İnsan ve Sosyal Odaklı Sorunlar Neden Artıyor
"BİR HAFTADA 4 ÇOCUK BABASINI ÖLDÜRDÜ"
Bu haber basından. Bu noktaya nasıl geldik? Babaya "öf" bile demeyi çok gören bu toplumsal yapı yukarıdaki sonucu nasıl ve ne zaman üretti böyle?
Bu sorunun cevabı aslında çok basit. Bir yandan her türlü müstehcenliği ve pornografiyi serbest bırakırsanız (sırf özgürlük namına. Biri özgürlük dedi mi son günlerde içimden ona hemen "şeytanın avukatı" demek geliyor nedense. Bu işin suyunu çıkardılar çünkü. "Özgürlük" diye diye bizi yatak odamızın dahi kapısını kilitleyerek uyur, yani tam bir köle haline getirdiler esasında), sonra da doğal olarak uyanacak olan cinsel duyguların ifade edilebileceği "genelevleri" türü yerleri yasaklarsanız bu eğilim kısa sürede suça dönüşür, yer altına iner, toplumun her katmanını sarar.
Her koşulun sorun ürettiği bir dünyada ortaya çıkan sorunlara cevap verecek merkezler kurmazsanız, bilakis olanları da kapatacak bir anlayışa sahip olursanız sonuç atılan haber manşetindeki gelişmeler olur haliyle. Babaya öf bile demeyen bir toplumu haftada dört baba cinayeti işlenen bir ülkeye çevirirsiniz. Kimse "Batıdan iyiyiz yine de" demesin. Geldiğimiz yere değil, buraya nereden geldiğimize bakınca onlardan daha kötü bir ivme içinde olduğumuz aşikardır.
HERKESE VAR
İnsanların sınırlı bir bölümünü ilgilendirdiği halde ticari danışmanlık (mali müşavirlik), hukuki danışmanlık (avukatlık hizmetleri), trafik danışmanlığı, yurt dışı öğrenim danışmanlığı gibi gündelik hayatın bir çok alanında danışmanlık hizmeti sunuluyor. Hatta çok az sayıdaki ülkeyi yönetenlerin dahi zaman zaman destek aldıkları muhtelif danışmanları bulunuyor.
MİLLETE YOK
Oysa bugün ülkemizde; olumlu yahut olumsuz psikolojilerini (algılarını, tepkilerini vs.) yöneten, toplumun çekirdeği olan ailelerini idare eden, muhtelif ilişkilerini şekillendiren insanların en az yüzde ellisini oluşturan psikolojileriyle ilgili (çünkü insan sadece biyolojik değil aynı zamanda psiko-sosyal bir canlıdır) danışmanlık hizmeti - desteği verilmiyor. Ne kadar garip değil mi!
BİLİMSEL BİLGİ İLE KONUŞMAK İÇİN DOKTORA LAZIM (MIŞ)
“Koruyucu, eğitici, geliştirici, destekleyici, çözümleyici ve yönlendirici” nitelikli bu mühim hizmet kamu marifetiyle ve her köşe başında verilmesi icap ederken bu yapılmadı. Bilakis, bir süre öncesine kadar sınırlı sayıdaki özel merkezlerde, son derece zor şartlarda icra edilen hizmetler de, “Bu iş için asgari doktora yapmak ya da hekim olmak lazım” denilerek yasaklandı!
OYSA DAHA KOMLEKS OLAN TIBBİ TEDAVİ İÇİN FAKÜLTE KAFİ
Eskiden olsa mazeret bulunabilir, “ihtiyaç var” denilebilir belki. Ancak günümüzde özel hastaneler ve uzman hekim sayısı ziyadesiyle bollaştığı halde tıbbın A’sından Z’sine kadar her alanda tanı koyabilen, dahası medikal tedavi uygulayabilen pratisyen hekimlerde bir uzmanlık şartı bile aranmazken bunlar yapıldı.
HEM YAPILMADI HEM DE YAPANA KÖSTEK OLUNDU
Lakin, “Çocuğunu şöyle yetiştir, ona ders çalışma özelliğini şu şekilde kazandır, şu sorunlara şöyle yaklaş, şunları yap ki sağlıklı bir birey olsun” demekten, yani kişilerle oturup bir saat konuşmaktan ibaret olan danışmanlık hizmetleri için bu şartlar arandı ve çoğu kapatılmaya zorlandı. Nitekim de kapatıldı, kapatılıyor.
Diğer bir anlatımla, sağlıklı bireyler yetişmesi için profesyonel ellerce verilen ve tamamen bilimsel bilgilere - ilkelere dayanan bu danışmanlık - rehberlik hizmetleri devlet eliyle ve her köşede ücretsiz olarak verilmesi icap ederken öyle yapılmadı, bilakis bunu kendi imkanlarıyla yapanlara da köstek olundu.
1923 YILINA AİT HASTA - TEDAVİ YASASIYLA DANIŞMANLIK HİZMETİ AVLANDI. HEM DE GÖZ GÖREGÖRE.
İnsan, dolayısı ile aile ve toplum ruh sağlığının evvela korunması, sonra da desteklenmesini hedef alan bu hizmetler alanda tekel olan ve fonksiyonunu hastalara tedaviye indirgemiş bulunan bir mesleğin tek yanlı girişimleriyle, sırf bu meslek mensuplarının “alanda tek kalma” odaklı mesleki kaygıları uğruna feda edildi. Yıllar önce çıkmış ve tamamen hastalık ve tedavi ile ilgili olan “Tababat-ı şuabat” adlı bir yasa silahıyla masum danışmanlık kuzusu avlandı. Hem de göz göre göre, üstelik de kimsenin doğru düzgün sesi bile çıkmadan. Haklılar bu kadar mı sinmiş, gerçekler bu kadar mı sahipsiz bu ülkede!
OYSA ORDU VE EMNİYET DAHA ÖNDE
Bugün ordu, emniyet, cezaevleri, çocuk esirgeme gibi kurumlardaki sınırlı sayıdaki kişiye dahi bu hizmetler veriliyor. Ancak Anadolu’da, halkın tamamına yakınının hizmet aldığı devlet hastanelerinde halen bu hizmet verilememektedir. Öyle ki belli olaylar sonrasında basında vs. sık sık duyduğumuz “psikolojik hizmet” adı altında bile tamamen medikal eksenli bir yardım sunulmaktadır.
AVRUPA VE TÜRKİYE ARASINDAKİ FARK
Avrupa’da kanser gibi fizyolojik hastalıklara bile psikolojik danışmanlık ve destek hizmeti verilirken ülkemizde adı gibi özü de ruhsal olan sorunlara dahi tamamen organik bir problemmiş gibi yaklaşılmakta, “evvela her şikayeti hastalık gör, sonra da ilaç ver yolla” işleyişi ile hareket edilmektedir.
SORUN: EBEVEYN YAKLAŞIMLARI. ÇÖZÜM: KİMYASAL İLAÇ
Sözgelimi, “Son günlerde çocuğum agresif olmaya başladı” diyerek psikiyatriye giden ebeveynlerin neredeyse tamamı “uyum bozukluğu” türü bir teşhis ve ilaç alıp evine dönmekte, bu sorunu ortaya çıkaran hatalı ana baba tutum ve davranışlarına, bu sonucu ortaya çıkaran nedenlere yönelik danışmanlık hizmeti verilemediği için bu sorunlar hızla ilerlemekte, sonra da örnek alma, diğer akranlarda yol açtığı kendini koruma eğilimini tetikleme, bu yolla kolayca sonuca gitme, sosyal ortamlarda dikkat çekme, bir netice elde etme vb. nedenlerle toplumda hızla yaygınlaşmaktadır.
ÇOCUK VE AİLE TARIMDAN DAHA MI AZ ÖNEMLİ
Yıllardır tarımla uğraşmış, artık öğrenciliği aşmış, çoktan eğitimci aşamasına geçmiş çiftiçilerimizin köyüne bile danışman olarak ziraat mühendisleri atayan devletimiz her aileye bir psikolog – danışman tayin etmede anlaşılması güç bir biçimde ihmalkar davranmış, bu alanı sahiplenen sağlık bakanlığı bu konuları her zaman için ilgili hekimlerin yitik malı gibi görmüş, onları koruma adına bu hizmetlerin gölgede ve güdük kalmasına yol açmıştır. Bir bakıma, “Ya bu hizmetleri ilgili hekimler verir ya da hiç verilmez daha iyi” der gibi hareket etmiştir.
SADECE SANAYİDEKİ USTALAR KAZANSIN DİYE YOLDAKİ TABELALARI VE İŞARETLERI SÖKERSEN, TRAFİK POLİSLERİNİ DE (PSİKOLOGLARI) EKARTE EDERSEN İNSAN ODAKLI SOSYAL KAZALAR ARTAR
Sağlıktan hastalığa giden yolun uzun olduğu, bu yolda -tıpkı yoldaki tabelalar ve işaretler gibi- insanlarımıza bilimin verileri ışığında rehberlik edilmesi gerektiği, bu işin özellikle günümüzün zor dünyasında çok daha elzem bir hale geldiği dikkate alınmadığı, insanlarımıza “git iyice hasta ol, sonra da psikiyatriye git ilaç al” şeklinde yaklaşıldığı sürece cinnet, cinayet, boşanma, uyuşturucu kullanımında artış türü insan ve sosyal odaklı sorunlar her geçen gün artmaya, hızla yaygınlaşmaya devam edecektir. Bu durumda sadece suçluları yakalayıp hapse atmak yahut kınayıp ayıplamak bir fayda getirmeyecektir. Tıpkı teröre lanet etmenin, teröristi ve hain eylemlerini kınamanın tek başına bir fayda getirmediği gibi.
Psikolog
İzzet Güllü
Bu haber basından. Bu noktaya nasıl geldik? Babaya "öf" bile demeyi çok gören bu toplumsal yapı yukarıdaki sonucu nasıl ve ne zaman üretti böyle?
Bu sorunun cevabı aslında çok basit. Bir yandan her türlü müstehcenliği ve pornografiyi serbest bırakırsanız (sırf özgürlük namına. Biri özgürlük dedi mi son günlerde içimden ona hemen "şeytanın avukatı" demek geliyor nedense. Bu işin suyunu çıkardılar çünkü. "Özgürlük" diye diye bizi yatak odamızın dahi kapısını kilitleyerek uyur, yani tam bir köle haline getirdiler esasında), sonra da doğal olarak uyanacak olan cinsel duyguların ifade edilebileceği "genelevleri" türü yerleri yasaklarsanız bu eğilim kısa sürede suça dönüşür, yer altına iner, toplumun her katmanını sarar.
Her koşulun sorun ürettiği bir dünyada ortaya çıkan sorunlara cevap verecek merkezler kurmazsanız, bilakis olanları da kapatacak bir anlayışa sahip olursanız sonuç atılan haber manşetindeki gelişmeler olur haliyle. Babaya öf bile demeyen bir toplumu haftada dört baba cinayeti işlenen bir ülkeye çevirirsiniz. Kimse "Batıdan iyiyiz yine de" demesin. Geldiğimiz yere değil, buraya nereden geldiğimize bakınca onlardan daha kötü bir ivme içinde olduğumuz aşikardır.
HERKESE VAR
İnsanların sınırlı bir bölümünü ilgilendirdiği halde ticari danışmanlık (mali müşavirlik), hukuki danışmanlık (avukatlık hizmetleri), trafik danışmanlığı, yurt dışı öğrenim danışmanlığı gibi gündelik hayatın bir çok alanında danışmanlık hizmeti sunuluyor. Hatta çok az sayıdaki ülkeyi yönetenlerin dahi zaman zaman destek aldıkları muhtelif danışmanları bulunuyor.
MİLLETE YOK
Oysa bugün ülkemizde; olumlu yahut olumsuz psikolojilerini (algılarını, tepkilerini vs.) yöneten, toplumun çekirdeği olan ailelerini idare eden, muhtelif ilişkilerini şekillendiren insanların en az yüzde ellisini oluşturan psikolojileriyle ilgili (çünkü insan sadece biyolojik değil aynı zamanda psiko-sosyal bir canlıdır) danışmanlık hizmeti - desteği verilmiyor. Ne kadar garip değil mi!
BİLİMSEL BİLGİ İLE KONUŞMAK İÇİN DOKTORA LAZIM (MIŞ)
“Koruyucu, eğitici, geliştirici, destekleyici, çözümleyici ve yönlendirici” nitelikli bu mühim hizmet kamu marifetiyle ve her köşe başında verilmesi icap ederken bu yapılmadı. Bilakis, bir süre öncesine kadar sınırlı sayıdaki özel merkezlerde, son derece zor şartlarda icra edilen hizmetler de, “Bu iş için asgari doktora yapmak ya da hekim olmak lazım” denilerek yasaklandı!
OYSA DAHA KOMLEKS OLAN TIBBİ TEDAVİ İÇİN FAKÜLTE KAFİ
Eskiden olsa mazeret bulunabilir, “ihtiyaç var” denilebilir belki. Ancak günümüzde özel hastaneler ve uzman hekim sayısı ziyadesiyle bollaştığı halde tıbbın A’sından Z’sine kadar her alanda tanı koyabilen, dahası medikal tedavi uygulayabilen pratisyen hekimlerde bir uzmanlık şartı bile aranmazken bunlar yapıldı.
HEM YAPILMADI HEM DE YAPANA KÖSTEK OLUNDU
Lakin, “Çocuğunu şöyle yetiştir, ona ders çalışma özelliğini şu şekilde kazandır, şu sorunlara şöyle yaklaş, şunları yap ki sağlıklı bir birey olsun” demekten, yani kişilerle oturup bir saat konuşmaktan ibaret olan danışmanlık hizmetleri için bu şartlar arandı ve çoğu kapatılmaya zorlandı. Nitekim de kapatıldı, kapatılıyor.
Diğer bir anlatımla, sağlıklı bireyler yetişmesi için profesyonel ellerce verilen ve tamamen bilimsel bilgilere - ilkelere dayanan bu danışmanlık - rehberlik hizmetleri devlet eliyle ve her köşede ücretsiz olarak verilmesi icap ederken öyle yapılmadı, bilakis bunu kendi imkanlarıyla yapanlara da köstek olundu.
1923 YILINA AİT HASTA - TEDAVİ YASASIYLA DANIŞMANLIK HİZMETİ AVLANDI. HEM DE GÖZ GÖREGÖRE.
İnsan, dolayısı ile aile ve toplum ruh sağlığının evvela korunması, sonra da desteklenmesini hedef alan bu hizmetler alanda tekel olan ve fonksiyonunu hastalara tedaviye indirgemiş bulunan bir mesleğin tek yanlı girişimleriyle, sırf bu meslek mensuplarının “alanda tek kalma” odaklı mesleki kaygıları uğruna feda edildi. Yıllar önce çıkmış ve tamamen hastalık ve tedavi ile ilgili olan “Tababat-ı şuabat” adlı bir yasa silahıyla masum danışmanlık kuzusu avlandı. Hem de göz göre göre, üstelik de kimsenin doğru düzgün sesi bile çıkmadan. Haklılar bu kadar mı sinmiş, gerçekler bu kadar mı sahipsiz bu ülkede!
OYSA ORDU VE EMNİYET DAHA ÖNDE
Bugün ordu, emniyet, cezaevleri, çocuk esirgeme gibi kurumlardaki sınırlı sayıdaki kişiye dahi bu hizmetler veriliyor. Ancak Anadolu’da, halkın tamamına yakınının hizmet aldığı devlet hastanelerinde halen bu hizmet verilememektedir. Öyle ki belli olaylar sonrasında basında vs. sık sık duyduğumuz “psikolojik hizmet” adı altında bile tamamen medikal eksenli bir yardım sunulmaktadır.
AVRUPA VE TÜRKİYE ARASINDAKİ FARK
Avrupa’da kanser gibi fizyolojik hastalıklara bile psikolojik danışmanlık ve destek hizmeti verilirken ülkemizde adı gibi özü de ruhsal olan sorunlara dahi tamamen organik bir problemmiş gibi yaklaşılmakta, “evvela her şikayeti hastalık gör, sonra da ilaç ver yolla” işleyişi ile hareket edilmektedir.
SORUN: EBEVEYN YAKLAŞIMLARI. ÇÖZÜM: KİMYASAL İLAÇ
Sözgelimi, “Son günlerde çocuğum agresif olmaya başladı” diyerek psikiyatriye giden ebeveynlerin neredeyse tamamı “uyum bozukluğu” türü bir teşhis ve ilaç alıp evine dönmekte, bu sorunu ortaya çıkaran hatalı ana baba tutum ve davranışlarına, bu sonucu ortaya çıkaran nedenlere yönelik danışmanlık hizmeti verilemediği için bu sorunlar hızla ilerlemekte, sonra da örnek alma, diğer akranlarda yol açtığı kendini koruma eğilimini tetikleme, bu yolla kolayca sonuca gitme, sosyal ortamlarda dikkat çekme, bir netice elde etme vb. nedenlerle toplumda hızla yaygınlaşmaktadır.
ÇOCUK VE AİLE TARIMDAN DAHA MI AZ ÖNEMLİ
Yıllardır tarımla uğraşmış, artık öğrenciliği aşmış, çoktan eğitimci aşamasına geçmiş çiftiçilerimizin köyüne bile danışman olarak ziraat mühendisleri atayan devletimiz her aileye bir psikolog – danışman tayin etmede anlaşılması güç bir biçimde ihmalkar davranmış, bu alanı sahiplenen sağlık bakanlığı bu konuları her zaman için ilgili hekimlerin yitik malı gibi görmüş, onları koruma adına bu hizmetlerin gölgede ve güdük kalmasına yol açmıştır. Bir bakıma, “Ya bu hizmetleri ilgili hekimler verir ya da hiç verilmez daha iyi” der gibi hareket etmiştir.
SADECE SANAYİDEKİ USTALAR KAZANSIN DİYE YOLDAKİ TABELALARI VE İŞARETLERI SÖKERSEN, TRAFİK POLİSLERİNİ DE (PSİKOLOGLARI) EKARTE EDERSEN İNSAN ODAKLI SOSYAL KAZALAR ARTAR
Sağlıktan hastalığa giden yolun uzun olduğu, bu yolda -tıpkı yoldaki tabelalar ve işaretler gibi- insanlarımıza bilimin verileri ışığında rehberlik edilmesi gerektiği, bu işin özellikle günümüzün zor dünyasında çok daha elzem bir hale geldiği dikkate alınmadığı, insanlarımıza “git iyice hasta ol, sonra da psikiyatriye git ilaç al” şeklinde yaklaşıldığı sürece cinnet, cinayet, boşanma, uyuşturucu kullanımında artış türü insan ve sosyal odaklı sorunlar her geçen gün artmaya, hızla yaygınlaşmaya devam edecektir. Bu durumda sadece suçluları yakalayıp hapse atmak yahut kınayıp ayıplamak bir fayda getirmeyecektir. Tıpkı teröre lanet etmenin, teröristi ve hain eylemlerini kınamanın tek başına bir fayda getirmediği gibi.
Psikolog
İzzet Güllü
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "İnsan ve Sosyal Odaklı Sorunlar Neden Artıyor" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni 
Yazan Uzman
|
insan odaklı sorun, insan odaklı sorunlar, sosyal odaklı sorun, sosyal odaklı sorunlar, sosyal sorunlar, sosyal sorunlarda artış, sosyal sorunlar neden artıyor
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
