2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bilginin Kısa Süreli Bellekten Uzun Süreli Belleğe Aktarılması
MAKALE #7494 © Yazan Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK | Yayın Eylül 2011 | 33,413 Okuyucu
BİLGİNİN KISA SÜRELİ BELLEKTEN UZUN SÜRELİ BELLEĞE AKTARILMASI

Dikkat Eksikliği olan öğrencilerimin yaygın olarak yaşadığı sorun bilgiyi çabuk unutmalarıdır. Aslında biz bunu unutkanlıktan ziyade bilginin uzun süreli belleğe aktarımındaki sorunlar olarak niteliyoruz. Dikkat Eksikliği olan öğrencilerin bu yönlerini kesinlikle daha fazla geliştirmeleri gerekir.

1. Tekrar: Psikolojik incelemeler, bilginin zihinsel olarak tekrar edilmesinin kısa süreli belleğin uzun süreli belleğe çcvirilme işlemini kuvvetlendirip hızlandırdığı gibi, kalıcılığı da artırdığını göstermektedir. Bu olay bir bakıma, daha önce açıklanan, duyusal uyarıcıların meydana getirdiği sinirsel etkinliğin yankılanması işlemidir. Beyin yeni edinilen, özellikle de dikkat çekici bilgileri tekrarlamaya doğal bir eğilim gösterir. Bu nedenle duyusal izlerin önemli yanları uzun süreli bellekte daha iyi yerleşir. Bu durum, bireyin derinlemesine incelediği nispeten az bilgiyi, yüzeysel olarak incelediği çok bilgiden neden daha iyi hatırlayabildiğini açıklamaktadır. Aynı nedenle, birey, açık, dinlenmiş bir zihinle, yorgun bir zihne göre bilgilerin kalıcılığını daha etkili bir şekilde sağlayabilmektedir.

2. Kodlama: Kalıcılığı sağlamanın en etkili yollarından biri de bilginin uzun süreli bellek deposuna yerleştirilmeden önce, farklı bilgi gruplarına ayrılıp kodlanmasıdır. Bu işlem sırasında uzun süreli bellekteki bilgilerin hatırlanması da yeni bilgilerin işlenmesine yardım eder. Eski bilgiler geriye getirilerek yeni ve eski bilgiler karşılaştırılır; benzerlik ve farklılıkları bulunur. Benzerler biraraya getirilip depolanır. Daha önce bilgiyi işleme kuramının açıklandığı bölümde de belirtildiği gibi, bilgi beyinde rastgele depolanmaz; bilgilerin kalıcılığı rastgele sağlanmaz. Aynı tipteki eski bilgilerle bağlantılı olarak saklanır. Böylece birey, daha sonra istediği bilgiyi kolayca bulabilir.

KALICILIĞIN SAĞLANMASINDA BEYNİN BAZI BÖLGELERİNİN ROLÜ

Birbiriyle ilişkili ve kollektif olarak çalışan beynin birçok yapısının oluşturduğu sisteme limbik sistem adı verilmektedir. Limbik sistem içindeki yapılardan biri de hipokampustur. Hipokampus, kısa süreli belleğe gelen bilginin uzun süreli belleğe dönüştürülmesinde, yani kalıcı hale getirilmesinde rol oynamaktadır. Hipokampusu hasara uğramış ya da çıkarılmış hastaların, hipokampusları zarara uğramadan önce öğrendikleri şeyleri çok iyi hatırladıkları; ancak, hipokampus zarar gördükten sonraki yaşadıkları olayları hiç hatırlamadıkları gözlenmiştir Hipokampusun çıkarılması daha önce beyinde depolanmış anıları etkilememektedir. Buna karşın, hipokampusun çıkarılmasından sonra, kısa süreli belleğe gelen bilgilerin uzun süreli belleğe aktarılma yeteneği kaybolmaktadır. Hipokampusu hasar görmüş insanlar, önemli bilgileri ayırma, kodlama, tekrarlama ve uzun süreli belleğin deposuna göndererek kalıcılığı sağlama özelliklerini gösteremezler. Bilişsel etkinliklerin temeli olan uzun süreli belleği oluşturma yeteneğinden yoksun kalırlar. Bu duruma anterograd amnezi denir.

Sonuç olarak, hipokampusun zarara uğraması, kısa süreli belleğin fonksiyonunu yerine getirmesine engel olmaz. Ancak bilgilerin uzun süreli belleğe depolanması sağlanamaz. Hipokampus bilgileri kısa süreli bellekten alır; anlamlandırıp, kodlayarak, uzun süreli bellek olarak bilinen beyin kabuğuna depolanmak üzere gönderir. Hipokampusun bilgilerin kalıcılığını sağlamaktan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Temporal lobun diğer bölümlerinin, hipokampusla işbirliğinin kaybolması da bilgilerin uzun süreli belleğe aktarılmasını engellemektedir.

Wernicke Alanı: Wernicke alanı beynin temporal lobunda bulunmaktadır. Bilişsel işlemlerin en önemli merkezlerinden biridir. Bu merkez, gelen bilginin öncekilerle karşılaştırılıp yorumlanması ile ilgilidir. Wernicke alanını etkileyen hasarlar sonucunda da bilginin kalıcılığı engellenir.

Bilginin kalıcılığı ile ilgili bir başka kavram da retrograd amnezi dir Retrograd amnezi, geçmişe ait anıları, yani uzun süreli bellek deposundaki anıları hatırlama yeteneğinin kaybıdır. Retrograd amnezi meydana geldiğinde,daha uzun geçmişteki olaylara göre, yakın zamana ait olayların unutulma oranı çok daha büyüktür. Çünkü, eski bilgiler ve anılar daha çok tekrarlandığında beyinde yaygın bir alanda depo edilmiş olabilirler. Retrograd amnezi özellikle travmatik bir yaşantı sonucu oluşabilmektedir. Örneğin; otomobil kazası ya da başka türlü çarpışmalar vb.

Hipokampusu hasar gören bireylerde anterograd amnezi ile birlikte retrograd amnezi de görülebilir. Bu durum, hipokampus hasarı ile oluşan iki tür amnezinin de birbiriyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Ancak Talamusun bazı alanlarının harap olması, sadece retrograd amnezinin oluşmasına neden olmakta, bu durumda anterograd amnezi görülmemektedir. Bu olayın nedeni talamusun, bireyin bellek deposunu tarama, yani anıları okuma işlevine sahip olması olabilir.

Talamus: Dikkatin zihinsel bir etkinliğe yönelmesi ve uzun süreli bellek deposundaki bilgilerin araştırılmasında talamusun önemli bir fonksiyonu olduğu düşünülmektedir. Yaygın talamik sistem, her seferinde beyin dış kabuğununun küçük bir alanını aktive etme özelliğine sahiptir. Bu nedenle, beyin dış kabuğunun bölgesel etkinliği ile dikkatimizi belirli bir yöne çevirmekte ve bellek depomuzu araştırmakta olduğumuz düşünülmektedir.

Talamusun uzun süreli belleği tarama fonksiyonu olduğunu gösteren bir başka bulgu da, yukarda açıklandığı gibi, talamustaki bazı özel hasarların sadece retrograd amnezi yaratmasıdır. Yani beyinde depo edilen bazı bilgileri anımsama yeteneğinin kay-bolmasıdır.

BELLEK NÖROKİMYASI

Çağdaş araştırmalar, fiziksel kaynaklı yaşantıların belleğe yerleşmesi için, uyarıcıyla ilgili tepkiyi kontrol eden nöronun biyokimyasal öğelerinde nispeten kalıcı bazı değişmelerin olması gerektiğini ortaya koymaktadırlar. Öğrenme yaşantısı tarafından hücrede sinirsel etkinlik meydana geldiği, bu etkinliklerin ise hücrede belli biyokimyasal değişmeleri oluşturduğu, bu kimyasal değişmelerin de hücrenin protoplazmasında yeniden yapılanmalara yol açtığı düşünülmektedir.

Bellek molekülü olarak, ribonükleik asit (RNA) adı verilen bir tür amino asit düşünülmektedir. RNA molekülü çok sayıda kombinasyonlar meydana getirebilecek özelliktedir. Örneğin, bir RNA molekülü yaklaşık 4200 farklı biçimde dizilebilir. Bu durum bir RNA molekülüne ne kadar bilgi kodlanabileceğim göstermesi bakımından önemlidir. RNA, biyolojik bilgi deposu rolünü üstlenme potansiyeline sahip bir moleküldür. Yapılan birçok araştırma RNA'nın muhtemel bellek molekülü olduğunu göstermiştir. Çalışmalarda, beyin hücrelerindeki RNA yoğunluğunun yaşla birlikte arttığı daha sonra öğrenme yeteneğindeki düşme ile RNA yoğunluğunun da düştüğü gözlenmiştir. Başka bir çalışmada; yaşlı insanların diyetlerine RNA eklenmiş ve sonuçta, kısa süreli belleklerinde bir gelişme gözlenmiştir. Ancak, bu sonuç, daha sonra yapılan çalışmalarda elde edilememiştir. Herşeye rağmen, sinir hücreleri tekrarlamak olarak uyarıldıklarında, bu hücrelerdeki RNA yoğunluğunun arttığı kesin olarak ortaya konmuştur.

BELLEK TRANSFER ÇALIŞMALARI

RNA'nın bellek deposu rolü üstlendiğine ilişkin kanıtlar, araştırmacıları, öğrenilen bazı davranışların bir organizmadan diğerine aktarılıp aktarılamayacağını araştırmaya yöneltmiştir. Ayrıca, RNA sentezini engelleyen bazı ilaçların da öğrenme ve belleği engelleyip engellemediğini orta*ya çıkarmak üzere çalışmalar sürmektedir.
McConnell ve arkadaşları denek olarak aldıkları bir hayvanı belli bir alışkanlığı kazanıncaya kadar eğitmişler daha sonra da hayvanın beyninin homojenleştirilmiş bir parçasını alarak biyokimyasal "çorba" olarak, eğitilmemiş bir hayvana şırınga etmişlerdir. Bu çorba, proteinler, sinirsel ileticiler, RNA vb. madde karışımından oluşturulmuştur. Eğitilmemiş, ancak kendisine eğitilmiş hayvanın beyninden biyokimyasal maddelerin enjekte edildiği hayvanla, kontrol grubu olarak alınan hiç eğitilmemiş hayvanların söz konusu alışkanlığı gösterme düzeylerinin birbirinden farklı olup olmadığı test edilmiştir. Bu deneyler, solucanlar, kırmızı balıklar, sıçanlar ve farelerle tekrar edilmiş ve transfer etkisinin olduğu rapor edilmiştir
Böyle bir bellek transferi olabileceğine ilişkin kanıtların çarpıcı doğası, birçok kişinin ilgi odağı haline gelmesini sağlamıştır. Halen de transfer etkisini araştıran birçok araştırma vardır. Ancak, elde edilen bazı araştırmalar birbirine zıt sonuçlar vermektedir. Bu tür deneyler, büyük ölçüde kontrol zorluklan olan deneylerdir. Örneğin; eğitilmiş hayvanın beyninden RNA ve diğer proteinlerin çıkarılma yöntemleri, diğer hayvana enjekte edilme yöntemleri vb. çok kontrollü bir şekilde yapılması gerekir. Bu bellek transferi sürecini etkileyen faktörlerin çok çeşitli olması çok farklı sonuçların elde edilmesine neden olmaktadır. Çok sıkı kontrollü çalışma gerektiren bu çalışmalar çoğu zaman, transfer etkisinin geçici olduğunu ortaya koymuştur. Ancak yine de bu konu, nöropsikologların ilgisini büyük ölçüde çekmektedir.

Frank ve arkadaşları bazı farelere şoktan kaçınma eğitimi yapmışlar, bazılarını da kavanoz içinde kendi etrafında yuvarlanmaları için baskı (stress) altında tutmuşlardır. Daha sonra, hem şoktan kaçınma davranışını öğrenenlerin, hem de stress altında olan farelerin beyinlerinden ve karaciğerlerinden parçalar almışlar; bu parçaları aynı şoktan kaçınma davranışını öğrenen başka farelere enjekte etmişlerdir. Gerek baskı altında tutulan, gerekse şoktan kaçınma davranışını öğrenen farelerden alınan maddelerin verildiği tüm fareler, öncekine kıyasla yüksek düzeyde şoktan kaçınma performansı göstermişlerdir. Oysa, baskı altında tutulan fareler, deneyin birinci aşamasında hiçbir şekilde şoktan kaçınma davranışını öğrenmemişlerdir. Ayrıca, eğitilmiş farenin karaciğerinden çıkarılan maddelerin, eğitilmemiş farelere verilmesi, beyinden çıkarılmış maddenin verilmesi kadar etkili olmuş, yani transferi sağlamış ya da performansı kolaylaştırmıştır. "Henüz, hiçkimse belleğin karaciğerde oluştuğunu ya da depolandığını iddia etmemektedir. Ancak, bu kontrol deneyi, stresin, deneğin vücudunda hormon salgılanmasına neden olduğu; bunun da karaciğerden alman maddenin enjekte edildiği alıcının davranışında bir müddet etkili olabileceğini göstermektedir".

Uzm. Psikolog Ramazan ŞİMŞEK
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bilginin Kısa Süreli Bellekten Uzun Süreli Belleğe Aktarılması" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     6 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ramazan ŞİMŞEK Fotoğraf
Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi205 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK'in Yazıları
► Uzun Süreli Evlilikler Psk.Dnş.Fatih FİDAN
► Çözüm Odaklı Kısa Süreli Terapi Psk.Dnş.İsa Ozan GÜN
► Çözüm Odaklı Kısa Süreli Terapi Psk.Dnş.Şerife AKSOY
► Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi Psk.Mahir Efe FALAY
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Bilginin Kısa Süreli Bellekten Uzun Süreli Belleğe Aktarılması' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:38
Top