2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



6 Yaş Çocuğa Sahip Anne Babaların Cinsel Eğitim Konusundaki Görüşlerinin İncelenmesi
MAKALE #7830 © Yazan Gözde ERDOĞAN | Yayın Aralık 2011 | 28,275 Okuyucu
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMUNA DEVAM EDEN 6 YAŞ ÇOCUĞA SAHİP ANNE BABALARIN CİNSEL EĞİTİM KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİNİN İNCELENMESİ
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı
Gözde Erdoğan *

ÖZET

Bu araştırma okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 6 yaş çocuğa sahip anne-babaların cinsel eğitim konusundaki görüşlerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.

Aratırmayı temellendirme ve bulguların yorumuna karşılaştırmalar yapma amacıyla, araştırmayı doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren benzer araştırmalar ve ilgili kaynaklar taranmıştır.

Çalışmanın örneklemi, Ankara ili okul öncesi kuruma devam eden 6 yaş çocuğa sahip 131 anne ile 131 baba oluşturmuştur. Araştırmada cinsel eğitim konusundaki görüşlerini incelemek amacıyla anne ve babaya ayrı ayrı soru kağıdı oluşturulmuştur. Anne- babalara ve çocuklarına ait bilgileri almak amacıyla anne-baba bilgi formu kullanılmıştı.

Soru kağıdı ile toplanan veriler, anne-babaların verdikleri cevaplar bilgisayar ortamında SPSS istatistik programı kullanılarak analiz edilmiştir.

Araştırma soruları mevcut durumu saptamaya yönelik betimleyici türden sorulardan oluşmaktadır. Bu sorulardan elde edilen veriler, yüzde kullanılarak analiz edilmiştir.

Araştırmadan elde edilen veriler ve uygulama sırasındaki gözlemler okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 6 yaş çocuğa sahip anne babaların cinsel eğitim konusundaki görüşlerinin anne-babanın eğitim düzeyi ile ilişkisi olmadığı görülmektedir. Anne babaların çocuklarıyla paylaşımlarının cinsiyete göre değiştiği gözlemlenmektedir.

ÇOCUKLARDA CİNSEL KİMLİĞİN KAZANILMASI


Bütün insanlar kız ve erkek olarak dünyaya gelmektedirler. Her iki cinsiyetteki bebek belli bir yaşa gelene kadar aynı derecede beslenmeye, korunmaya, bakıma ihtiyaç duymaktadır. İkisi de aynı sorunlar karşısında aynı tepkileri vermektedir. Onları ancak giydikleri mavi ve pembe giysilere bakarak ayırabilmek mümkün olmaktadır. Ancak aynı bebekler, büyüdüklerinde yalnızca dış görünümleriyle değil cinsel kimlikleri, buna uygun tutum ve davranışları ile de kız ve erkek olduklarını göstermektedirler ( Yücel, 2000 : 12
).
Kişilik ve duygusal gelişim, yaşamın ilk yıllarından itibaren oluşmaya başlamakta, yıllar geçtikçe pekişmektedir ( Taşçı, 2003 : 49 ). Çocuk, kendi cinsine özgü duyuş, tutum ve davranış özelliklerini nasıl kazanır? Her şeyden önce kız ve erkek çocuk beden yapılan, 'cinsel iç salgı bezleri yani (Hormonlar) bakımından doğuştan ayrı yaratılmışlardır. Başka bir deyişle, çocuklar doğal olarak, yapılarında var olan cinsel donanımları doğrultularında gelişirler. Çocuk kendi cinsinin eğilimleri desteklendiği sürece, kız ya da erkek kimliğini benimseyecektir. Bir çocuğun kız ya da erkek doğması, cinsel kimliğini kazanması için ilk koşuldur ama yeterli ve tek koşul değildir ( Yörükoğlu, 1997 : 237 ).

Ailede kız ve erkek çocukların ayrı yarı yerleri vardır. Kız ve erkek çocuklar cinsiyetleri gereği farklı şeyler öğrenerek gelecekteki yetişkin kadınlık ve erkeklik rollerine hazırlanırlar. Çocuğun cinsiyetinin ebeveyn beklentisine uygun olmadığı durumlarda ise çocuğun cinsel kimlik kazanmaları zorlaşmaktadır ( Aydın, 2003 : 46 ).

Cinsel kimliğin yapılanmasında biyolojik, sosyal ve tarihsel süreçler birlikte rol oynamaktadır. Biyolojik süreçte, kadın ve erkek arasında bedenlerinin anatomik yapıları, yaşamlarının biyolojik evreleri ve gelişim süreçleri açısından çeşitli hormonal ve bedensel farklılıklar bulunması dikkati çekmektedir. Sosyal süreç açısından ise çevrenin belirlediği kadın ve erkek davranışları, duygu, değer ve düşünce beklentileri üzerine yapılanma söz konusu olmaktadır. Bu nedenle erken yaşlardan itibaren kadın ve erkek olarak sosyalleşip, çevrenin kadın ve erkekten beklediği rol kalıpları üzerine konuşulmaktadır. Tarihsel süreçler ise kültür ve aile tarihinden taşınıp tekrarlanan kadın ve erkek olma davranış biçimleriyle ilintili olarak cinsel kimlik gelişimini etkilemektedir ( Ersoy, 2002 : 19 ).

Bebekler cinsel kimlikleri ile değil, cinsiyetleri ile doğmakta; anne-babalarının tepki ve davranışlarına göre cinsel kimliklerini oluşturmaktadırlar. Çocuklar, kendilerini yetiştiren kişilerin onlardan beklediği kız ve erkek davranışlarını öğrenmekte ve ona uygun olarak davranmakta, hareket etmektedirler ( Girgin, 2004 : 3 ).

Kişisel anlamda cinsel kimliğin yapılandırılması, doğuştan getirilen cinsel organlarla başlamaktadır. Çocuklar buna göre adlandırılmakta, buna göre giydirilmektedir. Tüm toplumlarda ırk, etnik vb. ayrımlardan önce, cinsel kimlik ayrımı yapılmaktadır. Bu ayrım tüm kimliklerden daha temel olmaktadır ( Girgin, 2004 : 4 ).

Çocuğun, kendisinden beklenen uygun cinsiyet rolünü kazanması içinde yaşadığı toplumun, çevrenin ve ailenin etkisiyle sağlanmaktadır ( Başal, 2004 ).
Çocuklar kimliklerini erkek yada dişi olarak algılamayı öğrenmekte, iki rolü nelerin oluşturduğuna ilişkin kavramları geliştirmekte ve bunlara uygun davranışları benimsemektedirler ( Gander ve Gardiner, 1998 : 297 ).

Normal gelişim sürecinde cinsel kimlik iki ile üç yaşta gelişmeye başlamaktadır. Bu yaşlara kadar çocuklar, ailelerinin ve çevresindeki diğer kişilerin öğretileri doğrultusunda kız yada erkek olduklarını düşünmektedirler. Cinsel rol davranışları ise bir ile altı yaş arasında kendini göstermektedir. Tüm biyolojik temellerin yanı sıra cinsiyet rolünün gelişiminde anne, baba, kardeşler ve diğer insanlar çocukların kendi cinsiyetlerine uygun davranmalarını beklemekte, onları bu davranışları için özendirmekte ve tersi bir davranışı görmezden gelerek yada açıkça eleştirerek önlemeye çalışmaktadır ( Karakaya ve Çoşkun, 2002 : 165 ).

Cook ve Cook (2005), yenidoğan döneminden başlayarak adölesana kadar cinsel kimliğin geçirdiği gelişim aşamalarını şöyle ayırmışlardır; Doğumdan - Onikinci aya kadar:

0-1yaş:

· 7 aylık iken kadın ve erkek sesi arasındaki ayrımı yapabilir.
· 9 aylık iken kadın ve erkek resimleri arasında görsel ayrım yapabilir.
· 1 yaşında kadın ve erkek sesi ile görüntülerini eşleştirebilir.
1-2 yaş:

· Bu yaşta erkekler daha saldırgan davranışlar gösterir.
· Kendi cinslerine özgü oyuncakla oynamayı tercih ederler.
2-3 yaş:

· 26 aylık iken yetişkinlerin rolleri, fiziksel görünümleri ve kişisel özellikleri ile ilgili cinsiyet farklılıkları hakkındaki bilgileri edinirler.
· 30 aylık iken her iki cinsi kız ve erkek olarak kategorilendirirler.
· 36 aylık iken, bir bireyin kadın veya erkek oluşunu dış görünüşe, saç şekline ve giyim özelliklerine göre ayırırlar.
· Nesnelere, etkinliklere ve oyuncak tercihlerine yönelik cinsiyet kalıpyargıları gösterirler.
· Kız ve erkek çocukların kendileri ile aynı cinsteki akranları ile ilişkileri artar.
3-5 yaş:

· Çocukların oyun ve oyuncak tercihlerinde cinsiyet farklılıkları artış gösterir.
· 3 yaşında her çocuk cinsiyet sabitliğini anlar.
· Aynı cinsiyetteki akranla oynama tercihi artar.
· Okulöncesi dönemin son yıllarında, cinsiyete ilişkin inanış ve davranışlarda katılık en yüksek düzeydedir.
6-7 yaş:
  • Etkinliklere, mesleklere, spor dallarına, görev ve sorumluluklara ilişkin kalıp yargılar olabildiğince katıdır.
  • Aynı cinsiyetteki akranla oyun kurma adölesana kadar devam eder.
  • Kalıpyargı içeren tercihler kızlarda azalma eğilimindedir.
  • Sabit ya da artan cinsiyet farklılıkları televizyon programlarındaki tercihlerde (erkeklerin macera ve heyecan içeren çizgi filmleri izlemesi, kızların daha yumuşak çizgi filmleri izlemesi), spor dallarına katılımda, hobilerde, günlük görev ve sorumluluklarda görülür.
7-8 yaş:
  • Birçok çocuk cinsiyet korunumunu anlar (Görüntü ve giyim değişse de cinsiyet aynı kalır).
  • 7-8 yaşlarına kadar cinsiyet kalıp yargıları çok katı iken, bundan sonra kalıp yargı bilgileri artar fakat katılık azalır çocukların kalıp yargı bilgileri daha esnek hale gelir.
  • Çocuklar cinsiyet normlarının kültürel göreliğini anlamaya başlar.
  • Okul yılları boyunca karşı cinse özgü davranış ve fiziksel görünümün kabulü artar.
  • 8-9 yaşlarında cinsiyeti tanımlarken genital ipuçları kullanılır.
9-11 yaş:
  • Çocuklarda 10 yaş civarında, farklı kültürel değerlerin kadın ve erkeğe verdiği rol ve niteliklerin farkındalığı artar.
  • Cinsiyet kalıp yargılarındaki esneklik, erken adölesana kadar artar. Kız çocukların kalıp yargı içeren tercihleri erkek çocuklara nazaran daha çok esneklik gösterir.
  • Kız ve erkek çocuklar, erkek statülerinin daha çok farkında olmaya,. kız çocukları kadın statülerinden memnuniyetsizlik duymaya başlar.
  • Görsel-uzaysal beceri/erde, duygularda, özsaygıda farklılık ve artışlar görülür.
11 yaş ve üzeri:
· Kalıp yargılardaki esneklik adölesanda belirsiz hale gelir.
· Karşı cinsin davranış ve görüntüsüne yönelik olumsuz reaksiyonlar görülür.
· Cinsiyet yoğunlaşması özellikle kızlarda artış gösterir.. Cinsiyete özgü kişisel aktiviteler, kişisel bakıma harcanan zaman artar, sportif faaliyetlere harcanan zaman azalır.
· Kız ve erkek çocuklarda cinsiyete özgü aktiviteler ve ilgiler yüksek oranda görülür.
· Problem çözme becerilerinde, bireysel performanslarda, depresyon oranlarında farklılıklar ve artışlar görülür. Saldırganlığa ilişkin cinsiyet farklılıkları azalır ( Akt. Özdemir, 2006 : 12, 13, 14 ).

Cinsel Kimlik Kazanımını Etkileye Faktörler:


Çocukların cinsel kimlik kazanımında doğumdan itibaren ilişkide bulunduğu tüm kişiler, çevresel koşular etkilidir. Çocuğun cinsel kimlik kazanımını etkileyen faktörler şunlardır:

Aileye Bağlı Faktörler:


Doğumdan itibaren çocuk, etrafındaki doğal ve sosyal çevreye uyum savaşı verirken, bu çabasında en büyük desteği anne ve babasından almaktadır. Çocuğun çevresindeki ilk modelleri anne ve babası olmaktadır. Onların davranışlarını, yaşam biçimlerini taklit yoluyla öğrenmektedir ( Özgüven, 1994 : 209 ).

Çocukların cinsel kimliklerini kazanabilmeleri için, önce cinsiyetlerini kabul etmeleri gerekmektedir. Çocuklar iki yaşında bedenlerini fark etmeye başlamakta ve sorularının cevaplarını anne ve babasından öğrenmeye çalışmaktadırlar. Çocukların, kendi cinsiyetleri ile ilgili sorularını yanıtsız bırakmak, onun cinsiyetini fark ettiğini görmezlikten gelmektir. Bu bilgileri çocuğa anlayabileceği bir dille aktarmak önemlidir. Çocukların cinsel kimliğine sahip çıktığı bu dönemde anne babaların çocuklarına daha hoşgörülü yaklaşmaları gerekmektedir. Çocuğun sosyal ilişkilerini şekillendiren ailesidir ( Özdoğan, 1997 : 237;Erdoğan, 1999 : 20 ).

Çocuğun cinsel kimliğini kazanmasında en önemli etken özdeşim olayıdır. Özdeşleşme; bireyin içinde bulunduğu grubun bir üyesinin duyuş, düşünüş ve davranışlarını izlemesi, onu taklit etmesi ve kendine model olarak almasıdır ( Aktaş, 1993 : 309 ).

Özdeşim sürecinde, çocukların aynı cinsi daha sıklıkla taklit ettiği kabul edilmektedir. Ancak bu, çocuğun sürekli olarak aynı cins modeli taklit ettiği modeli taklit ettiği anlamına gelmemelidir. Anne ve babanın her iki cinsten çocuğun özdeşim sürecinde model olarak yer alması ve istenilen özelliklere sahip olması, cinsiyet rolünün kazanılmasında çok önemli olmaktadır ( Temel, 1991 : 37; Baran, 1995 : 23 ).
Çocuklar kız ve erkek kimliğini anne ve babasına özendiği, onlara benzemek istediği için benimsemektedirler. Kız çocukla annesi, erkek çocukla babası arasındaki ilişki ne kadar yakın ve olumlu ise özdeşim o denli kolay olmaktadır. Ayrıca kız çocuk, babasına kendini sevdirmek için anasına benzemeye çalışır. Babasının kahvesini getiren kız çocuğu da ondan duyduğu övgüyle, kız özelliklerini daha pekişir. Başka bir deyişle kız çocuk, yalnız anasından değil, babasından da etkilenerek, onun beğenisini kazanmak için kendi kız kimliğini geliştirir. Aynı biçimde anne de oğluna, erkekliğini geliştirmede destek olur. Kızların ve erkeklerin bu cinsel ayrışması, oyunda ve arkadaşlık ilişkilerinde de sürer gider ( Yörükoğlu, 1997: 238, 239 ).

Küçük çocuğun çevresindeki, ağabey, abla teyze, amca gibi örneklerden de etkilendiğini eklemek yerinde olur. Çocuklar oyunlarında, aynı cinsten arkadaşlarının olumlu ya da olumsuz özelliklerini de benimserler. Kendi cinsel kişilerini onlarla karşılaştırır, erkek ve kız olarak yarışırlar. Evde kazanılan cinsel kimlikler, çevrede pekişerek olgunlaşır ( Yörükoğlu, 1997 : 239 ).

Okulöncesi dönemdeki çocuk da kendisine anne ve babasını model almaktadır. Bu dönemde kız çocuk anneye, erkek çocuk babaya hayranlığından dolayı onları taklit etmekte ve kendisini onunla özdeş tutarak cinsel rollerini kazanmaktadır ( Aktaş, 1993 : 309).

Özdeşim sürecinde, çocukların aynı cinsi daha sıklıkla taklit ettiği kabul edilmektedir. Ancak bu, çocuğun sürekli olarak aynı cins modeli taklit ettiği modeli taklit ettiği anlamına gelmemelidir. Anne ve babanın her iki cinsten çocuğun özdeşim sürecinde model olarak yer alması ve istenilen özelliklere sahip olması, cinsiyet rolünün kazanılmasında çok önemli olmaktadır ( Temel, 1991 : 37; Baran, 1995 : 23 ).
Çocuk oturuşundan duruşuna, konuşmasından giyinişine kadar anne babasının birçok özelliğini bilinçsizce yenilemektedir. Kız çocuk annesinin makyaj malzemelerini, ayakkabılarını giymekte, takılarını takmaktadır. Erkek çocuk ise babasının parfümünü kullanmakta, tıraş olmaya özenmektedir. Bu davranışlar çocuğun cinsel kimliğinin şekillenmesine yardım etmektedir ( Yavuzer, 1992 : 106 ).

Çocukların çocukluk döneminde gördükleri ilgi onların davranışlarında kendilerinden hoşnut olma, kendilerine saygı duyma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Çocukluk döneminde ona dokunmak, onun buna karşılık vermesini sağlamak onun cinsel gelişiminde etkili olmaktadır. Çocuklar çevrelerindeki ilişkiyi, duyguların ifadesini ve fiziksel etkileşimleri gözlemlenmektedir. Ailenin çocuğa karşı davranışlarının çocuğun cinsel kimliği üzerindeki etkileri devamlı olmaktadır ( Girgin, 2004 : 11 ). Ancak ana erkil bir ailede babanın pasif olduğu durumlarda çocuğun cinsel gelişiminde sapmalar olabileceği gibi, baba yoksunluğunda da erkeksi davranışların kazanılmaması gibi olumsuzluklar ortaya çıkabilir ( Aktaş, 1993 : 309 ).

Çocukların cinsel kimlik gelişimlerini anne ve babalarının çocuk yetiştirme tutumları ve uygulamaları da etkilemektedir. Yapılan araştırmalara göre ebeveynlerin erkek çocuklarım kız çocuklarına göre ,başarma, yarışma, duygularını kontrol etme, bağımsız hareket etme ve kişisel sorumluluk alma gibi konularda daha fazla teşvik ettikleri saptanmıştır ( Baran, 1995 : 23 ).

Çocuğun cinsel kimliğinin oluşmasında. anne babanın cinsiyet kalıp yargılarının büyük etkisi olmaktadır. Bu tür yargılar çocuk doğmadan önce bile görülmektedir. Bir çok ailede ebeveynler, kız çocuğuna sahip olmaktan ziyade erkek çocuğuna sahip olmayı daha çok istemektedirler. Özellikle geleneksel ailelerde yaygın olan bu yargı onların çocuk yetiştirme biçimlerini de etkilemektedir ( Hanecioğlu, 2000 : 19 ).

Cinsiyet değişmezliğini kazanan, cinsel rolünü anlayan çocuk kendi cinsinden memen olmaya başlar. Aynı cinsiyetteki yetişkinleri ve akranlarını taklit ederek, cinsiyetine has giysi, oyun ve davranışları benimseyerek bu süreci yaşar. Bu süreçte kendi cinsiyle ilgili olumlu terimler kullanırken karşı cinsle ilgili olumsuz terimler kullanmaya başlar ( Haktanır, 2005 : 154 ).

Toplumumuzda, kadın ve erkeklerin farklı karakterlere sahip olduğu düşüncesi. çok iyi bilinen bir gerçektir. Örneğin erkek çocuklar daha saldırgan, bağımsız, kendine güvenen, yaratıcı, mantıklı, duygusal olmayan bireyler olarak lanse edilmektedirler. Kızlar ise bağımlı, duygusal, çabuk etkilenen, pasif, sessiz, kırılgan olarak düşünülmektedir ( Hanecioğlu, 2000 : 19 ).

Bebeklik döneminde anne ve babaların, bebekle kurdukları ilişkiler arasında nitelik açısından farklılıklar bulunmaktadır. Annelerin daha çok bebeğin bakımıyla ilgilendiği gözlemlenirken, babaların ise daha çok bebekleri tutma, kollarında sallama gibi çeşitli oyunlar oynama eğiliminde oldukları görülmüştür. Anne ve babaların davranış tipindeki bu farklılığa bağlı olarak, bebekler babalarından gelen oyun oynama isteğine annelerinden gelene oranla daha olumlu tepkide bulunmaktadırlar ( Erdoğan, 1999 : 14 ).

Anne ve babanın kendi cinsel kimliklerinin olgunlaşmış ve iyice belirginleşmiş olması gerekmektedir. Babanın uygun bir örnek olmadığı çocuklarından uzak kaldığı durumlarda, erkek çocuk cinsel kimliğini geliştirmede bocalayabilmektedir. Erkek ve kadın kişiliklerinin yer değiştirdiği ailelerde, bütün çocukların kimlikleri bu durumdan etkilenmektedir. Erkeksi özellikleri baskın olan bir anneyle özdeşim kuran kız çocuk arkadaşları tarafından "Erkek Fatma" gibi isimlerle çağrılabilmektedir. Kendi cinsel kimliğinden gittikçe uzaklaşan çocuk güvensiz bir kişilik geliştirmektedir. Üç yaşından sonra çocuk hangi cinsel kimlikte yetişmişse onarımların o doğrultuda yapılması gerekmektedir. Çünkü çocuk okulöncesi dönem ile birlikte, erkekse sürekli erkek, kızsa sürekli kız kalacağını anlamaya başlamaktadır ( Yörükoğlu, 1991 : 240 ).
Kendi kimliği ile iyi uyum sağlamış, çocuklarını seven ve sayan anne-babalar, çocuklarına kendini değerli bulma ve kendine güvenme duygularını verebilmektedirler. Bazı anne-babalar, çocuklarını reddetmekte, kendi duygusal sorunlarını onlara bulaştırmakta ya da kendi çocuklarına aldıkları yetiştirilme tarzını uygulamaktadırlar. Çalışmalar, birçok anne-babanın bilinçsiz olarak çocukluk sorunlarını, çocuklarında tekrar yaşadıklarını göstermektedir ( Acer, 1999 : 2 ).

Çocuk üzerinde etkili olan diğer bir faktör de kardeşlerdir. Büyük kardeş, küçük kardeş için cinsiyet tipine uygun bir model olmaktadır. Çocuğun kendinden büyük kardeşin davranışları, çocuğun cinsiyetine uygun davranışlar kazanma sürecini desteklemektedir ( Gökkaya, 1994 : 25 ).

Çocuklara Verilen Oyuncaklar ve Oynanan Oyunlar


Oyuncaklar ve oyunlar üzerinde yapılan araştırmalar , iki yaşından küçük çocukların oyuncak seçiminde, cinsiyete göre bir farklılık olmadığım göstermiştir. Ancak okulöncesi dönemde yetişkin cinsiyet davranışlarına uygun farklılıklar gözlenmiştir. Erkekler el arabaları ,silahlar ve tamir malzemelerini; kızlarsa makyaj ve ev işi ile ilgili oyuncakları ve boncuklan tercih etmektedirler. Erkeklere verilen oyuncaklar genelde mekanik iken ;kızlar için seçilen oyuncaklar yumuşaktır ve mekanik değildir ( Girgin, 2004 : 15 ).
Çocuklar oyun aracılığı ile farklı davranışları ve toplumsal rolleri öğrenmektedirler. Oyun yoluyla çocuk gelecekteki rollerini kazanmaktadır. Oyun, çocuğun gelecek yaşantısında yer alacak deneyimleri içermektedir. Oyun yolu ile çocuk yetişkin yaşantısını taklit etmektedir ( Şahin, 2001 : 159 ).

Yapılan araştırmalara göre; yaşamın ilk yıllarında küçük bebeklerin oyuncakla oynayış tarzlarında farklılıklar bulunmuştur. Erkek çocukların oyuncağı oynarken daha şiddetli ve saldırgan oldukları, kızların ise oyuncakları sadece inceledikleri saptanmıştır. Bir yaşım geçtiklerinde bebeklerin oyuncak tercihlerinde cinsiyet farklılıkları gözlenmektedir. Ancak üç yaşından önce bu seçim, oyuncağın karmaşıklığı ya da keşfedilmeye uygun oluşu gibi gerçek niteliklerine göre yapılmaktadır. Üç yaşından sonra ise çocuk cinsiyet kavramım anladığım ve kabul ettiğini yansıtarak, oyuncak seçimini cinsiyet rolüne uygun özelliklere göre yapmaktadır ( Temel, 1991 : 47 ).

Üç-beş yaş arasındaki çocuklar oyunla, cinsel rolleri öğrenmiş olmaktadırlar. Ayrıca işe gitme, ebeveyn olma, telefonla konuşma gibi yetişkin yaşamına ilişkin diğer deneyimlerin pratiğini de yapmaktadırlar. Çocuklar oyun içinde bu rolleri tekrarladıkça, onları özümleme ve bu rollerin inceliklerini öğrenme fırsatı yakalamaktadırlar ( Acer, 1999 : 23 ).

Aileler, küçük yaşlardan başlayarak kız ve erkek çocukları için farklı oyuncak seçme eğilimindedirler. Örneğin; okulöncesi dönemdeki bir erkek çocuğun odası daha çok taşıt, spor ekipmanları, makineler ve savaş oyuncakları gibi oyuncakları içerirken, ,kız çocuğunun odasında ise daha çok bebek, bebek evi ve evle ilgili oyuncaklar bulunmaktadır. Ailelerin ise çocukları kendi cinsiyetlerine uygun oyuncaklar ile oynadıklarında onları ödüllendirdikleri, karşı cinsin oyuncakları ile oynadıklarında ise bu durumu hoş karşılamadıkları görülmektedir ( Baran, 1995 : 25 ).

Erkek çocuk iş dünyasını temsil eden kamyon, alet, inşaat gereçleri gibi oyuncaklarla ya da güç simgesi olan tabanca vb. oyuncaklarla oynarken, kız çocukları anne1iği temsil eden bebek, mutfak gereçleri, ev eşyaları gibi oyuncaklarla oynamaktadır1ar. Yapılan araştırmalarda da erken yaştaki. oyun ve oyuncak. tercihinin, cinsiyet rolü davranışlarının biçimlenmesi ve başlamasında etkili olduğu belirtilmektedir ( Gökkaya, 1994 : 15; Alkan, 1992 : 14 ).

Ailelerin erkekleri bireysel davranışlara, kızları ise toplu bir şekilde hareket etmeye yönelttiği gözlenmektedir. Ebeveyn ve kız ikilisi temsili oyunu tercih ederken, ebeveyn ve erkek çocuk ikilisi fiziki oyunu tercih etmektedir ( Girgin, 2004 : 15 ). Erkek çocukla güreş yapılırken, kız çocukla evcilik oynamaktadırlar ( Gökkaya, 1994 : 33 ).

Annenin Çalışması


Annenin çalışmasının cinsel kimlik gelişimi üzerindeki etkileri incelenirken, çocuğun yaşı, üzerinde durulması gereken önemli bir faktördür. Annenin çalışması her yaş grubundaki çocuğu farklı şekilde etkilemektedir. En çok etkilenen grup ise sıfır-üç yaş grubunda yer alan çocuklar olmaktadır. Üç yaşına kadar çocuklar annelerinin yakın ilgi ve sevgisine ihtiyaç duymaktadır Bu nedenle annenin evde olduğu sürece çocuğun bakımı ve eğitiminde aktif rol alması gerekmektedir. Araştırmalar çocukla birlikte olunan sürenin fazlalığından çok, bu süre içinde neler yapıldığının önemli olduğunu açığa çıkartmıştır ( Erdoğan, 1999 : 23 ).

Babanın tam gün çalışıp annenin evde oturduğu ailelerde roller açıkça çocuğun gözü önüne serilirken her ikisinin çalıştığı durumlarda bu roller birbirine yaklaşmıştır ( Alkan, 1992: 15). Dolayısıyla çocuklar anne-babalarının cinsiyet rolleri arasında daha az farklılık gözlemektedirler ( Baran, 1995 : 25 ).

Bireylerin cinsiyet rollerini ve cinsel kimliğini kazanmaları, çocuklarını da bunu yansıtacak biçimde yetiştirmeleri ve çekirdek aile yapısının artması kadın ve erkek rollerinin farklılaşmasını güçlendirmiştir. Kadın evde kocasına hizmet etmeyi ve çocuklarının yetiştirilmesi işini üstlenmişken, endüstrileşme ile ev dışına çıkmış erkek ise ev ile ilgili işlerde rol almaya başlamıştır ( Alkan, 1992 : 15 ).

Erkek Çocuk veya Kız Çocuk Beklentisi


Dünyanın pek çok yerinde ve ülkemizde erkek çocuk daha çok istenmektedir. 1975 yılında Hoffman yaptığı bir araştırmada, diğer ülkeler kadar çok olmasa da, Amerika' da bunu gözlemlemiştir. Bu istek sonuçta kız çocuğunun erkek gibi yetiştirilmesine neden olabilmektedir ( Alkan, 1992 : 15 ).

Geleneksel Türk ailelerinde kimi zaman rastlanan bir tutum ise erkek çocuklarım kız gibi yetiştirme eğilimidir. Örneğin, ardı ardına üç erkek çocuk dünyaya getirmiş bir anne kendine can yoldaş ı olsun diye bir kız çocuk isteyebilir. Bu düşünce ile son erkek çocuğu bilinçli ya da bilinçsiz olarak kız çocuk gibi yetiştirme eğilimine girebilmektedir. Ona ayrıcalıklar tanıyabilmekte ve bu durum erkek çocuğunu kız gibi uslu olma davranışına itmektedir. "Ben oğlumu hiçbir kıza değişmem!" gibi övgüler çocuğu kız gibi davranmaya daha çok özendirmektedir ( Erdoğan, 1999 : 28 ).

Çocuğun beklenen cinsiyette doğmaması, anne baba için mutsuzluk kaynağıdır. Bu sonuç bazen kız çocuğunun erkek gibi, erkek çocuğunun da kız gibi yetiştirilmesine neden olmaktadır. Bazen de hep aynı cins çocuktan soma doğan farklı cinsteki çocuğa aşın sevgi gösterme ve şımartma, ona diğer çocuklardan farklı davranma . davranışları sergilenmektedir. Bu da çocuğun tüm yaşamım etkilemektedir. Örneğin; üzerine titrenen ve evden çıkarılmayan erkek çocuk arkadaşlıktan da yoksun kalınca, kız kimliği daha belirginleşecek ve sokağa çıktığında yalnız kalacak, kızlara yaklaşacak ve onlarla kaynaşacaktır. Kendi cinsel kimliğinden uzaklaşan çocuk, güvensiz bir kişilik geliştirecektir ( Mangır ve Haktanır, 1990 : 38; Erdoğan, 1999 : 28 ).

Anne ve Babanın Yokluğu


Çocuğun cinsiyet rolüne adaptasyonu ve cinsiyet rolü tercihine anne veya baba yoksunluğunun etkisi, çocuğun yaşına ve yoksunluğun süresine bağlı olarak değişmektedir. Özellikle 5 yaşından önce meydana gelen baba yoksunluğunun, çocuğun cinsel kimliğini gelişimine etkisi olabilmektedir. Çünkü çocuğun cinsel kimliğini kazanmasında 3-6 yaşlar arası önemli bir süreçtir ve bu dönemde anne ve babanın en önemli görevlerinden biri çocuklarına model olmalarıdır ( Aktaş, 1993 : 311 ).

Yalnızca kadın örneklerin bol olduğu bir ev ortamı kız çocuğu için uygun bir ortamdır, fakat erkek için uygun olmamaktadır. Böyle bir ortamda kalan erkek çocuğu evden de çıkarılmayınca kız kimliği daha da belirginleşmektedir. Dışarıdaki erkek çocuklarına uymakta zorlanmaktadır. Böyle çocuklar erkekler arasında yeri olmadığım görüp kızlara yönelmekte ve kızlar gibi davranmaya başlamaktadırlar. Önlem alınmadığında kız yapılı bir yetişkin ortaya çıkmaktadır. Aynı durum erkek gibi yetiştirilen kız çocukları için de geçerlidir. Bu noktada önemli olan konu ise çocukla sağlıklı iletişim ve ilişki kurabilen bireylerin olmasıdır. Anne veya baba yokluğunun olumsuz etkileri ileri yaşlarda anne, kardeşler, iletişim araçları, öğretmenler ve akranlar gibi diğer cinsiyet rolü modelleri ile telafi edilebilmektedir ( Temel, 1991 : 5 ).

Babanın ve Annenin Cinsel Rollerinin Gereğini Yerine Getirememesi


Babanın uygun bir örnek olmadığı, annenin kadınsı özellikler göstermediği durumlarda erkek ve kız çocuğun bocalaması kaçınılmaz olmaktadır. Örneğin; babanın silik, güçsüz ve güvensiz bir kişiliği varsa erkek çocuk babasını benimsemede güçlük çekmektedir. Annenin kadınsı özellikler göstermeyişi de kız çocuk için güçlük yaratacaktır. Erkek ve kadın kişiliklerinin yer değiştirdiği ailelerde, bütün çocukların kimlikleri bu durumdan etkilenmektedir. Anne-baba arasında bir çekişme varsa çocuklar erkek-kadın ilişkisini bir üstünlük kurma savaşı olarak görebilmektedir. Bu tutum, hiç kuşkusuz ileride bireylerin eş seçimini etkileyebilmektedir ( Girgin, 2004 : 21 ).

Ailenin Sosyo Ekonomik Düzeyi


Ailenin sosyo ekonomik düzeyi, çocukların eğitimi ve yetiştirilmesine ilişkin düşünce ve davranışları etkilemektedir. Yapılan araştırmalarda, alt sosyo ekonomik düzeydeki ailelerde anne baba rolleri kesin şekilde birbirinden ayrılmış, anne destekleyici bir rol oynarken baba genel olarak baskıcı bir rol üstlenmiştir. Orta sosyo ekonomik düzeyde ise anne babanın rollerinin kesin şekilde ayrılmamış olduğu ve anne babaların kendi cinslerinde olan çocuklarını destekleyip sorumluluğunu üstlendikleri görülmüştür. Üst sosyo ekonomik düzeydeki ailelerin ise çocuklarına cinsel bilgi verme konusunda alt ve orta sosyo ekonomik düzeye göre daha olumlu tutum içinde oldukları görülmüştür. Dolayısıyla sosyo ekonomik düzey çocuğun cinsel kimlik gelişimini etkileyen önemli bir etken olmaktadır ( Bulut, 2002 : 22 ).

Akran Grupları


Akran grubu çocuğun cinsiyetine uygun davranışlarını desteklemektedir. Kızlar kızlarla, erkekler erkeklerle oynamakta ve oyuncakları kız, erkek oyuncağı diye ayırmaktadırlar ( Gökkaya, 1994 : 26 ). Özellikle orta yaş çocukluk dönemine denk gelen okul çağı yıllarında, akran ilişkilerinin önemi daha da belirginleşmektedir. Hatta akran baskısı ebeveynlerin ve yetişkinlerin baskısından çok daha güçlü olabilmektedir ( Hanecioğlu, 2000 : 20 ).

Yaşıtlar çocukların güçlü etkileyicileridir. Örneğin; "Bir çocuk arkadaşına kızlardan nefret ediyorum sen de ediyorsun değil mi?" diye sorar ve arkadaşının da karşı cinsten nefret etmesini ister ( Honig, 2000 : 73 ).

Çocuklar baba ya da bir yetişkini model seçip taklit etmeden önce akranlarının davranış ve etkinliklerinde cinsiyet rolüne uygun olanları tercih etmektedirler. Akran kültürü cinsiyet rolü gelişiminde çok önemli etkiler yapmaktadır ( Girgin, 2004 : 13 ).

Okul ve Öğretmenler


Çocuğun sadece anne ve babayı örnek aldığım söylemek yeterli olmamaktadır. Aslında çocuk pek çok erkeği ve kadım örnek almaktadır. Bunlar kardeşler, öğretmenler, arkadaşlar,komşular ve ünlü kişiler olabilmektedir ( Rust, 2000 : 293 ).
Öğretmenlerin çocuklara karşı tutumlarında cinsiyete göre farklılıklar görülmektedir. Öğretmenler, başarılı bir erkek çocuk ya da bağımlı bir kız çocuk yargısı ile istenen rol davranışlarının şekillenmesinde güçlü bir etkiye sahip olmaktadırlar. Yapılan bir çalışmada öğretmenlerin, erkek çocuklarına karşı kız çocuklarından daha sert davranışlar gösterdikleri ve kız çocuklarım bağımlı davranışlar için ödüllendirdikleri görülmüştür. Bunun yanı sıra erkek öğretmenlerin, erkek öğrenciler üzerinde olumlu etkiler yarattıkları da saptanmıştır. Erkek öğrenciler erkek öğretmenleri kendilerine daha yakın hissetmektedirler. Bunun nedeni olarak ise erkek öğretmenlerin onların yaptıkları etkinliklere ilgili olmaları ve aktif katılmaları gösterilmektedir ( Girgin, 2004 :14 ).

Kitap ve Medya


Medya, 1960'lardan bugüne hayatımızın önemli bir parçası haline gelmiştir. Özellikle medyanın en yaygın aracı olan televizyon, insanların sosyal davranışlarını ve sosyal gerçekliği algılamalarını etkilemekte, çocuk ve gençlerin sosyalleşmesinde önemli rol oynamaktadır. Medya sadece bilgi aktarmakla kalmamakta, tutumların şekillenmesinde kültürel normların aktarılmasında da etkili olmaktadır. Televizyon, karşısına aldığı izleyicisini bir yandan pasifleştirirken bir yandan da uyarmaktadır. İzleyiciyi kimi zaman heyecanlandırmakta, kimi zaman eğitmekte bunun yanı sıra hiçbir tepkiye veya etkileşime meydan vermemektedir. Böylesine sürekli uyarıcı sağlayan bu aracın, bulunduğu evdeki çocuk, genç ve yetişkinleri etkilemesi çok doğaldır. Özellikle çocukların etraflarındaki her türlü bilgiyi alma eğiliminde oldukları düşünüldüğünde etkileşimin boyutları daha iyi anlaşılabilmektedir ( Girgin, 2004 :16 ).
Okulöncesi dönemde çocuğun, anne ve babanın güven verici beraberliğine, kendi yaşıtları ile oyun oynamaya ve kitaplardaki basılı sembollerin nasıl sese dönüşerek güzel bir öykü oluşturduklarını öğrenmeye gereksinimi vardır. Çocuk kitapları, televizyon ve radyo programları, gazete ve dergi gibi basılı yayınlar, çocukların cinselliği tanımasına ve rollerini öğrenmesine önemli etkide bulunabilir. Bununla· birlikte, çocuğun cinsel kimlik kazanmasında, yaşamındaki insanlardan daha az önemli rol oynamaktadır. Ebeveynler, kardeşler ve öğretmenler çocuğun davranışlarını onaylayabilir veya eleştirebilirler. Bu durum çocuğun cinsel kimlik kazanmasında motive edici bir rol oynamaktadır. Ancak bu motivasyon kitle iletişim araçlarında bulunmamaktadır ( Alkan, 1992 : 14; Erdoğan, 1999 : 25 ).

Çocuklar için televizyon eğlence aracı olmaktan çıkmış, ailenin çocuk üzerindeki etkisini azaltan bir araç haline gelmiştir. Yapılan araştırmalarda çocukların televizyon seyretmeyi aileleri ile birlikte olmaya tercih ettikleri saptanmıştır ( Temel, 1991 : 44 ).
Çocuklar cinsel kimliklerinin oluşumunda resimli kitaplardan bilgi edinebilmektedirler. Kitaplar toplumsal değerlerin çocuğa gösteriminde birincil kaynaklardır. Kitap içindeki resimler ve bu resimlerdeki hareketlerde çocuklar, kendi cinslerinin.özelF14eıjni görebilmektedir1er. Öyküdeki kahramanın özellikleri örnek alınabilmektedir ( Girgin, 2004 : 16 ).

Medyanın etkileri üzerine yapılan pek çok çalışmada, medyanın en önemli işlevi, bilgi aktarımı ve tutumların şekillendirilmesi olarak belirlenmiştir. Medyanın etkileri üzerine üç temel hipotez vardır. Bunların en önemlisi Bandura'nın Sosyal Öğrenme Teorisi'dir. Bu teori çocukların taklit yoluyla öğrendikleri görüşüne dayanmaktadır. Buna göre televizyon ve diğer medya organları çocuklara taklit edebilecekleri pek çok davranış bilgisi sunmaktadır. Yapılan bir araştırmada, 25 saatten fazla televizyon izleyen çocukların, 10 saat ve 10 saatten az televizyon izleyen çocuklara oranla, kalıplaşmış cinsiyet tutumlarını daha fazla benimsedikleri saptanmıştır ( Girgin, 2004 : 17 ).
Yapılan araştırmalarda, çocukların çocuk kitaplarındaki olumsuz kadın ve erkek portrelerinden etkilenebileceği ve kendilerine güvenlerinin zedeleyebileceği belirtilmektedir.

Bender ve Leone'ye göre kitaplar, çocuklara eğlence sağladıkları gibi eğitim için de çok önemlidirler. Okulöncesi çocukların cinsel kimliklerinin gelişiminde, onlara okunan favori kitaplar oldukça önemli bir etkiye sahiptirler ( Akt. Girgin, 2004 : 17 ).

Cinsiyetçilik


Farklı toplumlarda yapılmış pek çok araştırma, çocuğun cinsiyeti nedeniyle evde de, okulda da -çoğunlukla yetişkinlerin bilincinde olmadıkları- bir ayrımcılığa uğradıklarını gösteriyor. Evde bebeklikten başlayarak giydiğimiz renkler, aldığımız oyuncaklar, önerdiğimiz ev içi iş bölümü, davranışa dönük beklentilerimiz, neleri pekiştirdiğimiz, neleri söndürdüğümüz vb. ile; örgün eğitim sistemi içinde, ders kitaplarından öğretmenlerin sınıf içi davranışlarına kadar pek çok yolla; toplumun başka kurallarında da çeşitli biçimlerde, toplumsal cinsiyete ilişkin önyargılar sürekli pekiştirilmektedir ( Gürkaynak, 2004:18 ).

YÖNTEM


Okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 6 yaş çocuğa sahip anne-babaların cinsel eğitim konusundaki görüşlerini inceleyen bu araştırma tarama modeli niteliğinde bir çalışmadır.

ÖRNEKLEM


Araştırmanın evreni içerisinde yer alan Ankara ili okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 6 yaş çocukların hepsine ulaşılamamıştır.

Okul seçiminde, ilçelerin örneklemde temsilini garanti altına almak için ilçe ölçütüne dayalı oranlı küme örneklemi yapılmak istenmiştir. Ancak okulların ilçelere göre dağılımının dengesiz olmasından dolayı oranlı küme örneklemi kullanılmıştır. Buna göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kreşi’nde 23, Refika Aksoy İlköğretim Okulu’nda 12, Esentepe İlköğretim Okulu’nda 12, Saime Kadın İlköğretim Okulu’nda 14, Kalkınma Bankası Kreşi’nde 10, Baldudak Anaokulu’nda 30, 6 yaş çocuğa sahip 131 anne-baba çalışılmıştır.

TARTIŞMA


Ankara ilinde, belli bir okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 6 yaş çocuklarına sahip anne-babaların cinsel eğitim konusundaki görüşlerinin incelenmesi amacıyla yapılan araştırmada örneklem 131 anne ve 131 babadan oluşmaktadır.

Tablo 1’de Araştırmaya alınan annenlerin çocuklarıyla oynadıkları oyun tiplerinin cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde, kız çocuklarının erkek çocuklarına oranla anneleriyle daha fazla sembolik oyun oynadıkları görülmektedir. Ayrıca annelerin erkek çocuklarıyla oynadıkları oyunlarda ise en yüksek oranın sembolik oyun olduğu da belirlenmektedir.

Tablo 2’de Araştırmaya alınan babaların çocuklarıyla oynadıkları oyun tiplerinin cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde, erkek çocuklarının kız çocuklarına oranla babalarıyla daha fazla sembolik oyun oynadıkları görülmektedir. Ayrıca kız çocuklarının babalarıyla erkek çocuklarına oranla daha fazla motor oyunları oynadıkları görülmektedir.


Tablo 3’de Araştırmaya alınan annelerin çocuğunun araba ile oynadığında verdikleri tepkilerin cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde, her iki cinsin de araba ile oynadığında annelerin çoğunlukla tepki vermedikleri görülmektedir. Erkek çocuğuna sahip annelerin çocuğunun araba ile oynaması hoşuna gittiği görülürken kız çocuğuna sahip annelerin %3,4’ünün de kızının araba ile oynamasının hoşuna gittiği görülmektedir.

Tablo 4’de Araştırmaya alınan babaların çocuğunun araba ile oynadığında verdikleri tepkilerin cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde, erkek çocuğunun araba ile oynadığında normal karşıladığı görülmektedir. Bu tabloda elde edilen sonuçlara bakıldığında babaların, erkek çocuğunun araba ile oynamasının kız çocuğuna oranla daha fazla tedirgin oldukları görülmektedir. tabloda, her iki cinsin de araba ile oynadığında babaların çoğunlukla hoşuna gittiği görülmektedir.

Tablo 5’de Araştırmaya alınan annelerin çocuğunun bebek ile oynadığında verdikleri tepkilerin cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde, Bu tabloda elde edilen sonuçlara bakıldığında her iki cinsin de bebek ile oynadığında annelerin çoğunlukla tepki vermedikleri görülmektedir.

Tablo 6’da Araştırmaya alınan babaların çocuğunun bebek ile oynadığında verdikleri tepkilerin cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde, her iki cinsin de bebek ile oynadığında babaların çoğunlukla tepki vermedikleri görülmektedir. Ayrıca kız çocuğuna sahip babaların bebek ile oynadıklarında kaygılanmadığı, buna rağmen erkek çocuğuna sahip babaların bir kısmının kaygılandığı da görülmektedir.

Tablo 7’de Araştırmaya alınan annelerin çocuklarından ne tür işlerde yardım talep ettikleri bilgisinin cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde, her iki cinsin de anneleri çocuklarından mutfak ve odalarını toplamalarında birbirlerine yakın seviyede yardım talep ettiği görülmektedir. Ayrıca toz almada annelerin kız çocuklarından daha fazla yardım talep ettiği, buna rağmen yapabileceği her şey için, erkek çocuklarından daha fazla yardım talep ettiği gözlenmektedir.

Tablo 8’de Araştırmaya alınan annelerin hamile iken bebeğin cinsiyeti ile ilgili beklentisi ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, annelerin eğitim düzeyleri arttıkça bebeklerinin cinsiyetleri konusundaki beklentileri de genelde ilkokul mezunlarından üniversite mezunlarına doğru azaldığı görülmektedir.

Tablo 9’da Araştırmaya alınan babaların eşleri hamile iken bebeğin cinsiyeti ile ilgili beklentisi ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, Babaların eğitim düzeyi ile eşlerinin hamileliği döneminde bebeklerinin cinsiyetleri konusunda bir beklenti olup olmaması arasında genel bir dağılım görülmemektedir. Çünkü lisansüstü mezunu babaların daha fazla beklenti içerisinde olduğu ancak ortaokul mezunu babaların en az beklentide olduğu görülmektedir.

Tablo 10’da Araştırmaya alınan annelerin hamile iken bebeğin kız olmasını isteyip istemediği ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, Annelerin eğitim düzeylerinin artması ile birlikte kız çocuğu beklentisinin azaldığı görülmektedir.

Tablo 11’de Araştırmaya alınan babaların eşlerinin hamilelik dönemlerinde bebeğin kız olmasını isteyip istemediği ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, ortaokul mezunu dışında babaların eğitim seviyesinden bağımsız olarak kız çocuğu beklentisinin çok az olduğu görülmektedir. İlkokul mezunu babaların eşlerinin hamilelikleri dönemlerinde çocuğun kız olması konusunda beklenti içerisinde olmadığı görülmektedir.

Tablo 12’de Araştırmaya alınan annelerin bebeğin cinsiyetini öğrendiği zaman ne hissettiği ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, annelerin eğitim düzeyi ile çocukların cinsiyetini öğrendikleri durumda hissettikleri arasında birbirlerine yakın dağılımlar görülmektedir.

Tablo 13’de Araştırmaya alınan babaların bebeğin cinsiyetini öğrendiği zaman ne hissettiği ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, eğitim seviyesi düşük babaların daha çok bebeğin cinsiyetinden mutlu olmak yerine sağlıklı olmasının yeteceği kanaati içerisinde olduğu görülmektedir. Ayrıca tüm eğitim seviyelerine sahip hiçbir babanın hayal kırıklığına uğramadığı da görülmektedir.

Tablo 14’te Araştırmaya alınan annelerin çocuğun yatacağı yerin hazırlanmasında cinsiyetlerini göz önüne almaları ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, Annelerin eğitim düzeyinden bağımsız olarak genellikle çocuğun yatacağı yerin hazırlanmasında cinsiyeti eşit çoğunlukla göz önüne aldığı görülmektedir.

Tablo 15’te Araştırmaya alınan babaların bebeklerine ilk ne aldıkları bilgisi ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, lisansüstü mezunu babaların neredeyse tümü ilk olarak bebeklerine oyuncak alırken, eğitim seviyesinden bağımsız olarak babaların genellikle bebeklerine ilk olarak ihtiyaç malzemesinden çok giysi ve oyuncak aldıkları görülmektedir.

Tablo 16’da Araştırmaya alınan annelerin bebeklerine ilk ne aldıkları bilgisi ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, lisansüstü mezunu annelerin neredeyse tümü ilk olarak bebeklerine oyuncak alırken, eğitim seviyesinden bağımsız olarak annelerin genellikle bebeklerine ilk olarak oyuncaktan çok giysi ve ihtiyaç malzemeleri aldıkları görülmektedir.

Tablo 17’de Araştırmaya alınan annelerin çocuklarına hangi durumlarda sarıldıkları bilgisi ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, Annelerin genellikle her zaman çocuklarına sarıldıkları ancak eğitim düzeyinin artması ile bu oranın arttığı görülmektedir. Annelerin neredeyse hiç biri işten eve geldiğinde ve oyun oynarken çocuklarına sarılmayı tercih etmedikleri görülmektedir.

Tablo 18’de Araştırmaya alınan babaların çocuklarına hangi durumlarda sarıldıkları bilgisi ile eğitim düzeyleri arasındaki dağılımı incelendiğinde, eğitim düzeyi ile babaların çocuklarına ne durumlarda sarıldığı bilgisi arasında genel bir dağılım görülmemektedir sadece babaların çok az bir kısmının çocuklarına başarılı olduklarında sarıldığı söylenebilir.
Tablo 19’da Araştırmaya alınan annelerin çocuğuyla geçirdiği zamanı nasıl değerlendirdiği bilgisi ile eğitim düzeyine göre dağılımı incelendiğinde, her eğitim düzeyine sahip annelerin ev işlerine yardımcı olarak, gezerek ve oyun oynayarak çocuklarıyla zaman geçirdikleri görülürken, annelerin çok az kısmı sohbet ederek, televizyon seyrederek ve parka giderek çocuklarıyla zaman geçirmektedir.

Tablo 20’de Araştırmaya alınan babaların çocuğuyla geçirdiği zamanı nasıl değerlendirdiği bilgisi ile eğitim düzeyine göre dağılımı incelendiğinde, her eğitim düzeyine sahip babaların çocukları ile daha çok oyun oynayarak yada alışveriş yaparak zaman geçirdikleri görülmektedir.

Tablo 21’de Araştırmaya alınan annelerin çocuğuyla ne tür oyunları oynadığı bilgisi ile eğitim düzeyine göre dağılımı incelendiğinde, her eğitim düzeyine sahip annelerin daha çok çocukları ile sosyal/sembolik ve bilişsel oyunları tercih ettikleri görülmektedir.

Tablo 22’de Araştırmaya alınan babaların çocuğuyla ne tür oyunları oynadığı bilgisi ile eğitim düzeyine göre dağılımı incelendiğinde, her eğitim düzeyine sahip babaların daha çok çocukları ile sosyal/sembolik, bilişsel oyunları ve bilgisayar oyunlarını tercih ettikleri görülmektedir.

Tablo 23’te Araştırmaya alınan annelerin çocuklarının cinsellik ile ilgili konuları kimden öğrenmesi gerektiği düşünceleri ile eğitim düzeyine bağlı dağılımı incelendiğinde, her eğitim düzeyine sahip annelerin büyük çoğunluğunun öncellikle bu bilgilerin aileler tarafından verilmesi gerektiği, daha sonra okuldaki öğretmenlerden öğrenilmesi gerektiği düşüncesinde olduğu görülmektedir.

Tablo 24’de Araştırmaya alınan babaların çocuklarının cinsellik ile ilgili konuları kimden öğrenmesi gerektiği düşünceleri ile eğitim düzeyine bağlı dağılımı incelendiğinde, her eğitim düzeyine sahip babaların büyük çoğunluğunun öncellikle bu bilgilerin evlenince eşlerinden cinsellik ile ilgili konuların öğrenilmesini desteklediği, daha sonra aileler tarafından verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğu görülmektedir.

Sonuç olarak, okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 6 yaş çocuğa sahip anne babaların cinsel eğitim konusundaki görüşlerinin ülkemizde çocuk gelişimi, cinsel eğitim ile ilgili bir eğitim programı olmaması ve eğitim süreçleri boyunca insanlara böyle bir bilgi verilmediği için anne-babanın eğitim düzeyi ile ilişkisi olmadığı görülmektedir. Ayrıca ülkemizde çocuk cinsiyetini, kültürel olarak cinsiyete çok önem veren bir ülke olmamız nedeniyle bu araştırmada da çocuk cinsiyetinin baskın olduğu, cinsiyet konusunda anne-babaların daha iyi yönlendirildiği düşünülebilir.

KAYNAKÇA


ACER, D. ( 1999 ). “ Üç-Dört Yaş Grubu Çocukların Annelerine Yöneltmiş Oldukları Cinsellikle İlgili Sorular ve Annelerin Verdikleri Cevapların İncelenmesi ”. ( Yüksek Lisans Tezi ).Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

ADAMS, J. ( 1995 ). Ergenliği Anlamak. (Birinci Baskı) ( Çev.:Bekir. Onur ). Ankara: İmge Kitapevi Yayın1arı, 117, 392.

AKTAŞ, Y. ( 1993 ). “ Baba Yoksunluğunun Çocuğun Gelişimi Üzerindeki Etkileri ” 9. YA-PA Okulöncesi Eğitimi ve Yaygınlaştırılması Semineri, İstanbul: Ya-Pa Yayın Pazarlama San. Tic. A. Ş.,309-311.

ALKAN, Ö. ( 1992 ). “ Özel ve Kurum Anaokuluna Devam Eden Beş ve Altı Yaş Grubu Çocukların Cinsel Kimlik Kazanımlarının İncelenmesi ”. ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

ALTUN, E. (2001). The Relationship Between Family Envıronment and Gender* Role Identity Acroos Male and Female Adolescents. ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Middle East Technical Universıty Department of Education Sciences, Ankara.

ARAL, N., AKTAŞ, Y, DOGANAY, J. (1997). “Anasınıfına Devam Eden Beş-Altı Yaş Grubu Çocukların Oyuncak Tercihlerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi.” 1.Ulusal Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Kongresi Hacettepe Üniversitesi, Ankara, 73* 81.

ARSLAN, Ş.A. ( 2000 ). Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik, Ankara: Başbakanlık Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Yayınları , 28

ARTAN, İ. (1987). Annesi Çalışan ve Çalışmayan İlkokul Birinci Ye Beşinci Sımf Öğrencilerinin Cinsel Kimlik Kazanmalarının İncelenmesi. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
AYDIN, N. H. ( 2004 ). Çocuk Ruh Sağlığı. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları LTD. Ş. , 46

BAŞAL, A. ( 2004 ). Gelişim ve Psikoloji – Nasıl Mutlu Bir Çocuk Yetiştirebilirim?. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları LTD. Ş.

BARAN,G., AKTAŞ, A. (1997). "Alt Ve Üst Sosyo-Ekonomik Düzeylerdeki Baba Yoksunluğu Olan Ve Olmayan Çocuklarda Cinsiyet Rolleri Kalıp Yargılarının Gelişimi". Eğitim Bilimleri Dergisi. 21(105) 83-90.

BARAN, G. ( 1995 ). “ Ankara'da Bulunan Çocuk Yuvalarında Kalan 7-11 Yaş Grubu Çocukların Cinsiyet Rolleri Ve Cinsiyet Özellikleri Kalıp Yargılarının Gelişimi” . ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

BAYHAN,P.S., ARTAN, İ. ( 2004 ). Çocuk Gelişimi ve Eğitimi. ( Birinci Baskı ) İstanbul:
Morpa Kültür Yayınları LTD. Ş.,41-278.

BULUT, Ş. ( 2002 ). “ Çocuğun Cinsel Kimlik Gelişimin Etkileyen Aileye Ait Faktörler ve Cinsel Eğitimde Ebeveyn Sorumlulukları ”. Yaşadıkça Eğitim. (73),20-23.

BULUT. A. ( 2003 ). “ Erken Çocuklukta Cinsel Eğitim ”. Erken Çocuklukta Gelişim ve Eğitimde Yeni Yaklaşımlar. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları LTD. Ş. , 337-345


CÜCELOGLU, D. ( 1992 ). İnsan ve Davranışı. (Üçüncü Baskı) İstanbul: Remzi Kitabevi, , 591.
DE LUCIA, A. L.(1963). "The Toy Preferenee Test : A Measure Of Sex-Role ldentifieation". Child Development. 2 (34), 107-117.

DEUTSCH, M., KRAUSS, R. M. ( 1986 ). "Psikoseksüel Gelişim Evreleri". Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. ( Çev:Bekir Onur ). (2), 227

DİLEK, Y. (1997). Parent’s Role in Preschool Children’s Gender Role Socialization.
( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). A thesis Submitted to The Graduate School of Social Sciences of METU; Ankara.

DOGANAY, J. (1998). Anasınıfına Devam Eden Çocukların Ebeveynlerinin Çocuk Oyun ve Oyuncakları Hakkındaki Görüşlerinin İncelenmesi. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Anabilim Dalı (Çocuk Gelişimi), Ankara.

DÖKMEN, Z. (1995). "İlkokul Ders Kitaplarının Cinsiyet Rolleri Açısından İncelenmesi". Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi. 3(2), 22-28.

ERDOĞAN, A. ( 1999 ). “ Üç-Altı Yaş Çocuklarının Cinsel Kimlik Kazanmalarının İncelenmesi ”. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

ERGİN, B. ( 1993 ). “ Lise Öğrencilerinin Cinsel Bilgi Düzeyleri Cinsel Eğitime İlişkin Beklentileri İle Anne-Babaların Cinsel Eğitim Konusundaki Tutumları Üzerine Bir Araştırma ”. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

ERSOY,Ö. (1993). "Kurum Anaokuluna Devam Eden Beş Ve Altı Yaş Grubu Çocukların Cinsel Kimlik Kazanmalarının İncelenmesi". 9. YA-PA Okulöncesi Eğitimi Ve Yaygınlaştırılması Semineri. İstanbul: Ya-Pa Yayın Pazarlama San. Tic. A. Ş.,125-133.

ERSOY, Ö. (2002). "Okulöncesi Dönemde Cinsel Kimlik Gelişimi". Çağdaş Eğitim Dergisi. (292), 19-21.

GANDER, M. J., GARDINER, H. W. ( 1998 ). Çocuk ve Ergen ( Çev: Bekir Onur ). Ankara: İmge Yayınları, 296-298.

GENÇTAN, E. (1988). "Çağdaş Yaşam ve Normal Dışı Davranışlar". Bilim Dizisi. Ankara: Maya Yayınları, 76-77

GİRGİN, M. ( 2004 ). “ Özel Anaokuluna Devam Eden 4-6 Yaş Çocuklarının Cinsel Kimlik Gelişimlerini Etkileyen Bazı Değişkenlerin İncelenmesi ”. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anabilimdalı, Ankara.

GOLOMBOK, S., RUST, J. (1993). "The Measurement Of Gender Role Behaviour In Pre-School Children: A Research Note". Journal Child Psycholology Psychiat Vol: 34, 805-811.

GÖKKAYA, F. ( 1994 ). “Anne ve Babaların Cinsiyet Rolü Algıları ve Cinsiyet Rolü Algıları Ve Cinsiyete Uygun Çocuk Yetiştirme Eğilimleri İle Okulöncesi Çocuk1arımn Cinsiyet Rolü Gelişimi ( Oyuncak Tercihi İle) Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ”. ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.

GÜRBAN, C. ( 2000 ). Cinsel Gelişim ve Eğitim. Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi. Eskişehir. Açıköğretim Fakültesi Yayınları, 185-186.

GÜRKAYNAK, İ. ( 2004 ). “ Cinsiyet Ayrımcılığı ve Aileler ”. Çoluk Çocuk Dergisi. (36), 48-49.


HAKTANIR. G. ( 2005 ). “ Çocuk Cinselliği ”. Okul Öncesi Eğitimde Güncel Konular. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları LTD. Ş. , 147-159

HANECİOGLU, N. ( 2000 ). "Cinsiyet Rollerinin Kazanılmasında Gelişimsel Dönemler". Çocukluk ve Gençlik Katarsis Psikoloji Dergisi. (2),19-21.

HONlG, A. S. (2000). " Psychosexual Development In Infants And Young Children:
Implications For Caregivers ".
Young Children. 55 (5), 70-77

İLDEŞ, N.(1990). Okulöncesi Dönemdeki Çocukların Anneye Babalarının Cinsellik ve Cinsel Eğitim Konusundaki İnanış Ve Uygulamaları İle Çocukların Cinselliğe İlişkin Meraklarına Karşı Genel Tutum Davranış ve Tepkilerin İncelenmesi. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

KAGITÇIBAŞI, Ç., KANSU;A. (1976-1977). "Cinsıyet Rollerinin Sosyalleşmesi Ve Aile Dinamiği. Kuşaklar Arası Bir Karşılaştırma". Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 4-5,35-47.

KARAKAYA I., COŞKUN, A. ( 2002 ). "Çocukluk Çağı Cinsel Kimlik Bozukluğu:Beş Olgu Sunumu ve Kısa Bir Gözden Geçirme" Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi. 10 (2),165-170.

KAVUNCU, A. N. (1987). BEM Cinsiyet Rolü Envanterini Türk Toplumuna Uyarlama Çalışmaları. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

KlSAÇ, İ. (1999). "Erkeklik Rolü Normları". Mesleki Eğitim Dergisi. 1(2),83-93.
KOSER, N. ( l999 ). “ 0-18 Yaş İnsan Gelişim Evreleri ” ( Yayınlanmamış Doktora Tezi ) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.

KOYUNCU, N. ( 1983 ). “ Cinsiyet rolü Kimliği ile Ahlak Gelişimi Evrelerinin Karşılaştırılması ”. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Ankara.

LEVY, G. D., CATRER D. B. (1989). "Gender Schema, Gender Constancy, And Gender-Role Knowledge: The Roles Of Cognitive Factors In Preschoolers' Gender* Role Stereotype Attributions". Developmental Psychology. 25(3), 444-449.

LINDSEY, E.W, MIZE, J., PETTIT, S.G., (1997). "Differential Play Patterns And Fathers Of Sons And Daughters: Implications For Children 's Gender Role Development". Sex Roles. 37 (9/10), 643-661.

LINSEY, W., E.,LINDSEY, J. (2001). "Contextual Differences in Parent-Child Play: Implication for Children's Gender Role Development". Sex Roles. 44 (3/4), 155-158.

MANGIR, M., BARAN, G. ( 1990 ). “ Farklı Sosyo-Ekonomik Düzeylerdeki 6 Yaş Çocuklarında Cinsel Kimliğin Kazanılması Üzerine Bir Araştırma ” . Bilimsel Yargılarının Gelişimi Üzerindeki Rolleri. ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ) Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

NEMLİOĞLU. S. B. ( 1981 ). “ Cinsel Rolleri Öğrenme ve Cinsel Kimliğin Benimsenmesinde Anaokulunun Rolü ”. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ) Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Ankara


ONUR, B. ( 1997 ). Gelişim Psikolojisi-Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm. İstanbul: İmge Yayıncılık.

ÖZDEMİR, E. ( 2006 ). “ Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Cinsiyet Özelliklerine İlişkin Kalıpyargılarının İncelenmesi ”. ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

ÖZGÜVEN, E. ( 1994 ). "Cinsellikle İlgili Üniversite Öğrencilerinin Görüşleri veCinsel Doyumları”. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi. I. Eğitim Bilimleri Kongresi, Adana.

ÖZGÜVEN, İ. E. ( 1997 ). Cinsellik ve Cinsel Yaşam. Ankara: PDREM Yayınları.

ÖZEN, Şirvanlı D. ( 1992 ). Annenin Çalışma Durumu ve Ebeveynin Benimsediği Cinsiyet Rolü Değişkenlerinin Çocuğun Cinsiyet Özelliklerine İlişkin Kalıpyargılarının Gelişimi Üzerindeki Rolleri. (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi ), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

RUST, J. (2000). "The Role of Brother and Sister in the Gender Development of Preschool Children". Journal of Experimental Child Psychoiogy. 72, 293- 303.

SELÇUK, Z. ( 1995 ). Eğitim Psikolojisi. Ankara: Atlas Kitapevi, 156

Sears, D.O, Peplau, A. ve Freedman. (1957). Social Psychology. New Jersey: Printice Hall Inc. Englewood Cliffs.

SERAL, G. E. (1998). Mother Characteristics Influencing the Encourgement of Sex-Typed Activities in Preschool Children. ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul.

SİVİŞ, R. (1999). Gender Role OrıentatlOns and Perceıved Parental Attıtudes of Metu Preparatory School Students. ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). A Thesis Submitted To The Graduate School Of Social Sciences o The Middle East Tecnical Universıty, Ankara.

ŞAHİN,T. F. (2001). “ Çocuğun Gelişiminde Oyunun Önemi ve Yetişkinin Rolü ”. Gazi Üniversitesi Anaokulu Anasınıfı Öğretmeni El Kitabı. İstanbul Ya-Pa Yayın Pazarlama San. Tic. A. Ş., 158-163.

ŞAHİN, R. ( 2007 ). “ Eğitim Psikolojisi ” , İlköğretmen Eğitimci Dergisi. (10) , 46-49

ŞEMİN, R. ( 1992 ). Gençlik Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitapevi, 192

TAŞÇI, A. İ. ( 2003 ). Cinsel Eğitim. İstanbul: İz Yayıncılık, 49

TEMEL, F. ( 1991 ). “ Yetiştirme Yurdunda ve Ailesi Yanında Kalan 14-18 Yaş Grubundaki Gençlerin Cinsiyet Rolü Kimlikleri İle Moral Gelişimlerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi ”. ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

TUGRUL, B. A. ( 1994 ). “ CinselGelişim Kuramları ve Cinsel Eğitim ”. Okul Öncesi Eğitimcileri İçin El Kitabı. İstanbul : YA-PA Yayınları, 171-175.

YAVUZER, H. ( 1992 ). “Çocuğun Cinsel Eğitimi”. (3.Basım). Ana-Baba Okulu İstanbul:Remzi Kitapevi, 97-109.

YAVUZER, H. ( 2001 ). Çocuk Psikoloji. İstanbul: Remzi Kitapevi, 225, 123.
YÖRÜKOGLU, A. ( 1991 ). Çocuk Ruh Sağlığı. (16.Baskı) Ankara. Özgür Yayınları, 238-239

YÖRÜKOĞLU. A. ( 1996 ). “ Gençlik Çağında Cinsel Gelişme ”. Gençlik Çağı. İstanbul: Özgür Yayın Dağıtım LTD. ŞTİ., 55

YÜCEL, E. ( 2000 ). “ Aile Kurumunda Sosyalizasyon ve Cinsel Kimliğin İnşası ”.
( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"6 Yaş Çocuğa Sahip Anne Babaların Cinsel Eğitim Konusundaki Görüşlerinin İncelenmesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Gözde ERDOĞAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Gözde ERDOĞAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Gözde ERDOĞAN Fotoğraf
Gözde ERDOĞAN
İstanbul
Çocuk Gelişimi Uzmanı
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi28 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Gözde ERDOĞAN'ın Yazıları
► Çocuğa Cinsel Eğitim Nasıl Verilmeli Psk.Günay BAYDAROĞULLARI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında '6 Yaş Çocuğa Sahip Anne Babaların Cinsel Eğitim Konusundaki Görüşlerinin İncelenmesi' başlığıyla benzeşen toplam 21 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Dokunmak Kasım 2011
◊ Doğa ile Başbaşa Kasım 2011
◊ Kaliteli Zaman mı? Kasım 2011
◊ Otizm ile Yaşam Haziran 2011
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:32
Top