2007'den Bugüne 92,312 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,978 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Palyatif Dönem Psikolojisi: Ölüm Riski Yüksek Bir Hastalıkta Hasta ve Ailesinin Psikolojisi
MAKALE #7714 © Yazan Psk.Pelin ERBİL | Yayın Kasım 2011 | 17,680 Okuyucu
PALYATİF BAKIM

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) palyatif bakımı, “yaşamı tehdit eden bir hastalıkla karşı karşıya kalan hasta ve ailesinin fiziksel,psikososyal, spiritüel ve ağrı gibi daha birçok sorunun erken tanı, kapsamlı tanılama ve tedavi ile hafifleterek ya da ortaya çıkmasını engelleyerek yaşam kalitesini geliştirmeyi hedefleyen bir yaklaşım” biçiminde tanımlamıştır.



Palyatif bakım programları, kronik ve yaşamı tehdit edici hastalığı olan ve bu sorunlarla yaşayan bireylerin sayısındaki artış ve sağlık profesyonellerinin bu hastaların nitelikli bakımlarına yönelik ilgilerinin artması sonucunda son yıllarda hızla gelişmiştir.

Yakın zamana dek palyatif bakım yalnızca yaşamın son dönemlerindeki hastalar için uygun görülürken günümüzde palyatif bakım ilkeleri, acının hafifletilmesi ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi hedeflenen hastalarda olabildiğince erken dönemlerde uygulanması gerektiği geniş bir kabul görmektedir.


Palyatif bakım, bir bakım felsefesi olarak yapılandırılmış ve organize edilmiştir. Geleneksel hastalık modelli tedavi yaklaşımlarından çok hasta ve ailesi için yaşam kalitesinin iyileştirilmesine,optimal işlevselliğe, karar almada yardım etmeye ve kişisel gelişim için fırsatlar sunmaya yöneliktir.


Palyatif bakım son 20 yıldır, ilerlemiş kür imkanı olmayan hastaların hayat kalitelerini mümkün olduğu kadar yüksek tutarak yaşamalarına imkan veren multidisipliner tıbbi bir bakım olarak ortaya çıkmıştır. Palyatif bakım ünitelerinde çalışan uzmanlar değişik yaş gruplarına bakım verdikleri gibi kanser,AIDS, kalp yetersizliği, böbrek yetmezliği, KOAH, dejeneratif nörolojik hastalıklar (multiple sklerosis, motor nöron hastalıkları) gibi kronik hastalıklarla çalışırlar:



palyatif bakım ünitelerinde kür imkanı olmayan hastanın ve ailesinin ihtiyaçları doğrultusunda kişiye özel olarak hazırlanan,hastanın fiziki, duygusal, sosyal ve manevi ihtiyaçlarına bütüncül olarak ele alınması hedeflenmektedir. Hastalık süreci, hastaları etkilediği kadar onlarla birlikte bu süreci yaşayan aileleri de etkilemektedir. Genelde bu aşamada aile üyeleri hastalarının fiziksel bakım sorumluklarını üstlenmektedir. Aile üyeleri günlük yaşantılarını hastalara göre yeniden düzenlemekte olup, bu durum aile üyelerinin fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlarla karşılaşmalarına neden olmaktadır. Bu yüzden aile üyelerinin bu sorunları karşılamaya yönelik kaçınılmaz birçok gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Bu gereksinimlerin karşılanmadığı ve aile üyelerinin bu süreçte yeterince desteklenmediği durumlarda ailenin yaşam kalitesi de olumsuz olarak etkilenmektedir.


Palyatif tedavi dönemine girmiş olan hastalara uygulanan psikolojik bakım,diğer hastalara uygulanan zamanla sınırlı psikoterapötik prosesten farklıdır. Bu dönemde hastada görülen uyum ve işbirliğindeki aksamalar ve/veya hastanın tıbbi ekibe karşı dirençli/mesafeli olması veya “kötü” davranması , terminal dönemde kişinin yaşadığı öfke, kızgınlık ve konfüzyonla ilintilidir. Bu dönemde verilen bakım :
  • Bilgilendirme,
  • Duygusal destek,
  • Psikolojik dengeyi korumak,
  • Gerekli olması durumunda diğer uzmanlara başvuru
Terminal dönemde karşılaşılan psikolojik sorunlar: anksiyete, korku,kayıp, öfke, ümitsizlik, depresyon, deliryum, yabancılaşma,yaşamdan bezginliktir.


ANKSİYETE:


Ölümle yüzleşme ve belirsizlikler anksiyeteye neden olur. Ağrı, dispne gibi semptomların uygunsuz kontrolü de anksiyeteye neden olur.


KORKU:


Korku,ölüme ait düşünceler nedeniyle hayallerinin ve gelecekle ilgili projelerinin yıkımına karşı mücadele eden, sahip olduklarını ve sevdiklerini kaybetme olasılığı, belirsiz ve hatta hayali bile kurulamayan bir gelecek veya yeni bir varoluş şekli nedeniyle kaçınılmaz ve anlaşılır bir duygulanımdır.


Korkunun kontrol altına alınması için bilinmesi gerekli hususlar:
  • Korkunun tanısı,
  • Hastanın korkusunun neden kaynaklandığını ortaya çıkarmak,
  • Mantıksız korkuları yok etmeye ve çözmeye yönelik psikoterapötik yaklaşım,
  • Kabul edilebilinir korkuları anlayıp, hastanın güven duymasını sağlamak,
  • Konfor,
  • Güvenli kontrol.
Korkunun tanısı:


Korkunun tanısı direkt yöneltilen sorular, gözlem ve sezgi bileşimiyle yapılır. Korkunun tanısı kadar korkuyu oluşturan elemanlarıda çözmek gerekmektedir. En sıklıkla görülen korku KONTROLSUZ AĞRIdan ileri gelir. Ağrı hastalıkta bir metafordur. Bir çok kişi kanseri kontrolsüz ağrıyla eşdeğerde görmektedir. Bazı tümör hastalıklarının ciddi ağrılara neden olduğu bilinmektedir ancak bir çok hastanında ağrıdan şikayet etmediğide bir başka gerçektir. Hastayı, ağrısının kontrol edileceğine dair bilgi vermek önemlidir.



Sıklıkla görülen diğer korkular DİSPNE (NEFESSİZ kalmak) ve KONTROLU kaybetmektir.



Hastanın ölüme karşı duyduğu korkuyu da ölüm prosedürüne karşı duyulan korku ve ani ölüme karşı duyulan korku olarak ayrıştırmak gereklidir. Bir çok kişi ölüm prosedüründen korku duyar ancak ölümün kendisini huzurlu bir son veya Tanrıya kavuşmanıngetirdiği bir mutluluk olarak görebilir. Bir çok kişi, ölümden sonra ne olacağı konusunda korku duyar. Bu korku tipi en zor yönetilen korku tipi olup, danışan ve terapist arasındaki inançlar doğrultusunda tartışılabilinecek natürdedir.
Bu grup hastalarda görülen en yaygın korku tipi YAKINLARINA YÜK OLMA korkusudur. Fiziksel sınırlamaların, ağrının, yaygın olduğu bu palyatif dönemde hastalar kendi ihtiyaçlarını karşılamak için tıbbi ekipten ve/veya bakımlarıyla ilgilenen aile bireylerinden yardım isterler. Yataktan kalkma, tuvalete gitme, temizlenme, yatakta doğrulma ve hatta su içme gibi basit ve temel ihtiyaçlarını gerçekleştirmek için yardım almak zorundadırlar. Bu durum hastanın kendisini azalmış -bitmiş hissetmesine neden olur,



KAYIP:


İyilik halinin kaybı, dış görünüşün bozulması “deteryorasyon”,konuşamamanın verdiği zorluk (özellikle larenks, ağız, dil, beyin tümörlerinde, felçli hastalarda). Hasta kendini ifade edemediği, duygu ve düşüncelerini dile getiremediği için büyük bir frustrasyon çeker. En büyük sıkıntıysa hastanın konuşmaya çalışması ve söylediklerinin anlaşılamamasıdır. Bu durumda hem hasta hem de bakımıyla ilgilenen kişiler yoğun bir üzüntü ve suçluluk hissine kapılırlar. Bu durumda hasta elini kullanabiliyorsa onunla yazıyla iletişime girmek en iyi çözüm yoludur.



Mobilitenin kaybi


Toplumdaki rolün kaybı: İşine devam edemeyen bir erkek aynı zamanda eşiylede ilgilenemeyince veya bir kadın evinde yemek pişiremeyince veya çocuklarıyla ilgilenmeyince.

ÖFKE:



Terminal dönemdeki hastalarda ele alınması gereken en önemli sorunlardan biride öfkedir. Öfke bu dönemde 3 şekilde görülür :
  • varoluşçu- kadere ve tanrıya karşı duyulan öfke
  • sağlık ekibine karşı duyulan öfke
  • yansıtılan öfke
Varoluşçu öfke: Sıklıkla görülen bir bulgu olmasına rağmen ender olarak sorun teşkil eder. Çoğu hasta kızgındır ancak öfkelerini dile getirmeleri “Niçin ben? Bunları çekecek ne yaptım? İyi bir hayat yaşadım, kimseye zararım dokunmadı”. Bu soruların veya duygulanımların en iyi tedavi yolu aktif dinlemidir. Bu duygulanımlar kişinin durumu hakkında duyduğu acı ve ümitsizlikten ileri gelir.



Tedavi ekibine karşı duyulan öfke: Özellikle tedaviyi takip eden doktora karşı duyulan bu öfke hastanın ümitsizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda hastanın öfkesini dile getirebilmesi için fırsat verilir. Bu öfkede hasta bazen haklı veya haksız olabilir. Genelde doktorun ilk hastalık belirtilerini değerlendirmeye alamamasına bağlıdır. Örn: doktora terlediğimi söyledim ama menopoz nedeniyle terliyebileceğimi söyledi. Kanamam olduğunu söyledim önemli olmadığını belirtti. Doktorlar için bu konuşmaları dinlemek oldukça zordur. Haksız suçlamalarda hastayı sabırlı dinlemeyle ve gerekli açıklamaların verilmesiyle sonlanabilir.



Yansıtılan öfke: Yansıtılan öfke terminal dönemini yaşayan hasta ve ailesinde sıklıkla görülen bir sorun olup tıbbi ekibin tespit etmesi gereken bir sorundur. Bakım konusunda elinden gelen her şeyi yapan bir hemşirenin takdir alması yerine şikayetleri dinlemesi çalışma performansını düşürücü bir etkendir. Aynı şekilde hastanın bakımıyla sürekli ilgilenen aile yakınınında hasta tarafından dile getirilen şikayetler karşısında sessizliğini koruması bazı durumlarda imkansızdır.

YABANCILAŞMA– UZAKLAŞMA:



Hasta bu dönemde yetersiz iletişim nedeniyle ister istemez yakınlarına,ailesine ve tıbbi ekipe karşı yabancılaşabilir. Bir çok durumda hastadan bağımsız olarak hastanın yakınları ve tıbbi ekip hastaya yapılacaklar konusunda karar alırlar. Ancak bazı kararlar hastanın başa çıkamayacağı niteliktedir. Bu nedenle hastaya gerçeklerin bir kısmı iletilir. Kendi kontrollerinin dışında kararların alınması ve bunların uygulanması hastayı bir şekilde kendi içine kapanmasına neden olur. Bu durumda bilinmesi gereken önemli noktalar aşağıda belirtilmiştir:
  • Tıbbı ekibin sorumluluğu hastaya karşıdır
  • Hastanın yakınları tıbbı ekibe hastanın gerçeği bilmemesi konusunda yasaklar getirmemelidir
  • Genel inanışa göre eğer bir kişiye hastalığının tedavi edilemeyeceğinin söylenmesi, kişinin kendini bırakmasına ve sona yaklaşımını çabuklaştırır.
  • Hastalık hakkında kişinin bilgi seviyesinin gözden geçirilmesi ve bunu takiben bilmek istediklerine cevap verilmesi daha doğrudur.
  • Tanı ve prognoz konusunda yalan söylenmemelidir.
  • Hastanın kullandığı savunma mekanizmasını anlamak ve buna saygı göstermek gerekir.

DEPRESYON:



Palyatif bakım dönemindeki hastaların depresyon tanısını koymak hastaların bu dönemde haklı olarak gösterdikleri üzüntü,letarji ve anoreksik durumdan dolayı oldukça zordur. Mevcut kayıplara karşı duyulan acıyı tedavi etmek imkansızdır, ancak antidepressanlarla yapılacak olan destek tedavi bir çok belirtinin ortadan kalkmasına yardım eder.



Terminal dönemdeki hastalarda klinik depresyon çok sık görülür.Depresyonlu hastalarda erken tanı ve girişim önemlidir. Depresyon için risk faktörleri inatçı ağrı, komorbid durumlar veya önemli fiziki kısıtlılıklar, ilaç yan etkileri (kortikosteroidler,benzodiazepinler gibi), aile disfonksiyonu, ilaç yan etkileri ve önceden yaşanılmış depresyon öyküsünü içerir.


Tedavi seçenekleri:
  • Psikolojik destek tedavi
  • Farmakolojik tedavi:
  • SSRI’lar ya da trisiklik antidepresanlar
  • Psikostimülanlar, antidepresyon etkinin başlaması gereken zamanın bir endişe olduğu ölüme çok yakın veya şiddetli depresyonu olan hastalar için yararlı bir seçenektir.
DELİRYUM:


Deliryum süratle gelişebilir ve oryantasyon bozukluğu, bilişsel bozulma ve/veya bilinç düzeylerinde dalgalanmalarla karakterizedir. Nedenler infeksiyon, ilaç yan etkileri veya kesilme semptomları, metabolik veya hipoksik ensefalopatiyi içerir. Geri dönüşlü bir neden tanımlanırsa(hipoksi veya opioid toksisitesi gibi) tedavi olumlu sonuç verir. Tıbbi tedavi ajitasyonu gidermek için gereklidir. Kısa etkili nöroleptikler veya benzodiazepinler önerilir. Ölüme yaklaşan hastalar ajitasyon, huzursuzluk ve inleme/sızlanmayı içeren terminal deliryuma girebilirler. Amaç hasta ve ailesinin rahatsızlığını gidermektir ve daha uzun etkili ve daha fazla sedasyon yapan ajanlar kullanılabilir.


Deliryum belirtileri;
  1. Ajitasyon yada aktivite azalması
  2. Uykusuzluk yada gün içerinde uyuklama,
  3. Gece kabusları,
  4. Yerinde duramama yada ajitasyon,
  5. Işığa ve sese hassasiyet,
  6. Dikkatini toplayamama,
  7. Huzursuzluk,
  8. Anksiyete,
  9. Konsantrasyon güçlüğü yada düşüncelerini arka arkaya söyleme,
  10. Kısa süreli var olmayan görüntüler ve halisünasyonlar,
  11. Duygusal yetersizlik
  12. Hafıza bozuklukları
Deliryum ciddi bir psikiyatrik bir durumdur. Bu durumla ilgili aile üyeleri, yakın arkadaşları ve bakım verenleri hastanın durumu ile ilgili mutlaka bilgilendirilmelidir.



HAYATTAN BIKKINLIK:



Günden güne fiziksel işlevlerini kaybeden, vücutlarından yabancılaşan, başkalarına bağımlı yaşamak zorunda olan hastalarda yaşama karşı duyulan istek gittikçe azalır.
Hastanın sıklıkla dikkatinin eksilmesi ve genel iyilik halinin düşük olması nedeniyle bu dönemdeki hastalara bilişsel davranışsal terapi yöntemlerinden olan rahatlama tekniklerini uygulamak her an mümkün olmamaktadır.



PALYATİF DÖNEM VE AİLE:



Hastasının bakımı üstlenen aile üyeleri özellikle, hastalarının son dönemlerini rahat, ağrısız ve huzur içerinde geçmesini istemektedirler. Bu dönemde özellikle manevi gereksinimler ön plana çıkmaktadır. Aile üyeleri olarak sevdiğiniz birinin kaybını düşünme kaygı ve sıkıntı yaratabilir. Bu nedenle hasta yakınlarının kayıp ve kayıp sonrası dönemde yapılacaklarla ilgili bilgilendirilmeleri oldukça önemlidir.



Hasta yakınları inançları doğrultusunda hastanın kaybını; huzura erme, çekilen acılardan kurtulma, tanrıya kavuşma ve hafifleme gibi farklı şekillerde yorumlayabilirler. Bu sürece hazırlık içerisinde, hasta yakınlarının inançları ve mikrokültürleri doğrultusunda hastaya veda etmesi, hastanın rahat ve huzur içerisinde acı çekmeden yaşamının sona ermesi aile üyeleri tarafından istenilen gereksinimlerdir.


Ailenin ihtiyaçları:
  • Hastanın fiziksel bakımı ile ilgili sorunlara yönelik gereksinimler
  • Bakım verme ile ilgili yaşanılan fiziksel ihtiyaçların karşılanması
  • Hasta ile ilişkiler
  • Sosyal destek
  • Psikolojik sorunlar
  • Manevi sorunlar
  • Ekonomik sorunlar
  • Günlük yaşama ait faaliyetler
İLETİŞİM:

Hasta ve ailelerin endişeleri ve kaygıları konuşulmalıdır. Tıbbi ekip hastalarına prognoz ve olası semptomlar ve bunlarla nasıl başa çıkabileceği konusunda bilgi vermelidir.Hastanın bakım vereni de hastanın nasıl rahatlatılacağı konusunda bilgilendirilmelidir. Aile ölüme yaklaşma belirtileri konusunda bilgilendirilmelidir.

Palyatif bakımın son alanı aktif ölüm sürecini yönetmek ve aileyi ölümden sonra desteklemektir.



Normal bir yas tutma tedavi gerektirmez ancak ajite yas tutma günlük işlevleri bozuyorsa (sürekli ağlama, yemek yememe ve uyumama gibi) benzodiazepinlerin psikiyatrist tarafından kısa süreli ve dikkatli gözlemle verilmesi yararlı olabilir.

Yaşam Sonu Bakımında Ailelerin Gereksinimleri

• Mümkün olduğu kadar erken, açık ve gerçek bilgi
• Yas ve üzüntü ile başa çıkmada yardım
• Affetme gibi bitirilmemiş duygusal sorunlarla başa çıkmada yardım
• Ölmekte olan aile bireyleriyle nasıl konuşacakları ve nasıl bakım verecekleri konusunda bilgilendirme ve destek
• Alınması gereken kararların içselleştirilmesini anlama
• Ölüm sürecini anlama
• Rahatlık sağlayanlara karşı yaşamı uzatan girişimleri anlama
• Ölmekte olan üyelerine rahatlık sağlamada ailenin rolünü anlama
• Rutinden çok kişiselleştirilmiş bakım ve konuşmalar
     8 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,978 uzman makalesi arasında 'Palyatif Dönem Psikolojisi: Ölüm Riski Yüksek Bir Hastalıkta Hasta ve Ailesinin Psikolojisi' başlığıyla benzeşen toplam 15 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:32
Top