal rollerin ön plana çıkmasıyla, çocuk farklılıkları öğrenmeye başlar. Artık çocuk bir yandan “yiyen ” olmanın ötesinde yemekten zevk alır hale gelir. Obez çocuklar oral zevkin gecikmesinden rahatsız olurlar. Bu kendini, zevk verici bir yaşantının ertelenmesinde yetersizlik olarak gösterir. Zevkin geciktirilmesi annenin bebekle ilişkisinde kontrol edebileceği bir durumdur. Ancak anne bu konuda yetersiz kalır ya da bebeği gereğinden fazla beslerse bebeğin yeme sürecindeki içsel ve self kontrol sistemlerinin gelişiminde yetersizlik ortaya çıkar. Anne veya dış kontrol faktörleri ortadan kalktığında bebek, yiyeceğin çok iştah açıcı olduğu veya kolayca ulaşılabildiği bir ortamda kendisini aşırı yemekten koruyan bu kontrolleri kaybeder.

4. Obezitede Üçüncü Psişik Evren :

Bu evrende bütünleyici roller ortaya çıkmaya başlar. Kişi, dünyanın bir parçası olduğunu anlamaya, tüm varlıklara ilgi ve sevgi duymaya başlar. Bu evrende kişi hem artık uzun süredir kendisiyle dış dünya arasında ayırım yapabilmektedir, hem de kendi dışındaki dünyanın bir parçası olduğunun bilincindedir. Bu evren, kişilerde çevre bilincinin ortaya çıkmaya başladığı, hayvanlarıyla, ağaçlarıyla, kültürleriyle dünyayı sevme tutkusunun kendini gösterdiği dönemdir.

Obez bireylerde genelde beden imajına ilişkin önemli bozuklukların kaynağı bu dönemde temellenmeye başlar. Kendisine dışarıdan bakan bireyler kendi bedenlerini iğrenç ve tiksindirici buldukları gibi başka kişilerin de kendilerini küçük gördüklerini düşünürler. Bu nedenle olumsuz bir benlik kavramına sahip olup sosyal işlevleri de bozulur. Bu tür yaşantılar obezitenin gelişimi ve devamına katkıda bulunurlar.

ROL KATEGORİLERİ AÇISINDAN OBEZİTENİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Psikodramada rol, dört kategoride ele alınır. Bunlar somatik, psişik, sosyal ve transandant rollerdir. Kişi hayatı boyunca bu roller içinde dolaşır ve her kişi için bu rollerin bazıları baskın bazıları çekiniktir.
  • Obezitede Somatik Roller: Her tür bedensel rol somatik rol olarak tanımlanır. Üşüyen, dokunan, ses çıkaran, uyuyan gibi. Somatik roller embriyonel dönemde, bebeğin ana rahminde yaşamını sürdürdüğü yerde başlar. Beslenme, emme, işeme, tekme atma, gibi. Bebek somatik rollerini alırken ve oynarken anneden etkilenir. Bu noktada iletişim yoktur, etkileşim vardır. Anne ne yaşıyorsa bebek bunu somatik düzeyde yaşar. Anne bebeği kendi yetersizliğinden dolayı ya aşırı besler ve çocuk doyduğunun farkına varmaz ya da annenin ihmalkârlığı nedeniyle bebek yiyecekle karşılaştığında anneyi kompanse edebilmek için durmadan yer. Obez bireylerde görülen ‘tıkınırcasına yeme (binge eating)’ problemleri bu dönemde temel alır.
  • Obezitede Psişik Roller: Daha çok duygu dünyasını hareketlendiren tüm roller psişik rol olarak tanımlanır. Psişik roller I. Psişik evrenin içinde gelişir. Zevk alan, algılayan, üzülen, aşık olan, acı çeken, inatçılık yapan, sinirlenen gibi. Anne bebek iletişiminde bebeğin psişik rolleri yaşamasına izin verilmez. Bebek özellikle olumsuz duygu dışavurumları yaşadığında anne tarafından aynalanamaz ve anlaşılmaz. Bebek annenin yüzünde kendini göremez. Böylelikle duygular anlam bulmaz ve bu tanımlanamayan duygular bilinen bir rolle ancak ‘yiyen’ rolüyle ifade edilir.
  • Obezitede Sosyal Roller: Bilinçli bir hareketi içine alır ve kişilerin kurdukları iletişim biçimine atfettikleri şey sosyal rollerde önem taşır. Sosyal roller başkalarının gözünde özelleşmiş rollerdir. Tüketici, sevgili, mesleki roller, anne, baba sosyal rollere örnek olarak verilebilir. Sosyal roller II. Psişik evrenin içinde gelişir. İlk alınan sosyal rollerden biri ‘çocuk’ rolüdür. Somatik ve psişik rollerde yaşanan problem rol gelişimi içinde sosyal role de etki eder. Obezite patolojisinde alınan rolde birey ‘engellenmiş çocuk’ olarak karşımıza çıkar. Birey sosyal rol olarak ‘engellenmiş çocuk’ rolünü sürdürürken ‘yiyen’ rolünü abartılı şekilde yaşadığından anne veya dış çevre tarafından dikkat çekici bir hal almaktadır. Bu nedenle ‘tombik, iştahlı, toraman’ gibi sıfatlar da çocuk rolüne eklenir. Belki de sadece ‘çocuk’ sosyal rolüyle dikkat çekemeyen ‘engellenmiş ’ birey ‘yiyen’ somatik rolüyle olumlu ya da olumsuz dikkat çektiğinden bu rolünü sürdürme çabası içinde bulunur. Obez bireylerin stigmatizasyonla ilgili yaşadıkları problemler –izolasyon, yabancılaşma, değersiz hissetme gibi- bireyin zaman içinde bazı sosyal rolleri de cesaretle almasını engeller. Örneğin sevgili, eş rolünde kendini beğenmeme, değersiz hissetme gibi sorunlar yaşayabilir, arkadaş rolünde istediği ilgiyi bulabilmek için gereğinden fazla verici olabilir, tüketici rolünde hakkını arayamayabilir. Sosyal rolde yaşanan bu problemler bireyin ilişkilerinde de problem yaşamalarına yol açar.
  • Obezitede Transandant Roller: Transandant roller kendi dışımıza çıktığımız, evreni yaşamı sorguladığımız rollerdir. Kişi bu rolde kendine akıl verir. Obez bireyler transandant rolleri deneyimlemede yetersiz kalırlar. Bebeğin oyunlar sayesinde kendi rolünden çıkıp annenin rolünden kendisine baktığında görülenler psişik roldeki boşlukları somatik rolüyle ikame etmeye çalışan kendisidir. Henüz rol repertuarında bununla başa çıkabilecek roller gelişmemiştir. Bu nedenle çocukta kaygı ve güvensizlik gelişir. Gelişim döneminde de kendi dışına çıkıp evreni ve yaşamı sorgulaması yetersiz kalır. Kendi gözünden evreni sorgulayamayan, değerlendiremeyen, kendine akıl veremeyen birey bunu başkalarının gözünden yapmaya çalışır. Bu da obez bireylerin bağımlılık yaşamalarına neden olur.
Psikodrama açısından obez bireylerin rol yaratmada problem yaşıyor olabilecekleri söylenebilir. Rol oynama ve yaratma açısından yaşanan kısırlık psişik rollerin alınamaması sonucu ortaya çıkabilir. Psişik rolde ‘öfkelenen, üzülen, hayal kırıklığına uğrayan’ gibi alınamayan roller duygu alanında bir boşluk olarak görülür. Obez bireylerin çoğu çok üzgün bir olaydan bahsetseler bile gülerek ve sanki neşeli bir şeylerden bahsediyorlarmış gibi anlatırlar. Bu da olumsuzluk içeren psişik rolleri alamamalarından kaynaklanır. Obez bireylerde psikodrama ile iç dünyadaki yaşanan olumsuz duygular somutlaştırılarak dışa vurulabilir, öte yandan yardımcı egolar onun iç dünyasındaki kişi ve nesnelerin yerini alarak bu yolla onun iç dünyasına girme yolunu bulurlar.
Obezitenin neden olduğu somatik role saplanma döneminde sadece etkileşim vardır, iletişim ve söz yoktur. Bu nedenle diğer psikolojik tedaviler söze dayalı olduğu için yetersiz kalabilmektedir. Ancak psikodramada eylem içinde istenildiği kadar geriye gidilebilir ve regrese olunabilir. “Akıl unutur beden hatırlar” sözü belki de psikodramanın diğer psikoterapi yönelimlerinden üstünlüğünü ifade eder. Birçok protogonistin paylaştığı gibi kimi zaman psikodramada yarı hipnotik bir durum söz konusu olur. Bu hipnotik durumlar daha çok spontan anların yaratıldığı ve belki de bilinç düzeyinde var olmayan deneyimlerin şimdi ve burada’ ya getirilmesidir.

Uzman Klinik Psikolog
Psikodrama Terapisti
Banu Akman ŞAHİN
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Obezitenin Psikodramatik Açıdan Değerlendirilmesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Banu AKMAN ŞAHİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Banu AKMAN ŞAHİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Banu AKMAN ŞAHİN Fotoğraf
Uzm.Psk.Banu AKMAN ŞAHİN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi29 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Banu AKMAN ŞAHİN'in Yazıları
► Kişilik ve Kişiliğin Değerlendirilmesi Psk.Gülçin DÖNMEZ FİDAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,978 uzman makalesi arasında 'Obezitenin Psikodramatik Açıdan Değerlendirilmesi' başlığıyla benzeşen toplam 35 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► İlişki Emek İster Temmuz 2013
◊ Rollerim ve Ben Temmuz 2013
◊ Sonbahar Depresyonu Eylül 2011
◊ Ameliyat Korkusu Eylül 2011
◊ Yavaş Yemenin Yolları Haziran 2011
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:14
Top